1. 226.
    0
    @177 evet panpa ben olayı ancak bu şekilde bağlayabildim. başka türlü bağlarsam açık taraflar kalıyordu. ama %100 doğru bu demiyorum kesinlikle
    ···
  2. 227.
    0
    @178 eyvallah teşekkürler panpa sağol
    ···
  3. 228.
    0
    şimdi panpa benim sonuca vardığım şöyle birşey var;

    üstün bir teknoloji göstermiş, büyü müyü olayları geçen 3 topluluk adı geçti nedense,

    1.mayalar
    2.atlantisliler
    3.illimunaticiler

    gördüğümüz üzere ilk ikisi helak olmuş bir topluluk ya da hala kayıp bir topluluk.
    üçüncü topluluğunda böyle bir sonuçla karşılaşması düşünülebilir ayrıca üçüncü topluluğun ilk iki topluluğa ne olduğunu araştırıyor olması bence çok yüksek bir olasılık.
    ···
  4. 229.
    0
    panpa daha 2. sayfadayken okuyup anlayım sonra yorum yaparım dedim up olmadan 8 sayfa olmuş bile baya kafa yordum okurken hem araştırdım hem okudum amk
    sonuç olarak toplumlar karışacak birbirleerine büyük bir meydan okuma olucak ve inciminati hedefine varıp diğer 2 toplumun erine getiremediği gçrevi yerine getirecek gibi duruyo
    ···
  5. 230.
    0
    @185 valla arada biz komple kaynamayalım da çünkü bu aptalların sağı solu belli olmaz
    ···
  6. 231.
    0
    @187 valla panpa ortada bir hedefleri olduğu çok açık. bir takvimleri var. şu tarihe kadar şunu yapıcaz şu tarihe kadar şu vs. vs. ama işte onlar ne dersen, onu bilemicem.
    ···
  7. 232.
    0
    @189 o tarih palavradan başka bişey değildir yıllardır farklı sitelerde tarihler veriliyo geri sayıma az kaldı deniyo o geri sayım bittiğinde daha benim bildiğim bi gib olmadı görünen yüzüyle ama yinede alltan alttan bişeyler veriyo olabilirler
    ···
  8. 233.
    0
    http://inciswf.com/1285571355.swf
    ···
  9. 234.
    0
    reserved
    ···
  10. 235.
    0
    medeniyetler ittifakı, dinlerarası diyalog, yeni dünya düzeni, tek dünya devleti, illuminati... daha gider bu. amk kitap yazılır la bundan
    ···
  11. 236.
    0
    @1 erik von daniken
    ···
  12. 237.
    0
    @1 den itibaren yazdıklarımı topluyorum

    hemen belirteyim inanmayanlar inanmasın, hatta inanmasalar daha iyi olur. çünkü hakkaten anlatacaklarımın açık tarafları var. tutarsız taraflar var. zaten kafamda da tam anlamıyla bir bütünlük yok ama paylaşayım istiyorum yine de.

    şimdi öncelikle kaynağın ne zütün mü diye soranlara, kısmen evet demek zorundayım. yorum kısımlarında özellikle. ama onun dışında youtube, wiki ve bilimum site. merak edenlerin kolaylıkla bulabiliceği bir çok site yani.

    neyse başlayalım en yalın ve en sade haliyle anlatmaya

    illuminati çok revaçta özellikle geri sayım geyiğinin ayyuka çıkmasından sonra, fakat bu uzak tarih ne demek oluyor diyenler varsa hemen girelim konuya.

    şimdi arkadaşlar, bilenler bilir mayaların takvimi bizim bildiğimiz takvimden biraz farklıdır. bu da yakın bi zamanda keşfedilmiş birşey. biz genelde gun/ay/yıl olarak takılırız. en fazla yuzyıl.

    fakat bu elemanların takvimi herbiri yanılmıyorsam 4650 (veya 4600 küsür diyelim) 5 parçadan oluşuyor

    yani bu adamların takvimi toplamda 23000 mu 25000 mi tam hatırlamıyorum ama o civarda bir süreyi kapsıyor. ve baya da bi ciddi bir şekilde hassas sonuçlar veren bir takvimleri var. her 4600 yıl bir burç dönümünü anlatıyor. işte burada devreye illuminati giriyor. çünkü mayaların takvimi 2012 de bitiyor ve. illuminati 'ye göre ise kova burcuna giriyoruz. ( kanye west - power youtube 'dan seyredin. yukarıdaki hatun kovadan su döken sembolize ediyor.)

    şimdi ilk bakışta bariz belli olan birşey var. mayaların kendi zaman ve teknolojilerinde bu kadar ciddi bir şekilde zamanla uğraşmaları çok abes. yani en fazla tarım hayvancılıkta mevsimleri bilen çağdaşlarından bir adım öteye gidip yılları değil, binyılları anlamaya çalışmışlar. burada bir yardım sözkonusu diye düşünenler var. bunun kendiliğinden olamayacağına inananlar var. ama tabi ispatı yok bunun %100. sadece maya halkının aniden yokolduğunu ispatlamaya çalışanlar var( yani hesapta ışınlanmışlar )

    sonuç itibari ile her ne olursa olsun, bizden bile daha ileri olmaları hakkaten ilginç. ( tabi ileri derken daha geniş bir zaman dilimini perspektif almalarından bahsediyorum.)

    neyse mayaların zaman takıntısından yeterince bahsettim esas bi de bahsedilmesi gereken onların açısından güneş sistemi.

