1. 3626.
    0
    ···
  2. 3627.
    0
    kendime geldiğimde bi apartman kapısının cdıbına bakıyodum ya da o apartman kapısının cdıbına bakmam beni kendime getirmişti.
    amk ne üst var ne baş ben yarın kızın yanına böyle mi gidecem?
    hemen eve gittim.
    evde fuat abi var ama yine kapıyı çaldım tabii.
    biraz bekledim ama o beklemek nedir lan? ben neleri beklemişim amk bi kapı bana koyar mı?
    tabii ki koymaz.
    "ben tomas, bana komas" nidaları ile fuat abi kapıyı açana kadar zile basarak şarkı çalma çabaları içine girdim.
    adam kapıyı açtığında korkmuş amk. ne kadar zile bastıysam artık bişey oldu sandı heralde.
    "noldu lan?" dedi direkt.
    baktı ki ben mal mal sırıtıyorum anladı bişey olduğunu, ama güzel bişey.
    en sırıtık halimle "abi ya senin arabayla bi sarıyere gidip gelebilirmiyim?" dedim.
    "git de hayırdır oğlum?" dedi.
    "abi üst baş alıcam" dedim.
    "dur bekle anahtar ppantolonun cebindeydi" dedi gitti içeri.
    ben ritmik hareketler yaparak ama bunları dışarı yansıtmama çabası ile saçma salak dansların peşindeyim tabii.
    gitti geldi hemen fuat abi. ruhsatı da getirmiş.
    ulan şu ruhsatı torpidodan hergün eve taşıyan adam benim gözümde 90ların elinde teyp ile gezen adamıdır. saygım sonsuzdur ama ne tak yediğini anlamam.
    aldım ruhsatla anahtarı "abi ben geç kalmam" dedim.
    "anahtarın var di mi lan?" dediğinde ben asansöre çoktan binmiş "z"ye basmıştım bile. katın ortasında "var abi var" diye bağırdım duydu mu bilmiyorum.
    ···
  3. 3628.
    0
    aşağıya indim ama salaklık amk adamın bi arabasını olduğunu biliyorum ama markasını bırak renginden haberim yok.
    açtım ruhsatı plakasına modeline bakayım diye para düştü yere. adam abilik yapmış amk bana. cebimde param var mı diye sorsa var diyecem o yüzden ruhsat arasına sıkıştırmış bişeyler.
    arabanın plakaya baktım modele baktım ama aradım aradım bulamadım amk. anahtardaki kapıları açma kapama düğmesine de basıyorum hani belki farı yanar, kornası çalar falan o da yok. baktım bu böyle olmayacak adamın cep te yok ki arayayım. zili çaldım aşağı kapıdan megafondan arabanın yerini sordum. cebini de aldım kaydettim hemen.
    arabanın yerini söyledi ama ben oraya baktım yoktu amk. heralde o söyleyince araba yerine geldi mi noldu bilmiyorum araba o az önce olmayan yerde ikamet ediyodu.
    atladım arabaya istikamet sarıyer merkez amk.
    ···
  4. 3629.
    0
    sarıyere inince hemen üst baş alabileceğim bi yerler aradım ama nerde amk?
    sarıyerde toplasan 3 tane mağaza var benim bişey alabileceğim onlarda da istediğimi bulamama durumu olacak en iyisi ben bi alışveriş merkezine gideyim dedim. levent'te metrocity var oraya gittim.
    hayatım boyunca öyle sırf üstümdeki marka olsun diye bişeyler giyen biri olmadım. yani üstümde kocaman marka amblemleri ile gezmeyi sevmiyorum.
    hee "hep mi işporta giyiniyosun lan?" derseniz yok öyle de değil. bişeyi beğendiysem alırım. "aman marka olmasın sosyalist tavrıma zeval gelmesin" de demem.
    hiç sevmem aslında mağaza mağaza gezmeyi ama 2-3 mağaza gezdim güzel bişeyler, özel bişeyler alayım diye.
    sonuçta 2 çift ayakkabı, 1-2 pantolon, gömlek, tshirt, ıvır zıvır aldım çıktım metrocityden. bizim halaoğlundan aldığım paranın da buyuk bi bolumunu harcamış oldum haliyle.
    zaten evden çıktığımda saat 7ye geliyodu neredeyse. çıkana kadar da 9u, 9 buçuğu bulduk tabii.
    hala oğlunu aradım hemen "akşam napıyosun?" dedim.
    "oğlum akşamı mı kalmış? evdeyim oturuyorum babamlarla evdeyim" dedi.
    "tamam ben de uğrarım hem halamları görürüm ordan seni de alırım yukarı çıkarız amk fuat abiye" dedim. yukarı dememdeki maksat bunlar sarıyer merkezde oturuyo, fuat abinin ev sinpaşta. sinpaş sarıyerin yukarda kalıyo.
