/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 40.
    0
    5 dayim
    ···
  2. 39.
    0
    Cibili djdnf
    ···
  3. 38.
    0
    Takipteyim moruQ
    ···
  4. 37.
    0
    okumadım ama bastım şükuyu
    ···
    1. 1.
      0
      Saol panpa ama okusan daha makbule geçer. Yine de teşekkürler.
      ···
  5. 36.
    +1
    sa bir bine okudum hikayeyi biraz daha uzun olsaymiş keşke ama her zamanki gibi begendim diger hikayendedr bana mesaj atarsan sevinirim kendine iyi bak
    ···
    1. 1.
      +1
      Tamam panpa yazdığımda atarım mesajı
      ···
  6. 35.
    +4
    Burası cehennem mi? O kadar sıcaktı ki derim yanıyordu. Derimin yanması öyle sıradan bir yanma değil. Elinizi ateşin biraz üstünde tutarsınız ve yanar ya. Hah. Oradaki ateş derimdi sanki. Uzaktan tanıdık gelen bir adam vardı. Sonunda bulmuştum onu. Yanına neredeyse sürünüyordum.

    La-Ateh-"Ne o. Şu sıcacık ortama alışamadın mı?"

    Kübra-"Şimdi şakanın sırası değil. Yardımına ihtiyacım var."

    La-Ateh-"Yardımıma mı? Neden sana yardım edeyim ki?"

    Kübra-"Çünkü eğer yardımınla Ti-an'ı yenersek cehennemden çıkacaksın ve cennette yaşayacaksın."

    La-Ateh-"Hmmm. Düşünmem lazım. Yeteneğimi alan ve beni öldüren kızım benden yardım istiyor. Hem de bir ejder tanrısını yenmem için. Öyleyse anlaştık. Babalar ne için vardır ki zaten."

    EDiT: HiKAYE BiTMiŞTiR. HADi HAYIRLI GÜNLER.
    ···
    1. 1.
      +1
      Pampa kitap basmalısın bence
      ···
      1. 1.
        0
        Panpa kitap bassam işi eğlencesine değil de parasına yapıyormuş gibi hissederim. Hikayeler saçmalaşır diye düşünüyorum. Eğlencesine yazmak daha iyi olur bence. Hem kitap olacak kadar iyi değil henüz hikaye. Ama yine de düşüncen için teşekkürler.
        ···
      2. 2.
        0
        Önemli değil de en son toplayabilirsin diye dedim hem emeklerin karşılıksız kalmaz
        ···
      3. 3.
        +1
        Panpa hiç değilse çocuk öyküsü şeklinde basabilirsin ecnebi okuyacakları ha seni okusunlar emeğin incinin tozlusayfasinda kalmasin
        ···
      4. diğerleri 1
    2. 2.
      0
      ee bir hikayedaha yazacaktın
      ···
  7. 34.
    +4
    Ti-an(B)-“Sonunda. Mileyumlar bekledim. Haylaus’un gücü artık benim.” Derisinin rengi değişiyordu. Altın rengini almıştı. Gözbebekleri daha garipti. Bir göz bebeği cehennem şeklindeydi diğeri ise cennet.

    Hinn-“Haylaus. Öldü mü?” bunu şok geçirir gibi soruyordum.

    Ti-an(B)-“Tanrılar ne zaman zayıflarlar biliyor musun? Ağladıkları zaman. Ağlamak insana özgüdür. işte bu yüzden insanlar zayıftır. Ama eğer bir tanrı ağlarsa onlar da insanlar gibi zayıflaşırlar. Haiton’a teşekkür etmem lazım. Sayesinde Haylaus ağladı. Tek yapmam gereken Bar’ı öldürmekmiş demek. Cevap hep karşımdaydı ama ben göremedim. Ve artık bir ejderha tanrısıyım. Türümün tek örneği. La-Ateh ilk tanrı olduğunda ne yapmıştı hatırlıyor musun Kübra?”

    Kübra-“Şimdi sana yapacağımı. Vahşet.” dedi ve gözü masmavi oldu. Üzerine doğru atlayıp yumruğunu vurdu. Ama hiçbirşey olmamış gibi cevabını bekliyordu. Durmadan tüm gücüyle vuruyordu ama hissetmiyordu bile. Sonunda Ti-an kuyruğunu Kübra’nın eline doladı ve onu havaya kaldırdı. Kübra ne kadar çırpınırsa çırpınsın kuyruğunu çekmiyordu.

    Ti-an(B)-“Şunu anlaman gerek Kübra. Sen bir insandan tanrı oldun. Düşük bir varlıktan yüksek bir varlığa. Ben ise bir ejderhadan tanrı oldum. Yüksek bir varlıktan yok edilemez bir varlığa. Senin bana vurman beni etkilemez. Baban ilk tanrı olduğunda ne yapmıştı. Cevap ver.”

    Kübra-“Sri Lanka’yı yoketti.”

    Ti-an(B)-“O zaman benim de biraz jest yapmam lazım size. Onun hedefi sadece Dünya Ağacı’ydı. Ben ise dünyayı yok edeceğim. Size yapacağım jest de bu. Merak etmeyin. Hepiniz cennete gideceksiniz. Tahminimce. 6 gün sonra da orası yok olacak.” Ağzında ateş biriktirip attı. Kübraya doğru atladım. Ve gözlerimi açtığımda cennetteydim. Son anda ışınlanmıştım. Kübra da yanımdaydı. Zaten ölümsüzdü. Eğer onu ışınlamazsam uzayda kaybolabilirdi. Haylaus’un yetenekleri nasıl bende duruyor diye merak etmiştim fakat bunun cevabını daha sonra bulacaktım. Dünyaya baktım. Yok edilmişti. Artık bir dünya yoktu. Ve cenneti korumak için sadece 6 günümüz vardı.

