1. 26.
    +1
    ayça, bu görüşlere bugüne dek hemen hiç katılmamıştı. tolga’yla gayet iyi bir evlilikleri vardı ve piraye’nin hakan’la evliliğinde mutluluğu yakalayamadığı için böyle iddialar ortaya attığını düşünürdü. fakat artık ne düşünmesi gerektiğini bilmiyordu. piraye’nin tezlerinin en azından erkeklerle ilgili kısmı doğrulanmış gibiydi…

    ayça, kalabalık lokantada tek başına oturmuş piraye’nin gelmesini beklerken kendisini çok yalnız hissediyor, fakat bundan pek de rahatsızlık duymuyordu. kendini bekar veya dul bir kadın gibi diğer erkeklerin sözde çaktırmadan, veya yanlarında erkekleri olan kadınların potansiyel bir tehditmiş gibi bakışlarına muhatap hissetmiş ve bu da belli oranda hoşuna gitmişti. güzel bir kadındı ve yanında tolga varken de onunla ilgilenen erkekler olurdu. ancak ne yalan söylemeli, ayça bu tip durumlarla pek ilgilenmezdi. gururu okşanmasına rağmen, karşılık vermezdi. evlilikte sadakate inanırdı. şimdi tüm olanları düşündükçe, bunu hak edecek ne yaptım, diye üzülmekten kendini alamıyor, içten içe tolga’ya büyük bir öfke duyuyordu.

    “hey, ne düşünüyorsun böyle arpacı kumrusu gibi?”

    piraye’nin geldiğini fark etmeyen ayça birden düşüncelerinden uzaklaştı ve ayağa kalkıp arkadaşına sarıldı. piraye’yi epeydir görmemişti ve onu ne kadar özlemiş olduğunu fark etmişti. ceketini sandalyenin arkasına geçiren piraye arkasına yaslandı ve gülümseyerek ayça’ya bakmaya başladı. gerçekten çok şık giyinmişti ve kendinden son derece memnun bir hali vardı.

    piraye işten geliyordu ve onu tepeden tırnağa şöyle bir gözden geçirince, ne kadar ciksi giyindiğini fark etti. kısacık siyah bir etek; ciksi ince topuklu rugan ayakkabılar; beyaz, göbeği açıkta bırakan, hafif göğüs dekolteli bir body ve siyah bir ceket. piraye bir reklam ajansında çalışıyordu ve reklamcılık camiasında insanlar kesinlikle finans dünyasındakiler gibi giyinmiyorlardı. fakat yine de ayça merakına engel olamadı:

    “söylesene piraye, bu giysilerle nasıl rahat çalışabiliyorsun? hiç bir şey yapmasalar, akşama kadar seni bakışlarıyla taciz ediyorlardır.”

    “kızım önemli olan kimin beni istediği değil, benim kimi istediğim. i̇steyen istediği kadar baksın. i̇pler her zaman benim elimdedir.” i̇şte tam boşandıktan sonraki piraye yaklaşımı. hep vamp, hep kararlı, kendinden emin. daha sonra. yemeklerini yerken….

    “son zamanlarda var mı birisi hayatında? hani bir çocuk vardı epeydir sana kur yapan. ne oldu o?”

    “metin mi? onunla bir ay filan çıktık. aslında çok iyi biriydi. ama pek bana göre değildi. onun niyeti ciddiydi, hani neredeyse evlenme filan teklif edecekti. yine de ondan hoşlanmıştım. i̇yi vakit geçirmiştik, yatakta da gayet ateşliydi. ha ha ha…”

    “çok ayıp. hem umut verip, hem de onu terk mi ettin?”

    “evlenecek değildim ya! çok bile dayandım. adam resmen gelip benim evimde yaşamaya kalktı. her şeyimle ilgileniyordu. evi topluyordu, bana yemekler pişiriyordu. hatta dolaplarımı filan düzeltiyordu. resmen aşıktı bana. biraz benim de hoşuma gitti bunlar. birinin seni kollaması, hayatını kolaylaştırması hoş bişey. fakat sınırı belirlemek lazım. ben de ona uysam, hemen roller değişir, beni sahiplenmeye, her şeye karışmaya başlardı. ‘bak metin’ dedim, ‘benim kötü bir huyum var. aşık olamıyorum. ve insanlardan çabucak sıkılıyorum. benimle uzun bir ilişki yaşayamazsın. böyle devam edemeyiz. en iyisi yol yakınken ayrılalım. senden gerçekten hoşlandım. arada sırada yine buluşup, bişeyler yaparız. hem böylesi daha güzel olur.’ ve ayrıldık. sonradan da bir iki defa buluştuk gerçekten. bir gece onun evinde bile kaldım. şimdi sanırım birisiyle çıkmaya başladı. aramıyor. onun için sevindim.”

