inanılmaz aşk hikayemi anlatıyorum toplanın

başlarda gelen tipler çoğunlukla asyalı tiplerdi. tayvan keranesinde miyiz dıbına koyim hollanda lan burası diye içimden geçirsem de çok da giblemiyordum, efkarlıydım. üç beş kişilik amlı asyalı hatun ardından üç tane de hipster takılan alman lavuk geldi mekana. aha dedim iyice film oluyor ortam.

köşede oturup içmeye steve le muhabbet etmeye devam ediyordum. yasemin gelenlerle ilgileniyordu.

pakistanlısı filipinlisi italyanı almanı derken iyice benetton kataloğuna dönmüştü dıbına kodumun ortamı. normalde o ortam tam gibiş ortamı ama gönül yarası beyler akla bile gelmiyor. zaten normal zamanda gelmez dıbını gibiyim. her neyse, ortamda bi onbeş yirmiş kişi birikti. gruplaştı insanlar üçlü beşli. alman lavukları ne zaman baksam başka karıların yakasında gördüğümü farkettim.

ipnelere kıl oldum. alkol iyice kafama giriyordu.

hatun hollandalı okul arkadaşlarıyla oturmuş konuşuyordu.

stevele biraz daha alkole asıldıktan sonra etrafı radarlayıp en bitik adamı seçtim dertleşmek için.

köşede tek takılan filipinli eleman bunun için oldukça uygun görünüyordu.

gittim yanına oturdum.

seviyorum bilaader dedim.

şaşırarak baktı yüzüme.

bak dedim şu hatun, ev sahibi olan, arkadaşın mı?

aynen dedi aynı okuldayız. yurtdışından gelen öğrencileri de çağırdı sağolsun kaynaşmamız için.

aynen dedim bilaader, o kız var ya on numara kız. ben onun için geldim buraya. anlattım. hoşuna gitti lavuğun. bana anlatıcak adam lazımdı iyi bulmuştum bunu.

muhabbet ilerledi, benim hatun konusu kapandı. bak dedim şu lavukları görüyo musun- almanları gösterdim.

ben bunlara kıl oldum aga. nası zorlanıyorum ama ingilizce macun yaparken. arada saçma sapan şeyler söylüyorum herif bi gibim anlamıyor amk.

nası yani dedi sinirlendirdiler mi seni

olum dedim şu tiplere baksana dayak magneti amk. şu saça gel hay tipini gibeyim, sen de kıl olmadın mı delikanlı bi çocuğa benziyosun. yavşamadık karı bırakmadılar benim hatuna yanaşırlarsa analarını giberim aga.

siz sevgili misiniz dedi. yok dedim.

iyice mala bağladı filipinli.

gariban gördük ya sanıyoruz ki bizden amk filipinlisi. şaşırdı bu. sanırım anlatmaya çalıştığım hiç bi gibimi anlamadı bu eleman.

bak dedim sana da söylüyorum yasemine yavşarlarsa direk gidip uyarıcam atarlanırlarsa kafa göz dalcam.

sakın yapma öyle bişey dedi. biz hepimiz arkadaşız okuldan, bu yaptığın hiç hoş olmaz, lütfen dedi.

lan dedim seviyorum olum sen ne laf anlamaz adamsın amk.

gibeyim seni yavşak dedim türkçe, gittim steve in yanına.

oturdum az evvelki koltuğa aldım elime viski bardağını baktım da baktım. lan dedim, neydi beni bu yaban ellerde arabeskin dibine vurduran? alkoldü tabii ki amk. olum dedim kendi kendime, anasının amında hollandadasın, çık izmit kafasından. adam dövmekten bahsediyosun amk, ruh hastası mısın be huur evladı? zaten ebenin dıbını tersten görmüşsün iyice vukuat yaratacaksın. hatun da tiksinicek senden çekicek gibtiri gidip kafana sıkıcaksın bi yerde.

bu içsel münakaşalar sonrası kendime geldim. bıraktım bardağı. daha fazla içmicektim bu gece amk.

millet takılmaya devam ediyordu. sosyalleşmem gerekiyordu kafamı dağıtmak için. gittim orda bi eleman iki de kız var oturmuş bi kağıt oyunu oynuyorlar. aha dedim batak var çöktüm yanlarına. merhaba dedim. merhaba dediler.

eleman hatunlara fal bakıyormuş meğer. hippi gibi tipler bunlar. hatunlar hırvat eleman italyan. aga dedim bana da bi bakıver ya. tabi neden olmasın dedi.

hep böyle mutlu olmaya devam ediceksiniz birbirinizi çok iyi bulmuşsunuz dedi eleman kızlara. olay başta anlamadım, muhabbet devam edince çaktım olayı. zaten kızlardan biri baya maskülen bi hatundu. vay amk dedim bunlarınki de ayrı bi dünya.

