-
26.
0adam worldten atıyor
-
27.
0içeri girecekken oraya gidecek miyiz diye sordu Furkan. Bir yandan korkuyor, bir yandan da bu olanlar ne diye meraktan ölüyordum. Sonundan kararımı verdim ve Furkana "Ben gideceğim, sen geliyor musun?" dedim. O da tamam geliyorum dedi. Sonra sınıfa çıktık. O gün başka bir şey olmadı. Çıkışta bu ziyareti cumartesi günü yapmaya karar verdik. Yani 2 gün sonra.
5.gün yani cuma günü sabah erkenden okula gittim. Bahçe kapısından geçer geçmez barakanın olduğu arka bahçeye geçtim. Kimse yoktu. Barakanın kapısı kapalıydı, etrafta bir değişiklik filan yoktu. Yanına gittim. Kapıyı açıp içeri baktığımda hiçbir değişiklik olmadığını gördüm. -
28.
0Yeterince incelemiştim burayı zaten, bu yüzden kapıyı kapatıp okula gitmek için arkamı döndüm. Dünkü hoca karşımda duruyordu, aramızda 2 metre ya var, ya yoktu. ilk konuşan hoca oldu:
+Günaydın
-Günaydın hocam
+Aklın burada kaldı dimi?
-Aslında... mm..evet.
+Merak etme kızmayacağım. Ben de buradaki şeyleri düşünüyordum... Bunları kim yapar ki? Etrafı biraz aradım ama bir ipucu bulamadım. Siz buldunuz mu?
-Yok...
+Tamam gidebilirsin, panik olma bu kadar evladım. Ben de senin gibi meraklı biriyim o kadar.
-Peki...
Bu konuşmadan sonra hızlı adımlarla bina girişine doğru yürüdüm. Aklımda sorular vardı: "Bu hoca da kim böyle?", "Niye kimseye bir şey söylemedi?", "Bulduğumuz haritayı o niye bulamadı?"..Durdum. Haritayı Furkan mı almıştı? Niye bana söylemedi? Daha hızlı adımlarla yürümeye devam ettim. Sınıfa girdiğimde biri beni bekliyordu: Furkan. Beni görünce hafifçe gülümsedi. Bense direk konuya girdim; "Haritayı sen mi aldın?", vereceği cevabıysa beklemiyordum. -
29.
0"Sana da günaydın.." Ben bir şey diyemeden "Evet, niye bir sorun mu var?" dedi, hala gülümsüyordu. "Birinin (o biri "biz"dik) oraya girdiğini anlayacaklar."dedim, o ise şöyle cevap verdi: "Ben düşünmedim sanki bunları. (Güldü) Bak, bizim girdiğimiz anlaşılmasın diye hocayı oraya ben çağırdım... Kantine gittiğimi söylediğim teneffüste. Böylece bizim arkamızdan orayı dağıtıp bizim izlerimizi silecekti. işe yaradı da." Diyecek bir şey bulamadım. Benden habersiz böyle bir şey yapmasına kızmıştım. Ama üstüne biraz düşününce haklı olduğunu anladım. Aramızda başka bir diyalog gerçekleşemeden göz açıp kapayana kadar sınıf dolmuştu.
-
30.
0Bugün 5. gündü, cuma günüydü, yarın o eve gidecektik, en azından Furkan bir ev olduğunu söylemişti. Bir ev... eski bir ev.. niye? Orada ne bulacaktık? Ama kafamdaki asıl soru, o "geldik" yazısının kim tarafından yazıldığıydı. Ayrıca "kim" gelmişti. Niye gelmişti. Düşünerek cevabını bulamayacağımı anladığım bütün bu soruları bir kenara bırakıp sırama geçtim. Zaten çok geçmeden hoca da sınıfa gelmişti. ilk günler bizi pek sıkmak istemeseler de hocaların ders işlemeye yavaş yavaş başlaması gerekiyordu. Sonuç olarak bugün ders ve diğer gereksiz şeylerle geçmişti. Günün sonunda diğerlerinin çıkmasını bekledikten sonra nihayet Furkan'la yalnız kalabilmiştik. Yarın saat 12 de okulun önünde buluşacaktık. Furkan bir arkadaşını daha getirmeye ısrar etti. Onu vazgeçirebileceğime olan inancımı çürüttüğü yaklaşık 5 dakika sonunda kabul ettim. Ve vedalaşıp evlerimize dağıldık.
