1. 35.
    0
    ve sadık koca göbeğiyle ayça’nın üzerine tırmanıp, penisini önden yerleştirdi. bir kaç dakika boyunca bu şekilde devam ettikten sonra, birden penisini çıkardı ve kremle vıcık vıcık kayganlaşmış arka deliğe bir hamlede soktu. ayça, beynine elektrik verilmiş gibi bir hisse kapıldı ve dudaklarından kegib bir çığlık yükseldi.

    - “ahh! söz vermiştin. bana söz vermiştin. ayy!”

    - “boşversene. baksana nasıl da hoşuna gidiyor.”

    gerçekten de ayça korktuğu kadar acı çekmiyordu. daha doğrusu acı duyuyor ama aldığı zevk acıyı bastırıyordu. sadık,

    - “bugüne kadar ne çok *** gibtim, bilsen. hepsi önce itiraz ettiler, sonra yalvardılar. göreceksin, sen de müptelası olacaksın.”
    ···
  2. 34.
    +1
    - “i̇nanılmaz bir kadınsın ayça. ateş gibisin. kocan seni epeydir gibmemiş galiba”, diyerek yalamaya devam ediyordu.

    - “yalvarırım sadık. arkamdan olmaz. hiç yapmadım bunu. önden yapabilirsin”, diyor ama inlemesi kesilmiyordu.

    - “her şeyin bir ilki vardır. senin de hoşuna gidecek. bunca zaman neden zütten vermemişim diye üzüleceksin”, diyerek bir çırpıda banyoya gitti ve ayça’nın yüz kremini kaptığı gibi geri döndü. kremi doğrudan ayça’nın arka deliğine boca etti ve işaret parmağını kayganlaşan delikten içeri soktu. bir yandan da klitorisi yalamaya devam ediyordu. ayça inliyor, yalvarmaya devam ediyordu

    - “ne olur yapma. ne olur.”

    - “tek şartla. bana yalvaracaksın. seni amından gibmem için bana yalvaracaksın.”

    - ….

    - “ne oldu, yalvarmayacak mısın? o halde hazır ol, zütün elden gidiyor.”

    - “yapma sadık. yalvarırım sana. yalvarırım arkadan yapma.”

    - “olmadı. böyle kibar kibar olmaz. ‘sadık, erkeğim, ne olur amımı gib’ de.”

    - “ne olur sadık. erkeğim, arkamdan yapma. amımı gib.”

    - “ohh. harika. bu sözleri senin ağzından duymak harika bir duygu… devam et. yalvar.”

    - “sadık, lütfen amımdan gib beni.”

    - “tabii.”
    ···
  3. 33.
    +1
    - “dün gece yarım kalan hesabı kapatalım. korkma, senin de hoşuna gidecek”, diyen sadık, yastığı ayça’nın kalçalarının altına yerleştirdi ve başını kadınlık organına gömdü.

    çılgınca emiyor, dilini bir badana fırçası gibi kullanarak, ayça’nın ön ve arka deliklerini ve aralarındaki bölgeyi hızla yalıyordu. temposunu hiç düşürmeden ve hiç ara vermeden yaklaşık bir 15 dakika yalamaya devam etti. bu süre zarfında, ayça önceleri ağlamaya ve ayaklarıyla karşı koymaya çalıştı, zaman geçtikçe ağlaması kesildi ve debelenmesi azaldı ve en sonunda kendini hareketsiz, tamamen sadık’ın dil darbelerine teslim etti. bu teslimiyette hem çaresizliğin, hem de aldığı müthiş zevkin payı vardı. sadık onu diliyle boşaltmaya yemin etmiş gibi inanılmaz bir gayretle işine devam ediyordu ve an geçtikçe ayça’nın dayanacak gücü kalmıyordu.


