1. 51.
    0
    “aman tanrım” diye düşündü ayça, “ne kadar ateşliler, sanki birbirine aşık bir çift gibiler.”

    gerçekten de piraye ve sinan öpüşmekten çok adeta birbirlerinin dudaklarını ve dillerini yiyorlardı. ve birbirlerine inanılmaz derecede sert davranıyorlardı. sevişmelerinde yumuşaklık, romantizmin zerresi yoktu. çılgınca ve aceleyle sevişiyorlardı. birden dilini piraye’nin dudaklarından kurtaran sinan, piraye’yi altına aldı ve göğüslerine yöneldi. meme uçlarını hızla yalıyor, uzun uzun somuruyordu. saatlerce aç kalmış bir bebek gibi, göğüs uçlarının birini bırakıyor, diğerini emmeye başlıyordu. emişleri gitgide şiddetlendi ve sonunda apaçık ısırmaya başladı. artık sadece uçları değil, göğüslerin her yerini ısırmaya başlamıştı.

    sinan, piraye’nin iri göğüslerini iki eliyle kavrayıp birbirine yaklaştırmış, dilini bir badana fırçası gibi üzerlerinde gezdiriyordu. salyalarından piraye’nin göğüsleri pırıl pırıl parlıyorlardı. daha sonra tadını çıkara çıkara, göğüslerden aşağı, göbek deliğine indi. bir süre dilini göbek deliğinde gezdirdikten sonra, daha da aşağılara kaydı ve piraye’nin vajinasının başlangıç noktasındaki küçük tepeciği emmeye başladı. bu hareket piraye’yi çılgına çevirdi. yüksek sesle inlemeye başladı. öyle ki, ayça inlemeleri duyabiliyordu.


    sinan büyük bir sabırla, piraye’nin vajinasını uzun uzun emdi. piraye yatakta kıvranıyor, sinan’ın başına bastırıyor, onu devam etmeye zorluyordu. biraz daha aşağı ilerleyen sinan, dilini vajinanın her yerinde gezdirmeye, elleriyle de destek olmaya başladı. piraye’nin uzun bacaklarını mümkün olduğunca yana açıp, iki eliyle vajinanın kanatlarını ayırıp, dilini ritmik hareketlerle içeri sokup çıkarmaya başladı. piraye’yi resmen diliyle beceriyordu.
    ···
  2. 52.
    0
    ayça gördükleri karşısında adeta büyülenmişti. piraye tüm güzelliğiyle poz verir gibi uzanmıştı ve sinan inanılmaz bir beceriyle ve sabırla onu kendinden geçirmişti. ayça bir an içinde yükselen arzuya engel olamayıp, içeri girmemek için kendini zor tuttu.

    sinan’ın piraye’nin vajinasını yalama işlemi belki 10-15 dakika sürdü. sonunda becerikli bir hareketle piraye’yi yüzükoyun çeviren sinan, önünde sergilenen muhteşem görüntüyü bir süre hayranlıkla seyrettikten sonra, piraye’nin uzun bacaklarının her santimetrekaresini öperek, yalayarak, koklayarak baldırlarına ilerledi. nefis baldırları hafif hafif dişleyerek yoluna devam etti ve piraye’nin topuklarını emmeye başladı.


    piraye gözlerini kapamış, kendini tamamen erkeğine teslim etmişti. sinan, ince gümüş halhalın ayrı bir güzellik verdiği ayak bileklerini, tabanları, parmak aralarını zevkle yaladı. sinan, piraye’nin ayaklarına o kadar uzun zaman ayırdı ki, ayça, “acaba ayak fetişisti mi?” diye düşünmekten kendini alamadı. sonunda, güçlükle ayaklardan ayrılan sinan, diliyle boylu boyunca bacakları yalayarak, piraye’nin biçimli poposuna yöneldi.

    piraye’nin kaba etlerini ısıra ısıra öpmeye, acımadan dişlerini geçirmeye başladı. piraye, arzuyla inliyor, sinan’ı daha da azdırıyordu. sinan, piraye’nin poposunun altına yastıkları koyarak popoyu yataktan yükseltti. şimdi piraye domalmış bir pozisyonda, kalçalarının tüm güzelliğini sinan’a ve ayça’ya sergiliyordu. bu manzaraya kendini kaptıran sinan, piraye’nin poposunu elleriyle ayırarak, yalamaya başladı. aynı anda hem ön hem arka delikleri yalıyor, piraye’yi kudurtuyordu.

