1. 1.
    +2
    ne içindeyim zamanın,
    ne de büsbütün dışında;
    yekpare, geniş bir anın
    parçalanmaz akışında.
    bir garip rüya rengiyle
    uyuşmuş gibi her şekil,
    rüzgarda uçan tüy bile
    benim kadar hafif değil.
    başım sükutu öğüten
    uçsuz bucaksız değirmen;
    içim muradına ermiş
    abasız, postsuz bir derviş.
    kökü bende bir sarmaşık
    olmuş dünya sezmekteyim,
    mavi, masmavi bir ışık
    ortasında yüzmekteyim.
    ···
  2. 2.
    +2
    Dörtnala gelip Uzak Asya'dan
    Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan
    bu memleket, bizim.

    Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak
    ve ipek bir halıya benziyen toprak,
    bu cehennem, bu cennet bizim.

    Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın,
    yok edin insanın insana kulluğunu,
    bu dâvet bizim...

    Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
    ve bir orman gibi kardeşçesine,
    bu hasret bizim...
    ···
  3. 3.
    +1
    Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında;
    Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum.
    Yolumun karanlığa saplanan noktasında,
    Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum.

    Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık;
    Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar.
    in cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık;
    Biri benim, biri de serseri kaldırımlar.

    içimde damla damla bir korku birikiyor;
    Sanıyorum, her sokak başını kesmiş devler...
    Üstüme camlarını, hep simsiyah, dikiyor;
    Gözüne mil çekilmiş bir âmâ gibi evler.

    Kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi;
    Kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır.
    Kaldırımlar, duyulur, ses kesilince sesi;
    Kaldırımlar, içimde kıvrılan bir lisandır.

    Bana düşmez can vermek, yumuşak bir kucakta;
    Ben bu kaldırımların emzirdiği çocuğum!
    Aman, sabah olmasın, bu karanlık sokakta;
    Bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum!

    Ben gideyim, yol gitsin, ben gideyim, yol gitsin;
    iki yanımdan aksın, bir sel gibi fenerler.
    Tak, tak, ayak sesimi aç köpekler işitsin;
    Yolumun zafer tâkı, gölgeden taş kemerler.

    Ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim;
    Gündüzler size kalsın, verin karanlıkları!
    Islak bir yorgan gibi, sımsıkı bürüneyim;
    Örtün, üstüme örtün, serin karanlıkları.

    Uzanıverse gövdem, taşlara boydan boya;
    Alsa buz gibi taşlar alnımdan bu ateşi.
    Dalıp, sokaklar kadar esrarlı bir uykuya,
    Ölse, kaldırımların kara sevdalı eşi...

    Başını bir gayeye satmış bir kahraman gibi,
    Etinle, kemiğinle, sokakların malısın!
    Kurulup şiltesine bir tahtaravan gibi,
    Sonsuz mesafelerin üstünden aşmalısın!
    Fahişe yataklardan kaçtığın günden beri,
    Erimiş ruhlarınız bir derdin potasında.
    Senin gölgeni içmiş, onun gözbebekleri;
    Onun taşı erimiş, senin kafatasında.

    ikinizin de ne eş, ne arkadaşınız var;
    Sükût gibi münzevî, çığlık gibi hürsünüz.
    Dünyada taşınacak bir kuru başınız var;
    Onu da, hangi diyar olsa zütürürsünüz.

    Yağız atlı süvari, koştur, atını, koştur!
    Sonunda kabre çıkar bu yolun kıvrımları.
    Ne kaldırımlar kadar seni anlayan olur...
    Ne senin anladığın kadar, kaldırımları...

    Bir esmer kadındır ki, kaldırımlarda gece,
    Vecd içinde başı dik, hayalini sürükler.
    Simsiyah gözlerine, bir ân, gözüm değince,
    Yolumu bekleyen genç, haydi düş peşime der.

    Ondan bir temas gibi rüzgâr beni bürür de,
    Tutmak, tutmak isterim, onu göğsüme alıp.
    Bir türlü yetişemem, fecre kadar yürür de,
    Heyhat, o bir ince ruh, bense etten bir kalıp.