    “bu hayvana teslim olmamalıyım, direnmeliyim”, diye düşünmesine ve tüm konsantrasyonunu başka şeylere vermeye çalışmasına karşın vücudu ona itaat etmiyor, vajinasından yayılan zevk dalgaları beynini ele geçiriyordu. sadık azgın bir kurt gibi, başını ayça’nın vajinasından bir an olsun ayırmaksızın, kadınlık sıvılarını emiyor, içiyordu. ayça’nın kendini iyice koyuverdiğini anlayınca, doğruldu ve penisini zorlanmadan kaygan vajinaya yerleştirdi. yaklaşık bir 10 dakika boyunca ritmik bir şekilde, gidip geldi fakat boşalamadı. ne de olsa, artık genç bir erkek değildi ve dün geceki iliklerini kurutan orgazmın üzerinden henüz çok az bir süre geçmişti.

    bu şekilde boşalamayacağını anlayınca, aklına başka bir şey geldi. ayça’nın belini iyice yükseltip, arka deliğini diliyle zorlamaya, dilini içeri sokmaya başladı. ayça başına geleceği anlamış ve yeniden direnmeye, kendini kasmaya başlamıştı. ancak sadık’ın ısrarlı dil darbelerine dayanması çok zordu. yalvaran gözlerle bakıyordu. sadık, verdiği zevkten emin, ayça’nın ağzını çözdü. gerçekten de ayça bağırmadı, sadece kegib kegib inliyordu. sadık,
    ···
  4. 32.
    0
    devam et 2. postayı atıcam amk okudukça zevke geliyorum lan ayçayı ben gibiyorum sanki daracık dıbını
    ···
  5. 31.
    0
    kalsın bir yerde
    ···
  6. 30.
    0
    bunca yıllık evliliğinde tolga kendisine bir kez bile elini kaldırmamıştı. böyle bir şey yapmış olsa, hemen ondan ayrılırdı. ve şimdi sadık gibi bir magandadan tüm olanlar, tecavüze uğraması yetmezmiş gibi bir de dayak yiyordu. ne yapması gerektiğini bilemiyordu. tüm kadınlık gururu, kariyeri, hayatı bitmişti. artık burada bir dakika bile kalamazdı. hemen i̇stanbul’a dönmeli ve şirketten istifa etmeliydi. böyle bir rezaletin ardından kimsenin yüzüne bakamazdı.


    yavaşça ayağa kalktı ve salona geçip aceleyle eşyalarını toplamaya başladı. bir yandan da ağlamaya devam ediyordu. bütün bunları ses çıkarmadan izleyen sadık’ın, karşısında çırılçıplak, üstelik bunun farkında bile olmadan, tamamen gardı düşmüş vaziyette sağa sola koşturan ayça’yı gördükçe, cinsel duyguları yeniden uyanmaya başladı.

    - “gel buraya ayça. nereye gittiğini sanıyorsun?”

    ayça arkasını dönüp sadık’ı sertleşmiş kıllı penisiyle karşısında görünce donakaldı. her şey bir anda olup bitti. sadık hızla üzerine yürüdü ve sert bir tokatla onu yatağın üzerine yıktı. kocaman eliyle ağzını kapattı. ayça’nın tüm tokatlarına ve tekmelerine aldırmaksızın, çarşafla kollarını yatağın başucundaki demirlere bağladı. havluyla da ağzını kapattı. ayça ağlamaktan çılgına dönmüş, adeta yarı baygındı.
    ···
  7. 29.
    0
    birden banyonun kapısı açıldı ve sadık anadan doğma vaziyette kapıda belirdi. ayça panik halde askıdan bir havlu kaparak vücudunu gizlemeye çalıştı.


    - “çık dışarı, hemen çık dışarı!”, diye bağırdı. sadık aldırmadan küvete doğru yürüdü.

    - “bağırma, duyan da sana bişey yapıyorum sanacak.”

    - “ne işin var burada? nasıl girdin odama? bakma bana öyle, dışarı çık, yalvarırım!”

    - “ne demek nasıl girdin odama? hatırlamıyor musun? birlikte geldik. ayakta duramıyordun. ben olmasam, merdivenlerde yığılıp kalırdın. seni ben taşıdım; laf aramızda harika bir gece yaşattın bana. sana teşekkür ederim.”

    - “ne demek istiyorsun? ne gecesi?”

    - “numara yapma şimdi. nasıl seviştiğimizi hatırlamıyor olamazsın. uzun zamandır dün geceki gibi ciks yapmamıştım. harikaydın. senin gibi ateşli bir kadınla yatmayalı çok olmuş.”

    - “yalan söylüyorsun. i̇nanmıyorum sana. söylediklerin gerçek olamaz.”

