1. 3776.
    0
    mavi'lerin kapının önüne giderken mavi bi daha mesaj attı.
    "aşkım araba ne renk?"
    "ne renk olabilir???" yazdım en 3 soru işaretlisinden.
    "mavi * " yazmış.
    "yok be kırmızı. kırmızı olsun 3 kuruş fazla olsun" yazdım muallakliğine.
    gelen cevap takdir edersiniz ki "peki :(" oldu.
    apartmanın önüne gelince "geldim ben aşağıdayım" yazdım yolladım.
    "çizmelerimi giyiyorum" yazmış yollamış.
    ulan arabayla gidicez, dışarda kar yok, tamam biraz atıştırıyo yağmur ama sağanak da yok, bu kızlar neden bi saat uğraşıp o çizmeleri giyer arkadaş?
    abartmıyorum tam 10 dakika sürdü 5. kattan apartman kapısına inmesi.
    apartman kapısı tam solumda kalır gibi ayarlamıştım duracağım yeri.
    çıkınca hemen beni gördü tabi.
    baktı ki araba mavi, sevindirik oldu. gamzeleri belirdi 20 metre öteden. e tabii benim de salak bi gülümseme peydahlandı yüzümde.
    koşar adım bindi arabaya.
    öptüm ben bunu hemen, hoşgeldin hoşgittin falan derken bastım marşa ilerledik bi 10-20 metre.
    "ya dur anneme el sallayayım" dedi.
    hemen baktım dikiz aynasına arkadan gelen giden yok zınk diye durdum yolun ortasında.
    mavi baktı tabii mal mal napıyo bu mal diye.
    "niye durduk aşkım?" dedi ama hiç cevap bile vermeden açtım kapıyı indim aşağıya.
    camdan bize bakan annesine el salladım geri bindim arabaya.
    mavi gülsem mi gülmesem mi triplerindeyken "ya geçen sefer utandık anandan küstü bize. bi daha el sallamazsam valla vermez kızını bana" dedim.
    güldü.
    "vermezse kaçarım ben sana aşkım" dedi.
    bu sefer ben güldüm.
    eline uzandı elim. çekti elini "ama o zaman geldiğinde bana güzel bi evlenme teklif edeceksin" diyerek.
    ilk defa evliliğe dair, geleceğimize dair 3-5 kelimelik de olsa bi sohbet etmiştik. ne güzeldi.
    "ya sen boşver teklifi meklifi de şu ön camın orda bi cd var tak sunu da biraz müzik olsun arabada" dedim.
    bozuldu hafiften. eee tabii benden "senle evlenirim" mesajına daha büyük bi tepki bekliyodu haklı olarak ama şimdi sırası mı?
    değil amk.
    şu doğum günü mevzularını halledelim de sonra çooooook hayal kurarız biz senle.
    yola baktığımdan tam yüz ifadesini göremedim ama hissediyodum, tahmin edebiliyodum az çok. kocaman açılmış gözler, kalkık kaşlar, "bişey diyeyim de onun da canı sıkılsın" düşüncesi ile konusmaya hazır yarım aralık bir ağız ve pek tabii ki "hiç bişeyim yok yae" havası...
    cd'yi taktı. arkasına yaslandı.
    hani bu cd'yi takınca bi 3-5 saniyelik "reading... " mevzusu var ya o anda bizimki kolları da bağladı.
    bağladı da çok sürmedi o bağlılık.
    melodinin girmesi ile anlaşıldı tabii ki çalan şarkının ne olduğu.
    sağa çektim.
    "iyi ki doğdun canımın içi" dedim.
    sarıldı.
    ben daha sıkı sarıldım.
    arka koltukta hediyesi vardı onu verdim.
    zaten poeşeti görünce az çok anlamıştır amk ne olduğunu.
    tahmin ettiğimden daha çok sevindi.
    "beğendin mi?" dedim.
