/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 26.
    0
    okuyorum reyiz
    ···
  2. 27.
    +1
    Geldim beyler. burda olan var mı?

    edit: beklemeyim bari atıyorum partı
    ···
  3. 28.
    +1
    ilk dönem dediğim gibi olaysız geçmişti. O yüzden sadece tipik kendini tekrarlayan şeylere değindim. Cansu yu okulda ziyaret etmem gibi. 3 kere daha gitmiştim onun okuluna, oda 2 kere daha gelmişti. Sıra sıra gidiyorduk adeta. Bu kadar ziyaret sonunundada ordanda bayağı bir arkadaşım oldu. Sınıf arkadaşlarının bir kaçı kankam haline geldi ama mühim insanlar değil. Onlardanda tek ricam Cansuma göz kulak olmalarıydı. Onlarda merak etmemi söylemişlerdi. Beyler şimdi düşünüyorsunuzdur, ‘’aq bu kızı seven insan yok mu onun okulunda, olaysız geçiyor bu hikaye’’ diye. Şanslıyım ki o tür bir olay sadece onuncu sınıfın ilk döneminde oldu ve bir dahada tekrarlanmadı. O olayda zaten o dönemi anlatılır kılan bir kaç parçadan birisi.
    Beyler, yazdıklarıma şöyle bir göz gezdirdimde, ben Cansu yu size hiç anlatmadım aq. hani fiziksel görünüşü olarak. Hadi bakalım bir meleği nasıl betimlersiniz?... zor aslında ama şöyle diyebilirim, beyler kız benden yaklaşık 3 yada 2 cm kadar filan kısaydı, normal türk kızı ortalamasının üstündeydi yani, 1.73 fılan olsa gerek. O yüzden öpüşmek kolay olmuştur hep :D çok eğilmeme gerek kalmıyordu :D Cansunun saçları omzunun altına kadar uzanıyordu. Yani uzun diyebiliriz. Saçlarının rengi açık kahverengi idi. Kız kumral olmasına rağmen ten rengi beyazdı. Bildiğiniz süt gibi değil belki ama bayağı bir beyazdı. Beyaz tenli kızlarda hep favorim olmuştu zaten. Cansu nun gözleri yeşile yakın bir renkteydi, gözleri öyle güzeldiki dakikalarca sessizce baktığım çok olmuştur. Bilmiyorum hiç yaşadınız mı adeta hipnotize ederdi beni gözleri. Gerçek anlamda baktıkca bakasım gelirdi. Ah o güzel gözleri anlatmaya keşke kelimeler yetse be beyler. Gözlerine hem güzel oldukları için bakardım hemde sanki sevgi, aşk, mutluluk gözlerinden yansırdı. Gözler, ruhun aynasıdır derler. O gözlere bakarken aslında ruhuna bakarsınız sevdiğiniz insanın. Beni yerle bir eden ise Cansu ıle birlikte olduğumuz zamanlarda, mutluluktan gözlerinin dolmasıydı. ‘’ya ben bu kıza ne yapıyorumda bu kadar mutlu, nasıl bu kadar içten mutluda gözleri doluyor, tutamıyor kendini’’ diye düşündüğüm çok oldu. Neden gözlerinin dolduğunu sorduğumda bilindik cevaplar vermişti hep ama ardındaki asıl nedeni öğrendiğimde oturup ağlayacaktım. Eşşek kadar adam, bildiğiniz ağlayacaktım. Ama ona sonra gelicez.
    Cansu nun yüzü çok temizdi. Prüzsüz bir yüzü vardı. Kendine bakardı hep, bakımlı bir kızdı. Her daim temizdi. Kirpikleri de uzundu, bazı kızların ki kısa filan olur itici dururlar, onunki bayağı güzeldi. Gülümsediğin gözleri kısılırdı hep. Bazen ‘’japon aşkım’’ diye hitap ettiğim olurdu.Burnu hafiften sivri idi ama kısaydı. Mükemmel bir burun değildi ama kesinlikle çirkin değildi. Burnundan öptüğüm olmuştur bayağı. Ne alaka aq demeyin, yapıyor insan sevdiğinde :D gülümsemesi ise bambaşka bir şeydi beyler. Allahım... nasıl anlatsam size, önünüzde bir gülümsesin, siyah beyaz dünya gök kuşağına döner. Gülümsediğinde çıkan gamzeleri çok çekici gelmişti hep bana. Öpmesi güzel oluyor... yüzüde beyazdı, saçları hep yüzünün önüne gelirdi, japon animelerde görürsünüz, saçların bir kısmı öne gelir, yüzünün kenarları kapanır, sadece ortada bir suret kalır ama çok tatlıdır. Cansu öyle birisiydi. Saçlarına çok fazla şekil filan vermezdi, ne hikmetse saçları hep dalgalıydı ve süper duruyordu öylede. Ben açıkcası hep normal halini sevdim. Bazı kızlara kuaförde yapılmış saç filan yakışır ama Cansu ya olmuyordu. Kendi hali milyon kat daha güzeldi. Doğal bir güzelliği vardı anlayacağıınız.
    Bu kadına çok benziyordu. Saçları anlattığım gibiydi, burnu birazcık daha sivriydi, göz rengi farklı anlattığım gibi. Siz okurken aklınıza bu kadın gelsin en azından aklınızda bir resim oluşur.. Çok benziyorlar zaten. Özellikle gülümsemesi, gamzeleri, yanakları aynı.

    http://www.imgim.com/image/sbj5rdg.jpg/

    Bu kadın da bir oyuncu, Sarah Snook, Predestination’dan bilen bilir. Oyunculuğu iyi. Güzel filmdi.
    Neyse...
    Beyler kişilik olarak ise Cansu tam istediğim kızdı diyebilirim. Çok kültürlüydü. Çok zeki bir kızdı. Ben materyalist bir insanımdır, tarafsız yorumlama yapmak zor değil benim için, konu kendim olmadığım sürece başkalarını eleştirebilirim. Cansu cidden zeki bir kızdı, benden zeki midir bilmiyorum, kendimi aynştayn görmüyorum ama bende zeki bir insanım. Cansu, bayağı bir kitap okurdu, romandı, edebiyattı her ne varsa. Benden çok okurdu, o yüzdende konuşması filan her zaman çok düzgündü. Ses tonlarına her zaman dikkat ederdi. Kendini ifade etme konusunda başarılıydı. Büyük ihtimalle o, bu hikayeyi çok daha güzel yazardı. Keşke o yazsaydı benim yerime... ilerde anlatmakta zorlanacağım şeyler olacak, süper edebiyat yapamam ben, o yapabilirdi. O yazsa daha güzel anlardınız ama neyse. Cansu bana bir kaç şiir bile yazmıştı, ama maalesef bir nedenden dolayı şiirlere şuanda ulaşamıyorum. Nedenini de ilerde anlatacağım.
