0
Hava soğuktu ama; kafelerin olduğu sokaktan yürüdüğüm için, açılıp kapanan kapılardan ara sıra sokağa gelen sıcak kafe esintilerine sığınıyordum. Hani olur ya kendinize oturacak bir kafe ararsınız ama tek başına girip oturmanın çekingenliği ve utangaçlığıyla yalandan dolanıp durursunuz mekânların kapısında.
Öyle haller içinde dolaşırken o yaklaştı yanıma.!
Ona fazlasıyla büyük gelen paltosu ve ucuzcudan aldığı belli olan güneş gözlüğüyle karşımda dikilmiş, nereye baktığı belli olmuyordu. Zaten güneş gözlüğü takıp karşımda oturan insanlar beni hep strese sokmuştur. Nereye baktığı belli olmaz ama hep sana bakıyor algısı yaratır ve adeta zihninle oyunlar oynar farkında olmadan…
Biraz daha yanıma yaklaşıp kulağıma eğildi.
‘’Bana yardım eder misin’’? Diye fısıldadı adam, ‘’Tabii buyurun dedim.’’
‘’Kör değilim ama o duruma yakın bir görüş açım var, ayakkabılarımı bağlamak ve yeme içme ihtiyacı dışında pek işe yarar bir durumda değilim.’’ ‘’Ara sıra ite kaka yaptığım yürüyüşler de cabası.’’
‘’Sizin için ne yapabilirim dedim’’
‘’Bir kadın var’’ dedi adam. ‘’Uzun süredir topuklu ayakkabılarının sesini duyuyorum.’’ ‘’Adımlarını pek çok kez takip etmek istedim ama yetişemedim.’’ ‘’Şans eseri birkaç kez yakınımdan geçti ama siluetinden ötesini göremedim. “Yani anlayacağın, aşık oldum ben bu kadına.’’
‘’Nasıl yani? Yüzünü bile görmediğin birine âşık mı oldun? Dedim’’ ‘’Evet dedi ellerimi tutup bütün yorgunluğunu ve ağırlığını koluma bırakarak.’’
‘’Evet hem de ne aşk.’’ Gece gündüz onun telaşlı ve ürkek ayak seslerini duymak için bu sokakta dikiliyorum.’’ ‘’ Düşünsene bir; nasıl bir hezeyan içindeyim.’’ ‘’Bir kadının bulanık siluetini ve ayak sesini düşünerek renkli rüyalarına alet ettin mi hiç’’
Ne diyeceğimi ve yapacağımı şaşırınca aramızda 1 dakikalık bir sessizlik oldu. Hafif tebessümlü ama dibine kadar gerçek bir sarsıntı bu olmalıydı. Bir kadının ayak seslerini hayal edip bu duruma düşmek… Dediği gibi büyük bir hezeyandı bu. Ama çekip ‘’Ne saçmalıyorsun ulan sen deyip gitmek yerine olayın içine dalmak istedim.
‘’Benden ne istiyorsun’’ dedim adama.
‘’Bu sefer onun hızına yetişmeliyim. ‘’Lütfen…’’ Sadece bir seferliğine o geçtiği an koluna tak beni ve evini öğrenene kadar takip edelim’’ Bunu yapmamalıydım biliyordum ama bir kere hezeyanına ortak olmuş ve bulaşmıştım. Geri dönüşü yoktu. Kabul ettim…
‘’Tamam dedi adam. ‘’ Sen şu kafelerden birinde otur ben gelme saati yaklaşınca sana elimle işaret yaparım’’ Ve unutma kahveler ve çörekler benden’’
Saatlerdir karar veremediğim, önünden utanarak geçtiğim kafelerin birine hızla girdim. Tam onu görecek açıdaki masaya oturarak, kendime sütlü ve bol şekerli bir kahve söyledikten sonra heyecan ve tedirginlikle hareketlerini izlemeye başladım. Bir yandan kahve mi içiyor, bir yandan bu hezeyan ortaklığına girdiğim adamın beni nasıl ikna ettiğini düşünüyordum. En az onun kadar çaresiz olduğum bir gerçekti ve bunu içimdeki arkadaşıma da itiraf ediyordum zaten.
Yarım saat sonra adamın sağa sola telaşla dönüp el kol hareketleri yaptığını gördüm. Yanına doğru hızlı adımlarla yürüdüm.
‘’ Şimdi koluna giriyorum ve acilen dediğim yöne doğru yürüyoruz.” ‘Tamam’’ dedim ama görünürde hızlı adımlarla yürüyen ve topuklu ayakkabı giyen bir kadın yoktu. ‘’ Emin misin? Kimseyi göremiyorum’’ dedim. ‘’ Sen sadece karşı sokağa doğru zütür beni ve ilk soldan hızlıca devam et.’’
Dediği şekilde yürümeye başladık adamın… Sağa dön, sola dön, düz yürü, biraz aşağı komutlarıyla ilerliyor, kafamdaki soru işaretleriyle yürüyordum. ikimiz de nefes nefese kalmış, ama vücudumuzun salgıladığı adrenalinle, terlemeyi ve yorulmayı unutmuşçasına yürüdük bir süre.
Tam 40 dakikadır yürüyorduk. Kondisyonsuz bacaklarım ve ruhum artık buna dayanamayacak hale geldi bir süre sonra… Nefes nefese cılız ve yorgun sesimle ‘’ Yeter’’ dedim ve kendimi kaldırıma bırakıp yere oturdum.
Adam da yanıma oturdu. ikimiz de nefes alış verişlerimiz normale dönene kadar konuşmadık. Biraz zaman sonra adam gözlüğünü ve paltosunu çıkarıp önüme koydu. Ardından gürültülü bir kahkahayla yolun son yokuşuna kadar koşup uzaklaştı. Gözden kaybolacağı sokağa doğru dönmeden öce durup bana doğru bakıp bağırmaya başladı.
‘’Hezeyan’’ ‘’Hezeyan’’ hahahahahaha sesleriyle gözden kayboldu…
Ayaklarımın dibinde palto ve siyah gözlük, düzensiz nefes alış verişlerimle kala kalmıştım kaldırımda. Ne yerimden kalkabiliyor, ne de diz kapaklarıma emir verebiliyordum beyin hücrelerimle.
Bir mahalle delisinin kurgusunda oyuncu olmuş, cinsel fantezilerini sahiplenmiş, kahve içerken ayak seslerini düşünerek renkli rüyalarına alet eden bir adamın varlığına inanmış, nasıl oluyor diye düşüncelere dalmıştım. Adamın senaryosu ve oyunculuğu iyi değildi. Ama ben kendini kaybetmişliği ruhuma yakıştırmış ve rolün hakkını vermiştim.
Belki de mahalle deliliğine böyle başlanıyordu… Kendimi toparladım. Paltoyu giyip gözlükleri taktım ve yol boyunca sessizce yürüdüm.
Hezeyan dolu; mahalle deliliğim böyle başladı…
Tümünü Göster