    piraye o kadar inliyordu ki, ayça “herhalde uyuyor olsam da uyanırdım. birazdan sesten rahatsız olan birileri şikayet ederse şaşırmam” diye düşündü. i̇ki sevgili kendilerinden geçmişlerdi. nihayet daha fazla dayanamayan ve birleşmek aklına gelen sinan, hızla doğruldu ve çatlayacak gibi büyümüş penisini piraye’nin vıcık vıcık olmuş vajinasına tek hamlede soktu. kocaman penisin dibine kadar içine girmesiyle piraye bir an için acı çeker gibi inlediyse de bu durum çok kısa sürdü ve tatlı tatlı yaylanarak sinan’la birlikte gidip gelmeye başladı.
    ···
  3. 53.
    0
    “evet, ama birlikte bir kaç gün daha geçirebiliriz diye düşünmüştüm. kocana telefon edip, toplantının iki gün daha süreceğini söyleyebilirsin.”

    - “ne münasebet! neden seninle iki gün daha kalacakmışım ki?”

    - “çünkü birlikte çok iyi vakit geçirdik. ve daha yapacaklarımız bitmedi. duyduğuma göre sadık’a zütten vermişsin. bunu ben de denemek isterim.”

    ayça konuşamadı, boğazına bir şey gelip oturdu. gözleri doldu ve ağlamamak için kendini güçlükle tutarak taksiye yürüdü.

    - “i̇stediğin gibi olsun. ama bu dediğimi mutlaka yapacağız, göreceksin. senin de çok hoşuna gidecek. ben sadık’tan daha iyiyimdir. ha ha ha….”

    ayça kendini taksiye attı ve şoföre terminale gideceğini söyledi. mahmut’un söyledikleri kadınlık gururunu incitmişti. elinden gelse onu öldürebilirdi…

    bir saat sonra antalya otobüsünde, ortam değişikliği ve klimanın tatlı serinliği ayça’nın daha soğukkanlı düşünmesini sağlamıştı. “herşey bitti”, diye kendini avuttu. “bir daha sadık’ı da, mahmut’u da görmeyeceğim. benzer bir toplantı olursa bir bahane bulup katılmayacağım. gerekirse erman bey’e beni taciz ettiklerini söylerim. bu serserilerden çekinecek değilim.”


    o akşam tatil köyünün açık hava restoranında şaraplarını içerken, ayça adana’da başından geçenlerin hepsini çok fazla ayrıntıya girmeden piraye’ye anlattı. ayça’yı sonuna dek yorum yapmadan dinleyen piraye,

    - “başına böyle şeyler gelmesine hem üzüldüm, hem sevindim. sana fiziki zarar vermediklerine göre kaybedilmiş bişey yok. aksine, yıllardır sürdürdüğün anlamsız bakire hayatına son vermiş olman çok iyi. bundan sonra canının istediğiyle birlikte olabilirsin. hem önemli bir ders aldın; çirkin erkeklerden de öğrenilecek çok şey vardır. çünkü onlar kadına daha çok ilgi gösterir ve ellerinden gelenin en iyisini yaparlar” dedi.

    - “sana inanmıyorum piraye! i̇ki gün boyunca tecavüze uğradım. seninse şu söylediklerine bak!”

    - “hemen kızma! anladığım kadarıyla olanlarda senin de kısmen sorumluluğun var. bara gittiğiniz gece çok fazla içip, adamları resmen azdırmışsın.”
    ···
  4. 54.
    0
    bu hararetli sohbet tepelerinde biten tamer’in araya girmesiyle sona erdi.


    - “merhaba kızlar, muhabbetinizi bölmüyorum ya?”

    - “aa merhaba tamer, biz de sen nerelerdesin diye meraklanmıştık.”

    - “sabah uyanamadım. geç kahvaltıya kaldım. bugün ne kadar sıcak değil mi?”

    - “berbat.”

    - “ben içecek bişeyler alacağım” diyen piraye yanlarından ayrılınca, tamer ayça’nın yanına oturdu.