    BU HiKAYENiN SONUYDU AMA BiR PART DAHA VAR HER ZAMANKi GiBi. ONU DA YAZIP HiKAYEYi BiTiRiYORUM. OKUYAN HERKESE TEŞEKKÜRLER.
    ···
  8. 33.
    +4
    Bar-“Bi bir in sanı iyileştire meyece ğini biliyorsun Hay laus.” Zar zor konuşuyordu.

    Haylaus-“Tanrılar. Neden izliyorsunuz? Yardım etsenize. O sizin izleyicisiniz.” Ses yoktu. “Sizden yarar yoksa onu ben izleyicim yaparak kurtarırım.” dedi ve boyunu büyültüp Bar’ı ağzına aldı. Geri çıkardığında bembeyaz bir kurta dönmüştü fakat hala kan akmaya devam ediyordu.

    Bar-“Beni kurtaramazsın Haylaus. Tanrılarla anlaşma yaptım. Eğer dünyada ölürsem ruhum parçalanıp yokolacaktı. Son zamanlarımda bir hayvan olarak öleceğim. Çok mutluyum. Sana bir sır vereceğim. Seni bir baba olarak görüyorum ve diğer tanrılardan daha çok seviyorum. O yüzden bir hayvan olarak ölmek benim için bir şeref. Teşekkürler.”

    Kübra-“Benim yapabileceğim bir şey yok mu? Ben de tanrı sayılırım. Kurtaramam mı onu?”

    Bar-“Hayır. Sen sadece tanrı gücüne sahip bir insansın ve bedenin izin vermez. Keşke seninle daha fazla zaman geçirebilseydim.” dedi.

    Fatih-“Seni kurtarmanın bir yolu olmalı. Kan verilebilir veya başka bir şey. Kan akan yere baskı yapın.” Fatih aklına gelen ilkyardım bilgilerini söylüyordu. Bar gözünü aşağıya doğru çevirdi ve Fatih’e baktı.

    Bar-“Fatih. Sana her zaman teşekkür etmek istemiştim. Ama yaklaşamadım. Şimdi sana söyleyebilirim. Teşekkür ederim Fatih. Haylaus’u kurtardınız ve La-Ateh le olan savaşta çok yardımın dokundu. Seni seviyorum ama artık olmaz. Tek canımı yakan şey seni bu bedene benim hapsetmiş olmam ve seni gerçek bedeninde göremeyecek olmam.”

    Fatih-“Cennete gitmeyecek misin?”

    Bar-“Hayır. Yokolacağım.” dedi ve Fatih de ağlamaya başladı. Ben ve Haylaus dışında herkes ağlıyordu.

    Hinn-“Bu halinle çok da güzel gözüküyordun. Keşke benim yerime sen Haylaus’un izleyicisi olsaydın.” Ağlamamı tutmaya çalışıyordum.

    Bar-“Hinn. Sayende güzel bir zaman geçirdim. Yaptıkların için teşekkürler. Haylaus’a önceden yaklaşmak için bahanem yoktu. Sayende artık her gün Haylaus’un yanına geliyordum. Ben cennete ilk geldiğimde korkarken cesaret vermek için o yanımdaydı. Diğer tanrılar sadece bana sıradan bir insanmış gibi bakarken o benim içimi görebildi. Beni tek seven oydu ama belli etmezdi. Biliyorum. Ben Fatih’e aşıkken sen de beni seviyordun Hinn. Ama senin hislerine şu an ihanet ediyorum. Yokolup gideceğim ve geriye hiçbir şeyim kalmayacak. Özür dilerim.”

    Hinn-“Saçmalama lütfen. Sen yokolursan sırtıma kim binecek? Kim durmadan mızmızlanacak? Kim benim yanımda olacak? Kim Haylaus’u kızdıracak? Lütfen gitme.” dedim. Gözyaşlarımı zar zor tutuyordum. Dayanamayacak kadar acı vardı içimde.

    Bar-“Gitmeyi ben de istemiyorum ama gitmem lazım. Elveda.” dedi ve vücudu parlamaya başladı. Daha sonra parçalara ayrılıp yokoldu. Haylaus ağlıyordu. ilk kez görmüştüm ağlamasını. Öyle bir ağlıyordu ki sanki dünyanın rengi solmuştu. Bitkiler ölüyordu sanki onun ağlamasıyla beraber. Gökyüzü birden kararmaya başladı. Demek tanrıların ağlaması böyle bir şeydi. O anda yer sarsıldı ve yerden çıkan şey Haylaus’u yuttu. Neler oluyor? Yeraltından bütün bedenini çıkardığımda farketmiştim. Bu Ti-an’dı. Mağaraya hapsedilmiş Ti-an.

    EDiT: BUNDAN SONRA SON PART GELECEK VE ONDAN SONRA DA DiĞER HiKAYEYE BAĞLI BiR PART GELECEK. OKUYAN FAZLA KiŞi YOKTU BiLiYORUM AMA ÖNEMLi DEĞiL. OKUYANLAR SAOLSUN :D OKUYAN HERKESE TEŞEKKÜRLER.
    Tümünü Göster
    ···
  9. 32.
    +3
    Hinn

