1. 1.
    -1
    Bir çok Anadolu erkeği gibi ilk cinsel deneyimini genelevde yaşayanlardanım. Bununla birlikte benim ilk genelev tecrübemin farklı bir yanı var: Ben birçok erkek gibi genelevden hayal kırıklığı ile ayrılanlardan değilim. O zaman 17 yaşındaydım. Haftanın bazı günlerinde mahalle kahvesinin arkasındaki küçük odada toplanır içerdik. O gün de yaşça benden büyük üç arkadaş ile küçük bir çilingir sofrası kurmuş ve içmeye başlamıştık. Ben bir dubleden fazla içmem. Sarhoş olacağımdan değil; keyfinde bırakmak için sadece bir bardak içerim. Aldığımız rakı bittiğinde arkadaşlar herzamanki gibi geneleve gitme sohbetine başladılar. Yine herzamanki gibi bana da teklif ettiler. Ama ben yine kabul etmedim; çünkü cebimde yeteri kadar para yoktu. Salim Abi, “Her zaman böyle yapıyorsun! Bu akşam bizimle geleceksin ve milli olacaksın!” dedi. “Abi, param yok!” dedim. “Ben vereceğim!” dedi. “Tamam da, yarın o parayı sana nasıl ödeyeceğim?” dedim. “Ödeme anasını satayım! Bu akşam bizimle geliyorsun!” dedi. O güne kadar bir kadınla birlikte olmamıştım. Salim Abinin ısrarıyla kabul ettim. Arabaya binip yola koyulduk. Salim Abi arabada bana çıkarıp 50 Lira para verdi. “Üçüncü evde Ebru var, onu gibeceksin. Bu para sana fazlasıyla yeter!” dedi. Geneleve vardığımızda diğer evlere bakmadan üçüncü eve gittik. Sali Abi Ebru’yu tanıyordu, kapıya kadar çağırdı ve “Bizim Oğlana iyi bak, ilk kez milli olacak!” dedi. Ebru 20 yaşlarında, 1.65 boylarında, 60 kilo kadar bir kadındı. iri memeleri, belirgin ve diri kalçaları vardı.
    Salim Abinin sözlerinden sonra kadın benim kolumdan tuttuğu gibi içeriye çekti. Kolumu bırakmadan koridorun sonuna doğru yürüdü. Arkasından telaş ve tedirginlikle yürüyordum. Biraz sonra hayatımda ilk kez bir kadını çıplak
    olarak görecek ve gibecektim. Benden büyük ağabeylerin genelev maceralarını çok dinlemiştim. Kadınların bir çoğunun agresif ve samimiyetsiz davrandığını biliyordum. Beni asıl düşündüren Ebru’nun bana nasıl davranacağıydı. Odaya girdiğimizde ister istemez etrafa göz attım. Geniş yatağın çevresi mavi tül perdeyle örtülmüştü. Oda loş bir ışıkla aydınlatılıyordu. Ebru benim şaşkınlıkla çevreye bakmama bir an izin verdikten sonra yaklaşktı ve vücudunu vücuduma sürterek, dudağıma bir öpücük kondurdu, “Parayı ve bakalım delikanlı!” dedi. “Ne kadar?” diye sordum. “gibip çıkacaksan 30 lira vereceksin. Sevişmek istiyorsan 50 Liranı alırım!” dedi. Salim Ağabeyin verdiği 50 lirayı verdim, “20 Lirasını getir, Salim ağabeyden borç aldım!” dedim. Kıçıma bir şaplak vurdu ve gülerek kapıya doğru yürüdü, “Ben gelene kadar soyun, tamam mı?” dedi, cevap vermemi beklemeden çıkıp gitti. Nereye gelmiştim böyle? Ayrı bir dünya idi burası. Biraz sonra ilk kez tanıştığım bir kadınla gibişecek ve çıkıp gidecektim.
    Bir anda hiç bir esprisi olmadığını düşündüm. Bu beni huzursuz etmişti. Üzerimdekileri çıkarmaya yeni başlamıştım ki, Ebru içeriye girdi. Benimle birlikte o da soyunmaya başladı. Külodumu çıkardığımda, o da çırılçıplak kalmıştı. Harika bir vücudu vardı. ferre filmlerde gördüğüm birçok kadın kadar güzel bir vücudu vardı. O an Salim Ağabeyin isabetli karar verdiğini düşündüm. Ebru beni iterek yatağa attı ve gelip üzerime oturdu, “Demek ilk kez bir am gibeceksin?” dedi. “gibebilirsem, evet!” dedim. Elini henüz kımıldamayan yarağıma attı ve avuçladı, “gibersin koçum! Ben hallederim!” deyip dudaklarımdan öpmeye başladı. Sıcak nefesi ve eliyle yaptığı dokunuşlar benim uyanmama yetmişti. Yarağım bir dakika bile demeden kazık gibi oldu. Ebru doğruldu ve yarağıma baktı, “Bu ne lan böyle?” dedi. (Benim yarak 15 santim kadardır). “Küçüktür!” dedim. “Oğlum bu bira şişesi gibi bir şey. Ne küçüğü?” dedi. Doğrulup avucuna zor sığan yarağımı gövdesinden tutup sıktı ve yüzüme baktı. Birden yataktan kalkıp üzerine tül bir gecelik giydi ve kapıya yürüdü, “Bekle, geliyorum!” dedi. Şaşkınlıkla arkasından bakakalmıştım. Hiçbir şey düşünemiyordum. ilk genelevi maceramın fiyaskoyla sonuçlanmasına birkaç dakika kalmıştı. Ebru aynı acelelikle içeriye girdi. Elindeki markaları bana gösterdi, “Bir saat benimlesin çocuk!” diyerek, markaları sehpanın üzerinde duran kutunun içine attı ve hemen yatağa geldi. Benim yarak kalktığı gibi aynı hızla inmiş, buruşmuştu. Ebru yine eline alıp okşamaya başladı yarağımı. “Demek ilk kez bir kadın gibeceksin, ha?” dedi ve cevap vermeme izin vermeden dudaklarıma yumuldu. Deli gibi öpüşmeye başlamıştık bir anda. Dillerimiz ağızlarımızda dans ediyordu. Ebru dudaklarımı bırakıp boynuma doğru inmeye başladı. Diliyle yol aldığı yerleri yalıyor, öpüyordu. Kısa süre sonra yarağıma ulaşmıştı. Yarağım yine kazık gibiydi. Gövdesinden tutup kafasına bir öpücük kondurdu ve yüzüme baktı, “Yarağının çok kalın olduğunu biliyor musun?” diye sordu. “Çok mu kalın?” dedim. “Yav bunun kafası yumruğum gibi. Sen hiç başka yarak görmedin mi?” dedi. “Hayır görmedim!” dedim. Aslında ferre filmlerde görmüştüm birçok kez. Benim yarağın o filmlerdeki yaraklardan biraz kalın olduğu doğruydu, ama Ebru abartıyordu.
    ···
  1. 2.