    “ne zamana kadar böyle yaşayacaksın? hep kaçan, hep kendini sakınan, yalnız kadın olmaya devam edeceksin?”

    “her zaman. en azından şimdiki ben olduğum sürece. gördün işte beraberliğin seni ne hale getirdiğini. adama güvendin, her şeyini ona verdin, o da gitti personeldeki kızla yattı.”

    “böyle söyleme. henüz çok yeni herşey. çok kırgınım.”

    “seni üzmek için değil, gerçekleri gör diye böyle konuşuyorum. artık boşanır mısın, ayrı mı yaşarsın, ne yaparsın bilmem. ama lütfen tolga’yı biraz aklından çıkar. gençsin, güzelsin, hayatını yaşa.. gör bak, kendini nasıl özgür, nasıl güçlü hissedeceksin.”

    “kolay değil piraye. bunca yıldır onunlayım. ondan önce çıktığım çocuğun yüzünü bile hatırlamıyorum. ne yapacağımı bilemiyorum. hemen boşanma davası filan açmak istemiyorum. boşanmak isteyip istemediğime emin değilim. her şeyin bir açıklaması olmalı. neden böyle yaptı, nerede hata yaptık?”

    “hiçbir yerde. ya da baştan hataydı hepsi. tüm evlilikler böyledir ayça. tolga’ya çok kızmıyorum ben. o sadece cesur davrandı. seninle sevişirken hoşuna giden kızları becerdiği fanteziler kurmadı. gitti, gerçekten becerdi. kız güzel mi bari?”
    Tümünü Göster
    ···
  2. 27.
    +1
    - “ama imkansız değildi. ah erkekler. hepiniz aynısınız. neden onu kapı dışarı edip, her kuşun etinin yenmeyeceğini söylemedin?”

    - “yapamadım. çok üzgünüm.” “peki hala birlikte oluyor musunuz?”

    - “hayır. o gece ilk ve tekti. yemin ederim anla beni. seni seviyorum. dön artık evimize.”

    - “herşeyi anlattığın için seni affedeceğimi mi sanıyorsun tolga? olanları sindirmem kolay değil. zaman gerekir. belki zaman da yetmeyebilir. ama şu an eve dönmeye niyetim yok. bu anlattıklarından sonra senin ne kadar zayıf ve iradesiz olduğunu düşünmeye başladım. dönemem.”

    - “peki. sen bilirsin. sana istediğin kadar zaman veriyorum. i̇yice düşün. birlikte yaşadıklarımızı, güzel günlerimizi düşün. her insan hata yapabilir ayça. affedebilmek erdemdir. seni zorlamak istemiyorum. kararını kendi kendine ver. senden ricam o piraye şıllığından akıl alma sakın.”

    - “ne demek şimdi bu? ne biçim konuşuyorsun?”

    - “piraye’nin ne mal olduğunu gayet iyi biliyorum. onu da uzun zamandır tanıyorum. hakan’la ilişkilerinin nasıl bittiğini sen benden iyi bilirsin.”

    - “i̇kisi de hatalıydı.”

    - “bence suç %80 piraye’deydi. neyse. ona güvenmiyorum ve onun bizim ilişkimiz hakkında fikir beyan etmesini, sana akıl öğretmesini istemiyorum. bir süre kendini dinle. i̇nanıyorum sonunda bana hak vereceksin ve evimize döneceksin. o zamana dek bekleyeceğim seni ayça.”

    ve böylece bitti telefon görüşmesi. ayça altüst olmuştu. mirey resmen kocasını baştan çıkarmıştı. tolga da büyük zaafiyet göstermiş, bunca yıllık sadakatinin belki de aldatma fırsatı çıkmamasından kaynaklandığını kanıtlamıştı. bütün bunlara inanamıyordu. akşama piraye’yle herşeyi konuşmak istiyordu. o erkekleri daha iyi tanıyordu şüphesiz. hem tolga’ya bu konuda hiçbir söz vermemişti.

    ayça’nın tolga’yla yapmış olduğu konuşmayı tüm ayrıntılarıyla dinleyen piraye fazla bir yorum yapmadı.