    "aşkım çok beğendim ya" dedi.
    bi daha sarıldı.
    ben bastım marşa solumu kontrol ederek, sola da sinyali vererek tekrar koyulduk yola.
    "nereye gidiyoruz aşkım?" dedi.
    "kuruçeşmeye" dedim.
    Tümünü Göster
    ···
  2. 3777.
    0
    "heppi börtdey tu yu" nidaları eşliğinde geçtik karşıya.
    40 dakikaya kuruçeşmedeydik.
    kuruçeşme dediğim yer bu turkcell arena var ya konserler veriliyo falan orası amk. bebek ile ortaköy arası.
    orada macrocenter'ın yanında bi cafe var aşk cafe diye.
    fiyatları ne pahalı ne ucuz bi yer.
    oraya gittik.
    ama tabii biz kafamıza göre gittiğimizden deniz kenarı bi yer bulamadık. meğer rezerve gerekiyomuş amk. bilsem arar "reserve" der kapardım ama bilmiyodum ki amk.
    neyse biz geçtik ordaki garsonlardan biri bize çardak altından çok güzel bi yer ayarladı sağolsun.
    amk deniz kenarı neymiş? orda millet niye oturuyo? yanlarında mavi bişeyler olsun, az da manzara izleyeyim diye. ulan yanımda mavi, masmavi bişey var. ee bana ondan güzel manzara da olmaz.
    yani nasıl ki trabzonlulara her yer trabzonsa bana da mavi ile her yer deniz kenarı amk.
    mavi yanıma oturdu. o da beğendi oturduğumuz masayı.
    "buyurun hoşgeldiniz" diyerek sipariş almaya geldi garson.
    "aga biz çok açız" dedim.
    mavi ayağıma vurdu. utandı heralde.
    garson "hemen doyuralım beyefendi" dedi.
    "valla doyurun siz bunu" dedi mavi.
    "aga sen bana melemen yolla üç kişilik. bal kaymak falan da olsun. domates ile peyniri ekgib etme sakın" diyerek girdim araya. melemeni de 3 kişilik söyledim ki 1 kişilik mavi yese kalanı ben yerim amk.
    garson gidince mavi 3 kişilik melemen mevzusunu açtı gülerek.
    "aşkım ne hayvansın ya. nasıl yiyeceksin o kadar melemeni?" dedi.
    kolumu attım omuzuna.
    "valla kızdırma seni bile yerim" dedim.
    o ara aklıma bişey geldi.
    kalktım ben bi ellerimi yıkayayım bahanesi ile.
    lavaboya gidicem diye arka taraflara doğru yürüdüm. maksat mavi beni görmesin. bizden sipariş alan garsona kaş göz ettim. anladı onu çağırdığımı. geldi hemen yanıma "buyurun beyefendi" diyerek.
    "aga sizde pasta var mı?" dedim.
    bumuydu amk söyleyeceğin der gibi baktı suratıma ve "var efendim" dedi.
    "iyi o zaman mum da vardır" diye sonnunda soru işareti olmayan bi soru cümlesi yönelttim buna.
    "mum mu lazım anlamadım efendim" dedi.
    "dur anlatacam birader. bu yanımdaki benim kız arkadaşım. bugün doğum günü. sana hani melemen söyledik ya biz. sen şimdi o melemenin üstüne 2-3 tane mum dikiyosun tamam mı?" dedim.
    şaşırdı amk adam.
    "ciddisiniz değil mi?" dedi.
    "ciddiyim tabii. ben şimdi gidiyorum içeri sen ayarlarsın tamam mı?" dedim.
    "beyefendi mum nasıl duracak yumurta üstünde?" dedi.
    haklı amk. durur mu?
    durmaz.
    ama sucuk olursa yumurtanın içinde birer dilim o zaman durur.
    "aga sen 3 tane biraz kalın dilim sucuk kızarttır. o mumların içine girdiği sivri zımbırtı sucuğun üstünde durur" dedim.