    Cansu nun başka bir özelliği ise çok hırslıydı aq. Acayip çalışkandı, allah şahit, ben yanında ezik kalırım ders konusunda. Benimde derslerim o zmaanlar 85 civarındaydı, yani en iyinin sınırında. Ama bu kız hep 90 ve üzeri. Lan aq nasıl çalışıyor o kadar? Bende o kadar hırs yok aq. zaten sınıfının ikincisi filandı. Tabi bundan ben hep gurur duydum beyler. Başarılı bir partner her zaman iyidir.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      +1
      yazmak sandığımdan zormuş be beyler. parmaklarım ağrıdı...
      ···
  4. 29.
    +1
    Kalsın. Burda
    ···
  5. 30.
    +1
    Evet bu senenin ikinci dönemi başlıyacaktı. Ama ondan önce tatil süresince neler yaptık onları anlatalım.
    Beyler malum iki haftalık bir tatilde ya yatarsınız yada evninizin yakınında olursunuz, ya kuzeninizde kalırsınız yada bir tanıdığınızda. Kızlar daha çok babaannelerinde kalır, erkeklerde dedelerinde kalabilir. Bense öyle bir şey yapmadım aq. kuzenlerimle aram çok iyi değildir, ha kötü değil tabiki ama bayramdan bayrama görüşen bir kuzenlik söz konusu o yüzden ben hiç bir kuzenin akraba-arkadaşlığını tadmadım hayatımda. Zaten kuzenlerimin nerdeyse tamamı benden yaşça bayağı küçüktür. Bir iki tanesi büyük, onlarlada yakın değildim dediğim gibi. Peki ben yarı yıl tatilinde neredeydim... Kardeşimin yanındaydım. Ali. Birlikte büyümüştük bu bin ile. Annesini annem gibi severim, kendiside kan bağı olan bir kardeşten farksızdır benim için. Eğer şanslıysanız, hayat bazen size böyle bir arkadaş nasip eder. Ali ile arkadaşlığımız dışarda gördüğüm sadece birlikte zaman geçiren bebelerin arkadaşlığı gibi değildi. Biz birbirimizi sanki kardeşmişcesine saydık. Yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmez, yeri gelir birimizin parası olmayınca diğeri harçlığının yarısını verirdi ilk okul zamanlarında. Bir simidi ikiye bölüp aynı krem peynirden sürerek yiyen iki arkadaştık. Ali yi ben kardeşimden farklı bir yerde görmedim. O da saolsun farklı bir karşılık vermedi. Derler ki, ‘’sen askerlerini kendi can kardeşin gibi gör, onlar seni cehennemin en derin köşelerine kadar takip ederler.’’ Ali benim can dostumdu. Kardeşim. ikimiz, dünyaya karşı idi. Her ne kadar Ali ile yıllardır arkadaşlık sürdürsekte, birlikte bir beleya karışmamıştık. Daha doğrusu karışamadık :D durum senelerdir kaşınıyordu zaten, sonunda patladı. Yarı yıl tatilinde olanlar torunlarımıza anlatıcak bir malzeme kadar değerliydi. Peki biz ne belaya karşırız lan? Tabiki kavga aq :D ne olucak sanki. Tabi klagib bir durum. Yani...
    ···
  6. 31.
    +1
    Tatilin ilk günü. Evdeyim, uyuyorum. Önceki gece sabaha karşı uyumuştum, Cansu ile bayağı bir konuşmuştuk. Sabahladık, ne yazık ki sabaha karşı yine krizleri başlamıştı, o sırada normal olarak ne telefonda konuşabiliyor nede mesaj atabiliyor. Şunu söyleyim beyler, sürekli olan bir şey olsa bile ben buna hiç alışamadım. Her seferinde aklım çıkıyordu. Ama bunu ona sürekli yansıtmak istemiyordum, sonuçta bir yerden sonra sıkardı çünkü kendisi bile alışmış duruma, benim fazla bir tepkim onu sıkardı hemde bunaltırdı. Ama tabiki hiç bir tepki vermekte bir çözüm değil. Sürekli olan bir olay için meraklanma konusunda sıkmak ile ilgisiz kalmak arasında çok ince bir çizgi vardır. Ben bu çizgi üzerinde durmaya çalıştım hep. Ne ilgisiz kaldım, ne de merakımdan dolayı bunalttım. Fazla ince düşünmek benim olayım zaten. Bir erkek bunları düşünmelidir. Cansu nun bu konuda ki bir sözü ise bu düşüncemi desteklemişti: ‘’ince düşünmek hem bir erdemdir hemde erkeğin sorumluluğudur. Yapabilen hem iyi bir sevgili olur hemde adam gibi adamdır’’.
    ···
  7. 32.
    +1
    Cansudan mesaj beklerden, sabaha karşı uyuya kaldım. Gözlerin filan nasıl ağrıyordu anlatamam. Sırf o ekrana bakıyorum diye zaten gözlerim bozuldu aq eminim. Cansuyu beklemek yüzünden bozuldu. Ama olsun. Gözlerimde feda ona. Bende uyuya kaldım işte, sabah annemin kahvaltı için çağırdığını hatırlar gibiyim, ama tabiki kıçımı kıpırdatmamışımdır aq. şansım olsa kış uykusuna yatardım oracıkta. Gözlerim bir ara açıldı, saat 2 olsa gerek. Ama hala uykum vardı, elim direk telefona gitti, telefonda yataktan yere düşmüş, parmaklarımın uçları ile tutmaya çalışıyorum telefonu, o kadar uykum var ki, bedenim hareket edemiyordu. Angus gibi yavaş yavaş inleme başlamadım, telefona ulaşamıyorum çünkü. Koduğumun teefona uzağa düşmüş.
    ‘’ıııııııııııhhhh’’... ulaşmaya çalışıyorum hala.
    ‘’ıııııuuhhhhh’’... ağzımdan salyalar akmış aq uyurken. Dilimi ağzıma soktum.
    ‘’hışıp!’’.
    O halimi gözleriniz kapalı görseniz kesin birisi isteksiz bir ineği gibiyor sanırdınız.
    Yarı felçli vücuduma keskin bir emir verip yavaşça ileri doğru hareket etmek için hazırlandım. Ama beyler bunların her biri çok yavaş oluyor. O kadar uykum var aq. dedim ya, kış uykusuna yatabilirdim.
    ‘’hıgh!!’’... sinir sistemim sabahtan beri tamamen kendini kapatmış, gelen bu komutu biraz fazla abartmış olacak ki fazla kaydım ve yatakdan düştüm. Suratım yere yağıştı, vücudumun yarısı hala yatakta, suratım yeri yalıyor, bir elim yataktan tutunuyor diğer elim yerlerde telefonu arıyor. Suratım yerle birleşince yerini şaşırdım tabi. Elim sonunda telefonu buldu. Cansudan mesaj geldiğini gördüm.
