inanılmaz aşk hikayemi anlatıyorum toplanın

başına gelmiş olanlarınız vardır, bazı gitarlarda burguların olduğu kısımla sapın birleştiği nokta bazen tel gerilimine dayanmadığı için kendiliğinden kırılıverir. hatalı üretimdir bu gitarlar. gibson ların bazı modellerinde de vardır ve bu firma bu imajı hala temizleyememiştir.

aynen bu dıbına kodumun gitarı da elimde patlayıverdi. tutarken sapından.

ben gitara haykırırken, yaşadığım korku ve gerilim pgibolojisiyle saldırı pozisyonuna geçmişken

kendiliğinden kırılıverdi.

birine kırılma diyemezsin. bazen sevdiğindir bu bazen annen bazen en yakın arkadaşın.

kırılma diyemezsin ki dıbına koyim, seni biçok şey rahatsız eder, yapma be dıbına kodumun çocuğu der ağzına yumruğu dayar ve yaptırmazsın. ama "zarar görme" dıbına koduğum dediğin zarar gören şeyi zarar vermekle tehdit etmek işe yaramaz.

çoğumuz en sevdiklerimizi bu yüzden kaybederiz. atarı öğrendik güzel de öğrendik ama bazen işe yaramıyor be bilader.

kırılma lan diyemezsinki dıbına koyim. o an tekrar kırılır ve yaşayabileceğin en büyük beyin amcıklamalarından birini yaşarsın.

oturup ağlamaya başladım dıbına koyim. gitar elimde iki parça. üzerinde kalan tek tel öyle bir germiş ki gitar elimde ikiye bölünüverdi.

attım gitarı yere. oturdum koltuğa. ağlıyorum ama nasıl ağlamak. ben bu gitarı nasıl kırarım. bu güzel gitarı, paramparça ettim.

yapıştırdım ellerimi yüzüme ağladım bi süre. yasladım kafayı geriye. unutmak istiyorum hepsini.

bi süre öyle bekledim. açmadım gözlerimi hiç.

oturdum öylece. gözlerim kapalı.

bi alkış koptu..

açtım gözlerimi ışık yok odada.

karanlık, kapatmışlar ışığı.

açtım gözlerimi bakıyorum. nerdesin be dıbına koduğum alkış var görüntü yok-

bir an odadaki ışık şiddeti çok hafif yükseldi. hayatımda yaşadığım en büyük şoku yaşadım amk. kesinlikle biliyordum, o an da biliyordum. bu gerçek değildi. gerçek başka birşeydi. bu değildi.

ama bunu görüyordum.

karşımda yasemin oturmuştu. benim olduğum taraf karanlık, tepedeki spotun aydınlattığı loş ışık altında oturuyor.

bana bakıyor ve gülümsüyor.

-kırmaktan korkma. korkarsan yaşamayazsın. herkes, herşey kırılır. bana bir şarkı çal.

şok oldum ve ağlamaya devam ettim. bir süre böyle devam etti.

-gitarı da kırdım.. gitar yok. sana şarkı çalamam..

-bak orada bir tane daha var.. her zaman bir tane daha vardır, sen hiç bakmıyorsun ki.

döndüm baktım koltuğa, arkada duvara yaslanmış başka bir gitar daha duruyor.

hareket edemedim, korktum, çok korktum. inanamadım hiç birine. yaşadığım herşey yalandı.

-lütfen bana bir şarkı çal, bak gitar orada duruyor.

telleri kopar dedim. istemiyorum.

lütfen dedi, bu sefer kopmayacak. sadece dene.

gittim ürkek adımlarla aldım elime gitarı. oturdum karşısına.

sadece bir şarkı çalma hakkın var- dedi.

seç ve çal. eğer bana anlatabilirsen kendini, seni gerçekten tanıyacağım. anlat bana. sen sahnedesin. şu an sahnedesin. ben senin hayalinim, beni gerçek kıl.

ama herşey o kadar saçma ki o kadar gerçekdışı ki asla bundan kopmuyorum-

yumruk yiyen taksör gibi, pat! beyin yok- pat! buradayım ve gerçeği yaşıyorum

pinpon topu gibi dövülüyoruz kadınlar tarafından. gel-git, git-gel..

-sen gerçek değilsin.
dedim.
-hangisi gerçek?
dedi.
-nasıl hangisi? bu işte. tüm bu olanlar.
-şu an hollandadasın.
-biliyorum.
-gerçekten hollandada mısın?
-evet.
-emin misin?

yine yandı kafam.

