1. 26.
    -1
    @17 seni terörist bölge komutanı yapmayan yazarı (yani beni) gibsinler
    ···
  2. 27.
    +1 -1
    bölüm3
    Operasyondan Bir Hafta Önce, israil Tel-Aviv

    Karısının şefkatli kollarında huzur içinde uyuyan Mossad'ın Türkiye masası şefi Eliezer,cep telefonunun mesaj sesiyle gözlerini açtı. Henüz çok erken değilmi diye düşünüp isteksizce gelen mesaja baktı, mesaj yardımcısındandı." Efendim rüzgar kuzeyden esiyor, pencereyi kapatmak için sizi bekliyoruz" yazan mesajı okuyan Eliezer, nedir bu Türk'lerden çektiğim diye söylenmeye başladı. Henüz uyanmayan eşinin yanağına bir öpücük kondurduktan sonra hazırlanıp ofise gitmek üzere yola çıktı.Tel-Aviv sokaklarında arabasıyla ilerlerken güne yeni başlayan şehrin insanlarını ve bu insanların huzuru için verdiği çabanın ne kadar kutsal olduğunu düşündü.
    Şehrin güney yakasındaki dört katlı bir binanın üçüncü ve dördüncü katlarında görev yapan ekibinin yanına ulaştığında yardımcısı Şaul’un heyecan içinde kendisini beklediğini gören Eliezer, yardımcısına beni bukadar erken saatte rahatsız etmeni gerektiren konu nedir diye sordu.

    Şef yardımcısı hiç duraksamadan kendisine ulaşan bilgileri anlatmaya başladı.
    "Efendim Cizre'deki adamımızdan mesaj geldi, pkk nın takım komutanları ve bölge sorumluları toplantı yapacakmış. Biliyorsunuz son 2 yıldır bunların her hareketini izleyip rapor ediyoruz, örgüt içine soktuğumuz diğer bir adamımız Cizre’deki ajanımıza ulaşarak bu bilgiyi vermiş.
    Buraya kadar her şey normal görünüyor ,yani örgütün dağ kadrosunun yaptığı sıradan bir toplantı bu,fakat normal olmayan Türk'lerin hareketleri efendim "

    Peki Türk'ler ne yapıyor dedi şefi Eliezer.

    Evet efendim işte burası biraz karışık, sizinde tahmin edeceğiniz gibi bur da Türk'lerden beklenecek hamle elit birliklerden oluşan bir askeri gücü bölgeye sevk ederek bu toplantı sırasında operasyon yapmak ve tüm yöneticileri öldürmek. Şuan böyle bir niyetleri var mı bilmiyoruz, sonuçta bu tarz operasyonları yapacak birliklerin hareketleriyle ilgili bilgi toplama konusunda başarılı olamıyoruz.
    Daha kapsamlı askeri operasyonların bilgisini almamıza rağmen bu konudaki zafiyetimiz halen mevcut, neticede böyle bir hareket yapmaları sürpriz olmaz.

    Ama bunun yanında bizi asıl ilgilendiren, güneydoğudaki Türk sivil istihbarat elemanlarının da son günlerde oldukça hareketli olmaları, askeri istihbaratla beraber müşterek bir çalışma içinde oldukları yönünde duyumlar alıyoruz.
    Eğer Türk'ler asker-sivil kavgasından vazgeçip bölgede etkin bir temizliğe başladılarsa bizimde derhal buna göre pozisyon almamız gerekir. Çünkü bu temizlik salt dağ kadrolarını değil örgütün sivil kanadını da kapsıyor olabilir, takdir edersiniz ki bu sivil kanat içinde bizimle bağlantılı olan kimselerde var.

    Örgütün bölge sorumlularının da katılacağı toplantı bir hafta sonra yapılacak efendim, Muhtemelen Türk'ler bu toplantıyı engelleyecektir, ama örgütün sivil kanadına yapılacak hamlenin zamanını şimdilik bilemiyoruz, elbette böyle bir girişimleri de olmayabilir sadece toplantıyı engelleyip bu sırada öldürdükleri bir-iki bölge sorumlusu ve birkaç takım komutanıyla da yetinebilirler. Yani sadece askeri operasyondan ibarette olabilir bu gelişmeler.

    Efendim net bir yorum yapabilmek için bölgedeki tüm uyuyan ajanlarımıza mesaj geçtim, hepsi şuandan itibaren edindikleri bilgileri bize aktaracak, bizde sizin vereceğiniz talimata göre hareket edeceğiz.

    Devam Edecek…
    Tümünü Göster
    ···
  3. 28.
    0
    panpa yaz mossad ajanı benı
    ···
  4. 29.
    0
    reserved,
    okuyalım
    ···
  5. 30.
    -1
    ( Panpalar burdan sonra aksiyon başlar heyecan tavan yapar.) bölüm4

    Diyarbakır 2.Taktik Kuvvet Komutanlığı 8. Ana Jet Üssü'nden havalanan Skorski hedef koordinata doğru yol almaya başladığında, Teğmen Can bilgilendirme toplantısında ismail Yüzbaşının söylediklerini düşünüyordu. Böylesi önemli bir göreve daha deneyimli bir ekibin verilmesi taraftarı olduğunu açık açık söylemişti, üstelik Gültekin Yüzbaşıda konuşmasında görevin çok zor olacağına ve arazi şartlarının sertliğinden özellikle bahsetmişti.Bir anda bu görevin gerçek olmadığını düşündü, komutanları onların yeterliliklerini sınamak amacıyla böylesi bir tatbikat senaryosu planlamış olabilirlerdi.

    Evet kesinlikle tatbikata gidiyoruz diye düşündüğü sırada hemen karşısında oturan tim komutanı Gültekin Yüzbaşının gözlerini fark etti, komutanının gözlerindeki o boş bakışları çok iyi biliyordu. Beynini her türlü düşünceden soyutlayıp sadece göreve konsantre olduğu çok açıktı.Can Teğmen kendi kendine tekrarladı bu görev gerçek.

    Gecenin karanlığını yırtıp hedef koordinatlara ulaşan Skorski iki timden oluşan askeri personeli indirdikten sonra sanki onları selamlarmışcasına burnunu aşağıya eğerek yükseldi ve karanlığın içinde gözden kayboldu. Helikopterden inen personel derhal savunma pozisyonu alıp kayalıklara doğru ilerlediler. Gültekin Yüzbaşı helikopterin sesi bölgedeki teröristler tarafından mutlaka duyulmuştur dedi, derhal ikici timin keşif kolu ilerleyeceğimiz hattı kontrol etsin Berivan Tepesine ulaşıncaya kadar ikinci timin geri kalanı bizimle beraber olacak, birinci sektöre ulaştığımız zaman plana göre ayrılacağız. Komutanın emrini duyan keşif kolu çoktan karanlıkta kaybolmuştu bile, düşmana görünmemek esas kuraldı arazi her ne kadar onları kamufle ediyor olsa da ilerlerken yapacakları en ufak hata düşmanın kendilerini fark etmesine neden olacaktı.

    Gültekin Yüzbaşı savunma pozisyonlarını koruyup keşif kolunun hatta olabildiğince ilerlemesini bekledi, Teğmen Can bu bekleyişin uzun süreceğini biliyordu. Keşif kolu ölüm sessizliğinin hakim olduğu arazide birbirinin ayak izlerini takip ederek ilerliyor düşmanın bölgede dinleme yapabileceğini bildikleri içinde işaret dilini kullanıyordu.Kol başı bir anda diz çöküp sol elini kaldırdığında onu izleyen 2 asker oldukları yere çökerek kol başının vereceği ikinci işareti beklediler.Kol başı olan Astsubay Başçavuş Önder arkadaşları arasında Şahin diye tanınırdı, kaçma-kurtulma ve keşif konusunda yapılan eğitimlerde gösterdiği başarı komutanları tarafından takdir edilmiş arkadaşlarının da kendisine bu adla seslenmesine neden olmuştu.

