+1
-1
bundan taa baya eski seneler önceydi. 5 6 yaşlarında falanım. piknikteyiz. annemi sıkıştırıyorum dedem nerede dedem nerede diye. ağzından lafı almam biraz zor oluyor, küçüğüz giblemiyor beni amk. velhasıl tuvalette olduğunu öğreniyorum. dede lan bu seviyor işte insan. heyecanla koşuyorum dedemi aramaya. kapalı kapılar ardında gürültüler duyuyorum önce. kiminde sus sesleri kiminde titreşimle pek anlaşılır olduğu gibi sıçarken aşırı ıkınmadan dolayı kaçan osuruk sesleri. çocukluk aklı işte kapı altından baka baka dedemi arıyorum. ilk kapıda topuklarına baktığım iki kundura karşılıyor beni. dedem yaşlı, dedem hacı kundura giyemez deyip ikinci kapıya yöneliyorum. nur yüzlu beyaz sakallı dedemi ararken bakışlarımla, ucunda kegib gibi bir çizik olan kara yannan karşılıyor beni. kılların rengi tutuyor ama bana bakan şey dedemin nur yüzü değil, 70 yaşında bir başlasının dedesi olan amcanın yannanı oluyor. korkuyorum, ne yapacağımı bilemiyorum. yannanı görünce ne yapar ki insan, donup kalıyorum öyle. derken o kegib parçanın arasından bir su çıkıyor. anlıyorum ki işiyor amca ve işeyene bakılmaz kanaatine varıyorum. ağlayarak anneme gidiyorum. söyleyemiyorum yannanla tanıştığımı. içime atıyorum. içime kapanıyorum. o zamandan bu yana kanepe gibiyorum. çekemiyorum. ne zaman alsam yannanımı elime nur kıllı amcanın yannanı geliyor aklıma çekemiyorum. bu da böyle bir anımdır.