-
31.
0Cumartesi günü saat 11.30'a kadar evde bilgisayar takıldım. Küçük bir araştırma sonunda cinlerle ilgili az biraz bilgi edindim.. işte, onların da bizim gibi Allah'a ibadet etmekle yükümlü olduklarını, iyi ve kötü cinlerin olduğunu, sizinle iletişim kuran bir cin varsa bunun kötü bir cin olduğunu vs. okudum. Biraz da cin çağırma hakkında nete bakındım, el ele tutuşup kendi kendine bağırmalar, kağıtlara dua yazıp yakarak çağırmalar, yere çizilen ayin çizgileriyle değişik amaçları olan cinlerin çağrılabilmesi vs. Dediğim gibi 11.30 da bilgisayardan kalktım, hazırlanıp çıktım. Tabii ki okula, Furkan'la buluşmaya gidiyordum. Yapmamız gereken bir ziyaret vardı..
-
32.
0Saat 12'ye gelirken ben okula anca varabilmiş, bina girişinin önünde oturmuş bekliyordum. Saate baktım, daha 10 dakika vardı, mecbur Furkan'ın gelmesini bekleyecektim. Kimi getireceğini de merak ediyordum, açıkçası bizim sınıftaki herhangi birinin bu işi ciddiye alabileceğine pek inanmıyordum. Sonunda Furkan geldi, fakat arkadaşı yanında değildi. Birini getirmekten vaz mı geçmişti acaba, tam da bu fikre kendimi alıştırmışken. O yanıma vardığında ayağa kalkıyordum, konuşmayı başlatan ilk ben oldum:
-Selam.
+Selam, hazır mısın?
-Ben hazırım da, arkadaşını getirecektin... o nerede, vaz mı geçtin?
+Onu önden gönderdim, biz gidene kadar etrafı araştıracak.
Onu önden mi göndermiş? Kim acaba bu çocuk?
-... neyse gidelim artık.
Biz tam gidecekken bahçeye biri girdi. -
33.
0Önünde durduğumuz kapı binanın köşesine yakın bir yerdeydi, o yüzden oraya görünmeden gitmemiz pek de zor olmamıştı. Niye saklanma gereği duymuştuk; belki filmlerden gördüğümüz aksiyonu yaşamak cazip gelmişti, belki de barakada gördüklerimizden sonra pgibolojimiz altüst olmuştu.. Bilemem. Ama işi şansa bırakmamıştık. iyiki de öyle yapmışız...
Biz saklanmaya çalışırken artık bahçe kapısından kim girdiyse arka bahçeye geçmişti. Yani benim okulda kafama en çok takılan, en çok anımı yaşadığım yere. Barakanın olduğu yere..