baya bi pozitif konuştu eleman. geldi sıra bana. çek bakalım kartlarını dedi. çektim bi kaç tane. bişeyler yaptı dizdi mizdi bunları. bildiğin on dakka uğraştı lavuk. sonra baktı suratıma, sen yannanı yemişin amcolu gibisinden bi girizgah yaptı.

vay amk dedim.

neyin peşindeysen bırak gitsin, şu ana kadar baktığım fallarda hiç bu kadar karamsar bi senaryo görmemiştim dedi. lan sorun yok zaten fala inanmıyorum amk dedim. sırıttım.

eleman gerildi, niye baktırıyosun o zaman dedi. afalladım, yok şaka yaptım eki meki derken kafaladım bi şekilde, anlat sen anlat dedim.

büyük bir fedakarlık yapmışsın ama sonunda beklediğin şeyi elde edemeyeceksin. bunun için üzülme sadece bırak gitsin dedi.

böylesi bi tesadüf kafamın güzel olmasının da etkisiyle oldukça şaşırttı.

vay dıbına koyim dedim türkçe. giberler moruk bak dalgana dedim kendime.

dıbına kodumun çocuğuna bakar mısın bilader, biz ne duymaya gidiyoruz bize ne söylüyor. lan böyle fal mı olur? huur çocuğu seni. film mi lan bu. noi-albinoi gibi amk. izleyen varsa bilir, hay dıbını gibeyim dedim içimden teşekkür ettim kalktım.

gittim helaya yüzümü yıkayıp ayılmaya. koridorda yasemine denk geldim.

baktı, bi tebessüm etti. biraz sohbet ettik ortam hakkında. çekine çekine ama bi o kadar da isteyerek, kısa bi süre kalabilir miyim dedim. o taktan hostele dönmek istemiyorum. sadece bi kaç gün.

tabi dedi. sorun değil. arkadaşlarım bende kalır zaten, bu evde genelde böyle takılıyoruz.

eyvallah dedim.

biraz yürümek ister misin bi beş dakka dolanıcam dedi. tamam dedim. çıktık dışarıya.

çok sevdiğin bir şeye yakın olup dokunamamak. bilirsiniz, çok taktandır beyler.

kafanda sonsuz ihtimaller döner. olabilecek her şey. bilmezsin. zaten aşk dediğin şey tamamen bundan beslenir.

kafanda oluşturduğun şeyleri yaşayabilme ihtimallerin. acaba şöyle yapsam o ne yapardıyı düşünürsün. bu ve bunun sonsuz örneklemleri. aşk dediğin şey sağlıklı bir aklın işi değildir. aşk ekgibliktir. tamamlama hayalindir. ekgiblik olmazsa aşk olmaz. en ekgib adamlar da en zeki adamlardır. en çok arayan da en zeki adamlardır. bu yüzden zeki adamlar çok sever. çok düşünür. çok hırpalanır. çok kutsallaştırır. çok anlam yükler.

hayranlığın-gizem-mimikler-sözler-bakışlar-yaşanmışlıklar-yaşanmamışlıklar ve bunlar gibi sayısız şey birleşir. tüm bunlar ortak bir bilinmeyene ve merak unsuruna dönüşür. peşinden koşarsın eğer gerçekten içini dolduracak bir şablon bulduysan. çünkü aradığın tek bir anlamlılık vardır ve sen bu sorumluluğu birine yüklemişsindir.

-

tüm bu anlamlandırma çabamın vücut bulmuş hali yanımda yürüyordu. sigara üstüne sigara patlatıyordum.

çok içme dedi. avrupalı olmuş ya la bu dedim içimden.

ortamla ilgili muhabbet etmeye ve yürümeye devam ettik. hava kararalı bir kaç saat olmuştu.

yol kenarında küçük bir parka geldik. oldukça geniş ama kısa ağaçlar. altlarında banklar. ver bir sigara da ben içeyim ama yürürken içmiyorum şurada oturalım dedi.

oturduk.

içti sigarasını. sessizce oturduk. çok ilginç adammışsın dedi bi süre sonra. buraya kadar gelmen.

aynen. ben de şaşırıyorum arada kendime dedim. güldük.

bi beş dakka oturduktan sonra geri döndük. içerden yüksek sesli müzik geliyordu. bi türlü hazzedemediğim elektronik tribal zımbırtılar.

salona girdiğimde karşılaştığım manzarayı aynen aktarıyorum: hatunun biri pencere kenarında kolları açmış kafa hafif eğik ayakta öylece duruyor. hiç bi şekilde kıpırdamıyor. etrafında toplanmış yarılıyor beş altı kişi. diğerleri yok salonda. ikbenebom gibisinden bişey mırıldanıyor sürekli bi gibim anlamıyorum. dedim ne diyor bu. ben bir ağacım diyormuş flemenkçe.