    Önder Astsubay henüz hiçbir hedefle göz teması sağlamamıştı ama yakınlarda tehlike arz eden bir şey olduğuna emindi, önsezileri onu asla yanıltmazdı,Sol eliyle ikiyi işaret ettikten sonra yumruğunu sıkmış ve dirseğini aşağıya doğru eğmişti.Bu arkasındaki ikinci askerin olduğu yerde kalması ve önünde ilerleyenleri koruması anldıbına geliyordu,Önder astsubay ve arkasında onu üç metre mesafeden takip eden diğer asker sürünerek hemen aşağılarındaki kayalıkların arasındaki patika yolu termal gözlüklerle taramaya başladılar.Önder Astsubay yanılmamıştı tıpkı kendileri gibi 3 kişi gördü, patika yolda ilerleyenlerin helikopterin sesini duyup çevrede arama tarama yapmaya çıkan teröristler olduğunu biliyordu, patika yolu kullanmamakla doğru iş yaptığı için kendisine bir aferin verdi.

    Eğer keşfe çıkan düşman varsa bu yakınlarda daha büyük bir düşman birliği olduğununda işaretiydi ,düşmanın keşif kolunu uzaktan izleyerek onların ana kampının yerini tespit etmesi gerekiyordu.Önder Astsubay keşfe çıkan düşmanın patika yolu izleyerek ana kampa geri döneceğini bildiği için düşmanla temas sağlamadan uzaktan takip etme fikrinin en doğru karar olduğunu düşündü ve geriye dönerek 20 metre geride onları bekleyen askerinin yanına döndü. işaret diliyle 3 kişi gördüklerini ve düşmanın kuzeye doğru ilerlediğini onları bekleyen arkadaşına anlattıktan sonra düşmanı sessizce izlemeye başladılar. Helikopterden indikleri noktanın yaklaşık 2 km. doğusuna kadar ilerlemişlerdi ki düşmanın keşif kolu geri döndü,Önder Astsubay düşmanın bölgenin temiz olduğuna karar verdiğini hemen anladı ve geri dönen teröristlerin hemen 3 metre yanlarından geçip gitmesine izin verdi. Artık iz sürme zamanıydı bu üç terörist farkında olmadan Önder Astsubaya saklandıkları deliği gösterecekti.

    Mesafenin açılmasını bekleyen keşif kolu, uzak takip yaparak yaklaşık yarım saat boyunca ilerledi. Patika yolun büyük kayalarla bittiği noktada düşman içlerinden birini orada bırakarak kayalıkların yukarısına doğru ilerlemeye devam etti. Tamam dedi Önder Astsubay düşmanın yuvası çok yakında, tahminen 200 metre mesafede bir kayalığın içinde olduklarından emindi, patikanın bittiği yerde beklemede kalan tek kişi muhtemelen bir yada iki saat daha orada nöbet bekleyecekti. Artık geri dönüp komutanına bilgi vermesi gerekiyordu ve kaybedecek zamanı yoktu.Sol eliyle geriye dönüyoruz diye işaret etti ve karanlığa karıştı.
    ( Devamı gelecek)
    Tümünü Göster
    ···
  6. 31.
    -1
    upupupupupp
    ···
  7. 32.
    0
    ( Bugünün son bölümüdür.) bölüm5

    Operasyondan Altı Gün Önce, istanbul-Laleli

    Sekreterinin getirdiği Türk kahvesini yudumlayan Emin Kasım üst kattaki ofisinden sahip olduğu mağazanın içindeki hareketliliği izlemekten keyif alıyordu, bavul ticaretinden iyi para kazanmış ve kazandığı parayı da elinde tutup yatırım yapmayı başarmış akıllı birkaç Laleli esnafından biriydi. Ticari zekasının genlerinde var olduğunu biliyordu, kahvesinden yeni bir yudum daha almıştı ki cep telefonuna mesaj geldiğini belirten ahenksiz melodi kulağına çalındı.
    Mesaj kısaydı ”e-mail”.
    Yerinden doğrulan Emin Kasım hemen bilgisayarının başına geçip mail kutusuna baktı, yeni iletiyi tıkladı… Gelen mesajı açınca şifrelenmiş bir metin gördü, bu şifreli metin onu hiç şaşırtmamıştı anahtar kodları kullanarak metni deşifre etti. Mesajı okuyan Emin Kasım hiç zaman kaybetmeden dahili telefondan sekreterini arayarak bütün randevularını iptal etmesini ve birkaç günlüğüne şehir dışına çıkacağı bilgisini verdikten sonra gelen e-maili sildi ve ofisinden ayrıldı.
    Mossad’ın Türkiye masası şefi Eliezer, Emin Kasım ile irtibat kurmayalı çok uzun zaman olmuştu, artık kendisini unuttuklarını düşündüğü günlerde gelen bu görev emri Emin Kasım için sürprizdi. Arabasını Fatih semtinin ara sokaklarından birine park edip aynı sokaktaki köhne apartmanlardan birine girdi…En üst kattaki daireden içeri girip yatak odası ile salon duvarı arasına özenle yapılmış gizli bölmeden kullanacağı silahları çıkarırken hedef çok önemli olsa gerek diye düşünüyordu.

    Aynı Saatlerde, istanbul-Cevizli Tekel Spor Tesisleri

    Saatine bakan Üsteğmen Mustafa kahretsin geç kaldım diyerek spor salonundan içeri girdiğinde hocalarının eşliğinde Ege yöresinin halk oyunlarını öğrenen Arzu ile göz göze geldi, eliyle saatini göstererek sadece on dakika geciktiğini anlatmak istedi ve Arzu’nun folklor çalışmasını izlemek için yakındaki ilk koltuğa oturdu.
    Mustafa’nın gelişine sevindiği Arzu’nun yüzündeki gülümsemeden belli oluyordu, artık daha istekli çalışıyordu ama bir taraftan da çalışmanın çabuk bitmesini istiyordu. Çalışmadan sonra Maltepe sahilindeki Lal Garden Restaurant’da yemek yiyeceklerdi, her ikisi de bu buluşmayı iple çekiyordu.
    Arzu’yu izleyen Mustafa bir ara onun yanına gidip karşılıklı zeybek oynamayı düşündü ama sonra vazgeçti, zeybek çoğunlukla erkekler tarafından oynansa da bazı bölgelerde karmada oynanırdı ve Arzu’nun bu figürleri bildiğinden emindi, tıpkı Arzu gibi oda yıllar evvel folklor çalışmalarına katılmış ve pek çok yörenin oyununu öğrenmişti, Arzu’da oldukça iyi görünüyordu çalışmalara başladığı ilk günlerde ayağını biraz fazla zorlamış ve ağrılar nedeniyle derslere bir süre ara vermişti ama azmi sayesinde bu açığı çabuk kapatmıştı.