    -1
    Diliyle çevresini yaladı ve kafasını ağzına alıp emmeye başladı. Ağzının içinde yarağımın kafasına dokunuyor ve
    bu beni deli ediyordu. Birden yarağımı ağzından çıkarıp yüzüme baktı, “Beni izle ve boşalmayı aklının ucuna getirme çocuk!” dedi. Yine eğilip yarağımın kafasını ağzına alıp emmeye, yalamaya başladı. Genelevde kadınların yarağı kaldırdıktan sonra hemen bacaklarını açıp erkeklerin girmesini beklediklerini, girdikten sonra da bir an önce boşalmaları için ısrar ettiklerini duymuştum, ama Ebru yarağımı emmeyi ve diliyle kafasını yalamayı sürdürüyordu. Bir süre sonra yine vücudumu yalayarak yukarıya doğru çıktı ve dudaklarıma yumuldu. Yine deli gibi öpüşmeye başlamıştık. Üzerime ata biner gibi oturdu ve ıslak yarağımı eliyle dıbının dudakları arasına yerleştirdi. Yüzüme bakarak gülümsedi, “Harikasın çocuk! Bu gecenin finali seninle olacak. Beni bekle ve izle. Kadının boşalmasını beklersen hakkını vermiş olursun!” dedi, yarağımın üzerine yavaşça bıraktı kendini. Yarağımın kafası am dudakları arasında kaybolduğunda durdu, “Çok kalın bu yarak çocuk!” dedi. Üzerimden kalktı ve çekmeceden bir krem kutusu alıp yarağımı kremledi. Sonra bir parça krem alıp dıbını da kremledi. Kremi yerine koyup yine üzerime çıkıp, yarağımı am dudakları arasına yerleştirip kendini yine bıraktı. Yarağımın kafası yine am dudakları arasında kaybolduğunda gözleri kapanmıştı Ebru’nun. “Çok kalın!” dedi, fısıldar gibi bir ses tonuyla. Yavaşça kalktı üzerimden. Yarağımın kafası dıbının dudaklarının arasından göründüğünde yeniden bıraktı kendini. Yarağımın kafası yeniden kaybolmuştu. Yeniden durdu ve yüzüme baktı, “Çok kalın!” dedi yine mırıldanır gibi, “Unutmuşum almasını!” dedi. Kafasına kadar çıkarıp oturmaya başladı Ebru. Yarağımın yalnızca kafası girip çıkıyordu dıbının içine. Amı yarağımın kafasını sıkıca sarıyordu ve içi gerçekten de sıcacıktı. Ebru inip kalktıkça gözleri kayıyordu. Acı duyuyor gibiydi. Derin nefes alıyor, dudaklarını ısırıyordu. Kafasına masaj yapar gibi inip kalkmalarını sürdürürken elleri göğüs kıllarımı okşuyor, avuçluyordu. Sonra yavaş yavaş kendini bırakmaya başladı. Dudaklarını ısırarak oturuyordu üzerime. “Uffff... Uffff!” diye ısırdığı dudaklarının arasından nefes alıyordu durmadan. Yarağımı sanki dıbına alıştırıyor gibiydi. Yavaş inip kalkışları durmadan devam etti. Yarağımı her saniye daha da içine alıyordu Ebru. Bir süre sonra yarağım sıcak ve dar dıbının içinde kayboldu. Kasıklarımız buluştuğunda öylece durdu. Işıldayan gözlerle bana baktı, “Odun gibi yarağın var çocuk, amımın dudaklarını yırttı kesin!” dedi. Eğilip dudaklarıma bir öpücük kondurdu ve omuzlarımdan tutup yavaşça kendini yukarıya çekti. Yarağım içinden kayarak çıktı. Kafasına kadar çıkartıp yeniden oturdu. Yavaş yapıyordu bunu. “Ufff... Yırtıyor amımı! Çok kalın! Ufff... Doldurdu içimi!” diyordu. Omuzlarımdan güç alarak üzerimde inip kalkmaya başladı sonra. Yavaşça kalkıyor ve yeniden oturuyordu yarağımın üzerine. Gözlerini kapatmış, dudaklarını ısırarak inip kalkıyordu. “Canım benim! Özlemişim bunu! Ohhh... Yarağın çok kalın erkeğim, içimi dolduruyorsun, yırtıyorsun amımı... Ohhh!” diye bir yandan mırıldanıyor, bir yandan da aynı yavaşlıkla inip kalkıyordu üzerimde. Eğilip dudaklarıma yapışıyor, koparırcasına somurarak emiyordu dudaklarımı. Sonra doğruluyor, elleriyle göğüs kıllarımı kavrıyor, yarağımın üzerinde inip kalkarken kıllarımı çekiştiriyor, acıtıyordu. Yavaş yavaş hızlanmaya başladı Ebru. “Harika yarağın var erkeğim! Ohhh.. Her yerime dokunuyor... Çok güzel... Ohhh!” diyordu. Artık otomatik bir şekilde kafasına kadar çıkarıp köküne kadar içine alıyordu. Hızlı bir tempoda bunu yaparken irileşen gözlerime dikmiş hırıldanmaya başlamıştı. “Ahhh... Ahhhh... Geliyorum erkeğim... Geliyorum
    çocuk... Ahhh!” diyordu. Sesini kontrol etmeye çalışırcasına dudaklarını ısırmaya devam ediyordu. Sonra birden durdu; titremeye başladı. Sarsılıyor, elektrik verilmiş gibi titriyordu. Hayvan gibi hırıldayarak titriyordu. Tırnakları göğsüme batıyordu. Am dudakları yarağımı öyle bir sarmıştı ki, kökünden koparacaktı neredeyse. Birkaç santimlik vuruşlarla yarağımı içinde bir yerlere sürtercesine sokup çıkarıyordu... Bir süre sonra duruldu kasılması. Öylece durdu üzerimde ve gözlerini açıp gözlerime baktı. Gülümseyerek eğilip dudağıma öpücük kondurdu ve üzerime oturdu. “Ufff... Bağıramadım, çığlık atamadım, ekgib oldu!” dedi, eğilip yine dudağıma bir öpücük kondurdu. “Neye sahip olduğunun farkında değilsin çocuk!” dedi gülümseyerek. Sonra dönüp duvardaki saate baktı, “Bu bir rekor! 7 dakikada uçurdun beni!” dedi. Üzerimden kalkıp yanıma attı kendini. Göğsü derinden inip kalkıyordu. Elimi tuttu ve sıktı, “Harikasın! Boşalmadın değil mi?” dedi. “Seni izlemekten boşalmak aklıma gelmemiş! Sen beni izle demiştin ya!” dedim. Bacağını üzerime atıp bana doğru döndü ve yüzüme baktı. Uzanıp dudaklarıma öpücük kondurdu. Eli halen kazık gibi duran yarağımdaydı. Sıvazlıyor, gövdesinden tutup sıkıyordu. “Üzerime gel!” dedi. Açılmış bacaklarının arasına girdim. Yarağımı eliyle dıbının dudakları arasına yerleştirdi, “Yavaş sok!” Gerçekten de çok kalın biliyor musun? Amımı yırtıyor gibi girerken!” dedi. Yavaşça yüklendim.
    Yarağım kayarak giriyordu dar amın içine. Boynumdan tutup kendine çekti beni. Dudaklarıma yapıştı. Koparırcasına emiyordu dudaklarımı. “Sok erkeğim... Yavaşça köküne kadar sok! Ohhh! Amımı parçalıyor yarağın! Ufff! Harika yarağın var çocuk!” diyordu. Köküne kadar sokuyor, kafasına kadar çıkarıyordum. Sıcak ve sıkı dıbının içinde
    girip çıktıkça içim kayıyordu. Yarağım artık çatlayacak gibi sertleşmişti. Girişlerimi daha hızlı yapmaya başladım. Birden durmamı söyledi Ebru. Beni üzerinden itti ve yatakta aceleyle köpek pozisyonuna geçti, “Gel erkeğim! Amıma arkadan gir! Kalçalarımı döverek akıt içime döllerini. Hadi!” dedi. Arkasından dıbına yarağımı soktum ve belinden tutup girip çıkmaya başladım. Kalçaları harikaydı Ebru’nun. dıbının içine daha hızlı girmek, köküne kadar sokmak istiyordum artık. Belinden sıkıca
    kavradım ve sert girişlerle gibmeye başladım karıyı. “Sok! gib beni erkeğim! Çok güzel! Yırt amımı! Evet böyle! Evet! Evet! Ohhh!” diyordu. Kasıklarımla kalçalarını dövüyordum şimdi. Ebru derinden, hırıltılarla inlemeye başlamıştı
    yeniden, “Vur erkeğim! Ohhh! Döv kalçalarımı kasıklarınla! Ohhh! Evet böyle çok güzel! Akıt döllerini içime erkeğim! Ohhh! Evet!” diyordu. Ben yüklendikçe o da kendini geriye doğru veriyor ve kasıklarıma vuruyordu. Son bir hamle ile kadını kendime çektim ve köküne kadar sokup içine boşalmaya başladım. Titremelerime o da katılmıştı. Hırıltılarla titremeye başlamıştı yeniden. Son damlaları içine boşalttığımda Ebru kendini yatağa atmıştı. Ben de üzerine yığılıp kaldım. Öylece durduk bir süre. Sonra kalktım üzerinden ve yatağa bıraktım kendimi
    Tümünü Göster
    ···
  2. 3.