Okulun saklandığımız duvarının diğer köşesine geçtik, buradan baraka rahatlıkla görünebiliyordu. Furkan "Oha amk" diye beni dürttü, hemen arkamdan o da benimle aynı yere bakıyordu. Bahçe kapısından giren çocuk (lise 3 ya da 4 olmalıydı), doğruca barakaya yönelmişti. Üzerinde okul kıyafetleri vardı, muhtemelen dikkat çekmemek için böyle giyinmişti. Kendinden emin adımlarla barakaya ulaştı, kapıyı açıp içeri girdi (ve tahmin ettiğimiz gibi kapıyı arkasından kapattı. Kapatmasa bile bulunduğumuz yerden içeriyi göremezdik, ama o tedbirli davranmıştı. Ben hala olayın şokunu yaşarken Furkan ne ara akıl etti, çıkardı, ayarladı bilemem, telefonunda kamera uygulamasını açıp video moduna almış, kaydı başlatıp elime tutuşturmuştu. Üstelik bunu daha biz bulunduğumuz köşeye gelmeden yapmıştı, yani çocuğun barakaya girişini çekebilmiştik. Telefon da telefondu hani, 720p kayıt yapıyordu, çocuk kabak gibi çıkmıştı telefonda. Dakikalar geçti. Çocuk bir türlü çıkmak bilemedi. Biz de hafiften sıkılmaya başlamıştık. 10 küsür dakika daha geçti, çocuk hala çıkmadı. Biz beklerken hava kapanmaya başlamıştı, görünüşe bakılırsa yağmur yağacaktı. Bir on dakika daha geçti, yağmur başlamıştı. Biz daha çocuğun çıkmasını beklerken aniden ikimizin de beklemediği bir şey oldu. -
34.
0Barakaya yıldırım düştü. ikimiz de şok olmuştuk. Barakanın üzerindeki bitkiler yanmaya başlamıştı, bizim elimizdense bunları videoya çekmekten başka bir şey gelmiyordu. Bir kaç dakikaya barakanın her tarafını ateşler sardı. Alevler komşu bitkilere sıçramaya başlamıştı ki, yağmur şiddetini beklenmedik bir şekilde aniden artırdı. Bardaktan boşanırcasına dersek hafif kalır, bildiğin fırtına çıkmıştı. Okulun çatısı bizi olmasa da en azından telefonu kısmen de olsa yağmurdan koruyordu. Önemli olan da buydu zaten. Alevler söndü, yağmur da dindi. Biz Furkanla 10 dakikada gerçekleşen bu yandı-söndü olayı karşısında şok olmuştuk. Yağmur diner dinmez çocuk barakadan çıktı. Geldiği hızla geri döndü, bahçe kapısından çıkıp gitti. Biz hala olayın şokunu atlatmaya çalışıyorduk. ilk konuşan Furkan oldu, hadi barakaya bir bakalım diyerek kolumdan tutup barakaya doğru çekmeye başladı. içimde hala bir korku vardı, sebepsiz, ama güdüsel, belki de şoku üstümden atamamıştım. Böyle bir şeyin olabileceğine hayatta inanmazdım. Furkan beni sakinleştirmeyi başardı ve beraber barakanın önüne kadar geldik.
-
35.
0anlattttt
-
36.
0Bir anlık cesaretle kapıya yüklendim. Yüklendiğim gibi geriye fırlamam bir oldu. Baraka hala sıcaktı ve ben acıyla yere düşmüştüm. Biraz sonra ayağa kalktım ve Furkan'a baktım, kapıdan sıçradığımdan beri gülüyordu hayvan. Ben olsam ben de gülerim orası ayrı konu. Neyse, tekmeleyerek açtım kapıyı, içeri girdik. içerideki o berbat koku gitmişti, hayvan cesetleri ortalıkta görünmüyordu. Furkan cebimden aldığı telefonumun flaşıyla içeriyi gözetlerken ben hala kayıttaydım. Bu çocuk içeride ne yaptı da koku gitti, cesetler kayboldu. Bu yıldırım olayı neyin nesiydi peki? Cevaplanacak çok soru vardı, ama henüz sırası değildi. Etrafa iyice baktığımda duvarlardaki kağıtlardan geriye eser kalmamıştı. Zemin de temizlenmişti. Etrafa bir kere daha baktım, önceki gelişimde olan hiç bir şey şimdi burada değildi, çocuk barakayı temizlemişti! Niye bunu yapmıştı ki, niye böyle bir şeye gerek duymuştu? Bizi görmüş olamazdı. Belki de burada işi bitmişti. Kafam karışık halde Furkan'a baktım, hemen sonra bana "Hemen buradan gitmeliyiz" deyip kapıya yöneldi. Ayağıyla tekmeleye tekmeleye açtığı kapıdan koşarak çıktı. Bense yarı şaşkın yarı merak içinde bir halde barakadan çıktım, ne olur ne olmaz diye kapıyı (yine) tekmeleyerek kapatmayı ihmal etmedim ve koşarak Furkan'ın peşinden gittim.