    Davulun sesi gümbürderken Mustafa’nın cep telefonu da boyutlarına bile aldırış etmeden davula nazire yaparcasına iki kısa sinyal sesi yaydı havaya, telefonunu cebinden çıkaran Mustafa gözlerini Arzu’dan bir an olsun ayırmak istemiyordu fakat içindeki merakı bastırmak için gelen mesajı okudu…
    Mustafa’nın hissettiği sıkıntı anında yüzüne yansımıştı, tereddüt ederek yeniden neşe içinde çalışmasına devam eden Arzu’ya baktı, gelen mesaj yeni bir görevin habercisiydi üstelik acilen gitmesi gerekiyordu ve bunu ona nasıl anlatacağını bilmiyordu…

    Birkaç saniye sonra yerinden kalktı ve spor salonundan sessizce uzaklaştı, arabasıyla otoparktan çıkarken Arzu’nun cep telefonuna kısa bir mesaj geçti; Canım önemli bir görev için çağrıldım gitmek zorundayım, beni bağışla.

    Yarım saat sonra Kartal Yakacık semtindeki müstakil bir evin önünde aracından inen Mustafa hala Arzu’yu düşünüyordu evin kapısının açılmasıyla birlikte aklındaki tüm düşünceler bir anda dağıldı, karşısındaki kişi Özel Kuvvetlerden komutanı olan ve herkesin en çok saygı duyup korktuğu Binbaşıydı. Kapıdan içeri giren Mustafa komutanım sizi burada görmek beni şaşırttı diyerek komutanına ani bir yumruk salladı ama binbaşı bu hamleyi kolaylıkla ekarte etti. Hala çok yavaşsın Mustafa dedi binbaşı gülerek, hayır komutanım siz hala çok hızlısınız dedikten sonra hasretle komutanına sarıldı.

    Evin salonuna geçtiklerinde Mustafa görev nedir komutanım diye sordu, binbaşı hiç duraksamadan konuya girdi; Önümüzdeki hafta sınırın ötesinde önemli bir operasyon yapacağız aynı zamanda örgütün sivil kanadını da çökertmek için yurt içindede eş zamanlı operasyonlar düzenlenecek, sivil kanada vurulacak darbe için Mitden de destek alıyoruz fakat bu çalışmalar sırasında farklı bir bilgiye ulaştık Mossad üst düzey komutanlarımızdan birine saldırı düzenleme niyetinde ve senin görevin bu saldırıyı önlemek.

    Peki komutanım Mossad bunu neden yapsın ki diyerek binbaşının sözünü böldü Mustafa, binbaşı devam etti eğer Mossad planında başarılı olursa komutana yapılan suikastden sonra bizim yapacağımız operasyonları medyayı ve güneydoğudaki kanallarını kullanarak halka başka türlü yansıtacaktır. Ordunun intikam nedeniyle güneydoğuda etnik temizliğe başladığı izlenimi yaratacak buda Türk-Kürt ayrımcılığını körükleyecek hatta ülkeler bazında baskı görmemize neden olacak.
    Basit ama etkili bir plan dedi Mustafa, peki komutanım hedef kim ve suikasti kimin düzenleyeceği konusunda bilgi var mı elimiz de…Hedef 1.Ordu Komutanı, suikastçi yada suikastçiler hakkında şimdilik bilgi yok ama bulmak ve engel olmak senin görevin evladım seni bugünler için yetiştirmedik mi?

    Çalışmasını bitirip Mustafa’nın gönderdiği mesajı okuyan Arzu hayal kırıklığı içinde evine dönerken istanbul’da yeni bir istihbaratçılar savaşının başladığından habersizdi o hala Mustafa’yı düşünüyordu…

    DEVAM EDECEK...
    Tümünü Göster
    ···
  8. 33.
    0
    panpa yazaydın 1 bölüm daha sağlam baya şukuladım
    ···
  9. 34.
    0
    @30 hepsını okudun mu ?
    ···
  10. 35.
    0
    evet okudum
    ···
  11. 36.
    0
    @32 sırf senin için full yayınlayacağım panpa devamı gelio ...
    ···
  12. 37.
    0
    devam...

    Bölüm Altı

    Başçavuş Önder ve beraberindeki iki bordo bereli indirme noktasına doğru geri dönerken düşmanın bu kadar yakında olmasının kendileri için sorun olacağını biliyorlardı, kendilerini bekleyen arkadaşlarının yanına döndüklerinde Önder Başçavuş hemen Gültekin Yüzbaşının yanına giderek mıntıka hakkındaki bilgileri komutanına aktardı. Gültekin Yüzbaşı bu hesapta yoktu dedi içinden,en azından bu kadar yakında olacaklarını beklemiyordu.

    Teğmen Can’ı da yanına çağırarak Önder Başçavuş ile beraber durum değerlendirmesi yapmak istedi, harekete geçmek için onsekiz saat daha beklemeleri gerekiyordu üstelik bu zaman zarfında birinci timin mutlak suretle Berivan Tepesini tutmuş olması ikinci timinde Deri Zaval ile Üçyol arasında hazır şekilde bekliyor olması gerekiyordu.
    Ama önlerine hiç hesapta olmayan bir engel çıkmıştı, Önder Başçavuşun tespit ettiği noktadaki teröristleri ya saf dışı bırakacaklar yada onlara görünmeden çevrelerinden dolaşacaklardı. Komutan her iki askerinin de fikrini sordu;

    Teğmen Can, komutanım yolumuzun üstündeki unsurları temizlemeyi teklif ediyorum, eğer onlara bulaşmadan etraflarından dolanırsak bu bizim için hem riskli olacaktır hem de operasyon esnasında bunlar geriden destek kuvvet olarak tepemize binmek isteyeceklerdir, işte o zaman arkamızı kollamak için daha çok uğraşmak zorunda kalırız ayrıca birinci time asıl görevde destek verecek olan ikinci timimizde arada biz olduğumuz için ateş desteği vermekte zorlanacaktır dedi. Elbette bu temizliği çok sessiz yapmak zorundayız aksi taktirde her şeyi berbat ederiz diye de ekledi.

    Komutanın gözleri Önder Başçavuşa fikrini bekliyorum der gibiydi, Önder Başçavuş komutanım haklı ama benim başka bir fikrim var dedi, Gültekin Yüzbaşının yüzünde oluşan tatlı gülümseme karanlığa rağmen Teğmen Can’ın gözünden kaçmamıştı…
    Komutanım benim önerim şu; ikinci timi ikiye bölelim ve bir yarısını burada bırakalım burada kalan arkadaşlar bizim burada tespit ettiğimiz unsurlara bizimle eş zamanlı olarak saldırı düzenlesin biliyorum sayıca az olacaklar ama ağır silahlarımızın bir kısmını burada bırakabiliriz pekala. Belli ki burada bulunan unsurlar toplantının yapılacağı mağaraları korumak amacıyla tampon güç olarak burada kalmışlar birinci tim ve ikinci timin diğer yarısı plana sadık kalarak ilerler , eğer bu süre zarfında operasyon başlamadan önce buradaki kuvvetler hareket ederse hem bizim arkadaşlarımız buradan müdahale edip bizim arkamızı kollar hem de bizim tüm gücümüzle asıl hedefe saldırmamızı kolaylaştırırlar.

    Haklısın Önder dedi Gültekin Yüzbaşı, ikinci timi bölüyoruz burada kalacak arkadaşlara Kıdemli Başçavuş Sefa önderlik edecek, ağır silahların bir kısmı burada kalıyor ve yine buraya bir semaç bırakacağız haberleşmede sorun istemiyorum.
    Başçavuş Sefa’nın yanına gelen Yüzbaşı artık arkamız sana emanet Sefa dedi, merak etmeyin komutanım ben derhal buradakilerin yuvalandıkları yer ile toplantının yapılacağı mağaralar arasındaki hakim bir noktaya intikal ederim sizin haberiniz olmadan buradan geçmek isteyecek düşman önce beni geçmek zorunda o babayiğitte bu dağlarda yok diyerek komutanın elini sıktı.

