1. 1.
    0
    Benimki
    Cenge Giderken
    Ben bir Türk’üm dinim, cinsim uludur
    Sinem, özüm ateş ile doludur
    insan olan vatanının kuludur
    Türk evlâdı evde durmaz, giderim.

    Bu topraklar ecdâdımın ocağı
    Evim köyüm hep bu yurdun bucağı
    işte vatan! işte Tanrı kucağı!
    Ata yurdun evlât bulmaz, giderim.

    Yaradanın kitabını kaldırtmam
    Osmancığın bayrağını aldırtmam
    Düşmanımı vatanıma saldırtmam
    Tanrı evi viran olmaz giderim.

    Tanrım şâhid duracağım sözümde
    Milletimin sevgileri özümde
    Vatanımdan başka şey yok gözümde
    Yâr yatağın düşman almaz, giderim.

    Ak gömlekle gözyaşımı silerim
    Kara taşla bıçağımı bilerim
    Vatanımçün yücelikler dilerim
    Bu dünyada kimse kalmaz, giderim.

    Mehmet Emin YURDAKUL
    ···
  1. 2.
    0
    upupupup
    ···
  2. 3.
    +3
    Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
    Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
    O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
    O benimdir, o benim milletimindir ancak.

    Çatma, kurban olayım, çehrene ey nazlı hilal!
    Kahraman ırkıma bir gül... Ne bu şiddet, bu celal?
    Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal;
    Hakkıdır, Hakk'a tapan, milletimin istiklal.

    Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
    Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
    Kükremiş sel gibiyim: Bendimi çiğner, aşarım;
    Yırtarım dağları, enginlere sığmam taşarım.

    Garb'ın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar;
    Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
    Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,
    Medeniyet! dediğin tek dişi kalmış canavar?

    Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın;
    Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın.
    Doğacaktır sana va'dettiği günler Hakk'ın...
    Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.

    Bastığın yerleri toprak! diyerek geçme, tanı!
    Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
    Sen şehid oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:
    Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.

    Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
    Şüheda fışkıracak toprağı sıksan, şüheda!
    Canı, cananı, bütün varımı alsın da Huda,
    Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.

    Ruhumun senden ilahi şudur ancak emeli:
    Değmesin ma'bedimin göğsüne na-mahrem eli;
    Bu ezanlar -- ki şehadetleri dinin temeli --
    Ebedi, yurdumun üstünde benim inlemeli.

    O zaman vecd ile bin secde eder -- varsa -- taşım;
    Her cerihamda, ilahi, boşanıp kanlı yaşım,
    Fışkırır ruh-i mücerred gibi yerden na'şım!
    O zaman yükselerek Arş'a değer, belki, başım.

    Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal!
    Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal.
    Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlal:
    Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;
    Hakkıdır, Hakk'a tapan, milletimin istiklal.
    ···
  3. 4.
    0
    oh şu kokun yok mu
    kiracıyım kollarında
    ve kendim yolcu
    son kez dudaklarında
    veda etmeden sana
    son kez bi gibiim

    feyzullah
    ···
  4. 5.
    0
    BAŞKA YERDE OLMAK

    on iki sıfır beş'te izmir'de bir yıldız kaydı
    imbat durmuştu kan ter içindeydim
    akdeniz'in elindeydim söz temsili
    ışıklı bir tesbih karşıyaka'ydı
    istanbul deyip mendebur sisli
    bir deniz kahvesinde içiyordum
    istanbul soluk yeşil bir tramvaydı
    sultanahmet demişti inliyordu
    on iki sıfır beş'te izmir'deydim allahım
    şiir deniz gibi kımıldıyordu

    on iki on beş'te istanbul'a dağılmıştım
    hilâl gibi bir kızcağız beşiktaş'ta
    rüyasını dokuyordu ondan bıkmıştım
    çiğ mürekkep ve aseton kokuyordu
    sarıyer'de balıkçılar denizi çekiyordu
    deniz büyük büyük içini çekiyordu
    on iki on beş'te bir kadeh cin parlatmıştım
    kadehimi kırmıştım elim ayağım telaşta
    vezüv içime çökmüştü şaşırmıştım
    napoli'de gözlerim güneş diye doğmuştu
    on iki on beş'te istanbul'da allahım
    gökyüzü birdenbire buz gibi soğumuştu