-
37.
0anlatma panpa.
-
38.
010 dk koştuktan sonra nefes nefese kalıp yol kenarında durduk. Kendimi toparlamaya çalışırken niye koşuyoruz diye sormayı başarabildim. Biraz soluklandıktan sonra şöyle sordu; "Eğer ortalığı bu şekilde toparlıyorlarsa görülmüş olabiliriz." Bense bizi görmüş olamazlar ki dedim, Furkan da şöyle dedi; "Bizi görmemiş olabilirler, ama arkadaşımı göndermiştim hatırladın mı, ya onu.." lafını bitiremeden "..gördülerse" diye cümleyi tamamladım. Korkmuştum. Birinin hayatı bizim yüzümüzden tehlikede olabilirdi. "O yüzden duramayız" diyerek koşmaya başladı, ben de peşinden koştum.
Bir süre daha koştuktan sonra durduk. Furkan "geldik" dedi. Etrafta eski bir ev göremedim, tam bunu soracakken zihnimi okurmuş gibi sağa doğru dönen yolu göstererek "Bu yolun sonunda, ama gittiğimizde ne yapacağız?" diye telaşla sordu. Doğru söylüyordu. Bu gördüğümüz abi gibi daha kaç tanesinin olduğunu bilmiyorduk. Sonunda şöyle diyebildim; "Polise mi gitsek?". "Ya çok geç olursa" diyerek hızlı adımlarla fösterdiği yere doğru yürümeye başladı. Planımız yoktu. Yapacak başka bir şey olmadığından peşinden gittim. Yolu geçtiğimizde o "evi" gördüm; aslında dublex, duvarları yosun tutmuş, baya eski görünüşlü bir evdi. Bahçe kapısı kilitliydi. "Arka tarafa bir bakalım" diyerek evin etrafından dolaşmaya başladım. Furkan da peşimden geldi... -
39.
0bugunluk bu kadar yarın 8 den sonra yazarım iş dönüşü
-
40.
0devam*** Arkada da kullanabileceğimiz bir giriş yoktu. Arka duvara yaklaştım, birden altımdaki zeminden sesler geldi. Refleks olarak baktığımda yerde zemine monte bir kapıya bastığımı, sesin de bu yüzden çıktığını gördüm. Üstünde kilit falan yoktu. Furkan da sesi duymuş olacak ki o da ona baktı. Fazla beklemeden üstünden çekilip açmak için eğildim. Beyaza boyalı, ama oldukça paslanmış metal bir kapıydı. Bir kaç kere zorladım, açamayınca Furkan da yardıma geldi. Birlikte hem ses çıkarmamaya hem de kapıyı açmaya çalışırken birden kapı açılıverdi. Kapıyı içeriden biri açmıştı, ve tam karşımızda duruyordu...
-
41.
0ilk andaki korkum yerini şaşkınlığa ve meraka bıraktı... çünkü karşımızdaki kişi bizi barakadan çıkarken gören hocaydı! Tam kaçmaya hazırlanıyordum ki Furkan beni tuttu. "Onlardan mıymış kaçalım hadi" diyerek elinden kurtuldum, ama o gülmeye başladı ve şunları söyledi: "Hani sana bir arkadaşımı önden gönderdiğimi söylemiştim ya.. işte o arkadaş karşında" ... Bunu hiç beklemiyordum. Kekeleyerek "Hocam... siz.." diyebildim, hocaysa "evet, ben de sizdenim, ama bunu sonra konuşuruz... hadi birileri bizi görmeden içeri geçin" dedikten sonra geçmemiz için yana kaydı. Furkan önden, ben arkadan kapıdan geçtikten sonra hoca kapıyı kapattı. Kapı merdivenlere açılıyormuş, aşağı yürüyerek bizi neyin beklediğini bilmediğimiz yerlere gittikçe yaklaşıyorduk.
