-
1.
+11 -44diyen müslümanlar. bende size soruyorum. sizin bir kitabınız var da neden kitabınızın zilyon tane yorumu var?
Kafa keseni ayrı gerçek islam bu değil diyeni ayrı. gerçek islam mı? oda ne? gerçek islam diye bir şey var mı?
not: hristiyanım
çugulamayın lan müslümanlar. cevabınız yok ya huur cocukları.
SORUMUN CEVABI HALA VERiLMEDi
-
2.
0işimize öyle geliyor panpa ;)
-
-
1.
0o zaman dogru yola gel. hristiyan ol. hristiyanlık sevgi dinidir.
-
2.
0şarap var mı?
-
3.
0var. hemde kalitelisinden.
diğerleri 1 -
1.
-
3.
+3 -3Kur’ân’a dair ilimlerin en önemlilerinden biri de Kur’ân-ı Kerim’deki müteşâbih âyetler meselesidir. Cenâb-ı Allah şu âyet-i kerimede Kur’ân’daki âyetlerin, bir itibara göre “Muhkem ve Müteşabih” olarak iki kısma ayırır.Tümünü Göster
“Sana bu kitabı indiren O’dur. Kitabın bir kısım âyetleri muhkem olup bunlar onun esasını teşkil ederler. Diğer kısımlar ise müteşabihtirler. Kalplerinde eğrilik olan kimseler onun sadece müteşabihleri ile meşgul olurlar. Bundan maksatları, sırf fitne çıkarmak ve kendi anlayışlarına göre yorumlamaktır. Halbuki onların gerçek mânâlarını yalnız Allah bilir. ilimde derinleşmiş olanlar ise, onların mânâlarını anlamaya çalışmakla beraber, asıl maksat ve mânâlarını Allah Tealâ’ya havale edip; ‘Allah’ın maksadı ne ise biz ona inandık. Gerek muhkemi, gerek müteşabihi hepsi Rabbimiz tarafından gönderilmiştir... ’ derler. Bunu ancak kamil ve öz akıl sahipleri düşünebilirler... Ve onlar sözlerini şu duayla bitirirler: ‘Ey bizim yüce Rabbimiz! Doğru yola erdirdikten sonra kalplerimizi yanlışa saptırma, yüce katından bize rahmet bağışla. Şüphesiz sonsuz lütuf sahibi olan ancak Sensin.’” (Al-i imran, 3/7 ve 8)
Önce bu âyet-i kerimede varid olan muhkem ve müteşabih kelimelerinin mânâları üzerinde duralım. Şibh: Dilde ‘misil’, yani benzer demektir.
Bu kökten gelen teşabüh ve iştibah mastarları, biri diğerine benzediğinden ötürü, “birbirine karışma ve tereddüde yol açma” mânâsına gelir. Müteşabih teşabühten ism-i fâil olup bu vasfa haiz olan kelimeye denir. Bu yönüyle “müteşabihât: mütemasilât ve müşkilat” anldıbına gelir. Bunun mukabili “muhkem: sağlam, kesin, vâzıh ve net” demektir. Müteşabih lafzı (Zümer, 39/23) âyetinde de geçmektedir. Ancak bu âyeti anlamada müfessirlerin ihtilafı yoktur. Bu âyet, Kur’ân âyetlerinin hak ve gerçek olma, i’caz vasfını taşıma, belâgatta mükemmel olmada birini diğerine tercih etme güçlüğü yönünden birbirine müteşabih yani benzer olduklarını bildirir. Farklı görüşler demin zikrettiğimiz Âl-i imrân, 7 âyetinde geçen müteşabih kelimesi hakkında ortaya çıkmaktadır.