    on iki otuz beş'te napoli garında bir tren
    çırpınıyordu aşağılık bir gemici barında
    ben burnumu şaraba sokmuştum
    katiyyen sarhoştum kirpiklerim yanıyordu
    santa-lucia civarinda bir karanlık
    bir iştahsız huur bulmuştum bilmem neden
    uyuyup uyuyup uyanıyordu
    on iki otuz beş'te napoli garı'nda ben
    utanmasam bilet parası dilenecektim
    paris diye ölecektim uzaktan
    notre-dame'ın çığlıklarını dinliyordum
    kalbim köpürmüştü anlıyordum
    on iki otuz beş'te napoli'de allahım
    uyuyamıyordum uyuyamıyordum

    on iki elli beş'te paris'te kan çıktı
    içimdeki bozgun büyüyordu herkeste
    bir telâş vardı herkes acıkmıştı
    önüne gelen bir sual soruyordu
    ben daima bir sual soruyordum
    afrika bulut gibi üstüme yürüyordu
    on iki elli beş'te sen uyandığın zaman
    ben paris'teydim gare du l'est'de
    yoksul bir oteldeydim kahrımdan
    seni terketmiştim hırsımdan
    kendimi içkiye vermiştim mektuplarını
    yakıp yırtmıştım bütün mektuplarını
    bana yazdıklarını, yazmadıklarını
    on iki elli beş'te içimde isyan çıktı
    paris çıldırmıştı ben çıldırmıştım
    artık öteki ömrümü yaşayacaktım

    ATTiLA iLHAN
    ···
  5. 6.
    0
    (bkz: bir huuryu dinliyorum fermuarım kapalı)
    ···
  6. 7.
    0
    güneş ardından doğarken tepelerin
    dıbına koyiyim teletabilerin
    kim vurdu kim vurdu bubama
    ananı gibiyim senin obama

    hela vela vel vela
    ağzına vereyim pamela
    sarı saçlarından çekip çekip
    vuriyim dıbını zütünü duvara

    şah şah şah dam dam dam
    hani bize am am ?
    dıbına koyiyim serkan
    bilseydim dışarı boşalırdım inan
    ···
  7. 8.
    0
    Resulullah süper bir insandı, ben o kadar değilim.
    Resulullah yolda Ebu Bekir’i görse ‘Es Selamu Aleyküm Ya Sıddık’ derdi,
    ben yolda Ebu Bekir’i görsem tanımam.
    Resulullah asla yalan söylemezdi; ben annem ölürken hiç ağlamadım.
    Ben annem ölürken çok ağladım çünkü annem
    gırtlağından hırıltılar çıkarırken nasıl terliyordu, görmeliydiniz.

    Resulullah Azrail’i yolda görse tanırdı;
    ben Azrail’i annemin yanında görseydim ona bir çift lafım olurdu,
    derdim ki şimdi yani af edersin ama o sıktığın annemin gırtlağı.

    Resulullah olsa ona bunları söylesem o bana gülümserdi;
    o bana gülümserdi ben ona derdim ki, anam babam yoluna feda olsun ey Allah’ın Resulü;
    fakat şu koca melek, annemin gırtlağını sıkıyor, bir şeyler yapamaz mıyız?

    Resulullah orada olsaydı annemin elini tutardı derdi ki ‘Kızım ha gayret!’;
    ben orada olsaydım annemin elini tutardım ve derdim ki ‘Anneciğim ölmesen…’

    Ben oradaydım annemin elini tuttum ve dedim ki ‘Anneciğim seni ben…’;
    Annem döndü bana bir baktı o bakışı görmeliydiniz.

    Resulullah o bakışı görseydi merhametten ağlardı;
    ben o bakışı gördüm haşyetten bayılacaktım ama annem elimden tuttu.

    Ne tuhaf, anneler ölürken bile çocuklarının

    Anneler ölürken bile çocuklarının ellerini bırakmıyor ne tuhaf…

    Resulullah çok şanslı bir insan
    annesi öldüğünde o küçücüktü;
    benim annem öldüğünde ben küçücük değildim,
    zaten şanslı birisi de değilimdir, filmlerim iş yapmaz.

    Annem daha yeni öldü fazla uzaklaşmış olamaz!

    Olamaz dedim annem son nefesini alıp da vermeyince
    Verse de ben alsam onu, içim ferahlasa, siz de görseniz
    Resulullah tutsa annemin elinden birlikte geçseler çölü
    Nasıl olsa Resulullah da ölü annem de ölü.
    ···