-
46.
0Yaz amk yaz
-
45.
0Rezervasyon
-
44.
0Rez takipteyim
-
43.
0Devam et, iyi yazıyorsun.
-
42.
0Mutlaka okucam rez . Hayat iki yarimin bir butun olmasindan ibaret
-
41.
0Rezerved
-
40.
+1Amk benim pp min ne isi var burda
-
39.
0Rezerved
-
38.
0Güzele benziyor. Rez
-
37.
0Rezerved™
-
36.
0Rezervasyon
-
35.
+5Beyler hiç ilgi yok başlığa bakıyorum hep aynı durumda. Okuyosaniz 1 2 şuku atın veya rez alın. Böyle olunca cidden yazasım gelmiyo burda kaliteli birşeyler çıkarmaya çalışıyorum ama durum bu.
-
34.
+3Yaklaşamıyorduk. Zaten onunla bana yaklaşmak gibi bir niyeti, benim de böyle ir cesaretim yoktu. Hem sekiz yaşındaki bir çocuğun sevgisine kim inanırdı ki ? Çocuktum ama kıskanıyordum Yağmur'u. Ortada onu kıskanabileceğim biri de yoktu. Çocukluğumun en güzel, en temiz sevgisiydi Yağmur. Kaybedilmeyecek kadar güzel.
Onunla ilk yakınlaşmamız bigibletlerimizin çarpışmasıyla oldu. Ben bigiblete binmeyi pek sevmezdim. Sırf o bigiblete biniyor diye bir gün bigibletimi çıkardım ve sürmeye başladım. Evlerimizin bulunduğu alanın yaklaşık elli metre uzağında bigiblete binmek için güvenli olan boş bir alan vardı. Mahalledeki tüm çocuklar orda bigiblete binerdi.
Yağmurun çok güzel pembe bir bigibleti vardı. Bütün kız çocukları gibi o da pembe rengine aşık olanlardandı.
ilerleyen zamanlarda anladım ki pembe, Yağmur için bir çocukluk tutkusu olarak kalmamıştı. Hayatının her yanı pembeydi. Tozpembe hayaleri gibi...
iyi bir bigiblet kullanıcısı değildim. Dönüşleri güzel yapamıyordum. Yağmur ise bana göre oldukça iyiydi.
Nasıl olduğunu hiç anlamadığım bir anda, Yağmur ve ben karşı karşıya geldik ve çarpıştık. Ben düştüm o ayakta kaldı. Düştüğüm yerde biraz utanarak ona doğru baktım. Kıvırcık saçlarını sağa sola savurup ikimize ait olan ilk cümleyi kurdu:
"Önüne baksana ya !
-
33.
+2
Kalbime düşen ilk yağmur...
Henüz sekiz yaşında bir çocukken başlamıştım onu sevmeye. Bahçelerinde bir o tarafa bir bu tarafa koşturan bir kız çocuğuydu. Bense daha o yaşlarda içindeki boşluğu hissetmiş olan ve hayatımdaki her şeyi dedesi Yusuf Efendi ve annesi Müberra Hanım'an ibaret olan bir çocuktum.
Yağmur ne zaman bahçelerinde "Baba!" diye bağırsa için tuhaf olurdu, çünkü ben hiçbir zaman baba diyemeyecektim. Yağmur'un babası Sinan Amca çok sevecen bir adamdı. Herkesin özendiği baba kız ilişkisi onlarda vücut bulmuştu.
içten içe kıskankanırdım Yağmur'u ve yine içten içe severdim. Nasıl oldu da onu sevmeye başladım hiç bilmiyorum. Hayat bazen, bazı insanları sevmemiz için karışımıza çıkarıyor ve biz, "Neden o insan ?" diye soramıyoruz.
Yağmur çok güzel ve çok şımarık bir kızdı. Bir evin bir kızıydı. Benim de ondan pek farkım yoktu, ben de evin bir oğluydum. Bi bizim ilk ortak yönümüzdü. Bizi ilk ayıran özelliğimiz ise benim bir babamın olmamasıydı. Yağmur babasıyla sürekli eğlenirken, ben dedemle büyük bir adam gibi sohbetler içinde buluyordum kendimi. -
32.
0Rezzzzz
-
31.
+1O gün bugündür elimden kalem düşmedi. Ne yazdığıma bakmaksızın durmadan yazdım. işte bugün hala kulağımda dedemin o cümlesi çınlar.
O gün bugündür içimi, döktüğüm kağıtlardan topluyorum. Aşkımı döktüğüm kağıtları, bir kuş gibi göğüs kafesimden salıyorum. Dedem olmasaydı belki de bir ömür içimde pis kalacaktı o kuşlar. iyi ki o gün bana o kalemi vermiş.
