1. 3701.
    0
    ben başımı iki elim arasına almış, bi yandan da kaderinkinin başını iki elime almış düşünürken bunları yanımdaki huur evladı ksıık kısık "gibtirecem lan seni. ananı gibecem öldürtecem seni" gibilerinden bişeyler demeye başladı.
    amk hiç kafamı kaldırıp bakmadım giblemedim bile zütü.
    bu beni sessiz sessiz tehdit ede ede, ben ne gib yiyeceğimi düşüne düşüne 1 saat geçmiştir heralde.
    bi ara bi memur geldi yanımıza. ama bizi oraya sokan huur evladı değil başka bi memur.
    benim kapıyı açtı "amir seni çağırıyo kalk" dedi.
    aha dedim amk aklıma gelen başıma geldi. bizimkiler harbiden kayıp ilanı verdi karakola o ortaya çıktı bunlar haber verecek aileme. hiç aklıma gelmiyo ki 16 yaşında cocukmuyum amk aileme haber versinler diye.
    koluma girdi bu züt memur zütürdü ben amir dediği lavuğun odaya.
    girdim içeri bu lavuk yine masada elinde de bi kimlik. kimliklerin alayı birbirine benziyo ben bilmedim benim kimlik olduğunu.
    "anıl mı lan senin adın?" dedi.
    kimlik benimmiş amk.
    benim iki adım var. anıl adnan.
    ilk anıl yazıyo ya adam bana anıl diyo.
    bozarmıyım amk "yok ben adnanı kullanıyorum" diye. bozmadım.
    "evet amirim" dedim.
    "anıl sen nerden bulaştın bu heriflere?" dedi.
    başladım amk feryat figan anlatmaya.
    "amirim valla ben bulaşmadım. geldi ateş istedi sonra... " diye anlattım her taku.
    sonlara doğru lafımı kesti amir.
    "oğlum bana hikaye anlatma" dedi.
    ben mal gibi kaldım amk.
    "oğlum sana soruyorum ona muallak diyosun, ona sorsak sana muallak diyo. ben hanginize inancam?" dedi.
    "amirim valla billa" demeye kalmadı "sen istanbuldan mı geldin?" dedi.
    durdum amk birden.
    "evet" dedim.
    "ne gibim yemeye geldin istanbuldan?" dedi.
    "amirim iş bulup çalışmaya" dedim.
    "istanbulda iş bulamadın izmire geldin?" dedi sen benle taşşak mı geçiyosun der gibi.
    ben yine başladım "amirim valla billa"lara.
    yine susturdu beni.
    "oğlum bak bu herifler muşlu. aşiret aşiret giberler seni burada ellerinden hiçbirimiz alamayız. ben seni şimdi bırakcam öbürünü de 2 saat sonra bırakcam. sen buna muallak diyosun bu sana muallak diyo. oğlum burda bi muallak varsa tipinize bakınca sen daha muallak gibi duruyosun. hiç uzatma mevzuyu gibtir git uza burdan" dedi.
    "amirim... " demeye kalmadan "gibtirme amirini ne diyosam o" dedi.
    bişey diyemedim amk.
    "sen nerede kalıyosun?" dedi bana.
    "otogarda" dedim amk.
    "yok mu kalacak yerin?" dedi. aha dedim heralde bu da beni gibecek tren yapacaz aşağıdaki zütverenle beraber.
    "amirim istanbula dönecem" dedim yalandan.
    "tamam çocuklar seni bırakır otogara" dedi.
    "sağol" falan dedim adama.
    "bi daha görmeyeyim seni buralarda" dedi gibtiri çekti amk bana.
    çıktım kapıda beni getiren lavuk vardı o girdi içeri.
    2-3 dakikaya çıktı beni zütürdü cüzdanımı kemeri falan verdiler imza attım çıktık amk.
    ekip otosu ile beni izotaş'a kadar bıraktılar.
    zütüm sağlam döndüm amk evime...
    Tümünü Göster
    ···
  2. 3702.
    0
    otogar'ın içine zor attım kendimi amk.
    sabah olmak üzereydi.
    az biraz uyuyayım dedim ama sonradan dedim bu lavuk aşiretse sorar birine bunu nereye zütürdüler falan bulur beni burda giber. amk kimseyi tanımam etmem biri beni gibse en fazla millet gelir resim çeker evde 31 malzemesi olsun diye. kimse ayırmaz bile.
    dedim "amk adnan sen burdan uza... "
    yine cepten çıkardım yıpranmış kamil koç biletini gittim servis arabalarının o tarafa.
    baktım tek tük servis var saat geç de olsa.
    ilk kalkana bindim amk.
    uykum var ama uyuyamıyorum da stresten.
    çok bi yol gitmedik ama ben sıkıldım arabanın içinde.
    baktım meydan gibi bi yer var orda yavaşladı araba "abi ben inebilirmiyim" dedim.
    indim bi göbekte.
    neresi onu bile bilmiyorum.
    indiğim yerin hemen yanında park gibi bi yer vardı ama kapısı kapalı. fuar alanıymış orası.
    ama önünde bank mank bişey vardı o bankalardan birine gittim oturdum hemen.
    sigaram da kalmadı tabii cepte başım nasıl ağrıyo...
    tinercilere falan demediğimizi bırakmıyoruz, tırsıyoruz falan ya yanıma bi tinerci genç yaklaştı.
    ben de korktum, ben de içimden demediğimi bırakmadım.
    hatta hafiften kıllandım kalkmaya niyetlendim amk.
    ama nereye gitcem kalksam?
    gitcek yeri olan adam uzaklaşır oradan. ben nereye uzaklaşacam?
    belki de gideceğim yer daha taktan bi yer olacak.
    adnan dedim zaten taka batmışsın amk tinerciden ne tırsıyosun?
    ···
  3. 3703.
    0
    geldi benim yanıma direkt tabii.
    "1 liran var mı?" muhabbeti başladı direkt.
    amk ben bi lira için takla atarım o an herif bana 1 lira soruyo.
    "yok birader" dedim.
    "1 liran da mı yok be?" dedi. tinerci bile benle taşşak geçiyo amk.
    "valla yok" dedim.
    oturdu yanıma. amk elinde bi pet şişe var tiner buruşturmuş artık bi de bez parçası sıkı sıkı tutuyo elinde.
    "senin adın ne?" dedi.
    dedim amk "aferin bak prensipli tinerci. tanımadığı adama takmıyo bıçak falan"
    "adnan" dedim.
    o da kendi adını söyledi. rıza mıydı neydi tam hatırlamıyorum.
    "nerenin çocuğusun sen?" dedi.
    "buranın değil" dedim.
    "ben basmane çocuğuyum" dedi.
    "iyiymiş" dedim.
    basmane nere ben ne bilem amk da yorum yapacam sana?
    basmane dedikleri oranın tarlabaşı'sıymış sonradan öğrendim tabii.
    "sen nerelisin?" dedi.
    "istanbul" dedim.
    "niye geldin buraya" dedi önce.
    "canım sıkıldı istanbulda" dedim.
    erol taş gülüşü ile güldü muallak.
    ben de güldüm.
    komik bişey olduğundan değil, nelerle uğrasıyorum, ne işlere girdim mal gibi diye kendime güldüm amk.
    ···
  4. 3704.
    0
    bu sordu ben anlattım.
    ne varsa anlattım.
    size anlattığım gibi anlattım.
    ben anlattım o benim yerime küfretti.
    bi ara mavi'ye küfretti, hop dedim.
    "noldu be" dedi.
    "ona küfretme" dedim.
    etmedi.
    sonra kendi anlatmaya başladı.
    bilmem kaç kardeşmiş de babası bunları bırakmış bunlar kucukken. bu en buyugun bi kucuguymus.
    hayallerini anlattı. doktor olmak istiyomus kucukken. parasızlıktan işe başlamış. bu gevrek dediklerinden satmaya başlamıs. bi de balyoz mu ne ondan satmış. sonra kısa yoldan para kazanmaya uğrasmıs. yanlıs bi suru işe bulasmıs. ıslah evine atmışlar. ordan kaçmış...
    ben anlatıyorum da okuyosunuz ya emin olun o korktuğunuz, küçümsediiğiniz tinercilerin hikayeleri kitap olur lan kitap.
    hemen hemen 2 saat muhabbet etmişizdir bunla.
    zaten gün ağardı bu kalktığında.
    nereye gitti sormadım. sorsam da soylemezdi bence.
    ben de biraz kestireyim dedim. ama nerde amk?
    yaz ayları da olsa sabah serin oluyo lan.
    uyuyamadım.
    oturdum mal gibi. gözlerimi kapadım.
    sevdiğim şarkılardan bildiğim yerleri söyledim, bilmediğim yerleri uydurdum.
    saat ilerledi, güneşin sıcağı bana vurmaya başladı o ara biraz uyudum.
    ufo ile ısınır gibi ısındım amk.