    "iyi gel" dedi.
    giderken sahil yolundan gittim. yeniköy'de asortik bi manav var ordan mangosuna kadar bütün abidik gubidik meyvelerden aldım. akşama rakı masası yapacam amk. kutlama var lan mavi ile buluşcam amk ertesi gün!
    doldurdum poşetleri parasını da fuat abinin verdiği paradan verdim. sarıyere girince sinpaş yolu üstünde bi tır kasası var dürüm yapıyo. bi ara cok populerdi ya "restırant"lar, onlardan bu da.
    aradım onu "abi ben seni arayınca 5 kişilik karışık şiş at geçerken alıcam" dedim. 3 kişiyiz ama benim huyum amk. gözüm doymzsa karnım doymaz.
    onu da halamlara gittim. bi 20 dakika oturdum oturmadım bizim halaoğlunu da aldım çıktım. atladık arabaya yolda hemen aradım etleri pişirsin diye dürümcüyü. bizim ganyanın ordaki tekele uğrayıp rakı da aldım. sonra birahane var "baba necmi'nin yeri" diye ordan da mezeleri, beyaz peynirimizi falan aldık önce restırant'a uğradık etleri almaya sonra sinpaş'a...
    ···
  5. 3630.
    0
    evin oraya gelince sırtlandık poşetleri yukarı çıktık.
    kapyı çaldım fuat abi açtı. şaşırdı elimizdekileri görünce.
    "bu ne oğlum?" dedi haklı olarak.
    "abi rakı yapacaz bugün" dedim.
    aldı bizi içeri. mutfağa girdik hemen ayarladık meyveleri, mezeleri falan. halaoğlu da sofrayı kurdu.
    halaoğlu yokken "abi bugün bana yaptığın abilik için teşekkür ederim" dedim fuat abiye.
    "lan manyakmısın mustafanın kardeşim dediği adam benim de kardeşimdir saçmalama" dedi. sağolsun kral adamdı.
    ve oturduk masamıza.
    ilk kadehleri kaldırırken fuat abi durdurdu bizi.
    "lan müziksiz rakı masası mı olur?" diyerek açtı radyoyu.
    tesadüf mü bilmiyorum ama çıkan şarkı http://fizy.com/#s/1ahun6 idi. hafif ortalarında denk gelmiştik ama olsun be. zaten neyi başından yaşadım ki amk o şarkıyı başından yakalayacağım?
    vurduk kadehleri birbirine.
    mutluydum lan elimde rakı kadehi, yanımda sevdiklerim, yanımda olmasa da uzağımda olmayan imkansız olmayan mavi, kulağımda "elbet bir gün buluşacağız"...
    "en kötü günümüz böyle olsun" dedi halaoğlu.
    "olsun be abi!" dedim vurdum kadehin dibine.
    ne zaman ki müzeyyen senar "sevgilim ne zaman buluşacağız... " dedi işte o zaman elime aldım telefonu.
    müzeyyen senar ne dediyse onu yazdım, ama gibe gibe sansürleyerek
    "ne zaman buluşacağız?"
    elinde telefon sevdiğinden güzel bi mesajın gelecek olduğunu bile bile beklemek nasıl güzel bi beklemektir.
    ben de öyle bekledim, ama çok beklemedim.
    "yarın izinliyim ben" yazmış mavi.
    ulan hayat artık benim tarafımı tutmaya başlamıştı galiba. bütün bir gün mavi ile geçirecem!
    hayallerimden de öteydi lan.
    benim hayallerim genelde onun bana gamzeleri ile gülerek baktığı kısa pasajlardan oluşan skeçlerden oluşuyodu.
    ilk sinema deneyimim olacaktı bu.
    heyecanlımıydım? çoook.
    onsuzken, o aklıma geldiğinde hızlı atmaya başlayan kalbim, ona kavuşacak olmanın heyecanını ile fazla mesai yapar gibiydi. biliyodum bana ana avrat küfrediyodu ama bi kere de güzel bi sebep için at be dıbına koduğum ne olacak sanki?
    ···
  6. 3631.
    0
    o gece ben çok içmedim.
    çünkü mavi ile saat 2 gibi buluşmak için sözleştik. uyuyup kalmak istemedim amk. bizimkiler de çok bi tak içmedi. dünkü tekila macerasından sonra rakı pek sallamadı bizi daha doğrusu.
    mavi ile o uyuyana kadar mesajlaştık.
    acaba rüyasında beni görmüşmüdür lan?
    ben bazen öyle yapıyodum çünkü. sızana kadar içer, içerken de onun resmine bakardım. hani uyumadan önce son gördüğüm şey o olursa belki ruyaya son gördüğüm şey olan mavi ile başlarım diye.
    gerçi benimkisi hiç bi zaman işe yaramadı. pek rüya göremem ben.
    yatmadan önce bizim halaoğluna "işe giderken beni de kaldır beraber çıkalım" dedim. o da 10 gibi çıkacakmış tamam dedim bana uyar amk.
    fuat abiden de arabayı ayarladım.
    tammmmaaam...
    herşey süper amk.
    hatta fazla süper.
    saat 10da kalkacak olan kuzen saat 12'de anca kaldırdı bizi.