    Başçavuş Sefa komutasındaki altı bordo bereliyi geride bırakan iki tim planladıkları şekilde ilerleyerek Berivan Tepesine doğru yol almaya başladı, Gültekin Yüzbaşı alışılmışın dışına çıkarak gruba Teğmen Can’ın liderlik etmesini istemişti bütün gece sürecek intikal sırasında Teğmeninin zihnini iyice boşaltmak istediği çok açıktı.

    Devam Edecek...
    Tümünü Göster
    ···
  13. 38.
    0
    Bölüm 7

    Operasyondan Altı Gün Önce istanbul

    Üsteğmen Mustafa Yakacık da ki evden çıkıp binbaşının eline tutuşturduğu adrese gitmek için aracıyla Tem otoyoluna girdiğinde komutanının anlattıklarını tekrar ederek kendine bir yol haritası çizmeye çalışıyordu.

    Alınan istihbaratın kaynağı üzerine yoğunlaşmak izlenebilecek bir yoldu ancak, karşı istihbarat bu durumu çok kolay fark edebilirdi, yapılabilecekleri analiz ederken yolun ne kadar çabuk bittiğinin farkına bile varmamıştı, Mahmutbey sapağından çıkarak Güneşli Evren Mahallesindeki adrese ulaşmıştı, Türker apartmanının altı numaralı dairesine çıkıp zili çaldığında kapıyı açan yaşlı teyze hiç tereddüt etmeden elindeki kalın zarfı Mustafa'ya uzatarak rabbim sizi muvaffak eylesin dedikten sonra kapıyı usulca kapadı.Bu adrese çok yakın oturan Mustafa Halkalı toplu konutlarındaki evine geldiğinde kozmik bilgilerle dolu dosyaları karıştırmaya başladı.

    Ne aradığını iyi biliyordu, ama doğru seçimi yapabilmek için önünde duran tüm dosyaları dikkatlice incelemesi saatlerini almıştı, gece yarısına doğru aradığı kişiyi bulduğuna emin şekilde çalışma masasından kalktı ve buzdolabındaki bir gün öncesinden kalan yemeği ısıtıp karnını doyurdu.
    Yemek sonrası çayını içerken seçtiği kişinin dosyasını tekrar gözden geçirmeye karar verdi nede olsa bu suikasti önlemek için bu kişiye temas etmesi gerekiyordu, onu daha iyi tanımak ve hakkındaki herşeyi öğrenmek istedi.

    Temas edeceği isim Şule Erbay'dı daha doğrusu Mossad'a katılmadan önce ismi buydu. Babası Musevi annesi Müslüman olan Şule çocukluk yıllarını israil'de geçirmiş okumaya orada başlamıştı babası o henüz 11 yaşında öldüğünde annesiyle beraber Türkiye'ye dönmüş ancak 4 yıl sonra annesini de kaybedince israil’den gelen amcası onu yanına almıştı.
    Kız çocuğu olmasına rağmen israil'in çalkantılı politikasına ve yaşanan savaşa sırt çevirmeyen politik konuları yakından takip eden, diğer taraftan yanında yaşadığı amcasından da Museviliğin tarihi ve gelişimi hakkında bilgi edinen bir gençti. Annesi Müslüman olmasına rağmen amcası onu Musevi öğretileriyle büyütme taraftarıydı.
    Annesinin ve amcasının öğretileri arasında bocalayarak büyüyen Şule'nin hayatı Üniversitenin ikinci yılında tanışıp aşık olduğu Mevlüt'le beraber bir anda değişmişti. Mevlüt Türk asıllıydı ama israil istihbarat teşkilatı için çalışan bir gençti,bu gerçeği Şule'den çok fazla saklamamıştı nede olsa çifte pasaport taşıyan pek çok insanın Mossad ile bir bağlantısı vardı ve bu israilde yadırganacak birşey değildi, taki sevdiği adamın aslında bir Duble ajan olduğunun açığa çıkarılması ve Mossad tarafından öldürülmesine kadar.

    Mevlüt'ün ölümünün ardından Mossad hiç zaman kaybetmeden Şule ile temasa geçmiş, sevdiği adamı Türk istihbarat elemanlarının öldürdüğünü söylemiş ve onu Mossad için çalışmaya ikna etmeye çalışmıştı. Şule, Anne ve babasının ölümünün ardından ona yaşama zevkini yeniden tattıran insanı öldürenlerden intikam almak için bu teklifi kabul etmişti.

    Mossadın eğitim kamplarında iki yıl boyunca istihbaratın tüm inceliklerini öğrenmiş tüm testlerden başarıyla geçmişti. iki yılın ardından Mossad Türkiye masası Şefi Eliezer, Şule ile kısa bir görüşme yapmış ve Türk masasında görev yapacağını ona bildirmişti.
    Türk masasına seçildikten sonra yeni bir eğitim dönemi başlamıştı, artık sürekli Türk filmleri izliyor, aylık Türkçe dergileri takip ediyor, Türkçe müzikler dinleyip ezberliyordu. Türkiye tarihi hakkında bilgiler içeren video kayıtlarını defalarca izleyip herşeyi hafızasına kazıyordu.

    Nihayet beklediği gün gelmiş göreve başlayacağı kendisine bildirilmişti. Şef Eliezer Türk resmi kurumlarından onaylanmış kimlik, pasaport,ehliyet, sigorta kayıtları gibi pek çok evrağı ona verdikten sonra yeni kimliği hakkında bilmesi gereken herşeyi ona anlatmış ve bu bilgileri ezberlemesini istemişti.
    Artık yeni bir hayatı vardı Serap Tütüncü ismiyle yaşayacaktı, Serap Tütüncü Çankırı'nın Çerkeş ilçesinde doğmuş ailesi o henüz küçükken israil’e yerleşmiştir. Babası büyük bir inşaat firmasında kadrolu olarak çalışmış ve o firmanın israil'deki temsilciliğini yapmıştır.ilk öğrenimini ve lise yıllarını israil’de geçiren Serap,Tel Aviv’deki bir patlamada annesini ve babasını kaybettikten sonra Türkiye'ye dönmüş ve istanbul'a yerleşmiştir.

    Üsteğmen Mustafa, Serap Tütüncü'nün kendisini hedefe zütürecek doğru kişi olmasını ümit ederek uykuya daldı, yeni başlayacak gün pek çok gelişmeye gebeydi.
    Türk istihbarat birimlerinin yıllardır izleyip hakkındaki tüm bilgileri kayıt altına aldığı Serap Tütüncü ile Üsteğmen Mustafa'nın hayatları tehlikeli şekilde kesişmek üzereydi.

    Devam Edecek…
    Tümünü Göster
    ···
  14. 39.
    0
    Bölüm Sekiz

    Gültekin Yüzbaşının komutasındaki Özel Kuvvetler görev gücü Başçavuş Sefa ve arkadaşlarını geride bırakmış Deri Zaval Tepelerine doğru ilerlemeye devam ediyordu. Gruba liderlik eden Teğmen Can, Adem Tepesi eteklerine yaklaştıklarında GPS cihazını kullanarak bulundukları noktayı harita üzerinde işaretledi ve daha geriden gelen komutanının yanına döndü.
    Gültekin Yüzbaşı bu araziyi avucunun içi gibi bilen bir komutandı, aylarca bu bölgede kalmış sayısız çatışmaya katılmıştı. Önderlik ettiği askerlerin aksine her tepeyi her kayayı ezbere biliyordu.