    edit: balyoz değil boyozmuş lan o.
    nickini gibtiğim batuhan mavi aski engellenemez uyardı.
    ···
  5. 3705.
    0
    uyandım korna sesleri ile.
    trafik yoğunlaşmıştı. bu da işin başladığını, yani iş aramak için uygun saatlerin başladığını gösteriyodu.
    ayaklandım amk.
    ne tak yiyeyim, nereye gideyim diye düşünürken ana cadde boyunca yürümeye karar verdim.
    basmane tarafında bi tak yoktu. aşağı indikçe sahil tarafı bi yere indiğimi farkettim. aradığım işi bulmak için birebir amk. sahil varsa kafe de vardır.
    yürüdüm biraz bi pub gibi bar gibi bi yer gördüm camında komi aranıyor yazan.
    adı biravo.
    konak denen yerde. kordona inerken.
    daldım içeri. daha yeni açıyolardı mekanı.
    yerleri süpüren lavuğa "ilan için geldim" dedim.
    birini işaret etti bana.
    herkes siyah tshirt giyiyodu o beyaz gömlek.
    "heralde patron bu" dedim kendi kendime ama müdürmüş amk.
    iş için geldiğimi söyledim.
    tipik "nerelisin?", "nerede oturuyosun?", vs vs sorularını sordu.
    "istanbulluyum" dedim ilk soruya.
    çorumdan hayır görmedik amk istanbula saldırdım ben de.
    oturduğum yere ise "basmanede otelde kalıyorum şimdilik" cevabını verdim. o meydanda kalırken bayağı bi otel tabelası görmüştüm.
    ama herif basmane deyince bi soğur gibi oldu benden amk. ben o ara basmane'nin oranın tarlabaşı'sı olduğunu bilmediğimden direkt basmane demiştim. bilsem soylermiyim amk.
    bu ufak ön mülakattan sonra "öğle vakti gelir patron" cevabını aldım.
    amk öğlene kadar napcam ben?
    indim kordona. oradaki kafeleri dolandım, iş baktım. ama hepsinden olumsuz yanıt aldım. bu saat kulesi'nin oraya çömdüm biraz. bi velede annesi kumru almış. onlar da inadına oturur gibi tam benim karşımda oturup yedirdi velede kumruyu. zor tuttum amk kendimi çocuğun elinden kumruyu alıp yememek için.
    neredeyse 3 gündür bi gibim yememiştim.
    sigara da yok, ppara zaten yok.
    utanmasam ağlayacam amk orada.
    dayanamadım az biraz daha dolanayım diye kalktım. bi lokanta gibi bi yer daha gördüm. o da komi arıyo.
    adamlarla konustum "yarın beyaz gömlek al, bi de gri pantolon gel başla" dediler ama nereye alıyosun amk gömlek pantolon?
    yine de son tercih için durdu aklımın bi köşesinde.
    saat öğle vaktine gelmişti.
    güneş tepemde amk.
    gittim tekrar bu biravo denen yere.
    selamımı verdim daldım içeri.
    beyaz gömlekli adam tanıdı beni.
    işaret etti barın orda birini. yanına gittim.
    "selamün aleyküm" diyerek daldım muhabbete.
    adama önceden referans verilmişti muhtemelen hakkımda. bu beyaz gömlekli lavuğa baktı. o zaman anladı ne için geldiğimi.
    "iş için gelen arkadaş sensin heralde?" dedi.
    "evet" dedim.
    mekanın sahibiymiş.
    adı orhan. tavırlarından belli görmüş geçirmiş, halden anlayan bi adam.
    bıyıkları olsa hulusi kentmen gibi de babacan.
    "nerelisin sen?" dedi orhan abi.
    "abi istanbulluyum" dedim.
    "neden geldin izmire?" diye sordu.
    bornovada verdiğim cevabı verdim.
    "iş bulup çalışmak için" dedim.
    o da bana bornovada aldığım cevabı verdi;
    "koca istanbulda iş bulamadın mı?"
    Tümünü Göster
    ···
  6. 3706.
    0
    tam ben cevap verecekken bunun telefonu çaldı.
    izin istedi gitti biraz ötede konuşmaya başladı telefonla.
    "oğlum tamam sen boşver ayarlarız olmadı bi gün çalışmasın makine sen bak işine" gibilerinden bişeyler söyledi telefondakine.
    anlamadım tabii bi tak ama biri bugün bişeyi yapamayacaktı anladığım kadarı ile.
    geldi tekrar yanıma elinde telefonunu kurcalayarak. belli, rehberden isim arıyodu.
    hiç üstüme vazife olmadığı halde "hayırdır abi? ters bi durum var heralde?" dedim.
    şaşırdı amk "sanane la yarraam" bakışı attı bana.
    ama cevap verdi.
    "bizle çalışan bi arkadaş var da o bugün gelemeyeckmiş annesi rahatsızmış onun yerine adam bulmam gerek" gibilerinden bişeyler dedi.
    sonra ben bişey demeden telefondan birini aradı.
    bu sefer yanımda konuştu.
    "ya bizim gişedeki eleman bugün gelmeyecek kimi oturtacaz bi günlüğüne. ganyan boş kalmasa iyi olur" falan dedi.
    ben ganyan dedi ya kulakları diktim kurt köpeği gibi.
    bu telefondakinden olumsuz bi cevap almış gibiydi.
    "ganyan ne abi?" dedim.
    adamı nasıl kendime yakın gördüysem paso soru soruyorum amk.
    "yanda ganyan bayii var orası da bizim. bi arkadaş vardı gişede bugün gelemeyecekmiş adam ayarlıyorum yerine" dedi.
    aha dedim adnan fırsat ayağına geldi.
    "abi ben o işe de talibim" dedim.
    telefon rehberini karıştırırken taktığı yakın gözlüklerinin üstünden bana baktı.
    "abi ben bi sene ganyan bayiinde çalıştım" dedim.
    yine inanmamış gibiydi.
    arka cepten boş olduğundan birbirine yapışmış cepli cüzdanımı çıkardım.
    içindekileri döke saça ganyan bayii zamanında bize verdikleri terminal operatörü, yani makineden anladığımın kanıtı olan kartı buldum.
    çıkardım adam verdim.
    sağına baktı, soluna baktı.
    "bi deneyelim. biri gelirse gün içinde değişirsiniz" dedi.
    "tamam abi" dedim.
    nasıl sevindim amk sonunda iş bulmuştum...
    ···
  7. 3707.
    0
    bu beni aldı yandaki ganyan bayiine zütürdü.
    millet hafiften birikmeye başlamış. almışlar ellerine birer bülten ders çalışıyolar amk.
    ganyan bayiilerinde makine gişe gibi bi yerde olur oraya geçtik. züt kadar bi yer. ben girdim oturdum makinenin başına bu da benim başımda dikildi.
    anlıyorum amk adamı. haklı yani. sonuçta dünya para dönüyo orada benim başımda bekleyecek tabii. hiç tanımadığın adama emanet edilir mi o kadar paranın döndüğü yer?
    bu bana bozuk paraların olduğu ufak bişey çıkardı kasadan. kasa dediysem mecburidir ganyan bayiilerinin gişesinde bi kasa olması. bu da ufak tefek şifreli bi kasa koymuş.
    minibüslerde bozuklukların konulduğu aparat gibi bişey koydu önüme.
    "burada 400 lira var" dedi.