    - “sadece inanmak istemiyorsun. biraz kendine gel, her şeyi hatırlarsın. sonra da bana seninle yeniden sevişmem için yalvarırsın. çünkü sen de inanılmaz zevk aldın.”

    ve sadık sanki kırk yıllık karı kocaymışlar gibi gayet rahat bir tavırla klozetin kapağını kaldırıp işemeye başladı. ayça gözlerine inanamıyordu. düne kadar kendini şirketin gözbebeği, bayilerin kraliçesi gibi görüyordu. şimdi ise içlerinden biri, hem de hiç hoşlanmadığı biri, kendisine metresi, kapatmasıymış gibi davranıyordu. hışımla küvetten fırladı ve sadık’ın üzerine saldırdı. gözü hiçbir şey görmüyordu. adamın boş bulunmasından faydalanıp, tüm gücüyle suratına tokadı patlattı;

    - “kendine gel serseri. ne yaptığını sanıyorsun?”

    bir an afallayan sadık hemen toparlandı ve ayça’nın yüzüne öyle bir tokat attı ki, kadıncağız dengesini kaybedip lavabonun kenarına çarparak yere yuvarlandı. kalkmayı denemedi ve başını ellerinin arasına alıp, hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı.
    ···
  8. 28.
    +1
    ayça gözlerini açtığında önce nerede olduğunu anlayamadı. saat sekize geliyordu ve başı çatlayacak gibiydi. yatakta gözlerini açmadan dönüp, kolunu yana uzatınca bir çığlık atmamak için kendini zor tuttu. yanında birisi yatıyordu. korkarak gözlerini açtı ve gördüklerine inanamadı. sadık bey yanında çırılçıplak yatıyordu. koca göbeğini devirmiş, kıllı vücudu horladıkça inip kalkıyordu. gür kılların arasından yana devrilmiş penisi görülüyordu. ürpererek kendi vücuduna baktı. aman tanrım! kendisi de çırılçıplaktı!

    ne yapacağını bilemedi. çarşafı üzerine çekerek yataktan fırladı ve banyoya koştu. aynaya baktığında, boynunda, omuzlarında, göğüslerinde ve baldırlarında küçük morluklar gördü. tüm bunlara anlam veremedi. birden her şeyi anlamaya başladı. dün gece neler olduğunu hatırladı. yemekte ve sonradan gittikleri barda çok içmiş, daha önce hiç olmadığı kadar sarhoş olmuştu. sadık ve mahmut’un kendisine kur yaptıklarını anımsıyordu. ve kendisinin de fazla bir tepki göstermediğini.

    ağlamaya başladı. hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. olaylar sanki bir sis perdesi arkasındaydı. otele döndüklerini, sadık’la birlikte asansörden inişlerini ve odaya girişlerini hatırlayabiliyordu. sanki daha önce izlemiş olduğu bir filmden sekanslar gibi görüntüler beyninde beliriyorlardı. hiçbir şeye inanamıyordu, inanmak istemiyordu. kendisinden iğreniyordu. kendini çok pis, kirlenmiş hissediyordu. duşa girdi. sıcak suyla uzun uzun yıkandıkça sanki olanları unutabilecekti.
    ···
  9. 27.
    +1
    olsun olsun okuyun siz, hak vereceksiniz
    ···
  10. 26.
    0
    insan okuyacak lan bunları oha
    ···
  11. 25.
    0
    onların hepsi yalan yazanlarda sivilceli gözlüklü 16 17 yaşlarındaki çocuklar
    ···
  12. 24.
    0
    baslikta uzun dedik ya, ozelligi bu. bilindik tirt hikayelere benzemez
    ···
  13. 23.
    0
    bu ilki, devami gelecek. uzun oldugundan yavas yavas yukleyecem
    ···
  14. 22.
    +1
    özet geç amk insan okuyacak bunu
    ···
  15. 21.
    0
    okuyun bakalim
    ···
  16. 20.
    +1
    kadının inlemeleri artmıştı. gözleri tamamen kapalıydı. meme uçları sivrilmeye başlamıştı. adamın dili uçlarda gezindikçe nefes alıp verişleri hızlandı. göğüsleri iki yanlarından sımsıkı kavrayan adam, meme uçlarını hoyratça ısırarak emmeye, yüzünü göğüslere sürtmeye, aç bir bebek gibi gayretle somurmaya başladı. biraz canı yanan kadın gözlerini açmadan inlemeye devam etti. sesinin çok yükselmesinden çekinen adam, kadını öperek susturmayı denedi. bu kez öpücüklere kadın da karşılık veriyordu. ve çılgınca öpüşmeye başladılar. dilleri dans ediyor, birbirlerinin dudaklarını emiyorlardı.