    -1
    Ebru derin soluk alıp verişlerini sürdürdü bir süre yine. Sonra dönüp yüzüme baktı. Gülümseyerek yüzümü okşadı. Masum, sevecen ve acıtan bakışları vardı kadının. “Biraz önce bana 50 lira verirkenki masumiyetin benim için çok önemli biliyor musun?” dedi. “Salim Abi olmasa gelmeyecektim. O borç verdi, öyle geldim. Doğruyu söyledim sana!” dedim. “Biliyorum! Samimiyetin çok güzel!” dedi ve eğilip dudaklarıma bir öpücük kondurdu, “Birdaha buraya gelmeni istemiyorum!” dedi sonra. “Nasıl yani?” dedim. “Buraya
    birdaha gelme Mesut!” dedi elini göğsümde dolaştırırken. O an aynı anda gördük, göğsümde tırnaklarının izleri kalmıştı. “Özür dilerim. Bunu nasıl yaptım bilmiyorum. Gerçekten özür dilerim!” dedi. “Önemli değil. Dışarıya çıkınca iyi gibiştiğimizi kanıtlamak için arkadaşlara gösteririm!” dedim. Göğsüme bir yumruk vurarak güldü, “Hayvan!” dedi. Sonra, “Burası temiz bir yer değil! Odalarıyla, odalarındaki eşyalarıyla pis bir yer. Kapıdan içeriye girdiğinde gördüğün bütün insanlar, eşyalar, bahçedeki ağaçlar bile pis Mesut. Gelme buraya!” dedi. Yine yüzüme baktı; gözleri ışıldıyordu kadının. Eğilip yine öptü dudaklarımdan, sonra, “Ben sana gelirim!” dedi. “Nasıl yani?” dedim. “Çarşamba günleri izin günümüz bizim. Eğer istersen Perşembe sabahına kadar seninle birlikte olurum. Bunu her Çarşamba yapabiliriz. Gelme buraya. Buradaki ilişkilerin hiç biri samimi değil!” dedi, birden yataktan kalktı ve biraz önce giydiği tül geceliği üzerine geçirip dışarıya çıktı... Kısa süre sonra elinde iki fincan çayla döndü. Fincanları sehpanın üzerine koydu. Çekmeceden ıslak mendil çıkartıp yarağımı güzelce sildi. Sonra fincanlarla gelip yatağa oturdu. “Sen çok iyi bir insansın. Eğer teklifimi kabul edersen, ilerleyen günlerde sana anlatacak çok şeyim olacak.” dedi. “Ben köy çocuğuyum Ebru.” dedim. “Mesut benim adım Ebru değil, Ülker. Bana bundan sonra Ülker de.” dedi. “Benim köyden gelip gitmem kolay olmuyor. Tamam, Çarşamba günleri gelmeye çalışırım, ama bu her hafta olmayabilir. iki gün çalışıp Salim Ağabeyin parasını ödeyeyim önce. Sonra çarşambayı düşüneyim.” dedim. Fincanı özenle yatağa koydu ve gidip çantasını getirdi. içinden çıkardığı cüzdandan bütün bir 50 lira çıkardı ve bana uzattı, “Al bunu. Ama çıkışta Salim Ağabeyine verme. Yalan söylediğini düşünür. iki gün sonra verirsin.” dedi. “Bu parayı kabul edemem Ülker!” dedim. “gibtir lan!” dedi tersçe yüzüme bakarak, “Onurlu köy çocuğu ayaklarına yatma benim karşımda. Ben biraz önce Anaya kaç para verdim biliyor musun sen?” dedi ve uzanıp dudağıma öpücük kondurdu, “Bizim saatimiz 150 Lira! Şu cüzdandan çıktı biraz önce o para, anlıyor musun? Bu parayı al ve cebine koy!” dedi. Çekmeceden kağıt kalem çıkardı ve cep numarasını yazıp bana verdi, “Bunu da cebine koy. Gelebilecek durumda olursan Salı günü ararsın!” dedi. Çayları içtikten sonra Ülker yine üzerime
    çullandı. Kısa bir süre sonra yarağım yine kazık gibi olmuştu. Çıktı üzerime ve yine önceki gibi kremleyerek yarağımı dıbına soktu. Önceki gibi tepinmeye başladı ardından. Kısa süre sonra yine boşalmıştı, ama ben de onunla birlikte bıraktım kendimi. Az sonra kalktık. Ben giyindim, kapıya kadar uğurladı beni. Bizimkiler kapıda beni bekliyordu. Ülker kapıda dudağıma bir öpücük kondurdu ve “Bu çocuğa iyi bakın!” dedi bizimkilere. Arabaya binip hareket ettiğimizde herkes aynı anda üzerime çullandı, “N’aptın lan bir saat içeride?” dediler. “Sohbet ettik!” dedim. “Hani para yoktu senin yanında?” dediler. “Yine yok!” dedim. “Veresiye mi gibtin lan karıyı?” diye bağırdı Salim Ağabey. Herkes kahkahayla gülmeye başladı, ama ben cevap vermedim. Aklım gelecek Çarşamba günündeydi...
    Tümünü Göster
    ···
  3. 4.
    -1
    Salı günüden aramamı söylemişti. Numaranın gerçek olup olmadığından şüphe ettiğim için Pazartesi geç saatlerde aradım. Daha doğrusu çaldırıp kapattım. Kısa bir süre sonra geri döndü telefon. Arayan Ülker’di. Bir anlık tereddütten sonra açtım telefonu. Uzun uzadıya sohbet ettik. Çarşamba günü gelemeyeceğimi, çünkü para durumumun iyi olmadığını söyledim. “Sana para harcayacağını kim söyledi Çocuk?” diye çıkıştı Ülker ve “Aydın’a kadar gelecek parayı bul, sonrasını bana bırak. Tamam mı?” diye ekledi. “Tamam” dedim. “Perşembe sabahına kadar benimlesin Çocuk!” dedi gülerek. Çarşamba günü kararlaştırdığımız saatte
    buluştuk. Ülker arabasıyla randevulaştığımız yerden beni aldı. Aceleyle arabaya atladım ve yola koyulduk. “Muayene oluyoruz bugün. Doktor biraz gecikti, ama sana zamanında yetiştim. Sen neler yapıyorsun bakayım Çocuk?” dedi. Söylerken üzerine bastığı ‘Çocuk’ lafı hoşuma gidiyordu. “Salim Ağabeyden 50 lira borç aldım.” dedim. “Salim kredi bankan senin, öyle mi?” dedi. “Zor zamanlarımda alırım, ‘hayır’ demez.” dedim. “izmir’e gidiyoruz.” dedi ve anlatmaya başladı. Salim Ağabey, genelev kadınlarının anlattıklarının hiçbirinin doğru olmadığını söyler dururdu. ilk başta Ülker’in söylediklerinin baştan sona yalan olabileceğini düşündüm, ama sonradan kendi kendime; ‘Bana ne diye yalan söylesin ki?’ dedim. Ona kendisini anlatmasını söylememiştim; o kendiliğinden başlamıştı anlatmaya. Anlattığına göre yaklaşık 2 yıldır bu işin içindeydi. Ondan önce başından 6 ay kadar süren bir evlilik geçmişti. Kocasıyla cinsel sorunlar yüzünden ayrılmıştı. Sonrasını anlatmadı. Geneleve girmesinin nedeni ve şekli saklı kaldı. Ben de sormadım; bana ne ki? “izmir’deki evime gidiyoruz! Bütün kazancımı alıp zütüren evi beğenecek misin bakalım.” dedi. Pınarbaşı’nda, kıyıda, bahçe içinde küçük bir ev yaptırtmıştı Ülker kendine. Bütün şehirden ve gözlerden uzak görünüyordu. Ev her an kullanılmaya hazır görünüyordu. Gerçekten de içeriye girer girmez, ocağı yakıp, üzerine çay suyu koymuştu Ülker. Salonda kendimize oturacak bir yer bulduğumuzda, “Benim dünyam burası! Annem, babam, kardeşlerim; hepsi bu ev. Dünyada başka hiçbir şeyim yok, biliyor musun?” dedi. “Gerçekten mi yok?” dedim. “Gerçekten yok! Belki de böylesi daha iyi, bilmiyorum. Ailem olsaydı böyle bir yaşantıyı yaşayamazdım herhalde. Özgür bir dünyanın içinde tek başımayım ve huzurluyum.” dedi, yüzüme baktı; gülümseyerek elimi tuttu, “Sen kendini anlat bakalım Çocuk!” dedi.