    "tamam abi" dedim.
    para üstü falan veriliyo ya para yokken nereden verecen amk?
    sabit bi kasa yapmışlar 400 liralık orada hep 400 lira duruyo.
    biz o muhabbeti yaparken biri geldi kupon yatırmaya. ama kağıda yazöışlar yollamışlar. belli bu anlamıyo eline al bunu yatır diye vermişler kağıdı.
    aldım kağıdı kupona yazdırmadan makineden yazdım adamın yarışı.
    zaten eli klavyeye alışık biri sadece yarışların ne olduğunu öğrense çok rahat yapabilir o işi. önemli olan tek şey hız ve paraların ekgibsiz toplanması.
    ilk kupondan sonra öbüğr kuponlar da gelmeye başladı. kasada para birikti biraz. hani biizm ganyan bayii de iş yapıyo ama bura onun 4-5 misli yapıyodu amk.
    bizim patrona "abi istersen burada birikmesin bu paralar. kasaya falan koyalım. kaç para koyduğumuzu da bi yere not edelim ki akşam hesabımız karışmasın" dedim.
    "tamam" dedi.
    dediğim gibi yaptık. 200 lira kadar parayı verdim adama, bi de yanımda not defteri gibi bişey vardı. ona not ettim ki akşam ne aldığımı ne verdiğimi bileyim amk.
    altılı yaklaştıkça daha kalabalıklaşmaya başladı.
    bi de bi iki özel müşteri vardı. onlara da telefonda kupon yazdık. büyük kuponlar yazdık hemde.
    gün içinde ikililer falan filan son yarış zamanı geldi.
    son yarışın bahislerinin yatırılması ile kasa toparlanır.
    ne var kasada ne yok zaten makinenin "kasa" tuşuna basınca otomatik olarak çıkar. atıyorum; 10.000 liralık oyun oynatmışsınızdır. bunun 4000'ini ikramiye olarak gün içinde dağıtmışsınızdır. kasada 6000 olur. bu bilgiler (alınan-verile-kasada kalan) o kağıtta yazardı işte.
    toparladım paraları saydım. kasanın sabahki sabit 400ü de ayırınca 30 lira fazla çıktı.
    almadım. hani ilk günden çakallık yapıyo demesin amk adam.
    bundan sonrası kolay. baktın biri altılı bulmuş, atıyosun kuponu ödenecek miktar yazıyo kasadaki bakiye yetiyosa veriyosun falan. sonra bütün ikramiye dağıtılan kuponları, iptal kuponları ve son alınan "kasa" raporunu birbirine zımbalayıp kasayı teslim ediyosun.
    biz de öyle yaptık. altılı çok bi ara vermedi o gün.
    6-7 tane altılı ikramiyesi verdim.
    en son kasayı toplarken bu sefer 100 liraya yakın para çıktı fazladan. altılı tutturanlar bahşiş falan verdi ya ordan birikti amk.
    ama sürmedim elimi dediğim gbi.
    şimdiki gibi sabah bi yarış akşam bi yarış da yok o zaman. saat 5 oldu bizim işimiz bitti amk.
    adama verdim kasayı ekgibsiz, fazlasıyla. "sen biravo'ya geç gelcem adnan ben" dedi yolladı beni.
    heralde bi hesap da o yapacaktı.
    "tamam abi" dedim gittim.
    Tümünü Göster
    ···
  8. 3708.
    0
    ben geçtim oturdum biravo'da kuytu bi masaya.
    hafiften doluydu mekan. sabahki beyaz gömlekli tanıyo ya beni bira yollamış bana. garson getirdi koydu önüme ama ben nasıl içecem amk o birayı?
    ölüyorum neredeyse açlıktan.
    hani ekmek falan doğrasalar o biraya anca öyle içebilirim birayı. öbür türlü kusar kalırım amk.
    yine de adettendir diye ettim tabii teşekkürümü.
    bira bana ben biraya baktım bi beş dakika falan.
    sonra bu patron dediğim adam geldi.
    direkt geldi oturdu benim masaya.
    "abi bi yanlış yok di mi hesapta?" dedim.
    "yok yok" dedi.
    yok tabi amk. fazlası bile var orada biliyorum da yine de teyit etsin diye yalandan soruyorum işte.
    "dokunmamışsın birana" dedi.
    açım demeye utandım amk.
    "abi daha erken diye içmedim" dedim.
    onun da bi yere muhabbeti bağlamaya çalıştığı belliydi.
    "adnan iyi bi çocuksun da sen bana su istanbuldan izmire gelme mevzunusu bi anlatsana tam olarak" dedi.
    amk lan dedim heralde adam bana hala güvenemedi.
    "abi ben ailemle biraz bozuştum bi de istemedim artık istanbulda kalmayı. tedbili mekanda ferahlık vardır diyolar ya o hesap" dedim geçiştirir gibi.
    "ailenin haberi yok yani?" dedi.
    "yok abi. zaten olsa da çok önemsemiyo beni oralarda sen merak etme" dedim.
    "yanlış yapmışsın oğlum" dedi.
    kişilerin kararlarımı yargılaması zaten hoşuma gitmez bi de adam böyle konusunca bilip bilmeden, hatta hiç bi tak bilmeden ben bozuldum tabii. anladı adam da.
    "ben bana kız diye soylemedim ama nasıl merak etmişlerdir seni" dedi.
    "etmemiştir abi kimse" dedim.
    çıkardı cebinden telefonunu "al ara bi bakalım etmişler mi etmemişler mi?" dedi.
    amk başta elimi uzatır gibi oldum ama sonradan zütüm yemedi.
    bazı şeyleri bilmemek daha iyi hedsabı istanbuldan haber almak istemiyodum.
    aslında ben de merak ediyodum oradakiler benim gittiğimi biliyo mu, annem nasıl, babam çok mu kızdı, mavi...
    ama işte şu an için erkendi irtibata geçmek için.
    "yok abi aramayayım" dedim.
    ısrar etmedi.
    çıkardı cebinden 10 lira masanın altından uzattı bana.
    "al şunu kordona in, bi çay iç, biraz düşün sonra gel buraya hem konuşalım sakin kafayla hem de hesaplaşalım senle" dedi.
    utana sıkıla aldım parayı.
    aslında çalıştım amk orada niye utandıysam?
    heralde onun benim yevmiyeden ekstra verilen bi para olduğunundandı utanışım.
    ama aldım parayı amk.
    kalktım masadan. çıkıyodum dukkandan "1 saate burda ol" dedi patron arkamdan.
    "tamam" anlamında salladım kafamı.
    çıktım.
    Tümünü Göster
    ···
  9. 3709.
    0
    10 lira benim için deli para amk o an.
    hemen ilk bulduğum yerden sigara aldım bi paket. 2-3 tane ard arda yaktım amk.
    midem bulandı biraz ama yine çektim. sonra bu izmirlilerin saçma sapan isimler taktığı simit adlı yiyecekten aldım bi tane.
    doymadım ama kesiti beni hafiften. en azından midem bulanmadı amk.
    sonra turladım bu kordon denen yeri.
    ben mi zevksizim yoksa millet mi abartıyo bilmiyorum ama "kordon da kordon" diyenler allah aşkına bi kere sarıyere gelsin de kireçburnu sahilinde yürüsün 5 dakka. kordon ne lan? kim amk kordon sarıyer'imin yanında?
    cebimde 3-4 lira bozukluklar kaldı.
    onları da harcayacam amk. ben cebimde para tutmasını hiç bilmezdim o zamanlar.
    napsam napsam derken bi internet cafe tabelası gördüm. daldım amk.
    açtılar bana bi masa.
    o zaman alem sözlük yok tabii. olsa direkt alem sözlük'e girerim ama napayım işte yok. ben de o yüzden msn'e bi çevrimdışı dalayım dedim.
    oturum açılıyor diye dönüp duran o yeşil lavuk durdu bi ara sonra ekranda 3-4 tane pencere açıldı.
    "çevrimdısıyken anlık ileti aldınız" yazısı belirdi ekranda.
    ilki uğurdandı.
    "oğlum neredesin annenler çok merak ediyo" durdum bi an gözlerim ekranın sol dışındaki en yakın boşluğa daldı bi iki dakika.
    sonra ikinci pencereye baktım.
    bu da tarıktan.
    "lan züt baban arayıp duruyo gibecek belanı haberin olsun"
    bu sefer ekrana daldı gözlerim. dudağımı da ısırdım hafiften. demek ki anne yumuşak ve endişeli baba bulsa gibecek kıvamındaydı...