    ‘’ıhhhhhhggg’’... bir nefes verince vücudumun geri kalanıda dağdan düşen kaya gibi aşağı indi. Biraz doğruldum, mesaja baktım.
    ‘’canım, iyiyim. Krizler birbirini yakaladı. Sonra bayılmışım, gözlerimi hastanede açtım. Yarım saat önce filan kendime geldim. Aklımdaydın sürekli ama annem bir şeyler yedirmeye çalıştığı için yazamadım . Merak etme, iyiyim. Gelmene gerek yok bu arada. Bir saate kadar çıkıcakmışız. Şimdiden söyleryim dedim canım . Sonra annemle sohbetiniz bitmiyor... burda bekleyen ben oluyorum :D’’
    Yine gözlerimden bir kaç yaş süzüldü yanaklarıma. Alışamıyordum. Olmuyordu. Siz söyleyin hadi. Saçının bir teline zarar gelsin istemediğiniz meleğiniz hastanelerde. Yine kolunda bir serum, suratında oksijen maskesi, yüzü soluk, gözleri yorgun, halsiz. Kabullenemiyordum ellerimden bir şey gelmeyişini. Canım lazım olsa canımı verirdim onun için, asla tereddüt etmezdim. Ama onuda yapamıyordum. Ciğerlerimi alın lan doktorlar? Verin ona? Olmaz mı? Olmaz... Ameliyatı kaldıramaz... O kadar büyük bir ameliyat mümkün bile olamaz. Neden lan? O kadar okuyorsunuz, neden yapamıyorsunuz? Bir yolunu bulun benim meleğim can çekişmesin daha fazla. Neden yapamıyorsunuz?
    Tümünü Göster
    ···
  8. 33.
    0
    yarın devam etmek üzere...
    ···
  9. 34.
    0
    lan bekletme sabahlıyacam at hepsini :D
    ···
  10. 35.
    0
    Dün giremedim lan beyler.. Ama yazdım.. Büyük bir part geliyor. 8 part büyüklüğünde..
    ···
  11. 36.
    0
    neredesin amk
    ···
    1. 1.
      0
      panpa hikayenin sonunu değiştirecek şeyler oldu. kendime gelmem biraz zaman aldı.. geldim, şimdi partları atıyorum
      ···
  12. 37.
    +1
    Ben gözlerim yaşlı, yataktan düşmüş, saçı başı mal gibi, başında bir ağrı ile yine ve yine ne kadar kırılgan, ne kadar aciz, ne kadar çaresiz bir yaşam sürdüğümü gördüm. Yoktu, bir yolu yoktu bunun. Benim lanetimdi bu. Ben bu acılı aşka mahkum edilmiş bir kalbi taşıyordum. Yükü fazla gelsede aşkımı içinden alıp atamıyordum. Atmak istemiyordum. Sayısız aylarca süren o kadar stres, can sıkıntısı, moral bozukluğu bu aşka ve bağlılığa zarar veremiyordu. Bazen gözlerim kapalı bir şekilde içinden geçirirdim, ‘’neden ben? Aşk güzel, melek güzel de neden böylesi? Şükretmeli miyim? Dinliyorsan söylesen bi allahım? Ordaysan bir söylesen? Benim kalbimi, hislerimi, aklımı verdin bir başkasına. Başkasına belimi bağladında iyi hoş da neden böylesi? Neden böyle bir acıyıda beraberinde verdin? Bir çare, bir yol göster. Kendi acımı dindirmek için değil, onun acısına son ver. Kurtar onu. Yalvarırım.’’
    Bir mesaj attım, yine cizigiyi aşmadan merak ettiğimi dile getirdim. Eve gidince haber vermesini istedim, gidip bir görmem lazımdı kendi gözlerimle, güzel gözleri yine parıldıyor muydu görmem gerekiyordu. Haber verdim. Mutlu oldu haliyle, gel evdeyim diyerek mesaj attı. Ondan sonra cevap vermedim. Malum, hala ayı modundayım. Yatağa tekrar çıktım. Uyudum direk...
    ...
    ...
    ...
    Uyurken öldü aq...

    Saat 5 sularında, koridordan bir sesler geliyor. Ben hala uyuyorum ama bazen öyle bir uyku evresine geçersinizde aslında dışarda olanlarıda duyarsınız ya. Aynen öyle. Koridordan sesler geliyor. Diğer tarafa döndüm, kafayı yastığa iyice soktum. Bir kaç saniye sonra içeri bir şey girdi. Evet bir şey. insan olmadığını biliyorum. Belli...
    ‘’BAM!!!’’, kapı öyle bir açılmış ki, ittiği hava yüzünden ‘’hışşşş’’ diye ses duydum..
    ...

    Bir şey koşuyordu kapının orda, bana doğru yaklaşıyor. Ama bayağı hızlı geliyor. Depar atmış gibi...
    Topukları zemini dövüyor.
    ‘’dık!... Dık!... Dık... !!!’’
    O kadar gürültüye bende tepki verdim. O tarafa bakmak için başımı çevirmeye başladım.
    Ağır çekim bir film başladı oracıkta. ‘’Hooooooo hoooooo hooooo, huuuu huuuu huuuu’’ Ali nin ağzı kulaklarında bana doğru geldiğini gördüm. Ağır çekim hala... 80 kiloluk bir adam. Uzun boylu. Koşuyor.. ‘’hooooooo hooooo huuuuuuuu... ’’ savaşçıların olduğu bir filmde olan o kahramanlık sahnelerindeki arka plan sesi çalıyor kulaklarımda. Kahramanın ölümü yaklaştığında çalan bir tını. ‘’huuuuu huuuuu huuu... ’’ Ali koşuyordu. Sorun? Bana doğru.
    Tümünü Göster
    ···
  13. 38.
    +1
    Şimdi burda bir duralım.. Şurda iki saniye duralım. 80 kiloluk bir adam eğer yaklaşık 7 km/h ile koşarsa momentumunun ne olucağını düşünün. O kütle bana doğru geliyor.
    Yüz ifadem bu sahnede değişti. Hem korkunun hemde şaşırmanın verdiği bir surat aldım o anda.
    ‘’hayır hayır hayır, ali hayır. No no no.. hayıııırrr ıhıhıhııh... ühühühüh, yolunu değiştir. Gözünü seviyim yolunu değiştir. Lan züt yolunu değiştir. Yön değiştir. Hayır! Ali! Aliiiiiiii! Laaaan!!’’ düşüncemi yansıtan bir yüz ifadesi almış olmam gerek ki Ali kahkaha atmaya başladı, hala ağır çekimdeyiz tabi... ‘’Ha.. Ha.. ha... ’’. adamın içine şeytan kaçmış, birazdan yapmayı umduğu şeyden zevk alıyordu.
    Son bir metre...
    Fon müziği iyice yükselir. Tüyleriniz diken diken olur. Kahraman burda ölecektir.