    "hadi lan kalksana" diyerek apar topar çıkarttı beni yataktan.
    hemen duşa girdim, dişlerimi sağ işaret parmağımla fırçaladım. çıkınca da peçete ile sildim.
    napam amk?
    sinpaş'ta diş fırçası vardı da biz mi kullanmadık?
    aldığım üst baş ıvır zıvırdan üstüme giydim çıktık.
    arabaya atlayınca hemen mavi'ye "günaydınnn" diye sonu bol n harfli bi mesaj attım. sevimli olsun diye koydum lan o kadar n'yi.
    ilk bunu bıraktım tabii ki maslak sanayiiye.
    kahve söyledi bu onu içtik ama kahve bahane. ben mavi'den "günaydın" mesajı bekliyorum amk.
    saat 12.30 gibi "günaydınnnnnnn" diye daha bol n harfli bi mesaj geldi mesajını bana ieleten turksat uydusuna kurban olduğumdan.
    kahvenin falan dıbına korum, kim gibler kahveyi?
    aldım telefonu elime ergen gibi mesaj yazmaya başladım.
    hani sessiz harf düşürerek yazanlara kızıyodum ya sanırım cok mesaj atınca el alışıyo la.
    bn de oyle yzmya bsldm cnku ordn blyrm.
    ···
  7. 3632.
    0
    "geleym mi sni almya?" yazdım gönderdim.
    salak bi gülümseme ile bekledim cevap atmasını.
    ama ofiste değil. apar topar vedalaştım bizim halaoğlu ile atladım arabaya.
    mavi bana mesaj attığında ben sanayii'den çıkmıştım amk.
    "dha babm ckmdı knstgmz gbi 2de blusalm" yazmış.
    lan giderim yeniköyde beklerim amk. ben hazırım dediğinde biterim kappısının önünde.
    istikamet yeniköy amk...
    ···
  8. 3633.
    0
    yolda giderken sahil yolunda pamuk şeker arabası gördüm.
    hemen durdum yanında.
    adama 50 lira verdim "abi kaç tane çıkıyosa bana pamuk şeker versene" dedim.
    mal mal baktı suratıma. herhalde beni hangi delinin gibtiğini tahmin etmeye çalıştı ama yüzü de güldü amk. belki 5-6 saatte satacağı pamukşekeri bi kerede satıyo daha ne istiyo amk?
    ah ulan mavi!
    bak sen bana "evet" demeden, "evet"in kırıntılarını yolladığında bile sırf ben değil diğer insanlar mutlu oluyo amk. sen bana evet kırıntısı yollayınca küçük esnaf kazanıyo lan!
    adam bana tam 40 tane pamuk şeker verdi.
    hepsini arka koltuğa yığdım. hatta birazını alıp yan koltuğa koydum mavi gelirken ön camın oraya koyacam şaşırsın diye.
    aldım pambık şekerlerimi yattım yeniköy shell'in orada pusuya.
    radyoda bile hareketli şarkılar çalıyodu lan. benim olduğum arabada hareketli şarkılar...
    düşünün artık nasıl güzel bi gün.
    ···
  9. 3634.
    0
    saat 1i biraz geçmişti ki mavi'den mesaj geldi.
    • "sen çık istersenben de yarım saate hazırım"
    hemen cevap yazdım "ben yeniköydeyim zaten" diye.
    şaşırdı.
    10 dakikaya buluştuk o benzinliğin karşısındaki otobüs durağının orada.
    tabii mavi "ben geliyorum" gibilerinden bi mesaj atınca ben dizdim ön camın oraya pamuk şekerleri. hatta yetmedi bi tane de ön camın üstünde anten vardı ona tutturdum amk.
    araba oldu sünnet arabası.
    mavi beni görünce, daha doğrusu tepesinde pamuk şeker olan bi araba görünce tanıdı tabii beni.
    karşı kaldırımda duruyodu.
    ben onu görünce bi tane pamuk şekeri elime alıp indim arabadan.
    biliyorum pamuk şekeri sevdiğini. hasta olduğunda almıştım ona çok sevinmişti.
    arabanın kapı açık, sağ dirseğim tavanda, sağ elimde gül gibi tuttuğum bir pamuk şeker ile ona bakıyodum.
    yüzünde şaşırmışlık dolu bi gülümseme vardı.
    ellerini ağzına zütürdü ama bu yermedi gülümsemesini örtmeye.
    gamzeleri taşıyodu parmaklarının arasından.
    sağa sola bakarak koştu karşı tarafa, bana.
    sarılırız sandım ama o hemen sol koltuğa koştu. arabaya bindi.
    ben de bindim tabii.
    arabaya bindiğimde onun daha şaşırmış gördüm tabii. arabanın camlar filmli, yani siyah cam, yani arka görünmüyo dışardan. anlayacağınız arkadaki onlarca pamuk şekeri daha yeni görmüştü.
    her kız sürprizlerden hoşlanır diyolar ya ben o gün öğrendim bunu.