    üçüncü pencerede ise dondum kaldım.
    üzüldüm, mutlu oldum, yüzümün bi tarafı gülümsedi.
    mavi'den...
    "neredesin. bi haber ver. ölüyorum meraktan. içim acıyo"
    ···
  10. 3710.
    0
    dördüncü iletiye bakmadım bile amk.
    kalktım hemen masadan.
    ödedim 1 lira mı ne çıktım. kordon'a geri gittim.
    mavi beni merak etmiş. özlemiş mi lan acaba?
    özlemese de olur zaten 3 günde insan özlenilir mi lan?
    ama düşünmüş la. içi acımış.
    bi sigara daha yaktım.
    aç kaldım, parasız kaldım, korktum, umutsuz kaldım, az daha zütü bile kaptırıyodum ama değdi lan.
    o kısacık iletiyi okudum ya giberim anasını.
    elimde olsa hemen istanbula döner mavi'ya "burdayım ben acımasın için" derdim.
    ama gidemem ki.
    hem bu yola koyduk bi kere başımızı, hem de gitsem hersey daha taktan olacak.
    ama mavi ile iyi olabilrir.
    karıştı amk benim kafa, yandı devreler.
    yavaş yavaş yürüdüm biravoya doğru.
    "kontürlü telefon" yazısını gördüğüm bi yere girdim.
    cebimdeki para ile en fazla birini arayabileceğimi biliyodum.
    annemi mi arayayım, uğuru mu, babamı mı, kardeşimi mi, tarığı mı yoksa samet'i mi aramalıydım?
    sonra karar verdim;
    tabii ki de mavi'yi aramalıydım.
    çevirdim numarasını.
    tam kırk yedi saniye çaldı telefonu. açmadı.
    işteydi heralde.
    bi daha aradım.
    tam 47 saniyeye yakın çaldı bu sefer ama sonunda meşgul tonu.
    tanımadığı numaarayı görünce o dıbına soktuğum no tuşuna bastı heralde mavi.
    başkasını arayayım dedim.
    istanbuldan kimseyi aramak istemedim.
    tarık samsun'daydı okul için. onu aradım.
    ikinci ya da üçüncü çalışta açtı.
    "alo" dedi.
    "naber lan?" dedim
    tanıdı sesimi.
    "naberi mi var amk? herkes seni soruyo beni arayıp. ne taklar yedin oğlum gibecem senin belanı" diye saydırmaya başladı.
    cep arıyoruz konturlu telden amk boru mu?
    takır takır atıyo konturler.
    "tarık ben izmirdeyim. iyiyim. şimdi kapamam lazım çok yazdı sonra ararım yine" dedim.
    "sur kapama amk. napıyosun orda?" dedi tarık.
    "çalışıyorum" dedim.
    "lan mal mal işler yapma. samsuna gelsene hem kafan dağılır" dedi.
    "kapamam lazım" dedim kapadım suratına.
    ···
  11. 3711.
    0
    telefonla da konuştuktan sonra ne param ne de yapacak başka bişeyim kalmıştı.
    kuyruğumu süre süre biravo yoluna vurdum kendimi.
    içeri girince patron dediğim adamı göremedim ama beyaz gömlekli lavuk oradaydı. onun yanına gittim.
    "abi yok mu?" dedim.
    "buralardadır. sen otur gelir o" dedi.
    barda boş sandalye vardı oraya oturdum amk.
    o beyaz gömlekli bardaki elemana "arkadaş bizden. ne içiyo sor" dedi.
    hiç sevmem bu "ilgilenin arkadaşımla" muhabbetini. direkt senle ilgilenecek adamın gözünde torpilli yavşak damgası yiyosun amk.
    bardaki eleman sordu "ne içersin?" diye.
    ne diyecem amk "bira" dedim.
    karnım açtı yine ama gibe gibe bişey soyledim. dedim o kadar sordular şimdi bişey soylemezsek bu sefer de başka bişey soylerler peşimden. torpilli yavşak ideal amk. başka bişey soylemesinler.
    koydu önüme bi 30luk bira bi yudum aldım ama midem nasıl bulandı amk.
    içemedim.
    koydum kenara bekledim mal mal.
    çok geçmedi patron geldi.
    beni görmeden dolandı mekanda. ona buna selam vermeler falan.
    5-10 dakka giblenmedim oturdum. artık kalkmak üzereydim, ben gidecem adama amk, baktım bana doğru döndü.
    gördü beni.
    konuştuğu lavukları bıraktı yanıma geldi.
    "adnan naıl gezdin mi?" dedi.
    "gezdim abi" dedim.
    sırtımı sıvazladı.
    amk bira elimde mal mal duruyorum partide kimseyi tanımayan asosyal huur cocugu gibi.
    o ara patron bardaki çocukla muhabbete daldı. "nasıl gidiyo, ekgib var mı?" gibilerinden.
    sonra bana döndü, kısık bi sesle "sen yemek yedin mi?" dedi.
    utandım amk "tokum abi sağol" dedim.
    söyleyiş tarzımdan anladı heralde tok olmadığımı.
    "nasıl toksun oğlum. sabah geldin akşam oldu. ne ara yedin? olmaz öyle" dedi.
    yavşak yavşak boynumu içeri çekip sola doğru 35 derecelik bi eğim verdim dudaklarımı bükerek.
    bu "ağanın eline dokunulmaz" demekti.
    "kumru yedin mi sen hiç?" dedi.
    "istanbulda tophane'de yedim abi bi iki kere" dedim.
    "ya bırak onlar kumru mu? ben 2 tane yerim sana da 2 söylüyorum" dedi ve ordan birine "oğlum git yan tarafa 4 tane kumru söyle bize" dedi.
    ulan yemin ederim adama veresim geldi amk
    bu o ara bardan kalkmıştı.
    paketi buna getirdiler ilk heralde poşet elinde geldi yanıma.
    oturdu yanımdaki sandalyeye kola söyledi kendine. bana sordu ne içersin diye ben de kola dedim amk.
    size yemin ederim ilk kumruyu balık yiyen fok balığı gibi bi kerede yuttum. çiğnemedim bile lan.
    adam ben rahatsız olmayayım diye bakmıyodu yemek yerken bana.
    birine yemek yerken bakarsanız rahat yiyemez ya o d aklı sıra beni rahatlatıyodu.
    ben ikinci kumruyu aldım yarısına gelmişken bu daha yeni bitirdi ilk kumrusunu. yaslandı arkasına "off çok geldi" dedi.
    bildiğin yalan amk.
    kendi kumrusunu da bana verecek.
    nitekim öyle oldu "adnan ben bunu yiyemiycem sen yersin artık" dedi.
    ben hayvani bi şekilde elimdeki kumruyu yerken utandum amk "yok abi yiyemem çok gelir bana" dedim.
    nereye çok gelir amk?
    valla billa onun ggibi 2 tane daha yerdim.
    "yersin yersin. genç adamsın sen. ben bi dolanayım görüneyim millete sen bitir bunları ziyan olmasın gelirim birazdan" dedi gitti.
    ben amk o gidince daha da iğrençleştim.
    ağzıma yüzüme bulaştırmaya başladım artık kumruyu.
    1 dakika surmedi obur kumruyu da yedim.
    yemin ederim hayat paylaşınca değil, yiyince güzel lan.
    nasıl bi rahatlama oldu, can geldi amk bedenime.
    Tümünü Göster
    ···
  12. 3712.
    0
    karnım doyunca direkt sigaraya gitti elim.
    ulan boşuna demiyolar amk ister fakir ol ister fukara, her yemekten sonra yak bi cigara diye.
    çıktım dışarı yaktım sigarayı. tok karnına nasıl işledi duman ciğerlerime. başım döndü amk.
    sigarayı bitirince içeri girdim. aynı sandalyeye oturdum tekrar.
    3-5 dakika sonra patron geldi.
    "afiyet olsun" dedi.
    amk nasıl eziliyorum adam bana iyi davrandıkça. utanıyorum bildiğin.
    "eyvallah abi" dedim.
    "adnan bu senin meseleyi napıcaz?" dedi.
    ben iş meselesi sandım kastettiği meseleyi.
    "abi işte napalım. sen nasıl istersen. ister burda ister ganyanda çalışırım" dedim.