-
42.
0Sonunda depo gibi bir yere ulaştık. Tavan tahta kirişlerle sabitlenmişti, normal bir insan boyundan biraz daha yüksekteydi. Aslında burası kayaların arasına oyulmuş bir yerdi de diyebiliriz. Işık yoktu, yalnız indiğimiz merdivenlerin ucunda mumlar vardı. Mumlara dokunmadık, kapıyı kapatıp indiğimizden beri ışık kaynağı olarak kullandığımız telefonlarımızı bu şekilde kullanmaya devam ederek içeride ilerledik. Burası geniş bir yerdi, etrafta bazı boş karton kutular ve açılmamış bir kaç tahta kutu dışında bir şey yoktu. Hoca kafasını bize çevirip; "Gelin bunu görmelisiniz" dedikten sonra adımlarını hızlandırarak yürümeye devam etti. Bizde öyle yaptık. Bunu niye görmeliydik, Furkan neden arkadaşım diye hocayı önden göndermişti, nereden tanışıyorlardı... Kafamda deli sorular... Çok geçmeden hocanın göstermek istediği şeye ulaştık. Bunu, hocanın "işte burada" diye fısıldayıp eliyle göstermesinden anlamam zor olmamıştı. Bu tahta bir kutuydu, hemen yanında muhtemelen hocanın kutuyu açmak için kullandığı demirden bir sopa vardı. Kutuya yaklaştım..
-
43.
0Furkanı gördüm, hoca görünürde yoktu. Bana havalandırma boşluğuna girmem için eliyle işaret yapıyordu. Hızla boşluğa girdim, hoca önden ilerliyordu, birden arkadan yüksek sesle küfür sesleri duydum. Furkan benim arkamdan geliyordu, çok geçmeden bir daha arkama baktığımda Furkan'ın geriye doğru çekildiğini gördüm. Bağırıyordu. Sanırım yakalanmıştık. Boşluk çok geniş değildi bu yüzden dönemiyordum. Ayaklarımı tut diye bağırdım, ben de hocanın ayaklarını tutup hocam çekin beni diyebildim. Hocayla Furkan'ı kurtarabilmek için tüm gücümüzle ilerlemeye çalışıyorduk. Bu boşluk-tünelin sonu nereye gidiyor bilmiyorduk, ama elimizden ilerlemek dışında bir şey gelmiyordu. Hayatımız için ilerlemek zorundaydık, Furkan'ın hayatı için de. Furkan bir çığlık attı, ama artık bizi arkadan bir şeyin çektiğini hissetmiyordum. Furkan ayaklarımı bırakıp elleriyle ilerlemeye devam etti, hala bağırıyordu. Ben de hocanın ayaklarını bıraktım, hızla ilerledik.
-
44.
0Önden bir ışık gelmeye başladı, Furkan inliyordu, iyi misin diye sordum, bacağım çok acıyor dedi. Ne yapmışsa artık şerefsizler... Birden Furkan bağırdı:"Geliyorlar..". Yapabildiğimiz kadar hızlandık, ışık gittikçe artıyordu. Sonunda hoca bu boşluk-tünel den çıktı, ben de çıktım, Furkan da çıkmaya çalıştı ama yere düştü. Bacaklarına baktım, sağ bacağında kegib vardı, çok derin görünmüyordu ama hafif bir sıyrık da değildi. Koluna girdim, hoca bizi görüp Furkan'ı kucağına aldı, sonra koşmaya başladık. Burası da depo gibi bir yerdi ama çok daha yeniydi, ışıklar hareket sensörlüydü, havası temizdi, kaçtığımız depo gibi kötü kokmuyordu. Tavan beton kirişlerle desteklenmişti. Etrafta bir sürü boş kutu vardı. Hoca sağa ben sola dönüp çıkış aradık, çıkışı bulan ben oldum. Hocayı çağırdım, kucağında Furkan'la koşarak yanıma geldi. Kapıyı açmaya çalıştım ama sıkışmıştı, hoca Furkan'ı yere bıraktı, ben hemen Furkan'ın koluna girdim. Hoca kapıyı tekmelemeye başladı. Bense kendimi kötü hissediyordum, bütün bu olanların suçlusu bendim.