    şimdi bizim ilkokuldan beri ezberlediğimiz merkür, venüs, dünya, mars, jüpiter, satürn, uranüs, neptün bi de plüton ( gerçi o çıkarıldı artık ama neyse). toplam 9 gezegen. mayalar bu 9 gezegene ilaveten güneş ve ayı da saymışlar. 11. ancak toplam sayı 12.

    yani burada bahsedilmeyen bir gezegen daha var onların takviminde ve astrolojisinde.

    o gezegenin adı nibiru veya gezegen-x ( hatta özlem tekin 'in parçası var). işte bu adamların zaman takıntısı biraz da bundan. çünkü o 4600 yıl aynı zamanda niburu gezegeninin bir yılı anldıbına geliyor.

    yalnız niburu diğer tüm gezegenlerden farkları var. öncelikle tek yıldız etrafında dönmüyor bizimki ve diğer 8 gezegen gibi. 2 yıldız etrafında 8 çiziyor.

    şimdi 8 çizmek daire çizmeye kıyasla farklı bi kinetik oluşturuyor. sapmak daha olası çünkü herkes yerini bilirken sen onlarla kesişerek geçiyorsun. zaten başımıza ne geldiyse de bu 8 çizmekten gelmiş. anlatıcam..

    neyse bu niburu denen gezegenin bir diğer özelliği de yapısı. bizim gezegen gibi silis kökenli değil. yani taş toprak değil. bu gezegen metalden oluşuyor. bunun nedenide bu gezegen zamanın yıldızmış ve süpernova döneminden sonra diğerleri gibi ufalmış ve beyaz cüce olarak kalmış. (yani kara delik oluşturmamış). dehşet bir çekim gücü var. bizimkiyle kıyaslanamayacak kadar ağır.

    ayrıca bikaç kaynakta aslında bu gezegenin bir nevi uzay gemisi olduğundan bahsediyorlar ama mantığım almıyor. koskoca gezegen ulaşım aracı olur mu? bi de hep aynı rota (aynı sayılır yani) metro gibi..

    bu gezegen her 4600 yılda bir yılını tamamlıyor dedik ya, işte her 4600 veya 4600 küsür yılda bir bizim ve diğer gezegenlerin yörüngelerinden geçiyor. işte arkadaşlar zurnanın zırt dediği yer de burada başlıyor. çünkü her geçişinde olmasa da çoğu geçişte bir problem yaratıyor.

    şimdiye kadar yarattığı felaketler içinde en büyüğünü anlatmadan önce ufaklardan bahsedeyim. şimdi bu nibiru (veya niburu muydu) denen gezegen ciddi bir çekim kuvvetine sahip olmasından sanırım her geçişinde bir kere mutlaka eksen kaymasına neden oluyor. hatta bunun ciddi bir ispatı da amerikada kanyon bölgesi denen yerdeymiş.

    ne alaka derseniz özetle, kanyonların oluşması için gereken doğa olayı, çok ciddi bir buzul çağı ve ardından ısınma ile buzulun erimesi ama bir kısmının baraj görevi görerek erimemesi, sonrada o baraj gibi tutan kısım da eriyince tüm su kütlesinin bir anda akmasıymış. yalnız hesap falan yapmışlar. bu da yeterli değilmiş. bu olayın en az 17 kez tekrar etmesi gerekiyormuş. buradan da bizim belirle aralıklarla buzul çağına girdiğimizi hesaplamışlar.

    eksen kayması da bunu tetikliyormuş. yani konuyu ondan bağladım buraya. neyse devam edelim.

    yalnız bu eksen kayması, kutupların yer değiştirmesi veya manyetik alanı bozma olayları dışında başka sabıkaları da var bu arkadaşın.

    ondan bahsetmeden önce, bunu savunanlara göre, bizim bildiğimiz ve şuan üzerinde yaşadığımız dünya eskiden tam olarak böyle değilmiş. tiamat olarak adlandırılan başka bir gezegenmiş. bu nibiru denen gezegen 4600 yıllık geçişlerinden bir tanesinde, bizim gezegen olan tiamat ile çarpışmış. (başka bir yerde de uydusu çarpışmış diyo ama onu da belirteyim) neyse çarpışmış ve o olaydan sonra gezegen aynı gezegen olarak kabul edilmiyor. bizim tiamat dönemindeki yaşam veya canlılık ile ilgili de bahsedilen şeyler var ama geçicem orayı.