    Teğmen Can elindeki harita üzerinde konumlarını komutanına anlatırken komutanı genç teğmenin arazi hakkında verdiği bilgilerden daha çok bu bilgileri nasıl aktardığına ve duruma hakim olup olmadığına dikkat ediyordu.
    Teğmen Can komutanına Adem Tepesinin ardındaki düzlüğü izlemek yerine kuzey-güney doğrultusunda uzanan vadiyi izlemeyi öneriyordu.
    Bu öneriyi değerlendiren komutanı; Tamam Can vadiyi izleyelim izlemesine ama bu yol temiz değil biliyorsun, vadinin çıkışını tuttuklarını biliyoruz haritaya bakınca vadiye girdikten sonra düşmana görünmeden çıkmanın mümkün olmadığını görmüyor musun diye sordu.
    Komutanım elbette görüyorum ama bu yolu kullanmak zorundayız, üstelik örgüt bu yolu kullanmayacaktır ama kuzeyden yapılacak sızmaları önlemek için buraya hakim olmak zorundalar.

    Peki önerin nedir dedi komutanı.
    Komutanım Önder'le beraber vadiye girmek istiyorum önden gider yolu açarım, sonra siz vadiden çıkar bize yetişirsiniz.
    Ama bu çok riskli dedi komutanı.
    Komutanım bu adamların isteği bizi düzlüğe sürüklemek olası bir sızmanın vadiden olacağını düşünmüşlerdir ama bunu fark edecekleri için karşılık vereceklerdir üstelik sızmayı öğrenen diğer gruplar geri kaçacak ve yapılacak toplantı iptal edilecektir. Yani burası 2.tampon nokta komutanım, sessizce burayı temizlememiz lazım bu işi yanıma Önder'i alarak yapabilirim komutanım.
    Komutan keyiflenmişti, genç subay kararlı ve hazır görünüyordu. Tamam gideceksiniz ama Önder'le beraber Kıvanç'ta senle gelecek hazırlan ve yol al.

    iyi yetişmiş askerler için bir noktadan başka bir noktaya intikal etmek sıradan bir iştir,i z bırakmadan düşmana hedef olmadan yol almak, ilerlerken yolunun üzerindeki tehlikeleri önceden fark edip buna göre hareket etmek bu askerlerin uzmanlığıdır.
    Vadinin sonuna kadar sorunsuz şekilde ilerleyen üç kişilik vurucu güç 2 saat sonra doğudan yükselmeye başlayacak olan güneşin ortalığı aydınlatmasından önce hedefi yok etmek istiyordu.

    Vadinin sonunda uzanan sarp kayalar doğal mevzilerdi bu kayaların arasında boy vermeye fırsat arayan bodur çalılar görüşü oldukça engelliyordu ancak termal dürbünler için sorun değildiler.
    Üç adım önündeki Önder'in yanına gidip omuzuna dokunan Teğmen Can, Astsubay Önder'in işaret ettiği noktayı termalle taramaya başladı. Geniş ağızlı bir mağaranın girişinde 2 terörist ayakta beklemekteydi, mağaranın içi görünmüyordu ancak en kötü ihtimalle içerde de 5 yada 6 kişi olmalıydı.
    Can, Kıvanç Astsubaya eliyle mağaranın girişini cepheden gören bir noktayı göstererek oraya gitmesini işaret etti, Kıvanç Astsubay gitmesi istenen nokta işaret edildiği an görevinin ne olduğunu anlamıştı. Konuşmadan anlaşabiliyorlardı.
    Kıvanç, elindeki Avusturya yapımı TPG-1 model susturuculu keskin nişancı tüfeğiyle beraber komutanının işaret ettiği noktaya doğru süzülmeye başladı gözbebeklerinden başka parlayan yada ışığı yansıtan hiçbirşey yoktu üzerinde karanlık onları kucaklamış sahip çıkmıştı.

    Kıvanç yanlarından uzaklaşırken Can ve Önder'de Hk Usp 45 model tabancalarına susturucularını takıyordu, bu işi fazla patırtı çıkarmadan bitireceklerdi.
    Mağaranın girişindeki nöbetçiler kendi aralarında yapılacak toplantıya hangi bölge sorumlularının katılacağını konuşuyorlardı, konuşmalar kürtçeydi ama 2 savaşcı bu konuşmaları net duyacak kadar yaklaşmıştı mağaraya.En ufak çıtırdının haykırmaktan farkı yoktu bu şartlar altında.
    Mağaranın girişini ve ve arkadaşlarının konumunu 200 metre uzakta tüfeğinin termal dürbününden izleyen Kıvanç Astsubay Önder'in mağaraya daha fazla yaklaşamayacaklarını işaret etmesiyle namlusunu düşmana çevirip odaklandı.

    Kıvanç Astsubayın hassas parmağı tetiği düşürdüğünde 1680 m / sn hızla namludan çıkan mermi birinci teröristin sol yanağını parçalayıp girerken ne olduğunu anlamayan arkadaşıda göhsüne saplanan merminin kuvvetiyle yere yığılmıştı. Tüfeğinin namlusunu mağaranın ağzına çeviren Kıvanç içerden çıkacak yeni avını bekliyordu.
    Bekleyiş sonuç vermedi 2 teröristin ölümü mağaradakilerin duyamayacağı kadar sessiz olmuştu.
    Teğmen Can içinden Kıvanç'a binlerce kez teşekkür etti ve yerinden fırlayıp onu izleyen Önder'le beraber mağaraya girdi. Mağaranın girişindeki iki karartıyı kendi arkadaşları sanan teröristler karşılarında Türk Silahlı Kuvvetlerinin en iyi birliğine mensup 2 askeri gördüklerinde yapacak fazla birşeylerinin olmadığını biliyorlardı. Susturucu takılmış namlulardan çıkan kurşunlar hedef şaşırmıyordu 7 pkk militanı bu iki avcının kurbanı olmuştu.

    içeriyi kontrol eden 2 asker mağarının çıkışına gelip o ana kadar kullanma gereği duymadıkları dahili haberleşme cihazından Kıvanç'a seslenerek mağara temiz dediler.
    Artık geride onlardan haber bekleyen komutanlarına ulaşıp onları çağırmaları gerekiyordu ve bunun için telsizin mandalına basmaları yeterliydi.

    Haberi alan Gültekin Yüzbaşı bu görev için yeni yetme bu askerleri öneren Binbaşının haklı çıkmasına seviniyordu, beraberindeki kahramanlarla vadinin sonuna ulaşıp askerlerini bulması fazla uzun sürmedi.
    Şimdi yeni konumlarını harekat merkezine bildirmeleri gerekiyordu zaman kaybetmeden telsiz çağrısı yaptılar.

    Harekat Merkezi

    Sayısal içerikli kodlu telsiz mesajını duyan telsiz operatörü çavuş koşarak merkez takım komutanın odasında beklemekte olan ismail Yüzbaşıya seslendi.
    Komutanım Mucitten çağrı var...
    Muhabereci çavuşun heycanına anında ortak olan komutanı koşarak telsiz odasına girdi ve çavuşa kapıyı kapatmasını emretti. Görev gücüyle son 4 saattir bağlantı kurulmamış ve bu bekleyiş komutanı oldukça germişti. ismail Yüzbaşı telsizin diğer ucunda çağrı yapmaya devam eden devresine cevap verdi.