    Arkamdan bir kahkaha duysam yaralanırım;
    Onu bir başkasına râm oluyor sanırım,
    Görsem pencerelerde soyunan bir karaltı.

    Varsın, bugün bir acı duymasın gözyaşımdan;
    Bana rahat bir döşek serince yerin altı,
    Bilirim, kalkmayacak, bir yâr gibi başımdan...
    Tümünü Göster
    ···
  4. 4.
    +1
    Bir baktım da sen gideli yıllar olmuş
    Umutlarım dağların ardında hayallerim paramparça
    bense kırık dökük
    Ne ellerin değer ellerime
    Ne yüzün yüzüme dönük
    ···
  5. 5.
    +1
    Denizlerden
    Esen bu ince hava saçlarınla eğlensin.
    Bilsen
    Melal-i hasret ü gurbetle ufk-ı şama bakan
    Bu gözlerinle, bu hüznünle sen ne dilbersin!
    Ne sen,
    Ne ben,
    Ne de hüsnünde toplanan bu mesa,
    Ne de alam-ı fikre bir mersa:
    Olan bu mai deniz,
    Melali anlamayan nesle aşina: değiliz.
    Sana yalnIz bir ince taze kadın
    Bana yalnızca eski bir budala
    Diyen bugünkü beşer,
    Bu sefil iştiha, bu kirli nazar,
    Bulamaz sende, bende bir ma'na,
    Ne bu akşamda bir gam-ı nermin
    Ne de durgun denizde bir muğber
    Lerze-i istitar ü istiğna
    Sen ve ben
    Ve deniz
    Ve bu akşamki lerzesiz, sessiz
    Topluyor bu-yi ruhunu guya:.
    Uzak
    Ve mai gölgeli bir beldeden cüda kalarak
    Bu nefy ü hicre müebbed bu yerde mahkumuz...
    O belde?
    Durur menatık-ı duşize-yi tahayyülde;
    Mai bir akşam
    Eder üstünde daima aram;
    Eteklerinde deniz
    Döker ervaha bir sükün-ı menam.
    Kadınlar orda güzel, ince, saf, leylidir,
    Hepsinin gözlerinde hüznün var
    Hepsi hemşiredir veya hud yar;
    Dilde tenvim-i ıstırabı bilir
    DudaklarIndaki giryende buseler, yahud,
    O gözlerindeki nili süku:t-ı istifham
    Onların ruhu, şam-ı muğberden
    Mütekasif menekşelerdir ki
    Mütemadi sükun u samtı arar.
    Şu'le-i bi-ziya-yı hüzn-i kamer
    Mülteci sanki sade ellerine
    O kadar natüvan ki, ah, onlar,
    Onların hüzn-i lal ü müştereki,
    Sonra dalgın mesa, o hasta deniz
    Hepsi benzer o yerde birbirine...
    O belde
    Hangi bir kıt'a-i muhayyelde?
    Hangi bir nehr-i dur ile mahdud?
    Bir yalan yer midir veya mevcud
    Fakat bulunmayacak bir melaz-ı hulya mı?
    Bilmem... Yalnız
    Bildiğim, sen ve ben ve mai deniz
    Ve bu akşam ki eyliyor tehziz
    Bende evtar-ı hüzn ü ilhamı
    Uzak
    Ve mai gölgeli bir beldeden cüda kalarak
    Bu nefy ü hicre müebbed bu yerde mahkumuz...
    ilk okuduğumda hayalden hayale estiren bir şiirdi
    ···
  6. 6.
    +1
    BEN SANA MECBURUM

    Ben sana mecburum bilemezsin
    Adını mıh gibi aklımda tutuyorum
    Büyüdükçe büyüyor gözlerin
    Ben sana mecburum bilemezsin
    içimi seninle ısıtıyorum.

    Ağaçlar sonbahara hazırlanıyor
    Bu şehir o eski istanbul mudur
    Karanlıkta bulutlar parçalanıyor
    Sokak lambaları birden yanıyor
    Kaldırımlarda yağmur kokusu
    Ben sana mecburum sen yoksun.