    sadece şunu dicem, güneş sistemi; güneş, dört yerbenzeri iç gezegen, küçük, kaya ve metal içerikli asteroitlerden oluşan bir asteroit kuşağı, (bu kısım cut copy idi) işte iç gezegenlerden sonra gelen astroid kuşağı varya. o astroid lerden bizden ve niburu dan kopan parçalarmış

    bizim tiamat döneminde boyutumuz dolayısıyla biraz daha büyükmüş, fakat bir fark daha var. bizim gezegende normalde metal yokmuş. metalin oluşması için uygun koşul varmış fakat bu kadar metal yokmuş en azından. niburu ile çarpışmanın sonucu ondan kopanlarmış şuan bizim dünyamızda olan metallerin çoğu.

    bi de ilginç bir konu da, bahsedildiğine göre ay başlangıçtan beri bizim uydumuz değilmiş. o çarpışma öncesinde ay nibirunun uydusuymuş. o olayda bizim çekim etkimize takılmış ve bizde kalmış. buna ispat olarak da şunu gösteriyorlar,

    güneş, dünya ve diğer gezegenler ve hatta diğer gezegenlerin uyduları saat yönünde (tabi nereden baktığına göre) dönerken ay saatin tersi yönünde dönüyormuş. nibiru da saatin tersi yönünde dönüyormuş.

    hatta (sallamak gibi olmasın ama) bu yüzden biz hep ayın aynı tarafını görüyormuşuz. bu arada abd 'nin aya aslında gitmediğine inanlarında savı biraz burdan kaynaklanıyor. ayın karanlık tarafında birşeyler olabilir diyorlar. amerikanın ise gitmediğini gitseydi herşey başka olurdu falan falan diyorlar.

    bu arada ay da silis kökenli değilmiş. yani en azından bizden kopmadığına eminiz.

    bu arada az önce atlamışım. bizim gezegenin buzul çağları arasındaki canlılığın olduğu döneme 'yeşil dönem' diyorlar bazı sitelerde. şu an biz de yeşil dönemdeyiz. yine bu sitelere göre yeşil dönem buzul çağına kıyasla çok daha kısa. yani yeşil dönem 5000 yıl sürüyor öbürü 70000 yıl sürüyor mesela. yani aslında bizim gezegene dışarıdan bakan çoğu zaman buzul çağında olduğumuzu düşünür ve haklı hakkaten öyle. bu canlılığın olduğu yeşil dönem aslında bu gezegenin gerçek karakteristiği değil tam olarak.

    zaten bizim medeniyetimizin de öncesinin olmaması buradan kaynaklanıyor diyorlar.

    yani arkeojik kazı falan yapıp 15000 yıl öncesinde çanak çömlek bulabiliyoruz ama en azından medeniyet tarihi çok kısa. milattan önce 3000 dedin mi tüm kaynak kalıyor öylece. ne belge var ne bilgi doğru düzgün.

    o zaman insanın aklına şu soru geliyor. madem insan o kadar zekiydi de, 1000 yılda at arabasından uzay mekiğine geçti, önceki 1000 yıllarda neden bir halt yemedi?

    yani medeniyet neden bizim tarihimizde milattan önce 5000 de başlamadı da, bu kadar kısa sürede başladı ve bu hale geldi?

    bi de bizim çağımızın bu adamlara göre tek problemi nibiru denen gezegen (veya uzay gemisi herneyse) değil. başka ve belki daha ciddi bir problem daha var. o da şu. biz aynı zamanda 2012 yılında galaktik ekvatora gireceğiz.
    Tümünü Göster
    ···
  13. 238.
    0
    bu galaktik ekvatorda ne olaki? diyenlere hemen açıklayayım ama önce bu konuyu uzun süre yanlış anladım onu belirteyim.

    ben uzun süre bu olayın gezegenlerin aynı hizaya gelişi anldıbına geldiğini sandım. meğer alakası yokmuş. galaktik ekvatora giriş denen şey şu özetle, dünya güneş ve galaksimizin merkezi aynı hizaya geliyor. peki geliyor da ne oluyor derseniz bu konu biraz ilginç. onun için bizim galaksiden bahsetmek lazım.

    şimdi bizim galaksi tabak şeklinde kabaca düşünürsek. yani genişlemesi hep kendi yatayı yönünde. kendi kuzeyi ve güneyi yönünde fazla yıldız sistemi yok. tabak gibi işte. bunun nedeni de galaksimizin ortasında çok sağlam devasa bir kara delik varmış. bu yukarıdan ve aşağıdan sanırım parçacıkları yutup, yatay yönde kusuyor. bu da hep yatay yönde genişlemeye neden oluyor.

    bizim yıldızımız yani güneş bu tabağın üstünde duruyordu normalde. tabağın içine doğru iniyoruz şu anda komple güneş sistemi olarak. güneş ve gezegenler. tabakla aynı hizaya gelince galaktik ekvatora girmiş olucaz. sonra 4600 yıl sonra aşağısına geçicez. böyle 26000 yılda bir aşağı inip yukarı çıkıp aynı yere geliyoruz.