    - “i̇yi o zaman, dinle kendini. bu arada biz de eski günlerdeki gibi kız kıza eğlenelim”, dedi. bunu takip eden birkaç hafta boyunca ayça kendini gayet iyi hissetti. tüm bu olaylar olmamış gibi işine gitti. kimseye birşey anlatmadı. mirey yıllık izinde olduğundan hiç karşılaşmadılar. böyle bir karşılaşma olasılığı bile ayça’yı rahatsız ediyor, ne diyeceğini, ne yapacağını bilemiyordu. akşamları piraye’yle güzel yerlere yemeklere gittiler, haftasonları yürüyüşler yaptılar, bol bol film izlediler, hatta yıllık izinleri eşzamanlı alıp birlikte güneye tatile gitmeyi planladılar.

    - “harika olacak”, diyordu piraye. “çok güzel bir tatil köyü orası, bütün gün güneşlenir, denize gireriz. akşamları da çılgınlar gibi eğleniriz. eminim çok çekici erkekler vardır orada. hem de değişik milletlerden. laf aramızda ben bugüne dek hiç yabancı bir erkekle yatmadım. sen?”

    - “elbette hayır! daha neler? hem ben tatilde gönül maceraları yaşamayı düşünmüyorum. i̇yice dinlenmeli ve bol bol kafa dinlemeliyim. vermem gereken kararlar var. tatil dönüşü tolga’yla konuşacağım. bu şekilde devam etmek ikimiz için de doğru değil.”

    böylece ayça ve piraye 1 hafta sonraya izinlerini aldılar, rezervasyonlarını yaptılar. tatil yaklaştıkça heyecanlanıyor, sanki ilk kez tatile çıkacakmış gibi içleri içlerine sığmıyordu…
    Tümünü Göster
    ···
  3. 28.
    +1
    - “dur bir dakika. erman bey evli bir adam ve bana asılmıyor.”

    - “sen öyle san. kaç defa farkettim sana nasıl baktığını. neyse, işte onunla çıktığını öğrenince epey bozuldum. sürprizim de mahvolmuştu. çıkıp eve gitmeye hazırlanıyordum ki, onu gördüm.”

    - “mirey’i?”

    - “evet. düğünden tanışıklığımız olduğundan merhabalaştık. havadan sudan biraz konuştuktan sonra bana benim de yemeğe mi katılacağımı sordu. katılmayacağımı, aslında bundan haberim de olmadığını söyledim. onun eşi de bir iş yemeğine gidecekmiş. o zaman biz de yalnız yemeyelim, birlikte yemeğe çıkalım dedi. kabul ettim. dediğim gibi sana da kırılmıştım. mirey’le bir akşam yemeği yiyerek intikamımı almış olacaktım. bunu da sana sen erman bey’le gittiğin yemeği anlatana kadar söylemeyecektim.”

    - “o yemeği tamamen unutmuşum. tolga bu kıskançlığın aptalca. erman bey şirketin genel müdür yardımcısı. ben de ürün müdürüyüm. i̇ş dışında aramızda hiçbir şey olmadı ve olamaz da.”

    - “her neyse. i̇şte o akşam mirey’le yemeğe çıktık. hafif bir yemek yedik ama o nedense gereğinden çok içti. kısa sürede çakırkeyif oldu ve bana hiç beklemediğim şeyler anlatmaya başladı. eşi i̇zak’la evleneli henüz 2-3 ay olmuştu ve bu süre zarfında i̇zak ona neredeyse hiç yaklaşmamıştı. bir iki kez başarısızlıkla sonuçlanan girişimden sonra ciks yapmayı denemeyi tamamen bırakmışlardı. evlenmeden önce de hiç sevişmemişlerdi. mirey bana bakire olmadığını, evlenmeden önce oldukça hızlı bir hayat yaşadığını söyledi. bu durumda kocasıyla olan problemin sorumlusu kendisi değilmiş, vb. bu tarzda bir sürü şey anlattı.”


    - “maaşallah. pek açık sözlüymüş.”

