1. 1.
    +4 -1
    ne darbecisi lan zütelekler

    amk 3 liralık baklava çalan çocukları 18 yıl mahkum eden adalet sistemine mi güveniyosunuz
    ···
  2. 2.
    -4
    hapis yatmış suçlu

    kendisini burda öven ölümüne üzülen suç işlemiş olur
    ···
  3. 3.
    +2 -2
    büyük üstad allah rahmet eylesin .
    ···
  4. 4.
    +1 -3
    ölmesine üzülmedim
    ···
  5. 5.
    +2 -2
    salak olmayan kesimin adını anacağı insan
    ···
  6. 6.
    +2 -1
    21.06.2010 tarihinde, 85 yaşındayken hayata gözlerini yuman Cumhuriyet gazetesinin başyazarı
    ···
  7. 7.
    +1 -2
    Allah rahmet eylesin.
    ···
  8. 8.
    +2 -1
    başımız sağolsun.
    ···
  9. 9.
    +1 -2
    mücadele dolu yıllarını pek çok zütü taklunun ergenin anlayamayacağı aydın bir zat idi.
    ···
  10. 10.
    +2 -1
    vakit gazetesinin haberine göre ergenekon terör örgütüne üye olmaktan yargılanmamak için ölerek kaçmıştır.
    ···
  11. 11.
    +2 -1
    an itibariyle vefat etmiştir allah rahmet etsin
    ···
  12. 12.
    -3
    kör ölür badem gözlü olur,
    darbeci ölür demokrat olur amk.
    ···
  13. 13.
    +1 -1
    mücadele dolu yıllarını anlamak için hasan cemal'in anı kitaplarından da faydalanın.
    ···
  14. 14.
    +1 -1
    mekanı cennet olsun
    ···
  15. 15.
    +2
    http://www.hurriyet.com.t...ndem/15089515.asp?gid=373

    başımız sağolsun saygıyla anıyoruz.
    ···
  16. 16.
    +2
    ölüm nedeni böbrek yetmezlği diyolar ama bence değil gelgelelim yeri doldurulamayacak bir insan mekanı cennet olsun
    ···
  17. 17.
    +2
    harbi adam
    ···
  18. 18.
    +2
    Sıkıntılı bir hayattan,son dönemden sonra umarım orada rahat eder. Allah rahmet eylesin.
    ···
  19. 19.
    +1 -1
    ilkelerin her zaman bize ışık tutacak!

    http://tinyurl.com/36w9j69
    ···
  20. 20.
    +2
    ilhan selçuk un ameliyat olmadan önceki son köşe yazısı çok da anlamlı her yazısı gibi