    ‘’HOOOOO! Hoooooo! Huuuuuuu!’’
    Sessizlik...
    Şarkı susar. Sahne ağır çekim. Ali havalanır. Ali uçar. Yatağa bir yada iki metre kala yerde ki inek, kanatlanır. Güdümlü bir füze gibi bana doğru uçmaktadır. Yapabiliceğim hiç bir şey yoktu. Gözlerimi kıstım. Yatakta olduğum için yorganımı sıktım ellerimle.
    Çarpışma...
    ...
    ...
    ...
    ‘’NASA nın açıkladığına göre Jüpiter, güneş ile çarpışmış... ’’
    :D aq :D
    ···
  14. 39.
    0
    ‘’hıııııııııı... ööööhöhöhöhöh’’... Camış üstüme öyle bir düştü ki nefesim kesildi aq. Ali’ye o saniyede sövdüm. Sesli sövdüm. içerden babam,’’yavaaaaaş’’ diye seslendi aq. Ali zütü parçalanacak şekilde gülüyor. Ben kendime gelmeye çalışıyorum. Filmin sonu... Kahraman öldü. Kötü kazandı. Nokta.
    Ali gülmekten altına işeyecekti ki tuvalete koşarak gitti. Bende zaten uyku diye bir şey kalmadığı için çıktım yatakdan. Aynaya baktım, kıpkırmızı olmuşum aq. bende ali nin arkasından gittim. Bu çıktı, bende elimi yüzümü yıkadım. odaya gittim. Yine pcye geçmiş, karıştıryor. Elimde havlu, yüzümü kuruluyorum, ‘’hala bıkmadın mı şu mesajları okumaktan aq’’ (facedeki mesajları bahsediyorum) dedim. Yavşak dedi ki, ‘’ne mesajı aq, ferre açıyorum bir sürü, baban yakalasında madara ol aq’’... elimdeki havluyu boğazına doladım, gibtim ebesini :D orda 5 dakika kadar boğuştuk, gülüşüp bağırıyoruz. ikimizde kıpkırmızı olunca yatağa oturduk, soluklandık.
    +‘’Ne oldu la, bu saatte ne iş?’’
    -‘’tatil değil mi olum, sizde kalmaya geldim iki gün. Sonra bize geçiyoruz’’
    +’’aq sen planı bensiz yapmışsın, bir haber versen? Geliceğini haber ver bari de bağırsaklarım çıkmasın aq’’
    -‘’ne haber vericem la sana aq, adam mısın la sen :D.. seyit amcayı aradım sordum kanka, müsait misiniz diye o da sana her zaman musait burası oğlum, gel hadi dedi’’ dedi.
    +’’tabi musait aq, iyi yapmışsın kanka. Gider eğleniriz ne güzel :D iyi yapmışsın valla. Yoksa zaten ben size gelirdim aq. evde napıcam tek başıma. Babamla güreşirdim en son :D yalnız kanka, bir saate filan bir Cansunun yanına gidicem. Sabah hastanedeymiş, bir göreyim yüzünü. haber vermiştim ona mesajla..’’
    -’’tabi kanka, iyi olur, bende bir göreyim hanımefendiyi, halini hatırını sorarım. Olum sen çok şanslısın aq, şu kızın seni sevdiği kadar bir kız beni sevse kafayı yerim mutluluktan herhalde. Yat kalk şükret..’’ dedi
    Sessizce ‘’şükür mü ediyim, üzüleyim mi bilemiyorum’’ diye mırıldandım.
    -‘’o ne demek aq ne diyon sen?’’
    +’’anlatırım kanka akşam. Nargileye gidelim bu akşam, bizim cafeye gideriz. Laflayalım az.’’
    -‘’tamamdır körükcüğüm, hallederiz.’’ Dedi.

    Gittik akşam yemeği yedik bizimkilerle. Annem yine döktürmüş yemekleri. Ali geldi ya... aq bana yapmaz ali ye yapar. Ey anacım onu daha mı çok seviyorsun.. :D
    Ali karneyi sordu, gösterdim, iyi idare eder dedi aq. lan züt seninki nasıl sanki diye sorunca söyledi notları. Benden biraz daha iyi almış. gibtiri çektim tabi :D züt bebe çalışıyor ya. Benimkide kötü değil aq, 87 ile bitirdim o dönemi ama bu mal hava atıyor kendininkiyle. O karneni sana sokacağum...
    Tümünü Göster
    ···
  15. 40.
    0
    Akşam saat 9 a kadar oyun oynadık pc lerden. Bende bir masa üstü vardı birde laptop. Sırf bunun için aldırmıştım babama, bir arkadaşım gelince oynarız diye. Ama ikisinide kullanıyordum. Laptop u daha çok yazışmak için, ders için, masa üstüde geri kalan bütün işler içim. Ferre dahil :D Bir Dota attık. Aldı yerlere vurdu beni Ali. Oynayamıyorum bu oyunu aq. bu oyunu oynyamıyorum, napıyım?
    Sonra CS geçtik, online oynadık, Ali ile server ın dıbına koyduk, saat 6 buçukta CS e başladık, 9 a kadar aq. Almadığımız adam kalmadı. iyi oynuyorum övünmek gibi olmasında... Ali ile de teke tek attık o akşam, kafasına verdim tabi :D ‘’Double kill!-Triple Kill!’’ :D
    Neyse sonunda bu kurtlandı;
    -‘’Kanka kalk hadi gidelim, senin bi sıkıntın var, anlat merak ettim’’
    +’’iyi bari hadi. Dur Serkan abiyi arayalımda nargileleri ayarlasın, gider gitmez çökeriz :D’’
    Serkan abi bizim kafeyi işleten fena karizma birisiydi :D yakışıklı değildi ama karizmaydı. Bilirsiniz o tipleri... onu aradım, ‘’abi biz ali ile geliyoruz, bir elmalı bir coppucino lu ayarlar mısın bize? Birde geçen seferden kalan viskiyi alırız’’
    ‘’tamamdır koçum, hadi bekliyorum. Sizin masada boş bu gün, şanslısınız.’’
    Teşekkür edip kapattım. Bizim kafe, aslında pub aq. içinde bar var. iki senedir düzenli olarak gittiğim bir yer. Nezih bir yer. Özellikle derbiler filan olduğunda tıklım tıklım oluyor. Hemen karşı çaprazda da bir pub daha var. Normalde öyle bir durumda kavga olurdu belki ama mekanlar farklı :D karşı pub beşiktaş mekanı, bizim pub fenerli. Derbilerde bizim mekan sarı lacivert e bürünür, karşı taraf siyah beyaz. Tabi kırk yılda bir oluyor derbilerde ama yinede olduğunda kaçırılmayacak bir sahne. Kavgadan bahsetmiyorum, kavga çıktığını görmedim zaten, güzelliği tezaruatta. Bir taraf beşiktaş diye haykırır bir taraf fener diye. Güzel bir anı olur herkese. Bense tabiki fenerliyim. Dıbına koyarız... dağılın.