-
45.
0Hoca nihayet kapıyı açtığında, ben etrafı kontrol etmek için başımı çevirmiştim... Bize doğru koşarak gelen, Furkan'ı yaralayan (muhtemelen o yapmıştı) o adamı görmüştüm. Suratı öfkeyle bakıyordu. Furkan'a yardım edip onunla hızla (artık yaralı bir arkadaşla ne kadar hızla gidilebiliyorsa o hızla) kapıdan geçtim. Hoca da hemen arkamızdan gelip kapıyı sertçe kapattı. Adamın gittikçe yaklaştığını bildiğimizden hiç duraklamadan hoca Furkan'ı aldı, ben önden onlar arkadan önümüzdeki merdivenlere tırmanmaya başladık. Bina 1 yıllık ya var, ya yoktu. Zemin kata ulaştığımızda elinde poşetler olan bir kadını geçtik, açılmasını beklediği asansörü gördüğümde bir apartmanda olduğumuzu farkettim. Kadın şaşkınlıkla bize bakıyordu, baksın. Ne olacak sanki. Bina kapısını açtım, hoca Furkan'la önden ben arkadan çıktık, önümüzde bir dış kapı daha vardı. Zaten açık olan bu kapıdan geçtik, sonra koşarak buradan uzaklaştık. Eski evi de geçtik, bir müddet daha koştuktan sonra bizi kimsenin takip etmediğinden emin olunca (özellikle o adamın) nihayet yavaşlayıp yürüyerek ilerlemeye devam ettik. Hoca Furkan'la önden gidiyordu, bense nereye gittiğimizi bilmiyordum. Kimsenin konuşmaya hali olmadığından sormadım da. Bir süre sonra da nihayet bir başka apartmanın önünde durduk. Hoca Furkan'ı yere bıraktı, ben de zavallı çocuğa direk destek oldum. Hoca kapıyı açtı, biz geçince de kapatıp asansöre binmemizi söyledi. 5. katta indik. Hoca dairesinin kapısını açarken biraz burada dinlenin sonra gidersiniz dedi. Tartışmaya halim yoktu, hocanın açtığı kapıdan ilk önce Furkan'ı geçirip sonra da kendim geçtim. En son da hoca içeri geçip ayakkabılarımızı aldıktan sonra kapıyı kapattı, siz banyoya geçin, Furkan'ın durumuna bir bakalım deyip ayakkabıları dolaba yerleştirirken biz de banyoya geçip hocayı bekledik.
-
mastürbasyon yapmaya devam edin ve
-
sözlük ölmüş resmen ya
-
ufoların uçma mantığı çözülürse
-
bağımlılık ile alışkanlık arasındaki fark
-
bahar alerjisini
-
arwenin omzunu attigiji resmin orijinali bu muymuş
-
babam ottan gibten seyler istiyo
-
amuşlu qislar nerde
-
ne arlanmazz paklanmaz karı imişsin be
-
or orgu orgu orgut orgut mensuplari
-
günde 10 saat ders çalışıyorum amk
-
bunun tüm filmleri liste tam bimbir surat
-
hıcbı zaman ıncı kızı dıyıe bısey olmadı
-
haşgerya ayak tabanı
-
bıdaha 20 onlıne nah gorursunuz sozluk
-
o desenin bittiği nokta
-
sıcaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaak
-
beyler bu foto neyi anlatıyor
-
tekel 2000 uzun ile kısa farkı ne la
- / 1