    - “ben de çok şaşırmıştım. i̇nan bana ona hiç çanak tutmadım. hatta sarhoş olduğunu anlayınca artık onu evine bırakmayı teklif ettim. sonra da evine bıraktım.”

    - “o gece birlikte olmadınız mı yani? bu kadar muhabbetten sonra?”

    - “hayır, ne münasebet! sonraki 1 hafta içinde beni 1 kez telefonla aradı işyerinden. o gece fazla içtiğini, dertleşmeye ihtiyacı olduğunu, bu yüzden bana açıldığını, kendisini herkesle yüzgöz olan biri olarak görmemi istemediğini filan söyledi. senin kayseri’ye gittiğin gün beni yine aradı. senin iş için kayseri’ye gittiğini bildiğini, kendisinin de o akşam yalnız olduğunu, istersem 1 hafta önceki yemeğin rövanşını yapabileceğimizi, bu sefer içmeyeceğini söyledi. epey tereddüt ettim ama sonunda kabul ettim.”

    - “neden? kızın niyeti gayet açık değil mi? sana resmen asılmış!”

    - “bu tip olaylara alışık olmadığım için tavırlarını yorumlayamadım. yemekten bir şey olmaz dedim.”

    - “kabul et, tolga. mirey güzel bir kadın. onun sana kur yapması hoşuna gitti!”

    - “emin değilim, olabilir belki de. her neyse. o akşam profilo’daki bowling salonuna gittik. bowling oynadık ve hamburger yedik. 1 hafta öncekinin tersine bu kez özel şeylerden bahsetmedi ve çok neşeliydi. onu evine bıraktım. ertesi akşam işten erken döndüm. senin o gece geleceğini bilmiyordum. televizyon seyredip, biraz kitap okumayı düşünüyordum. saat 7.5 gibi kapı çaldı. mirey gelmişti. çok şaşırmıştım. bana adresi şirketten aldığını söyledi. canının çok sıkıldığını, benimle bir kahve içmek istediğini söyledi. henüz 5-10 dakika oturmuştuk ki, ansızın benimle sevişmek istediğini söyledi.


    kaç zamandır cinsel açlık çektiğini, çok güzel bir kadın olduğu için istediğiyle birlikte olabileceğini fakat asla böyle bir şey düşünmediğini, ama benden çok etkilendiğini anlattı. ayrıca kocasının ilgisizliği yüzünden kendinden de şüpheye düştüğünü ve kendine olan güvenini yeniden kazanmak istediğinden söz etti. bir yandan da soyunuyordu. ne diyeceğimi, ne yapacağımı bilemedim. sen de biliyorsun ayça, o güzel bir kadın ve karşımda soyunup, benimle sevişmek istediğini söyleyince karşı koymam çok zordu.”
    Tümünü Göster
    ···
  4. 29.
    0
    kahvaltı boyunca tamer ortalarda görünmedi. acaba gitti mi diye aklından geçiren ayça, tatilini piraye ve sinan’la başbaşa geçirmek istemediğini düşündü. tamer’e bayılmasa da, en azından dengeleyici olurdu.

    kahvaltıdan sonra üçü birlikte plaja indiler. şansları yaver gitti. denize ve bara yakın, gölge bir yer buldular. ayça ve piraye eşyalarını gölgede bırakıp, kumlara yanyana uzandılar. doğrusu piraye yine çok güzel görünüyordu. çingene pembesi bikinisiyle kuşkusuz sinan’ın aklını başından alıyordu. bu arada sinan odasından birşey almak için uzaklaşınca, sabahtan beri bu konuyu açmak için fırsat arayan ayça

    - “ee piraye, söylesene neler yaptınız akşam. i̇yi eğlendin mi? nasıl adamlar bu sinan’la tamer?”

    - “süper bir gece geçirdim. diskoda doyasıya dans ettim. ortam harikaydı.”

    - “sinan sana asılıyor galiba. dün akşam lobide gözlerini senden alamıyordu.”

    - “benden etkilendiği doğru. ben de ondan etkileniyorum. mükemmel bir tatil aşkı olabilir. her istediğimi yapıyor ve yatakta da süper!”

    - “yatakta mı? onunla yattın mı?”