    e tamam da konuyla ne alakası var yaa? diyorsanız olay şu, ortadaki kara delik galaktik ekvatorun her yerine doğru inanılmaz bir şekilde parçacık kusuyor. yani foton altı quark mı demeliyim bilemiyorum. işte bu durum bildiğimiz dünyanın değişimine yol açacak diye düşünenler var.

    galaktik ekvator 200 milyon (veya milyar mıydı hatırlayamıyorum) km genişliğinde bir bant. o bölgede olduğumuz sürece gezegenimizde ve bizde değişiklikler olacağına inanlar var.

    ne gibi değişiklikler derseniz o konu farklı farklı anlatılmış. şimdi öncelikle ısı artışından bahsedenler var. yani küresel ısınma benzeri bir duruma neden olacağından bahsedenler var. hatta bunun 2012 filmindeki gibi inanılmaz felaketlere neden olacağını söyleyenler var. yalnız çok ilginç bir şekilde bu dengeleyecek bir unsun olarak güneşin etkisini yitireceğinden bahsedenler var. tam anlamış değilim orayı ama, bu galaktik ekvator güneşin ışımasını engelleyecekmiş diyorlar(baya bi saçma geliyor farkındayım).

    yani diyorlarki, güneş sönecek gibi birşey olacak. gündüzde karanlık olacak biraz. ama ısı azalmayacak parçacıklar dünya atomlarını titreştirdiğinden dolayı.

    bu arada insanlar da (ne alakaysa) bedenlerini şişmiş gibi hissedeceklermiş. ama sonra bu etki geçecekmiş veya alışacaklarmış. nasıl olacağını anlamış değilim.

    bir de bu olay insanların algılamarını da değiştirecekmiş. insanlarda şuan aktif olmayan birkaç özellik tekrar ortaya çıkacakmış. söylenildiğine göre insanların telepati yeteneği muazzam şekilde artacakmış. insanlar birbirlerinin aklını okuyabilir hale geleceklermiş. hatta öyle bir hal alacakmışki bu durum, insanlar tek bir organizma gibi hareket etmeye başlayacaklarmış.

    yani herkez aslında tek bir aklın hücreleri gibi olacakmış.

    neyse konuyu artık illamünati 'ye getirelim.

    şimdi aslında bu çağdan bir çok yerde altın çağ veya aydınlanma çağı olarak bahsediliyor. işte burada şeytan devreye giriyor. bunu engellemek zorunda. görevi bu.

    tabi insan ile beraber şeytan da evrimleşti. artık şeytan adi suçlarla (tecavüz, cinayet vs) pek ilgilenmiyor. o tür taktan işlerle evlatları ilgileniyor. onun hedefi artık toplumlar. veya tek toplum. dünya toplumunun geneli.

    şeytanın genel karakteristiği genelde hep böyledir, bütün günahkarlar bilir, senin kendini karlı hissetmeni sağlar. yani onunla bir alışveriş yaparsın ve kendini kârda sanarsın. halbuki seni gibmiştir. sonradan uyanırsın ama çok geç olacaktır.

    bu illamünati dingilleri de para, güç vs için ruhlarını sattılar. sonra da boşa satmış olmamak için paranın çok kıymetli olduğu bir sistem kurdular. böyle yedikleri kazık sanki azalacak sandılar.

    ama ne yazık ki, allah 'ın yarattığı evrende ona kafa tutmak gibi bir hatanın sonucunu ağır ödeyecekler.

    işte yine burada konu illuminatiye dönüyor bir şekilde. yani çok kastırmadan dönüyor konu.

    arkadaşlar burada bir örnekle ifade etmek istiyorum kendimi. şimdi "geleceğe dönüş" filmini bilmeyen yoktur herhalde.

    ilk sorum şu: o filmi en son ne zaman televizyonda gördünüz?

    eğer baya bir zaman oldu diyorsanız lütfen ikinci sorumu da cevaplayın (umarım hafızanız çok kuvvetli değildir);

    ikinci soru: o filmin 2. bölümünde geleceğe hangi yıla gitmişlerdi?

    back to the future part ii (1989). 1989 yılında çevrilmiş ve 2015 yılına gidiyorlardı. şimdi arkadaşlar 1989 yılından bakıldığında 2015 yılının gelişmişliği ile 2011 yılından şimdi biz baktığımızda 2015 arasında nasıl bir fark sizce?

    bize göre 2015 4 yıl sonrası, ve hiçbirimiz uçan kaykaylar, uçan arabalar, kendini kurutan mont falan beklemiyordur herhalde. işte burada şunu sormak lazım.

    teknoloji neden öngörüldüğü hızla gelişmedi veya bize öyle görünüyor?

    işte neden illuminatiye otomatik bağlandığını anladınız sanırsam.

    kuvvetle muhtemel biz teknolojiden koparıldık veya uzaklaştırıldık. biz sadece topluma açık kısmından faydalanabiliyoruz. yine kuvvetle muhtemel bu kasıtlı yapılmış bir eylem ve bir amacı var.

    herhalde amaçlarından bir tanesi de insanlığı bu çağa sıkışmış olarak tutmak. bunun ne faydası olabilir derseniz. herhalde bu saçma düzen için veya kurmak istedikleri düzen için gereken altyapıya uyuyor.