    "tamam" dedi çok da anlamaya anlamaya.
    "bak sana güveniyorum he" dedim geçtim mavinin yanına.
    masaya gittiğimde kahvaltılıklar gelmişti masaya.
    ama daha melemen yok tabii.
    mavi beni görünce "aşkım neredesin ya?" dedi.
    "elimi yıkadım" dedim.
    "kendime de sana da çay söyledim" dedi.
    ulan hiç de sevmem çayı ama mavi söylediyse zehir olsa içerim amk.
    "iyi yaptın canım benim" dedim.
    "ya sen bana sabah ne güzel pıtırcık dedin şimdi demiyosun" dedi.
    "ya ne bileyim oyle yazdım içimden geldi" dedim.
    "dilinden de gelsin o zaman" dedi.
    "ya ben de sana güzel şeyler söylüyorum" dedim suçu üstümden atmaya çalışır gibi.
    "hee çok söylüyosun. anca 'cağumuniçi' diyosun" dedi.
    güldüm.
    "iyi o zaman artık pıtırcık da derim arada" diyince düzeldi yüzündeki trip su hava.
    "diyeceksin tabii" dedi.
    Tümünü Göster
    ···
  3. 3778.
    0
    biz kim kime hangi aşk böcüklüğünü yapacak diye kararlaştırırken menemen üstünde 3 adet mum ile geliverdi önümüze.
    mavi görünce üstüne mum dikilmiş menemeni şaşırdı haliyle.
    garson "doğum gününüz kutlu olsun" diyerek bıraktı önümüze tavayı.
    aşçı şekil yapmış amk.
    pul biberlerden kalp yapmış melemenin üstüne. nasıl becerdi bilmiyorum ama doğaçlama yapmış herif sağolsun.
    garson bırakıp gidince melemeni mavi bişey demeden ama "manyakmısın sen" der gibi baktı yüzüme.
    "ya sabah sabah pasta mı yenir canımın içi?" dedim. biraz da tırstım beğenmedi diye.
    yine baktı yüzüme. bişey demedi.
    sonra sarıldı.
    ama kocaman sarıldı. hani benim hep hayal ettiğim gibi sarıldı bana.
    ben ona arada sıada sarılırdım ama o bana hiç öyle sarılmazdı.
    benim kalp içimde batterry hero oynarken mavi kulağıma "seni çok ama çok seviyorum aşkım benim" dedi.
    amk benim kalp o ara başladı o battery hero'nun dıbına koymaya. muhtemelen rekorun anasını gibti o an. içimden gelen seslerin başka bi anlamı olamaz çünkü.
    "la sen beni sev, ben sana her gün menemen yaptırırım" dedim daha sıkı sarılıp.
    "delisin deli" dedi.
    o ara bıraktım mavi'ye sarılmayı.
    "mavi geberiyorum açlıktan bak üfle şunu hep mum akacak menemenin içine he" dedim.
    güldü.
    "ama önce dilek tutmam lazım" dedi.
    gözlerini kapadı. biraz düşündü.
    gamzeleri belliydi zaten ama dişleri de katılınca gülümsemesine açtı gözlerini.
    "tuttum aşkım" dedi.
    "ne tuttun bakkem?" dediğimde söylemedi bana.
    söylerse olmazmış dileği.
    sonra üfledi menemenin üstündeki mumları.
    sarıldım tekrar.
    "iyi ki doğdun la pıtırcık" dedim.
    "ben seninle yeniden doğdum aşkım" dedi.
    benim içime ikinci cemre düştü amk.
    onu gördüğüm zaman son bahar başlamıştı içimde.
