1. 51.
    -1
    Bir ara Ülker’e Salim Ağabeyden söz ettim, “Seninle tanışmamı sağlayan O. Ona borcumu nasıl ödeyeceğimi bilemiyorum?” dedim. “Öderiz. Ağzı sıkıysa, kolay; değilse hiç bulaşmayalım!” dedi. “Sıkıdır!” dedim. “O zaman ona bir kıyak yapalım. Yarın akşam çıkıp gelin, ama kalmak için!” dedi. Kısa zamanda planı yapmıştık. Ertesi gün Ülker’i aradım ve Cumartesi Salim Ağabey ile geleceğimizi söyledim. Ülker, genelevin kapanış saatine yakın gelmemizi söyledi. Salim Ağabey merakla sorular soruyordu, ama ben geçiştiriyordum. Cumartesi günü geç saatlerde gittik. Kapıda Bekçi saatin geçtiğini, elimizi çabuk tutmamız gerektiğini söyledi. Ülker bizi samimi karşıladı ve içeriye aldı. Bizi bekletmeden yemek salonuna aldı. içeride iki kadın daha vardı; yiyecek birşeyler hazırlıyorlardı. Ülker bizi tanıştırdıktan sonra oturmamızı söyledi ve izin istedi.
    ···
  2. 52.
    -1
    Salim Ağabey tedirgin duruyordu; benim de ondan kalır yanım yoktu aslında. Kısa süre sonra Ülker geldi, durumu fark etmişti, “Burası bizim dünyamız... ” dedi yanıma oturarak, “Yıl boyu bu odaların içinde gider geliriz; bizim ailemiz bunlar. Canan Ablanın kızı; Papatya. Çingenedir. Değil mi kız?” dedi. Sonra gelip Salim Ağabeyin yanına
    oturdu ve “Salim Abi, hangisi daha ciksi bunların?” diye sordu. Salim Ağabey biraz rahatlamış görünüyordu, “Biz Papatya ile tanışıyoruz!” dedi. Ülker, “Hadi be!” deyince, Papatya da, “Birkaç kez misafirim olmuştu!” dedi. Ülker, “Abi, Canan da gibilecek karıdır, ama onu es geçmekle hata yapıyorsun!” dedi. Canan ile Papatya birbirinin zıttı iki kadındı. Papatya uzun boylu, sarışın ve vücut hatları görmeye değerdi. Canan daha kısa boylu, iri göğüs ve kalçaları olan, beyaz tenli bir kadındı. Vardığımızdan kısa bir zaman sonra harika bir sofra hazırlanmıştı. Tam Salim Ağabeyin ağzına göreydi sofra; rakı, balık, salata ve meyve. Hep birlikte rakılarımızı yudumladık ve yemeye başladık. Sohbet sürekli olarak ciks, genelev ve kadınlar, erkeklerdi. Ülker kesinlikle ilişkimizden, dışarıda buluşmamızdan söz etmiyordu. Papatya bir ara, “Ebrucuğum, Mesut ile kısa zamanda dost oldunuz... Seni böyle sohbetlerde pek görmeye alışık değiliz. Nereden çıktı bu gece âlemi?” dedi Ülker’e. Ülker de, “Ara sıra biriyle yapacaksam, temiz ve genç olsun istedim; o nedenle Mesut bu gece burada!” dedi. Canan gülerek, “Çok inandırıcı! Bunun altında bir çapan oğlanı vardır; çıkar bir süre sonra!” dedi. Ülker de, “dıbını yırtarım senin! Daha altında buzağı aramayın kızım ya. Ne olacak ki? Geçen geldiğinde telefon numaramı verdim, aradı Çocuk. Bu akşam gelmeyecekti, zorla getirttim. Baksana şunun güzelliğine!” dedi ve boynuma sarılıp, yanağımdan öptü ve yüzümü okşadı. Kadınlar ve Salim Ağabey su gibi rakı içiyorlardı. Ben, bana konulan dubleyi yarıya bile getirmemiştim; Canan bunu alay konusu yapmak istedi. Canan’a, “Evet, yavaş içiyorum. Tedbiri elden bırakmamak için yapıyorum!” dedim. Ülker, “Kızım şu Çocuğu rahat bırak! Toy Çocuk görmüyor musun? Daha gibişmenin ‘S’sinden anlamıyor zaten. Amı görünce suyunu koyuveriyor zavallı. iki dakikalık erkek senin anlayacağın benim Kocam. Rahat bırak şunu!” dedi. Papatya, “Bu her şeyi açıklıyor. Bence Mesut’ta mal kaliteli ve iyi vuruyor!” dedi. Ben araya girdim ve “Kapatalım şu konuyu!” dedim. “Utandırdınız Çocuğu!” dedi Ülker. Canan, “Ya arkadaşlar, buraya içmeye mi geldiniz? Benim dışımda hepiniz önceden tanışıyorsunuz. Hadi şu sofrayı kaldıralım da yatalım. Sabaha çok kalmadı, bilesiniz!” diye çıkışt
