1. 14.
    0
    özet geç panpa
    ···
  2. 13.
    0
    şöyle bir up çekelim
    ···
  3. 12.
    0
    Ayrıca o gün Osman Baba şunları anlattı: “Bak evladım, besinlerdeki kimyasal değişikliğe bir örnek verecek olursak; şaraba tuz atarsanız, sirke olur. Peki farklı yiyeceklere başka şeyler katarlarsa ne olur? Yine belli bölgelerde yapılan küflü peynir, bir müddet sonra antibiyotik ve penisiline dönüşür. Yani yararlı bir ilaç olur. Demek ki; ilaç olabilen yiyecekler, bazı müdahalelerle, farklı amaçlara hizmet edebilir. Hani eskiden büyüklerimiz şöyle derlerdi: ‘Gece çok yeme, kâbus görürsün.’ Bu bilimseldir. insanın hormonları o vakitlerde farklı çalışır, yenilen yiyeceklerle beyne farklı sinyal gönderilip, insanın kabus görmesine sebep olunur. Ama artık işin rengi değişti. Şimdilerde az yesek dahi, artık uyanıkken, ayaktayken bile halüsinasyon görmek mümkün. Hele ilaç sektörünün, insan genlerine müdahalesiyle, besin sektörü paralel giderse…

    Son olarak bu konuyla ilgili şunu söyleyelim evladım: Efendimiz (sav)’in yemekle ilgili bir uygulaması; Sirkeyi sofrasından ekgib etmemeye çalışması. işte bu konu özellikle günümüzde tam tefekkürlük bir konudur.”
    ···
  4. 11.
    0
    Ben ise duyduklarımdan dolayı iyice moralim bozulmuştu. Notlarımı dikkatli almak için büyük bir gayret sarfediyordum. Beynim allak bullak olmuştu. Bize neler yapıyorlardı, özellikle gelecek nesillere neler yapıyorlardı? Hele şu Fast food çılgınlığına ne demeli? Anneler, babalar; kuyruklarda bekleyip, çocuklarına neler yedirdiklerini bilmeden…

    Osman Baba ayrıca meselenin bir de toplumsal pgibolojiye müdahale boyutundan örnekler verdi ama bunların “şimdilik yazılmamasını” rica etti.
    ···
  5. 10.
    0
    Ben ise duyduklarım karşısında dehşete düşmüştüm. Bu gıdaların zararlarını biliyordum ama meselenin bu kadar ciddi olduğunu ancak şimdi daha iyi anlıyordum.

    Osman Baba: “Ya bu gıdaların çocuklara yaptığı etki? Bu ‘Halüsinasyon Gıdalar’ sinsi bir planla yediğimiz her besine konulursa ne olur? Halüsinasyon çeşitleri, kişinin içinde bulunduğu sosyokültürel konumuna göre de değişir. Mesela, dini alanda kafa yoranlar; kısa aralıklarla üç harflileri gördüm, melekleri gördüm vs. derler. Başka alanlarla uğraşanlar ise, ‘çok çalışmaktan kafayı yiyoruz’ gibi şeyler söylerler. Örnekler daha da çoğaltılabilir.”
    ···
  6. 9.
    0
    Bu gıda meselesi çok önemli evladım. Bunu düşündükçe uykularım kaçıyor. Mesela bir besin içine konan bir madde, başka bir madde ile temas ederse… işte o zaman insan düşünce yeteneğini yitirebilir, uyanıkken ayaktayken halüsinasyonlar görebilir. Düşün, bir patates ampul yakıyorsa, insan vücudunda neler yapar? Mesela, bir yiyecekten aldıktan sonra, ani bir ağırlık çökmesi, dalgınlık, uyku hali ve bu esnada hayattan düşüncesel olarak kopmalar, bütün bunlar tesadüf müdür? Bu belirtiler, şeker hastalığı kategorisinde ele alınmamalıdır. Bilmem anlatabiliyor muyum?” diye sordu.
    ···
  7. 8.
    0
    2011 yılında vizyona giren Sherlock Holmes filminde, Karadeniz ve deli bal konu edilmiş ve bu bal narkoz olarak kullanılmıştır. Bunu sana şunun için anlattım; bu balın özelliğini tüm dünya yüzyıllardır biliyor. Bu tür örnekleri daha da çoğaltabiliriz. Benim anlatmak istediğim; tükettiğimiz birçok besindeki kimyasal özelliklere vurgu yapmak. Bu besinlerdeki maddeleri kullanılarak, bilinçli olarak yapılan saldırılara dikkat çekmek. Bizlere, özellikle gençlere ve çocuklara halüsinasyon yaşatacak bu maddelere karşı herkesi uyarmak.
    ···
  8. 7.
    0
    Meselâ mantarlar, zehirli diye bilinen radyasyon yüklü enerjili besinlerdir. Bu mantarların zehirli olanlarının tüketilmesi halinde, insanın fiziki bünyesine zarar vereceği gibi beyninin bir bölgesine de direkt kalıcı zararlar verir. Ne yapar; zehirli mantar yiyen kişi, geçici veya kalıcı halüsinasyonlar görmeye başlar. Biz buna halk arasında, kâbus diyoruz. Uyku hali dışında, uyanıkken insan kâbus görmeye başlar.