    yani demek istediğim, daha insani, daha barışçıl, daha gelişmiş, yani her açıdan hem teknoloji hem diğer tüm açılardan gelişmiş bir toplum yaratılmasına müsade ederlerse( ki doğal gidişat frenlenmezse zaten buraya eninde sonunda varacak) sonunda oluşacak toplumun bireyleri, muhtemel ne yeni dünya düzenini kabul edecekler, ne de şimdiki saçma paranın herşey olduğu düzeni.

    mutlaka bu gidişatın, bu doğal sürecin onlar tarafın engellenmesi gerekiyor. insanlık şu anda onlar açısından çok verimli. yani çok kolaylık çalışıp üretiyorlar ve üzerimize inşaa edilmiş sistem öyle mükemmel işliyorki, ne kadar çalışırsan çalış, zengin olsan dahi, sadece kendini zengin etmiyorsun. otomatikman ürettiğin herşey ile paranın değerini de arttıyorsun.

    yani özetler herşeyden alınan herşeyle satılan hep kazanan hiç kaybetmeyen bir çeşit "global katma değer" varmış gibi düşünebiliriz.

    üretilmiş her dolar, euro veya tl veya başka bir para birimi mutlaka ama mutlaka sistemin içinde kalmak zorunda. yani parasını evinde tutan çok çok ufak bir azınlık dışında tüm paralar hep bankada. senin adına veya benim adıma veya başkasının farketmez. sonuçta bankada. altın derseniz iş değişir. altın aslında bu çağın para birimi değil. bir önceki çağın para birimi. ve aslında paradan daha köklü. ama o da sisteme bir şekilde bağlı şu anda. aleyhine değil lehine çalışıyor diyebiliriz.

    biz (onların gözünde) ufak insanlar ne yazıkki bu konuda yapacak hiçbirşeyimiz yok. ama yine de birşeylerin farkında olmak ile olmamak arasında hep fark var. zaten bu yüzden paylaşmak istiyorum. ve sizin de paylaşmanızı tabi..

    şimdi ayrı ayrı hem gezegenimizin uzak tarihinden hem de illuminatiden bahsettik fakat aradaki bağlantı adına neredeyse hiçbirşey yok.

    başlığı boşuna bu şekilde attığımı düşünenler şimdilik aslında haklılar. aradaki bağlanıyı yapmanın zamanı gelmiş.

    şimdi arkadaşlar bizim dinimiz müslümanlık, ondan önce gelen hristiyanlık ve ondan önce gelen musevilik(veya yahudilik). yani toplam 3 kutsal peygamberle vasıtası ile gelmiş kitaplı din var. gerçi tevrat ve zebur dan dolayı musevilik için iki kitaptan mı bahsetmek lazım bilemiyorum ama, sonuç itibari ile kronolojik açıdan sonuncusu bizimkisi. birinci ise musevilik.

    museviliğin iniş süreci esnasında biliyorsunuz ki(kuranda da geçiyor yanılmıyorsam) firavun ve onun çağı halen mısıra hakim. hatta onunla ilgili sopayı yere atma hikayesi vardır. yanılmıyorsam hz. musa ile firavunun büyücüleri arasında. sonuç itibariyle şunu demek istiyorum, ilk kitaplı kutsal din geldiğinde zaten bir medeniyet varmış. antik mısır medeniyeti
    Tümünü Göster
    ···
  14. 239.
    0
    dediğim gibi, ilk kutsal kitabın indiği zamanlar antik mısırın son zamanları ve ortada ciddi bir medeniyet var. pramitleri yapmış bir toplum var ortada. uzmanı değilim ama sonuçta sadece yiyip, içip sıçan cahiliye dönemi değil o dönem. kendi zamanına göre baya bi gelişmiş bir toplum.

    şimdi onların gelişmişliği ile ilgili de baya bir geyik döndüren var. onların uzaylılardan yardım aldığına inanlar var. onların atlantis kıtasının halkının devamı olduğuna inananlar var(atlantis kıtası ve denizin altına gömülüşü ile ilgili hikayeler de ayrı bir konu ama bahsetmicem).onların bir çeşit üstün ırk olduğuna inananlar var. ben bunlara doğru veya yanlış diyemem ama benim de bunlarla ilgili inandığım ve hatta bildiğim birşey var, o da şu, kendilerine ait bir mistizmleri vardı bu adamların ve baya bi sağlamdı.

    nedir bu adamların o kadar sağlam mistizmleri derseniz açıklayayım..

    bu arada özellikle mistizmleri vardı diyorum, dikkat ettiyseniz dinleri vardı demedim, çünkü bir din nasıl sağlam veya güçlü olabilir bilmiyorum.

    neyse dinleri veya mistizmleri her meyse adı kabbaladır.