    Sevmek kimi zaman rezilce korkuludur
    insan bir akşam üstü ansızın yorulur
    Tutsak ustura ağzında yaşamaktan
    Kimi zaman ellerini kırar tutkusu
    Bir kaç hayat çıkarır yaşamasından
    Hangi kapıyı çalsa kimi zaman
    Arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu

    Fatih'te yoksul bir gramofon çalıyor
    Eski zamanlardan bir cuma çalıyor
    Durup köşe başında deliksiz dinlesem
    Sana kullanılmamış bir gök getirsem
    Haftalar ellerimde ufalanıyor
    Ne yapsam ne tutsam nereye gitsem
    Ben sana mecburum sen yoksun.

    Belki haziran da mavi benekli çocuksun
    Ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor
    Bir şilep sızıyor ıssız gözlerinden
    Belki Yeşilköy'de uçağa biniyorsun
    Bütün ıslanmışsın tüylerin ürperiyor
    Belki körsün kırılmışsın telaş içindesin
    Kötü rüzgar saçlarını zütürüyor

    Ne vakit bir yaşamak düşünsem
    Bu kurtlar sofrasında belki zor
    Ayıpsız fakat ellerimizi kirletmeden
    Ne vakit bir yaşamak düşünsem
    Sus deyip adınla başlıyorum
    içim sıra kımıldıyor gizli denizlerin
    Hayır başka türlü olmayacak
    Ben sana mecburum bilemezsin.
    http://www.youtube.com/watch?v=Q9Inuju8A4I bunu açıp okuyun :///
    ···
  7. 7.
    +1
    gül gül dedi bülbül güle; gül gülmedi gitti.
    bülbül güle gül bülbüle yar olmadı gitti…

    bence yeterli panpalar
    ···
  8. 8.
    +1
    pek şiir okumam ama bu başka beyler post apokaliptik tadında

    Acayipleşti havalar,
    bir güneş, bir yağmur, bir kar.
    Atom bombası denemelerinden diyorlar.

    Stronsium 90 yağıyormuş
    ota, süte, ete,
    umuda, hürriyete,
    kapısını çaldığımız büyük hasrete.

    Kendi kendimizle yarışmadayız, gülüm.
    Ya ölü yıldızlara hayatı zütüreceğiz,
    ya dünyamıza inecek ölüm
    ···
  9. 9.
    +1
    durma göğe bakalım- turgut uyar
    ···
  10. 10.
    +1
    http://www.youtube.com/watch?v=ppU5Dcw_PMA
    ···
  11. 11.
    +1
    Yüz yıl oldu
    Yüzünü görmeyeli
    Belini sarmayalı
    Gözünün içinde durmayalı
    Aklının aydınlığına sorular sormayalı
    Dokunmayalı sıcaklığına karnının
    Yüz yıldır bekler beni
    Bir şehirde bir kadın
    Aynı daldaydık
    Aynı daldaydık
    Aynı daldan düşüp ayrıldık
    Aramızda yüz yıllık zaman
    Yol yüz yıllık
    Yüz yıldır alacakaranlıkta
    Koşuyorum ardından
    ···
  12. 12.
    +1
    bu devirde herkes hep ben der
    kimisi gönülden kalender
    yaşam dediğin böyle işte
    altını şer, incisi ker

    dağılabilirsiniz
    ···
  13. 13.
    +1
    Sevgileri yarınlara bıraktınız
    Çekingen, tutuk, saygılı.
    Bütün yakınlarınız
    Sizi yanlış tanıdı.

    Bitmeyen işler yüzünden
    (Siz böyle olsun istemezdiniz)
    Bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi
    Kalbinizi dolduran duygular
    Kalbinizde kaldı.

    Siz geniş zamanlar umuyordunuz
    Çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek.
    Yılların telâşlarda bu kadar çabuk
    Geçeceği aklınıza gelmezdi.