-evet eminim.
-nasıl eminsin?
-çünkü gerçek bu.
-gerçeğin ne olduğuna nasıl karar veriyorsun?
-çünkü asitten önceye dair hollanda anılarım var.
-asitten önce bana dair anıların yok mu?
-var.
-beni seviyor musun?
-sevme kelimesi dilimizde çok fazla anlama geliyor. ben sana aşığım. seni tanımıyorum. ama sanki tanıyormuş gibiyim. bunun neden böyle olduğunu bilmiyorum.
-ben gerçek miyim?
-bunu neden yapıyorsun?
-ben gerçek miyim?
-bu çok aptalca bir konuşma. kadınların yaptığı bu, kafamızı karıştırmak.
-peki madem böyle, neden başka bir ülkeye gidip sevdiğini iddia ettiğin birinin peşinden koşuyorsun?
-sevdiğimi iddia etmiyorum seviyorum. sevmek gerçeklik olarak adlandırdığımız maddesel dünyadan referans almaz. birini severiz. bu bağımsız bir eylemdir. sebep ya da sonuçtan beslenmez. sadece seversin. akılcılık vardır evet, ama herşeyimiz değil.
-çok süslü konuşuyorsun.
-sadece kendimi doğru ifade etmeye çalışıyorum.
-neden?
-çünkü sana değer veriyorum.
-neden?
-bilmiyorum.
-peki.
-sana bir şarkı mı çalmamı istiyorsun?
-evet.
-ama bunu bir sınavmışçasına yapma, lütfen. bu benim inandığım değerlere aykırı.
-değer?
-evet.
-peki. evet sadece bir şarkı çalmanı istiyorum hepsi bu. beni seviyorsun değil mi?
-evet.
-o zaman benim için sevdiğin bir şarkı çalabilirsin.
-tabi.
-dinliyorum.

elimde gitar, dakikalarca düşündüm. benimle pazarlık etmedi. sadece bekledi. ve karar verdiğim şarkıyı çaldım ona.

yarın devam beyler saat dört rakı çok fena düşürdü beni ufaktan kayayım yastıklara minderlere

ama berbat çalıyorum. lan böyle çalmıyorum ben dedim. bi takluk var bunda bu gitarda bi iş var. yok dedi o gitar normal. e dedim çalamıyorum kırk yıldır çaldığım şarkıyı. tellere bir türlü doğru basamıyorum. teller parmaklarımın altından kayıyor. o kadar çabalıyorumki bir türlü olmuyor amk.

baktım hatun ayağa kalktı. arkasını döndü. evden çıktı yavaşça.

peşinden seslendim. dur dedim. giblemedi.

fırladım sokağa.

bir baktım koşarak uzaklaşıyor. seslendim dur diye. görüşümden kaybolacağı kadar arayı açtığı noktada durdu. başladım yanına koşmaya. o da başladı koşmaya.

sesleniyorum giblemiyor.

en az bi on dakka kovaladım amk. yakalayamadım, yaklaşamadım bile, öyle hızlı koşuyordu. nefesim kesildi tükendim ve saldım kendimi sokak kenarındaki küçük bir parka. uzandım çimene. nası tükenmişsem uykuya dalıverdim orada.

uyandığımda güneş doğmak üzereydi. kafamda sürekli bir ses. dıııt gibi, hani şu televizyonlardan filan gelen ses. kesintisiz.

parkta benden başka kimse yoktu.

acayip baymıştım beyler. ayakkabım parçalanmıştı. kolum kanıyordu.

hagibtir lan dedim birine zarar mı verdim acaba.

nerede olduğum hakkında da hiç bi fikrim yoktu amk. içinde bulunduğum sokak diğer sokaklara benziyordu. hepsi aynı sanki.

ayağa kalktım. parka geldiğim yönü hatırlıyordum. o yönden geriye doğru yürümeye başladım. bi yarım saatlik arayıştan sonra buldum evi çaldım kapıyı. yasemin açtı. nerdeydin sen dedi. bi kaç saattir yoksun. hava almaya çıktım dedim.

daldım içeri. baktım dansediyor apçı tayfa. baktım orda viski şişesi var, dedim anca bu beni kendime getirir düz sarhoş olayım temizinden. diktim kafaya şişeyi. bi üç beş dakka takıldım kafam iyice kırıldı.