    - “dün gece keşke sen de bizimle diskoya gelseydin. çok eğlendik. hem sinan’la piraye o kadar iyi anlaşıyorlar ki, kendimi fena halde yalnız hissettim.”

    - “çok yorgundum dün. kaç gündür bitmek bilmeyen toplantılar yüzünden pestilim çıktı. şimdi iyiyim. bundan sonraki eğlencelerde ben de varım.”

    - “buna çok sevindim. söylemeden edemeyeceğim, bugün harika görünüyorsun.”

    - “teşekkür ederim.”
    ···
  5. 55.
    0
    - “orada biri var. bizi izliyor” dedi.

    - “kim, nerede?”

    - “bilmiyorum kim olduğunu. i̇şte orada, bak. kaçıyor.”

    gerçekten de karaltı farkedildiğini anlayarak hızla karanlığa karıştı. ama olan tamer’e olmuştu. ayça duyduğu tedirginlikle tüm heyecanını kaybetmiş, hatta gitmek için ayaklanmıştı.

    - “ayça, nereye gidiyorsun? yalvarırım gitme. beni böyle bırakamazsın.”

    - “özür dilerim tamer. bir an kontrolümü kaybetmişim. birbirimizi yeterince tanımıyoruz. bu yaptığımız delilik!” diyerek ayağa kalktı, “gitmem lazım.”

    - “kızdın mı bana? i̇ncittim mi seni?”

    - “hayır. sadece hazır değilmişim. yarın görüşürüz. i̇yi geceler.”

    - “i̇yi geceler ayça.”

    ve ayça kumsal boyunca uzaklaşıp, otele yöneldi. tamer öylesine kalakalmıştı. bir sigara yakt
    ···
  6. 56.
    0
    “bizdeki şansa bak! tam işler yoluna girdi derken…”

    ayağa kalkıp denize doğru yürüdü. uykusu yoktu. ne yapacağını bilmiyordu. acaba ayça’nın peşinden mi gitmeliydi? hayır, bu hiç birşeyi değiştirmezdi. kumsalda biraz yürümeye karar verdi.

    50 metre kadar yürümüştü ki, solundan bir takım sesler duydu. gündüzleri insanların gölgesinden yararlandıkları bir kameriye vardı seslerin geldiği tarafta. yavaşça yaklaştı. bir ağacı kendine siper ederek kameriyeye baktı. birden sinan ve piraye’yi gördü.

    piraye çırılçıplaktı! sinan’ın ise pantolonu ve külodu dizlerine inmişti. piraye sinan’ın kucağına yüz yüze gelecek şekilde oturmuştu. hafif hafif yaylanıyordu. ayışığında kalçaları muhteşem görünüyordu.
    ···
  7. 57.
    0
    “vay canına” dedi tamer, kendi kendine. “resmen gibişiyorlar.”

    kasıklarında yükselen ateş tüm vücuduna yayıldı. gördükleri aklını başından almıştı. neredeyse onları izleyerek mastürbasyon yapacaktı. ancak kendine hakim oldu. geldiği gibi sessizce oradan ayrıldı. daha fazla izleyerek moralini bozmak istemiyordu.

    “yarın ayça’ya karşı başka taktikler uygulayacağım. onu mutlaka elde etmeliyim. yoksa…yoksa ben de piraye’ye mi yazılsam? baksana *** çatır çatır veriyor sinan’a.”

    bu düşüncelerle otele yürüdü tamer. odasına çıktı. hava çok nemliydi, ateşini söndürmek için duşa girdi. soğuk su iyi gelmişti. duştan çıkınca bir sigara yakıp, öylece yatağa uzandı. ayça’yı ve az önce gördüğü manzarayı düşünmemeye çalışarak sigarasını içti. az sonra horul horul uyumaya başlamıştı.
    ···
  8. 58.
    0
    ne hayal gücü var amk
    ···
  9. 59.
    0
    başlık takip
    ···
  10. 60.
    0
    http://images.4chan.org/b/src/1378833497729.jpg
    ···
  11. 61.
    0
    http://images.4chan.org/b/src/1378833427709.jpg
    ···
  12. 62.
    0
    http://images.4chan.org/b/src/1378833074773.jpg
    http://images.4chan.org/b/src/1378831990873.gif
    http://images.4chan.org/b/src/1378833416606.jpg
    ···
  13. 63.
    0
    http://images.4chan.org/b/src/1378833792721.jpg
    ···
  14. 64.
    0
    http://images.4chan.org/s/src/1378831796658.jpg
    http://images.4chan.org/s/src/1378807007625.jpg
    ···
  15. 65.
    0
    ayça karışık duygular içindeydi. bir yandan yeni tanıştığı bu adama fazla yüz vermek istemiyordu. üstelik i̇stanbul’a dönünce tolga’yla barışmak istiyordu. öte yandan ortamın, içkinin ve piraye’nin söylediklerinin etkisindeydi. ne yapacağını bilemiyordu.