    Gizli bahçenizde
    Açan çiçekler vardı,
    Gecelerde ve yalnız.
    Vermeye az buldunuz
    Yahut vaktiniz olmadı.

    yazmak zor geldi copy paste
    ···
  14. 14.
    +1
    @78 bize de ince bir dokundurma var sanki :D
    ···
  15. 15.
    +1
    Her bulunduğum yerde yitiriyorum seni
    Yanıbaşımda olduğun oluyor kimi gün
    Ya da ben oluyorum sessizce gözlerinde
    Bir yaprak kımıldıyor hafiften
    Bu sessizlik bir kasırga başlangıcı
    Kükremeye hazırlanışı denizin
    Bu, aslanların sarı, vahşi gözlerindeki ölüm parıltısı
    Bu bir yerde erimek
    Apansız yok olmak belki de
    Ve sonra susmak, susmak yüzyıllar boyu
    Beni unuttuğun bir uzak çizgide
    Tuvale sürdüğüm boya değil artık
    Kırmızı kan rengidir gözlerimin
    En karadan daha kara yok
    Oysa en beyazdın sen gecelerimde
    O bana en yakın renkti tüy gibi
    Buram buram sıcaklığını çizerdim duvarlara
    Kokun bir tuhaftı çocuksu
    Sonra katmerli bir gül gibiydi baygın
    Gecenin en koyulaştığı o yerde
    Düşerdi ellerime darmadağın.
    Öten bir ishak kuşudur şimdi
    Haber getirir ölümlerden, dinle
    Yaşamak bir manga asker karşımda
    Ateş etmeyin diyorum
    Bir diyeceğim var
    Gözlerimi bağlamayın
    Son defa görmek istiyorum insanı
    Göğü, güneşi, denizleri
    Ve bu son ölümün olsun diyorum
    Bir daha öldürmeyin beni.
    Kibritim ıslak
    Sigaram yanmıyor
    Ne olur bir ateş verin
    Bu ilk aldanışım değil
    Bu ilk sönüşü değil umutlarımın
    Ben bu denizin son kıyısıyım.
    Bir cam kırıldı uzakta
    Ta uzakta, içimde bir cam kırıldı

    Bütün şiirlerim anlamsız şimdi
    Resimler renksiz, şarkılar ruhsuz
    Hiç bir şey artık avutamaz beni
    Bakın, bir çağ devriliyor içimde sersefil
    Son şair de kırdı son kelemini
    ilk meşaleyi kim yaktı bu karanlıkta
    Kimdi aydınlatan benim zindan gözlerimi
    Sevilmek mi
    O son artığı en ilkel çağların
    Bir mağara duvarındaki en eski resim
    Ya sevmek
    Hiç sönmeden bir ömür boyu
    O en güzel huy benimsediğim
    Yıkıldıkça tutunduğum dal bu boşlukta
    O en insancıl gerçeğim benim
    Ben hep böyle yüzyıllar boyu sevdim
    Çağlar boyu
    Kopkoyu bir geceydi yaşadığım sevince
    Ellerimi arardım, bulamazdım çoğu gün
    Bir saklayan vardı beni
    Bir tutan vardı
    Sana yaklaşamazdım
    Anlayamadığım korkular vardı içimde
    Hep böyle seninle sensiz kalırdım ben
    Bir kıvılcım sönerken
    Bir yanardağ patlardı içimde.
    Ko şimdi ben yalnız öleyim
    Vur ellerimi ekmeğimi al
    Tiksinir beni kim görse sensiz
    Utanır yalnızlığım bana baktıkça
    Aynalar mı
    Hani nerdeler
    Kimbilir kaç yüzyıl oldu kendimi görmeyeli
    Adım mı neydi
    Besbelli unutmuşum
    Hadi vur
    Hadi öldür
    Kurtar beni ezilmekten çürümekten
    Hadi gel, açtım kollarımı
    Bir zaman
    Ölmeye vaktim mi vardı seni sevmekten
    Sen büyüyen bir sessizliktin içimde
    Beni ben eden en duru ırmaktın
    En güzeliydin mozaiklerin
    Seninle maviydi gökyüzüm
    Çiçeklerim sende yeşerirdi
    Sen bambaşka bir evren yaratırdın
    Sularımdan Güneşimden rüzgarımdan
    Bak! Nasıl da her şey değişiverdi apansız
    Şimdi bu karanlıklarda yapayalnız
    Mavi mavi bir resim ağlar duvarlarımdan
    Ben bir tohumum
    Al beni toprağa ek yeniden
    Neredesin hani ne oldun
    Antik bir kadın başı mıydın
    Yoksa bir deniz miydin eskiden
    Yosunların kurudu mu öldü mü balıkların
    Hani bir Nefertiti yaşamıştı eski Mısır'da
    Yoksa o muydun sen
    Hadi, anlat bana neydin
    Belki de uzak belirsiz bir noktaydın sen
    Öyküme girmeseydin
    insan bir kere ölür
    Her gün ölen umutlarımızdır içimizdeki
    Paramparça olmuş sevgilerdir
    Her aldanış
    Yeni bir aldanışa hazırlar bizi
    Zamanla renkler değişir
    Donuklaşır anılar
    Silinir üstümüzden
    Güzel olan ne varsa
    Görür içindeki bütün hayallerin olduğunu
    insan yaşarsa.
    Ve bir gün insan da ölür
    Çimen gibi yaprak gibi
    Sarsılır yeryüzü yerinden
    Devrilen koca bir ağaçtır sanki
    Durur atışları yorgun kalbimizin
    El, ayak kesilir
    Göz ölür, dudak ölür, kan ölür
    Susar ta içimizde
    Yıllardır çalan çalgı
    Bütün teller ses vermez olur
    Acılar diner
    Ve bir gün biter bu çirkin oyun
    Perde iner...
    