ortalarına girdim ve kendimden geçercesine apaçi dansı yapmaya başladım. aklıma gelen her hareketi yapıyorum. millet gülüyor filan. bi kaç saat önce yaşadığım korkunç deneyimin etkisindeyim hala. ama unutmaya çalışıyorum. mantarcı almanlar hala ortamda. asitçiler yok ortada. dansediyoruz. hop bi anda olay sürtünmeye dönmeye başladı. bi baktım asyalı bi hatun bana sürtünüyor.

no sürtüş no gibiş dedim. dur dedim az sakin ol. dansedelim amk. denyo denyo müzikler çalıyorlar. ya dedim yeter trip ha trip beynimiz yandı lan. hala mesajlı senaryolu tripli şarkı çalıyosunuz. gittim değiştirdim müziği. yok dedim amk yeter.

http://tinyurl.com/lpfeusr

geçtim ortaya fifa 99 dansı yapıyorum. şekilden şekle giriyorum. robot moonwalk apaçi allah ne verdiyse yardırdım. sonra kesmedi. tuttum hipster almanları kolundan dedim halay çekicez beyler. yazdım youtube a halay. dizdim milleti yanyana aldım japonu da yanıma geçtim en başa. başta mal mal baksalar da bi kaç dakika içinde başarılı bir halay ekibi olmuştuk.

http://tinyurl.com/msq7k5k

ha! ha! diye bağırarak dört dönüyordum salonun ortasında. ipnelerin çok hoşuna gitti bu halay muhabbeti. coşmuştuk resmen. benim hatun yarılıyordu karşıda. ne gülüyon amk gel dedim aldım onu da zorla araya. bi onbeş dakka halay çektik.

bölüm 7 - "hayat o kadar da taktan değil bolum"

üst kata çıktım. diğer asit takılanları arıyorum. ikinci katta ses yok. üçüncü kata çıktım. steve in katı. küçük bir hol var ve üç odaya ayrılıyor. odalardan birinden gibiş sesleri geliyor. hatun sesleri. sesin geldiği kapıya yöneldim, durdum o anda. asitçiler aşağıda değiller burada olmalılar. duyduğum seslerden anlıyorum ki içerde en az üç hatun var. aha dedim heralde italyan lezbiyenleri imana getirdi çakıyor içerde. kafada neler dönüyor beyler. içeri dalmakla dalmamak arasında gidip geliyorum. bi beş dakka takıldım resmen kapıda. sigara migara içtim. düşünüyorum girsem mi amk. niye giriceksem o da ayrı bir mallık.

tık tık vurdum kapıya. sesler bi anda kesildi. çat daldım içeri. ne göreyim panpalar, italyan hırvat hatunları kafalamış hatunlar sevişiyorlar.

paşa görmüş erbaş gibi dimdik oldu benim yarak bi anda. şoktayım. hatunlardan biri çok hafif kilolu, balık et denen cinsten. kısa saçlı olanı zayıf. ikisini de nefessiz giberim öyle kral hatunlar bunlar gözünüzde canlanması açısından.

gel gel otur dedi italyan. hatunlar güldü beni görünce. bozmayın siz go on dedim. saat sabahın altısı, bi kaç tip sızmış köşede.

olum dedim italyana nası dayanıyon amk karşında çırılçıplak iki hatun sevişiyoken. ne kadardır izliyosun?

- ahahahaha, az önce başladılar. sorun yok ben de geyim zaten.
dedi.

vay dıbına koyim dedim içimden. senaryoya gel.

italyanla dialoga girdik hatunları izlerken.

- korkma, ilgimi çekmedin. sana sarkmam. hahah
- eyvalah bilader sağolasın.
- kayboldun ortadan? panikledi kızlar nereye gitti bu diye. ben dedim dolaşmaya çıkmıştır gelir rahat olun. nasıldı kafası?
- moruk ben öyle dalgayı gibeyim ya. bi daha işim olmaz. uyudum beş altı saat dışarda da anca öyle topladım zütü. siz nası dayandınız amk?
- sanırım kötü şeyler görmüşsün, biz gayet eğlendik. nadiren yapıyoruz zaten. taktan piyasa malı değildi o her yerde bulamazsın şanslısın.
- yok aga sevmedim ben o kafayı. hala arada ses duyuyorum amk.
- yapar. hahah
- alman tayfa aşağıdaydı. hatunlarla yukarı çıkarlarken gördüm nerdeler?
- diğer odada kızlarla birlikteler. birinden çok hoşlandım.
- ... ne güzel bro
- hahah
- seviyosan git konuş derim.
- hahah

muallak paso gülüyordu. karılar da bizi giblemiyor hunharca yiyişiyorlardı. iki üç dakkalık muhabbetimiz esnasında taşşak ağrısı öyle bi boyuta geldiki aga dedim ben bi su dökmeye gidiyorum. çıktım odadan. hatun beni orda görürse de sıkıntı.