    çok hoşuna gitmişti. benimse yuzumde salak bi tebessüm vardı.
    hem onu görmenin sevinci hem de, hani iyi bişey yaptığınızı bilrsiniz de takdir beklersiniz ya aha o vardı.
    elimdeki pamuk şekeri ona uzattım.
    "sana pamuk şeker aldım" dedim.
    güldü.
    o kadar utangaç, o kadar masum, o kadar beklenmeyen bi gülüştü ki...
    gülerek "delimisin sen ya?" dedi.
    "bilmiyorum ki" dedim
    "ya bu kadar pamuk şekeri napcam ben" dedi.
    "ben karışmam seni görmediğim her gün için bi pamuk şeker borcum var sana" dedim.
    güldü.
    artık gamzlerini saklama gereği duymuyodu benden.
    "o zaman bi dahakine kamyonla gelmen lazım. kaç ay oldu görüşmeyeli" dedi gamzeleri hiç görmediğim kadar derin bi şekilde.
    nasıl sevindim, nasıl sevindim anlatamam.
    o da benim gibi saymışmıydı lan görüşmediğimiz günleri?
    saymıştı işte.
    kaç ay oldu dedi.
    demek ki o da hissetti benim yokluğumu amk.
    ···
  10. 3635.
    0
    ben ona salak salak bakarken "ya hadi gidelim biri görecek" dedi.
    ulan zaten o biri tepesinde pamuk şeker olan bi arabayı görmediyse alah belasını versin. hemen bastım marşa.
    "nereye gidelim?" diye sormadım bile.
    o da "nereye gidiyoruz?" bile demedi.
    lan dedim amk bu niye sormuyo nereye gidiyoruz diye kıllandım amk.
    normal mavi olsa 50 tane soru sorardı. acaba dedim çakma mı bu?
    "sormayacakmısın nereye gidiyoruz diye?" dedim.
    "sormycam" dedi.
    "ya kaçırırsam seni?" dedim
    "sen bana bu dünyada kötülük yapacak son insansın" dedi.
    içimi huzur kapladı.
    hatta o kadar kapladı ki, o kadar tıkabasa huzur vardı ki içimde birbirlerini fordluyolardı, hissettim amk.
    "ne kaçırcam be allahın rizelisini?" dedim.
    şaşırdı.
    "sen neredden biliyosun benim rizeli oduğumu?" dedi.
    "senin hakkındaki herşeyi bilirim ben" dedim.
    oysa nereden bilecem amk? bunu hastaneye zütürdük ya bi kere o zaman bakmıştım eczaneye gitmek için kimliğini aldığımda.
    ···
  11. 3636.
    0
    "kahvaltı ettin mi?" dedim maviye.
    "ya atıştırdım bişeyler" dedi.
    "olmaz öyle bişey atıştırmakla" dedim.
    "ya ben sabahları çok bişey yiyemiyorum zaten" dedi mavi.
    "olmaz kahvaltı edicez!" dedim.
    tabii ben böyle artis artis konuşunca bu çok güzel bi yere kahvaltıya gidicez sandı. istesem evet en güzel yere gidebilirdik kahvaltıya ama mavi'nin yanı lan benim için en güzel yer. ve onu, o kadar güzel bi kızı herkes çok güzel yerlere zütürebilirdi. ben daha özel bişey olsun istedim.
    sarıyerde gökkuşağı market var.
    sarıyer'in migrosu gibi amk.
    girdim oranın otoparka.
    arabayı parkettim.
    "hadi inmiyomusun ya?" dedim.
    salak salak baktı suratıma.
    "kahvaltı etcez demedik mi? hadi kalk kahvaltılık alalım" dedim.
    şaşırdı ama hoşuna gitti.
    saçma salak bi sevindi. ulan insan kahvaltılık alcaz diye sevinir mi? mavi sevindi, o zaman sevinilir amk.
    ···
  12. 3637.
    0
    aramızdaki ellerimizin birbirine çarpmaması için zaruri 20 santim mesafeyi koruyarak yanyana markete girdik.
    hemen bi araba aldım. şarküteriye doğru ilerledim.
    şarküterideki elemana "abi en güzel sucuğundan versene bize" dedim.
    hala anlamamıştı ne yapacağımızı ama halinden de şikayetçi değildi.
    sucuğumuzu alınca az beyaz peynir, az kaşar, zeytin, ıvır zıvır da aldım. onları hazırlayan elman "hangi peynir olsun" muhabbeti esnasında bi parça peynir uzatıp "abi yenge bi baksın tadına" dediğinde mavi kocaman açıp gözlerini bana baktı.