    "yok onu demiyorum. adnan beni yanlış anlama da senin istanbula dönmen gerek" dedi.
    buhran bastı amk bi anda.
    "abi dönmem" dedim.
    "nerede kalıyosun sen burada?" dedi.
    "basmanede otelde" dedim.
    "adnan o basmane dediğin yer buranın tarlabaşı'sı. kesseler seni haberi olmaz kimsenin" dedi. hani demiştim ya basmanenin nasıl bi yer olduğunu sonra öğrendim diye. o sonra bu andı işte.
    "abi napayım?" dedim. benim guard indi amk.
    "adnan çalışmak mı istiyosun? ben sana istanbulda iş bulacam. mp ayakkabılarının sahibi benim arkadaşım" dedi.
    o zaman mp ayakkabılar bayağı meşhurdu amk.
    "abi ama o zaman baş koyduğum yoldan dönmez miyim?" dedim.
    artık benim guard inmeyi bırak tamamen düşmüştü. yaptığım şeyin adı "hadi bağa ısrar et de ikna olam" idi.
    o da ısrar etti, görevini yaptı.
    "adnan ne baş koyması oğlum? yolun doğru bi yol değil. sen de biliysun. dha kaç yaşındasın? harcanır gidersin. annen baban seni git basmanede geber diye mi büyüttü?" gibi demogojik cümlelerle sağlı sollu daldı bana.
    lafını hiç kesmedim adamın.
    lafı bitince cebinden bilet çıkardı bi tane. masaya koydu.
    "bak saat 10'a bilet aldım sana. sen şimdi bu abini kırmıyosun dönüyosun evine" dedi.
    gitmiş bilet almış lan bana adam.
    ne ara aldı bilmiyorum amk.
    "abi yapma" gibilerinden "hadi eccük daha itele fikrini beynime" ısrarı yaptım adama. o da kırmadı beni.
    "adnan bak ben senin bi abin gibi söylüyorum, rica ediyorum" dedi.
    gibe gibe aldım amk bileti. bu adamın lafı ezilip geçilir mi?
    ···
  13. 3713.
    0
    bileti aldım koydum arka cebime.
    bu zarfı olan otobüs biletleri olur ya, ondan.
    varan tuzimden almış bi de.
    şimdi iflas etti de metro turizm bünyesinde olduğuna bakmayın amk o zaman varan demek lüks demekti.
    "biletin zarfında bugünkü kazandığın para da var" dedi.
    daha da utandım amk.
    "abi nasıl ödiycem ben senin hakkını?" dedim.
    bi kağıt kalem istedi barmen çocuktan.
    numarasını yazdı.
    "al bu numara benim numaram. sen de bi gün senin gibi yanlış yapan bi arkadaş görürsen hatasından vazgeçir, iyilik yap. sonra bei ara 'abi ben sana borcumu' ödedim de" dedi.
    amk utanmasam ağlayacam karşısında.
    hani gibeceğini bilsem "abi beni gib! senden çocugum olsun istiyorum!" diye bağırasım geldi de o güzel ortamı bozmak istemedim.
    ben kafam önümde utanmış dururken bu ayaklandı.
    o ayağa kalkınca ben de kalktım.
    "adnan ben şimdi çıkıcam. saat 10da otobüsün. servisi varmış. saatine bak yukarda fuar meydanının orda servise bineceksin saatini kaçırma" dedi.
    "tamam abi" dedim.
    "ister burda bekle ister gez dolan ama bana sorarsan burda bekle. takıl barda ama çok da bişey içme. yolda sorun olmasın" dedi.
    tekrar tekrar teşekkür ettim.
    çıktı gitti ben kaldım barda tek başıma.
    ···
  14. 3714.
    0
    patron gidince bi bira söyledim amk.
    içtim kana kana.
    özlemişim dıbına koduğumu.
    ama abartmadım yolculuk var diye.
    sonra sıkıldım tek başıma. dedim biraz gezeyim öyle giderim.
    kalktım beyaz gömlekliye de baş baş yapıp çıktım mekandan.
    gezicem falan dedim ama gezesim de gelmedi. telefon ettiğim yere gittim geri.
    gittim telefonun başına.
    yine ilk çevirdiğim numara mavi'nin numarasıydı.
    yine açmadı.
    annemi aramak istedim. arayamadım.
    tarık'ı aradım.
    açtı telefonu.
    "nerdesin sen amk ne yuzume kappadın... " diye başladı kafa gibmeye.
    "izmirdeyim dedim ya amk" dedim.
    "yannan mı var izmirde ne gidiyosun oraya?" dedi.
    "kafam çok bozuktu oğlum gelme üstüme" dedim.
    "şimdi napıyosun nerede kalıyosun nerede çalışıyosun?" diye komboladı soruları amk.
    "akşam otobüse bincem istanbula döncem" dedim.
    "oğlum baban gibecek seni" dedi.
    "çok mu kızmış lan?" dedim.
    "bana bile saydı orda mı falan diye" dedi.
    "yannanı yedik amk. zaten taktandı aramız hepten bomtak oldu" dedim.
    "sen niye istanbula gidiyosun ki?" dedi.
    "nereye gideyim amk?" dedim.
    "gelsene samsun'a" dedi.
    o an oyle guzel geldi ki o fikir. hem biraz daha uzaklaşmış olacaktım sıkıntılardan hem de yerimi bizimkilere soyler ortalığın durulmasını beklerdim.
    "oğlum bileti aldım amk" dedim.
    "giberim biletini. alırım ben sana burdan. hem değiştirler aldığın yere git soyle ben istanbula değil samsuna gitcem de" dedi.
    "iyi amk" dedim.
    "bak al bilet samsuna samsuna gelince servisler var. atakum'a geleceksin" atakuma gelince ara beni" dedi.
    "tamam amk" dedim kapadım teli.
    yeni rota belli oldu amk samsuna gidicez.
    telefon için para vercem arka cebe attım elimi. para o biletin orda ya amk. çıkardım bi baktım dünya para var amk.
    adam 400 lira para koymuş o biletin yanına.
    o yokken ben bi daha utandım amk.
    direkt bu fuar meydanının oraya gittim. patron ordan servise binceksin dedi ya varan turizmin yerini bulacam.
    çok uzak değilmiş bi 10 dakkaya buldum mekanı.
    girdim içeri derdimi anlattım. samsuna değiştirmek istedim bileti ama kimlikte yazan isim ile biletteki isim tutmadığından değiştirmediler.
    bizim patron adımı biliyo ya sadece "adnan bey" yazdırmış bilete.
    baktım bilet değişimi olmuyo "samsuna kaçta arabanız var?" dedim.
    "8'de" dedi.
    "iyi o zaman bi bilet alayım. ama servis gelip buradan alıyo di mi?" dedim.
    onayladı lavuk.
    verdim parasını aldım amk bileti.
    daha vardı servisin gelmesine.
    çıktım dolandım az biraz. baktım bi lokanta var amk.
    3 kumru yiyen ben gittim 3 tabak yemek de orada yedim.
    hani samsun yokuş aşağı bi yerde olsa yuvarla beni gideyim. o şekile geldim amk.
    Tümünü Göster
    ···
  15. 3715.
    0
    yemeğimi yedim biraz dolandım. az dışarda oturdum. biraz içerde oturdum.
    derken servis geldi.
    cebimde iki biletle bindim servise.
    çok sürmedi vardık amk izotaş'a.
    daha hemen hemen 40 dakika vardı otobüse.
    ben hariç herkes bekleme salonuna gitti.
    ben dışarda bekledim otobüsün saatini.
    otobüs kalkışına 30 dakika kala benle orada ingilizce konuşan hatun geldi aklıma amk.
    benim karnım doydu ya o da doysun istedim.
    onu bulmak için girdim bekleme salonuna ama yoktu. saat daha erkendi heralde yatmaya gelmek için.
    bi ucundan bi ucuna dolandım amk bekleme salonunu. oradaki görevlilere bile sordum yoktu.
    bi ara otobüsün kalkış anonsu yapıldı "varan turizm ile izmir'den samsun'a gidecek yolcuların... " diye başlayan.
    gibe gibe çıktım bekleme salonundan.
    otobüse doğru giderken aklıma geldi amk açlık denen şeyin takluğu.
    döndüm amk.
    koşa koşa varan'ın vezneye gittim.