    öyle çok yaprağım vardı ki. param, eşim, dostum...
    zamanla hepsi döküldü bir bir.
    sonra soğudu hava o yokken her an.
    kar yağdı omuzlarıma her daim yokluğunda. kış geldi içime.
    ne bi kuş sesi vardı içimde ne canlılık belirtisi.
    mavi karlar yağıp duruyodu omuzlarıma.
    sonra bi gün kadıköy civarı bi parkta içimin ısındığını hissettim bir bankın üstünde onunla otururken.
    her insan topraktan yaratıldı dediklerine inandım o gün. bedenimin toprak olan kısmına ilk cemreyi düşürdü o bankın üzerinde mavi. içim ısındı gamzeleri ile.
    ve bugün.
    "seninle yeniden doğdum" dediğinde güneşim, dallarımda çiçeklerim açtı istemsiz.
    erik ağacı gibi bembeyaz oldu dallarım.
    derdin tasanın siyahı, grisi, karası döküldü bedenimden. güneş gibi doğunca mavi üzerime kalır mı dallarımda mavi ve beyazdan başka renk?
    ellerim titreyerek bi ekmeğin üstüne kaymak ve bal sürdüm.
    tatlı severdi mavi.
    ben ise menemen severdim. üfleyerek bi lokma koydu ağzıma.
    ilk defa çatalla menemen yedim sayesinde.
    ben ona üstüne bal kaymak sürdüğüm ekmeği verirken "la bi daha bana çatalla menemen verme. öyle menemen mi yenir?" dedim.
    ısırdı bi lokma ekmeğinden.
    ağzı dolu dolu "nasıl yenir?" dedi.
    cevabım hazırdı da onun o ağzı dolu dolu konusur hali oyle hosuma gitti ki konusmayı unutmusum.
    "nasıl yenir aşkım ya?" dedi ekmeği bırakarak.
    o ara düzeldim geri.
    "bak şimdi" dedim kopardım bi parça ekmekten.
    "bak ekmeği böyle alacaksın eline. ekmeği banmayacaksın kaşın gibi kullanacaksın ama elin değmeyecek menemene" diyerek onun çatalla aldığından fazasını ekmekle alıp ağzıma attım.
    ağzım dolu dolu "ahabolyupcağnağnlağdanmu?"* dedim.
    hemen kopardı bi parça ekmek.
    "ben de yapcam aşkım" dedi.
    ekmeği ona gösterdiğim gibi tuttu.
    biraz başparmağına bulaştırıp aldı menemenden. yavaş yavaş kaldırdı ekmeği bana yedirecek hesapta. ama işte o menemen ağzım yerine göbeğime düşüverdi.
    o üstümü peçete ve çantasından aldığı ıslak mendil ile temizlerken ben güldüm onun haline.

    kahvaltımızı ettikten sonra kalktık ordan. teşekkür ettim garsonlara.
    arabaya bindik.
    ben trafiğe karışmaya çalışırken mavi bana "aşkım ya" dedi.
    bu bi istek cümlesinin giriş falı idi. öyle de belliydi ki bişey isteyeceği zamanlar.
    "söyle canımın içi" dedim dikiz aynasına baka baka.
    "geçen gittiğimiz yere gidelim mi?" dedi.
    "hangi yere?" dedim.
    "ya daha biz çıkmıyoduk. sen beni mangala zütürdün ya" dedi.
    "ee" dedim.
    "oraya gidelim" dedi.
    "gidelim canım benim" dedim.
    sol elim direksiyonda diğer elim viteste ve sağ omuzumda mavi gittik çırçır'a tekrar.
    o mevsimde çalışmaz orası.
    akşama restoran gibi çalışır ocakbaşı bölümü. sonuçta açık hava mekanı amk.
    ama işte tanıdık olunca dışarıda üstü büyük bi şemsiye ile kapanmış bi masa ayarlattım.
    "bize bi de mangal getirsenize. et met yapmayacaz. sen bize bi ateş yak biraz da odun getir aga" diyerek bi mangal getirttim. ısınalım amk. soğuktu hava.
    çok geçmedi geldi etsiz mangalımız.
    "aşkım iyi ki geldik ya" dedi mavi.