    ···
  16. 41.
    +1
    Ali ile bizim mekana yürüyerek geldik... bizim sokağın aşağısı aq :D 100 metre var yada yoktur. Mekan ın dış kısmı camekanlı, üstü açılıp kapanan bir şekilde dizany edilmişti. Kışın her şey kapanır, dış kısım sıcak tutulur, yazınsa üstü açılırdı. Ama en güzel hali kışın alırdı. Camlar hafif buğlu olur, camekanların üstüne konmuş, mavi mor arası neonlar yanar bir kenarda, diğer kenarda sarı neon yanar, tavandaki fenerbahçe amblemi aydınlanırdı. Mükemmel bir dizayn olduğunu söylemeliyim. içeride havalandırma iyidi, 30 kişi nargileyi aynı anda içse bile sanırım bir tak olmaz. Kapıdan içeri girdiğinizde, camekanlı bölüm karşınızda olur. Her yer masa dolu tabiki. Masalar kapalı kahverengi ahşaptan, sandalyeler ise ona uyumlu stili uygun gibiydi. Sandalyelerin üstüne klagib şekilde ince minderler bağlanmıştı. Klagib ama class duruyorlardı. Kapıdan sonra dümdüz yaklaşık 10 mertre kadar yürüyünce bir kolon vardı, binanın kolonu, onu gizlemek için kasayı oraya koymuşlar. Kolonda 50 cm kalınlığında. Önüne altı kapalı dirsek hizanıza gelecek yükseklikte altı ahşap üstü mermerimsi bir kasa koymuşlar. Yukardan başınızı aşağı doğru sarkıtınca iki metre karelik bir alan görürsünüz. Burda yine mermer tabakanın hemen altında bir masa devam eder birleşk olarak, orda bilgisyar vardı, müzik ve benzeri şeyler burdan seçilip oynatılıyordu, bilgisyar sağda, kasa, fatura kesen makinalar filanda sol tarafta idi. Kasiyer aslında bayağı rahat eder orda. Çünkü sandalyeye oturunca adamın sadece kafası gözüküyordu aq. ne yapsa bir tak göremezsiniz. Ama tepesinde bir kamera vardı gğvenlik amacıyla. Malum, dibinde servet yatıyor. Bu serveti koruyan birde tüfek vardı orda. Bildiğiniz aq iki namlulu bir tüfek. Şu rus filmlerinde çok görürsünüz. O tüfekte pc nin olduğu masanın altında bir tutacağa tutturulmuş, bir şey olursa kasiyer sadece elini uzatsa yeter. Çoğunlukla tüfek dolu değilmiş serkan abinin dediğine göre. Cephane varmış kasanın içindeki küçük bir kutuda ancak doldurup koymak tehlikeli olur diye koymamışlar. Her neyse, kasanın yaslı olduğu koloda kocaman bir neonlu cam bulunuyordu. 50 cm ye 1.5 metre kadar olsa gerek. içinde lazerle kafenin ismi yazılmış diklemesine. Neonda vurunca süper gözüküyordu. Ama bu sefer neon kırmızı. Bu mekan ne gariptir dıştan içeriye doğru loşlaşıyor :D kapalı renkler hakim oluyordu. Kasanın solundan yada sağından devam ederseniz bir yine ön camekanlı kısım büyüklüğünde bir kısıma çıkıyorsunuz. Burda sandalye yok. Burda şu restoranlarda gördüğünüz köşe masaları dolu. Sandalye yok, yumuşak minderli yüksek sırtlıklı, kalın masalı ‘’boot’’ lar var. Köşelerdekiler kıvrımlı, diğerleri düz olmak üzere yaklaşık 10 masa mevcuttu. Masalar büyük olduğu için fazla yoktu. Bir boot a 6 kişi oturursunuz rahat. Köşedekiler 4 kişilik ama. Daha küçük onlar. Kasadan sonra tam o kolonun hizasından yine bir 10 metre daha devam ederseniz, alt kata doğru bir merdiven vardı. Pub zaten giriş kat, bir aşağısı normalde bodrum olur apartmanlarda ama aşağısıda yine camekanlı bölüm genişliğinde bir yerdi. Burası daha farklı bir kısım. Bu bölümün kendi barı, iki bilardo masası, iki karşılık duvarda dart tahtaları, uzun ince belli masalar ve şu otantik uzun ince belli sandalyelerden vardı. Sandalye değilde ne deniyorsa onlara artık aq. hani şu oturmak için önce parmak ucuna kalkmak zorunda kaldıklarınızdan. Bu bölüm mekanın kalanında acayip ayrıydı. Burası değişik bir şey. Buranın tavanı yüksekti ve bir şeyle doldurmak istemişler. Belki japonyada görmüşsünüzdür, sokakların üstünü bazen şemsiyelerle kapatırlar. Sokağın yaklaşık 10 metre üstündeki iplere şemsiye dizerler. Bildiğimiz şemsiye, ama renkli olanlardan. Her biri farklı renk. Tavanı onlarla doldurmuşlar, ama onlar ile tavan arasına ışıklandırma koyulmuş. Renk değiştirebilenlerde. Duvarlar kırmızı siyah desenlere boyanmıştı. Loş bir ışık vardı her zaman. Tuvaletlerde bir köşede olsa gerek. Tam hatırlayamadım şimdi. Biz camekanlı kısım kesmiyordu beyler. Alt taraf fazla coşkun, biz orta kısma geçtik. Serkan abi buraya ‘’rıhtım’’ derdi. Nedenini bilmiyorum aq :D benim masam ise sol köşedeki idi. Sol köşedeki boot un farklı olması masasının rengi yüzünden beyler. Her köşedeki masalar pembe kırmızı arası acayip bir renkteydi. Nerden bulmuşlarsa o rengi.. ama garip bir havası vardı. Bu iki köşedeki bu iki masaları farklı klan üstündeki işlenmiş şey. Her ikisinde farklı iki hikaye bildiğiniz masaların üstüne elle işlenmiş. Üstünede bir cam konuşmuş ki zamanlar aşınmasınlar. iki hikayede birbirinden güzeldi. ikisinide okumuştum. Ama okurken masanın etrafında filan dönmeniz gerekiyor :D masada büyük zaten mk. Okumak bir saat filan sürer her birisi için. Şimdi anlatamıycam hikayeleri, zaten uzunlar. Ama bilidğimiz aşk hikayesi işte aq. klagib... soldaki masayı daha özel yapan şey ise sadece Cansu ile geldiğimizde sol tarafı seçmiş olmamız. Tesadüfen sol işte. Neyse.