    “Arabayla asfalt yolda giderken birden karşına bir levha çıkar:
    “Yol kapalı.”
    Bozulursun..
    Ama yapacağın bir şey de yoktur.
    Bugün pazar!..
    Pazartesi günü yürekten ameliyat olacağız, söylenenlere bakılırsa epey gıllıgışlı bir operasyonmuş, nalları havaya dikersek bozulmayalım, olur böyle şeyler...
    Son haftalarda “nalları havaya dikmek” deyişini çok kullanmaya başladım. Benim hoşuma gidiyor; kimisi sevimsiz buluyor; ama, Türkçe mizahın başyapıtlarından biri...
    insanlarla hayvanlar arasında eşitlik de sağlıyor...
    Bektaşi’ye demişler ki:
    - Nalları havaya dikenin nesine bakarsın?
    - Sırtına.. demiş..
    - Nasıl?
    - Ya eyeri vardır, ya semeri...
    Baba Erenler sınıfsallığı son nefeste bile unutmuyor, aşkolsun...
    Gerçekte “nalları havaya dikmek” eğlencelidir, matraktır; ama, bizim temel felsefede böyle şey yok..
    Ne var?
    Ne olacak:
    Enelhak...
    Hiçbir din felsefesinin erişemediği bir öz...
    Varlığın, evrenin, ruhun, maddenin, yerin, göğün, yaratanın, yaratılanın özdeşleştiği buluşmanın, birleşmenin, birliğin, tümleşmenin, eriyip kaynaşmanın dile daha yetkin ve güzel yansımasını düşünmek bile olanaksız...
    Ortalıkta ne nal var..
    Ne semer..
    Ne eyer..
    Neyin ne olduğunu bilen bilir, kimsenin kimseye malumatfuruşluk yapmaya hali yok, ayvayı bu dünyada yediğin zaman her şeyi anlarsın, edebiyata gerek yok...
    Erenlere sormuşlar:
    - Allah neden ölmüyor?..
    Yanıt:
    - Onun Allah’ı yok da ondan...
    Eskiden Adana’da kafası kızan, Allah’a söverdi...
    Ama bu Allah, kişinin öfkelenip bozulduğu keratanın Allah’ıydı:
    - Ulan, senin Allah’ını, peygamberini, kitabını, cüddıbını, yedi sülaleni, yetmiş yedi ceddini, vesaire...
    Cevap:
    - Ulan, ben de aynen seninkini...
    Sonra?..
    Ya bıçaklar oynaşır..
    Ya ayırırlar..
    Şimdi kaldı mı bilmem, böyle öfkeler...
    Dur bakalım, şimdiden merak etmeye başladım.. yarın hekim takımı beni kesip biçecek, kolay iş değil, delip dikecek, ya da ben cahil kafamla öyle sanıyorum; peki ne olacak, gözümüzü tekrar açacak mıyız, yoksa ayvayı yiyecek miyiz?..
    Biliyorum şimdi kimisi diyor ki:
    - Aman canım, merak ettiğin şeye bak.. deli saçması...
    Doğrudur...
    Yaşamak nedir ki zaten?..
    Fasa fiso...
    Yaşamak nedir mi?..
    Bir sabah kalktın, sevdiğin kadının gözünün altında derin bir çizgi gördün..
    O da gördü mü?..
    Görmez olur mu?..
    Ya da henüz aynaya bakmadı..
    Soru:
    - Yaşlanıyor muyum?..
    Sen görmezlikten geldin diyelim, o düşünüyor, dupduru ten nasıl böyle oldu?..
    Nasıl olmasın ki, yaşıyorsunuz.
    Kim bilir, belki gözü de teni de daha güzelleşti.
    Ama şartlanmış bir kez.. Şartlanmışsınız.
    Çizgilerin, yaşlılığın insana güzellik verdiğini kişinin kültürüne aşılayan estetik kültürüne erişmek için, insanların daha ne kadar yaşamalarına gerek var? 100 yıl, 1000 yıl?
    ilkellik daha ne kadar sürecek?
    Sürse de alt gözkapağının altındaki bir yeni çizginin insanı bu denli düşündürüp oyalaması, işte insanın gözeneklerine dek yaşamasıdır...
    Yaşamak güzel şey Taranta Babu...
    Dünyanın bugünkü kepaze haline insan bozuluyor, bir yanda açlıktan ölen çocuklar, yoksullar, bir yanda sayılamayacak kadar çok kadın köleler...
    Öyle kadın köleler ki köleliklerinin bilincinde bile değiller...
    Ve bu kadınlar saraylarda yaşıyorlar...
    Dünya böyle kalmaz...
    Biz de böyle kalmayız...
    Hem kim kalmış ki canım..
    Kim kalır ki...
    Çok ermiş gelmiş geçmiş bu dünyadan...
    Biri, 13. yüzyıl şairi Âşık Paşa ...
    Der ki:
    “Acı dirliğim isteyen
    Tatlı dirilsin dünyaya
    Kim ölümüm ister ise
    Bin yıl ömür olsun ona”
    Yine de tekerlemeye geliyorum:
    Nalları dikmezsem..
    Daha görüşürüz...
    Dikersem, her ne kadar kusurumuz da olsa, affola...
    ikisine de eyvallah... ”
    Tümünü Göster
    ···