    "ben biletimin saatini ertelemek istiyorum" dedim.
    "tabii efendim biletinizi alabilirmiyim" dedi lavuk.
    bu kadar kolay olacağını sanmamıştım hiç.
    bileti uzattım.
    bilete bakar bakmaz "efendim iptal için geç kalınmış otobüsünüz hareket etmek üzere" dedi.
    öğrenciyim dedim, arkadasımı beklemem lazım dedim, alttan girdim üstten çıktım ama nuh dedi peygamber demedi muallak.
    "peki" dedim gibe gibe.
    ne diyeym amk başka?
    yine otobüse gitmek için ilerlerken vicdan denen züt oğlanı dürttü.
    ben bi bilet daha alabilirdim. var amk cebimde para ama o karıya belki biri adam gibi bi yemeği 1 hafta sonra yedirirdi.
    "giberim" dedim döndüm amk bekleme salonuna.
    "bi gece de o kadının karnı doysun diye yatarım burda" dedim kendi kendime.
    gittim oturdum o mavi renkli bekleme salonunun demir oturaklarına.
    bağladım kollarımı, gözlerimi yumdum.
    aklımda ne mavi vardı o an, ne babamın beni gibeceği an.
    huzur vardı.
    iyilik yapmadan önceki huzur vardır ya, o işte amk.
    ···
  16. 3716.
    0
    ne kadar oturdum o altı delik delik mavi demir koltukta bilmiyorum ama geldi bizim deli karı.
    ben onu görünce hemen ayaklandım.
    "follow me baby" dedim.
    şaka lan şaka amk.
    bi tak demeden direkt büfe gibi bişeyler vardı onlara gittim.
    büfe dediysem öyle sosili satmıyo adam sadece. iğne iplik bile var adamda amk.
    bi üç çeyrek köfte yaptırdım bi de büyük ayran aldım.
    para var ya amk cebimizde bi iki de kek bisküvi falan koydum poşete.
    en son çıkarken gözüm ilişti ip vardı bi tane de ip aldım karının ip artık benim göbek deliğimdeki pamuğa dönmüştü neredeyse.
    poşeti aldım sallaya sallaya gittim bekleme salonuna.
    baktım bizimki takılıyo yine tek başına.
    yaklaştım yanına. zaten bunun yanına kimse gitmezdi, boştu yan koltuk.
    oturdum.
    "hi" dedi, tanıdı beni.
    elimdeki poşeti uzattım ona.
    deli ingilizcem var ya amk "this is a gift from a friend, for a friend" diyerek.
    bi de ağzı yüzü büzüyorum, pronunciation'ın dibine dibine vurarak.
    sevindi lan kadın.
    kim bilir kaç sene olmuştu biri ona bi gift,
    siz turklağ nassı diyoğ?
    hediye.
    bir hediye vermeyeli.
    inanın o yerken benim karnım doydu, o sevinirken ben derdimi tasamı unuttum amk.
    ama bitiremedi üç çeyreği.
    kalan ekmeği bi sarışı var ki yok amk lan açlık kötü bişey.
    bu yedi yemeği karnı doydu.
    ipi de gördü poşetin içinde, ip oyunu oynayacaz.
    oynadık la. hem de bayağı bi oynadık.
    hatta ben değil o bıraktı oyunu.
    sonra yine kolları bağladım uyku pozisyonu..
    sabah olmuştu uyandığımda.
    hemen ayaklandım oradaki seyahat şirketlerini dolandım en erken samsun arabasını bulmak için.
    saat 10a metro turizm arabasında yer buldum.
    aldım bileti koydum cebime.
    bi süre içerde bi süre daha önce izotaş'ın gitmediğim bölümlerinde zaman geçire geçire saati 9 buçuk ettim.
    sonra metro turizmin önğnde bittim tabii.
    20 dakka gecikmeli geldi amk otobüs.
    yine valizsiz, çantasız, yetim gibi bindim amk arabaya.
    ama bu sefer boştu otobüs. hatta bayağı boştu. meğer yolda topluyomuş yolcuları bunlar ben ne bileyim amk.
    dolmuş gibi arabayı doldura doldura gittik samsuna.
    bi ara bi yerde mola verdik de indim bi tshirt aldım kendime.
    üstümden çıkanı da direkt çöpe attım.
    sonra bindim otobüse cicilerimle, devam ettik samsun yoluna.
    metro'nun da şöyle bi güzelliği var, her yere servisleri var adamların.
    samsunda inince direkt atakum servisini sordum. hava daha kararmamıştı ama akşam üstü dyolar ya o saatlere de girmiştik.
    bindim servise, şöföre en yakın koltuğa da tünedim ki tam atakumda ineyim geçmeyeyim amk ineceğim yeri.
    atakuma gelince indim.
    tarığı aradım direkt.
    evi yakınmış muallaknin 15 dakka sürmedi gelmesi.
    gelince bi sarıldık "hoşgeldin" hesaabı.
    "bu ne lan teke gibi kokuyosun amk" dedi.
    "doğrudur amk" dedim. kaç gündür moron gibi turluyorum gibtiğimin yerinde. tshirt değiştirdiysek de deri değiştirmedik ya amk.
    çok oyalanmadık orada.
    bu beni aldı turlatıyo atakum'u.
    yolda "oğlum rahatsızlık vereceksem ben kalırım otelde falan" dedim.
    "la mal kim var da kimi rahatsız edeceksin? millet gitti memleketlere. bi tek yılmaz diye bi arkadaş var" dedi.
    amk benim kafa gitti tabii.
    nerdeyse haziran'a gelmiştik. finale giren gibtirip gidiyo tabii memlekete.
    biz atakumda turlarken bi tekelin orda durduk.
    bu gitti 5-6 tane bira aldı geldi.
    "gel lan sana bira içircem. sen de bana anlatacaksın ne taklar yediğini" dedi.
    "tamam" der gibi salladım başımı.
    bu bizi sahile zütürdü ama sahil dediysem kumsal amk. samsunda sahil şeridi hep öyle kumsalmış çok çok az bi kısım hariç.
    bayıldım amk.
    denize de girecektim de başka üst baş yok ki amk.
    oturduk kumların üstünde boş bi bank vardı ona, başladım ben anlatmaya o dinlemeye.
    anlattığım her parttan sonra "beynini gibeyim" dedi tarık.
    15-20 "beynini gibeyim"den sonra "işte böyle" dedim. bitti hikaye manasında.
    bu elindeki birayı dikti kafaya, sonra bana baktı "adnan ben sana bu şişeyi soksam kimse bana niye soktun demez. lan oğlum sen malmısın amk? ne evden kaçıyosun ergen kızlar gibi. yok aile ile arası kötüymüş yok kız yüz vermemiş. sanki herkesin hayatı süper bi senin kötü" dedi.
    "lan oğlum sıkma canımı" dedim.
    "senin canını giberim amk. evdekiler ne halde sen konuştun mu hiç ananla babanla? burda delikanlılık yapıyosun. adamın sesi titriyodu lan benle konusurken öldün mü kaldın mı haberleri yok amk. aradım da söyledim biraz rahatladılar" dedi.
    "aradın mı? ne arıyosun amk. ben sana haber ver diye mi geldim" dedim kızgın kızgın.
    kaşları çattı, ters ters baktı.
    babam kaçtı içine sanki amk.
    "ebenin amı! sana mı soracam iyi bişey yaparken? çok delikanlısın madem o kadar öfken var istanbuldakilere al amk arayayım da konus soyle içindekileri" dedi çıkardı cebinden telefonu.
    hemen kaptım elinden.
    "lan oğlum malmısın amk? ne konuscam simdi ya" dedim.
    "yemedi di mi amk?" dedi.
    bu sefer bozuldum amk.
    "sen ne diyosun ya ne yemedi amk?" dedim.
    "oğlum sen haklı olduğuna inansan ben senin gözünden anlarım. sen bi tak yemişin gaza gelip sonra pişman olmuşsun da geri dönemiyosun kararından. kimi gibiyosun amk? ben bi tak yesem sen anlamazmısın gözümden?" dedi.
    "anlarım amk" dedim.