Kur’ân ilimlerine dair yazılan kitaplarda terim olarak bu iki kelimenin aşağı yukarı aynı maksadı ifade eden değişik tarifleri yapılmıştır. Kısaca muhkem: “Tek mânâsı olan”, müteşabih ise: “Birden fazla mânâya gelebilen”, yahut muhkem: “Anlaşılması için başka bir delile ihtiyacı olmayan”, müteşabih: “Anlaşılması için kendi dışında bir delile ihtiyaç hissettiren” demektir.1 Âlimlerin görüşleri işin sonunda şuna raci olur: Muhkem, herhangi bir müphemlik, bir kapalılık olmaksızın, mânâsına açıkça delâlet eden; müteşabih ise, mânâsına racih, yani ağır basan bir delâleti bulunmayan kelimedir. Böylece usul-i fıkıhta ‘nas’ ve ‘zahir’ denilen kısım muhkem kısmına dahildir. Zira ‘nas’: ‘Maksada bizzat kendi sıgası ile delâlet eden’, ‘zahir’ ise: ‘başka bir karineye ihtiyaç duyulmaksızın bizzat kendi ibaresi ile maksada delâlet etmekle beraber mefhumu esas maksat olmayan kelimeye denir. Mücmel, müevvel, müşkil ise müteşabih kısmına dahildir. Zira mücmel; tafsil edilmeye, açıklanmaya muhtaçtır. Müevvel; ancak te’vil edildikten sonra delâlet ettiği mânâ bilinen kelimedir. Müşkil ise; müphemlik ihtiva edip delâleti gizli olan kelimeye denir.’2 Âyetin, ‘Verrâsihûn’ kelimesinin başındaki ‘vav’ın atıf veya istinaf işlevi bildirmesi çok önemli bir mânâ farkı ortaya çıkarmaktadır. Atıf içindir diyenler, rasih âlimlerin de müteşabihlerin yorumunu yapabileceklerini ileri sürerler. istinaf içindir diyenler müteşabihlerin mânâlarını yalnız Allah’ın bildiğini, rasih âlimlerin ise yorumlamayıp sadece “Allah ne murad etmişse inandık” deyip teslimiyet göstermeleri gerektiğini ileri sürerler. Demin zikrettiğimiz ikinci görüşü şöyle ifade etmek daha isabetlidir:
“Rasih âlimler müteşabihleri yorumlar, bununla beraber teslimiyet gösterir ve ‘Amenna, Rabbimiz ne murad etmişse inandık’ derler.” ibnu Abbas (r.a) ve Mücahid’den bu görüş nakledilir.3 Mücahid: “Rasih âlimler, te’villerini bilir ve bununla beraber ‘Amenna’ derler” der. Dahhak: “Rasih âlimler müteşabihlerin te’villerini bilirler. Şayet bilmeselerdi nâsihini ve mensûhunu, helâl ve hardıbını, muhkem ve müteşabihini de bilemezlerdi.”
Bu fikri benimseyen en önemli isim imam el-Eş’arî olup ona göre Âl-i imrân, 7 âyetinde vakıf yeri ‘Verrâsihûne fi’l ilmi’ kelimesindedir. Bu görüşü açıklayan Ebu ishak eş-Şirazî (Ö. 476/1088) şöyle der:
“Allah Tealâ’nın Kur’ân’da ilmini yalnız Kendisine mahsus kıldığı kısım yoktur. Allah, âlimleri Kur’ân’a muttali eylemiştir. Zira Allah bu cümleyi, âlimleri övmek üzere beyan buyurmuştur. Şayet onlar da bilemeselerdi avama dahil olurlardı.”4
Nevevî, ‘Şerhu Sahih-i Müslim’de bu mânâyı tercih edip der ki: “En doğru izah budur. Zira Allah’ın mahlukatının bilemeyecekleri şekilde onlara hitap etmesi akıldan uzak bir iştir. Bu görüşe katılan daha birçok zat vardır. Selefin ekserisinin müteşabihlerin te’villerinin bilinemeyeceği fikrinde oldukları nakledilir. Onların bundan maksatları şu idi:
“Müteşabihlerin kesin mânâlarını bilmek, onlardan ‘murad-ı ilâhi budur’ demek doğru değildir. Yoksa onlar âlimlerin o âyetleri te’vil etmeye teşebbüs etmeleri doğru değildir, o âyetlerden hiçbir şey anlamamız mümkün değildir.” demek istememişlerdir. Zira bu kabil âyetler hakkında kendileri tarafından yapılmış izahlar nakledilmiştir. Müteşabihleri bir itibarla, hakiki müteşabih ve izafî müteşabih olmak üzere ikiye ayırabiliriz. Hakiki müteşabihleri anlamak hayli zor, âdeta imkânsızdır. Bazı sûrelerin başındaki hurûf-u mukatta’a bu kısma girer. Buna rağmen müfessirler bunlar hakkında bile izah getirmeye çalışmışlardır. -
-
1.
+1durumumuz yoktu okuyamadım panpa
-
2.
+1amin
inci sözlük hatası: entry metni girilmelidir.
-
1.
-
4.
0Hristiyan niye oldun kardeş
-
-
1.
+2 -3kardeş allaha zaten inanıyordum. baktım islam ibadet dini hristiyanlık sevgi dini. seveyim böyle dini dedim oldu.