    "la üşüyüp hasta olma bi de" dedim maşa ile ateşi karıştırırken.
    daha sıkı sarıldı bana mavi.
    "ben aşkımın yanında üşümem" dedi.
    ulan valla billa içim ısındı amk o öyle dediğinde.
    "valla bu ormanı yakarım sen iste" dedim barzo barzo.
    bi parça odun daha attım ateşe ben de sarıldım mavi'me.
    "kalalım la burda?" dedim.
    ellerimle oynuyodu mavi.
    yüzüme bakmadan "kalalım aşkım" dedi.
    "ama hiç kalkmadan" dedim.
    "ama annem özler beni" dedi.
    "la 21 senedir yetmedi mi ananla görüştüğün?" dedim.
    "yetmedi aşkım ya" dedi.
    annesi ile ilişkisini daha önce de yazmıştım.
    inanılmaz bağlılardı biribirlerine. mavi tek çocuktu.
    biraz da babasının mevzuları yüzünden annesine "yalnız değilsin"i hissettirmek için daha da bağlanmıştı annesine.
    "ee biz evlenince napcaksın?" dedim.
    başını kaldırdı omuzumdan.
    yüzüme baktı.
    "aşkım ya biz evlenecekmiyiz gerçekten?" dedi.
    "evlenicez lan tabii" dedim.
    "babam vermez sana beni" dedi gülerek.
    "kaçırırım lan ben de seni" dedim.
    sarıldı tekrar.
    "kaçır aşkım. ama annemi de kaçıralım" dedi.
    "oldu" dedim gülerek.
    Tümünü Göster
    ···
  4. 3779.
    0
    hava kararmaya yakın mavi "aşkım artık dönelim mi? babam da erken gelir bugün doğum günüm diye. hem ananem de geldi bizde kalcak bi süre. o da bekliyodur beni" dediğinde istemeye istemeye "tamam canımın içi" dedim.
    ne diyeyim amk?
    "olmaz oturacaksın benimle soğukta" mı deseydim?
    kalktık arabaya geçtik.
    sarıyerden çıkarken babamın arkadaşının bi çiçekçi dükkanı vardı orda durdum.
    "bi sigara alayım geleyim" dedim mavi'ye.
    "aşkım içme şunu" demesine pek aldırmadım indim arabadan.
    önce çiçekçinin yanındaki bakkal gibi bişey vardı ordan sigara aldım 2 paket. sonra içerden kestim arabayı. olduğum tarafa bakmıyodu mavi.
    hemen çiçekçiye geçtim.
    "abi bana güzel bi çiçek yapsana" dedim.
    adamla muhabbetimiz vardı az çok.
    "noldu lan? kız mı istemeye gidiyosunuz?" dedi gülerek.
    "eh abi onun gibi bişey" dedim.
    güzel bi demet yaptı.
    ben seçmedim çiçekleri onun zevke güvendim. amk ben ne anlarım çiçekten?
    bi erkeğin çiçek seçiminden anladığı kırmızı goncagüldür sadece.
    sanar ki bütün hatunlar kırmızı gonca güle bayılır. ama işte öyle değil. kimisi papatya seviyo, kimisi kasımpatı, kimisi ortanca...
    ama işte romantizm mevzusuna biz hep kırmızı goncagüle abanıyoruz amk.
    neyse aldım çiçekleri. çiçek tutmaya yabancı ellerim sanki sanayiide ustaya pense taşır gibi kavradı çiçeği.
    bindim arabaya.
    mavi elimde çiçekleri görünce şaşırdı.
    "aşkım çiçek mi aldın bana?" dedi şımara şımara.
    "yoo sana almadım" diyene kadar sürdü o şımarık halleri.
    sana değil dediğimde bi anlamsızlaştı yüzündeki ifade.
    "nasıl yani?" dedi.
    "ananene aldım" dedi.
    bu sefer daha da anlamsızlaştı.
    "ya ne alaka şimdi?" dedi.