    Sana başka bir örnek daha vereyim: Deli bal. Deli bal, özellikle Doğu Karadeniz yöresine özgü acı kestane balıdır. Bu bölgede yetişen ve deli balın oluşmasını sağlayan birtakım endemik çiçekler mevcuttur. Bu bal cinsini, yöre halkı ilaç olarak kullanır. Acımsı buruk tadı olan bu bal, çok az yenildiğinde sinir bozukluklarına iyi gelmekte, çok yenildiğinde ise, merkezi sinir sisteminde felçlere neden olmaktadır. Zehirlenme, bulantı, kusma ile kendini göstermektedir. Deli bala yöre halkı, ‘ayı bayıltan’ demektedir. Dediğim gibi bu baldan fazla miktarda yiyen insan, birkaç gün bitkisel hayata giriyor. Yöre halkı, 'bal çarpması' olarak adlandırdığı bu olaya maruz kalan kişileri toprağa, çamura yatırırlar.
    ···
  9. 6.
    0
    Osman Baba derin bir nefes aldı ve konuşmasını sürdürdü. Ancak sesinden, onun çok üzgün olduğunu rahatlıkla anlayabilirdiniz.

    “Tohum meselesini, GDO’lu gıdaları, israil’in büyük planlarından olan; 'tüm insanları kendilerine esir etme, kendi tohumlarına bağlı kılmanın' paralelliğini söylemeye gerek yok. Bazı yetkililer çıkıyor diyor ki, ‘biz sadece israil’e bağımlı değiliz, başka yerlerden de tohum alıyoruz.’ iyi de, aldığın adamlar niye israilli kardeşim? Yahudi sadece israil’de mi yaşıyor?” diye ses tonunu yükselterek bu soruyu sordu ve konuşmasına şöyle devam etti:

    “Bak evladım, bizden geçti ama özellikle yeni nesli mahvetmeye uğraşıyorlar. Gıdalarla bu gençlerimizin, çocuklarımızın genetiğini bozuyorlar. Şimdi sana işin başka vahim bir boyutunu anlatayım: ‘Halüsinasyon Gıdalar’ diyelim bu konumuza. Ne demek bu? Hatırlarsın bir zamanlar, özellikle ortaokul öğrencilerine –şimdilerde de yapılıyor mu, bilmiyorum- patatesten pil yaptırıp, küçük el feneri ampulleri yaktırıldı. Yani patatesten enerji elde edilirdi. Bu örneği şunun için verdim; yediğimiz Allah vergisi besinlerde, öyle güçler, enerjiler var ki, bunlar insan bünyesinde olumlu ve olumsuz etkiler yapmaktadır.
    ···
  10. 5.
    0
    reserved
    ···
  11. 4.
    0
    işin dini boyutunu ele almaya gerek bile yok. “EKiNi VE NESLi MAHVEDECEKLER!” Ayeti her şeyi açıklıyor. Acı olan, bizim üzüldüğümüz şey ise, bu mahvedişi muhafazakâr bir hükümetin üstlenmesi. Söylenecek çok şey var amma…” dedi ve sustu Osman Baba. Gözleri yine uzaklara dalıp gitmişti. Hatta dikkat ettim, Osman Baba’nın gözleri nemlenmişti. Onu bu şekilde kederli görünce ben de not tutmayı bırakmış, başımı öne eğmiş, öylece düşünüyordum.
    ···
  12. 3.
    0
    Osman Baba cebinden küçük bir not kağıdı çıkardı, ona baktı ve notu tekrar cebine koydu. O anlatmaya, ben de not tutmaya başladım:

    “Bak evladım, bildiğin gibi GDO’lu yiyecekler maalesef besin dünyamıza sokuldu. Bu konuda yeteri kadar uyarılar yapılmasına, konuyla ilgili çekincelerin belirtilmesine rağmen gdo’lu gıdalar zorla bu millete dayatıldı. Üstelik bunların zararları hakkında onlarca bilimsel rapor olmasına rağmen. Hükümet yetkililerine bu kadar rapor sunulmasına rağmen, onlar, bile bile bu gıdalara izin verdiler. Hükümet, büyük bir vebale imza attı. Gelecek nesilleri yok edecek, Şeytani bir projeye alet oldu.
    ···
  13. 2.
    0
    Namazlarımızı kıldıktan sonra, caminin önünde buluştuk. Osman Baba, Yavuz Selim’e bir şeyler söyledi.

    Yavuz Selim, bizi sabah oturduğumuz yere bıraktı ve yanımızdan ayrıldı. Osman Baba ile baş başa kalmıştık.

    Osman Baba: “karnın aç mı evladım, önce bir şeyler yiyelim mi?" diye sordu. “Hayır aç değilim efendim,” diye cevap verdim.

    “Tamam o zaman, biraz daha çalışalım, sonra yemeğimizi yeriz.”

    “Siz bilirsiniz efendim,” diye cevap verdim.
    ···
  14. 1.
    0
    Osman Baba ile Kız Kulesi’nin karşısında hem manzarayı seyrediyor hem de çalışıyorduk. Galata ile ilgili Osman Baba bildiklerini anlatmış ve sormuştu: “Eren evladım, yorulmadıysan biraz daha devam edelim mi?” “Hayır yorulmadım efendim,” diye cevapladım.

    Osman Baba cebinden köstekli saatini çıkardı baktı. “Ezan’a az vakit var. Öğleni kılalım sonra devam ederiz,” Dedi.

    Yavuz Selim arabayı hazır etmişti. Birlikte Aziz Mahmud Hüdai’nin türbesinin olduğu camiye gittik. Osman Baba türbede uzun bir tefekküre dalmıştı. O sırada ezan okunmaya başlandı.
    ···