Aile, insan hayatında muhakkak ki çok kıymetli bir değer, fakat dışarda da bir hayat var. Tanıştığımız insanlar, tanışmak zorunda kaldığımız insanlar ve mekanlar, bir ömür boyu hayatımıza hayatını kazıyacak isimler... -
30.
+3*Bazen bir kalem bütün bir hayatı baştan yazar...
Bir gün dedem, elinde küçük mavi bir defter ve biri kurşun diğeri tükenmez olan iki kalem ile yanıma geldi. ikinci sınıfı bitirmiştir o sene ve yaz tatili nasıl geçecek konusunda hiçbir fikrim yoktu.
-Oğlum ne yapıyorsun burda öyle bir başına ?
-Kuşları izliyorum dedecim.
-Kuşları izlemek çok keyiflidir. Peki o kuşlara yazmayı düşündün mü hiç ?
- Yoo...
işte o an kendime sorduğum ilk şey "Bir insan neden yazar ki ?" oldu. Bunu dedeme sormadım. Sadece çocuk aklımla düşündüm. Kuşları izlemek kadar keyifli miydi kuşlara yazmak ? Bunu şimdi anlıyorum. Yazmak her şeyden daha çok keyif veren bir şeymiş.
Dedem konuşmasına devam etti:
-Al bu defteri kalemi
(defterle kalemi elime tutuşturdu)
-Ne yapacağım bunlarla ?
-Yazacaksın evladım. Ne istiyorsan yazacaksın. Bu hayat, içine boşaltmadığın sürece yakanı bırakmaz.
Sana iki kalem veriyorum. Birinin adı tükenmez diğeri ise kurşun kalem. Zaman içerisinde, tükenmez kalemin de tükendiğini göreceksin. Bu hayatta tükenmeyen hiçbirşey yoktur. Kurşun kalemin ise sen yaşadıkça küçülecek. işte bu bize en güzel mesajdır. Yazdıkça küçüleceksin evladım, çünkü yazmak korkakların işi değildir. Yazmak içini kağıda dökmeyi başarmaktır. Sen kuşları yaz, bakarsın bir gün bütün dünya kuşları senden dinlemek ister.
- Peki dedeciğim. -
29.
0kimse okumuyor veya okumayacak sanip birakma
-
28.
+4Belli ki bu konuşmayı defalarca kendine tekrarlamıştı. Buruk bir ifadeyle yüzüme bakıyordu. Annemin o halini görünce, ben de çok üzüldüğünü hissedip babasızlığı hiç dile getirmezdim.
Sekiz yaşında bir çocuk ne kadar anlıyorsa işte bende o kadar anlayabilmiştim babasız bir çocuk oluşumu.
Annem dünyalar güzeli bir kadındı. Hayatta her şeyin bedelini ödersiniz ama annelerin yaptığı fedakarlığın bedelini hiçbir zaman ödeyemezsiniz. Benim annem de çok fedakardı. Hem de sadece bana karşı değil, herkesin hayranlık duyduğu bir insan...
Hastanede en sevilen doktor, mahallede en yardımsever kadın. Benim bir tanem annem.
Bizim ailemiz üç kişilik bir aileydi. Dedem, annem ve ben. Hayatta en sevdiğim insan dedem Yusuf Efendi'ydi. Hiçbir zaman doğru düzgün arkadaşlıklar kuramadım. Bu nedenle dedem benim ilk arkadaşım oldu. ilk aşkım Yağmur'u bilen tek insan ve bana yazı yazmayı öğreten yine dedem Yusuf Efendi'ydi. -
27.
+4Benim küçük ailem...
Herkesin sakladığı ve değer verdiği bir oyuncağı vardır, geçmişinden günümüze yaşattığı. O oyuncak hep özlediğimiz çocukluğumuzu hatırlatır. Baktıkça anılarda kayboluruz. Hatta oyuncağını özenle koyduğu yerden alıp kimseye göstermeden oynayanlar bile vardır. Benim de hala sakladığım ve en sevdiğim oyuncağım olan ufak bir arabam var
işte bu arabayı bana annem hediye etmişti. Belki de bütün çocukluğum bu arabanın bana yaşattığı mutlulukta gizliydi.
Babasız bir çocuğun annesine düşkünlüğü kat kat artıyordu. Annem siyah küt saçları olan elinde her zaman bir fincan çayla gezen, gece gündüz çalışan bir kadındı. Benim annem doktordu. Doktor Müberra Hanım. Sayısız çocuğun hayata merhaba demesine eşlik etmişti. Annem için dünyadaki en değerli şey, iyi yetiştirilmiş bir çocuktu ve bu yüzden beni özenle büyütüyordu.
Babamın olmayışından etkilenmemem için elinden gelen her türlü fedakarlığı gösteriyordu. Bir gün beni dizlerine oturttu ve babamı bir kazada kaybettiğimizi açıklamaya çalıştı.