-
1.
0anasının amı gibi dolu yağıyordu Starling şehrinde. balkonda çayını içmiş, odasına pusmuş, bilgisayarını henüz açmıştı ki 5 dakika geç gelen internete sövmeyi ihmal etmeden sözlüğe girdi. dıbınakoduğumun hayatında hiçbir şey yolunda gitmiyordu ki.excalibur gibi 5 dk geç gelen internete değildi isyanı yahut da kek'e.insanlığaydı isyanı, isyanı siyonistlere, gibine,dıbına, dünyasına,bıyıklı genç forvetineydi.sol daşşağın haline kahrolarak baktıktan sonra entrysini bitirip 04:20 sigarasını yaktı usulca
-
2.
0yağmur asi bir jigolo gibi toprağı dövmeye devam ediyordu.lil wayne in it rains a lot in my city,cuz my citys cries sözleri aklına geldi, hard bir şarkıda geçip adamı bu kadar tribe sokmaması gerekse de giriyordu işte horos. müteakiben hem ingilizce şarkı dinleyip hem yazıya odaklanamadığını hissetti ve sabahcı kahvesini açtı usulca. zira bazı şarkılar usulca açılmalıydı, bazı şarkılar açılırken önler iliklenmeli çükler toprağa gözler allaha bakmalıydı. öyleydi işte bazı şarkılar. yanda gördüğü gibimsonik bir başlık yine moralini bozmuş tüm iştahı kaçmıştı yazmaya,o başlık adeta hapşırığını boğazına tıkayıp içerde bunu öksürüğe çevirip zütünden osurmasına sebep olmuştu. düşünmemeye çalıştı, odaklanmaya fakat gözü ister istemez çarpıyordu. başını hiddetle freymden çevirip masasına gömdü ve yağmuru dinlemeye başladı. sessizce yağmuru dinlemeye
-
3.
0neden yağmur yağardı diye düşündü bir müddet. denizlerden,kanalizasyonlardan, yerden suyun buharlaşması havada yoğuşması sonra yer yüzüne tekrar yağmur olarak geri dönmesi.su olsam üzülürdüm diye geçirdi içinden, taktan bir döngünün içerisinde milyonlarca kez ayrışıp yoğuşmak. gerçi adem aileleri de pek farklı sayılmaz. sanki yağmurun nasıl yağdığını söyledi gibi geldi kendi kendine, nedenini değil.bir çok insanın neden yağmur yağıyor sorusuna cevabının bu olduğunu iki şahin gözü iki köpek kulağıyla duyumsamıştı halbuki. insanların çok fazla yanlış cevap verdiğine inandı bir an,bundan daha da çok yanlış soru sorduğuna.o'nca en önemli soru neden idi. neden sana nefesi verebilirdi, nasıl değil. nitekim zamane çağın insanı 'nasıl' sorusuna öyle alışmıştıki kim veya nerede veya neden diye bile sorulduğunda işin nasılı anlatılır olmuştu, nasıl hepsini kaplar hale gelmişti ne yazık. lakin bunlar değilmiydi ortaçağ karanlığının ananesini gibeyim diyenler. fakat bir gerçek vardı ve yağmurun toprağın artık anasını gibiyor olduğu gerçeği inandığı bu gerçeği değiştiremezdi. yağmur kongolo çiftçi akinnouye ajel mokoko'nun tarlasının suya ihtiyacı olduğu için yağıyordu, döngü ise sadece bir araç. fakat zamane insanları liseliydi, bunu göremeyecek kadar putperest, araca amaçcasına tapacak kadar hudapuştlardı. döndü,daşşaktaki sigara başlığı içindeki nikotin canavarını uyandırmıştı. usulca sigarasını yaktı tekrar.bu günler pek usuldu, biraz gandhi okumaktan vazgeçmeli diye düşündü
-
4.
0göz kapakları epifiz bezi'nin salgıladığı melatonin'e tam yenik düşmekteydi ki son çektiği sert fırt kendisine getirdi kendisini. zaten biyoritmide iyiyce gibilmişti. sahi düzelir miydi bu sefer istanbula gidince senelerin gibe gibe yıpratamadığı o haşin uykusuzluğunu.o değilde yarın istanbula kim gidecekti, anasını gibiyimdi tam durum. içindeki ekşiciyi dışarı çıkardıktan sonra düşünüp ufak bir policilik oynadı kendi kendine. starlingten istanbula pamukkaleden bilet bulabilmek içini bir nebze olsun rahatlatıyordu.o minnoş muavinler, kuş tüyü koltuklar düşüncesi uykunun anasını gibeyim yarın otobüste uyurum diye düşünmesine sebep olmuyor da değildi. dinmeliydi yağmur, yağmuru düşünmemeliydi. felsefikti yağmur, kasvet demekti, güneşten daha samimi olsa da insanı derinlerde bir yerlerde tribe sokuyordu. hele ki en sabaha karşı yağanları.'hadi dıbınasoktumun imamı, oku şu ezanı da güneş açsın' diye geçirdi içinden sanki güneşin açması imamın ezanı okumasına bağlıymışçasına
-
5.
0gitti.. uzunca bir süre yazıya ara verip orda burda gibko gibko siteler sayfalarda dolaştı durdu.bir daha buraya gireceği zamanı mı bekledi yoksa uykusunun geleceği zamanı mı onu Tanrının engin bilgisine bıraktı. fakat yapmak istediği de şey, bir takım gibimsonik işlerle uğraşarak dünyadaki ona verilmiş olan zamanı doldurup gibtirip gitmekti..bu yegane amacı ve arzusuydu. yaptığı işler kaliteli olur kalitesiz, faydalı faydasız, güzel çirkin gibinde değildi. gibinde olan tek şey zamanın geçmesi, kendisinin zamandan zamanın kendisinden kurtulmasıydı.bir şekilde süresi dolduktan sonra gerisi mühim değildi. çünkü kadrajını genişlettiğinide charlie'nin bahsettiği trajediyi görmüştü, çoğu insanın görememiş olduğunu düşündüğü trajediyi görmek için Tanrı tarafından mı seçildi bilmiyordu ama görmüştü işte. görmemiş olmayı çok dilerdi. starlingte ve istanbuldada görmemiş olmayı dileyebileceği pek çok olay vardı. insan dedi, görmek istemediği şeyleri de görecek. mesele onlara bakmayı öğrenebilmek.bu gecelik son öğüdünü verdi panpalarına, yastığa kafasını yatağa kıçını koymak üzere sözlükten çıkacak yine ertesi sabaha uyanmamayı dileyerek zor bela uyuyacaktı