    Tümünü Göster
    ···
  4. 5.
    -1
    “Telefonda konuşmuştuk. Benim yaşadıklarım ne ki? Yaşım henüz 17.” dedim. “Bir ay sonra okul bitiyor ve sen de özgür olacaksın, öyle değil mi?” dedi. “Kazanırsak üniversite başlayacak işte.” dedim. Avucunun içindeki elimi tutup açtı; merak eder gibi baktı bir süre ve yüzüme döndü, “Üniversiteyi kazanamayacaksın! Bu iyi olacak aslında. Çok güzel bir yaşantın olacak ve mutlu olacaksın. Bunu ben söylemiyorum; el falın söylüyor!” dedi. Ciddiye alıyordu söylerken; sanırım kendisi de inanıyordu söylediklerine. Elimi yine avucunun içine aldı ve okşadı,
    “Kadınları tanımalısın Mesut! Bir erkeğin mutlu olması, çevresindeki kadınları iyi idare etmesiyle orantılıdır. Çevrendeki kadınlara karşı ne kadar güçlü olursan, o
    kadar mutlu ve rahat bir yaşam sürersin!” dedi. “Kadınları tanımıyorum ki.” dedim sessizce. “Tanıyacaksın! Neden bilmiyorum ama, sana kanım ısındı. Hem de benim odaya geldiğinden 2 dakika sonra. Temiz, samimi ve içten bir insansın Sen. Böyle zamanda Senin gibisi hiç bulunmuyor, biliyor musun?” deyip, birden yerinden kalktı ve üzerime çullandı. Beni koltuğa yatırdı, üzerime çöktü. Gözlerini gözlerime dikti, “Senin çok büyük bir artın var; yarağın!”
    dedi gülümseyerek, “Böyle bir yarağa sahip olmak için fabrikalarını vermeye hazır adamlar tanıdım ben!” diye ekledi ve eğilip dudaklarıma öpücük kondurdu. Karşılık verdiğim anda da yapıştık birbirimize. Dudaklarımız öpüşmüyor, adeta birbirimizi kemiriyorduk. Vücudu üzerimde, dakikalarca öpüştük. Yarağım uyanmıştı, pantolonumu zorlamaya başlamıştı. Ülker üzerimden kalktı ve beni soymaya başladı. Acele etmeden gömleğimi ve pantolonumu çıkarıp katlayarak bir köşeye koydu. Yarağım donumun içine sığmıyordu artık. Tutup donumu da çıkarttı. Yarağım dimdik karşısında duruyordu şimdi. Gövdesinden tutup kavradı ve sıktı. Yüzüme baktı sonra, “Bu çok güzel bir şey, biliyor musun? Bunu kullanmasını bilir ve kadınları tanırsan, yaşantını altın
    bir çağ olarak yaşarsın. Bu müthiş bir potansiyel, bunu anlamalısın!” dedi, eğilip kafasına öpücük kondurdu. Sonra yere diz çöktü ve dibinden tuttuğu yarağımı yalamaya başladı. Taşaklarıma kadar iniyor, yukarısına çıkıp kafasına dil darbeleri atıyordu. Ara sıra kafasını ağzına almaya çalışıyordu, ama bunu yaparken kendini zorlamıyordu. Ancak kafası ağzına sığıyor gibiydi. Yarağım artık taş gibi sertleşmişti.
    Tümünü Göster
    ···
  5. 6.
    -1
    Kalktı ve kolumdan tutup sürüklercesine yatak odasına zütürdü. Beni yatağa ittikten sonra üzerindekileri çıkarmaya başladı. Kısa süre sonra çırılçıplak kalmıştı. Çantasından çıkarttığı kremi alıp dıbına sürdü; sonra da yarağımın kafasından köküne kadar kremledi. Acele etmeden yapıyordu bütün bunları. Bacaklarını ayırarak üzerime çıktı ve yarağımı avucunun içine aldı. Kafasını dıbının dudaklarına sürtmeye başladı. Sonra kafasını am dudaklarının arasına yerleştirdi ve kendini yavaşça bıraktı. Yarağımın kafası alev gibi yanan amın içine doğru kayarak girmişti. Ülker derin bir ‘Ohhhhh!’ çekti ve durdu, “Ufff! Çok kalın! Amımın dudaklarını yırtıyor girerken!” dedi, yavaşça çekti kendini ve yeniden oturdu. Yalnızca yarağımın kafası dıbına girip çıkıyordu. Ellerini göğsüme koyup aynı yavaşlıkla inip kalkmaya başladı Ülker. Yarağımın kafasını dıbına alıştırıyordu sanki. inip kalkarak yarağımı derinlerine doğru almaya başladı. “Acıyor Çocuk! Çok kalın! Ufff! Amımın dudaklarını gerdi! Ufff!” diyerek keyifli bir ritim tutturmuştu sanki. Yarağım amından kafasına kadar çıkıyor, yeniden giriyordu. Bir süre sonra kasıklarımız buluşmuştu. Öylece durdu ve yüzüme baktı; dudaklarını ısırmıştı. “Kölesi olurum bu yarağın! Amım için yaratılmış sanki. Ufff! Acıtıyor Çocuk!” dedi. Gerçekten de Ülker’in am dudakları yarağımı sıkıca sarmıştı. içeriye girip çıkarken am duvarlarına sürtünerek girip çıkıyordu yarağım. Oturduğunda dıbının dış dudakları kasıklarıma yayılıyordu. Eğilip dudaklarıma uzandı. Birbirimizi yine kemirircesine öpmeye başlamıştık. Ülker
    bir yandan dudaklarımı emerken diğer yandan kasıklarını çekip bırakıyor, dövüyordu kasıklarımı. Yarağım ıslak ve
    sıcak amın içine saplanıyordu şimdi. “Ahhh! Canım! Ufff! Acıtıyor! Çok güzel! Evet! Harika! Beynime vuruyor acısı! Bu işte! Evet! Böyle işte! Ohhh!” diyerek, ellerini omuzlarıma koyup, yarağımı köküne kadar içine aldı ve kasıklarını kasıklarıma sürtmeye başladı. Klitorisiyle baskı yapıyordu kasıklarıma. Yarağımı santim bile çıkartmadan sürtünüyor, içinde dans ettiriyordu şimdi. “Çok güzel! Canım! Bebeğim! Harika! Yarağın harika! Ohhh! Ohhh! Ooohhh!” diyordu sürekli. Omuzlarımı tırnaklarıyla kanatırcasına sıkarken, kasıkları kasıklarımla çarpışıyordu şimdi.
    Yarım saate yakındır üzerimde tepiniyor, oturup kalkıyordu. Gözleri irileşmiş, yuvarlağından çıkacakmış gibiydi artık. Çığlıkları kesinlikle evin her yerinden duyuluyordu. Üzerimde bağırarak tepiniyordu, “Geliyorum! Evet! Ahhh! Evet! Aaahhh! Ohhhhhhh!” diyerek.
    Tümünü Göster
    ···
  6. 7.