    Ali ile girdik mekana. Serkan abi ‘’rıhtım’’a bağlı bir oda var, ofisi, ordaymış, kasiyer abiden sorduk. Gittik içerde iki dakika oturduk, ne yapıyonuz, ne ediyonuz falan filan. Sonra biz masaya geçiyoruz dedik, ‘’tamam koçum, bir ara uğrarım yanınıza, işim var biraz şimdi’’ dedi. Tamamdır abi deyip geçtik masaya. iki dakikaya kalmadan nargileler geldi. Ben coppucinoluya çöktüm hemen. Başka bir şey içmem. Ali de zaten elmalı sever. Bizim viski şişesinide getirdiler, Jack vardı bir tane. Yarısı hala doluydu. Kocaman bir buz topunu bardağa koydu garson, içinde binbir tur attı buz, iki bardağada koydu, viskileri biz hallederiz abi saol dedik. Garson gitti sonra. Ben çeyreğinden biraz daha fazla doldurarak içerim hep. Ali yede aynını koydum. Benim nargile ve viski ile ilgili bir takıntım vardı beyler. ‘’Nargileye üç kadeh sığdırmak’’... Nargile bitene kadar sadece üç kadeh içerim. Son kadehide nargile ile birlikte bitiririm. Ondan sonrada başka viski içmem. Nargilesizde viski içmem. Nargileyide viskisiz. Uzun zamandır bu şekilde devam etmiştir. Halada öyle. Ömürlük bir takıntı sanırım. Ama zevk alıyorum beyler. Nedensiz.. daha fazla içmeyişimde kendimi terbiye etmemdir. Canım çekiyor tabi ama takunu çıkarmak istemeyişimde. Nefsime yenik düşmemek için. Terbiye etmek için. daha fazla içersem eğer taku çıkıcak, sarhoş olucam. Sarhoş olmayıda hiç sevmem. Aq binler sarhoş olmayın lan. Kontrolü kaybetmek nedir aq. mal mısınız. Tadında bırakın. Bende öyle yapıyorum. ‘’Tadında’’ bırakıyorum. Mayhoş olan o kafayı seviyorum. Sarhoş kafadan nefret ederim. Neyse. Ali ile ilk 5 dakika bir şey konuşmadık. Nargileleri açtık iyice. Oooohhhh... tad budur işte... gevşedim anında... seviyorum şu meleti..
    Tümünü Göster
    ···
  17. 42.
    0
    Asıl konunun açılma vakti geldi. Kanka canım acıyor, bu kız can çekişiyor, elimden bir şey gelmiyor. Sadece acı çekiyorum. Onunla birlikte acı çekiyorum dedim. Daha önce yazdıklarımı aynen söylemiştim ona. Dikaktle dinledi, nargilesini bile içmedi. Benim anlatmam 5 dakika sürdü. Sonunda gözlerim doldu yine. Yine aynı acı dolmuştu içime. Yoruyordu bu ilişki beniuzun zaman olmuştu, ama yoruyordu. Bana güç vericek kelimeler ise yine kardeşimin ağzından çıkacaktı.
    ‘’Kardeşim, Bana ,‘’bir erkeğin bu dünyadaki en büyük emeli kadınını mutlu etmektir’’ diyen sendin. Şu kalbin böyle bir aşk ile dolmuşken sakın bırakma. Elinden bir şey gelmez düşünüyorsun. Yanlış düşünüyorsun. Evet canını veremezsin, ama aşkını, mutluluğunu verebilirsin. Ama her şeyden öte umut verebilirsin. Evet o kızın hayatı uzun olmayacak, bizim gördüğümüz kadar şey görme şansı olmayacak, bunu ikimizde biliyoruz ama sen en azından ona bu elinde olan zamanda sonsuzluğu ver. Aşkın sonsuzunu, mutluluğun en büyüğünü, sevginin kralını ver. Kraliçen et onu, başına bir taç koy. Kadın gibi hissettir. Küçük kadın yap onu. O zaten seni son saniyesine kadar sevicek, diğer taraf varsa ordada sevmeye devam edecektir. Şu kız belki o sayılı kızlardan olabilir. Bir kez aşık olan. Ne kadar nadir rastlanan bir şey olduğunu düşün. Piyangodan daha zor bir şey bu lan. Bu da senin başına kondu. Ver telefonunu. Aq. ahamda fotosu burda. Bak şu kıza. Bak aq. bu kızın sana ihtiyacı var, bu kızın umuda ihtiyacı var. Yaşadığı sürece en iyisini hak eden birisine aksini veremezsin. Bu kıza olmaz. Kanka ne yap et, en iyisini ver. Başka bir şeyin önemi yok aq. sende seviyorsun biliyorum. Halinden belli aq. ama çıkmaza düşme. Sen şükredeceksin. O kızın yanında olacaksın. Bunu yap, o seni her yere takip eder. Hak edene hak ettiğini verirsin. Kız sevgiyi, aşkı, mutluluğu hak ediyor. Vericeksin. Zaten aga, büyük ihtimalle o kızı pgibolojik olarak hayata bağlayan tek şey sensin. Başka bir şey seçenek görmüyorum ben. Sen çıksan hayatından o kız tutunamaz daha fazla. Yerle bir olur. Onun için son o dur yani. Birisi için son olmak bile ayrı bir şey aq. sorumluluğu çok fazla. Ama sen bu sorumluluğu alacaksın.’’ Dedi.
    Dedikleri daha uzunduda ben hatırladığım kısmını yazdım. Bu konuşma aklımdan çıkmaz zaten aq. bana yol gösteren bu konuşma olmuştu.
    Yine yola koydu beni ali. Bir sonu olacaksa bile, o zamana kadar ben elimden geleni yapacağım. Kısıtlı zamanda sonsuzu vericem. Hak ettiği budur.
    Sonra bir süre nargilelere asıldık. Masanın üstüne üflemeler filan yaptık. Klagib. Sonra telefon çaldı... saat 10 civarı. Cansu arıyor. Açtım.

    -‘’Nerdesin?’’
    +’’Ali ile bizim kafedeyiz. bir hal hatır sorsaydın önce? Bir sorun mu var?’’
    -‘’Var Kuki! Yanıma gelicektin? Satıldım resmen.’’
    Hassss... çok ayıp oldu aq dedim içim. Ali de anladı tabi aq. vay aq senin ya nasıl unuttun mal diyor sessizce.
    -‘’Kuzum vallaha ne desen halısın. Satmadım gerçi de Ali ile lafa daldık, unuttum ya. Özür dilerim cidden.’’
    Sessizli oldu bir süre...
    ...
    ...
    ...
    -‘’canım?’’
    +’’Gel al beni. Annem gelsin alsın seni, bağırıp durma evde dedi. Birlikte kafeye geçeriz.’’ Evde niye bağırıyosun ki aq?... töbe töbe...
    -‘’canım nargile kurmuş masalar, buraya gelemezsin’’
    +’’Kuki. Kalk yerinden, GEL, BENi, AL.’’