-
-
1.
0islamı ibadet dini olarak yorumladıysan aklını seveyim
-
2.
0Hristiyanlikta dünyevi zevklerden kurtulman gerekiyo yalniz bi de isa yi tanrinin oğlu olarak mi görüyosun
-
1.
-
1.
-
5.
+1 -14 tane mi varmiş lan cok ilginç her gün yeni bişey öğreniyom dıbına kodumun yerinde
-
-
1.
+2 -14 tane var ama sizin kitabınızdan saglam kardeş. sevgi dini. sen hiç kafa kesen hristiyan gördün mü?
-
1.
-
6.
+1Bir şehre savaş için girince önce barış iste. Kabul ederlerse herkes senin hizmetçin olacak ve sana kulluk edecekler. Barışı kabul etmezlerse, o şehirdeki her erkeği kılıçtan geçir. Kadınları, çocukları, hayvanları ve şehirdeki her şeyi yağma et. Şehirde nefes alan kimseyi bırakma. ………bütün milletleri yok et.) [Ahdi atik, Tesniye kitabı bab 20/10-18 Türkçesi s.169]
-
-
1.
-1ya bsg mk sagdan soldan buluyorsun. bana söyle şuan dünyada kılıçtan geçiren müslümanlar mı hristiyanlar mı?
-
1.
-
7.
0Ruhsal yasaya göre her şey kanla temizlenir, kan dökülmeden bağışlama olmaz.) [ibranilere 9/22 Türkçesi s.499]
Hristiyanlığın sevgi dini olduğuna emin misin ? -
-
1.
0papaz efendi hiç bahsetmedi bunlardan. olum sallama şeyler inanmayın mk. 4 büyük kitap ta yazıyormu
-
1.
-
8.
0O resul güneyden gelir. (Bab 96)
O resulün adı Ahmed’dir. (Bab 97)
[Kur’an-ı kerimde de bir âyet-i kerime meali şöyledir: (Meryem oğlu isa, “Ben Allah’ın resulüyüm. Benden önce gelen Tevrat’ı doğrulayıcı, benden sonra gelecek Ahmed isimli Peygamberi müjdeleyici olarak geldim” demişti.) (Saf 6)]
Barnabas incili Allah’ın bir olduğunu bildirmekte ve teslisi yalanlamaktadır. Bugünkü incillerde ve Ahd-i atikte de, bütün tahriflere rağmen, Hazret-i isa’dan sonra bir Peygamber geleceği yazılıdır. 1886’da istanbul’da Boyacıyan Agob matbaasında basılan Kitab-ı Mukaddesin Türkçe tercümesinin s.885’de, (O, gelince dünyayı günah, salah ve hüküm hususlarında ilzam edecektir) deniyor. Buradaki "O" nun Latince aslında, Paraclet yazılıdır. Bu kelime, Teselli edici demektir. Papazlar her şeye rağmen, (Benden sonra bir teselli edici gelecektir) ibaresini incilden kaldıramadı. Pavlos’un yazdığı ve Hristiyanların Kitab-ı mukaddesten kabul ettikleri mektuplardan "Korintoslulara 1.mektubun, 13/8 de, (Peygamberler sona erecek, diller de kaybolacak [Latince gibi], ilim iptal olacak [Ortaçağ ilmi gibi], ama O kâmil gelince, yarım kalan ve kusurlu olan bilgiler ortadan kalkacaktır) deniliyor. [Bu yazı Türkçe Kitab-ı Mukaddeste de vardır.] -
-
1.
0kardeşim ozeti yokmu
-
2.
0önce benim soruma cevap ver mk sonra diger konulara geçeriz
-
1.
-
9.
0adamlar okumayı seviyo panpa bizim gibi değiller
-
-
1.
0biz derken panpa hristiyan mısın
-
2.
0Soruna cevap verdim üşenme oku biraz
-
1.
- 10.
-
-
1.
0ya oolum ben buraya müslüman olmaya gelmedim. ikna etmeye çalışma. isa seni korusun. sizin kitapta niye zilyon tane yorum var onu sole ama kısa yaz uzun okuyamıyom
-
1.
-
11.
0Kendi dininden olan kişilerde kabul ediyor. Yukarıdaki linkte.
-
12.
0Yorum derken tefsir hakkındamı konuşmak istiyorsun ?
-
-
1.
0evettttttttttttt
-
1.
-
13.
0SORUMUN CEVABI HALA VERiLMEDi
-
14.