    -1
    Yavaşladı sonra. Kasıklarıyla kasıklarıma
    sürtünerek aheste bir şekle soktu hareketlerini. Sürtünüyor, yarağımı içinde bir yerlere dokundurmaya çalışıyordu sanki. Sonra irileşin gözleriyle yüzüme baktı ve eğilip dudaklarıma yapıştı. Kalbi deli gibi çarpıyordu. Yarağımı içinden çıkartmadan sürtünmeye devam ederek öpüyordu dudaklarımı. Sonra başı omzuma düştü ve öylece kaldı. Kalp atışları ritimsizdi; göğsümü dövüyordu sanki. Dakikalarca soluk alıp verişlerini kontrol etmeye çalışırcasına kapandı üzerime. Amı ile yarağımı sağıyordu bu ara. Am dudakları açılıp kapanıyor, yarağımı sıkıp bırakıyordu. Ben onu izlemekten boşalmayı unutmuştum yine. “Boşalmadın değil mi?” diye sordu yüzüme bakarak. “Yine unuttum!” dedim. “Harikasın!” dedi dudağıma öpücük kondurarak. “Amın o kadar sıkı ki, girip çıkarken yarağımın derisini yüzecek neredeyse. O giriş çıkışların keyfini yaşamaya çalışırken sen boşalıverdin.” dedim. Yarağım içinde halen kazık gibiydi, ama Ülker yavaşça kalktı üzerimden. Yarağım am dudaklarını gererek çıkıyordu içinden. Kendini yana attı, “izin ver kendime geleyim Çocuk!” dedi. Nefesi hala düzensizdi. Sonra elini vücuduma attı. Okşayarak gezdiriyordu parmaklarını. “Çok uzun zamandır bu şekilde boşalmamıştım. Ara sıra boşalıyoruz, ama sanki rol yapar gibi. Bu hakiki boşalma onların yanında. Kalp krizi geçiriyorum sandım bir an!” dedi. Sonra yan dönüp başını kaldırdı ve yüzüme baktı. Saçlarımı okşayarak eğildi ve dudağıma öpücük kondurdu... “Bu yarak sende olduğu sürece yatakta başka hiçbir şey yapmana gerek yok. Bir
    kadın zaten bu yarağı görür görmez sulanmaya başlar ve hazır olur. Gir, gib ve boşalt. Ön sevişmeye gerek bile yok, yenim ederim!” dedi. “Ülker, gerçekten de çok mu kalın benimki?” diye sordum. Yüzüme bakıp gülümsedi, “Bir genelev kadınıyla gibişiyorsun. Gün boyu bir sürü yarak giriyor bu amın içine. Sence rol yapıyor olabilir miyim?” dedi. “Buna sevindim!” dedim gülerek. “Binlerce erkek girdi bu bacakların arasına. Yemin ediyorum, bu kadar kalınını ikinci kez görüyorum. ilki benim âşık olup evlendiğim kişininkiydi. O da en az bu kadar kalındı ve daha kısaydı. Seninki ondan biraz daha uzun, emin ol. Yarağın Kralı lan bu!” deyip, yavaşça yataktan indi ve ayakta zor durur şekliyle bana baktı, “Kusura bakma Çocuk. Sen de boşalmak isteyeceksin, ama amım şu anda yırtılmış gibi acıyor. Biraz bekleyelim, olmaz mı? Çay suyu kaynamaktan bitti!” dedi
    Tümünü Göster
    ···
  7. 8.
    -1
    Yataktan kalkıp Ülker’in arkasından gittim. Benim geldiğimden haberi yoktu. Çığlık atarak odadan çıktı gitti. Çevreye bakındım. Oda gerçekten de özenilerek döşenmişti. Az ama pahalı eşyalar vardı her yerde. Yarağım sertliğini kaybetmek üzereydi; benim ufaklık alınmış olmalıydı. “Hiç de bitmemiş bu su... ” dedi bağırarak, “Ben işi acele tutmuşum. Hah haaa... ” diye ekledi. Arkasından varıp sarıldım. Vücudunu vücuduma dayayıp başını çevirdi. Dudaklarımız birleşti yeniden. Tatlı bir öpüşme olmuştu bu. “Çay içiyoruz değil mi?” dedi. “Evet. Dudaklarımı kuruttun üzerimde tepinirken!” dedim. Biraz sonra salonda oturmuş çaylarımızı içiyorduk. “Salim Ağabeyin sana, boşalmayıp, işi uzun tutmanı mı tavsiye etti?” dedi. “Hayır, Salim Ağabey o akşam, ‘iki dakika sonra dışarıdasın. Ebru seni boşaltır, gönderir!’ demişti.” dedim. Şuh bir kahkaha attı Ülker, “ilk gördüğümde ona söyleyeceğim, sendeki yarağın tapılacak bir yarak olduğunu!” dedi. “Bunu yapma!” dedim. Yine bir kahkaha attı ve elimi okşadı, “Biliyorum; sen bu tür sohbetleri sevmezsin ve utanırsın. Seni tanıyorum Çocuk!” dedi. Sonra gözlerini dikip yüzüme bakmaya başladı. Soru soran gözlerle bakıyor, öylece duruyordu. Elimi okşadı yeniden, “Hiç benzemiyorsun... Ona yarağı yüzünden aşık olmuştum, ama kısa sürede bitti. Yarağı hakkını veriyordu, ama kendisi bin fazlasını alıyordu benden. Fazla dayanamadım, boşandık!” dedi. “Anlatmak zorunda değilsin.” dedim. “Woavvv! Harikasın Mesut ya. Bunu beklemiyordum, yemin ederim. Çok güzel ya. Demek, ‘Geçmişin seninle kalsın, beni ilgilendirmez!’ mi demek istiyorsun?” dedi. “Anlatarak huzursuz olacağını düşündüm bir anda. Bunu yaşamanı istemem.” dedim. “Canımsın!” dedi dudağımdan öperek. “Sen harika bir insansın, biliyor musun?” dedi, bir an durdu, başını önüne eğdi ve aniden yüzüme baktı, “Gerçekler hiç de öyle değil Çocuk! Gerçek hayatı oynayacağız seninle, tamam mı? Kıvırmadan, yılışmadan ve iplerin ucunu elden bırakmadan oynayacağız yaşam oyununu. Aşkmış, sevgiymiş, geç bunları. Çocukça şeyler bunlar. Gerçek yaşamın içinde aşk diye bir kavram yoktur. ‘Var’ diyenler yaşamın ciddiyetini kavrayamayanlar!” dedi.
    ···
  8. 9.
    -1
    Bardakları yeniden doldurup yatak odasına gittik. Çay bardakları elimizde yatakta çayımızı yudumlamaya başladık. “Bu yatakta ilk çay içen erkeksin sen Mesut. Bunu sıkça yapalım; Sen bu yatağa yakışıyorsun.” dedi. Çaylarımızı içtikten sonra Ülker yeniden girişti işe. Beni yine sırtüstü yatırmış, yarağımı yalamaya başlamıştı. Yarağım yine kısa sürede kazık gibi olmuştu. Bu kez yatağa kendisi uzandı, “Hadi gel Çocuk! Gir bacaklarımın arasına ve gib beni!” dedi. Bacaklarının arasına girdiğimde yarağımı gövdesinden kavrayıp am dudaklarının arasına sürtmeye başladı. Sıcak am dudaklarının ıslaklığı yarağımı daha da sertleştirmişti. dıbının ağzında tuttu ve kendini ileriye doğru vererek yarağımın kafasını dıbının içine soktu, “Ufff. Acıyor Çocuk. Tahriş olmuş bu ya!” dedi. Öylece durdum. Bacakları açık şekilde yüzüme baktı. Gerçekten de acı yüzünden okunuyordu. “Acıyorsa çıkayım?” dedim. “Hayır! Sok şu canavarı amıma, hadi!” dedi. Yavaşça yüklendim; yarağım ıslak amın içine kayarak giriyordu. “Yavaş yap! ileri geri girip çık!” dedi. O bir yandan konuşuyor, yapacaklarımı söylüyor; ben ona uyarak