    "la ananen olmasa annen olmazdı. annen olmasa seni kim doğuracaktı? iyi ki anneni doğrumuş diye aldım" dedim.
    "vaay yağcılığa da başladınız adnan bey" dedi gülerek.
    "ne sandınız mavi hanım" dedim.
    sarıyer'den çıkarken "annem zaten sana küsmüştü artık hiç konuşmaz" dedi mavi.
    "niye?" dedim.
    "hem kadını geçen camda ağaç ettin. hem de annesine hediye aldın kızına aldın ama ona almadın. hayatta vermez artık beni sana" dedi.
    "sen bi arka koltuğa baksana" dedim.
    tazmanya canavarı vardı ya onun paketi gösterdim.
    "onu da anneciğime aldım heralde. unutmam ben kaynanamı" dedim yavşak bi ses tonu ile.
    "annecik ne be? kaynanacık dedi bi de anneme ya" dedi kıskanmadan ama kıskanmış taklidi yaparak.
    "ee bundan sonra onlarla iyi geçinmem lazım. yoksa vermezler seni bana" dedim.
    "dikkat et onlarla iyi geçinirken benimle kötü olma" dedi mavi.
    "sen sus! annecimle, ananecimle arama girme" dedim.
    "deli yaa" dedi gülerek.
    elini tuttum.
    "çok seviyorum la seni" dedim.
    "ben de la" dedi gülerek.
    Tümünü Göster
    ···
  5. 3780.
    0
    mavi'yi bıraktım evlerine. hemen geri döndüm çekmeceye doğru.
    yolda mesaj attı mavi.
    "aşkım ananem çok teşekkür ediyo" yazmış.
    ":) verdi o zaman sni bana" yazdım yolladım.
    sonra yine telefonum öttü.
    tanımadığım bi numaradan gelmiş mesaj.
    "her ne kadar tazmanya canavarını bana layık görsende teşekkür ederim düşünceli evladım benim" diye.
    mavi'nin annesi atmış. amk hemen arabayı sağa çektim.
    ulan bi cevap yazmak gerek.
    160 karakteri 3-4 kere geçen yağ kokulu bi cevap yazdım. ama sonra sildim tabii. onun yerine "rica ederim" yazdım yolladım.
    ilk günlerden yağ çekip yavşak-ül sms moduna girmeyelim amk.
    "rica ederim" cool bi cevap. o yeter ona.
    çekmeceye vardığımda direkt eve girdim.
    önce mavi ile mesajlasayım diye uzandım amk televizyonun karsısındaki koltuğa yazdım bi iki mesaj ama cevap gelmedi.
    heralde doğum günü mevzusuna babası falan yanında diye yazamıyo düşüncesi ile koydum kenara telefonu zaten mayışmısım amk.

    sabah uyanır uyanmaz dükkana gittim.
    yine rutin işler; çay, tost, kahve, vs...
    dukkanda çalışırken hali ile her dakika mesaj atamıyodum.
    yani o yoğunlukta mesaj yazamıyodum hem de çoğu zaman o mesaj sesini duymuyo, titresimi hissetmiyodum bile.
    hastanenin hemşirelerinden biri geldi bi ara.
    sandwich istedi. "tosta bassana ısınsın" dedi.
    ben o tostu ısıtırken muhabbet ettik biraz.
    muhabbetin başlangıcı "ee hiç pas vermiyosun artık" gibilerindendi.
    o da biliyo mavi'nin olduğunu hayatımda. yani kızı tanımıyo ama sorana söylüyoruz tabii amk. kızın da bi çıktığı var o yaza nişanlanacaklar falan. iyi arkadaşız yani. öyle yanlış anlaşıllacak bi arkadaşlığımız yok.
    bi ara bu bana "face'den eklesene beni. yeni hesap açtım" dedi. manitalar hesap açar ya birlikte, öyle bi hesap.
    ben de "sen iste ben her yere eklerim seni" dedim.
    moralim iyi amk. hayatımda herşey güzel gidiyo.
    güldü.