    "arkadaşız biz" dedi adama.
    adam utanmadı bile. ulan birlikte beyaz peynir almaya gittiğin, zeytin alıp seçtiğin, ve benim gibi sana bakan biri senin nasıl arkadaşın olacak?
    adam da anladı tabii durumu yenge ayağı çekti sana.
    ama ben o arkadaş lafına bu sefer bozulmadım hiç. ne diyecekti başka amk?
    ıvır zıvırı alınca salatalık domates de aldık kasaya doğru gittik.
    poşetlere koyup kahvaltılıklarımızı arabaya geçtik.
    bundan sonraki durak şifa fırını.
    fırının orada indim ekmek aldım en sıcağından. daha yeni çıkmamıştı ekmek ama sıcaktı hala. fırının yanında bunların bi de bakkalı vardı oradan da yumurta aldım gittim arabaya.
    arka koltuk dolu ya ne aldıysak mavinin kucağa, ayaklarının oraya koydum. kızın ayaklarının altı poşetlerle doldu amk.
    "adnan napcaz bunları ya? ben eve falan gelmem" dedi.
    ulan eve alışveriş yaptık mı sandı amk anlamadım ki.
    "yok olmaz annem bizi bekliyo. kadın sofra hazırlamıştır o kadar" dedim.
    gerçek sandı.
    göz bebekelri küçüçük oldu.
    "adnan ne işimiz var ya annenlerle sen niye bana sormadan... " dedi güldüm.
    gülünce anladı dalga geçtiğimi.
    "çok hayvansın ya" dedi.
    yalan da değil amk. mavi bana küstü. ama yalancı küslük. hadi gel beni barıştır modunda duruyo.
    arka taraf pamuk şeker dolu amk aldım bi tane "aç karnına küslük olmaz hadi barışalım" dedim.
    yüzüme bile bakmadan camdan dışarı bakarak "tabii stoklamışsın pamuk şekerleri küstür küstür barış di mi?" dedi.
    ulan ne vereyim hıyar mı vereyim? ekmeğin burnunu mu koparıp vereyim?
    pamuk şeker verecem tabii.
    uzun sürmedi küslüğü.
    kahvaltı edeceğimiz yere vardığımızda barışmış sayılırdık.
    ···
  13. 3638.
    0
    kahvaltıya çırçıra gittik.
    çırçır sarıyerin içlerinde, şifalı suyu muyu falan da olan piknik yeri, kendin pişir kendin ye yeri, sakin ve daha çok kişi tarafından keşfedilmemiş bakir bi yer.
    "çırçır nere la?" diyenler için capsli;

    burası girişi. orada kırmızı bi tabela var ya o merdivenlerin ordan giriyosunuz.

    http://www.promoskop.com/...011/Haziran/20/alt_01.jpg
    ···
  14. 3639.
    0
    aha bu da içerisi. içerisi de değil teknik olarak dışarısı aslında. her neyse işte amk. oturduğumuz yer burasıydı. orada çardak gibi bişey var ya onun altındaki masa.

    http://www.promoskop.com/...011/Agustos/12/alt_01.jpg
    ···
  15. 3640.
    0
    indik arabadan ben arabayı valeye verdim.
    vale dediğimde sultan diye bi arkadaş amk. çeşmenin önü kapatıyomuşuz "adnan ver arabayı çekeyim sote bi yere" ded. ama vale dediğimde daha asortik duruyo o yüzden vale diyelim ona.
    indik arabadan çıktık merdivenlerden. buranın sahibi bizim ganyan bayiinde arada veresiye altılı oynatır akşam o sultan dediğim çocuğu yollar parası verdirir kuponlarını aldırırdı. ordan bi muhabbetimiz var yani.
    baktım o yok orada ama oranın sahibi tanıdığımı belli edecez ya o yüzden bizi merdivenden çıkarken gören ilk çalışana "selamün aleyküm, yok mu hüseyin abi" dedim.
    baktı mal mal.
    "yok daha gelmez" dedi.
    o da bıkmış amk benim gibi "ben patronu tanıyorumculardan" haklı amk. ama bilmiyo ki yanımdaki mavi. bilmiyo ona karizma yapmak için bu ucuz numaralardan nasiplenmek istediğimi.
    elimize poşetler o üstte gösterdiğim masaya oturduk.
    poşetleri koydum masanın üstüne o ara sultan dediğim çocuk geldi yanıma.
    "adnan naber" diyerek.
    amk sultanı görünce nasıl sevindim. aha dedim bu benle ilgilenir biz de yetim gibi kalmayız burada.