    girip çıkıyordum sıkı amın içine. “Ufff! Acıyooorrr! Çok kalın! Yavaş Çocuk! Offf! Ufff!” diyerek derin nefes alıp veriyordu Ülker. Ben tereddütle girip çıkmaya devam ediyordum. Yavaş giriş çıkışlarla yarağımı köküne kadar sokmuştum. Öylece durmamı söyledi. Bir süre sonra altımda kalçalarını oynatarak yarağımı içinde sürttürmeye başladı. “Hadi, gib beni Çocuk! Sok yarağını köküne kadar içime! Ohhh! Evet böyle! Ohhh! Yırtıyor amımı yarağın Çocuk! Sok, evet, böyle! Offf!” diyerek omuzlarımdan tutup beni kendine çekti ve dudaklarıma yapıştı. Yeni birbirimizi kemirircesine emmeye başlamıştık. Alttan yukarıya doğru kendini verdikçe yarağım kasıklarıma kadar dıbına giriyordu. “Ohhh Mesut! gib! Yarağa doyur beni! Hadi sok! Evet! Çok güzel gibiyorsun! Ahhh! Kökle içime yarağını! Evet!” diyordu. Artık yarağımı kafasına kadar çıkartıyor, köküne kadar sokuyordum. Amı iyice sulanmıştı; daha rahat girip çıkıyordum içine artık. Sırtımdan tutmuş kendine çekiyordu vücudumu. Sonra tırnaklarını geçirmeye başladı sırtıma. “gib beni! gib! Daha hızlı gib erkeğim! Evet! Evet böyle! Sok odun yarağını amıma! Doyur yarağa beni! Evet! Ahhh! Aaahhh!” dedi. Bu kez çığlıkları daha da uzaklara gidiyordu. Bacaklarını iyice açmış alttan yarağıma vuruyordu kasıklarını. Ben de yükleniyordum. Kasık seslerimiz çığlıklarına karışıyordu. Yine yarım saate yakın zamandır gibişiyorduk. Yeniden gözleri dönmeye başlamıştı. Delirmiş gibi bakıyordu yüzüme. Bu beni deli etti bir anda. Yarağımı köküne kadar soktum ve içine oluk gibi boşalmaya başladım. Ülker’in çığlıkları titremelerine, kasılmalarına karıştı. Bağırıyor, deli gibi altımda çırpınıyordu. Son damlasına kadar içine boşalttım döllerimi ve öylece attım kendimi üstüne. Ülker titriyor, irkilircesine kasılıyordu halen altımda. Am kasları yarağımı koparırcasına kasılmıştı artık. Kalbi yine ritimsiz atmaya başlamıştı. Kollarını yana doğru attı ve öylece kaldı sonra. Başımı kaldırıp yüzüne baktığımda ölü gibiydi. Gözleri kapanmış, derinden soluyor, gırtlağından hırıltılı sesler çıkartıyordu. Sonra yavaşça içinden çıkıp kendimi yatağa attım. Ülker eliyle elimi tutmuş, sıkıyordu. Bir süre sonra derin soluk alıp vermeleri düzene girdi. “Bacaklarımı kapatamıyorum, iyi mi!” dedi acıyla gülerek. Yerimden doğrulup yüzüne baktım. “Yüzüme ne bakıyorsun Çocuk? Amımın ağzı açık kaldı; oraya bak!” dedi. Gerçekten de dıbının dudakları açılmıştı. içindeki kızılımsı etleri görünüyordu. Eğilip dıbının dudaklarına öpücük kondurdum, “Harika amın var Bebeğim!” dedim. “Harika olan senin yarağın! Yolcu hanı gibi bu am, sen farkında değilsin!” dedi. Yanına uzandım. Bana doğru dönerken yüzünde acı görünüyordu. Eğilip dudaklarıma öpücük kondurdu ve dizini dikip başını eli içine aldı, “Salim Ağabeyine bir teşekkür borcum var. Seninle tanışmamı o sağladı!” dedi. “Sen olmasan bir başkası olacaktı o gece.” dedim. “Yarağın keyfini bilen her kadın benim yaptığımı yapardı, biliyor musun Mesut?” dedi. “Nerden bileyim yav! Benim ilk tanıdığım kadın sensin. ilk gibtiğim am da seninki!” dedim. “O kadar çok kadın gibeceksin ki, tahmin edemezsin. Yıllar sonra arkana dönüp baktığında böyle bir yarağın olduğu için Tanrıya şükredeceksin!” dedi. “Yarağım olduğu için mutluyum zaten!” dedim. “Ben onu demiyorum lan Hıyar! Böyle yarak kimde var ki? Onu diyorum!” dedi gülerek. Yataktan kalktığımızda Ülker özenerek am dudakları arasına peçete yerleştirdi. Sonra ayağa kalktı ve yavaş yürüyüşlerle banyoya girdi. Arkasından baktığımda, yürürken kadının gerçekten de acı çektiğini görüyordum... Bu yarakla işim zordu benim!
    Tümünü Göster
    ···
  9. 10.
    -1
    Ülker ile banyomuzu yapıp çıktıktan sonra ocağa kahve suyu koyduk. Kahvelerimizi içerken biraz daha rahat görünüyordu. Ona, “iyi misin?” diye sorduğumda gülümsedi. “Banyo iyi geldi, fakat am dudaklarım hala yanıyor.” dedi. “Hep böyle mi olacak Ülker?” diye sordum. “Sende bu yarak olduğu sürece böyle olacak. Hangi karıyı
    gibersen gib, aynı sorunu yaşayacaksın. Bazılarının amı normalden geniş oluyor, onlar fazla acı çekmez, ama büyük çoğunluğu bu acıyı çeker. Ama şunu bilmeni isterim, dünyada hiçbir kadın bu yarağın verdiği zevki yaşarken o acıyı düşünmez canım!” dedi.
    ···
  10. 11.
    -1
    Bu sözlerdi belkide duymak istediğim. Ülker’in acı çekmesi bana anormal geliyordu. Her gün onlarca erkeğin altına yatan kadının amı bu kadar dar olamazdı. Ülker ile böyleyse, diğer normal kadınlar için ben başlı başına sorun olacaktım. Birden huzursuzlaştım, “Acı ile zevki karıştıran kadınlarla karşılaştığımda olumsuz tepki de alacağım ama değil mi?” dedim. “Kadınların içinde o rakam bir avucu geçmez.” dedi. “Gerçekten çok mu kalın?” dedim. “Beni iyi dinle Çocuk!” dedi, yanıma gelip oturarak, “Normal değil senin yarak. Gerçekten de binde bir rastlanan türden bir yarak, ama her kadın bunu rahatlıkla alabilir ve fazlasıyla zevk alır. Uzun olanı çok zevk verir zannederler, ama kesinlikle yanlıştır. Uzunu nereye kadar girecek ki? Kalın olanı amın her santimine sürtünerek girip çıkıyor. O nedenle kalın olanı uzundan çok daha fazla zevk verir. 20 cm ama incecik olursa; girip çıktığı belli olmaz. içeride bir yerlere dokunarak zevk vermiyor kadına yarak; amın zevk alan yanı klitorisi ve iç dudaklarıdır. Derinde bir yerleri yoktur zevki artıran. Haa, bazı kadınlar uzun olsun ister, ama bunu isteyen kadın çok azdır.” dedi.
    ···
  11. 12.
    -1
    “Kadınlar uzun yarak sever deniliyor ama?” dedim. Ülker kahkaha atarak, “Remlamlarrrr... Yatak odamıza kadar girdiler ve bizi yönlendiriyorlar. Yalan hepsi. Kadınların uzun bir yarak tarafından gibilmek ister, ama bunu yaşayanlardan çeyreği bile yeniden aynı yarakla gibilmeyi hayal etmez. Uzun olmasının çok da önemli olmadığını anlarlar çünkü. Bir de şu var; uzun yarak çok kan ve güç ister. Belli bir yaştan sonra sertleşmesi için çok emek harcaman gerekir. Seninki tam ideal ölçüde; bunu kafana yerleştir.” dedi. Saçlarından tutup başını çevirdim ve dudaklarına öpücük kondurdum; bir süre öpüştük. Bana, “Sen acıkmadın mı yav?” dedi. “Yemeği sorun etmem.” dedim. “Dur... ” dedi ve yerinden kalkıp çantasından telefonunu çıkarttı, bir numarayı çevirdi. Açılmasını beklerken gülümseyerek yüzüme baktı, “Seni biriyle tanıştıracağım! Yakın bir arkadaşım ve Sen de seveceksin!” dedi. Karşı taraf telefonu açınca, “Jale, n’aber? Evet, izmir’deyim... Bir saat sonra sendeyiz... Bir sorun yok değil mi? Tamam bebeğim, görüşürüz... Tamam, biliyorum!” deyip, telefonu kapatıp çantaya koydu. Sonra da, “Kusura bakma, Sana sormadan bir program yaptım. Sakıncası yok değil mi?” dedi. “Yarın sabaha kadar seninleyim!” dedim. Dudağıma öpücük kondurdu ve hızla kalktı. Biraz sonra arabasındaydık. “Jale 39 yaşında. Çok güzel bir kadındır; görünce Sen de beğeneceksin. Kocasından ve ailesinden kalan işyeri kiralarıyla geçiniyor; Senin anlayacağın varlıklı biri. dıbına düşkündür; o sayede tanıştık zaten. Birbirinize itici gelmezseniz bu akşam ondayız!” dedi ve bir sigara yakmak için sustu. Bir tane de bana yakıp uzattı. Yol boyunca kadınlardan ve onlara yaklaşım şeklimden söz etti durdu. Onları tanımam için o kadar çok şey söyledi ki, çoğunu sonra hatırlatmak zorunda kalacaktı. Ülker yaşantıma yeni bir çizgi çekiyordu ve bunun çok iyi farkındaydı. Ben de kendimi salıvermiştim.