    Emir verdi resmen aq. bildiğin üstüne basarak. Normalde ezdirmem kendimi aq. benimde bir ağırlığım var ama bu sefer taka basan ben olduğum için hiç bir şey diycek yüzüm yok. Normalde sorun olmazdı ama gelicem dedim üstüne basarak. O da bir sözdür sonuçta. Ben sözümden dönende birisi değilimdir, Cansu de bunu dildiği içim bana kızıyordu. Haklı aq. kız haklı bir yerde...
    -‘’tamam geliyorum, 10 dakikaya orda olurum.’’
    Suratıma kapattı telefonu aq.
    Ali ye söyledim.
    ‘’taku yedin aga. Kız haklı. Git al. Buraya getirme ama, kesin krizlere girer direk. Bu akşam herkes doluşmuş, fena burası. Siz halledin sorununuzu dışarda. Bitince beni ara, geliyim yanınıza, sonra bakarız napacaksak.’’
    Nargile yarım kaldı... ikinci kadehdeydim. Kadehi fondip yaptım, şişeyide bir tepeme diktim, aynı miktarda içemeye çalıştım, üstünede nargileye asıldım, daha dumanı çıkmadan fırladım dışarı, yolda hızlı hızlı yürürken hala ağzımdan dumanlar çıkıyordu aq. Ali de bana arkadan gülüyor mal mal :D
    Tümünü Göster
    ···
  18. 43.
    +1
    içim nasıl yandı aq. üstünden bir kaç saniye geçince fark ettim. Bir fondip bir de şişe yemek borusu bırakmadı aq. ama tadı hala güzel. Dudaklarımı yaladım, montun koluna sildim gibko gibi. Sevmem ağzımı böyle temizlemeyi ama yanımda peçete filan yok. Naapalım. Şimdi birde kızı öpersek viskili viskili öpmeyelim. Yürüdüm hızlı adımlarla. Evinin önüne geldim. Aradım.
    +’’madmazel, hazır olduğunuzda lütfedersiniz’’ dedim.
    -‘’hı hı’’
    Çat.. yüzüme kapandı. Biraz abartmaya başlamıştı açıkcası. Ne bu tavırlar yani.. bende sinirlendim ister istemez. Gel aşağı bir sorucam sana diye içimden geçirdim.
    Aşağı indi 10 dakika kadar sonra. Biraz afalladım. Dar paça kot, güzel bir beyaz spor tarzı ayakkabısı vardı, onu giymiş, üstünde havalı bir beyaz mont tarzı bir şey. Kız güzel aq. ama nereye gidiyoruz sanki, neye bu kadar süslendi ki şimdi bu dedim. Saçlarıda düzleştirmiş birde. Kalbimden vurdu direk. ÇAT!!
    Bahçe kapısından geçti, bana doğru yürüdü. Kadırımda bekliyorum, iki elim dışarda, soğuktan donuyor ellerim aq. bende deri eldiven giyerim kışın. Siyah. Üstümdede montum siyah. Buna mont mu deniyordu aq. hatırlayamadım. ( beyler bu kelime hatalarının nedenini hikaye sonunda anlayacaksınız. Spoiler vermek istemiyorum) benimde altımda kapalı renk bir kot. Onun altındada şu mavi polo ayakkabılardan var. Yine havalıyız aq :D
    O da kaldırımda karşımda bana doğru yürümeye başladı. Eldivenleri çıkardım, montun cebine sıkıştırdım. Ellerim direk dondu aq. hava nasıl soğuksa. Yarı yıl tatilide sıcak olsa ne güzel olurdu.. neyse. Burnumda anında kızarmış sanırım. Önüme geldi, kaşları çatık.. bana bakıyor. Gözlerime direk ama. O bakışlar birer lazer ışını olsaydı, kafamı deler, arkadaki binalarıda delerdi... Biraz önce sinirliydim ama onu görünce anında yumuşadım. Bu durumdanda sinir oluyordum aq. adam gibi bir kızsam işte... yüzümde bir ifade olmaksızın ona baktım. Elleri montunun cebindeydi. Ellerini montundan çıkardı, öylece durmaya başladı. Burnunu çekti. gözlerini benden kaçırıp etrafa baktı, bir iç çekti, ‘’havada bayağı soğukmuş’’ dedi. Ellerinide yavaşça sallıyordu bu sırada. Bembeyazdı yine elleri. Saçları yine güzeldi. Gözleri parlıyordu. Ama kızgındı. Aramızda 2 metre kadar var. Bir adım attım.
    ...
    Bir adım geri gitti. Başımı hafif sağa doğru oynattım, gözlerimi kıstım hafifce. ‘’Ne yapıyorsun’’ demek istiyordum bu ifademle.
    ‘’Ben üşüdüm ya. Birisi ellerimi tutsa... ’’
    Bir adım attım hemen, bir adım geri çekildi yine.
    Anlamıştım ne yapmaya çalıştığını. Onu bekletmiştim. Benim için o kadar sülenmiş asında ama beklemişti. Ona kızmıştı. Birisi ellerimi tutsa demesi ise söz vermeyi ima ediyordu. Bir söz vardı ortada ama tutulmuyordu. isteğini belirtiyor ama sonra çayıyordu. Demek istediği buydu. Peki bir erkek ne yapardı? Aşkının peşinden koşar...
    Tümünü Göster
    ···
  19. 44.
    0
    Sinsi bir bakış attım ve bir anda dibine gittim. Hızlıca hareket ettim ki yine geri gitmesin diye. Birisi görse kesin dalga geçerdi bu durumdan ama sokakta kimseler yoktu. iyi.. madara olmayız en azından. Geri adım atmadı bu sefer. Bir şey bekliyordu. Tek bir kelime. Bir açıklama beklemiyordu. Yine ince düşünmemi istiyordu, o uzun bir açıklama yerine hepsini anlatan bir tek kelime duyup yine sevgilisine kavuşmak istiyordu. Fark etmiştim bunu bakışlarından.
    ‘’anladım..’’
    Yüzüne bir gülümseme geldi. Yavaşça ellerini belime sardı. Başını yavaşça boynuma gömdü. Bende sarmaladım onu. Özlemişim bu kızı. Onu anlamıştım o an. Saçları yine mükemmel kokuyordu, içime çektim bütün kokusunu. Şu dünyada nargilenin kokusundan daha çok sevdiğim tek şey bu kızın kokusuydu. Keşke her zaman böyle koksa ortalık...
    Başını geri çekti, çekerken yine yanaklarıma iki kere öpücük kondurdu. Bana bakıcağını sandım ama yanaklarımda dudaklarıma yaklaştı, nefesini yanağımdan dudaklarımda boylu boyunca hissettim. Gözleri kısıktı. Bense bekliyordum sadece. Öpsün.. sen öp beni. Sen sahiplen.. sen benim kadınımsan bende senin erkeğinim. Sen öp bu sefer.