0Bu konuda kısa yazı yazamam kardeş senin yorum dediğin ne kasıtın ne mezhepler mi?tefsir kitapları mı?
-
-
1.
-2yorum dediğim kafa kesenlerin islamla kesmesi. gerçek islam bu diil diye aglayan müslümanlar. aslında gerçek islam diye bir şey olmaması
-
1.
-
15.
0Hiç bir alim veya müfessir bu temel usul ve metodun dışına keyfi ve indi mülahazalar ile çıkamaz. Çıkarsa, ümmetin ortak ve kollektif aklı bu indi ve keyfi yorumları kabul etmez ve ayıklar. Tarihte bu gibi Kur’an ve sünnette uymayan keyfi ve sivri yorumlar hep kollektif tefsir akılı tarafından temyiz edilmiştir.Tümünü Göster
Tefsirlerin farklı farklı olması Kur’an ve Sünnetin yapı ve tanzim olarak buna elverişli olmasından ileri gelir. Yani Allah ve Resulü (asv) kasti olarak farklı yorumlara sebep olacak kapıyı açmışlardır. Amaç ise Kur'an ve sünnetin değişmeyen evrensel zorunlulukların dışında, yerel ve bölgesel ihtiyaçlara çözümlerin sunulması içindir. Zira dünya üzerinde yaşayan her toplumun kendi iç dinamikleri, örfleri, adetleri, gelenekleri, gereksinimleri, iklim ve coğrafi koşulları farklı farklıdır.
işte Kur’an ve sünnet bu farklılıklara cevap ve çözüm için ayet ve hadislerde esneklik bırakmış ve yoruma kapı açmıştır ki, her toplum kendi yerel ihtiyaçlarını yine dinin iki ana kaynağında bulsun nazarları ve çözümleri dışarılarda aramasınlar. Zaten Kur’an’ın muhkem ve evrensel meselelerinde, temel itikat ve ibadetlerinde bir yorum bir esneklik kapısı yoktur, değiştirilmesi düşünülemez. Şayet değiştirilse, dinin dışına çıkılmış olur.
Kur’an ve sünnetin yüzde doksanı da bu değiştirilemez muhkem sınıfına girer, geri kalan yüzde onu ise insanların farklı yaşam tarzlarına bir çözüm kapısıdır. Tabi bu çözümü üretecek Kur’an ve sünnetten hükümleri tahric ve içtihat edecek kişiler o işin ehli olan müçtehit ve müfessirlerdir.
Kur’an ve sünnetin tefsir ve yoruma müsait yapılmasındaki ikinci büyük hikmet, insan akıl ve fikrinin işlettirilmesi ve tefekküre sevk içindir. Kur’an çok ayetleri ile insanın akletmesini düşünmesini ve tefekkür etmesini emrediyor. Bunun için ayet ve hadisler yapı olarak çok farklı ilim ve manalara kaynaklık yapıp insan aklını hareket ettiriyor. Fikri ve aklı donuklaştırıp stabile etmiyor, sürekli tekemmül ve terakki etmesi için hareket ve teşvik yapıyor. Bu yüzden üç yüz bin tefsir milyonlarca aydın ve alim insanlar yetişmiştir. Bu alanda yetişmiş yüz binler müfessir elbette bozuk ve fasit yorumlara geçit vermemek ve Kur'an ve sünnetin ruhunu rencide etmemek için yine Kur'an ve sünnetin öngördüğü kurallar içinde bir metot süzgeci oluşturmuşlardır, bu süzgece takılan keyfi ve fevri fikirlere itibar edilmez.
Tefsirin sahih ve sağlam olabilmesi ancak, tefsir ilminin kaide ve kurallarına uymak ile mümkündür. Bu kaide ve kuralları da zaten Kur’an ve hadisler tayin ve tespit etmişlerdir. Yani tefsir ilminin parametreleri vardır. Bu parametrelere uymak bütün müfessirlerin görevidir. Buna uymayanlar zaten şaz olarak dışarı atılıp ayıklanır. Nasıl bugün bir fizik profesörü, fizik metoduna uygun olmayan bir görüş serdetse, fizik camiasından tepki alıp dışlanır; bir müfessir de tefsir ilmine uygun olmayan bir şaz görüşü iddia ederse tefsir otoriteleri tarafından dışlanır ve hükmü de geçersiz sayılır. Tarihte bu tip vakalar olmuştur.
