1. 76.
    0
    am am am
    ···
  2. 77.
    0
    jön niyazi de derler dostlar sağolsun
    ···
  3. 78.
    0
    dünya yanacakmış
    ···
  4. 79.
    0
    kankalar gelin fotoğraf çekinek.
    ···
  5. 80.
    0
    amk ben çözemedim bu nicki
    ···
  6. 81.
    0
    ay dont vant to si bek
    ···
  7. 82.
    0
    Paramla giberim hepinizi
    ···
  8. 83.
    0
    bu gece son biraz sonraaaaaaaaaaaaaaa
    ···
  9. 84.
    0
    ashdghasdfahsgdga
    ···
  10. 85.
    0
    Zihin biyolojik bir bilgisayardan ibarettir. Çocuk doğduğunda bir zihne sahip değildir;içinde sürekli gevezelik eden bir şey yoktur. Bu mekanizmanın işlemeye başlaması neredeyse üç veya dört yıl alır.Ve kızlarınoğlanlardan daha erken konuşmaya başladığını görürsün. Onlar daha büyük gevezelerdir! Onların biyolojik bilgisayarları daha üstün kalitededir. Bu mekanizmayı bilgiyle beslemek gerekir; geriye doğru dönüp hayatını hatırlamaya çalışan erkeklerin dört yaşlarına, kadınların ise üç yaşlarına doğru bir yerlerde takılıp kalması bu yüzdendir.O noktadan ötesibomboştur. Sen dünyadaydın; birçok şey olup bitmiş, bir sürü olaylar olmuş olmalı ama kayda geçilmiş hiçbir anı yokmuş gibi görünüyor, bu yüzden hatırlayamıyorsun. Oysa dört veya üç yaşından sonra olanları çok netolarak hatırlayabiliyorsun. Zihin verilerini ebeveynlerden, okuldan, diğer çocuklardan, komşu, akrabadan toparlıyor. Her yer kaynaklarla dolu. Konuşmaya yeni başlamış çocukların aynı kelimeyi nasıl tekrar tekrar söylediğini görmüş olmalısın. Onların içinde yeni bir mekanizma harekete geçmiştir.

    tüm toplumunun sözel olarak ifadesi kuvvetli insanlar tarafından yönetildiği çok ender olarak kayda geçilir.
    Hiçbir şey bilmiyor, her türlü bilgelikten yoksun, hatta zeki bile olmuyor olabilirler. Ama kesin olan bir şey varsa
    o da sözcüklerle oynamayı iyi biliyor oldukları. Bu bir oyun ve onlar bunu öğrenmişler. Ve bu onlara her şekilde
    saygı, para ve güç kazandırıyor. Bu yüzden herkes bunu deniyor ve zihin bir sürü sözcükle, bir sürü düşünceyle
    doluyor.

    Ve her bilgisayarı istediğin anda açıp kapatabildiğin halde zihni kapatamıyorsun. Böyle bir düğme yok. Tanrı
    dünyayı yarattığında, insanı yarattığında, zihnini açıp kapaması için bir düğme yaratmış diye bir veri yok. Böyle
    bir düğme mevcut değil o yüzden doğumdan, ölüme kadar bu böyle sürüp gidiyor.

    Bilgisayardan ve insan beyninden anlayan insanların son derece tuhaf bir fikri var: bir insan beynini
    kafatasından çıkarıp yapay bir şekilde canlı tutabildiğimizde, aynı gevezeliğin sürüp gittiğini görürüz. Artık
    ondan mustarip olan kişiye bağlı olup olmadığı onu ilgilendirmez; rüya görmeye devam eder. Artık makinalara
    bağlı olduğu halde hala rüya görmeye, hayal etmeye, korku duymaya, yansıtmaya, umut etmeye, şu veya bu

    olmaya çalışmaya devam eder. Ve artık yapabileceği hiçbir şey olmadığının, bağlı olduğu kişinin artık orada
    olmadığının hiçbir şekilde farkında olmaz. Bu beyni makinalara bağlı olarak binlerce yıl canlı tutabilirsin; o
    gevezelik etmeye, henüz ona yeni şeyler öğretmeyi başaramadığın için aynı şeyleri döndürüp durmaya devam
    edecektir. Ona yeni şeyler öğretmeyi başardığımızda da bu yeni şeyleri tekrarlayacaktır.

    Bilinç bedenin karşısında yer alamaz. Bilincin bedeninin içinde yaşarken bu ikisi birbirine nasıl düşman olabilir? Onlar birbirlerine her yönden destek olmaktadır. Sana bir şey söylüyorum ve elim ben ona komut vermeden söylediğim şeye uygun bir hareket yapıyor. Benimle elim arasında derin bir eşzamanlılık söz konusu.

