+18
-4
Edit: Trende girmişiz desteginiz icin sağolun birazda sukularsanız sevinirim
Beyler uzun uzun atacağım sizleri bekletmek istemem inşallah seversiniz iyi okumalar
O zamanlar 16 yaşındayım. ne liseden atılmıştım ne de sokakta kendimi parçalıyordum. tüm liseliler gibi bütün konsantrasyonumu kadın vücuduna endekslemiştim.
sınıfımız 45 kişiydi. taktan bir sayısal sınıf. sayısal sınıf nasıl 45 kişi oluyordu aklım almıyordu.
zaten fazla da düşünmüyordum.
en arkada sırada oturuyordum her zaman ki gibi. size yemin ederim sınıfın en önünde oturanları
tanımıyordum. hiç görmedim onları. zaten miyop muallaknin tekiydim bir de arkada oturunca ne
tahtayı ne de önde oturanları görebiliyordum. sırf bu yüzden kitap okuma alışkanlığı kazandım.
yapacak bir şey yoktu amk sınıfta mecbur kitap okuyordum.
yanımda iki kişi oturuyordu. bir sırada üç kişiydik. önümüzde iki kız oturuyordu. 3 sıra grubu vardı
ve biz ortadaydık. sol sıra grubunda en arkalarda ders dinleyene rastlamadım. sağ grupta kiler ise
çalışkandı. biz de ne yapacağımızı sol gruba göre belirliyorduk. onlar yatıyorsa biz de yatıyorduk.
maksat vicdan azabını azaltmaktı.
sınıfın büyük çoğunluğu kızdı. idealist olan güzel ve çirkin kızlar topluluğu.
önümde oturan iki kızdan birinin kalçaları gözünüzü nereye çevirseniz sizinle geliyordu. kız 1.60
boyundaydı. iyi bir vücut müthiş kalça ve göğüsler her an laf sokmaya müsait bir ağız. yanında ki
arkadaşıyla susmazlardı bütün ders. bizde arkada 3 mal tavana yere bakılmaması gereken her
yere bakardık. canımızı sıkıyordu huurlar. bütün sınıf canımızı sıkıyordu.
zeki miydik? hayır. en az diğer mallar kadar aptaldık. önümüzde bir çocuk vardı. bir gün bu herifle
şöyle bir diyalog yaşadık:
ben: neden bu kadar kötülüyorsun lan sen komünistleri. (çok kötülerdi söz konusu muallak)
+hepsi allahsız kitapsız . baksana ayakkabı bağlarken bile ne kadar müthiş bir düzen var nasıl
allaha inanmazlar.
kısa süreli mavi ekran verdim.
o zaman bütün kolsuzlar allaha inanmamakta serbest.
-yok kardeşim beni anlamıyorsun dinle..
bu herif ak parti gençlik kolları başkanıydı ilçe de. ve gençlik kollarında toplam 3 kişi vardı. yemin
ederim yalan değil bu tiplerle bir aradaydım. sağda tam bir kevaşe oturuyordu. herkse kur
yapıyordu. yanında keza onun gibi bir kız. önlerinde kendini beğenmiş şişmanca kızlar. ben de
öndeki kalçalara bakıyordum.
bahsi geçen kalçalı kızın yanında sarışın polina egorova nın alt versiyonlarından biri oturuyordu.
1.65 vardı bu kız. yandaki ne göre daha mütevazi bir vücut. ama pantolon giyince bütün sınıftaki
kızlar ciks objesi halini alıyorlardı. pantolon hepsinin kalçalarını sıkıca çevreliyordu. bu kız en
nefret ettiğim insan tiplerindendi. tuhaf bir aşağılama tarzı vardı. buna değineceğim. ayrıca ağır
ergendi. biz de ergendikte bu çığır açmıştı. yanında ki kızla sevgilisiyle kaç çocuk istediklerini
kararlaştırdıklarını söylüyordu. bir anda kalbim sıkıştı. böyle cümlelere gelemem ben.
-çocuğun nasıl yapılacağını biliyorsunuz değil mi? dedim. tırsak bir züttüm ama kendimi
tutamazdım.