    bu kabbala olayı bir hayli karışık bir konu. buna hakim olmak da öyle kolay kolay olan birşey değil. bunun ihtisası üniversiteyi bitirmekten daha zor ve uzun süren birşey. evreni algılayışları bambaşka. sayılarla ilgili ciddi takıntıları olan bir öğreti. harflerin bile mutlaka bir sayı karşılığı olan bir öğreti.

    her ismin her kelimenin bir sayı karşılığı var. aynı zamanda bazı sayıların özellikleri var. mesela yanılmıyorsam, 11 12 21 22 hangisi bilmiyorum ama bunlardan bir veya birkaç tanesi hükmetmek ile bağdaşmış. mesela isminin harfleri toplamı 22 ediyorsa bu yönetici olacak çok ilerleyecek falan filan şeyler. böyle fal gibi, konular.

    ama olay bununla bitmiyor. bu kabbala denen şey mesela maddeyi 11 katmanda algılıyor. evreni ve yıldızları. aynı zamanda canlılığı. zamanı da farklı algılıyorlar. mesela hafta 7 gün ama aynı zamanda 11 tane 18 saatlik dilim gibi algılıyorlar( rakamları attım ).

    bir de bu öğretinin ciddi bir büyü kısmı var. kabbala öğretisinin büyüleri de öyle dandik eşten ayırma, yok domuz büyüsü, yok gibimsonik sabun büyüsü, papaz büyüsü gibi değil. baya bi sağlam büyüler. maddenin yapıtaşları ile oynamanı sağyalan büyüler. zaman ile hatta

    ben ilk bu kabbala ile ilgili birşeyleri internette okuduğumda kendi kendime ilk sorum şu oldu:"neden bu kadar kasmışlar?"

    hakkaten bizim normalde çok basit bulduğumuz ve üzerinde çok kafa yormayacağımız birçok şey inanılmaz detaylı ve gereksiz derecede dolaylı ve karmaşık anlatılıyor bu öğretide. benim ilk başta bu dikkatimi çekmişti.

    bu tür öğretilerin özünde hep bu karmaşıklık var mıdır bilmiyorum ama bu kabbala denen mistik öğretide fazlasıyla var.

    bunu uygulayanlar, bu öğretiyi veya ilmi icra edenler sanırım halen var. ancak çok göz önünde değiller. çok paylaşılan bir konu değil. ayrıca bu konuda kendini geliştirenler potansiyel açıdan sağlam büyücüler oluyorlar. yani bizim sistemimizde öyle herkese anlatılacak konular değiller.

    neyse biz devam edelim. musevilik yahudi halkına yayıldığında, ibrani halkına başka bir deyişle, ne yazık ki, kendi dinlerini aynı toplumdaki önceki din ve öğretilerden ayırmayı başaramadılar.

    yahudi halkı önceki din ve öğretilerden kendi dinlerini ayrı tutmayı başaramadılar dedik, bundan kasıt kabbala rahipleri ve onların kitapları genelde imha olduysa da, bazı belge ve bilgiler yakılmadı ve yok olmadı. belki kalan bilgi ve belgeler bütünün ufak bir parçasıydı ama sonuçta birilerinin dikkatini çekti ve okudular. paylaştılar ve öğrendiler ve ne yazık ki, bu bilgilerle kutsal kitaplarındaki bilgileri kaynaştırdılar.

    böylece ilk kutsal kitap saflığını kaybetti.

    bu arada bahsetmedim ama kabbala öğretisinin özü başlangıçta kendini belli etmese de şeytanidir. hatta ciddi miktarda şeytani.

    hani bizim kutsal kitabımız kuran-ı kerim 'de bahsedilen iki melek varya, yanılmıyorsam, şeytan mekkenin kuzeyine gun batınca gelip meraklılara büyü öğretmeye kalkıyormuş da (öyle büyüler ki sadece yapana zarar veren ve aslında çalışmayan kandırmaca büyüler) , iki melek (adları neydi haruk ile maruk muydu sallıyorsam düzeltin) de inip onlar, allah rızası için onu değil bizi dinleyin falan diyormuş. yani yanlış anlamadıysam, illa merakınız varsa ondan değil bizden öğrenin der gibi. allah günah yazmasın yanlış hatırlıyor olabilirim siz yine de bi kontrol edin hata olmasın.

    neyse sonuç itibariyle demek istediğim şeytan birden fazla defa kendine ait bir büyü ilmini insanlara öğretmeye kalkmış. ancak herhalde tüm denemeleri içinde en başarılısı işte bu kabbala öğretisi olsa gerek.

    işte buradan şu ortaya çıkıyor( bunu üzülerek söylüyorum) allahın gönderdiği ilk kitap maalesef şeytanın öğretisi kabbala ile kirlenmiş ve bu şekilde nesilden nesil aktarılmış oluyor bu durumda.

    tabi eğer bu hakkaten doğruysa, bunu o dine mensub olanların kolaylıkla kabul edeceğini düşünmek saflık olur.

    ne yazık ki, hiçte hayırlı olmayan kabbala öğretisi ile yeni gelen dinlerini ister istemez harmanladılar. işte bu durum aslında bizi yani insanlığı buraya getiren olayların ilk kıvılcımı oldu desek yeridir. gizliden gizliye bu şeytani öğreti kabbala varlığını sürdürdü.