    - “evet. i̇kimiz de birbirimizden hoşlandığımıza göre neden birlikte olmayalım? hayat kısa, tatil daha da kısa.”
    ···
  5. 30.
    0
    - “bu gece beni mazur görün. çok yorgunum. az sonra yatmaya gideceğim” diyerek onlara katılmayacağını bildirdi.

    - “olmaz ama. hep birlikte eğleniriz. yorgunluğun da geçer”, diyen tamer’i epey bir uğraştıktan sonra ikna eden ayça,

    - “siz bu gece bensiz gidin. yarın inşallah ben de size katılırım,” diyerek konuyu kapattı.

    bunun üzerine, diğer üçü ayça’yı üçüncü kahvesiyle baş başa bırakıp, diskoya yollandılar. ayça, arkalarından yürüyüşlerini izlerken, piraye’nin ne kadar güzel bir kadın olduğunu ve hayatından ne kadar mutlu göründüğünü düşündü. beyaz mini eteği, iyice bronzlaşmış düzgün bacakları ve ayak bileğindeki zarif halhalı, bakımlı ayaklarını sergileyen ciksi ayakkabılarıyla pek çok erkeğin başını döndürebilecek bir kadındı piraye.


    i̇stediği erkekle evlenip, rahat bir yaşam sürebilirdi. ama o yalnız yaşamayı seçmiş, kendini rüzgara bırakmıştı. son derece sıkıcı ve sıradan adamlar olan sinan ve tamer’in arasında yürürken, çevredeki bakışları üzerine topluyordu.

    “neyse. ben kendi işime bakayım. saat 11′i geçiyor. gidip yatayım, yarın bol bol yüzmek istiyorum.”
    ···
  6. 31.
    0
    i̇ki kadın aralarında konuşarak bara girdiler. henüz ortalık kalabalık değildi. köşede bir masada oturmuş iki adama doğru ilerlediler.

    - “merhaba çocuklar. sizi ayça’yla tanıştırayım.”

    - “merhaba ayça. nasılsın?”

    - “merhaba. tanıştığımıza memnun oldum.”

    böylece içkilerini söyleyip (ayça sadece sütlü kahve istemişti) havadan sudan sohbete başladılar. sinan ve tamer 35-40 yaşlarında, normal boylarda sıradan görünüşlü adamlardı. 5-10 dakika konuştuktan sonra, ayça bu adamlarla piraye’nin ne ortak yönü olabilir, çok sevimsizler diye düşünmeye başlamıştı. sanki aralarında anlaşmışlar gibi, sinan piraye’ye, tamer ayça’ya ilgi gösteriyordu. piraye kıkırdayıp duruyor, sinan’ın saçma sapan muhabbetine çanak tutuyordu.

    tamer ise kırk yıllık dostmuşlar gibi, ayça’yla hemen senli benli olmuş, ayça’nın hiç de ilgisini çekmeyen konularda konuşup duruyordu. böylece neredeyse 1.5 saat oturdular. bu sürede zarfında ayça, sinan ve tamer’in küçük çaplı bir al-sat şirketinde, satış temsilcisi olduklarını, sinan’ın 37, tamer’in 36 yaşında olduğunu, ikisinin de futbol delisi olduklarını, sinan’ın 6 yıllık evli ve 1 çocuklu olduğunu ama karısıyla kafalarının uyuşmadığını, çocuğun hatırına evliliklerine devam ettiklerini, tamer’in sarışınlardan çok hoşlandığını, 3 gündür piraye’yle çok iyi anlaştıklarını, ayça’nın da katılmasıyla tatilin kalan kısmında süper eğleneceklerini, yarın sabah hep birlikte tekne turuna çıkılmasına oybirliğiyle karar verdiklerini (ayça bunu ilk kez duyuyordu!), birazdan da diskoya gidip kurtlarını dökeceklerini öğrendi. bu son bilgi karşısında,
    ···
  7. 32.
    0
    http://images.4chan.org/s/src/1378531636808.jpg
    ···
  8. 33.
    0
    okuyosaniz ses verin lan. yoruldum. okuyan yoksa sonra devam edecem
    ···
  9. 34.
    0
    reserved
    ···
  10. 35.
    0
    sözlüğün anasını gibtiniz anasını
    ···
  11. 36.
    0
    harika bir yaz sabahıydı. ayça yatağında doğruldu ve aklına ilk gelen dün gece tanık olduğu inanılmaz aşk sahneleri oldu. gördüklerinin gerçek mi, yoksa düş mü olduğunu düşündü. kalktı, kendine gelmek için duşa yöneldi. duş yaparken de piraye ile sinan’ın sevişmeleri aklından çıkmıyordu. hayatında bu kadar ateşli ciks sahneleri görmemişti. kendi kendine gülümsedi

