/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +16 -5
    Panpalar bazıları alıntı ve bazıları kendimden olmak üzere başlıkta yazdığım gibi ilginç hayat hikayeleri yazacağım up ve suku gelirse başlayacağım
    ···
  1. 2.
    0
    Haydi panpalar asılın klavyeye
    ···
  2. 3.
    0
    up şuku up şuku up up up dımdım çıkı çıki çıkı
    ···
  3. 4.
    +1
    Haydi panpalar şuku lar ve rezler gelsin bakalım
    ···
  4. 5.
    0
    isteyen eski yazdığım hikayelerede bakabilir...
    ···
  5. 6.
    -3
    MARANGOZ

    Yaşlı bir marangozun emeklilik çağı gelmişti. işveren müteahhidine, çalıştığı konut yapım işinden ayrılmak ve eşi, büyüyen ailesi ile birlikte daha özgür bir yasam sürmek tasarısından söz etti. Çekle aldığı ücretini elbette özleyecekti. Emekli olmak ihtiyacındaydı, ne var ki. Müteahhit iyi isçisinin ayrılmasına üzüldü. Ve ondan, kendine bir iyilik olarak, son bir ev daha yapmasını rica etti. Marangoz kabul etti ve işe girişti, ne var ki gönlünün yaptığı işte olmadığını görmek pek kolaydı. Baştan savma bir isçilik yaptı ve kalitesiz malzeme kullandı. Kendini adamış olduğu mesleğine böyle son vermek ne talihsizlikti!..
    işini bitirdiğinde, işveren, evi gözden geçirmek için geldi. Dış kapının anahtarını marangoza uzattı.
    - "Bu ev senin" dedi,
    - "sana benden hediye."
    Marangoz şoka girdi. Ne kadar utanmıştı! Keşke yaptığı evin kendi evi olduğunu bilseydi! O zaman onu böyle yapar mıydı!
    ···
  6. 7.
    +4
    Yoksul Çiftçi(GeRCeK Bi HaYaT)

    iskoçya'da yoksul mu yoksul bir çiftçi yaşardı. Fleming 'idi adı. Günlerden bir gün tarlada çalışırken bir çığlık duydu. Hemen sesin geldiği yere koştu. Bir de baktı ki beline kadar bataklığa batmış bir çocuk, kurtulmak için çırpınıp duruyor. Çocukcağız bir yandan da avazı çıktığı kadar bağırıyordu. Çiftçi çocuğu bataklıktan çıkardı ve acılı bir ölümden kurtardı. Ertesi gün Fleming'in evinin önüne gelen gösterişli arabadan şık giyimli bir aristokrat indi. Çiftçinin kurtardığı çocuğun babası olarak tanıttı kendini.

    Oğlumu kurtardınız, size bunun karşılığını vermek istiyorum dedi.

    Yoksul ve onurlu Fleming ; Kabul edemem! diyerek ödülü geri çevirdi.

    Tam bu sırada kapıdan çiftçinin küçük oğlu göründü.

    Bu senin oğlun mu? diye sordu aristokrat.

    Çiftçi gururla Evet! dedi.

    Aristokrat devam etti ; Gel seninle bir anlaşma yapalım. Oğlunu bana ver iyi bir eğitim almasını sağlayayım. Eğer karakteri babasına benziyorsa ilerde gurur duyacağın bir kişi olur.

    Bu konuşmalar sonunda Fleming'in oğlu aristokratın desteğinde eğitim gördü. Aradan yıllar geçti. Çiftçi Fleming'in oğlu Londra'daki St. Mary's Hospital Tıp Fakültesi'nden mezun oldu ve tüm dünyaya adını penisilini bulan Sir Alexander Fleming olarak duyurdu. Bir süre sonra aristokratın oğlu zatürreye yakalandı.

    Onu ne mi kurtardı? Penisilin!

    Aristokratın adi : Lord Randolp Churchill'idi...