    Tümünü Göster
    ···
  3. 53.
    -1
    Biraz sonra kadehler bitmiş, sofra toplanmıştı. Papatya’nın geceyi ilerletmeye gönlü pek yok gibi görünüyordu. Ülker bunu hissetmişti, “istemiyorsan gidebilirsin Papiciğim!” dedi. Papatya özür dileyip odadan ayrıldı. Ülker, “Olması gereken yaptı. Baştan katılması hataydı zaten!” dedi. Canan, “Ortamı merak etti huur!” dedi. Ülker, “Deme şu kıza öyle!” diye çıkıştı, sonra da, “gibtiret!” dedi yerinden kalkarak, “içiyorsanız koyacağım!” dedi. Salim ağabey, “Ben içerim!” dedi. Canan bardakları yeniden doldurdu ve geçip Salim Ağabeyin yanına oturdu. “Ebru bunu ilk kez yapıyor!” dedi Salim Ağabeyin kolunu okşayarak, “Buraya geleli yaklaşık bir yıl oluyor; ilk kez böyle bir gece yaşıyoruz. Geçmişte kaç kez teklif ettik, ama kabul etmemişti. Sence bu Mesut’ta ne var Salim?” dedi. “Valla ben de bilmiyorum!” dedi Salim Ağabey. Canan, “Lan sen de bir tak anlamıyorsun benim gibi! Anladığım kadarıyla Mesut bizim enişte olmuş görünüyor ya, hayırlısı!” dedi. Ülker yaklaşıp dudaklarıma bir öpücük kondurdu, “Bundan daha gencini, yakışıklısını mı bulacaksınız kızım bana?” dedi gülerek. Canan, “Tanrı muhabbetinizi artırsın, gözümüz yok Ebrucuğum!” dedi. Salim Ağabey, “Senin yok mu Mesut gibi bir yakışıklın Canan?” diye sordu. Ülker, “Onun kapıda Anası var Abi! Şahin gibi gözleri hep üzerinde oyluyor Canan’ın. Bakma sen bugün memlekete gitti de rahatız!” dedi. Salim Ağabey Canan’a, “Güzel kadınsın!” dedi. Canan ondan tarafa döndü ve yüzüne baktı. Elini pantolonunun üzerine koyup yarağını avuçlayıp sıktı. Sonra uzanıp dudaklarına öpücük kondurdu. “Rakılarımız içelim ve gidelim!” dedi yarağını avuçlayarak, “Bu tazeleri de yalnız bırakalım!” diye ekledi. Kıza bir zaman sonra odalarımıza çekilmiştik. Ülker yatağın çarşaflarını değiştirdi ve gözlerini bana dikti, “Ben bir bardak daha içeceğim, ister misin?” diye sordu. “Hayır.” dedim. Gitti ve bir bardak rakı ile bir muz alıp geri döndü. Ben soyunmuş yatağa uzanmıştım. Oturmadan rakıdan büyükçe bir yudum aldı ve muzdan ısırıp soyunmaya başladı. Kısa süre sonra o da çıplak şekilde yanıma uzanmıştı. Gözlerini tavana dikip durdu bir süre. Elimi uzatıp elinden tuttum. Elimi sıkıca kavradı ve bana döndü, “Sevişmek istiyor musun?” dedi. “Hiç fark etmez. Ben buraya geceyi birlikte geçirmeye geldim. Sevişmek aklımda bile yok!” dedim. Uzanıp dudaklarıma yapıştı. Ürkütmemeye çalışırcasına öpüyordu dudaklarımı. Elleri saçlarımda, okşuyor, öpüşürken gözlerini gözlerimden ayırmıyordu. Dakikalarca öpüştük. Dudaklarımız dans ediyordu. Öpücükler konduruyor, dudağımın birini ağzına alıp emerken diğerini bana veriyordu, ama kesinlikle