    işin en kötü yanı da, olmasını hiç beklemeyeceğimiz yere tanrının evine yuva yaptı.

    tabi bu durum bu nesilden kimsenin suçu değil. allaha gönülden inanan bir insan, hangi dine mensup olursa olsun, bu dünyada ve öteki dünyada hakkı olanı alacaktır. bundan şahsen benim hiç şüphem yok. ve ben şahsen insanları sadece bu şekilde ayırırım renk din dil falan pek gözetmem.

    ama yine bu durumu değiştirmiyor. sonuçta bir din bir şekilde yanlış öğretilerle kirletildi veya bu ihtimali barındırıyor.

    neyse ben bu konuyu fazla uzattım galiba halen @100 'ün eleştirisi aklımda.

    sonuç itibariyle bir şekilde bu varlığını sürdürdü. sanırım tarih boyunca da kabuk değiştirdi, şekil değiştirdi veya isim değiştirdi ama içeriğini değiştirmedi. bir şekilde bu kabbala veya onun türevleri 1500lü yıllara kadar (gerektiğinde kendine kutsal bir dini de kılıf yaparak) varlığını sürdürdü.

    işte yanılmıyorsam 1576 yılında almanyada illuminati ismi devreye giriyor ve bu enerjinin bu bilginin veya herneyse öğretinin özü yavaş yavaş buraya kaydı.

    şimdi sonuç itibariyle özünde şeytanın öğretilerini barındıran eski mısırdan gelen ve kutsal bir din olan yahudiliği gerektiğinde kendine kılıf yapan, niyeti tüm dünyanın istediği gibi olması olan bir örgüt ve dahası karşımızda geriye doğru sayıyor. 72 days + 15h : 59m : 06s diyor şuan mesela.

    neyse artık şu konuyu bitirelim..

    şimdi arkadaşlar evrende yalnız olduğumuza inanlar da vardır aramızda inanmayanlar da vardır mutlaka ve bana sorarsanız ben de yüzde yüz emin değilim ama ( sanki biraz daha yalnız olmadığımız tarafı ağır basıyor gibi ) şimdi bahsedeceklerimi anlatırken sanki evrende yalnız olmadığımıza inanıyormuşuz gibi kabul edelim ve öyle devam edelim. yoksa daha konuya girmeden ikilemler içinde boğuluruz.

    eğer ( en azından bir süreliğine bile olsa) evrende yalnız olmadığımızı kabul edersek, o zaman bizim dışımızdaki akıllı canlıların bizden daha ileri veya daha geri olma ihtimalini de kabul etmiş oluruz. işte bu düşünceleri biraz daha ilerletirsek, bizden başka sadece bir tane değil, birden fazla akıllı medeniyet olabileceğini varsayabiliriz. başka gezegenlerde veya galaksilerde. veya belki de aynı gezegende de olabilir.

    eğer gerçekten bizim dışımızda birden fazla akılı medeniyet varsa, bunların hepsinin her konuda aynı fikirde olduğunu beklemek zor. bunların içinde (neye göre tartışılır ama) iyileri veya kötüleri olabilme ihtimalini de kabul etmemiz gerekir. diğer yaşam formlarına ( mesela biz ) saygılı olan ileri uygarlıklar da olabilir aralarında, diğer yaşam formlarını sömüren, sömürgeler kuran gelişmiş medeniyetler de olabilir.

    hatta daha da ileri gidip şunu da diyebiliriz, asgari müşterekte birleşip evrenin ve akıllı medeniyetlerin selameti için birleşmenin daha mantıklı olduğunu düşünüp, bir "galaktik federasyon" kurma ihtimallerini bile aklımıza getirebiliriz.

    dehşet derecede ütopik göründüğünün farkındayım, ancak taşları birleştirmek istiyorsak, öncelikle en azından bu olasılıklara az da olsa akıl kapımızı aralamalıyız.

    taşları birleştirmekten neyi kastediyorum? şunu kastediyorum..

    ortada daha kutsal kitapların hiçbiri yokken başını almış yürümüş ve gelişmiş olan bir antik mısır medeniyeti var. zamanına göre çok ileri bir medeniyet ve çok gizemli yanları olan bir medeniyet. aynı zamanda gizemli öğretileri olan bir medeniyet.
    Tümünü Göster
    ···
  15. 240.
    0
    ardından kutsal kitaplar ve peygamlerle gelen hak dinleri var. birden fazla. ama yine de bir şekilde horus 'un gözü veya ra mı demeliyim halen kapanmadı ve büyük bir hevesle üzerimize doğru bakıyor. yani bu kadar gelen din olmasına rağmen o eski putperest inanışlar halen bir şekilde varlığını sürdüyor.