    “vay be piraye! beni çok şaşırttın. sen neymişsin be kızım?”

    kahvaltı salonunda masalar arasında piraye’yi arayarak dolaşırken, kendisine yönelen bakışların varlığı ayça’nın hoşuna gitmişti. gerçekten de o gün çok çekiciydi. turkuaz rengi bikinisini giymiş, kısa sarı saçlarını jöle ile geriye yapıştırmıştı. kıyafetini oldukça dar bir kot şort ve lacivert plaj terlikleri tamamlıyordu.

    - “buradayız ayça!”

    arkadaşının sesini duyan ayça, gülümseyerek piraye ve sinan’ın oturdukları masaya yöneldi.

    - “günaydın arkadaşlar. erkencisiniz.”

    - “yoo, şimdi oturduk biz de.”

    - “geceniz nasıldı, diskoda kurtlarınızı döktünüz mü?”

    - “harikaydı. bunu mutlaka seninle de yapmalıyız.”

    sinan bu son cümleyi hafifçe sırıtarak mı söylemişti, yoksa ayça’ya mı öyle geliyordu? her halükarda, sinan’ın sözleri bir an için ayça’yı düşündürdü. kendini sinan’ın kocaman penisiyle gözünün önüne getirdi ve kıkırdayarak:

    - “en kısa zamanda. son zamanlarda çok yoruldum ve bunaldım. biraz eğlenmek benim de hakkım.”
    ···
  12. 37.
    0
    - “fazla içtiğim doğru ama onları tahrik etmeye çalışmadım.”

    - “olabilir. bazen insan farkında olmadan çok şeyler yapabilir. neyse canım, seninle tartışmak istemiyorum. tatilin tadını çıkaralım. ama göreceksin, eğer biraz otokontrolünü gevşetirsen muhteşem bir hayat yaşayabilirsin. hahaha! bu arada tolga’yı düşünüyorum da, senin onu 2-1 yendiğini bilse ne hissederdi acaba?”

    - “piraye, lütfen. bunları konuşmayalım şimdi.”

    - “ok. bak sana anlatacaklarım var. sen yokken burada sinan diye biriyle tanıştım. çok tatlı bir adam. yanında da bir arkadaşı var. adı tamer. o da yakışıklı bir çocuk. bunlar i̇stanbul’da yabancı bir şirketin pazarlama bölümünde çalışıyorlarmış. sinan evli, tamer bekarmış. biri karısını, diğeri sevgilisini i̇stanbul’da bırakıp tatile gelmişler. 2 gündür sahilde birlikte oturuyoruz. beni çok güldürüyorlar. sinan sanırım bana yazılıyor.”

    - “adam evliymiş. bence yüz verme.”

    - “nedenmiş o? bana ne evliliğinden? o kadar muhabbet kuşu olsalar, buraya tek başına tatile gelmezdi.”

    - “sen bilirsin. yine de söylemedi deme.”

    - “seni de tamer’le tanıştıracağım. yarın dördümüz birlikte takılırız.”

    - “olmaz. bütün bu olanlardan sonra bir ilişki istemiyorum.”

    - “sana ilişkiye gir diyen yok ki. sadece biraz eğleniriz. i̇nsana tatilde arkadaşlar lazım.”

    - ….

    - “bu gece yemekten sonra barda buluşacağız. sonra da hep birlikte diskoya gideriz.”

    - “bilmiyorum. hem bu gece erken yatmak istiyorum.”

    - “yine sen bilirsin. ama en azından bara gel de adamlarla tanış. sonra ne istersen onu yaparsın.”

    - “tamam.
    ···
  13. 38.
    0
    reserved
    ···
  14. 39.
    0
    bu da icimden geldi

    http://images.4chan.org/s/src/1378528053748.jpg
    ···
  15. 40.
    0
    “evet, ama birlikte bir kaç gün daha geçirebiliriz diye düşünmüştüm. kocana telefon edip, toplantının iki gün daha süreceğini söyleyebilirsin.”