    "iyidir kardeşim" dedim.
    sonra mavi'ye döndü "yenge sen de hoşgeldin" dedi.
    mavi sol yanımdaydı her zaman olduğu gibi ama bu sefer harbiden solumdaydı. o yüzden sağ tarafımla güldüm solum normal bi ifade takındı. mona lisa olmuştum ama sultan'ın yenge demesi de hoşuma gitmedi değil.
    ben bunları düşünürken mavi "teşekkür ederim çok güzelmiş" dedi.
    amk kafayı nasıl çevirdim birden mavi'ye.
    adam, hem de eşek kadar adam buna yenge dedi ama "ne yengesi arkadaşız biz" demedi. sevindim ama bi taraftan da şaşırdım lan.
    bu sefer mavi değişik bi tarzda güldü.
    galiba anladı tuh halimi bana gülüyodu.
    ben salak salak mavi'ye bakarken sultan "adnan napalım size?" dedi.
    bana yapan yapmış oğlum yapacağını denmez tabii.
    o yüzden "aga biz kahvaltıya geldik.
    sen bize 4-5 yumurta, bi ufak tüp, tabak çanak, bıçak, kesme tahtası falan ver" dedim.
    "tamam kardeşim" dedi gitti.
    mavi şaşırmıştı. ama benim şaşkınlık yanında bişey mi lan o?
    "yumurta tüp falan istedin. nasıl yani?" dedi.
    amk o an pişman olur gibi oldum. acaba çok mu barzo bişey yaptım kızı buraya getirmekle diye düşündüm. sanki küçümsedi gibi söyledi çünkü.
    "ya buranın özelliği o. kendin yapıyosun yiyosun çayı falan getiriyolar ama çok güzel hee çayı" diyerek kıvrandım resmen.
    hemen dümlenin sonuna "sevmediysen gidelim"i de ekledim tabii.
    "yok çok değişik geldi ondan şaşırdım" dedi.
    ama soylerken etrafa bakarak soyledi. etraf da yemyeşil her yer bahar kokuyo. guzel bi ortam yani.
    "beğenmedin yani?" dedim zarf attım.
    "inanmayacaksın ama çok beğendim. senden hiç beklemezdim biliyomusun böyle güzel bi yere zütürmeni" dedi.
    ulan sevinsem mii, üzülsem mi bilemedim ama sonuçta mavi'nin yanındayım o yüzden sevindim. tabii sormadan da olmaz sebebini "niye benden beklemezdin anlamadım?" dedim
    "ya kızma da sırf gösteriş yapmak için daha lüks hatta bayağı lüks bi yere zütürürsün sanmıştım" dedi.
    kız bana kıro dedi lan.
    ama gülerek soyledi. maksadı laf sokmak anlayacağınız. gerçi haklı yanii laf soksa nolur.
    "bugün ucuza kaçtım ondan ormana geldik" dedim.
    güldü "öyle demek istemedim deli" dedi.
    o sırada sultan ile bi garson bizim nevaleleri getirmişti.
    Tümünü Göster
    ···
  16. 3641.
    0
    masanın kenarına tüpü ve tavayı, masaya kesme tahtası tabak falan bıraktılar afiyet olsun abi dedikten sonra gittiler.
    "oğlum çay yok mu?" diye seslendim sultan'a.
    gözünü kırptı. ben var diye anladım ben de kafamı salladım eyvalllah gibilerinden.
    aldım sebzelerin olduğu poşetleri orada musluk vardı oraya gelenler ıvır zıvıorlarını yıkasınlar diye onun oraya gittim poşettekileri yıkamaya. sebze dediğim de domatesle salatalık amk.
    çok uzak değil o resimde çıkmamış ama 3-4 metre yanımızda hemen. baktım mavi oturmuş kontes gibi, bakıyo bana.
    "napıyosun sen ya oturmuşsun ben mi yapıcam her şeyi?" dedim
    sağına soluna baktı bana mı diyo bu diye. hani ben ona oyle bişey demem ya açık hava kafa yaptı sandı heralde.
    "bana mı diyosun ya?" dedi
    "yok ağaçlara diyorum" dedim.
    o ara işimi bitrdim elimde ıslak poşetlerin suları yerlere damlayarak masaya yaklaştım.
    "benim işim masayı hazırlamak, bunları yıkamaktı. yumurtayı da ben pişirecek değilim heralde?" dedim.
    "şuna bak ya sucuklu yumurta pişirmeye mi getirdin beni buraya?" dedi.
    "evet, işine geliyosa. valla aç kalırız yoksa" dedim.
    aldı eline malzemeleri söylene söylene dilimlemeye başladı sucuğu
    "allahım yaa bana yemek yaptırmaya getirmiş deli"

    ben tüpün altını yaktım yağ erirken bu da sucukları hazırladı tabii. bi bıçak daha istedim domatesleri falan kestim ben de. peyniri meyniri de dilimledim oturdum sigara yaktım.
    "ya herşeyi ben yapıyorum" dedi mavi şımara şımara.
    "yapcan tabii" dedim ben de aynı şımarıklıkta.
    karşılıklı şımara şımara pişirdi yumurtayı. yumurta pişti ben sultan'a seslendim çay lazım amk.
    baktım bizimki elinde semaverle geliyo. vay dedim amk aferin sultan'a...