    Bunlar aklımdan geçerken kurtlar saldırmaya başladı. Onlara zarar vermek istemiyordum. Onun için yılanın zehrinden azar azar kullanarak sadece ısırıp geçici felç bırakıyordum. Ortalık tam bir savaş alanına dönmüştü. Kurtlar iki gergadanı öldürmüştü bile. Gergedanlar da 15 kurtu kanlar içinde yere bırakmıştı.iki kurt ayağımdan ısırmıştı. Kürkümde saklanan böcekler de direk akın ederek kulaklarından ağızlarından içeri girdiler ve öldürdüler. Yaşayan böcekler geri kürküme giriyorlardı. Koruma kalkanım gibi birşeydiler. Yüzüklerin efendisini bilirsiniz. Sauron hani en başta gürzünü salladığı gibi millet sağa sola uçuyordu ya hah aynı mevzu. Boyum bayağı büyük olduğu için pençemi sallamamla birkaç kurtun ileri uçması bir oluyordu. Mağaraya çok yakındım. Girebilmem için biraz daha yaklaşmam lazımdı. Daha sonra arkama dönüp baktım. Her yer kan gölüne dönmüştü. Elimden geldiğince öldürmemeye çalışsam da yine de ölen çoktu. Daha sonra mağaraya girdim. Hala kurtların ölüleri orada duruyordu. Haiton ve Tricous da içeridelerdi. Haylaus’un yanında bekliyorlardı. Böceklerden biri:

    Bö-“Onları biz hallederiz. Sen Haylaus’u kurtar.” Tricous ve Haiton’un üzerine gittiler. Nasıl kurtaracaktım ki? Çemberi bozmayı denedim. Ama işe yaramıyordu. Daha sonra arkadan büyük bir sarsılma geldi. Yer sallanmıştı.

    Bar-“Herkes bu savaşa bir son versin.” Dışardan Bar’ın sesi geliyordu.

    Kübra-“Kaşınırsanız bu yumruğu siz yersiniz.” Kübra da buradaydı.

    Haylaus-“Onu bozamazsın. Herhangi bir hayvan onu bozamaz.” derken Haylaus birden serbest kaldı.

    Fatih-“O zaman biz iyiki de tam olarak hayvan değiliz.” Bunlar Fatih ve Salih’ti. Fatih ve Salih ne ara gelmişlerdi ki?

    Salih-“Böceklerin cidden iyi bir iletişim ağı var. Üzerindekiler saolsun daha sen buraya yürürken haberimiz oldu ve hemen gizlice girdik. Çemberi bozmak bayağı zamanımızı aldı ama.”

    Fatih-“insan olsaydık tek tekmeyle itebilirdik ama karınca halindeyken her ne kadar 100 kat ağırlığımızı taşısak da o kurt cesetleri milyonlarca kat fazlaydı. Sadece iki kurtun arasını açmak için 4 saattir uğraşıyoruz.”

    Hinn-“Gerçekten teşekkürler. Sayenizde Haylaus kurtuldu.” dedim.

    Haylaus- “Bu savaş bitti. Şimdi teslim olun ve cezanızla yüzleşin.”

    Haiton-“Asla” dedi ve dışarı kaçtı. Haylaus sadece arkasından yürüyordu.

    Haylaus-“Cezan ölüm. Eternalde kalacaksın. Hem de sonsuza dek.” Bedeni parçalanmaya başlamıştı. Haiton son hamlesiyle Bar’a doğru atlamıştı ve şahdamarını kesti. Kübra ise ona sertçe vurdu ve bedeni yokoldu. Bar kanıyordu. Ama neden? Yerde kıvranıyordu. Haylaus hemen yanına koştu. Onu iyileştirmeyi denedi ama işe yaramadı.

    EDiT: HiKAYENiN SONUNA YAKLAŞIYORUZ. HiKAYEYi BiR GÜNDE BiTiRMEYi SEVMiYORUM AMA iŞLERiM VAR MAALESEF. SADECE BUGÜNÜM BOŞTU ADAM AKILLI BEN DE HiKAYEYi YAZAYIM BARi BOŞA GiTMESiN DEDiM. UMARIM HOŞUNUZA GiDiYORDUR.
    Tümünü Göster
    ···
  10. 31.
    +4
    GELDiM DEVAM

    Ormana girdim ve yine Pol ve Korr oradaydı. Bunlar herhalde nöbetçilerdi diye düşündüm.

    Mustafa-“Pol Korr.”

    Pol-“Mustafa git buradan.” dedi ama geç kalmıştı. Çoktan etrafımı sinirli kurtlar sarmıştı. Aralarından alfaları yanıma geldi.

    Alfa-“Demek hayvanlarla konuşan insan sensin. Pol ve Korr senden bahsettiler. Bize yardım ettiğini düşündün ama onurumuzu lekeledin insan.”

    Mustafa-“Sadece yardım etmek istiyordum.”

    Alfa-“Sana bir soru soracağım.” dedi ve iki kurt Korr ve Pol’un boğazını ısırmak için hazır bekliyorlardı. “Bu ineği senden getirmeni Pol ve Korr mu istedi yoksa bizim aç olduğumuzu görüp yardım amaçlı mı getirdin? Eğer Pol ve Korr istediyse onları öldüreceğiz ve sen evine gidebileceksin. Eğer sen bize yardım amaçlı getirdiysen Pol ve Korr’un bu olayla alakası yoksa o zaman seni burada öldüreceğiz.” Korkuyordum. Pol ve Korr’a baktım. Korkmuyorlardı. Benim itiraf etsem bile onlar korkarak ölmeyecekti. Ben de aynısını yapacaktım. Zaten insanlarla işim kalmamıştı. Dünya ile de. Arkadaşlarım da yoktu zaten artık.

    Mustafa-“Ben size yardım amaçlı getirdim. Onların bir suçu yok. Öldürün beni” dedim. Korr ve Pol şaşırmış gözlerle bana bakıyorlardı. Kurtlar Pol ve Korr’un yanından çekildi. Bir kurt bacağımı ısırdı. Sertti fakat derin yara bırakmamıştı.

    Alfa-“Gerçekten de korkmuyorsun insan. Neden sadece 2 gün gördüğün kurtlar için yardım ettin? istersen gidebilirdin.”