    Yürüyorsun, yiyip, içiyorsun ve tüm bunlar senin beden ve bilinç olarak organik bir bütün olduğunu gösteriyor.
    Bedenine işkence ederek bilincini yüceltemezsin. Bedenin sevilmesi gerekir- onunla çok iyi dost olmalısın. O
    senin yuvan, onu tüm çöplerden arındırmalı ve onun gün be gün, sürekli senin hizmetinde olduğunu
    unutmamalısın. Sen uyurken bile bedenin hazmederek, yediklerini kana dönüştürerek, ölü hücreleri bedenden
    atıp yerine taze oksijen getirerek sürekli senin için çalışıyor- hem de sen derin uykudayken!

    O senin hayatta kalışın, senin canın için gereken her şeyi yapıyorken, sen ona bir kez bile teşekkür etmeyecek
    kadar nankörce davranıyorsun. Dinler sana bunun tam tersini, bedenine işkence etmeni öğretiyor: "Beden
    senin düşmanın, bedenden ve onun bağlarından kurtulmalısın.

    Senin bedenden daha fazlası olduğunu ve ona bağlanmaya hiç gerek olmadığını ben de biliyorum. Ama sevgi
    bağlanmak değildir, şefkat bağlanmak değildir. Bedenin için, onun beslenmesi için sevgi ve şefkate mutlak
    derecede ihtiyaç vardır. Ve bedenin ne kadar iyi olursa, bilincinin gelişmesi de o kadar iyi bir olasılıktır.

    Böylesine itaatkar ve bilge bir mekanizma yaratmak düşünülemez bile. Bedeninin işlevlerinin tümüyle farkına
    varırsan oldukça şaşırabilirsin. Bedeninin neler yapıp durduğunu şimdiye kadar hiç düşünmedin. Bu öylesine
    mucizevi, öylesine gizemli bir şeydir ki. Ama bunu hiç incelemedin. Asla kendi bedenine aşina olmak zahmetine
    katlanmadın. Ve başkalarını sevdiğini mi sanıyorsun? Bu mümkün değil çünkü başka insanlar da sana beden
    olarak görünüyor.

    Beden, tüm varoluşun en büyük gizemidir. Bu gizemi sevmek gerek- onun sırlarını ve işlevlerini samimiyetle
    araştırmak gerek.

    Ne yazık ki dinler bedene tamamen karşı çıkmışlardır. Ancak bu karşı duruş, insanın bedenin bilgeliğini,
    bedenin gizemini öğrendiği taktirde, ne din adamları ne de Tanrı'yla uğraşacağına dair bir ipucu, bir kesin
    işarettir. insan böylelikle en büyük gizemi kendi içinde bulmuş olacaktır ki, zaten bilincinin mabedi de tam
    olarak bu gizemin içinde yatar.

    Bir kez kendi bilincinin, kendi varlığının farkına vardığında artık senden ötede bir Tanrı yoktur. Ancak böyle bir
    kişi diğer insanlara, diğer canlılara karşı saygılı davranabilir çünkü onlar da aynı gizemin, farklı şekillerde ifade
    bulmuş birer parçası, yaşamı daha zengin kılan farklı çeşitleridir. Ve kişi bir kez bilinci kendi içinde
    keşfettiğinde, nihai olana giden anahtarı da bulmuş demektir. Sana kendi bedenini sevmeyi, ona karşı şefkatli
    olmayı, onun gizemlerinin içine girmeyi öğretmeyen hiçbir eğitim biçimi, kendi bilincine nasıl adım atacağını da
    öğretemez.

    Beden kapıdır- beden atlama taşıdır.
    Tümünü Göster
    ···
  11. 86.
    0
    bakma lan pekekent
    ···
  12. 87.
    0
    geçen gün sokağa çıktım çırılçıplak koşuyorum amk
    ···
  13. 88.
    0
    ah ah ah
    ···
  14. 89.
    0
    şarkıyımı yazıyım amk
    ···
  15. 90.
    0
    her gün çarşafları yıkamaktan makine bozuldu
    ···
  16. 91.
    0
    11 köyün ağasıyım amua gorum valla
    ···
  17. 92.
    0
    iliklerime kadar boşaldım bugünlük yeter
    ···
  18. 93.
    0
    manda gibmesi pek bi zevkli.
    ···
  19. 94.
    0
    subhanallah kardes
    ···
  20. 95.
    0
    banane lan yarram
    ···