    ···
  17. 3642.
    0
    ve biz hayatımızın en güzel kahvaltılarından birini ettik mavi ile.
    kahvaltı bitince çayın dibine gelip süzülmüş keyif çaylarımızı doldurduk. ben bi sigara yaktım.
    mavi "ya içme şunu ya" dedi.
    "içmezsem başım ağrır" dedim.
    masadaki paketi kaptı "o zaman ben de içerim" dedi.
    heralde benim orada "ya içme ciğerciklerin pislenir, sigara zararlı" dememi bekledi ama ben çakmağı çıakrdım cebimden uzattım ona.
    şaşırdı.
    restine rest amk.
    aldı sigarayı yakmasını bilmiyo la. sigaranın ucuna bakıyo çakmağın alevini sigaranın ucuna denk getirmek için ama bunu yaparken haliyle gözler şaşı oldu.
    güldüm ben. ilk nefesi çekip öksürdüğünde ise bayağı bayağı kahkaha attım.
    aldı attı sigarayı.
    "ya bunu nasıl içiyosun iğrenç" dedi.
    ben hala gülüyorum tabii. bu bozuldu.
    "ya ne dalga geçiyosun?" dedi dudakları büzüşük büzüşük.
    "dalga geçmiyorum ya" dedim gülerek.
    kollarını bağladı, kafası yanda. görmedim ama mutlaka ayağını da sallıyodur. küstü tabii. barış benle havalarında.
    attım sigarayı, zaten sona gelmişti.
    "bak ben de içmiyorum" dedim.
    "bitmişti zaten" dedi.
    "bitmemişti be yarımdı" dedim.
    "pislik" dedi.
    dudaklar büzüşük değildi yani barışmıştık.
    ···
  18. 3643.
    0
    kahvaltı bitince kalktık oradan arabaya gittik.
    saat 3e geliyodu.
    "hadi gel seni kimsenin bilmediği bi yere zütüreyim" dedim.
    kötü bişey yapacam mı sandı ne baktı kocaman kocaman.
    "lan hani ben sana zarar vermezdim? karnın doyunca aklın başına mı geldi?" dedim gülerek.
    anladı ne düşündüğünün farkında olduğumun. biri ne düşündüğünüzü anlarsa mahçup olursunuz ya öyle mahçup oldu.
    "yok ya öyle değil" dedi.
    "hadi hadi yalancı" dedim.
    "sensin yalancı" dedi.
    birbrimize karşılıklı yalancı diyerek geldik havantepe'ye.
    boğazın karadenizle birleştiğini görünce "çok güzeel" dedi e harfi en bolundan.
    "ne sandın amk?" diyecektim de diyemedim ayıp olmasın diye.
    o manzaraya bakarken. ben abisi okula gelmiş ilkokullu çocuk gibi hava atma peşindeydim. hava attığım da ordaki bi tane bank vardı onda oturup içer "ah ulan mavi" derdim o, içip sigaramın dumanını saldığım gökyüzü ve denizin mavisi...
    hani ben orada isyan edip mavi için üzülürken onalr da bana "aga üzülme ya zaten kız sana göre değil" diyodu. yani ben duymuyodum ama oyle diyodur başka ne diyecek ki?
    onlara mavi ile hava attım.
    "alın lan dıbına koduklarım işte kızı getirdim" dedim aklımca.
    sanırım gündüz geldik diye çok giblerinde olmadı. onalrda akşamdan kalma amk ne beklşiyodum ki.
    ben havamı basarken mavi "burası çok güzel" dedi.
    aha dedim adnan damardan sal duyguları...
    "sen bana her gibtir çektiğinde ben burada seni düşünüp adını yazıyorum" dedim.
    sustu ama etrafa bakındı. muhtemelen ismini yazdığım yer neresi diye baktı.
    utan utan nereye kadar amk?
    yanına yaklaştım.
    arkasından sarıldım, yanağı yanağıma o kadar yakındı ki. kalbim duracak sandım ama durmadı. inanın onun kalbinin sesi de duyuluyodu.
    sağ elini tuttum sağ elimle.
    işaret parmağını tutarak önce gökyüzünü gösterdim "bak mavi yazıyo bulutlarda gördün mü? beni istemediğini söylediğin gün yazmıştım" dedim.
    o ana kadar biraz kasıyodu kolunu ama o an bıraktı.
    sonra elini önümüzdeki banka çevirdim.
    "bak şu bankın önünde yerde lekeler var onlar senin hasta olduğun gün bana söylediklerinden sonra gözümden akmıştı" dedim.
    nefes aldı en derininden. nefesini kollarım arasında hissettim. sanırım dünyanın en güzel duygularından biriydi.
    sonra elimle denizi gösterdim
    "bak oraya da seni düşünüp senin beni düşünmediğin bi gece yazd... " dedirtmedi.
    alini çekti elimden.
    "adnan gdelim" dedi.