    Mustafa-“Çünkü onlarla ilk ben konuşmuştum. Onlar sürünüzün iyiliğini düşünüyorlardı. Her ne kadar onursuzca olsa da. Onları o şekilde bırakamazdım.” derken birden mavi gözüm yanmaya başladı. Canım yanıyordu. Kıvranmaya başladım. Tırnaklarım uzamaya ve dişlerim sivrilmeye başlamıştı. Ama canım çok yanıyordu. Daha sonra mavi gözüm yanık bir şekilde etrafıma baktım. Ayaklarımın tırnakları öyle uzun ve sivriydi ki ayakkabılarımı delmişti. içimde bitmek bilmeyen bir enerji vardı sanki. Bütün kurtların kalp atışlarını duyuyordum.

    Alfa-“Sürüme hoş geldin Mustafa. Umarım hediyem hoşuna gitmiştir. O sudan içmişsin sen de bizim genç kurt gibi.”

    Mustafa-“Genç kurt da kim?”

    Alfa-“Bizim sürüden değil ama bizim gruptan. içtiği sudan dolayı asla yaşlanmayan bir kurt. Ona danıştık ve sana böyle bir sınav yaptık. Ve geçtin. Bir kurt olmayı hak ettin.” Çok sevinmiştim. Artık ben de bir kurttum. Tabi akşamları eve gitmeyi, çiğ et yemeye aylar sonra alışmayı saymazsak.
    Tümünü Göster
    ···
  11. 30.
    +3
    Hemen köye gittim ve Ali amcanın ahırına gizlice girdim. ineklerinden biri

    inek-“Yine bana gelmese bari. Çocuklara vereceğim sütüm kalmayacak.”

    inek2-“Amaan ne olacak. Her gün yemeğini yiyorsun. Bir sonraki gün yine doldurursun deponu.”

    Mustafa-“Merhaba.”

    inek-“Bu kim tanımıyorum. Herhalde yine sağacak başka bir adam tuttu.”

    Mustafa-“Hayır seni sağmayacağım. Seni buradan çıkaracağım.”

    inek-“Sen benimle mi konuşyorsun?”

    Mustafa-“Evet. Ne oldu ki?”

    inek-“A a ama bu imkansız. insanların bizi anlamaması lazım.”

    Mustafa-“Ben hariç hiçbir insan sizi anlamaz zaten.”

    inek2-“Neden buradan çıkalım ki? Yemeğimiz hergün önümüze geliyor. Bizim burayla bir sorunumuz yok.”

    inek-“Bencede. Buradan çıkmak istemiyorum.”

    Mustafa-“Geri getireceğim seni zaten. Hadi gidelim.” dedim ve ağılı açtım. Boynundan iple bağladım ve çekmeye başladım.

    inek-“Siz insanlar neden boynumuza ip bağlarsınız ki? Düzgünce söyleseniz peşinizden geliriz.”

    Mustafa-“Çünkü biz sizi anlamayız ve kaçmaya çalışacağınızı düşünürüz.”

    inek-“Ama beni anlıyorsun ve boynumdan hala ip ile zütürüyorsun.”

    Mustafa-“Alışkanlıktan dolayı.” diye geçiştirdim. Daha sonra dedikleri yere getirdim ve ipe bağladım. Dedikleri gibi uzaklaşıp izlemeye başladım.

    inek-“insan neredesin? Buradan korkmaya başladım.” daha sonra bir kurt sürüsü çıktı. Aralarında Pol ve Korr da vardı. Pol üzerine atladı ve inek yere düştü. Daha sonra birkaç kurt boğazına saldırdı. inek ağlıyordu. “Yapmayın lütfen.” diye. Ben ise sadece izliyordum. O etini çıkarmalarını görünce ve ben de izleyince midem bulandı ve eve doğru koştum. Akşam boyunca aklımdan çıkmamıştı. Nasıl onu yedikleri, ölürken nasıl yalvardığı. Bütün pgibolojim altüst olmuştu. Evden çıkmak istemedim. 1 hafta boyunca da öyle yaptım. Köyde de Ali amcanın ineğinin kayıp olduğuna dair söylentiler çoktan yayılmıştı. Ama benim yaptığımı bilmiyorlardı. Sonunda annem dayanamadı ve

    MA-“Neyin var senin?”

    Mustafa-“Birşeyim yok.”

    MA-“Evden günlerdir çıkmıyorsun. Ali amcanın ineğiyle bir alakası mı var?”Direk korkmuştum.

    Mustafa-“Hayır hayır bir alakası yok.”

    MA-“O zaman neden Ali’nin ineği kaybolduğundan beridir evden çıkmıyorsun?” Doğruyu söyleyecektim. Ama sadece bir kısmını.

    Mustafa-“Ali amcanın ineğini gördüm. Kurtlar yerken. Çok korktum.” dedim ve ağlamaya başladım.

    MA-“Ne zaman gördün?”

    Mustafa-“1 hafta önce.”

    MA-“Tamam. Şimdi git bunu Ali amcana da anlat. Adam merak etmesin daha fazla ineğini.” Çıkmak istemesem de annem zorla çıkardı dışarıya. ineğini ben öldürttüm. istemsiz bir şekilde içimde vicdan azabı çekiyordum. Ali amca köyün en zenginiydi. Onun için bir inek fazla para değildi ama manevi anlamda da severdi ineklerini. Kapısını çaldım. Köydeki tek demir kapı ve tek zil onda vardı. Bana garip geliyordu. Ahırına doğru baktım. Kapı tahtaydı eskiden. Şimdi demir yapmış ve zincirle kilitlemiş. Kapıyı açtı ve

    Ali-“Oooo hoş geldin Mustafa. Kaynanan seviyormuş. içerde bazlama yiyordum gel sen de ye.”

    Mustafa-“Yok Ali amca saol. Ben ineğini söylemek için gelmiştim.” Birden yüz ifadesi değişti.

    Ali-“Nerede gördün?”