koştum helaya. patlatmam gerek ölücem taşak ağrısından amk. yoksa birince atlıcam evde kaçışı yok. yirmi saniye sürdü sürmedi patlattım lavaboya. yıkadım mıkadım kendime geldim. indim salona oturdum koltuğa yaktım bi sigara.

nabıyolar yukarda dedi yasemin gülerek.

gülümsedim. anladı. gibişin kralı var hacı çıkalım mı ronta diyemedim tabi. seviyorum sonuçta amk.

tipler dağılmış salona, biri köşedeki mutfak bölümünde bişeyler hazırlıyor.

olum dedim. gün bugün, sen bu hatunu bugün kandırırsan kandırırsın. şimdi olmazsa hiç olmaz bu iş.

tüm hatlarımla saldırmaya karar verdim.

yaseminle oturuyoruz. sürekli bakıyorum. gibimde değil ne düşüneceği. zaten açılmışım, halay çekmişim, sızmışım, amı zütü dağıtmışım kısacası. kasıntılık bi durum kalmadı ortada. kız gördü doğal halimi, ne çeşit bir mal olduğumu anladı. sevdi lan sanırım beni diyorum içimden. kafada hep bu var.

niye sürekli bana bakıyorsun dedi. güldü.
seviyorum dedim. bakmam istersen.
cevap vermedi. gülümsedi.

neşesi yerindeydi.

çok teşekkür ederim herşey için bu arada dedim. tüm bunlar için, bana evini açtığın için.
rica ederim dedi. seni ilginç bulmasam yapmazdım.

duraksadı.

-benden birşeyler duymak istiyorsun. farkındayım. kafanda sorular olduğunu biliyorum. sadece biraz zamana ihtiyacım var düşünmek için bazı şeyleri. bu hiç bişey demek değil. sadece kestirip atmak istemiyorum. harbiden ilginç bi adamsın:)

o kadar mutlu oldum ki, gizleyemedim hislerimi. bi anda mal gibi sırıtmaya başladım. nası seviniyorum. evde koşarak zafer turu atmak geçiyor içimden ama tutuyorum kendimi.

- düşünmem gerekiyor dedim sadece, sevinme hemen bu kadar:)

cevap vermiyorum sadece sırıtıyorum. düşün düşün tabi dedim. yaktım bi sigara. sen düşün ben izleyeyim dedim. oturdum karşısına bakıyorum mal mal. sigara içiyorum. tatlı tatlı gülümsüyor hafif bi utanır gibi tavrını koruyarak. aşk ne güzel şey amk.

saçına bakıyorum gözlerine bakıyorum ellerine bakıyorum. öylece izliyorum amk.

özür dilemeye yüzüm kalmadı ki be olum. o kadar zaman sizi bekleten adam koskocaman bir huur çocuğudur. adı başka bişey değildir.

merhaba o benim. final geliyor beyler,

gittim yanına tuttum kolundan,

yasemin dedim,

-dıbına korum orjisinin de ayağının da ben seni almaya geldim

yapıştım koluna,

-durum bu, karşıma çıkabilecek her türlü engeli aşarım senin için,

iyice kavradım kolundan,

-benim karım ol bana güven, ayı çıkarsa tüfekle vururum, yavşak çıkarsa zütünden giberim
benim ol, herşeyinle, bana güven, benimle ol, yemin ediyorum ben varoldukça sana zarar gelmeyecek,
sadece benim ol, herşeyi unut, hayat çok taktan ve gerçekten şaka gibi, seni ve çocuklarımızı var olabilecek her şeyden korurum, bana güven!

tuttum kollarından gözlerine baktım.

-benimle gel! bana güven! seni seviyorum!

gözlerime baktı.

kaybolmuş iki çift göz gördüm orada.

-sana inanıyorum, dedi.

sarıldı bana.