    ‘’özlemişim’’ diyip dudakları dudaklarımla buluştu. Yine o pamuk dudaklar. Bal dudaklar. Benimkiler taş olsa gerek onunkiler yanında. Ne kadarda tutkulu öpüyordu. Lan bu kız nasıl bir kız... bir elimi yanağına koydum, bir elimde elini tuttum, sokağın ortasında yarım dakika kadar öpüştük. Sonra birden elimi sıkıca tuttu, resmen çekmeye başladı beni... bahçenin hemen sağındaki 5 arabalık park alanına yürüyordu. Işıkları kapalı idi park alanının o yüzden biraz karanlıktı. Arabaların arasından geçtik. Beni öne itti. Benim arkam binann duvarına dönük, oda önümde elleriyle itmeye başladı, iki adım sonra duvara kadar geldim. Beni hala itiyordu. Sırtım duvara çarptı. Canım acımadı tabi ama çarptı resmen. biraz geri gitti ve durdu bir kaç saniye. yarım metre önümdeyken birden hızlıca geldi, ellerini duvara koydu. Hatta vurdu diyebiliriz. iki elide başımın bir sağında bir solunda duvara tutunuyordu. Ne olduğunu anlayamadım o anda. Lan... hala kızgın olamaz bu.Hem bu hal ne? Biraz önce öpüşüyorduk aq. başını öne eğdi, sonra bana baktı. Bana birazdan diyecekleri sanırım beni şu hayatımda en çok etkileyen ilk 5 li sırasına girerdi..
    ···
  20. 45.
    0
    ‘’Seni istiyorum Kuki... ’’
    Nefesleri hızlıydı biraz bunu söylerken. Kriz filan değildi bu, basitçe heyecanlanmıştı. Yüzümde bir tebessüm belirdi. Gülümsedim. Ama masum bir gülümseme ile. Elimi beline zütürecektim ki bir eliyle elime vurucasına geri çektirdi. Yine elini aynı yere koydu. Duvara. Pozisyon biraz garipti açıkcası. O nedir öyle aq. kavgada böyle durursun nerdeyse. Şaşırmıştım.. bu neydi şimdi?
    ‘’Bana sahip olma hakkın olduğunu ben zaten biliyorum. Beni alıp yatağa zütürsen durmam.. pişmanda olmam. Senin olurum. Seninle olurum. Namusumu sana tereddütsüz veririm. Sana olan güvenim koşulsuz benim. Benim ruhumda ,vücudumda senindir ama şu da var... ’’
    Ne yalan söyleyim şaşırmıştım ama hiç belli etmedim.
    Durdu bir an. ‘’Evet?’’ dedim meraklı bir yüzle.
    ‘’Bende sana sahip olmalıyım. Sadece ama sadece benim olmalısın. Olmıycağını bilsem bile ben seninle yine yatarım. O yağata yine girerim Kuki. Ama sonra katil olurum. Benimle olacaksan bir başkası olamaz. Ben bu kırılgan hayatımı sana adayacaksam, senin KADININ olucaksam eğer Kuki, bir başkasına hayatında yer yok. Gözlerinde bir başkasına yer yok. Orda sadece ben var olmalıyım. Bilinç altında ben olmalıyım. Orayı ben alt üst etmeliyim... Anlıyor musun? Sadece duymak istiyorum. O sözlerin ağzından çıktığını duysam yeter. Ben sana güvenirim, şüphem yok. Asla... Ama söylediğini bilmem lazım Kuki.’’
    Dedi.
    Beyler gözlerim dolmasın diye kendimi kastım orda bayağı. Duygulandım aq. şu kızın dediklerine bak. Kendini bana sunuyordu. Her şeyini... tek istediğide zaten ortada olan bir şeydi. Bir başkası zaten yoktu.. olamazdı. Olmayacaktıda. O sadece duymak istemişti.
    Ellerimi yanaklarına zütürdüm, okşadım baş parmağımla yanaklarını.
    ‘’Şurdan birisi çıksa bana bir dilek hakkı verse, ne istersen alabilirsin derse ben yine seni isterim. Şu hayata yine gelsem, arar seni bulurum yine. Rüyalarımda bile seni görüyorum. Senin ismini sayıklıyorum hastalığımda. Bilinç altım alt üst değil ki. Orası tamamen sen olmuşsun. Ruhumun diğer yarısı sen oldun. Şu ‘’kırılgan’’ hayatını elimde olsa inan düzelitirim. Ben, eğer lazımsa canımı verecekken ,benden, senin olduğumu duymana gerek yok. Ruhum senindir. Aşkım senindir. Canımda senindir... ’’
    Elleriyle ağzını kapattı. Hıçkırmaya başlaşladı. Gözleri boşaldı resmen. ağlıyordu meleğim. Mutluluktan, minnetarlıktan ağlıyordu. Gözleri kızardı hemen. hem gülümsüyor, hem ağlıyor hemde bunu gizlemeye çalışıyordu. Tutamadım kendimi daha falza. Gözlerimden yaşlar süzüldü. Bunu görünce hemen başını sağa sola salladı. istemiyordu göz yaşlarımı. Hemen kendine gelmeye çalıştı. Göz yaşlarını sildi, burnunu çekti bir kaç kez, saçlarını düzeltti.
    ‘’Hayır. Ağlama. Tamam evet biliyorum ağlamıyosun. Biliyorum. Ama gözlerinde dolmasın. Ama benimde bunu istemeye hakkım yok. Evet tamam... ama bende ağlamıyorum bak. Evet evet. Burnumda aktı ya.. tamam...
    var ya.. lan çocuk. Eh be Kuki. Ne yaptın sen bana be bitanem. Bu kadar aşk var mıdır bilmiyordum bile. Resmen yaşattın bana. Yaşıyorum şuanda.. allahım teşekkür ederim. Çok teşekkür ederim. Evet biliyorum ömrüm uzun olmayacak ama en azından bana onu gönderdin. Sağlıklı ama onsuz bir hayatda olabilirdi ama istemezdim öylesini. Eğer ikiside aynı anda olmayacaksa ben Kuki yi istiyorum. Ve verdiğin için çok teşekkür ederim. Şükürler olsun... ’’
    son cümlelerini gökyüzüne bakarak söylemişti. Mest olmuştum. Samimiydi söylediklerinde. Beni sağlığına tercih mi ediyordu. Fazla değil miydi bu? Bu nasıl bir aşk be Cansu? Mantığım bile almasada mutluydum tabiki. Ama bu sözler... beyler sorumluluğu aşırı yüksekti ilişkinin... bu kız hayatını bana bağlamıştı. Anlayamazsınız nasıl bir şey olduğunu. Nerdeyse korkutucuydu. Bir gün gelecekti o gün... o gün... Yine aynı şeyi düşünecek miydi bu melek?
    Tümünü Göster
    ···