+sen işine baksana lan. söylemiyeyim bunu murat'a.
cevap vermedim huurya. çocukta boy 1.90. gelse beni gibmekle kalmaz bir de .. yok o kadarla
kalır. ne taktan bir devirde yaşıyoruz lan. mahallede 5 yaşında ki çocuk posta koyuyor laf
çıkaramıyoruz. tabi kürt mahallesinde. pekekent yanında 50 kişi getiriyor. bu da anekdot olsun.
her neyse. tabi ki size güzel vücutlulardan bahsediyorum. yoksa sınıfın çoğu tıfıl çirkin vücutlu
kızlardan oluşyordu. aralarında 5-6 tane bu çeşit kızdan vardı. bunalrdan biri de gamze diye bir
kızdı. bunun kalçalarda önümde oturan mahide adlı kızla yarışırdı. kazanamazdı ama yarışırdı.
mahide diye bir kız nasıl ciksi olur sormayın. bende bilmiyorum.
biz sırada üç mal: zapatista,(me)cemil, furkan. isimleri vermek istedim. mahide nin yanında ki
kızın adı bahar ve sağ grubun 2 kevaşesi deniz ve derya. ne kadar çok kişi varlan böyle savaş ve
barışa döndü olay.
yine bir gün dersteyiz normal olarak. önümüzde bu iki arzulanan kevaşenin konuşmalarına
ingilizce öğretmeninin saçmalıkları eşlik ediyor. ben iyice kendimi kaybetmiş haldeyim. kızı
tanrılaştırdım gözümde. sınıfta kendisi bir benim ilgi alanım galiba. diğerleri daha parlak kızlara
yöneliyorlar. çocukken sarışın kızlara aşık olmakla ilgisi var sanırım. yanım da cemil uyukluyor. bin
kurusu zaten bir sene kalmış sınıfta. bu sene de atılacak allah ın emri. furkan sa kadro kuruyor.
top oynamayı da bilmiyor yavşak. ama kadro kurmayı seviyor. bir anda çekiştirip "bak lan ön libero
gattuso olur mu" diyor. gibtir git diyorum. size sınıfın 2 kevaşesinden bahsedeyim biraz.
deniz: iyi denebilecek bir vücut. etek çok kısa, gömleğin düğmesi açık üstten, yüzünde huurlara
özgü bir sırıtma. eğer biri aşık olursa bu kıza belli hayatı gibilecek. huurlar gibilmişliklerinin
acısını başkalarını düzerek çıkarır.
derya: denizin daha güzel ve daha kevaşe olanı. buna hayat gibtirilebilir aslında.
ben mahide ye bakarken deniz yüksek sesle "oğlum şaşı olacaksın lan züt mü görmedin " diyor.
yanında ki şişmanlı zayıflı kızlar gülüyor. cemil uyuyor. mahide bana bakıp sinirli bir bakış atıyor.
cemil uyuyor. benim yüzüm kıpkırmızı oluyor. cemil bini hala uyuyor. tembel züt.
acayip utanmış vaziyette gözlerimi tahtaya dikiyorum. dediğim gibi miyop olduğum için bir şey
göremiyorum. ama rezil olmuş durumdayım. bahar hafiften kafasını bizim sıraya çevirmiş
vaziyette "kızım sen de vücut taş he" diyor mahide ye. mahide de yavşakça bir sırıtma. furkan
dürtüp "buldum aga scholes" diyor. bravo diyorum. ardından zil çalıyor. deniz kevaşesinin yanına
gidiyorum.
denizin yanında derya ver normal olarak.
- senin zorun ne lan
+oğlum göz muayenesi gibi düşün. gözlerini kurtardım.
-sen boşuna terkedilmiyorsun ağır kevaşesin. (çok terkedilip ağlar bu)
+düzgün konuş.