    dudaklarını kadınınkilerden güçlükle ayıran adam, acele hareketlerle kadının külodunu adeta kopararak çıkardı. açık kahverengi tüylerle kaplı aşk üçgenine kısa bir süre baktıktan sonra, bacaklarını ayırarak başını gömdü. kadının vajinasını salyalarını akıta akıta boydan boya yalıyor, klitorisini emiyordu. bir süre böyle devam ettikten sonra dilini kadının içine sokup çıkarmaya, adeta onu diliyle becermeye başladı. başını arkaya atarak iyice kasılan kadın, artık açık seçik ve yüksek sesle inliyor, adamın başını içine doğru ittiriyordu. adamın salyalarıyla kadının vajinasından sel gibi boşalmaya başlayan sıvılar birbirine karışmıştı. yaklaşık 10 dakika sonra başını kadının vajinasından ayıran adam,

    “umduğumdan da tatlıymışsın, hayatımda böyle nefis bişey tatmadım”, dedi. kadının onu duyup duymadığı belli değildi. cevap vermedi ama kısık sesle inlemeye devam etti.

    adam kadını yüzükoyun çevirdi ve ensesinden başlayarak aşağıya doğru tüm sırtını, belini, kalçalarını, bacaklarının ve dizlerinin arka taraflarını, baldırlarını öperek, emerek, yalayarak, ısırarak ilerledi. ayak bileklerini, topuklarını uzun uzun öptü. tabanlarını, parmak aralarını yaladı, parmaklarını emdi. acele etmeden yukarıya ilerledi ve kadının poposunu ısıra ısıra öpmeye başladı. kadının ağzından akan salyaları yastığı ıpıslak yapmıştı. adam, elleriyle kadının kalçalarını araladı ve dilini arka deliğine soktu. kadın şiddetle inledi.

    “sus bebeğim, duyacaklar.” adam diliyle kadının arka deliğini becermeye devam ederken, bir yandan da parmaklarını vajinasına sokuyordu.

    “ne kadar da ıslandın, sanki altına kaçırmış gibi. çarşafı berbat ettin. artık iyice kıvama geldin. canavarın tadına bakma zamanın geldi.”


    ve adam kazık gibi olmuş penisini tek bir hamlede kadının vajinasına sonuna kadar soktu. kadın küçük bir çığlık attı ve kendini tatlı tatlı esnetmeye başladı.

    “kaltak, hoşuna gitti değil mi? biliyordum. dur bakalım, biraz da benim istediklerim olsun.” adam ritmik hareketlerle kadının üzerinde gidip gelmeye başladı. zevkten kudurmuş gibiydi. elleriyle alttan kadının göğüslerini avuçladı, tüm gücüyle yüklenmeye devam etti. kısa süre sonra nefes alıp verişleri iyice hızlandı;

    “tanrım, daracıkmışsın, bebeğim benim” şeklinde homurdanmalar arasında tüm bedeni elektriğe kapılmış gibi kasılarak, boşalmaya başladı.

    zevkten haykırmamak için başını kadının saçlarına gömmüştü. bu şekilde belki birkaç dakika titremesi devam etti. biraz sonra oda tamamen sessizliğe ve hareketsizliğe gömülmüştü. yalnızca iki insanın birbirine karışan düzenli nefes alıp verişleri duyuluyordu..
    Tümünü Göster
    ···
  17. 19.
    0
    lan bu tolga bizim yönetici tolga olmasın karısının ismini bilmiyom anlat panpaaaaaaa
    ···
  18. 18.
    +1
    bu sözlerle bu tuhaf dans sona erdi ve ayça yerde mi, gökte mi olduğunu anlayamayacak kadar sarhoş halde kendini sadık’la birlikte taksinin arka koltuğunda buldu. artık neredeyse hiçbir kontrolü kalmayan ayça, itiraz kabilinden biraz mırın kırın ettiyse de, yol boyunca mini eteğinden iyice sıyrılıp özgürlüklerini ilan eden bacaklarını okşamasına sesini çıkarmadı sadık’ın. bir yandan,

    “kendime gelmeliyim, rezil oluyorum”, diye hayıflanırken, başı o kadar dönüyordu ve bilinci o denli bulanmıştı ki, sesini çıkaracak hali yoktu.