    Oğlunun adı ise : Sir Winston Churchill.

    Kurtaran doktor : Çiftçinin oğlu Sir Alexander Fleming.

    Paraya gereksiniminiz yokmuş gibi çalışın.

    Hiç acı çekmemiş gibi sevin.

    Hiçbir şey beklemeden verin.

    Karşılığını mutlaka bir gün alırsınız...
    ···
    1. 1.
      0
      winston churchill katildir ama fleming e laf yok
      ···
  7. 8.
    0
    up layalimki hikaye görünsün panpalar
    ···
  8. 9.
    +4
    ben de kendi hikayemi yazmak istedim.
    mal gibi yaşadım, yarısını sarhoş yaşamışımdır zaten.
    hatırlamadığım olay sayısı hatırladıklarımdan fazladır.
    dünya yansa yıkılsa gibimde olmaz. halen de böyle devam ediyor.
    işte bu kadar.
    ···
    1. 1.
      0
      Allah ölüm hariç herşeyin bir çaresini vermiştir üzülme be kardeşim
      ···
      1. 1.
        0
        üzülen kim ne? niye üzüleyim anlamadım?
        ···
      2. 2.
        +1
        Ne bileyim uzuluyon zannettim
        ···
      3. 3.
        +1
        şaka gibi adamsın lan ama acı olan gerçek olman.
        ···
      4. diğerleri 1
  9. 10.
    +4
    IZDIRABIN ACILIGI

    Hintli bir yaşlı usta, çırağının sürekli herşeyden
    şikayet etmesinden bıkmıştı. Bir gün çırağını tuz
    almaya gönderdi. Hayatındaki herşeyden mutsuz olan
    çırak döndügünde, yaşlı usta ona, bir avuç tuzu, bir
    bardak suya atıp içmesini söyledi. Çırak, yaşlı adamın
    söylediğini yaptı ama içer içmez ağzındakileri
    tükürmeye başladı. "Tadi nasil?" diye soran yaşlı
    adama öfkeyle "acı" diye cevap verdi. Usta
    kıkırdayarak çırağını kolundan tuttu ve dışarı
    çıkardı. Sessizce az ilerdeki gölün kıyısına zütürdü
    ve çırağına bu kez de bir avuç tuzu göle atıp, gölden
    su içmesini söyledi. Söyleneni yapan çırak, ağzının
    kenarlarından akan suyu koluyla silerken ayni soruyu
    sordu: "Tadı nasıl?" "Ferahlatıcı" diye cevap verdi
    genç çırak. "Tuzun tadını aldın mi?" diye sordu yaşlı
    adam, "hayır" diye cevapladı çırağı. Bunun üzerine
    yaşlı adam, suyun yanına diz çökmüş olan çırağının
    yanına oturdu ve şöyle dedi: "Yaşamdaki izdıraplar
    tuz gibidir, ne azdır, ne de çok. Izdırabın miktari
    hep aynidir. Ancak bu izdırabın acılıği, neyin içine
    konulduğuna bağlıdır. Izdırabın olduğunda yapman
    gereken tek şey, ızdırap veren şeyle ilgili hislerini
    genişletmektir.

    Onun için sen de artık bardak olmayı bırak, göl
    olmaya çalış... "
    ···
    1. 1.
      +2
      alın bu adamı burdan samanyolunda işe başlasın şukuladım pampa
      ···
  10. 11.
    0
    Ses ver inciiiiiiii
    ···
  11. 12.
    0
    Up up up pu
    ···
  12. 13.
    0
    Up up up up
    ···
  13. 14.
    0
    Up up up up
    ···
  14. 15.
    0
    Up up upcupuc
    ···
  15. 16.
    0
    Up up up p
    ···
  16. 17.
    0
    Up up up upc
    ···
  17. 18.
    +2
    PARAŞÜTÜNÜZÜ KiM KATLIYOR