    - “ne münasebet! neden seninle iki gün daha kalacakmışım ki?”

    - “çünkü birlikte çok iyi vakit geçirdik. ve daha yapacaklarımız bitmedi. duyduğuma göre sadık’a zütten vermişsin. bunu ben de denemek isterim.”

    ayça konuşamadı, boğazına bir şey gelip oturdu. gözleri doldu ve ağlamamak için kendini güçlükle tutarak taksiye yürüdü.

    - “i̇stediğin gibi olsun. ama bu dediğimi mutlaka yapacağız, göreceksin. senin de çok hoşuna gidecek. ben sadık’tan daha iyiyimdir. ha ha ha….”

    ayça kendini taksiye attı ve şoföre terminale gideceğini söyledi. mahmut’un söyledikleri kadınlık gururunu incitmişti. elinden gelse onu öldürebilirdi…

    bir saat sonra antalya otobüsünde, ortam değişikliği ve klimanın tatlı serinliği ayça’nın daha soğukkanlı düşünmesini sağlamıştı. “herşey bitti”, diye kendini avuttu. “bir daha sadık’ı da, mahmut’u da görmeyeceğim. benzer bir toplantı olursa bir bahane bulup katılmayacağım. gerekirse erman bey’e beni taciz ettiklerini söylerim. bu serserilerden çekinecek değilim.”


    o akşam tatil köyünün açık hava restoranında şaraplarını içerken, ayça adana’da başından geçenlerin hepsini çok fazla ayrıntıya girmeden piraye’ye anlattı. ayça’yı sonuna dek yorum yapmadan dinleyen piraye,

    - “başına böyle şeyler gelmesine hem üzüldüm, hem sevindim. sana fiziki zarar vermediklerine göre kaybedilmiş bişey yok. aksine, yıllardır sürdürdüğün anlamsız bakire hayatına son vermiş olman çok iyi. bundan sonra canının istediğiyle birlikte olabilirsin. hem önemli bir ders aldın; çirkin erkeklerden de öğrenilecek çok şey vardır. çünkü onlar kadına daha çok ilgi gösterir ve ellerinden gelenin en iyisini yaparlar” dedi.

    - “sana inanmıyorum piraye! i̇ki gün boyunca tecavüze uğradım. seninse şu söylediklerine bak!”

    - “hemen kızma! anladığım kadarıyla olanlarda senin de kısmen sorumluluğun var. bara gittiğiniz gece çok fazla içip, adamları resmen azdırmışsın.”
    ···
  16. 41.
    0
    sinan gözleri kapalı yatıyor, arada sırada komodinin üzerine koyduğu küllükte duran sigarasından bir iki nefes çekiyordu. sonra banyo tarafına bakıp, birisiyle konuşmaya başladı. ayça ne söylediğini duyamıyordu, ama iyice meraklanmıştı. ses çıkarmamak için büyük özen göstererek iyice eğildi ve kiminle konuştuğunu anlamaya çalıştı. eğer piraye’nin başına bir şey geldiyse ne yapacağını düşündü. birden şaşkınlıktan küçük dilini yutacak gibi oldu.

    piraye banyo tarafından odaya girmişti ve çırılçıplaktı. ayça, en yakın arkadaşını henüz 2 gün önce tanıştığı bir adam karşısında çırılçıplak bulunca bir an hayal gördüğünü sandı. ne düşüneceğini bilemedi. i̇zlemeye devam etti. bu arada piraye’yi ilk kez anadan doğma gördüğünü fark etti. kaç yıllık arkadaştılar ama birbirlerini kısmi çıplaklıklar dışında hiç böyle görmemişlerdi. piraye’nin güzel bir kadın olduğunu hep düşünmüştü, ama bu kadar güzel olduğunu fark etmemişti. loş odada antik yunan heykellerinden biri gibi duruyordu. uzun ve biçimli bacakları, yüksek ve sıkı bir poposu, ince bir beli, dolgun ve dik göğüsleri, omuzlarına inen dalgalı saçları vardı.

    ayça orada kalıp kalmama konusunda kısa bir kararsızlık geçirdi. orada kalmasının insanların özel hayatına tecavüz olduğunu biliyor, ama merakını ve heyecanını yenemiyordu. sonunda kalmaya karar verdi. zaten uykusu da iyice açılmıştı.