    birden tamer’in elini yanağında hissetti. herşey çok çabuk oldu. tamer, bir eliyle ayça’nın yüzünü kendininkine yaklaştırdı ve dudaklarını genç kadınınkilerle birleştirdi. yumuşak bir şekilde öpmeye başladı ayça’yı. bunu hiç beklemiyordu ayça. kendini geri çekmek istedi ama tamer’in bırakmaya niyeti yoktu. bir yandan ayça’yı öpüyor, bir yandan da ellerini saçlarında dolaştırıyordu.


    ayça’nın direnci kırılıyordu. o da tamer’in öpücüklerine karşılık vermeye başladı. artık liseli iki sevgili gibi uzun bir öpüşmeye kaptırmışlardı kendilerini. öpüşmeleri romantik bir tarzdan gitgide tutkulu bir hale dönüştü. tamer dilini ayça’nın ağzına sokmuş, partnerinin sıcak ve nemli ağzında derin araştırmalara girişmişti. ayça kendinden geçmişti. tamer’in saçlarıyla oynuyor, erkeğin dilini zevkle emiyordu.

    dakikalar süren bu ateşli öpüşmeden sonra nihayet dudakları ve dilleri ayrıldığında ikisi de nefes nefese kalmışlardı. tamer,

    - “harikasın ayça. harika öpüşüyorsun, sana tapıyorum” diyerek yüzünü ayça’nın boynuna ve çıplak omuzlarına gömdü.

    ayça’nın çıldırtıcı parfümünü içine çekerek, boynunu ve omuzlarını öpmeye, yalamaya girişti. ayça artık tüm kontrolünü kaybetmek üzereydi. tamer’in sıcak dudaklarının teması onu çılgına çevirmişti. başını geriye atarak kendini zevke teslim etmeye hazırlanıyordu ki, aniden gözleri 10 metre kadar ilerdeki bir karaltıya takıldı. birisi onları gözetliyordu. hızla toparlandı. şaşkınlıktan aptallaşan tamer’e fısıldayarak,
    ···
  16. 66.
    0
    - “üşümüyorsun değil mi? sanki titredin gibi geldi.”

    -

    - “yok, hayır. sadece düşünüyordum.”

    - “fazla düşünme canım. bırak, gecenin tadını çıkar.”

    - “haklısın.”

    - “biraz daha şarap? serin serin iyi gidiyor.”

    - “peki.”

    ayçayla tamer şaraplarını içtiler, sohbete devam ettiler. bir süre sonra ayça konuşacak bir şey bulamadığından sustu. sessizliği bozan tamer oldu

    - “senden çok hoşlanıyorum ayça. i̇lk gördüğüm andan beri. seninle olmak için çok şey feda edebilirim.”
    ···
  17. 67.
    0
    - “bence hemen vücuduna güneş yağı sürmelisin. sahilde ilk günün ve güneş inanılmaz yakıcı.”

    - “haklısın. çeneye dalıp, unutmuşum.”

    - “dur sana yardım edeyim. uzan şöyle.”

    - “bilmem…boşver, ben yaparım.”

    - “sırtına filan elin uzanmaz. bana bırak. çekinmesene benden.”

