+2
şimdi gibtir git
diyor?
ilk olarak, Türkiye'nin dış borçlarının içinde
hem devletin, hem de özel kesimin payı var.
Bir kere bu ikisini ayırmak lazım. Ayırmaz
iseniz özelin yaptığı borcu devletin borcu gibi
millete çakarak ahlaksızlık yapmış olurlar. Öyle
ya, nasıl ki benim borçlarım sizi ilgilendirmez,
borç alıp kâr rekorları kıran ve başarıyla
ödeyen Koç ve Sabancı'nınkiler de bizi
ilgilendirmez. Devlet bu borçlara garantörlük
yapmıyor. Veren ile alanın sorunu. Bu yüzden
özel sektörün borcunu nüfusa bölüp de
'bebeklerimizin şu kadar borcu var' diyen
cahiller halt etmiş.
ikinci olarak da net ve brüt (AB ölçüsü bu)
borç ayrımı yapılmalı. Brüt olan sadece
borçları içerirken, alacaklarımızı hesaba
katmaz. Şimdi Türkiye'nin şark kurnazları
borcumuza bakıyor da alacağımıza bakmıyor.
Borç borç da, alacak patlıcan mı? Bunun için
borçlardan alacaklar çıkarılınca net borç
oluşuyor ki buna bakmak lazım. O zaman önce
bu ikisine göre bakalım.
Türkiye'nin toplam (kamu artı özel sektör) brüt
borçları 2002 yılında 257 milyar TL'den, 2010
yılında 497 milyar TL (290 milyar dolar) olmuş.
Alacaklarımızı düşersek (net) 317 milyar TL
oluyor. Brüt 290 milyar dolar borcun sadece
89 milyar doları devletin. On sene önce de
zaten 75 milyar dolardı. Yani pek artmış değil.
Artan da bu kriz ortamında oldu. Bu borcun 84
milyar doları uzun vadeli. Risk yok.
Hükümetten bağımsız olan ve adeta bir şirket
benzeri kâr-zarar açıklayan TCMB'nin de 12
milyar dolar borcu var. 10 milyarı uzun vadeli,
yine hiçbir risk yok. Özel sektörün 190 milyar
dolarlık borcunun da yine 117 milyar doları
uzun vadeli.
Üçüncü bir ayrım da borcun GSYH'ya oranına
bakılır. Mutlak miktarına değil. Zira borç
alınmış da ne yapılmış, hangi katma değer
oluşturulmuş, görmek lazım. Ancak Türkiye'de
cahiller borcun 'miktarına' bakarken, bununla
ne yapıldığına bakmıyor. Evim yoktu, borcum
da yoktu. Çok mu iyi? Ev yaptırdım, artık
borcum da var. Evimin birkaç katını satarsam
tüm borcumu öder, üstelik cebimde de para
kalır. Kötü mü? Katma değer oluşturmaktan
habersiz cahil, miktar olarak borçtaki artışa
bakıyor da GSYH'nın 200 milyar dolar
bandından tam 750 milyar dolar bandına
çıktığına bakmıyor. Şimdi bu gözle bakalım.
Kamu ve TCMB'ninki bir arada GSYH'nın %13'ü
kadar bir brüt dış borç stoku var. Neti %10'un
altında. Demek ki, devletin dış borç riski yok.
Bir de devletin hem iç hem de dış borcu var.
Bunun net olarak GSYH'ya oranı % 41,5
(Avrupa'da ortalama % 80 ve üzerinde), net
olarak ise GSYH'ya oranı 2010'da % 28,7.
Kısaca devletin ne iç borç, ne dış borç riski
var.
Özel sektör ise sadece biraz borçlu. Ancak
bunun da vadesi uzun. Sağlıklı borçlanmış,
krizde bile takır takır ödemiş. 189 milyar
dolarlık toplam özel borcunun 90 milyar doları
bankaların, 100 milyar doları da reel sektörün.
Peki cahil adam özel sektörün kim olduğunu
biliyor mu? Türkiye'de faaliyet yapan tüm yerli
yabancı firmalar 'özel sektör' olarak geçiyor.
Buna göre 190 milyar dolarlık özel sektör
borcunun ne kadarı yerlinin, ne kadarı bizim
cahilin çenesini yoran yabancının borcudur
acaba? Bunu kimse bilmiyor ve TCMB de
maalesef şeffaf davranarak ya da tembellik
yapıp düzenli olarak açıklamıyor. Ve yazık
ediyor. Sonuç olarak özel ile kamunun toplam
dış borcunun GSYH'ya oranı brüt % 39,5, net
olarak ise % 23. Yani yine sorun yok. Sorun
olmadığını nereden anlayacağız? Avrupa'ya,
dünyaya, petrol zengini olmayan bizim gibi
ülkelere bakarak. Baktılar mı, hayır! Kimin risk
primi nerede? Kim batmış, kim ayakta, kimin
notları düşerken kiminki çıkmış?
Tümünü Göster