    "çok neşeli gördüm seni" dedi.
    "ee yavru bundan sonra böyle" dedim bende.
    o ara benim telefon çalmaya başladı.
    baktım mavi arıyo.
    meşgule bastım hemen mesaj attım "canım benim işim var ararım birazdan" diye. koydum geri telefonu cebime.
    "aç şu telefonu" yazdı cevap olarak.
    ulan normalde oyle bi mesaj yazmaz bana.
    hani kıyısında köşesinde bi "aşkım", "dışkım" bişeyimö olurdu yani.
    anladım ki bi takluk var.
    "murat ben bi telefonla konusmaya çıkıyorum dışarı" dedim çıktım bi de sigara yaktım.
    aradım maviyi.
    ilk çalışta açtı.
    "allah belanı versin adnan" dedi.
    şok oldum amk.
    "noldu mavi?" dedim.
    "sen biliyosun ne olduğunu. allah yüzüme baktı daha başında öğrendim senin ne tak olduğunu" dedi.
    ben mala bağladım tabii bu ne diyo diye amk.
    "mavi sen ne diyosun?" dedim sesimi sertleştirerek.
    "elalemin huurları ile fingirdiyosun ben yokken. olan o adnan. git kimi nereye ekliyosan ekle. allah belanı versin" dedi kapattı telefonu suratıma amk.
    ben bi tak anlamadım.
    tekrar aradım meşgule aldı.
    bi daha aradım mavi'yi bu sefer de bi huur çıktı "aradığınız kişiye ulaşılamıyorlütfen... " dedi bana.
    delirdim amk.
    noldu buna durduk yere?
    akşama kadar onlarca mesaj attım mavi'ye. telefonu her boş anımda elime aldım aradım ama kapalıydı.
    bütün gün hiç haber alamadım ondan.
    ne tak yediğimi, neden bana öyle davrandığını anlamadım bile.
    gece uyuyamadım tabii.
    saat 4e gelirken bi mesaj geldi telefonuma.
    "sevmiştim seni" diye.
    mavi'den.
    Tümünü Göster
    ···
  6. 3781.
    0
    hemen aradım mavi'yi.
    açmadı en başta.
    mesaj çektim "açmazsan evden ararım. aç şu telefonu" diye.
    sonra aradım hemen açtı.
    "mavi" dedim.
    sessizlik.
    "mavi ordamısın?" dedim.
    yine sessizlik.
    en sonunda bi ağlama gibi bi sesle karısık "burdayım" geldi.
    "mavi noldu? ne bu yaptığın?" dedim.
    "duydum adnan. hepsini duydum" dedi ağlak ağlak.
    "ya ne duydun mavi. delirtme beni" dedim.
    "konuşacak bişey yok" dedi kapadı telefonu suratıma.
    amk sinirden kendi kendimi gibecek duruma geldim.
    mini cooper bende ya giydim üstüme bişeyler bastım gittim.
    zaten gecenin bi körü, yollar bomboş 20 dakikada ordaydım.
    mesaj çektim "mavi kapınızın önündeyim" diye.
    cevap gelmedi.
    biraz daha bekledim, bi iki mesaj daha attım. yine cevap yok.
    ben de yatırdım amk koltuğu uyumuşum.
    yanımdan geçen bibelediye otobüsünün hayvani gürültüsüne uyanmışım.
    hemen telefona baktım. 9 civarıydı.
    mesaj falan da gelmemiş.
    "mavi hala aşağıdayım" yazdım. yine cevap yok.
    bi ara otobüs durağının önündeki simitçiyi gördüm. indim arabadan simit aldım.
    amk o soğuk simitleri kemirirken öttü telefonum.
    baktım mesaja hemen.
    "git burdan" yazmış mavi.
    amk ne simitin tadı kaldı ne sabahın aydınlığı.
    hepten delirdim amk.