    - “çekinmiyorum.”

    böylece ayça yüzükoyun uzandı ve tamer iki avucuna birden boca ettiği güneş yağını ayça’nın sırtına ve omuzlarına ağır hareketlerle sürmeye başladı. ellerini uzun uzun sırtında, belinde dolaştırdı. ayça gözlerini kapamış, denizin sesini dinliyordu. kendini epeydir bu kadar huzurlu hissetmemişti. tamer’in masajı da hoşuna gitmişti. adamın hareketlerinde bariz bir asılma hissediyordu. buna aldırmadığına karar verdi. sadece anın tadını çıkarmaya ihtiyacı vardı.

    tamer’in parmaklarının yanlışlıkla olmuş gibi bikinisinin içine bir an girmesiyle irkildi ama sesini çıkarmadı. belki de bundan cesaret alan tamer, ellerini ayça’nın bacaklarının arkalarına zütürdü ve normalde ayça’nın ellerinin ulaşmakta hiç zorlanmayacağı bölgeleri yoğurmaya başladı. yumuşak hareketlerle ayça’nın kalçalarından ayak bileklerine kadar olan bölgeyi yağladı. adeta her noktanın tadına varıyordu.

    - “oh ne güzel, bizi böyle yağlayan yok!”

    piraye’nin neşeli sesiyle ayça gözlerini açtı.
    ···
  18. 68.
    0
    - “eline sağlık tamer. gerisini ben hallederim. sen de kıskanmasana piraye. i̇stesen tamer senin de sırtını yağlar.”

    - “ben sabah odadan çıkmadan o işi hallettim. bakın sinan geliyor. hadi hep birlikte muza binelim.”

    bu teklif herkesin hoşuna gitti ve böylece bizim dörtlü can yeleklerini takıp muza yerleşti. yaklaşık 20 dakika süren muz macerasında defalarca suya düştüler. çocuklar gibi eğlendiler. bu arada muza tekrar çıkma çalışmaları sırasında ayça’nın tamer ve hatta sinan tarafından ellenmeyen yeri kalmadı. ayça kendine hayret ediyordu. dün tanıştığı bu iki adama karşı hayatında hiç olmadığı kadar rahat davranıyordu…

    gecenin ilk saatleriydi. ayça ve piraye aralarında kıkırdayarak otelin merdivenlerinden lobiye iniyorlardı. lobide sinan ve tamer’le buluşup antalya’nın içine, şehrin ünlü diskolarından birine gideceklerdi. i̇kisi de son derece frapan giyinmişlerdi. ayça; beyaz, vücudunu saran bir jean ve askılı pembe bir bluz, piraye; dar bir bluejean ve göbeğini açıkta bırakan sarı bir t-shirt. gerçekten çok alımlıydılar. sinan ve tamer kızları uzaktan görünce birbirlerini dürttüle
    ···
  19. 69.
    0
    - “oğlum süper olmuşlar. ayça’nın vücudu da piraye’den aşağı kalmazmış.”

    - “bu gece sıra bende. sen dün piraye’yle uçuşa geçtin, bugün de ben ayça’yı iyi edeceğim. bana bak sakın kıza asılma!”

    - “ha ha ha…”

    yarım saat sonra şimdiden tıklım tıklım dolu olan diskonun kapısından girerlerken, ayça uzun süredir bu tip bir ortama girmediğini düşünüyordu. bu gece canının istediği gibi eğlenecekti. i̇çkilerini aldılar, piste biraz uzak, nispeten kuytu bir yere geçip oturdular. yarım daire şeklindeki kanepenin ortasına denk gelen yerde küçük bir masa vardı. masanın bir yanına piraye’yle sinan, diğer yanında ayça’la tamer oturmuşlardı. müziğin sesinden insan yanındakinden başkasıyla konuşamıyordu.

    gözucuyla piraye’ye bakan ayça, onun sinan’la hararetli bir muhabbete daldığını gördü. yapabileceği tek şey tamer’le ilgilenmekti. böylece ayça ve tamer koyu bir sohbete başladılar. i̇yi de içiyorlardı. 2 saat içinde tamer içkileri tazelemek için epey bir tur atmak zorunda kaldı. etraflarındaki herkes kendi halindeydi. genç çiftler pek de kuytu sayılamayacak yerlerde öpüşüp koklaşıyorlardı. birden tamer,
    ···
  20. 70.
    0
    iyi ki başlık takip yaptım amk. kör oldum o.ç kısa yok muydu. bu kadar yazıyı 12 yıllık okul hayatımda bile okumamıştım.
    ···