    "ben de anlarım amk" dedi.
    ne dediyse doğruydu amk.
    hakkaten her tak aynen onun dediği gibi olmuştu.
    bi tak yemiş daha sonra kararımdan dönememiştim.
    o gece o benim ağzıma sıçtı, ben ne dediyse alttan aldım.
    biliyodum iyiliğimi istiyodu amk.
    sonra eve gittik. evleri de bi 4 katlı apartmanın zemin katı.
    tam öğrenci evi. kirası 150 mi 200 mü bişey dedi. kombili falan lan ev. şaşırdım amk.
    eve girince ben bu yılmaz denen çocukla tanıştım. trabzonlu bi çocuk. tam trabzonlu tipi var amk.
    herifte bi burun var böyle bişey olamaz amk.
    al bunu sırt üstü denize sok. millet o burnun sudan çıkan kısmını görünce "jaws geldi" diye bağıra sıça kaçar plajdan.
    bu tanışma falı bitince tarık geldi elime bi havlu verdi "gibtir git gir lan şu banyoya" dedi nasıl koktuysam amk artık.
    abartısız bi saat durdum o banyoda.
    göbektaşında uyumuş gbi temiz hissederek çıktım züt kadar duşakabinden.
    üstü başı çıkarmış koymuştum kirli sepeti gibi bişeyin üstüne ama baktım başka bişeyler var amk.
    ben dustayken tarık girmiş almış onları atmış makinaya. yerine de başka ıvır zıvır vermiş bana.
    giydim çıktım.
    çok oturmadık gece. daha doğrsu ben oturmadım, oturamadım.
    kaç gün olmuştu amk adam gibi bi yatakta yatmayalı.
    gerçi adam gibi yatak dediğim de öğrenci çekyatı amk.
    oturulan yerinin yayları çökmüş, sırt yaslanılan yer ilk günkü gibi. yatıyosun sanki merdivene yatar gibi falan...
    ama nasıl rahattı bi bilseniz.
    kaç gündür amk bekleme salonunda oturarak uyuyan adam için ananenin köydeki evindeki yer yatağı gibi rahattı o çekyat.
    sabah oldu, daha doğrusu öğle oldu.
    uyandığımda bi kaç saniye nerede olduğumu anlayamadım. unuttum amk tarıklara geldiğimi.
    bi kalktım, ayaklanır gibi oldum evden bi iki kız sesi geliyo amk.
    yavaştan gittim içeri doğru baktım çıtı pıtı iki tane kız var.
    beni görünce bi tanesi "tarııık adnan uyanmış" dedi.
    "tarığın ses geldi içerden "uyandıysa uyandı banane amk"
    aha dedim tamam doğru evdeyim.
    iki kızdan biri tarığın sevgilisiymiş.
    bizimki bana hiç anlatmadı.
    zaten yeniymiş mevzu. bu bi ara bi kıza yanıktı kız buna yuz vermiyodu ya. bezmiş amk onun peşinde gezmekten. sınıflarında zehra diye bi kızla yakınlaşmışlar. tarık "zaman geçtikçe nasıl ben kaç senedir burnumun dibindeki bu kızı farkedemedim" diyecek kadar sevmiş bu zehrayı.
    öbür kız da zehra'nın arkadaşı. adı ayşe. aynı zamanda da bu yılmaz dediğimin manitası.
    bizim tarıkla yılmaz gibi zehra ile ayşe de ev arkadaşıymış.
    oturduk tanıştık. ikisi de çok kafa dengi kızlardı.
    kzıı mızı bırak bildiğin okeye dördüncü amk ikisi de.
    oturduk yedik içtik, biraz dışarda gezdik, akşam kızların eve misafirliğe gittik. yemek falan orda yedik.
    gece eve geldiğimizde tarık'ın telefon çaldı.
    saat 1 falan.
    tarık açtı telefonu çok konuşmadı, bana uzattı.
    "adnan seni arıyolar" dedi.
    şaşırdım amk.
    kim arayacak beni?
    hem de tarığın telefondan.
    sonra aklıma geldi kim aramıycak?
    herkes biliyo, söyledi ya tarık.
    babam olsa soylerdi. babam değilse kim diyerek kulağıma zütürdüm telefonu.
    halamın kocası arıyo.
    o da çok kral bi adamdır.
    eskiden beyolğlunda bi mekanın işletmecisiydi.
    sonradan beyaoğlu'da çalışmanın zorluğundan bıktı bi hastane kafeteryası aldı. onu işletiyodu.
    tipik bi abi kardeş konusması oldu.
    kızılacak şeylere kızdı ama yanımda olduğunu da hissettirdi.
    geleceksin dedi başka bişey demedi.
    başta "abi şimdi olmaz" gibilerinden reddetmeye çalışsam da istanbula dönme işini o kadar çok ısrar etti ki, o kadar çok istetti ki bana istanbul'a dönmeyi tamam dedim gibe gibe.
    yerini söyle dedi.
    "atakum" dedim.
    "yarın sana ptt ile para yollayacam" dedi.
    "abi param var" desem de giblemedi.
    ben de soyledim tam olarak postanenin ismini, yerini falan tarığa sorup. hani yanlış yere gitmesin hesaabı.
    hem tırsıp hem sevindim o gece.
    uyumadım sabaha kadar.
    Tümünü Göster
    ···
  17. 3717.
    0
    yatakta döndüm durdum salak gibi.
    gün aydınlanalı olmuştu bayağı.
    gittim tarığın yattığı odaya. muallaknin telefonu çaldım.
    saate baktım telefonu alınca dokuz civarlarıydı.
    hemen tuşladım *123#'yi. baktım 100 küsür kontürü var hemen aradım aramam gereken tek numarayı, mavi'yi.
    çaldı çaldı çaldı... açmadı.
    bi daha aradım.
    bu sefer de meşgule bastı.
    bi daha aradım o bıktı heralde açtı telefonu.
    "alo" dedi.
    allahım o nasıl bi alo demek lan!
    konuşamadım bi süre.
    bi iki kere daha "alo" dedi.
    yine konuşamadım.
    "adnan ben" dediğimde bu sefer o konuşmadı.
    "biliyorum konusmayacak kadar kzıgınsın bana ama... " diye devam ederken kulaklıktan sessizliğin sesinin gelmediğini farkettim.
    amk bi baktım boşa konusuyomusum. kapamış teli ben cevap vermeyince.
    tekrar aradım.
    ilk seferde açtı.
    "alo" demesine zaman vermedim. korktum tekrar kapamasından.
    "adnan ben" dedim.
    bu sefer sessizliğin sesi geldi telefondan.
    konuşmadı.
    "biliyorum konusmayacak kadar kızgınsın bana ama dinle" dedim.
    bekledim cevap vermesini.
    "neredesin?" dedi.
    "samsundayım" dedim.
    "ne işin var samsunda ya?" dedi.
    "bilmiyorum" dedim.
    "adnan ailen çok merak etmiş seni bunu neden yaptın ailene" dedi.
    "senin yüzünden" demeyi nasıl istedim amk ama diyemedim tabii.
    "biliyorum düzeltiicem hepsini" dedim.
    "sen nasılsın?" dedim.
    "iyiyim. boşver beni sen orada mı kalacaksın ailene haber verdin mi... " diye başladı soruları ard arda sormaya.
    "sen nereden duydun?" dedim hiç bi sorusuna cevap vermeden.
    "o geçen pamukşeker getiren çocuk geldi buraya. yeğeninmiş senin. o söyledi. sen biliyomusun diye sordu. ondan duydum." dedi.
    bizim samet gitmiş sormuş amk. sonradan öğrendim milletin durumu öğrenmesi de beni fuat abinin eve yerleştiren hala oğlu mustafa sayesinde olmuş.
    fuat abi ben gidince bunu aramış. bu da "canı sıkkındır gelir akşama" falan demiş. tabii ertesi gün aramış falan ama benim telefon "kapalı veya kapsama alanı dışında" olduğundan ulaşamamış.
    ulaşamayınca da bizimkilere soylemiş ve olaylar gelişmiş...
    "mesajını aldım" dedim maviye.
    "arayacağını biliyodum ondan attım mesajı" dedi.
    hayal kırıklığına uğradım amk.
    "o yüzden mi yazdın onu? yalanmıydı?" dedim.