    piraye mini bardan aldığı minyatür şarap şişesini açtı, bir dikişte bitirdi. geniş yatağa ilerledi, yatağın ucuna oturdu ve sinan’la konuşmaya başladı. sinan hiç istifini bozmadan arkasına istiflediği yastıklara dayanarak uzanmaya ve sigarasını tüttürmeye devam ediyordu. bir süre konuşup gülüştükten sonra piraye dizlerinin üzerinde sinan’a yaklaştı.


    ayça’yı hayrete düşürecek bir rahatlıkla sinan’ın yarı-sert, iri penisini bir çırpıda ağzına aldı ve emmeye başladı. sinan piraye’nin saçlarıyla oynuyordu. piraye gitgide büyüyen penisi ağzına sığdırmakta zorlanıyordu. i̇şini bilen tavırlarla bir süre kocaman olmuş başını yalıyor ve emiyor, ardından dilini boydan boya gövdesinde gezdiriyor, bir yandan da eliyle mastürbasyon yaptırıyordu.

    ayça kendini bir ferre film izliyor gibi hissetti. yaklaşık beş dakikalık bir oral ciks seansından sonra sinan’ın penisi patlamaya hazır bir bomba kıvdıbına gelmişti. piraye, yarattığı canavara şöyle bir bakıp sinan’ın göbeğinden boynuna doğru öpücükler ve dil darbeleriyle ilerledi. sinan gözlerini kapamış, kendini piraye’nin becerikli ellerine ve dudaklarına bırakmıştı. sonunda yüzleri birbirine yaklaştı ve öpüşmeye başladıla
    Tümünü Göster
    ···
  17. 42.
    0
    anani gibiyim huur cocugu kor oldum. iyi ki klavyeyi ezbere biliyorum. gozlerim acilir acilmaz gibecem anani
    ···
  18. 43.
    0
    (bkz: okumadım kardeş durumumuz yoktu)
    ···
  19. 44.
    0
    “aman tanrım” diye düşündü ayça, “ne kadar ateşliler, sanki birbirine aşık bir çift gibiler.”

    gerçekten de piraye ve sinan öpüşmekten çok adeta birbirlerinin dudaklarını ve dillerini yiyorlardı. ve birbirlerine inanılmaz derecede sert davranıyorlardı. sevişmelerinde yumuşaklık, romantizmin zerresi yoktu. çılgınca ve aceleyle sevişiyorlardı. birden dilini piraye’nin dudaklarından kurtaran sinan, piraye’yi altına aldı ve göğüslerine yöneldi. meme uçlarını hızla yalıyor, uzun uzun somuruyordu. saatlerce aç kalmış bir bebek gibi, göğüs uçlarının birini bırakıyor, diğerini emmeye başlıyordu. emişleri gitgide şiddetlendi ve sonunda apaçık ısırmaya başladı. artık sadece uçları değil, göğüslerin her yerini ısırmaya başlamıştı.

    sinan, piraye’nin iri göğüslerini iki eliyle kavrayıp birbirine yaklaştırmış, dilini bir badana fırçası gibi üzerlerinde gezdiriyordu. salyalarından piraye’nin göğüsleri pırıl pırıl parlıyorlardı. daha sonra tadını çıkara çıkara, göğüslerden aşağı, göbek deliğine indi. bir süre dilini göbek deliğinde gezdirdikten sonra, daha da aşağılara kaydı ve piraye’nin vajinasının başlangıç noktasındaki küçük tepeciği emmeye başladı. bu hareket piraye’yi çılgına çevirdi. yüksek sesle inlemeye başladı. öyle ki, ayça inlemeleri duyabiliyordu.


    sinan büyük bir sabırla, piraye’nin vajinasını uzun uzun emdi. piraye yatakta kıvranıyor, sinan’ın başına bastırıyor, onu devam etmeye zorluyordu. biraz daha aşağı ilerleyen sinan, dilini vajinanın her yerinde gezdirmeye, elleriyle de destek olmaya başladı. piraye’nin uzun bacaklarını mümkün olduğunca yana açıp, iki eliyle vajinanın kanatlarını ayırıp, dilini ritmik hareketlerle içeri sokup çıkarmaya başladı. piraye’yi resmen diliyle beceriyordu.
    ···
  20. 45.
    0
    http://images.4chan.org/s/src/1378528079247.jpg

    bu da icimden geldi
    ···