    Mustafa-“Ormanda dolanırken kurtlar ineğinize saldırıyordu. Ben de korktum ve eve kaçtım. Bir haftadır evden çıkmıyordum ve kimseye de söylemedim korkumdan.” Ali amca direk eski yüz ifadesini geri almıştı.

    Ali-“Önemli değil koçum senin sağlığından önemli mi? Varsın giden bir inek olsun. Kurtlar sana da saldırabilirdi. Haber verdiğin için teşekkürler. Ve bir dakika bekle.” dedi ve içeri geçti. Bazlamanın arasına tulum koyup gelmişti ve elime tutuşturdu. “Al ye enerji verir.” dedi ve kapısını kapattı. Tekrar ormana gidecektim. Ama bu sefer yine benden bir şey isterlerse yardım etmeyecektim.

    EDiT:YURDA GEÇiYORUM FAZLA GEÇ KALMAZ AMA DiĞER PART.

    Düzenlerken Edit: Kesin bunu da oruçken yazdım.
    Tümünü Göster
    ···
  12. 29.
    +5
    Bir sonraki gün yine ormana gittim. Kurtlar yine oradaydı. Onlara doğru yaklaştım.

    Kurt1-“Bize zarar verme. Biz de sana dokunmayalım” dedi. Tehtidkar bakışları vardı.

    Mustafa-“Size zarar verme gibi bir niyetim yoktu. Ben de ilk kez hayvanlarla konuşuyorum.” dedim.

    Kurt2-“ilk kez mi? Bizimle konuşuyor bile olsan seni yanımıza kabul edemeyiz. Haylaus insanları sevmez.” O zamanlar Haylaus’un kim olduğunu bilmiyordum.

    Kurt1-“Ama Haylaus’a söylemezsek sorun olmaz.”

    Kurt2-“Belki bize yardım edebilirsin insan. Karşılığında biz de sana yardım ederiz. Sürümüz uzun zamandır açlık çekiyor. insanların yetiştirdiği ineklerden birini çayıra sal. Dediğimiz yere zütür. Biz de onunla sürümüzü doyuralım. Sen de bizim sürümüze katıl.” Heyecanlanmıştım. Kurt sürüsüne katılmak mı? Bu benim için çok heyecan verici bir olaydı.

    Mustafa-“Tamam. Kabul ediyorum. Bu arada adım insan değil. Mustafa.”

    Pol-“Benim ismim Pol.”

    Korr-“Benim ismim de Korr”

    Mustafa-“Hırlayarak mı söyleniyor?”

    Korr-“Evet. R yi uzat. Korr”

    Mustafa-”Tamam Korr. Bu gece size onu getireceğim.” dedim ve heyecanlı bir biçimde ormandan çıktım. Hayatımın en güzel günüydü. Beni aralarına kabul edeceklerdi.
    ···
  13. 28.
    +5
    (Geçmişte Mustafa)
    Beni kabul etmeleri için bayağı zulüm çekmiştim. Bir bine gittikten sonra köyde konuşacak kimsem kalmamıştı. Leyla’nın ölümü ile herkes dağılmıştı. Emre basketbola merak sarmıştı. Melike (Yani Bar) bir firmada stajerlik yapmak için köyü terketmişti. Ben ise yalnız kalmıştım. Babam ve annem beni pek fazla umursamıyorlardı. Daha sonra kurtları duydum. Aralarında konuşuyorlardı. Beni görünce tedirgin oldular. Ben de en başta korkmuştum. Hemen eve kaçtım. O zamanlar yeteneklerimi o kadar iyi kullanamıyordum. Hayvanlarla konuşabildiğimi bilmiyordum. Sadece iyi kokladığımı sanıyordum. Daha sonra cesaretimi toplayıp yine ormanın içine girdim. Yine aynı kurtlarla karşılaştım.

    K1-“Birinin kokusunu alıyorum. Geçen seferki insanla aynı.”

    K2-“Onu ben korkuturum.” dedi ve yanıma geldi. Dişlerini gösterip hırlamaya başladı. ilk başta korktum. Gerçekten saldıracak gibiydi. (Burada adını Mustafa diye kullanacağım.)

    Mustafa-“Korkmadım.” diye direk söyledim.

    K2-“Beni anlamış olacak hali yok ya. Eğer geri çekilmezse ısırıyormuş gibi yaparım olur biter.” Gerçekten duyuyordum. Çok mutluydum. Artık insanlara ihtiyacım yoktu. Beni çocuk görenlere, beni aşağılayan, kaçan insanlar yoktu artık. Hayvanlarla konuşabilirdim. Ve kimse de ne konuştuğumu bilmezdi. Dertlerimi anlatabileceğim sınırsız bir dünya.

    Mustafa-“Isırıyormuş gibi yapman da beni korkutmaz.”

    Kurt2-“Se se sen… Beni anlıyor musun?”

    Kurt1-“Ne oluyor burda. Hala korkutamadın mı?”

    Mustafa-“Hayır korkutamadı.”

    Kurt1-“Se se sen… Bizi anlıyor musun?”

    Mustafa-“Evet. ikinizi de anlıyorum.” dedikten sonra ikisi de kaçtılar. Sanırım onlar beni korkutacağına ben onları korkutmuştum. Eve doğru dönerken gördüğüm her hayvanla konuşmaya çalıştım ama sonuç kurtlarla aynı oldu. Hepsi korktu ve kaçtı. Böcekler bile. Evde sinek bile kalmadı. Hatta birkaç sinek kafasını cama vurup kaçmaya çalışsa da yön göstererek kaçmasına yardım ettim. Hayatım daha eğlenceli olacaktı artık. En azından ben öyle sanıyordum.
    ···
  14. 27.
    +2
    Hinn

    Mağaraya çok yaklaşmıştım. Hissedebiliyordum. Yaklaştıkça kalbimin atışı artıyordu. Arkamdaki bu kadar kişi zarar görecekti. Onları tehlikeye atmak istemiyordum fakat onlar da istesem bile gitmezlerdi. Plan belliydi. Ben önden gidecektim. Eğer işler ters giderse saldıracaklardı. Planlı saldırtmayı denedim ama anlamıyorlar beni. insan planları onlara çok karmaşık geliyordu. Onun için plansız saldıracaklardı mecburen. Böceklerin birçoğu kürkümün altına gizlenmiş bekliyorlardı. Terslik çıkarsa devreye gireceklerdi. Haiton karşımda gözüktü. Bana doğru yaklaştı ve

    Haiton-“insanoğlu. Senin yüzünden düştüğümüz hallere bak. Hayvanlar alemine karışmak istemen yüzünden Haylaus’u rehin almak zorunda kaldım. Bunun bedelini ödeyeceksin.” Ona üstten bakıyordum.