    ···
  12. 13.
    -1
    “Yaşadığın kasabadan çok ayrı bir dünyaya gidiyoruz Mesut! Bu dünya senin yeni yelken açacağın dünya olabilir. Bu gece bunun provasını yapacaksın... Unutma; kadınlar iltifattan ve okşanmaktan bıkmazlar. Onları sürekli olarak pohpohlayacaksın ve el üstünde tutacaksın. Sonrasını bırak, onlar yapsınlar. Krallığın yolu buradan geçiyor; bunu asla unutma.” dedi. “Sen neresindesin bu yolun?” dediğimde, o an bir kapının önünde durdu. Kapı yarım dakika kadar sonra otomatik olarak açıldı. Ülker, elini bacağıma koyup okşadı ve yüzüme baktı, “Bu yolda birlikte yürüyoruz Çocuk!” dedi. Bir meyve bahçesine girmiştik. ilerideki villa tipi evin önünde tay gibi bir kadın duruyordu. Boyu benden uzun gibiydi. 70 kilo kadar olmalıydı. Yanına vardığımızda, iri göğüsleri, ince beli ve dolgun kalçaları ile karşıladı bizi. Ülker ile sarmaş dolaş oldular, sonra beni fark etmiş gibi yaptı, “Hoş geldiniz!” dedi. “Hoş bulduk.” dedim kayıtsızca. Fazla havalı, karşısındakini küçümseyen, benim kesinlikle sevmediğim tiplerden biri gibi algılamıştım ilk anda.
    ···
  13. 14.
    -1
    Biraz sonra terasta mangalın başındaydık. Jale sürekli olarak masayı donatıyordu. Lüks, pahalı bir içki masasındaydık. Jale ile aramızda mesafe
    vardı; bu uzaktan bile fark edilirdi. Bir süre sonra Ülker müdahale etti, “Şu Siz’li, Biz’li sohbeti bırakır mısınız Tanrı aşkına?” dedi. “Benlik bir şey değil Ülkerciğim. Mesut ilk elini uzatırken öyle
    davrandı!” dedi Jale. Ülker bana, “Öyle mi yaptın Mesut?” dedi. Gülümsedim, rakımdan bir yudum içtim, bir sigara yaktım, ama iki kadın da bana bakıyordu. Kaçmam mümkün değildi; cevap vermek zorundaydım. Ayağa kalktım, tuvalete doğru yürürken; “Çok zenginsin; güzelsin ve bana birkaç numara büyüksün. Mesafeli davranmam gerektiğini algılamışım, özür dilerim!” dedim. “Bu işte yavv!” dedi Ülker, “Bu Çocuğu bundan seviyorum, içinde neyse, dışında da o! Bak Jaleciğim... ” dedi, ben giderken konuşmaya devam ediyorlardı. Tuvaletten çıktıktan sonra olacaklara bağlı olarak davranışlarımı belirleyecektim. Çıktığımda iki kadın da içki bardaklarını salona taşımışlardı; benimkileri de. Durup bir an onlara baktım. ikinci bardaklarını içiyorlardı. Ben ilk bardağı yarılamamıştım bile. Rakıyı fazla içemiyordum; daha doğrusu
    alışık değildim. Tuvaletteyken Ülker’in yolda anlattıklarını düşündüm bir an. Ben kendimi kassam da Jale sonuçta her şeye hazır gibi davranıyordu. Krallığın kapıları oradaydı; açılmayı bekliyordu. Ne kaybedecektim ki?
    ···
  14. 15.
    -1
    Onlara doğru yürürken, Jale gülümseyerek kadehi kaldırıp bana doğru uzattı. Masadan bardağımı alıp ikisiyle de çınlayıp bir yudum içtim. Sonra Jale’nin arkasına geçtim. iki elimi omuzlarına koydum ve Ülker’e baktım. Ülker, ‘Ne duruyorsun?’ gibilerden bakıyordu. Omuzlarını ovalamaya başladım. Jale elindeki çatalı masaya bırakıp kendini bana doğru yasladı. Omuzlarından kollarına kaydım. Sonra geri dönüp boynunu okşayarak göğüslerine indim. Sutyensiz, hafif sarkık oldukları belli olan göğüslerinin üzerinde gezdirdim ellerimi. “Hayal bile edemeyeceğim bir villa!” dedim rüyada gibi konuşarak, “Dalyan gibi bir vücut... iç gıcıklayan bir saç modeli... Harika memelerini ortaya çıkaran pahalı bir bluz... ” dedim. Ellerimi aşağıya doğru kaydırırken, omuzlarını öpmeye, yalamaya başladım. ince belinden aşağıya doğru kaydırdım ellerimi. Bacaklarını okşadım belli belirsiz...
    ···
  15. 16.
    -1
    Kulak memelerini yalıyor, fısıldıyordum, “incecik bir bel ve altında ‘biz buradayız’ diye bağıran harika bacaklar... En önemlisi; yaşamdan her türlü tecrübeyi almış görüntüsüyle ciksi bir kadın... ” dedim. Elim bacak arasına girdiğinde Jale çoktan bacaklarını ayırmış, ellerime yol açmıştı. dıbını avuçladım ve sıktım; donu ıslanmıştı kadının. Yavaşça yukarıya çıktım ve alttan memelerini avuçlayıp çektim ve sıktım. Jale kendini iyice bana doğru yaslamıştı. Geriye doğru çıkık kalçaları yarağıma baskı yapıyordu, ama ben bunu umursamıyordum. Kulağına yine fısıldayarak konuşuyordum, “ilk anda bana birkaç numara büyük gibi geldin Bebek... ” deyip, eğilip yüzüne baktım; gözlerini kapatmış, yoğurduğum memelerinden aldığı keyfi çıkarıyordu. Başını tutup kendime çevirdim ve dudaklarına belli belirsiz bir öpücük kondurdum ve çekildim. Jale dudağımın arkasından gelir gibi yaptı ama uzaklaşmıştım.
    ···
  16. 17.