ölçüyü kaçırmıyordu. Sonra yerinden kalktı, sehpanın üzerinde duran rakısını alıp bitirdi ve muzdan bir parça daha ısırdı. Ayakta bir süre beni izledi ve “huur Çocuğu... Sana aşık olmayacağım.” dedi mırıldanırcasına, gelip yanıma uzandı ve bana doğru döndü. Saçlarımı okşarken gülümsemeye çalışıyordu. Bu gülümsemeyi daha önce görmüştüm; baştan sona acı doluydu. Uzanıp saçlarını okşadım ve kendime çektim. Dudaklarımız yeniden buluşmuştu. Yine uzun uzadıya öpüştük. Ülker birden dudaklarını benden kurtardı; elini yarağıma attı ve okşamaya başladı. Vücudumu öpüp yalayarak aşağıya doğru inmeye başladı. Kısa zaman sonra
    yarağıma ulaşmıştı. Dibinden tutup sıvazlayarak başına öpücükler kondurmaya, yalamaya başladı. Yarağım kısa sürede kazık gibi olmuştu. Birden yarağımı bırakarak doğruldu ve kendini yatağa attı. Saçlarımdan tutup çekerek Beni üzerine aldı. Gözlerinden hırs ve öfke akıyordu sanki. “Hadi, gib beni!” dedi, dişlerinin arasından hırılarcasına.
    Tümünü Göster
    ···
  4. 54.
    +1 -1
    Bacaklarının arasına yumuldum ve dıbını yalamaya başladım. Kısa süre sonra saçlarımdan tutup beni yukarıya çekti, “Sok şu yarağını amıma!” dedi bacaklarını açarak. Bacak arasına girdiğimde yarağımı tutup dıbının dudakları arasına sürtmeye başladı. Gözlerini gözlerime dikmişti; dudaklarının arasından çıkan hırıltısı odayı kaplıyordu sanki. Yarağımın kafasını am dudaklarının arasına yerleştirip kendini bana doğru itti. Yarağımın kafası ıslak amın dudakları arasından kayarak girmişti. Ülker derin bir, “Ohhhh!” çekerek durdu öylece. “Amımı yırtıyorsun! Yavaşça sok hadi şunu!” dedi mırıldanarak. Yarağımı ıslak amın içine sokup çıkarmaya başladım. Amı yine dar ve alev gibi yanıyordu. “Amın ateş gibi bebeğim!” dedim. Saçlarımdan tutup dudaklarımdan öpmeye başladı. Yarağımı yavaşça çıkartıp yeniden sokuyordum. Yavaştan derinliklere doğru giriyordum. Yarıya kadar sokmuştum yarağımı. Ülker iki eliyle omuzlarımdan tutup, vücudumu kendine çekerek dudaklarımdan öpmeye devam ediyordu. “gib beni!” diyordu ara sıra, “Sok odun yarağını amıma. Sok!” diyordu. Bacaklarını iki yana alabildiğine açmıştı. Vücudumu okşuyor, saçlarımı çekiştirerek yüzümü yüzüne sürtüyordu. “Evet böyle! Devam et! gib beni! Kocam benim! Ohhh! Yarağın içimi dağlıyor! gib! Hepsini sok içime! Hadi!” diyordu. Birbirine yapışmış vücudlarımızın arasına elimin birini zorla sokarak memelerini okşamaya başladım. Dudaklarımız halen deli gibi dans ediyordu. Ülker şimdi kasıklarını kasıklarıma doğru ittirmeye başlamıştı. Alttan adeta kasıklarıma vuruyordu. Her
    yüklenişinde yarağım köküne kadar içinde giriyor, aynı hızla kafasına kadar çıkıyordu. “gib beni! gib’ Evet böyle! Kocam! Yarağa doyur beni! Çok güzel! Devam et! Böyle çok güzel erkeğim! Yarağın içim dağlıyor kocam! Doyasıya gib beni! Hadi devam et! gib!” diyordu. iki eliyle kalçalarıma yapışmış, deli gibi kendine çekiyordu kasıklarımı. Yarağım artık fazla çıkmıyordu amından. Yarıya kadar çıkıyor, köküne kadar içinde kayboluyordu. Kasıklarımız durmadan birbirine vuruyordu şimdi. “Sok! Sok! Köküne kadar sok