    Hinn-“Senin yüzünden Haylaus bu halde. Benim insan olmam sorun değildi onun için. istesen kabullenebilirdin. istesen şikayetini dolunay vakti dile getirebilirdin. Ama yapmadın. Sadece pusu kurup Haylaus’u güvenini kullanarak tuzağa düşürdün. Bunun bedelini ödeyeceksin.”

    Haiton-“Sadece boyun büyük Hinn. Benim ise arkamda sürüm var. Senin neyin var?”

    Hinn-“Haylaus’u seven herkes.” Arkamdan çıkıp gözüktüler. Böcekler hala derimin kürkümün içinde duruyorlardı. Normal insan olsam böceklerden korkardım. Ama Haylaus’a bu kadar bağlılarken onlardan korkarsam bu ancak benim zararıma olurdu. “Savaş çıksın istemiyorum. Haylaus’u serbest bırak. Sürüne azıcık da olsa değer veriyorsundur. Onlara zarar vermek istemiyorum.”

    Haiton-“Sen bir insansın. Zarar vermek senin yaşamında var. Atalarından gelen lanet bu. istesen de bozamazsın. Savaşacağız.”

    Hinn-“Arkadaki kurtlar size sesleniyorum.” Sesim bayağı yüksek çıkmıştı. “Bana katılırsanız Haylaus sizi affedecek. Savaşmayıp kaçarsanız da Haylaus sizi affedecek. Bizzat ben konuşacağım. Şimdi lütfen size zarar vermek istemiyorum.”

    Haiton-“Saldırın.” Diye emrettiği anda kurtlar üzerimize doğru koşmaya başladılar. Hiçbiri geri çekilmemişti. Bu beni etkilemişti. Karşılarına Haylaus’u almalarına rağmen ihanet etmiyorlardı. Her biri sanki birbirlerine zincirleriyle bağlıydı. Benim ilk kurt sürüsüne katılmamı hatırlatmıştı.
    ···
  15. 26.
    +2
    Haylaus

    Ben nerede hata yapmıştım ki? Haiton bana ihanet etmişti. Ama neden? Onu dostum gibi severdim. Hatta dosttan da öte. Diğer hayvanlara yapmadığım iyiliği onun için yapıyordum. Ve karşılığı bu muydu? Beni bir yere bağlama. Mustafa’yı da besleyemiyordum. Normal hayvana dönüşüp daha sonra ölebilirdi bu şekilde devam ederse.

    Haylaus-“Haiton. Bırak beni. Ben de seni affedeyim.”

    Haiton-“Haylaus. Lütfen ama. Çocukluğumdan beri hep yanımdaydın. Ama sen bir insanı izleyici yapmayı tercih ettin.”

    Haylaus-“Başından beri seni yapmak istiyordum. Ama 800 tane kurtu yönetecek güçte başka bir kurt yoktu.” Neden hesap veriyordum ki ona.

    Haiton-“Benim izleyiciliği düşündüğümü mü sanıyorsun? Sadece insanlar tarafından kirletildin. Sen artık bir tanrı değilsin. insanların kölesisin. Ve tanrı olmayı da haketmiyorsun. Hinn de senden beslenemediği için yakında ölecek.“

    Haylaus-“Onu bu şekilde öldürmeye çalışarak onlardan ne farkın kalıyor?” Haiton sinirlenmiş olacak ki kafasını benim kafama tokuşturdu. Ama onun kafası kanıyordu.

    Haiton-“Beni o aptal insanlarla bir tutma. Onlar elimde olan her şeyimi aldılar.”

    Haylaus-“Şu anda da elinde olan her şeyi veriyorsun. Bu sana yarar sağlamıyor. Aksine gözünü kör ediyorsun. Dediğimi yap. Beni ve buradaki kurtların ruhlarını özgür bırak. Ben de dostluğumuzun hatrına hiçbirşey olmamış gibi davranayım.”

    Haiton-“Yeter artık. Dostluğumuz diyip duruyorsun. Seninle dostluğumuz insanlara güvendiğin zaman bitti.”

    Haylaus-“O zaman buradan kurtulduğumda gazabına hazır ol. Senin de insanlardan bir farkın kalmamış. Buradan çıktığım zaman dostluğumuz vardı diyeceksin ama o zaman gelince sana bu lafını hatırlatacağım.” dedim. Gözünde biraz korku oluştu ve mağaradan çıktı.
    ···
  16. 25.
    +2
    Kapıyı çaldım ve Kübra kapıyı açtı. Hiç değişmemişti 10 yıl içerisinde. Babasından aldığı yeteneklerden dolayı olsa gerekti.

    Kübra-“Aaa. Reyna. Hoş geldin. Gel içeriye çay var.”

    Bar-“Yok saol. Acelem var. Çok önemli bir konuda yardımına ihtiyacım var. Haylaus hapsedildi. Ve senin yardımına ihtiyacım var.”

    Kübra-“Yardım ederim ama yeteneğimi çok uzun süredir kullanmıyorum.”