    şimdi de bizim yüzyılımızda saçma sapan bir örgüt hem gizli hem gizli olmaya çok tezat olacak şekilde gösterişli, yarı yer üstünde, yarı yer altında varlığını sürdürüyor. ve tabi bir de unuttuk bunların hepsinin arkasında allah tarafından özellikle bunun için görevlendirilmiş bir şeytan, kendine inanları da inanmayanları da gibmek için fırsat kolluyor.

    birde bunlar yeterince yetmiyormuş gibi, ortada niyetinin iyi mi kötümü olduğunu bilmediğimiz bizden muhtemelen daha ileri bir medeniyetin gezegenemize ziyareti söz konusu ve hatta gezegenimizin nasıl olduğu şaibeli olan bir gezegenler arası trafik kazasına karışması söz konusu.

    işte kafamızda birleşmemesi de bunlardan kaynaklanıyor.

    işte tum bunlar altında benim savım şu (nihayet bitiyor)

    tiamat zamanında insanların ataları olan canlılar bir şekilde galaktik federasyonun kurallarına uygun olmayacak şekilde bir eylem içine girdi. evrende bir çeşit kirliliğe neden olacak birşey olabilir. atom altı bir enerji kaynağı belki yakın çevrede kara delik oluşturuyordu ne biliyim işte sonuçta insan aç gözlüdür. atası da kuvvetle muhtemel aç gözlüdür. tiamat zamanında kuvvetle muhtemel uyarıldı ama dinlemedi. bunun üzerine belki niburu denen uzay gemisi gezegen ile gelip gezegene saldırdılar bir çeşit süper silahla. medeniyeti yok ettiler.

    veya belki de sömürgeci bir medeniyet geldi galaktik federasyon değil. ve direk birşeyler talep ettiler veya saldırdılar. veya birşey aldılar bilmiyorum. ama bir şekilde bizim tiamat adlı gezegenimizin sağlam şekilde bi şaftı kaydı.

    ardından buzul çağları arasında 3000 yıllık 5000 yıllık ufak ufak canlılıklar oluşmaya başladı. kuvvetle muhtemel her yeşil dönemde bir canlı dominant oldu. dinazorlar mesela belki bizden öncekiler. belki bizden sonrakiler de hamam böcekleridir( radyoaktiviteye karşı inanılmaz dayanıklılık gösteriyorlarmış insanın 400 katı kadarmış galiba).

    bazen bu canlılık sadece ilkel yaşam formları olmaktan öteye geçip medeniyet de kurdular. biz de bunlardan biriyiz. belki onlar tarafından yapılan genetik bir müdaheleyle bilemyorum.

    anladığım kadarıyla bir şekilde insanın bir medeniyet kıvılcımı göstermeye başlamasıyla ziyaretler de başlamış. işte bu antik mısıra olanı da bir ziyaret kabul edebiliriz tabi. gelenlerin çok hayırlı bir gerekçeyle geldiklerini sanmıyorum. belki tiamat zamanında gezegenimize saldıranlarla aynı soy da olabilirler. burada tabi kral muamelesi görüyorlar. ama özlerinde iyi olmadıklarını düşünüyorum. şeytani olduklarını düşünüyorum.

    işte burada hem uzaylılar gibi bi fenomenden hem de şeytandan bahsederek ilginç bir kombinasyon yaptık. tartışmaya çok açık.

    neyse devam edelim..

    sonuç itibariyle, şeytan veya uzaylı diyelim, ne dersek diyelim, bir süre kalıp gittiklerini düşünebiliriz.

    işte bu nokta da kuvvetle muhtemel inananlarına geri dönecekleri bir zaman belirttiler. bu tarih 2012 olabilir. veya illuminati sitesindeki geri sayım bitince bulunduğumuz zaman dilimi de olabilir. ama bir şekilde yakın tarih olduğunu inanmama neden oluyor hislerim.

    işte bu illuminati dene örgüt de onların giderken inanlarına bıraktıkları "ev ödevleri" ni bitirmeye çalışıyor olabilirler. ne gibi bir ev ödevi derseniz şu denmiş olabilir.

    "biz gidiyoruz ve 4600 yıl sonra geleceğiz. geldiğimizde koşulsuz dünya hakimiyeti elinizde olsun vs. vs."

    işte arkadaşlar nihayet bitti ve nihayet başlığa hakkını verdiğimi düşünüyorum.

    benim düşüncelerim kısmen böyle ne kadar doğru ne kadar değil onu allah bilir.

    ama yine de umarım, birilerine faydam olmuştur insanca yaşamak isteyen.

    lütfen bu konuda birşeyler paylaşmak isteyen yazsın. çok karışık konu. tek kişinin işi değil herşeyi bi seferde çözmek.

    iyi geceler..
    Tümünü Göster
    ···
  16. 241.
    0
    reserved sonra okurum
    ···
  17. 242.
    +1
    aydınlanıp delirdim konunun sonunda
    ···
  18. 243.
    0
    rezervd
    ···
  19. 244.
    +1
    bu ne dıbına koduum bu ne ben sana böle baslıklar acmıcan demedim mi pic yerin dibine soktun beni yine eşşşoolueşşeeekk.
    ···
  20. 245.
    0
    (bkz: illuminati kart oyunu ve ayrıntıları)
    ···