/i/Ben

Kendini ifade et !
  1. 1.
    0
    Belegaer Krallığı’nın Gordonia Eyaleti’nde çeliğin çeliğe çarpma sesi herkesin kulaklarında çınlıyordu. Çelik sesi yetmezmiş gibi çıldırmış, delirmiş Gambar’ın ordusu bağıra bağıra saldırıyordu. Belegaer Krallığı’nın bütün eyaletleri düşmüş, sadece Gordonia Eyaleti ayaktaydı ve 4-5 güne kalmaz bu eyalette düşecekti. Yerli halkın bir kısmı umutla savaşırken bir kısmı da arkasına bakmadan kaçmıştı.
    işte tamda 16 yaşındaki orta boylu, orta kilolu, ne kaslı ne sıska, gözleri kahverengi bir çocuk dehşete düşmüş bir şekilde savaşın ortasında Gambar’ın askerleriyle savaşmaktaydı. Her ne kadar dehşete düşmüş olsa da bu korktuğundan değil kaybedeceklerini bildiğindendi. Savaş esnasında hiçbir yara almamış olmasına rağmen yüzü ve bütün vücudu kandan görülmemekteydi.
    Birer birer düşman askerini doğrarken arkasından bir ses duydu. Duyduğu ses üvey babasının sesiydi. “Onur hemen buraya gel! Burası daha fazla dayanmaz, gitmemiz gerek,” dedi. Savaş alanında son bir düşman askerinin kafasına paslı kılıcını geçirdi ve üvey babasının yanına gitti. “Şimdi ne yapacağız Metin Amca?” diye sordu. “Burayı terk edeceğiz.”
    Bu beklemediği cevabın ardından Onur gürledi. “Ne! Sen ne dediğinin farkında mısın Metin Amca! ?” Onur’un bu tepkisine hiçte şaşırmamıştı.
    “Bak Onur, burası daha fazla dayanmaz! Burada geçirdiğimiz her dakika bizi ölüme o kadar yaklaştırır. Lütfen bir kez olsun sözümü dinle!” dedi. Bu sözler Onur ne kadar kabullenmek istemese de doğruydu.
    “Burada doğup büyüdüğümü biliyorsun ve ne kadar çok sevdiğimi de! Dediklerin doğru ama ben buna inanmak istemiyorum anla bunu!!” diye isyan etti. Ama Metin arkasında gördüklerinden dolayı Onur’un son dediklerini anlayamamıştı ve tüm gücüyle korku dolu bir sesle bağırdı.
    ···
  1. 2.
    0
    ilgi olursa devdıbını yazarım Word de hazır
    ···
  2. 3.
    0
    “Lanet Olsun! Hemen buradan kaçmamız gerek!” diyerek Onur’u kolundan tuttu ve ileriye doğru fırlattı. Onur arkasına baktı ama bir şey göremedi. Sonra gitgide yükselen at toynaklarının sesini duyduğu yöne doğru baktı ve içinden küfretti. Tam tdıbına üç bin civarı süvari bulundukları kalenin yakınına doğru geliyordu.
    Etraflarında gördükleri ilk atın sırtına atladılar. Metin’in atı kaslı büyük bir savaş atıydı. Onur’un ki ise normal standartlarda bir attı ama görünüşüne oranla hızı beklenmedik kadar iyiydi. Onur ve üvey babası hiç zaman kaybetmeden atları dörtnala sürüyorlardı. Onlarla birlikte kaçan bir kısım asker ve çiftçiler kalenin içine girmek üzere nöbetçilere köprünün kapısını indirmeleri için yalvarıp yakarıyorlardı. Kaleye girmeye hiç niyetlenmemiş olan Onur ve üvey babası Metin kalenin etrafını dolaşıp ormanlık alana dalmıştı. O sırada yaşadıkları şoku yeni yeni atlatmaya başlamışlardı. Gordonia Eyaleti’nin ormanı aşırı derece karanlık ve sık sık ağaçlarla dolu olan bir yerdi ama normalden daha büyük ağaçlar bulunuyordu. içinde bin bir çeşit av hayvanı bulunuyordu. Tabi bu kadar hayvanın içinde krallar gibi yaşayan vahşi hayvanlarda vardı.
    BEYLER iLGi YOKSA DEVAM ETMiYEYiM
    ···