    Turan 76 - Turan 73
    Turan 73 - Turan 76
    76 açık net
    Alındı 73 konum ?
    76 sektör 3 de sabitiz
    Alındı 73 sektör 3 kirli
    76 sektör 3 de toz alındı temiz
    73 durum ?
    76 normal, tekrarlıyorum 73 de normal
    73 alındı anlaşıldı normal
    76 sektör 3 görev ?
    73 sektör 3 görev 26-11
    Alındı anlaşıldı 76.Görev 26-11
    73 teyit
    76 26-11 teyit
    73 geceden sabaha
    Anlaşıldı 76, 73 geceden sabaha
    73 26-11 den önce tilki
    Anlaşıldı 76. 73 de tilki açık
    73 son
    76 son

    Telsiz operatörü çavuş komutanına şaşkın şaşkın bakarken duyduklarına bir anlam vermeye çalışıyordu ama bu kodlamalardan hiçbir şey anlamadığı ortadaydı. Üstelik komutanının telsiz kodlamasını bilmediğini düşündüğünden daha önce telsizde yaptığı gereksiz konuşmalardan komutanının haberdar olduğunu anladığı için yüzü kızarmıştı.
    Telsizdeki konuşmayı bitiren ismail Yüzbaşı çavuşa dönerek kendisi odadan çıktıktan sonra telsiz odasının kapısını içerden kilitlemesini ve kendi izni olmadan içeriye kimseyi almamasını emretti. Sakın uyuyup kalma ve bu kanaldan yapılacak her mandallamayı bana bildir diyerek odadan çıktı.

    Çavuş kapıyı kilitleyip telsizin başına geçtiğinde ismail Yüzbaşıda harekat merkezinin koridorlarında ilerliyor, özel numarasından esrarengiz Binbaşımıza ulaşmaya çalışıyordu.

    Devam Edecek…
    Tümünü Göster
    ···
  15. 40.
    0
    Bölüm Dokuz

    Operasyondan Beş Gün Önce istanbul

    Casusların, gizli servislerin bu gizli servislerin topladığı bilgilerin tek bir amacı vardır, istihbarat.
    istihbaratın temel yapı taşı insandır ne var ki bu olguyu bireyler üzerine inşa etmek mümkün değildir. istihbarat karmaşık bir denklemin bilinen yada çözülebilen kısmıdır. Bu karmaşık denklemleri çözmeye çalışan insanlar yani istihbaratçılar içimizde yaşayan ama asla bize benzemeyen insanlardır,ne yaşam şekilleri nede ölümleri bize benzer...

    Üsteğmen Mustafa kahvaltısını yaparken hem gazetelere göz atıyor hemde karşısına çıkan yeni denklemi çözmek için formüller düşünüyordu.
    Tüm gazetelerin ilk sayfası 1.Ordu Komutanının terör konusunda söylediklerine yer vermişti, geleceğin Gen.Kur. Başkanı adayı terörün durdurulması için içimizdeki hainlerin temizlenmesi gerekiyor demiş ve bu demeç politika dünyasında tartışmalara sebep olmuştu. Hükümetin devlet içinde hain barındırmaz cevabına ise yine 1.Ordu Komutanı biz hainleri biliyoruz ve temizlemeye muktediriz diyerek karşılık vermişti.

    Evet Serap Tütüncü bakalım bizi nereye zütüreceksin diyerek masadan kalkan Mustafa Milli istihbarat Teşkilatının operasyonlardan sorumlu müsteşar yardımcılığına bağlı olan Elektronik ve Teknik istihbarat Başkanlığında çalışan eski dostu Ayfer'i ziyaret etmek için hazırlandı ve evden çıktı.

    Maslak'ta şimdilerde gökdelenlerin yükseldiği büyük iş merkezlerinin peşi sıra dizildiği caddeleri geçen Mustafa oto sanayiye doğru yönelip 2 katlı bir binanın önüne arabasını park etti. Dışardan bakıldığında otomotiv yedek parçaları üzerine çalışan büyük bir şirketin bölge bayiliği gibi görünen iş yeri aslında Mitin istanbul'daki bürolarından sadece bir tanesiydi.
    içeri giren Mustafa giriş kapısının hemen karşısındaki masada oturan genç ve güleryüzlü bayanın yanına yaklaşıp selam verdikten sonra Ayfer hanımla görüşmek istediğini söyledi.

    Yüzündeki tebessümü ekgib etmeyen genç kız üzgünüm ama bu isimde çalışanımız yok size nasıl yardımcı olabilirim dedi ve şirin bir kız gibi görünmeye çalıştı.
    Ayfer hanımı arayıp en sevdiği çiçeğin hala kardelen olup olmadığını sorarsanız sevinirim cevabını alan genç kız tabi beyefendi bir dakika beklerseniz kendisine ulaşabilirim diyerek dahili hattan 3 kat aşağıda çalışan arkadaşını aradı.
    Bir kaç dakika sonra yedek parçalarla dolu bölümden kırklı yaşlarını bitirmek üzere olan ama zerafetinden hiçbirşey kaybetmediği açıkça görülen kızıl saçlı kadın, ince - uzun topuklu ayakkabılarının üzerinde salınarak yanlarına geldi ve masada meraklı gözlerle Mustafa'yı süzen genç kıza aldırış etmeden Üsteğmenin yanağına sıcak bir öpücük kondurdu. Benimle gel diyerek yedek parçaların olduğu bölüme doğru ilerledi ve göze çarpmayan 2 kişilik asansörle zeminin 3 kat altındaki ofisine geçtiler.

    Özbekistan'da öldüğünü duymuştum Mustafa yine şaşırttın beni dedi Ayfer.
    Aslına bakarsan resmi olarak ölüyüm, aileme maaş bile bağlandı devlet anneme ve babama sahip çıkıyor derken gülümsüyordu Mustafa.
    Peki seni bana getiren nedir, hala evlenmedim ama ölü subaylarla takılmam bilesin...
    Yardımına ihtiyacım var diyerek muzip bir tavır takınan Ayfer'in sözünü kesti Üsteğmen.
    Sözünün kesilmesine aldırış etmeden konu nedir diye sordu kadın, Serap Tütüncü'ye ait tüm haberleşme ve iletişim dökümlerine ihtiyacım var,son 6 ay içinde kimlere temas etmiş öğrenmem gerekiyor.
    Bu isteğin zor değil ama resmi izin gerekir Mustafa bunu biliyorsun iznin var mı?
    Ayfer güldürme beni unutmaki ben resmi olarak ölüyüm kimden izin alabilirim ki?
    Peki bunu neden yapayım sevgili hayalet.
    Emin ol bunu yapmazsan ve olacakları engelleyemezsem çok değil bir hafta sonra sende işinde tarih olacak.
    Desene yine büyük balığın peşindesin, işin başında kim var söylermisin.
    Mustafa, Mossad olduğunu düşünüyoruz diye cevap verirken Ayfer'in bu isme ve konuya hiçte yabancı olmadığını sezinlemeye başlamıştı.
    Şu Serap Tütüncü dediğin kadın kim Mossad adınamı çalışıyor peki?
    Ayfer zaman kaybetmeye gerek yok, ağzımdan laf almaya çalışıyorsun ama henüz işin başındayım kendini yorma olurmu, muhtemelen teşkilatınızda bu işin peşindedir haberinizin olmaması imkansız. Teşkilatın veri bankasından bu isme ait dökümleri bana verirsen minnettar olacağım.