    "adnan benim yuzumden olduğunu dusundum. yazmam gerekiyodu yazdım. altında baska bişey arama. sen benim için değerli bi arkadaşsın sadece. sen giderken de bu böyleydi şimdi de boyle döndüğünde de böyle olacak" dedi.
    keşke anama küfretseydin be mavi...
    konusamadım bi süre.
    mavi bi kaç sey daha soyledi ama duymadım.
    en son "adnan ordamısın" dediğini duydum mavinin. yine konusmadım.
    çok sürmedi kapadı zaten telefonu.
    gitsem de, kalsam da bişey değiştirmeyecekti.
    mavi beni o an bile özlemediyse bi daha özlemeyecekti.
    keşke gitmeseydim la. hani size bile soylemedim de ben gidince o da beni özler, "keşke adnan burda olsaydı" der bi kere diye dusundum yani. ama yok amk. olmadı olmuyo olmayacak.
    Tümünü Göster
    ···
  18. 3718.
    0
    ben mal mal bunları kaç saat düşündüm bilmiyorum tarık malı girdi odaya gözlerini ovuştura ovuştura.
    "yandın mı la yarram" dedi.
    "uyandım" dedi.
    yanımda telefonu gördü.
    "amcık ben de diyorum nereye attım telefonu" dedi aldı.
    "işim vardı aldım" dedim.
    can sıkkın tabii, hem yüze hem sese vuruyo ama o an o kadar canımın sıkkın olması gereken şey var ki tarık onlardan birine sayıp sormadı sebebini. zaten sorsa da yalan söyler başka bi sebebi öne sürerdim.
    "hadi la kalk amk kahvaltı edelim" dedi.
    kalktık peynir meynir koydu bileyler masaya o zıkkımlandı yılmazla ben zıkkımlanır gibi yaptım.
    saat 11e geliyodu bunun telefon çaldı.
    benim halamın kocası vardı ya bi tane o arıyo.
    onun da adını soylemedik amk.
    volkan abi.

    e tabi telefon bana ya bana verdi tarık telefonu numarayı kaydetmiş "adnan enişte" diye.
    açtım telefonu "efendim abi" diyerek.
    "adnan senmisin?" dedi.
    "benim abi" dedim.
    "ben şimdi postanedeyim senin adına yolladım emaneti samsun atakum postanesine" dedi.
    "sağol abi" dedim.
    "gecikmeden albiletini falan gece burada ol" dedi.
    bi daha "tamam abi" dedim.
    kahvaltı masasından kalktım telefonu kapayınca.
    gittim odadan sigaramı kimliğimi aldım.
    hani üstümü giyeyim desem üst baş da yok amk.
    tarık yıkadı hepsini. üstümde tarığın verdiği zımbırtılar var sadece.
    "ben gideyim postaneye" dedim.
    tarık baktı bana "la mal nasıl bulacan postaneyi?" dedi.
    "sora sora bulurum amk" dedim.
    ayaklandı bu.
    "dur amk ben de geliyorum" dedi.
    "tamam ben dışarda bekliyorum" dedim çıktım dışarı.
    ben sigarayı yakıtım son nefese geldiğimde bu da çıktı dışarı.
    "hadi amk gidelim" dedi düştük postane yoluna.
    ···
  19. 3719.
    0
    postane çok uzak değildi. yürüyerek 10 dakika amk.
    girdik zaten kalabalık bi yer değil sıra mıra da yok hemen verdim kimliği "nerden geliyo havaleniz?" sorusuna doğru cevap verince ödül olarak paramı verdi memur lavuk. amk sanki trilyon veriyo deyyus 50.000 tane soru soruyo.
    250 lira yollamış volkan abi. benim cepte de bi o kadar vardı.
    dışarı çıktım.
    volkan abinin parasını değil de öbür paradan 150 lira falan uzattım tarığa.
    "bu ne amk?" dedi.
    "lan dünden beri ne üstün başın kaldı ne evin alayını kullandım. sende de para yoktur amk al işte" dedim.
    ter ters baktı suratıma.
    "senin belanı giberim amcık. para ver diye mi aldım ben seni evime" dedi.
    "la yanlış anlamış taklidi yapma giberim al işte rahat etsin içim" dedim.
    "la git malmısın amk. var bende para olmadığı zaman isterim" dedi.
    yurumeye başladı tarık.
    arkasından "la oğlum konturunu de bitirdim heralde" dedim.
    döndü birden "o zman bana kontur alcan giberim valla belanı" dedi.
    güldüm amk.
    "gel lan almayan zütoğlanı. ama su bilet işini bi halledelim" dedim gittik bulduk metro turizmi. zaten orda inmiştim geldiğim zaman servisten. ofise girdik bilet sorduk. direkt samsundan kalkan değil de giresun istanbul arabasından bulduk saat 1e bilet. otogara mı ne ugrayıp alacakmıs bizi devam edecekmiş istanbula. servisi sordum "45 dakka sonra gelcek" dedi. apar topar çıktık tabii. kaçırmayalım amk servisi. daha eve gidip benim kurumus ust bası alacam giyecem falan. koşar adım eve dönerken yolda turkcell bayii gördüm. turkcell bayii ama çakma turkcell bayii amk. tabelada turkcell yazıyo camda "parça kontor bulunur". girdim tarıka 2 tane 250'lik kontor aldım. verdim kartları buna kızdı amk malmısın napcam bu kadarı diye. giblemedim. eve gittik. kurumuş benim üst baş. tarık'a verdim ütüledi amk. ben üstü başı değiştirdim. yılmaz denen çocukla da vedalaştım çıkıyodum bu tarığın kız geldi. onunla da vedalaşıp çıktm. tarık da tabii benle geldi beni bindirmeye. o gelince tarık'ın kız da geldi. 3 kişi koşar adım gittik metro yazıhanesine. 7-8 dakkaya orda olduk.
    saat de adamın soylediği servis saatine 5-10 dakka falan vardı.
    bi iki ufak geyik, tarık'ın kız arkadaşının "yine gel" ve tarık'ın "alıştırma şu zütü" lafları eşliğinde bindim servise. bu sefer beni de uğurlayan vardı. sevindirik oldum amk. el sallaya sallaya ayrıldım atakumdan. otogarda da çok beklemedim bindim otobüse. zaten gece uyumadım diye mayışıktım otobüsün en arka koltuğundan gelen bebek ağlaması sesi de üstüne tuz biber oldu amk. ninni gibi geldi. uyumuşum amk.
    uyandığımda alibeyköy'e griyodu otobüs.
    indim.
    saat de yok amk üstümde başımda.
    içeri girdim bekleme salonu gibi bi yer vardı saate baktım. 00.30 olmuş amk.
    oralarda kontorlu telefon da yok.
    halamlar kucukcekmecede cennet mahallesinde oturuyodu. ben de bindim cennet mahallesi servisine. oraya gidince tarığı ararım ondan eniştenin telefonu alırım ararım diye dusundum. adamın teli de bilmiyorum amk, ezberimde yok.
    Tümünü Göster
    ···
  20. 3720.
    0
    cennet mahallesinde inince bi tekel bayii buldum açık.
    oraya girdim sigara aldım 2 paket. gerçi sigaram vardı da yedekledim hem de herif bana telefon sorduğumda kontorlu telefon yok demesin diye aldım. hani yağlı müşteri bu hesaabı.
    tarığı aradım ben geldim falan dedim bi de benim eniştenin numarayı aldım.
    yazacak yer olmadığından tarığın numarayı tekrarlaya tekrarlaya kapadım telefonu tarığın surata.
    hemen bu eniştenin numarayı aradım.
    açtı, zaten benim telefonu bekliyomuş.
    tarığı aramış yine yolda falan demiş tarık.
    o da bana niye soylemedin yola cıktım su saatte ordayım falan diye kızdı biraz.
    söyledim metro turizm ile geldim diye.
    yakınmış zaten. hatta bayağı yakınmış.
    cennet mahallesini bilen varsa bizim eniştelerin ev kapalı bi cadde var orada, hürriyet caddesi. metro'nun yeri de onun hemen bi cadde arkasında.
    5 dakkaya geldi bizim enişte. enişte dediğime bakmayın. öz abim gibi de şimdi abi dersem senin abin mi var yavşak dersiniz diye enişte diyorum amk.
    ···