    "neden?" dedim.
    "adnan gitmek istiyorum. zütürürmüsün beni eve" dedi. bu bi soru cümlesi değildi ondan soru işareti kullanmadım.
    bu bi emir cümlesi idi.
    Tümünü Göster
    ···
  19. 3644.
    0
    çaresiz bindim arabaya mavi'yi yeniköy'e zütürmek için yola çıktık.
    bi iki kere konuşmak için fırsat yokladım ama bana doğru bile bakmıyodu.
    ben de sinirlendim zaten konuşmadım amk. sanki anasına küfrettik naptım la ben? ne güzel gidiyodu her tak yolunda yolunda ne gibime şimdi sıçtın herşeyin içine 5 dakkada?
    o bana bakmadan, ben ona kaçak kaçak bakarak geldik yeniköy'ün oraya kadar.
    tam sağa çekmek üzereyken "bişey söyleyeceksin değil mi gitmeden?" dedim
    yüzüme bile bakmadı, indi arabadan.
    amk öldürecem sonunda ben kendimi bunun yüzünden diye düşüne düşüne döndüm sarıyere.
    amk arabayı verecem arkası silme pamuk şeker dolu.
    bildiğin "al zütüne sokarsın" diye bıraktı bana pamukşekerleri.
    delirdim amk.
    attım alayını bi çöp konteynırına. tabii bana "deli mi gibmiş la bunu?" bakışları atan milleti de giblemedim.
    eve gittim çok da geç değildi. yani akşam üstüydü diyelim.
    benim surattan anladı tabii fuat abi canımdan bezdiğimi.
    "noldu lan?" falan dedi ama "abi sonra konusuruz" dedim. sağolsun üstelemedi.
    yatıp kalktığım odaya gittim biraz kafamı toparlayayım dedim.
    düşündüm o günü...
    sırasıyla; mükemmel bi sabah, harika bi buluşma, mükellef bi kahvaltı, güzel vakit, iyi manzara, iğrenç bi trip, taktan bi "eve gitmek istiyorum" cümlesi, gibim gibi bi yeniköy yolu, cevap verilmeyen sorular, çöpe giden pamukşekerler, berbat bi akşam...
    amk gece ile gündüz gibi.
    ama o bile böyle birden olmuyo ki!
    önce güneş bi tepenin arkasına saklanır, sonra alaca olur, yavaş yavaş gölgen kaybolur, sonra karanlık sonra zifiri.
    amk bizimkinde bildiğin elektrikler kesildi birden karardı ortalık.
    acaba dedim elini tutup oraya buraya doğru uzattım diye mi trip yaptı?
    ama yolda da "sen bana kötülük yapacak son kişisin" dedi.
    nerden baksan tutarızlık, nerden baksan tutarsızlık nerden baksan ahmakça...
    ulan dedim kalkayım gideyim şunun evinin önüne bağırayım çağırayım o da rezil olsun ben de ama sorularıma cevap alayım.
    ama işte, nere gitsem çaresi yok, nere gitsem çaresi yok nere gitsem çaresi yok yanmışım...
    anlayacağınız benim bu kızla harbiden başım belada!
    ···
  20. 3645.
    0
    ben sinirden kendi kendimi parmaklarken mesaj geldi.
    bana kim mesaj atar amk? mavi atmış.
    bu mesaj ile içim rahatlar sandım ama yazdığı aynen şu; "ne olur bi daha çıkma karşıma"
    vay dedim amk...
    ulan ne yaptım ben sana ya?
    hani şu mesajı biri okusa olayları bilmeden biz çok büyük bi aşk yaşadık karşılıklı da ben bunu aldattım, bu beni bastı, bu mesaj da ayrılık mesajı sanar.
    kavuşamamak zaten tak bi durum bi de üstüne kavuşamadan ayrılmak olunca mavi benim duyguların içine sıçıp tüyü de dikmiş oldu.
    ben şimdi ne yazayım bu mesajın üstüne?
    tamam la tamam amk zor bi soru değil, ne yazacam "niye?" yazdım yolladım.
    ama kafamda tilkiler orgy yapıyo amk. hani kim kimi tutarsa. tren oldular tren.
    bi iki tilki ilk boşalmasını yasarken öttü telefon.
    mesaj geldi amk.
    açtım hemen zaten tel elimde mal gibi ilk attığı mesaja bakıyodum.
    açtım hemen yeni zütüme girecek harf kombinasyonunu; "niye diye sorma uzak dur sadece"
    allah aşkına ben simdi size soruyorum, bu mesajın üstüne bunca zamanlık şeyi bırakıp "hee tamam o zaman ya hadi kib bye" mı denir?
    ulan ne demem sorma?
    soracam tabii.
    hadi beni boşver onca okuyan millete ne diyecem ben?
    giberler valla beni.
    ve cevap yazdım; "ya mavi saçmalıyosun geliyorum yeniköye"
    ···