    Bar-“Önemli değil zaten ölümsüzsün. Yeteneğini kullanmana gerek bile kalmayabilecek bir yardım bu. Kurt sürüsüne Hinn saldırırken yardım etmen lazım.”

    Kübra-“Tamam da Hinn de kim?”

    Bar-“Haylaus’un Mustafa’ya verdiği isim. Birkaç tane hayvan toplamış ama kan dökülmesi gerekmiyor. Bunun için de sana ihtiyacım var.”

    Kübra-“Tamam. O zaman bizi oraya ışınla.”

    Bar-“Artık bir izleyici değilim. Senden yardım isteyebilmek için izleyiciliğimden vazgeçtim. Oraya insancıl yollarla gitmemiz lazım.”

    Kübra-“Tamam. Arabam var. Tam olarak nerede?” Yerini anlattım.

    Kübra-“Araba ile yarım gün sürer. Birkaç saat ormanda da yürümemiz lazım. Acele edelim.” dedi ve arabaya atladık. Telefondan da polislikten gerekli izinleri aldıktan sonra tam gaz yola devam ettik.
    ···
  17. 24.
    +3
    BAR
    Düşündüğüm gibi olmuştu. Tanrılar bir konsey hazırlamışlardı. Yapmam gereken şey 3 tanrının da karşısına çıkmamdı. Konsey odasına girdim ve basamaklardan çıkmaya başladım. 2. Kez bu basamakları çıkıyordum. ilk çıktığımda izleyicinin doğru bir karar olup olmayacağı tartışılmıştı. Ve ben daha çocuktum. Şimdi ise Haylaus’a ne olacağı tartışılıyordu.

    Tanrı1-“Haylaus’un başı dertteyken hayvanlar alemine karışmamız gerektiğini düşünüyorum.”

    Tanrı2-“Zaten Haylaus’un izleyicisi Hinn yolda. Haylaus’u onun kurtarmaya çalışması lazım. Biz karışmamalıyız.”

    Tanrı3-“Bence de Hinn bu işi halletmeli.”

    Bar-“Nasıl halledecek? Karşısında 219 tane kurt var. “

    Tanrı2-“Hinn de yanına yardımcı topluyor. Yakın zamanda güçlenmiş olacak.”

    Bar-“Ama yetenekleri yok. Hem bahsettiğimiz kişi Haylaus. Bir tanrı. Bu kadar kan dökülmesine gerek yok. isteseniz tek parmağızı şıklatarak bile kurtarabilirsiniz.”

    Tanrı3-“Her işi elimizi şıklatmayla yapsaydık dünyada insan kalmazdı.”

    Bar-“Bu dünyadaki insanlarla veya başka bir şeyle alakalı değil. Bu bir tanrı ile alakalı. Beni cennette yetiştiren ve bana hayvanlarla konuşmayı öğreten bir tanrı ile alakalı. Siz kendi köşenizden sadece insanların kavgasını izlerken o hayvanlarla konuşup dertlerine nasıl çözüm bulacağını düşünen biri. “

    Tanrı2-“Lafların hakarete gidiyor insanoğlu. Sözlerini dikkatli seç.”

    Bar-“Demem şu. Siz bir şey yapmayacaksanız bırakın ben yapayım. Ben yardım edeyim.”

    Tanrı1-“Bunu kabul edemem. “

    T2-“Kabul edilebilir ama bir tek şart ile. izleyiciliğinden vazgeçer misin Haylaus’u kurtarmak için?”

    Bar-“Hem de her zerresinden vazgeçerim.”

    T1-“Işınlanma gibi yeteneklerin de olmayacak. Yine de kabul ediyor musun?”

    Bar-“Yeteneklerim eğer Haylaus’u kurtarmayacaksa o zaman onlara ihtiyacım yok demektir.”

    Tanrı1-“Tamam o zaman. Artık izleyici değilsin. Sadece dolunaya kadar yaşayacak bir insansın ve savaşta ölürsen ruhun parçalanacak. Yine de kabul ediyor musun?”

    Bar-“Ediyorum.” Dedikten sonra içimden bir gücün çekildiğini hissettim. Ve gözlerimi açtığımda dünyadaydım. Ama neresinde? Burayı hatırlıyordum. Burası Kübra’nın evinin önüydü. Bilerek seçmişlerdi muhtemelen. Çünkü Tanrı’ya yakın güçte olan tek kişi Kübra’ydı.
    Tümünü Göster
    ···
  18. 23.
    0
    Geldim kız değilim gay değilim ana sana aşığım amk
    ···
  19. 22.
    +2
    Ayaklarımdaki uyuşma geçmişti. Kendime geldim. Sonunda. Hemen yola çıkmak için hazırdım ve yola çıktım da.

    Koşa koşa gidiyordum. Zaten boyum da 5 metre olduğu için adımlarım da bayağı uzundu. Kilometreler bana fazla gelmiyordu. Tekrar acıkmadan önce bir orman bulmam lazımdı. Başka bir hayvanı yiyemezdim. Meyve vb. yiyecekler yemem lazımdı. O farelerin ve yılanın yardımlarını çöp edemezdim.

    Sonunda çölün sonuna gelmiştim. Karşımda bir orman vardı. Ormanın içine girdim. Sonunda sıcaktan kurtulmuştum. Şu an neredeydim? Sadece içimdeki his ormanın içinde belirli bir yönde koşmamı istiyordu. Ama acıkmaya da başlamıştım. Yiyecek bir şeyler bulmalıydım. Dürtülerim bu sefer işe yaramazdı yemek için. Çünkü sadece savunmasız hayvanları yemek üzerine kuruluydu. Bunu sürüyle beraberken de yapardım ama o zamanlar diğer hayvanların dediklerini dinlemezdim. Umursamazdım. Kendi iç sesimle konuşmayı bırakıp yemek aramaya koyuldum. Şansıma bir elma ağacına denk geldim. Yere düşen elmaları yemeye başladım. Zaten ağaca çıkamazdım. insan olsam çok kolay olurdu fakat yerdekilerle idare ettim. Karnım doyduktan sonra kafamı kaldırdığımda birçok hayvanın beni izlediğini farkettim. Bir gergedan sonunda dayanamadı ve sordu.