    Bu işi bana aldığın o güzel kardelenlerin hatırına yapacağım bilesin diyerek bilgisayarına bazı şifreleri girdi ve devletin en gizli bilgilerinin depolandığı dosyaları incelemeye başladı. Serap Tütüncü adına ulaşması çok uzun sürmemişti, işte istediklerin öz geçmişi ve şuan nerede olduğu burada yazıyor dedi Ayfer.
    Hayır Ayfer bu bilgiler bizde de var, ben senden son 6 ay içinde yaptığı tüm haberleşmelerin kayıtlarını istiyorum dedi ve çapkın bir bakış fırlattı. Mustafa'ya hayır diyemeyeceğini bilen Ayfer bir tuşa daha bastı, yazıcıdan peşi sıra çıkan kağıtlar Serap Tütüncü'nün sırlarıyla doluydu.

    Mit bürosundan ayrılan Üsteğmen Mustafa, istediği bilgiye ulaşmasının bu denli kolay olmasına şaşırmıştı, Ayfer'in zorluk çıkarmadan ulusal bilgileri gayri resmi şekilde açıklamasıda normal değildi. Belli ki Mit olacakları önceden sezinliyordu ama yinede böyle davranılması sıradışıydı.
    Ayfer'den aldığı bilgilere görede Serap Tütüncü sakin bir hayat sürüyor gibi görünsede oturduğu yerden Mossad'ın Türkiye'deki casusları ile irtibat sağlamasında kilit bir görev yürütüyordu.

    Ataköy Atrium Alışveriş Merkezi Saat:18.30

    Lüks alışveriş merkezinin zemin katındaki seyahat acentesinde günlük işlerini tamamlayan Serap Tütüncü Atriumdan çıkıp minibüse binmek için Şirinevlere doğru yürürken yanına hızla yaklaşan kapalı kasa Kia model panelvanı fark edememişti, sürgülü kapıyı açıp aşağı atlayan 3 kişinin kadını arabanın içine alıp uzaklaşması birkaç saniye içinde olmuştu.
    Şaşkınlıktan göz bebekleri büyüyen ve direnmeye çalışan kadın boynuna saplanan şırıngadan damarlarına yayılan ilaçla derin bir uykuya dalıyordu...

    Basık tavanlı, pencereleri olmayan, siyaha boyanmış duvarlar tipik bir sorgu odasıydı, Serap Tütüncü başının üstünde sallanan 40 watlık ampülün aydınlattığı odayı göz ucuyla incelerken ne zamandır burada olduğunu tahmin etmeye çalışıyor geçireceği zor saatlere kendini hazırlıyordu.
    Elleri arkadan kelepçeli şekilde oturan kadın uyandıktan sonra 2 saat kadar beklemiş ama bu süre zarfında odaya giren hiç kimse olmamıştı, geçen süre zarfında zaman zaman bağıran, ağlayan yardım isteyen kadın böyle bir olayla karşılaşan insanların vereceği tepkileri veriyor ve farklı olmadığı izlenimini yaratmaya çalışıyordu.

    Ve nihayet uzun sessizlik metal kapının gıcırtısıyla bozuldu, içeriye giren 3 kişi kapıyı kapattığı sırada kadın kimsiniz siz diye bağırdı ve yardım istedi.
    Kadının haykırışlarına tepki vermeyen adamlar karşısına geçtiklerinde içlerinden biri burada bağırmanızın bir anlamı olmadığını bilmeniz gerekmiyormu Serap Hanım diyerek kadının karşısındaki sandalyeye yerleşti.
    Kadın şaşkın ve yaşlı gözlerle kimsiniz siz benden ne istiyorsunuz dedi.
    Karşısında oturan adam bir süre düşündükten sonra kim olduğumuzun şu aşamada bir anlamı yok fakat sizin bize anlatacaklarınız bizim için çok önemli Serap Hanım, yada size Şule Erbay diye mi hitap etmeleyim hangi ismi tercih edersiniz diyerek elinde tuttuğu kırmızı dosyayı masanın üzerine bıraktı.
    Kadın deşifre olmanın şaşkınlığını belli etmemeye çalışarak ne dediğinizi anlamıyorum Şule Erbay kim, neden buradayım ne istiyorsunuz yalvarırım lütfen bırakın beni diyebildi.

    Oturduğu sandalyeden kalkan Üsteğmen Mustafa kadının yanaklarından aşağıya süzülen göz yaşlarını eliyle sildikten sonra bu göz yaşlarının bir anlamı olmadığını ikimizde biliyoruz, şimdi size düşünmeniz için biraz zaman vereceğim geri döndüğümde benimle uslu uslu konuşmanızı ve soracağım soruları yanıtlamanızı ümit ediyorum, bu dostane yaklaşımıma aynı şekilde karşılık alamazsam yanımda gördüğünüz bu beyler sizinle daha yakından ilgilenecektir. Lütfen şefiniz Eliezerin size sahip çıkacağını düşünmeyin olurmu, sizin hakkınızda çok şey biliyoruz ve sizden bilmediğimiz birşeyi söylemenizi istemiyoruz.
    Şule Hanım şimdi biraz düşünün olur mu hepimizin sakin olması gerekiyor dedikten sonra beraberindekilerle birlikte odadan çıktı.

    içine düştüğü durumu kavrayan kadın hıçkıra hıçkıra ağlarken onu dışardan izleyen Üsteğmen Mustafa arkadaşlarına dönerek işte bu gözyaşlarının bir anlamı var beyler, bunun adı çaresizliktir...
    Ama buna rağmen sorgu kolay geçmeyecek.

    Devam Edecek…
    Tümünü Göster
    ···
  16. 41.
    0
    Bölüm On

    Operasyondan Beş Gün Önce istanbul

    Napolyon'u sadece para para para diyen bir komutan olarak tanıyanlar onun istihbaratçılar için yol haritaları çizen bir komutan olduğunu göremeyecek kadar sıradan yaşayanlardır.
    Napolyon istihbaratçılar için lanetlenmiş bir ordunun görünmeyen savaşçılarıdır diyerek bu insanlara farklı bir vizyon çizmiştir.

    Serap Tütüncü kendini nelerin beklediğini bilmesine rağmen sahip olduğu savaşcı ruhun onu güçlü kılacağını ve bu inançla asla teslim olmayacağını, pes etmeyeceğini düşünürken birazdan açılacak olan kapının ve açılacak kapıdan içeri girecek insanların beraberlerinde tüm korkularınıda karşısına koyacaklarını gayet iyi biliyordu. Amansız sorgular - işkenceler yaşamak istemesede bu oyunun bir parçasıydı.

    Kaçırıldığı sırada bayıltıldığı için kaç saattir burada tutulduğu konusunda fikri yoktu, sorgu odasında saat bulunmamasına da şaşırmıyordu. En son ne zaman tuvalete gittiğini düşündü, işten çıkmadan bir saat önce bu ihtiyacını gidermişti, şuan tuvalete gitme ihtiyacı hissetmiyordu buda çok fazla zaman geçmediğine işaretti ancak aşırı baskı altında insan beyni bu ihtiyaçları bastırabilirdi. Yinede en fazla 6 ile 8 saattir burada olduğuna karar verdi.