    Ümit yaşar oğuzcan

    (tırnak içine aldığım kısım en sevdiğim kısımdır, en sevdiğim şiir değil, şu sıralar en sevdiğim şiir)
    Tümünü Göster
    ···
  16. 16.
    +1
    @7 Ahmet hamdi tanpınar
    ···
  17. 17.
    +1
    bir huur sevmişim
    namusunda sayısız parmak izi
    kalbinde kimsesiz bir kalabalık
    bir huur sevmişim
    umurunda mı
    ···
  18. 18.
    +2 -1
    elin gibem kolun gibem
    sağın gibem solun gibem
    gelip gittiğin yolun gibem
    nerelerdeydin admin sen?

    kaşın gibem gözün gibem
    geçmişin, özün gibem
    ağzındaki sözün gibem
    nerelerdeydin admin sen?

    ılık gibem serin gibem
    oturduğun yerin gibem
    onu bana verin gibem
    nerelerdeydin admin sen?

    soğuk gibem sıcak gibem
    keser, bıçkı, nacak gibem
    kıllı kıllı bacak gibem
    nerelerdeydin admin sen?

    ölün gibem dirin gibem
    mavi mavi şirin gibem
    durmayın, girin gibem
    nerelerdeydin admin sen?

    evin gibem damın gibem
    kederin, gamın gibem
    pamık gibi amın gibem
    nerelerdeydin admin sen?

    pire gibem bit gibem
    koyun, keçi,it gibem
    haydi durma git gibem
    nerelerdeydin admin sen?

    yat gibem kak gibem
    manzaraya bak gibem
    derelerde vak vak gibem
    nerelerdeydin admin sen?

    gündüz gibem gece gibem
    cümle gibem hece gibem
    söyle seni nece gibem?
    nerelerdeydin admin sen?

    korniş gibem perde gibem
    gökte gibem yerde gibem
    söyle seni nerde gibem?
    nerelerdeydin admin sen?
    ···
  19. 19.
    +1
    @8 güzel panpa da umutsuzluk dolu amk
    ···
  20. 20.
    +1
    http://www.youtube.com/watch?v=FnARXrGXJM8

    her gün dinlerim çok güzel şiir
    ···