Mesela Şeyh muhafazid Abduh’un Fil Suresi'nin tefsiri sadedinde ebabil kuşlarının attığı pişmiş tuğladan taşları, bulaşıcı hastalık olan çiçek hastalığına tefsir etmesi ayetin zahiri manasına uygun olmayan bir tefsir olmasından kabul görmemiştir. Kur'an ayetlerin zahiri manasını inciten Hurufi tefsirler müfessirler tarafından reddedilmiştir.
Üstad, tefsirin sınırlarını tespit etmek ve itikadi açıdan tefsirin hükmünü beyan sadedinde şu ifadeleri kullanır:
"S - Kur'ân, zaruriyat-ı diniyedendir. Zaruriyatta ihtilâf olamaz. Halbuki müfessirlerce verilen ayrı ayrı mânâların bir kısmı birbirine muhaliftir."
"C - Azizim! Kur'ân'ın herbir kelâmı, üç kaziyeyi müştemildir."
"Birincisi: Bu, Allah'ın kelâmıdır."
"ikincisi: Allah'ca murad olan mânâ, haktır."
"Üçüncüsü: Mânâ-yı murad, budur."
"Eğer Kur'ân'ın o kelâmı, başka bir mânâya ihtimali olmayan muhkemattan olursa veya Kur'ân'ın başka bir yerinde beyan edilmişse, birinci ve ikinci kaziyeleri aynen kabul etmek lâzımdır ve inkârları da küfürdür.
Şayet Kur'ân'ın o kelâmı, başka bir mânâya ihtimali olan bir nass veya zâhir olursa, üçüncü kaziyeyi kabul etmek lâzım olmadığı gibi, inkârı da küfür değildir. işte, müfessirlerin ihtilâfları, ancak ve ancak şu kısma aittir."
"ihtar: Mütevatir hadisler de, bu hususta, âyetler gibidir. Yalnız birinci kaziye, teemmül yeridir. Çünkü هٰذَا ile işaret edilen hadisin hakikaten hadis olup olmadığında tereddüt yeri vardır."(1) -
16.
0Bende bir şey sorucam teslis inancı hakkında bana bilgi verir misin sanada saçma gelmiyormu teslis
-
17.
+1Amk nedeni o kadar basit ki kaybolursa yedeği olsun diye. Beyin yok
-
18.
+1 -1salak mısın olum yorum diyosun değil mi yorum herkes farklı yorumlar herkes aynı şeyi söyleseydi onun adı yorum olmazd.ı zaten hz muhafazidden sonra yorum farklılıklarından dolayı mezhepler ortaya çıkmıştır.
-
-
1.
0Aynen kardeş ama hiç bir alim keyfi yorumlamaz. Ayet ve sünnete göre yorumlar.
-
1.
-
19.
0dört kitaptan başlayalım istersen gel söze
orda öyle bir isim var ki kuldan öte kuldan ziyade
onu düşün ona sığın o senden öte benden ziyade -
20.
+2hergün yatmadan önce kuran okuyorum yarım saat 1 saat flan. dıbına koyim müslüman olduktan sonra okumaya başladım şimdi yine soğmaya başladım dinden. arkadaş her ayette kendini övüyor her ayette korku aşılıyor tehdit ediyor bu nedir amk diktatör müsün arkadaş. her ayette altın ırmaklar vadediyor. lan cennette altın ırmağı zütümemi sokucam napıyım altını. meyve ağaçlarından hep hurmayı söylüyor başka bildiği meyve yok bi de nar diyor. dur bakalım okumaya devam. ya bi yandan tasvir ettiği cehennemin on katı ızdırabı bu dünyada zaten yaşıyoruz ebemiz gibiliyor daha nasıl bi cehennem olabilir. bi yandan diyorum lan sen iki kelimeyi bir araya getiremiyorsun bir insan böyle bir kitabı o dönemde nasıl yazabilir imana gel mal diyorum. bi yandan lan bundan önce bir sürü kitap yazılmış hepsini toplamış kusursuzu bulmuştur işte diyorum. ya kafada deli sorular gibecem kafayı yicem çıldırcam ak
-
-
1.
+1Olum ben de okuyom sayfa 300 lerdeyim lan ayni dedigin gibi. Sürekli tehtid sürekli yanacaksin kaynar sular içceksin ama allaha inanirsan irmaklar huriler şarap olcak falan diyo. Ne zaman bi meyve söylencek olsa hurma diyo hayvan olarak da deve. ilerde cennet cehennem dışında bi şeyler anlatir umuduyla okumaya devam ediyorum
-
1.