-
1.
+39 -4Hitler dönemi yargısına geçmeden önce, Hitler’in nasıl Führer olduğuna kısaca değinmekte fayda görüyorum. Çünkü tüm iktidarı boyunca elde ettiği gücün sırrı, iktidara nasıl geldiğinde saklıdır. Öyle ki iktidara gelişiyle beraber arkasına aldığı rüzgarla çok kısa sürede muhalifleri sindirip ülkede tek söz sahibi oldu.
Reichstag yangını Hitler’in diktatörlüğünü ilan etmesinde ilk önemli adım oldu. Yangından sonra hiçbir soruşturma yapılmadan Komunistler suçlu ilan edildi ve ülkedeki tüm komunist yayın yapan dergi ve gazeteler kapatıldı. Komunist parti vekilleri tutuklandı. Sadece Komunistler değil liberaller ve Sosyal demokratlar da tutuklandı. Ülkede tek söz sahibi olan Adolf Hitler 5 Mart 1933 tarihinde yapılan seçimlerde % 44 oy alarak iktidara geldi.
Hitler, iktidara geldikten çok kısa bir süre sonra kendisine diktatörlük yetkisi veren yetki kanununu 23 Mart 1933’te meclisten çıkarttı. Bu kanuna göre meclis, yetkilerini 4 yıl süreyle kabineye devrediyordu ve Hitler’e tek başına kanun çıkarma yetkisi veriyordu. Hitler bu kanuna göre Alman bütçesini istediği gibi denetleyebilir, yabancı devletlerle istediği gibi anlaşmalar yapabilir, en önemlisi ise çıkaracağı kanunlarda anayasa dışına da çıkabilirdi. Kısacası yetki kanunu sayesinde kanun demek Hitler demek olmuştu.
Yetki kanununun kabul edilmesinden sonra opera binasında toplanan milletvekillerine, Hitler, yetki kanunu hakkında şu açıklamayı yapmıştır:
«Hükümet bu yetkileri çok lüzumlu tedbirlerin yürütülmesi için gerekli saydığı derecede kullanacaktır . Ne Reichstag’ın ne de Reischsrat’ın varlıkları tehlikede değildir. Cumhurbaşkanının durumu ve hakları olduğu gibi kalacaktır… Federal devletin ayn durumlarına dokunulmayacaktır. Kiliselerin haklan azaltılmayacak ve devletle olan ilişkileri değiştirilmeyecektir. Böyle bir kanuna başvurulmasını gerektirecek iç durumlar aslında pek azdır.» (William Shirer – Nazi imparatorluğu Cilt 1 Ağaoğlu Yayınevi 1970 s.317)
Kanunlara bağlı kalacağına, kişi hak ve özgürlüklerine dokunmayacağına söz veren Hitler’in sözünde durması 5 dakika bile sürmedi. Sosyal Demokratların lideri Otto Wells, yetki kanununa muhalif olduğunu ve hiçbir kanunun fikirleri susturamayacağını söyleyince çılgına dönen Hitler, ayağa kalkarak Otto Wells’e şunları söyledi:
devamı var rez -
2.
+6 -1Çok geç anladın, ama anladın!… Arlık sizlere ihtiyacımız yok… Almanya’nın yıldızı yükselecek, sizinki de batacak, ölüm çanınız çalmıştır… Sîzlerin oylarınızı istemiyorum. Almanya özgürlüğüne kavuşacak, ama sizin gösterdiğiniz yoldan değil! ” (William Shirer – Nazi imparatorluğu Cilt 1 Ağaoğlu Yayınevi 1970 s.317)
Bu sözler, Nazi dönemi politikasının da özetiydi ve kısa bir süre içinde Nazi partisi dışındaki tüm siyasi partiler ya kendini fesh etmek zorunda kaldı ya da kapatıldı. Ayrıca Nazi partisine karşı bir siyasi partinin kurulması kanunla yasaklandı. Parti kurmaya teşebbüs edenler 1 yıldan 3 yıla kadar hapisle cezalandırılacaktı.
Hitler’in Yargıyı Adım Adım Ele Geçirmesi
Yasama ve yürütmeyi ele geçiren Hitler’in yargıyı ele geçirmesi de fazla uzun sürmedi. 7 Nisan 1934 tarihinde çıkarılan Hükümet hizmetleri kanunu yargı mensuplarına da uygulanarak Yahudi ve Nazi partisine bağlılığından şüphe edilen tüm savcılar görevlerinden uzaklaştırıldı. Onların yerine Nazi iktidarına sadık hakim ve savcılar atandı. Böylece Weimar anayasasının 109. maddesine göre sadece anayasaya bağlı olan hakimler ve savcılar kanunsuz bir şekilde Hitler’e bağlandılar.