    Carlos Plump Birleşik Devletler deniz kuvvetlerinde genç subaylara öğretmenlik yapıyordu. Vietnam’da jet pilotu olarak savaşmıştı. 76. uçuşu sırasında uçağı yerden havaya fırlatılan bir füzeyle vurulmuş, ancak son anda uçaktan atlamış, paraşütle yere inmişti. Ne var ki komünistlerin eline esir düşmüş, 6 yılını bir hapishanede geçirdikten sonra tekrar ülkesine dönmüştü. Şimdi genç öğrencileriyle bu paha biçilmez deneyimlerini paylaşıyordu.
    Bir gün, bir lokantada eşiyle birlikte yemek yerken yakındaki masada bir adam kendisine yaklaştı ve ”Siz Yüzbaşı Plumpsınız değim mi?” dedi. Plump’ın cevap vermesine fırsat vermeden konuşmasını sürdürdü adam;
    “Vietnamda Kitty Hawk savaş gemisinde savaş pilotuydunuz. Uçağınızı vurmuşlardı.”
    Bütün bunları nereden biliyorsun diye sordu Plump şaşkınlıkla
    Adam hemen cevap verdi;
    Sizin paraşütünüzü katlamıştım. Bir taraftan eliyle ustaca katlama hareketleri yaparken “Umarım paraşütünüz hemen açılmıştır” dedi. Plump minnettarlıkla, “elbette” dedi, “katladığın paraşüt açılmasaydı, bugün burada olamazdım.” Adam tevazu ile Plump’ın elini sıkıp müsaade istedi ve yerine oturdu.
    Plump o gece uyuyamadı. Hep adamı düşündü. Bir paraşütün katlanma biçimi bir pilotun ölüm kalım meselesi olacak kadar incelikli bir işti. Bir jet pilotu olarak bu detayı hiç düşünmemişti. Kim bilir Kitty Hawk’ta kaç kez yüz yüze gelmişlerdi de sıradan bir memur olarak görmüştü adamı. Sözüm ona, bir jet pilotunun yaptığı ile sıradan memurların yaptığı işler kıyaslanır şeyler değildi! Hep sıradan biri gibi görmüş olmalıydı adamı. Hayatında yeri olmayan önemsiz bir dekor gibi. Çok büyük bir ihtimalle ona bir “Merhaba” demeyi bile çok görmüştü.
    Saatlerce onun yaptığı işi düşündü. Yüzlerce paraşütün iplerini birbirinden itina ile ayırışını, kumaşı inceden inceye katlamasını hayal etti. Elinin her hareketinde hiç tanımadığı birinin hayatını ellerinde tuttuğunu fark etti.
    Ertesi gün dersine şu beklenmedik soruyla başladı Plump: “Paraşütünüzü kim katlıyor?” Bir süre susup cevap bekledi. Anlaşılan o ki, herkes kendi işine odaklanıyor, kendi işinin detaylarında kritik katkıları olan insanları hesaba katmıyordu.
    Hepimizin hayatımızın her anında kullandığımız bir paraşüt vardır. Bizi hayatta tutan, öz güvenimizi sağlayan, ayaklarımızı yere sağlamca bastıran ya da havada asılı kalıp öteleri görmemizi sağlayan nice küçük fakat önemli detayın arkasında kimler var acaba.
    Hayır, hayır; jet pilotu olmanız ya da savaşıyor olmanız gerekmiyor elbet bu soruya muhatap olmak için. Simdi sokakta huzurla yürürken biri basit bir soru sorulabilir size:
    “Pantolonunuzu kim ütülüyor?”
    Tümünü Göster
    ···
  18. 19.
    0
    Rezerved
    ···
  19. 20.
    0
    ya gibtir git kendi hayatından yazcaksan yaz ama alıntıya biz de netten bakarız koçum biraz orjinal ol
    ···
    1. 1.
      0
      Orjinal istiyosan önceki ki hikâyelerime bakacan bro. ben başlıkta herşeyi açıkladım
      ···