-düzgün mü konuşayım? her konuda yamuk seversin sen.. (anldıbını hala düşünüyorum)
ama kız nasıl anladıysa ağlayarak gitti. derya da peşinden. ben de sıraya geçtim. cemil bu arada
hala uyuyordu. bu herifin sevgi koyayım.
ders zili çalmadan önce deniz yanıma gelip sırıtarak "çıkışta hemen gitme konuşalım" dedim. olur
dedim. midenizde tuhaf bir kasılma olur ya korktuğunuzda işte ondan oldu. sanırım çıkışta bir
taklara bulanacağım dedim. ardından rahat takınmak için furkanın kadrosuna baktım. gerizekalı
forvete inzaghiyi almıştı. futbol bilgisini gibeyim adam 50 yaşındaydı.
son ders saatinde benim içimde yarak var. evet evet bildiğiniz den. oturmuş içime bekliyor. nasıl
bir pgibolojik travma geçiriyorum siz düşünün.
ders zili çaldı ve ben kaderimi beklemeye başladım. sağıma baktım cemil malı hala uyuyor. bunu
uyandırdım. saol kanka valla içim geçmiş dedi. ya kanka bir gibtir git dedim. muallak hiç neden
sınıfta bile durduğumu sormadan gitti. deniz yanıma geldi. dedim beni birilerine dövdürecek bu
kevaşe garanti. ardından konuştu:
- benimle çıkar mısın?
+şimdi mi?
-genel anlamda?
+iyi. şimdi evlere mi gidiyoruz.
-evet kendi evlerimize.
çıkma kelimesinden bu tip konuşmalardan tiksinirim. felaket bir şey lan bu. içim vıcık vıcık olur.
neden kabul ettim bilmiyorum hayatımda ilk kez biri sormuştu zaten. iyi dedim yalnız olmam hem.
ama bu ağlayan kız neden şimdi böyle yaptı anlamamıştım. kafaya takamdım dayak yoktu,
gerçekten güzel sayılabilecek bir kızlaydım kevaşe olsa da. tam absürd dizi modundaydı
yaşananlar. fazla düşünmeden eve gittim. annem evde yoktu, yemekte yoktu. yarım bayat ekmek
ve dolaptaki buz tutmuş sarelleyi alıp yemeye başladım.
akşama doğru babam eve geldim. benden bir yaş büyük başarılı ağbimi övmeye başladı. habil
kabil olayına döndürmeden işi odaya gittim. açtım msni. zaten bütün sınıf vardı. deniz slm
yazmıştı. ben de aynı şekilde karşılık verdim. neyse ki o ağzıma bile almak istemediğim hitapları
yazmıyordu. yarın sabah buluşalım mı dedi? kabul ettim. param da yoktu neyine kabul ettiysem.
ardından görüşürüz diyerek kapattım msni.
salona geçip babama bana biraz para verip vermeyeceğini sordum. 10 lira verdi. ağbimine
sevinmese vermezdi. çalışıyorsa kurcalama diyerek yatıp kafayı uyudum.
sabah uyandığımda bir tuhaf hissettim kendimi. ne yapacağım lan ben bu huuryla dedim. sonra
güzel kevaşemle diyerek değiştirdim. aşk adamı olmak başka tabi. 10 liramı aldım ve kızın dediği
yere gittim. 45 dakika bekledikten sonra geldi kendisi. ikimizle okul kıyafetiyleydik. bu iç
gıcıklatıcıydı her zaman ki gibi. benim içimde gıcıklanmak için yer arıyordu gerçi.
En sonunda bir çardakta oturduk. Yan yanaydık, etek boyu inanılmaz kısaydı. Vücutlarımız
birbirine değiyordu. Vücudum kan pompalamıyordu. Olduğu gibi varili döküyordu. Yavaş yavaş
vücudum atmaya başladı. Neyse ki kız bacaklarıma bakmıyordu. neredeyse uçacak
konumdaydım.
-neden konuşmuyorsun?
+haa.
bir anda bu tarz bir tepki verdim. Öküzce değildi ama hafiften boşalma nidası gibiydi. Ama
boşalmamıştım tabi ki. Deniz güldü ve tekrar konuşmaya başladı:
-neden konuşmuyorsun diyorum.
+herkes yeterince konuşuyor boşver.
-ooo lafları kes.
o an ağzına bir tane patlatmak geldi içimden. Kıza platon vari konuşuyorum cevap bağlarbaşından
geliyor.
+ sen baya.. tahrik edicisin.
konuşma yeteneğimin sorumlusu tanrı dır. Ben de isterdim güzel konuşmak şukularınızi ekgib etmeyin rez alın az kişide olsa devam edicem