erkeğim! gib beni! Kocam. Yarağın çok güzel Mesut! içimi dağıtıyor erkeğim! Tanrım! Ohhh! Deli olacağım! gib!” derken, birden saçlarımdan tutup çekerek gözlerini gözlerime dikti. irileşmiş, yuvarlağından çıkacak gibiydi gözleri. Gözlerimin içine bakıyor. Hırıltılarla alttan yarağımı dövüyordu. “Ihhh! Ihhh! Kocam! Geliyorum Mesut! Geliyorum Erkeğim! Ohhh! Sok! Kökle erkeğim! Beni bırakma Mesut! Hep böyle gib beni erkeğim! Ahhh! Ahhh!” sözleri dudaklarının arasından hırıltı gibi
    çıkıyordu. Titremeye, kasılmaya başladı sonra. iki eliyle kalçalarımdan tutup kendine bastırdı ve öylece tutarak dıbını kasıklarıma yapıştırdı. Alttan kısa vuruşlarına devam ediyordu. Hırıltılarla geliyordu Ülker; kasılmaları nöbet geçiren sara hastası gibiydi. Dudaklarını ısırarak sesini kesmeye çalışıyordu. Titredi, gerildi ve durdu. Gevşedi sonra; duruldu ve kendini yatağa bıraktı. Serilip kalmıştı yatağa. Gözlerini açtı bir süre sonra; yüzüme baktı. iki eliyle yüzümü okşayıp uzandı ve dudaklarıma öpücük kondurdu, “Özür dilerim!” dedi. Bir süre öylece kaldı. Sonra yataktan kalktı, rakı bardağını alıp mutfağa zütürdü. Geriye geldiğinde bakışları değişmiş görünüyordu. Gelip yanıma uzandı. Yarağım çoktan inmişti. Okşarken yüzüme baktı, “Boşalmak istiyor musun?” diye sordu. “Hayır!” dedim. Gelip yanıma uzandı ve sarılıp dudağıma bir öpücük kondurdu, “Uyumak istiyorum!” dedi. “Ben de!” dedim. “iyi geceler Çocuk!” dedi ve başını omzuma koyup sustu. Sabah zorla uyanmıştık. Neredeyse müşteriler kapıya dayanmıştı. Bir an önce çıkmalıydık. iki kadın da bizi kapıya kadar uğurladı. Ayrılırken Ülker kulağıma yaklaştı ve “Sen her şeyi hak ediyorsun Çocuk!” dedi kulağımdan öperek. Dışarıya çıktığımızda bir sürü insanın ortalık yerde dolaştığını gördük. insanlar sanki sidik tavıyla am gibmeye gelmişlerdi. Salim Ağabey, “Nasıl geçti?” diye sordu. “iyiydi!” dedim. Salim Ağabey, “Biz sabaha kadar gibiştik!” dedi. Ben sesimi çıkarmayınca Salim Ağabey susmanın en doğru yol olacağını düşünmüş olmalıydı ki, kasabaya varana kadar konuyla ilgili konuşmadı.
    Tümünü Göster
    ···
  5. 55.
    -1
    şimdilik bu kadar.
    ···
  6. 56.
    -1
    up up up up
    ···
  7. 57.
    -1
    --spoiler--

    --spoiler--
    ···
  8. 58.
    -1
    --spoiler--

    --spoiler--
    ···
  9. 59.
    -1
    --spoiler--

    --spoiler--
    ···
  10. 60.
    0
    --spoiler--

    --spoiler--
    ···
  11. 61.
    -1
    --spoiler--

    --spoiler--
    ···
  12. 62.
    -1
    --spoiler--

    --spoiler--
    ···
  13. 63.
    -1
    --spoiler--

    --spoiler--
    ···
  14. 64.
    -1
    --spoiler--

    --spoiler--
    ···
  15. 65.
    -1
    --spoiler--

    --spoiler--
    ···
  16. 66.
    -1
    Hadi be abi ne zaman devamı gelecek
    ···
  17. 67.
    -1
    okudum harbi kızı gibtiğin yerde bosaldım
    ···
  18. 68.
    +1
    ne bu amk insan okuyacak

    not okumadım asla okumam
    ···
  19. 69.
    -1
    Hangi kızı amk :D yalan da olabilir ama herif iyi yazmış şukusunu verdim
    ···
  20. 70.
    0
    okuyan varmı çok merak ediyorum
    ···