Yargıyı Yahudilerden ve Nazi olduğu şüphe edilenlerden temizleyen Hitler, Reichstag davasında 4 komunist hakkında beraat kararı verilmesi üzerine 24 Nisan 1934’te çıkarılan kanunla Yüksek mahkemenin vatana ihanet suçlarında karar verme yetkisi yeni kurulan Halk mahkemelerine (Volksgerichtshof) devredildi. Halk mahkemelerinin verdiği kararlar tartışılamaz, temyize gidilemezdi. Böylece Hitler döneminde cellatlık mahkemeleri olan Halk mahkemeleri kuruldu. -
3.
+6 -1Alman Yargıçlar Hitler’in önünde Nazi selamı vererek Hitler’e ve Almanya’ya bağlılık andı içiyor, Berlin, Devlet Opera Evi
Devletin tüm organlarını tek tek ele geçiren Hitler, 1 Temmuz 1934’te kendisine muhalif olan SA Generallerini idam ettirdikten sonra 13 Temmuz 1934’te Reichstag’da yaptığı konuşmada kendisini ”Almanya’nın en yüksek yargıcı” ilan ederek yargının kendi emri altında olduğunu şöyle ifade etmiştir:
«Eğer beni normal adalet yollarına başvurmamakla suçlayanlar ya da bana bunu soranlar olursa onlara söyleyeceğim tek söz şudur: O anda Alman halkının kaderinden sorumlu olan bendim ve bundan ötürü Alman halkının en yüksek yargıcı ( oberster Gerichtsherr) ben oldum. Gelecekte herkes şunu iyi bilmelidir ki, devlete el kaldıracak olan kimsenin payına düşecek şey ölümdür!”(William Shirer – Nazi imparatorluğu Cilt 1 Ağaoğlu Yayınevi 1970 s.360)
Yargının Hitler’e bağlığını olduğunu söyleyen tek kişi Hitler’in kendisi değildi. iç işleri bakanı Hermann Goering 12 Temmuz 1934 tarihinde Prusya savcılarına ”Kanun ve Führer’in iradesi aynı şeydir.” demiştir. Goering’in savcılara söylediği bu sözler, Hitler döneminde yargının olmadığının da ilanıydı. -
4.
+8 -1Nazi döneminde yargı sisteminin nasıl işlediğini Niemoeller davasına bakarak net şekilde anlayabiliriz. Martin Niemoeller bir din adamı… Bekennende Kirche kilisesinin yöneticisi ve Dünya Kiliseler Konseyi Başkanı… Birçok insanın bildiği şu söz Martin Niemöller’e aittir:
“Naziler komünistleri zütürdüklerinde sustum. Çünkü ben komünist değildim.
“Sendikacıları zütürdüklerinde sustum. Ben sendikacı da değildim.
“Sosyalistleri içeri aldıklarında sesimi çıkarmadım. Ben sosyalist değildim.
“Yahudileri tutukladıklarında sustum. Çünkü ben Yahudi değildim.
“Beni zütürdüklerinde, geride artık karşı çıkabilecek kimse kalmamıştı.” -
5.
+2Nazi dönemi yargılamaları tek kelimeyle cinayetten başka bir şey değildi. Tek amacı muhalifleri susturmak olan halk mahkemeleri (Volksgerichtshof) bir askeri mahkeme niteliğindeydi. Çünkü yargıçların çoğu Alman ordusuna mensup komutanlardı. Diğerleri ise Nazi partisi üyeleriydi. Kısacası halk mahkemesi yargıçlarının hiçbiri gerçekte yargıç değildi. Yargılamalar genelde 1 gün sürüyor ve mahkemenin verdiği kararlara itiraz hakkı yoktu.
-
6.
+4 -1Halk mahkemeleri (Volksgerichtshof) dışında siyasi davalara bakmakla görevli olan özel mahkemeler (Sondergericht) vardı. 21 Mart 1933’te kurulan özel mahkemelerin görevi hükümete karşı girişilen gizli saldırı olaylarına bakmaktı. Bu mahkemenin üyeleri de tamamen Nazi partisi üyelerinden seçiliyordu. Jüri yoktu. Mahkemenin verdiği tüm kararlar Nazi memurları tarafından onaylanıyordu.
Hitler’e bağlı olan bu mahkemeler arada bir hukuka bağlı kararlar da verebiliyordu. Bu yüzden Hitler’in yardımcısı Rudolf Hess’in ”az ceza aldığını düşündüğü sanıklara””merhametsizce harekete geçme’‘ yetkisi vardı. Hess, cezasını az bulduğu sanıkların cezalarını istediği şekilde arttırabilirdi. istediği mahkumu toplama kamplarına yollama ya da idam cezasına çarptırma cezası verebilirdi. Anlayacağınız yargı Hitler’e bağlı olsa bile verdiği kararlar sadece formaliteydi. Son karar Hitler’e aitti. -
7.
+1(Franco nasıl diktatör oldu)