    Gergedan-“Sen Haylaus’un izleyicisi misin?”

    Hinn-“Evet. Nereden anladın?” Oradan bir kuş atıldı.

    Kuş-“izleyici yemek yiyorsa Haylaus’a bir şeyler olmuş demektir.” dedi.

    Gergedan-“Seni tanımamın nedeni Haylaus’a çok benzemen. Bir tek kürkünün rengi değişik ve boyun benden bile büyük. Haylaus neden seni bizimle tanıştırmadı?”

    Hinn-“Ben aslında bir insandım. Eskiden. Bir savaştan sonra ödüllendirildim. Detayları söyleyemem.”

    Kuş-“Bir insan mı? Ama nasıl olur? Haylaus insanlardan nefret eder.”

    Gergedan-“Eğer Haylaus seni izleyicisi yaptıysa bir bildiği vardır. Aramıza hoş geldin.” dedi ve önümde eğildi. Diğer hayvanlar da onu taklit etti.

    Hinn-“Eğilmenize gerek yok. Zaten pek iyi bir izleyici de değilim. Baksanıza. Haylaus’u koruyamadım ve şimdi Kram mağarasında hapis. Ve onu nasıl kurtaracağımı bile bilmiyorum.”

    Gergedan-“Eğer lazımsa biz sana yardım ederiz.”

    Hinn-“Hayır bunu kabul edemem. Sizin hayatınızı riske atmanıza göz yumamam. Haiton ile kendim yüzleşmeliyim.”

    Gergedan-“O zaman biz de geriye kalan kurtları alıyoruz. Bildiğim kadarıyla Haiton 800 tane kurt yönetiyordu. Sayımız yetmese de sana vakit kazandırabiliriz.”

    Hinn-“Artık 800 değil 219 tane.” insanlar ateist oladursun hayvanlar benim insan olmama rağmen beni yanlarına kabul ettiler ve benimle beraber savaşacaklar. Gerçekten insanların öğrenmesi gereken çok şey var. Ejderhalardan da hayvanlardan da.

    Gergedan-“Desene işimiz daha kolay o zaman.”

    Kuş-“Sen bizim savaşıp savaşmayacağımıza karar veremezsin hem. Haylaus herkese özgür irade verdi. Biz senin için savaşacağız. Ve bizi engelleyemezsin.” Artık denecek söz kalmamıştı.

    Hinn-“Nasıl isterseniz. O zaman beni takip edin. Mağaraya varmak için daha çok yolumuz var.” dedim ve arkamda 12 gergedan, 22 kuş, 6 maymun, 3 tilki ve sayamadığım kadar böcek ile yoluma devam etmeye karar verdim.
    Tümünü Göster
    ···
  20. 21.
    +5
    Son fare ölmeden önce 4 km ötede bir vahanın olduğunu söyledi. Orada su bulabilirmişim. Öldüreceğimi bile bile bana yardım ediyorlardı. Daha önce hiç böyle bir şeyle karşılaşmamıştım. Karnım doymuştu. Enerjim yerine gelmişti. Ama içimde pişmanlık vardı. Eğer Haylaus’a Tricous’un iş çevirdiğine ikna edebilseydim hala o fareler yaşıyor olurdu. Hala Haylaus cennete ininde uzanıyor olurdu ve Bar da cezamız için söyleniyor olurdu. Hepsi benim hatamdı. Dediği gibi ilerledim ve vahayı buldum. Hemen koştum ve kana kana su içtim. Arkamdan bir şey üzerime düştü. Bu yılandı. Vaha biraz büyüktü. Belki de bu yüzden yılan vardı.

    Yılan-“Daha önce hiççç ssseni görmemişşştim. Kimsssin Sssen?”

    Hinn-“Haylaus’un izleyicisiyim.”

    Yılan-“Onu biliyorumm ama gerçekte kimsssin? Üzerinde ssanki bir inssan kokusssu var.” Üzerimde sürünüyordu.

    Hinn-“Bir zamanlar insandım. Ama artık bir hayvanım.”

    Yılan-“Görünüşşşün öyle. Ama hareketlerin haalaa bir insssan gibi. Normal bir hayvan ssuyu içmeden önce kontroll eder. Zehirrli olabilirdi. Ama sssen direk içtin.”

    Hinn-“Bana çöl fareleri yardım etti. Burada su bulunduğunu söylediler. Düşünmeden geldim ve suyu içtim.”

    Yılan-“Ve onları daha sssonra da yedinn. Bu onlara verrdiğinn ödülün müydü?” Bel altından vuruyordu.

    Hinn-“Yemeyi istemedim. Kendileri istediler. Çölde ölmek üzere olduğumu biliyorlardı. Haylaus’un başı belada ve benim kurtarabileceğime güvendiler.”

    Yılan-“O zamannn burada benimle ne oyalanıyorsssun. Git ve kurtar onu. “ dedi. Zaten şu an tam olarak kendimdeydim.

    Yılan-“Gitmeden önce sssana vermek issstediğim birr şey var. Haylausss öğretmişşti.” dedi ve boynumdan ısırdı. içime zehrin aktığını hissedebiliyordum. Ayaklarım uyuştu ve yere düştüm.

    Hinn-“Sen ne yaptın?”

    Yılan-“Ssssana verdiğim zehrimmi akıllıca kullan. Lazzzım olduğu zaman dişşlerinde zehrimi hissedeceksin.” dedi ve ağaca tırmandı. Daha sonra diğer ağaca uzanıp gitti.
    ···