    812 no’lu odanın kapısı yavaşça açıldı. bir el duvarın iç tarafını yoklayarak ilerledi ve odayı soluk bir ışıkla aydınlatan lâmbanın düğmesine bastı. omzuna yaslanmış, güçlükle ayakta durabilen sarışın genç bir kadını taşıyan orta yaşlı, hafif göbekli bir adam odaya girdi ve kadını yatağın üzerine bıraktı. ceketini ve kravatını çıkardı, banyoda yüzünü yıkadı ve yatağın kenarına, kadının yanına oturdu.

    “ne kadar güzel. hep bu anı beklemiştim”, diye düşündü. sarışın kadın çok içmişti. hafif hafif kıpırdıyordu. birden gözlerini açtı ve su istedi. suyunu içmek için adamın yardımıyla doğruldu ve sırtını yastıklara dayadı. gülümsedi,

    “çok susamışım.”

    adam eğildi, yüzünü yaklaştırdı ve kadının yüzüne küçük öpücükler kondurmaya başladı. kadın hafifçe irkildi ve yüzünü uzaklaştırmaya çalıştı. adam buna izin vermedi. kadının çenesinden tutarak yüzünü kendininkine çevirdi ve dudaklarını öpmeye başladı. kadın ağzı kapalı olduğu için konuşamasa da, elleriyle adamı iteklemek istedi. adam aldırmadı, kadını gitgide daha derin öpüyordu. az sonra dudaklarını çekti ve kadının boynunu ve çıplak omuzlarını öpmeye başladı. kadın,

    “hayır. i̇stemiyorum, hayır”, diyerek elleriyle adamın başını uzaklaştırmaya çabalıyordu. fakat adam onu dinlemiyordu ve dilini kadının boynu üzerinde dolaştırarak yeniden yüzüne ulaştı ve burnunu, yanaklarını, kulak memelerini yalamaya başladı. kulak memelerinin yalanması kadının hoşuna gitmişe benziyordu, çünkü karşı koymaları azalmıştı. belki de bundan cesaret alan adam dilini kadının dudakları üzerinde kaydırarak, ağzına soktu. kadın karşılık vermiyordu, ama karşı da koymuyordu. gözlerini kapamış, sanki adamın istediğini yapmasına izin vermişti. adam kadını öpmeye devam ederken, bir yandan da elbisesinin askılarını kaydırdı. sırtından tutarak kadını öne getirdi ve elbisesinin sırt fermuarını açtı.

    az sonra kadın üzerinde siyah sütyeni ve küloduyla yatakta sırtüstü yatıyordu. gözleri kapalıydı. adam da pantolonunu ve gömleğini çıkarmıştı. kadının uzun ve düzgün bacaklarına, göbek çukuruna, dolgun göğüslerine hayranlıkla bakıyordu. daha fazla kendini tutamadı ve kadının bacaklarını öpmeye başladı. dizlerinden ayak bileklerine kadar olan bölgeyi uzun uzun öptü, yaladı.


    sonra yukarıya yöneldi ve dilini bacakların üzerinde boylu boyunca gezdirerek göbek çukuruna ilerledi. burayı uzun uzun yaladı. dilini çukura sokup çıkardıkça kadın hafif hafif inliyordu. adam daha da yukarı ilerledi ve kadının sütyenini çıkararak göğüslerini özgürlüklerine kavuşturdu. bu nefis biçimli, çok iri olmayan ama dipdiri göğüslere bir süre hayranlıkla baktı ve ardından onları çılgınca emmeye başladı. i̇ki eliyle göğüsleri yanlardan bastırarak hoyratça avuçladı ve ağır ağır yoğurdu.
    Tümünü Göster
    ···
  19. 17.
    0
    “olmaz, kendimi çok yorgun hissediyorum” filan dediyse de bir anda ayaklanan ve etraflarında toplanan herkes ısrara başladı. ne diyeceğini bilemeyen ayça aralıksız ısrarlar karşısında oyunbozan olmamak için teklifi kabul etmek zorunda kaldı.

    az sonra yeniden taksilere doluşmuş bara doğru yola koyulmuşlardı. ayça’nın takside yanında mahmut oturuyordu ve bara gidene kadar aralıksız sırnaştı. ayça kendini gerçekten iyi hissetmiyordu. çok sarhoş olmuştu; başı dönüyor, gözleri kapanıyordu.