vay dıbınıskii asit böyle bişeymiymiş lan tıtıtı dedim gittim çöktüm yanlarına. velkam tu hollanda

masada mantar var, küp şekerde asit var. hazırlamışlar takılıcaklar. ilk bu hatun kullanmış. sırayla tek tek atıyorlar. müptezel tayfa kalmış diğerleri üst kata gitmiş.

dedim benim mekan bura aga giberler. yasemin sen de takılıyo musun bunlardan. yok dedi ruh halim çok kötü, kullanırsam berbat olurum. uzun zamandır yapmıyorum. sen dene istersen. ben üst kata çıkıcam.

tamamdır dedim. böyle fırsat kaçmazdı.

ağaç kız, üç alman denyo, italyan falcı lavuk ve hırvat lezbolarla birlikte masadaki yerimi aldım. almanlar mantar aldı. italyan elemanla kızlar asit aldılar. ben bakıyorum hala mal mal.

ne bekliyosun dedi italyan. hadi dedi. dedim bilmiyorumki amk ne nedir.

mal edeni hangisi ondan ver dedim babuş. ağır olsun. ahahahahahahahahaha

aklımı gibeyim attım küp şekeri ağzıma eridi emdim gitti gidiş o gidiş

uzandım sırt üstü. uzanma otur dediler. oturdum. e hani lan bi gibim yok bunda dedim gerçek bir barzo gibi. bekle dediler.

herşey yavaş yavaş başladı. önce renkler değişti biraz, şekiller deforme oldular. böyle bişey lan heralde bu dedim. başladım beklemeye.

bi yarım saat filan bunun makarası oldu. baktım ufaktan herkes çekilmeye başladı kenara köşeye. sanırım bi ben çözememiştim olayı. gittim elime gitarı aldım.

herşey gerçek dışı gibiydi. ama bir o kadar da gerçekmiş gibi. kafamı yanımdaki boş koltuğa her çevirdiğimde üstündeki minderin olmadığını farkettim. bunun gerçek olup olmadığını anlayamadım ama gerçekti. tekrar kafamı çevirdim başka yöne. ve tekrar baktım. minder oradaydı. bunu her yaptığımda minder yok oluyor ve geri geliyordu.

ağaçkız yere uzanmış yatıyordu. diğerleri köşede sırtını duvara vermiş öylece boş boş bakıyorlardı. konuşuyorlardı. tam anımsamak gerçekten zor. bir süre sonra onlardan kopup tamamen kendime yöneldiğimi farkettim.

bölüm 6 - "beyin amcıklaması"

gitarın sesi hiç olmadığı kadar güzeldi. sanki gitar değil de başka bir enstrümanmış gibi. duyduğum en güzel ses belki de. ve çalmaya başladım. hayatımda hiç almadığım boyutta bir keyif alıyordum gitardan. tüm sesler, tüm ritimler kusursuz. dokunduğum her telden inanılmaz güzellikte bir ses geliyordu. ve bir anda gitarın en alt teli koptu.

panikledim ve gitarı yanımdaki koltuğa koydum. geriye doğru çekildim sanki gitardan uzaklaşırcasına. anlamaya çalışıyordum neden koptuğunu. tam o anda bir üst tel de kopuverdi gitar elimde bile değilken. hayır dedim kalktım ayağa bu ne dıbına koyim. beyler gitarın telleri kopuyor kendi kendine diye bağırdım.

döndüm onlara doğru. odada kimse yoktu.

@480 bunlar yaşandığında izmitteydim sonradan okulu bırakıp istanbula geçtim. bi dört sene orda takıldım. şimdi memleketim izmirdeyim devam ediyoruz bi şekilde amk. neyse devam ediyorum hikayeye.

koştum odanın en köşesine. panikle etrafa baktım olduğum yerden. kimse yoktu, herkes gitmişti ve tamamen yalnızdım. odaklandım gitara, hayır dedim. kopmayacak.

tam o anda bir üst tel de koptu.

ben gitara odaklanmış bakarken o gerilimle o kopuşu beklemek o ana kadar yaşadığım en korkunç deneyimdi.

geriye kalan huur evladı teller de tam en gerildiğim anlarda tek tek koptular. ananı gibeyim huur evladı diye bağırdım tüm gücümle. biliyorum gerçek değilsin az evvel asit attık. ama karşımda görüyorum. birebir görüyorum lan bunu. evet biliyorum gerçek olmaması gerek ama yaşıyorum dıbına koyim.

lan dedim

ben türküm anasını giberim gitarının da hollandasının da kimi korkutuyosun sen huur çocuğu.

çok komik ama bu kafayı yaşadım beyler.

gittim tuttum dıbına kodumun gitarını. hiç olmadığım kadar güçlüyüm.

bağırdım gitara

ananı giberim

huur çocuğu

ne ayaksın