    -1
    Göğüslerinden sıkıca tutup, ayağa kalkmasını sağladım. Gerçekten de boyu benimle birlikteydi kadının. Kalçalarını kasıklarıma dayadı ve durdu. Ellerimi memelerine atıp avuçladım ve vücudunu iyice kendime yapıştırdım. Yaklaşıp dilimi kulak memesinde gezdirdim, “Kaç numara büyüksün Bebek?” dedim. Hızla dönüp dudaklarıma yapıştı. Deli gibi öpüşmeye başlamıştık bir anda. Elleri vücudumda dolanıyordu. Kalçalarından tutup kendime çektim ve kasıklarımızı birleştirdim. Ülker gülümseyerek bana bakıyordu. Ona göz kırptım. O ise, yumruğunu sıkarak ‘Devam et!’ der gibi yüzünü yaydı. Dudaklarımı Jale’den zor da olsa ayırdım ve gözlerine baktım. Saçlarını okşayıp yüzünü ellerimin arasına aldım, “Hadi, beni yatak odana zütür!” dedim. Yatağa kendimi boylu boyunca attım ve ayakta dikilen Jale’yi seyretmeye başladım. Ülker kapıya kadar gelmiş bizi izliyordu. Jale ağzını açıp tek kelime etmeden üzerimdekileri bir çırpıda çıkarıp attı. Bir anda yatakta çırılçıplak kalmıştım. Yarağımda iğne ucu kadar kıpırdanma yoktu. Çünkü o ana kadar yaptıklarımın hiç birini, beni heyecanlandırsın diye yapmamıştım. Tek amacım, Jale’yi yatağa hazırlamaktı;
    bunu da başarmıştım. Aynı hızla Jale de soyundu ve yanıma uzandı. Yine öpüşmeye başlamıştık. Eli vücudumda dolaşıyor, her yerimi okşayıp sıkıyordu. Benim elim de boş durmuyordu; göğüslerini, kalçalarını yoğururcasına sıkıyor, dıbını avuçluyor, okşuyordum. Dudaklarını kurtarıp boynuma doğru indi ve kısa süre sonra yarağıma ulaştı. Avucuna alıp okşadı. Yarağım yavaştan kendine geliyordu. Taşaklarımı okşarken yarağımın hepsini ağzına alıp emerek somurdu. Bunu 2-3 kez yaptıktan sonra yarağım sertleşmeye başladı. Kısa süre sonra da kazık gibi oldu. Jale bu zaman diliminde yarağımı gövdesinden tutmuş sıvazlıyor ve dikkatle bakıyordu. Yarağımı kavrayıp, kapıda bizi izleyen Ülker’e baktı, “Müthiş!” dedi. Ülker gelip yatağın kenarına oturdu. Jale eğilip yarağımın kafasını yalamaya başladığında, Ülker üzerindekileri çıkarıyordu. Biraz sonra o da bize katılmıştı. Jale yarağımın kökünden kafasına kadar yalarken, Ülker Jale’nin arkasına geçmiş dıbını, zütünü yalıyordu. Jale alabildiği kadar yarağımın kafasını ağzına alıyor, emiyor, diliyle içeride kafasına masaj yapıyordu. Ülker daha önceden girip çıktığı evi tanıyordu; çekmeceden krem çıkardı ve parmaklarını kremlemeye başladı. Yüzüme bakıyor, gülümsüyordu. Kısa süre sonra Jale yarağımı elinden bırakmadan bacaklarını açarak üzerime çıktı. Yarağımın kafasını, kremlenmiş am dudaklarının arasına yerleştirdi ve sürtmeye başladı. Sonra yavaşça kafasını soktu; amın ıslaklığı kremlenmiş olması nedeniyle yarağımın
    kafası kayarak içeriye doğru süzüldü, ama öylece durdu. Yanıyordu karının amı. Yüzüme soru sorar gibi baktı bir süre ve kendini yavaşça bıraktı. Yarağım amın dudaklarını yararcasına kayarak girmeye başlamıştı. Durdu yeniden Jale. “Yırtılıyor amım sanki!” dedi Jale. “Alırsın! Hadi, bırak kendini!” dedi Ülker. Jale yavaştan kendini bırakırken, Ülker onun iri kalçalarından tutmuş aşağıya çekiyor, bir an önce oturmasını sağlamaya çalışıyordu. Biraz sonra yarağım kasıklarıma kadar içindeydi Jale’nin... “Ufff!” diyerek derin bir nefes aldı Jale, “Parçaladı amımı lan bu yarak!” dedi. Ülker de, “Hoşuna gitti değil mi huur!”
    dedi gülerek. “Her yerime sürtünüyor! Ufff! Gerdi amımın dudaklarını! Offf!” diyordu Jale. Ellerini göğsüme koyup yüzüme baktı. Gülümseyerek kalçalarını aşağı yukarı indirip kaldırmaya başladı. Tüm vücudu öylece duruyor, yalnızca iri kalçaları belden inip kalkarak yarağımın üzerine oturup kalkıyordu. Bunu beceriyor olmak onun için bir artı olmalıydı ki, yaparken yüzüme gülümsüyordu. Gülümserken de çektiği acıyı görebiliyordum yüzünden. Ülker ise Jale’nin inip kalkan kalçalarını okşuyor, taşaklarımı avuçlayarak çekiştiriyordu. “Aradığın yarak bu huur?” diyordu Jale’ye, “ilk kez böyle bir yarak o koca dıbını dolduruyor değil mi?” diyordu. “Patlatacak amımı neredeyse bu yarak!” dedi Jale, “Bu kadar dolacağı aklımın ucundan geçmezdi. Offf! Harika bir duygu bu Ülker! Kafasından köküne kadar her santimini hissediyorum bu yarağın. Ohhh!” dedi Jale.
    Tümünü Göster
    ···
  17. 18.
    -1
    Kalçaları daireler çizerek üstümde dans ediyordu. Yarağım her saniye girip çıkıyordu kaygan amın içine. Karının suları taşaklarımdan aşağıya akıyordu artık. iki elimle memelerini tutup kendime çektim ve yoğururken birinin başını ağzıma alıp ısırarak emmeye başladım. Jale bir yandan memelerini ağzıma sokmaya çalışırcasına kafamı çekiştirirken, diğer yandan kalçalarıyla kasıklarımı dövüyordu. “Ahhh! Ahhh! Harika yarağın var erkeğim! Offf! Em memelerimi! Isır, kopar uçlarını! Ahhh! Ahhh!” diye inlerken, kalçaları artık deli gibi kasıklarımı dövmeye başlamıştı. Yarağımı kafasına kadar çıkartıyor, köküne kadar alıyordu içine; resmen dövüyordu kasıklarımı.
    ···
  18. 19.
    -1
    iki elimle kalçalarından tutup onun ritmine ayak uydurarak yarağımın üzerine bastırmaya, memelerini ısırıp emmeye devam ediyordum. Jale birden saçlarımdan tutup kafamı göğüslerine bastırmaya başladı. Kontrolsüzce kasıklarını kasıklarıma vuruyordu şimdi. “Aaahhh! Aaahhh! Hayvaaannn! Parçala amımı! Parçala! Aaahhh!” diye bağırıp, sonra bıraktı kendini yarağımın üzerine ve göğsüme attı kendini. Derin soluk alışlarına hırıltıları karışıyordu. Am kasları, yarağımı sağarcasına kasılıyordu. “Bittim! Öldüm Tanrım! Ufff!
    Bitirdin aşkım beni! Harikasın erkeğim! Ufff!” derken halen geliyordu kadın. Kasılmaları sanki dakikalarca sürdü üstümde. Sonra başını kaldırdı, yüzüme baktı. Kadının en güzel bakışının orgazm sonrası bakışı olduğunu o zaman öğrenmiştim. Masum, sevecen, teslimiyetin uç noktasındaydı bakışları. Taparcasına, ‘Öl!’ desem ölecek gibi bakıyordu sanki. Başımı ellerinin arasına aldı ve okşadı. Eğilip dudaklarıma öpücük kondurdu. Durulmuştu. Ülker Jale’nin iri kalçalarına hızlı bir şaplak vurdu, “Kalk artık huur! Çocuğun canını çıkardın!” dedi gülerek. Jale yavaşça kendini yatağa atarken, yarağım kazık gibi içinden çıkmıştı. Yine boşalmamıştım. gibmek, o sıkı ve ıslak amın içinde dans etmek boşalmaktan daha keyifliydi benim için. Kadının üzerimde delirmiş gibi bağırarak tepinmesini izlemek kadar güzel bir şey yoktu; boşalmak aklıma bile gelmiyordu gibişirken.
    ···
  19. 20.
    -1
    Ülker gelip ikimizin arasına attı kendini. Dudaklarıma öpücük kondurdu ve gülümseyerek yüzüme baktı, “Nasılsın Çocuk?” dedi. “Yorgun!” dedim; neden söylediğimi bilmeden. “Biliyorum, kart huur canını çıkardı senin!” dedi. Jale’den yana döndü ve yüzüne bir tokat vurdu, “gibilmek böyle bir şey işte; anladın mı?” dedi. Jale de, “Böylesi bir keyfi yaşamamı sağladığın için Sana teşekkür ederim canım!” dedi, derin soluklarına engel olamayarak. Sonra doğrulup yüzüme baktı. Uzanıp yarağımı gövdesinden kavradı ve sıktı, “Bakar mısın Ülker; boşalmayı da erteleyebiliyor!” dedi. Ülker cevap vermeden yataktan kalktı ve giyinmeye başladı, “Hadi bakalım kızlar. Siz gibişirken benim damaklarım kurudu. Birkaç yudum içelim!” dedi. Düşünmeden yataktan kalktım. Yatakta boylu boyunca uzanmış bizi izleyen Jale’nin kolundan tutup çektim ve kaldırdım; sürüklercesine kaldırdım, “Bana rahat bir şeyler verir misin bebek? Mutlaka vardır!” dedim. Jale elbise dolabını açıp bana bir şort verdi ve giyinmeye başladı. Şortu giyip Ülker’in arkasından salona geçtim. Ülker beni öyle görünce dudağıma bir öpücük kondurdu ve Jale’ye seslendi, “Mesut’un üstüne giyecek birşey de ver; dışarıya çıkalım!” dedi.
    ···