    "eğer yarım saate aşağı inip benimle yüz yüze konusmazsan evinize geliyorum" yazdım.
    cevap falan gelmedi.
    cevap yerine 20 dakika sonra mavi geldi aşağı.
    pencereden gördü heralde arabayı. direkt arabaya gelmişti.
    bindi arabaya.
    "biraz uzaklaşalım burdan. babam evde" dedi soğuk soğuk.
    hemen uzadım ordan.
    sahile indik. kenara çektim arabayı.
    bekledim 2-3 dakika konussun diye.
    baktım ses yok "mavi susacak mısın?" dedim sinirli sinirli.
    parladı birden.
    "ne konuşmamı bekliyosun?" dedi.
    "mesela neden böyle saçmaladığını anlatabilirsin" dedim.
    "adnan ben ayrılmak istiyorum" dedi.
    dunya basıma yıkıldı amk.
    nefes alamadım.
    gözlerimi kıstım. şaka yapıyodur dedim.
    "ayrılmak mı?" dedim zar zor.
    yuzume bakmadı. dışarı bakıyodu.
    "evet" dediğinde anladım ağlamaklı olduğunu.
    konusamadım.
    ama susamıyodum da.
    "neden?" dedim.
    ağlamaya başladı yüzünü benim olmadığım yanda tutup.
    eline uzattım elimi.
    çekti birden.
    "dokunma bana" diye bağırdı.
    utanmasam ben de ağlayacaktım.
    "mavi kafayı yiyecem ne oldu?" dedim.
    sustu, pustu ama en sonunda anlattırdım.
    ben o ara samsung u900 kullanıyodum. o telefonun ortada bi yeri dokunmatik, yes ve no tusları manueldir. bi de tus kilidi mevzusu saçmadır biraz. sürgüsü az bişey hareket ederse kilit açılır.
    dün de oyle olmuş.
    benim cebimde tus kilidi açılmış.
    nasıl olduğunu bilmediğim bi şekilde son arananların nambır van'ı mavi olduğundan onu aramısım. cebimdeyken bunu becermem baska bi takdire şayan özelliğim olsa gerek.
    mavi de açmış telefonu.
    hemşire bi kız gelmişti ya dukkana. tost yapıyodum ona sandwichi. onunla konusmalarımızı duymuş.
    "eklesene beni face'den" dediğini, "sen iste ben her yere eklerim seni" dediğimi, vs... duymuş.
    sonra bu benim dıbına koduğumun telefonu kapanmış muhabbet normale döndüğünde.
    bu da ben farkettim telefonun açık olduğunu da panikle kapadım diye hemen aramış.
    suç üstü yapmış bana aklınca.
    ananı gibeyim samsung u900...
    Tümünü Göster
    ···
  7. 3782.
    0
    reserved
    ···
  8. 3783.
    0
    rezerved sonra okurum panpa
    ···
  9. 3784.
    0
    forrest run ne amk forrest gump olcak o
    ···
  10. 3785.
    0
    119 da kaldım
    ···
  11. 3786.
    0
    vaaay gerı dondun demek ha
    ···
  12. 3787.
    0
    rezeğvasion
    ···
  13. 3788.
    0
    okucam yine amk
    ···
  14. 3789.
    0
    aşırı uzun amk
    ···
  15. 3790.
    0
    forrest run ne abisinin gülü?
    ···
  16. 3791.
    0
    okumaya başladım 1 yıl sonra görüşürüz beyler :(
    ···
  17. 3792.
    0
    oha amk ne yazmısın lan umarın sensindir yoksa gibtim tahta kaleni
    ···
  18. 3793.
    0
    sayfa 13, ayraç
    ···
  19. 3794.
    0
    beyler spoiler vermiyeyim ama adam alem sözlükte hikayeyi bitirdi ordan okuyun isterseniz sonu kötü ama söylemiyim gene de
    ···
  20. 3795.
    0
    rezerve 124
    ···