    Oturtulduğu sandalyeden kalkmaya çalışırken kapının açıldığını fark etti ve vazgeçti.
    içeri giren kişi az evvel kendisiyle konuşan Üsteğmen Mustafa'ydı, kapının dışardan kilitlenmesini bekledi ve sigarasından derin bir nefes çekti.
    Serap Hanım suçluluk pgibolojisi içindeki her 10 kişiden yedisinin oturtulduğu sandalyeden kalkmasına olanak varken hiç kalkmadığını biliyor musunuz diyerek kadının karşısına oturdu ve masanın üzerinde duran kırmızı dosyanın kapağını açtı.
    ipleri elinde tutan adamın sözüne aldırış etmeyen kadın sorgulama tekniklerini ve nasıl karşı koyacağını iyi biliyordu, siz kimsiniz ve benden ne istiyorsunuz sandalyeden kalkmadığım için beni suçlu olarak görmeniz ahmaklık değil mi diye karşı atağa kalkmak istedi.

    Serap Hanım kolay olmayacağını biliyorum, size düşünmeniz için zaman verirken bir tercih yapacağınızı umuyordum ama anladığım kadarıyla pek yol kat edememişiz.
    - Benden ne istiyorsunuz...
    - Sizce ne isteyebiliriz Serap Hanım?
    - Bu kim olduğunuza bağlı
    - Yada senin kim olduğuna öyle değil mi Şule...
    - Bakın bu Şule saçmalığından bıktım artık
    - Bıkmanız biraz garip değil mi, henüz 2 kez bu isimle hitap ettim size, neden size ait olmayan bir isme bu kadar çabuk nefret besleyesiniz ki?
    - Ben nefret beslemiyorum, sadece anlamıyorum.
    - Yapmayın Serap Hanım bu kısmı biraz çabuk geçelim olur mu, benim zamanım çok ama çok değerlidir bu basit oyunlar sadece benim size olan saygımı zedeler.

    Kadın önünde duran kırmızı dosyaya kaçamak bir bakış atarken ayağa kalkan adam sigarasından derin bir nefes daha çekip donuk gözlerle kendini izleyen kadının yanına gelip sandalye ile masanın arasına ilişti, masaya yaslanan Mustafa sağ ayağını kaldırıp kadının bacakları arasından sandalyeye uzattı.
    Serap senin Mossad için çalıştığını teşkilatın ile Türkiye'de faaliyet gösteren casuslar arasında iletişim ve lojistik destek görevlerini yürüttüğünü biliyoruz, sadece bu bilgi bile şuan senin kafana bir kurşun sıkmama yeterli bir neden. Ama burada yanlış olan bir şey var bu yanlışı ben biliyorum ama sen bilmiyorsun. Ve ne yazıkki sen tüm hayatını bu yanlışın üzerine kurmuşsun sana bu yanlışlığı düzeltmen için bir şans vermek istiyorum, hernekadar arkadaşlarım benim gibi düşünmesede sana bu iyiliği yapmak istiyorum.

    iyi polis kötü polisimi oynayacağız sen iyi polismisin diye sordu kadın.
    Hayır Serap ben iyi polis değilim hiçbir zamanda iyi olmadım eğer bu konuda kafanda şekillenen bir şüphe varsa lütfen bunu çıkar aklından ne olduğumu görmek istediğine pişman olacağın konusunda sana garanti veririm dedikten sonra elindeki sigarayı kadının boynuna bastırıp söndürdü.
    Kadın bağırmak istedi ama bunu yapamadı, sahip olduğu inanç acısını bastırmış haykırmasına engel olmuştu.

    Serap Hanım kim olduğumuz konusunda bilgi sahibi olmadığınız için ne konuşacağınızı bilmiyor olabilirsiniz, Türk askeri istihbaratının elindesiniz ama bu alıkoymadan hiçbir resmi makamın haberi yok ve bizimle işbirliği yaparsanız olmayacakta.
    Jitem dedikleri sizmisiniz yani dedi kadın sakin bir sesle.
    Serap içinde bulunduğun durum espri yapmana engel teşkil etmiyor ama buna gülecek durumda değilim, bizim hakkımızda bildiklerin bu olmamalı. Jitem Mossad ajanı kaçırır mı sence saf kız rolünü oynayacak durumda değilsin.

    Sana şimdi anlatacaklarım yıllardır nasıl kandırıldığının ispatıdır, sen israil'de erkek arkadaşının Türk istihbarat Teşkilatı tarafından öldürüldüğünü biliyorsun senin Mossada girişin Türk Masasında görev alışın hep bu ölümün sonrasında gerçekleşti öyle değil mi?Oysa senin erkek arkadaşını bizler öldürmedik öldürülmeyi hak edecek birşey yapmamıştı henüz, bize verdiği bilgiler kayda değer bilgilerde değildi, çift taraflı çalıştığınıda biliyorduk ama Mossad bilmiyordu.Ve öğrendikleri zamanda acımadan infaz ettiler, infaz ettiler ama bu ölümün ardında kalan acılı kızı yani seni kullanmayıda iyi bildiler.
    Bu söylediklerine inanmamı beklemiyorsun değil mi dedi kadın alaycı bir şekilde.
    Serap bu dosyada senin teşkilatına ait sana dair tüm yazışmaların kimlik bilgilerinin, eğitim raporlarının, teşkilata alınmadan önce sana dair yapılan incelemelerin yazılı olduğu kayıtların birer kopyası var.Bu dosyayı başından sonuna incelersen seni ne şekilde teşkilata kazandırdıklarını anlayacaksın, aradan geçen bunca zaman sonra erkek arkadaşının ölümünün bir anlamı var mı bilmiyorum ama bu ölümün senin için bir dönüm noktası olduğu çok açık.

    Şimdi elindeki kelepçeleri çıkaracağım ama bunu yapmadan önce üzerini aramam gerekiyor bir delilik yapmanı istemem.
    Mustafa kadının kelepçelerini çözerken Serap çantam zaten sizde değil mi neyimi arayacaksın ki beni taciz etmek mi istiyorsun dedi.
    Ben işimi sağlama almak istiyorum Serap, pek çoğunuzun üzerinden siyanür kapsülleri çıkıyor.Şimdi soyun lütfen üzerinde hiçbirşey kalmayacak.
    Kadın bunun normal bir prosedür olduğunu biliyordu, utangaç bir tavır takınıp üzerindekileri çıkardı elbiseleri ve iç çamaşırları bir araya toplayan Mustafa odaya giren arkadaşına bunları verirken cebinden çıkardığı plastik eldiveni eline geçirip kadına duvara yaslanmasını söyledi. Çaresizlik içindeki kadın mahrem yerleri aranırken göz yaşı döküyor ve bir çıkış yolu arıyordu.

    Kadını yaslandığı duvardan kendine doğru çeviren Mustafa, sana yeni bir hayat bahşedebilirim şimdi o dosyada yazanları oku ve iyi düşün bu sana verdiğim ikinci şans ve inan üçüncüsü olmayacak.
    Mustafa sorgu odasından çıkarken, içerde çırılçıplak diz çöken kadının kafasında fırtınalar kopuyordu Mossad'ın kendini kandırmış olmasına inanmak istemiyordu, dosyayı incelemeye başladığında gözlerinden akan yaş küllenmiş öfkesinin yeniden tutuşmasına yeterli değildi.

    Devam Edecek...
    Tümünü Göster
    ···
  17. 42.
    0
    reserved
    ···
  18. 43.
    0
    reserved
    ···
  19. 44.
    0
    risorved
    ···
  20. 45.
    0
    panpalar 44. entry de devamı gelir 5 bölüm daha
    ···