    “barda kahve içip kendime gelirim”, diye düşünüyordu. ne kadar zaman sonra bara geldiklerini ayrımsayamadı ayça. barın içi çok geniş ve dumanlıydı. i̇çerisi kızlı erkekli adanalı gençlerle doluydu. müzik insanın kulaklarını sağır edecek kadar yüksek volümlüydü.

    “vay be, demek böyle yerler sadece i̇stanbul’da yokmuş”, diye düşündü ayça. kendini rahatlamış hissediyordu. burada tek kadın değildi artık. i̇çeri girdikten sonra grup dağıldı ve küçük grupçuklar halinde çeşitli masalara geçildi. ayça, bu geceki müdavimleri sadık, mahmut ve bir de tokat bayii murat’la birlikte arkalarda bir köşeye oturmuştu. çok iyi biliyordu ki, bu tercihi kendisi yapmamıştı. her şey bir anda olmuş, sadık inanılmaz bir samimiyetle koluna girerek onu bu kuytu masaya getirmişti. ayça bir kahveye her şeyden çok ihtiyaç duyuyordu. ancak maalesef bu isteğini gerçekleştiremedi. garson bu saatte içki dışında servis yapmadıklarını söyleyince, ayça’ya düşünme fırsatı vermeyen sadık,

    “o zaman sen de hafif bir şeyler içersin”, diyerek garsona ayça’nın ismini duyamadığı bir içki söyledi. az sonra içkilerini yudumluyorlardı. ayça kendisine getirilen kokteyl tarzı içkiyi çok beğenmişti. gerçekten çok hafif ve lezzetliydi. tadını o kadar beğendi ki, 2. kadehi söyledi. bu arada sadık ve mahmut habire birbirlerinin sözünü keserek bir şeyler anlatıyorlardı. gürültüden ayça neredeyse hiçbir şey anlamıyor, sadece bu ikisinin kendisi için rekabete girdiklerini kadınca bir içgüdüyle hissediyordu. i̇çkinin etkisinden olsa gerek, kadınlık gururu okşanmıştı. bu arada zaman ilerlemiş, ayça farkında olmadan pek çok kadehi yuvarlamıştı. artık kendini kaybetme noktasında sarhoş olmuştu. arada bir sarhoşluğunu fark ediyor,

    “ne yaptım ben, neden bu kadar içtim?” diye kendine kızıyor, ama az sonra yeniden hepsini unutuyordu.

    nasıl oldu anlayamadı ama ayça kendini loş pistte mahmut’la dans ederken buldu. kalabalığın arasında slow müzik eşliğinde mahmut’la dans ediyordu! bunu kırk yıl düşünse aklına getiremezdi. i̇lginç olan şey bundan rahatsız olmamasıydı. mahmut gerçekten çok samimi davranıyordu. i̇ki sevgili gibi beline sarılmış, habire bir şeyler anlatıp duruyordu. ayça’nın tek anladığı çok çekici olduğu, ilk gördüğü andan beri mahmut’un kendisine hayran olduğu türünden sözlerdi. bir de önüne değen sertliği fark ediyordu zaman zaman. i̇nanılmaz sarhoştu, kendi kendine


    “kızım herif resmen değdiriyor”, diye gülüyordu. kesinlikle cinsel duyguları filan uyanmamıştı, ama mahmut’un bu tavırlarından da pek rahatsız olmuyordu sanki. derken,

    “sıra bende, hep sen mi dans edeceksin?” diyen sadık’ı duydu ve kendini bu kez de sadık’ın kollarında buldu. sadık sanki sevgilisiymiş edasıyla,

    “bu mahmut denen herifi hiç tutmadım. resmen sana asılıyor.”

    ayça başka zaman olsa sadık’ın ağzının payını vermesini bilirdi ama içki kadehte durduğu gibi durmuyor ve paylaşılamayan kadın pozisyonu ayça’nın çok hoşuna gidiyordu. gülümsemekle yetindi. bundan cesaret alan sadık,

    “nasıl senin gibi bir kadına asılabilir? herkes haddini bilsin”, diyerek elini ayça’nın belinden aşağılara kaydırmaya başladı. ayça irkildi ve tek mesele buymuş gibi,

    “ne yapıyorsun sadık? biri görecek”, dedi.

    “kimse bişey göremez. görmüyor musun, içerisi nasıl karanlık?” ve ısrarla ellerini kalçalarında tutmaya devam etti.

    “hadi bakalım, gidiyoruz artık.”
    Tümünü Göster
    ···
  20. 16.
    +1
    reserve
    ···