-
3601.
0maltepe'ye gittiğimde saat 12ye geliyodu.
kapıyı da çalmadım anahtarım vardı amk girdim eve.
salonun ışık yanıyodu bizimkiler salonda oturuyodu.
geçtim direkt odaya.
üstümü de çıkarmadım yattım çekyata. suratımı çekyatın sırtı yasladığımız yere soktum düşündüm mallığımı.
bi güldüm bi astım suratımı.
mavi'nin bana güldüğü anlar aklıma gelince güldüm salak salak, ama o dıbına koduğumun cümlesini soylediğimden sonrasını hatırladıkça asıldı suratım.
daha bi ittirdim yuzumu çekyatın soğuk tarafına... -
3602.
0beş dakika sonra benim odanın kapı çalındı.
bişey demedim.
açıldı kapı "abi" dedi vedat.
"ne" dedim
"iyimisin sen?" dedi
"biraz başım ağrıyo" dedim.
"açayım mı ışığı?" dedi.
"yav vedat git bi başımdan allah aşkına" dedim
anladı bende bi takluk olduğunu çok uzatmadı çıktı odadan.
bütün gece aynı şeyleri dusundum.
dayanamadım bi süre sonra elime aldım telefonu.
"yanlış bişey mi yaptım?" yazdım yolladım mavi'ye.
ve saatlerce 30 saniyede bir ışığı sönen telefonun herhangi bi tuşuna basarak ışığını yakıp ekranına baktım.
bi mesaj bekledim saatlerce. -
3603.
0bi ara vedat geldi tekrar odaya.Tümünü Göster
"abi gel sofrayı hazırladık" dedi.
sahur yapcaz amk.
kalktım.
"sen git ben bi yüzümü yıkayayım gelcem" dedim.
yuzumu yıkarken aynaya baktığımda çekyatın izi çıkmış suratıma tükürdüm.
"bi çuval işi tak ettin amk senin" dedim. o da bana tükürdü.
"suçu kendinde ara beybi" der gibiydi.
içeri mal mal adımlarla yurudum.
salonun kapı açıktı içeri girdim.
sait abi "ooo adnan abi merak ettik hastaymışsın" dedi.
vedat anladı ya bi takluk olduğunu "hasta" demiş onlar da ayrı sorup canım sıkılmasın diye.
"evet abi bünyem zayıf düştü heralde" dedim.
"olur mu mübarek oruç bünyeyi güçlendirir hastalıklara sebep olan toksinler atar" dedi.
"nereye atar amk? akşama kadar aç susuz kalıyoruz" demedim tabii.
onun yerine "abi havalar çarptı heralde ondan boyle oldum" dedim
sahurları da anlatayım la abi evindeki.
talebeler yokken oyle ozel bişey yapmazdık.
yani patatesli yumurta forever.
ortaya herkesin parmakları ile birlikte ekmek batırdığı reçel, bi avuç içi geçmiş zeytin ve küçücük küpler şeklinde doğranmış uyduruk beyaz peynir...
ama nasıl tatlı geliyodu amk. öğrenci evi işte. ne olacak başka?
bizim öğrenci evinden farkımız bize erzakları yıldıray abi(bölge abisi) verirdi. genelde sait abiye telefon edilir, yakınlardaki bi etüt merkezine çağırılır, o ayki kolilerimiz kucakta eve tasınırdı amk.
sofrada ne varsa yenildikten sonra hep beraber kaldırdık sofrayı.
çatlayana kadar su içtikten sonra ezanın okunması ile namaz kılmak için saflar tutuldu.
imam sait abi, vedat müezzin gibi arkada takılıyo.
önce sünneti kıldık.
sonra sıra farzda tabii. vedat arada bi tarafında ben bi tarafında züt hüseyin.
vedat kametledi*, uyduk hazır olan imama duruyoruz saflarda.
sait abi ilk rekatta fatihayı bitirdi içerden benim telefon öttü amk.
aha dedim mavi mesaj attı.
namazda çabuk bitmiyo ki. bizim sait abi sureleri uzun hava okuyo amk. bi fatiha suresi 5 dakikada okunur mu?
bu okuyodu işte.
fatiha lan 7 saniyelik işi var.
ben baktım namazın biteceği yok selam verdim iki tarafa kalktım amk.
koşa koşa gittim benim odaya aldım telefonu ordan banyoya girdim.
bi yandan yalandan kusma sesleri çıkarıyorum diğer yandan mesajı okuyorum.
"adnan biz arkadas olmayı deneyemezmiyiz?" yazmış.
amk ulan ben allahı bıraktım geldim sen yaza yaza bunu mu yazdın amk?
müslüm baba'nın bi şarkısı var koydum onu arka fonuma kusma taklidine devam amk.
http://fizy.com/#s/1ahnl2 -
3604.
0"ben ona hayatımı al senin olsun" diyorum o bana "arkadaş olalım mı?" diyo.
la ben senle nasıl arkadaş olacam amk?
top mu oynayacaz sokakta?
nasıl arkadaş olabilirim ben mavi ile?
çıktım banyodan.
vedat kapıda bekşiyodu.
"abi iyimisin?" dedi.
"hava almam lazım" dedim.
odadan montumu aldım.
hızlı adımlarla kapıya doğru giderken salondan sait abi gördü beni.
"mübarek iyimisin?" dedi
yüzüne bile bakmadım "abi hava almam lazım" dedim
"nereye?" demelerini duydum ama cevap bile vermeden ayakkabılarımı gidim çıktım kapıdan. biliyodum vedat arkamı toparlar amk.
asansore binmedim. indim aşağı.
zor attı kendimi dışarı.
elimde telefon mal mal bi daha baktım ekranına.
"belki yanlış okumussundur adnan" dedim kendime.
"ne olur yanlış okumuş olayım" dedim baktım ama doğru okumusum amk.
nereye gittiğimi bilmeden yurudum salak salak.
park vardı biraz ötede. oraya gelince durdum.
oturdum bi banka.
montun iç cepten bi sigara cıkardım yaktım.
ellerim titriyodu sinirden. zor tutturdum çakmağın ateşini sigaranın ucuna.
sinirden kendimi gibesim geldi o parkta.
etrafa baktım biri gelse beni şuurumu kaybedene kadar dövsn diye sataşacak birilerini aradım ama 1-2 tane sokak köpeği vardı parkın öbür ucunda baska da bi tak yoktu.
ne yazılır ki o mesaja?
"evet olur hadi arkadas olalım" yazmam lazım onu bi daha görebilmem için. ama olamam ki ben onunla arkadas. sadece hayat arkası olabilirim bu da onun kastettiği arkadaslık sınırlarının çok çok otesindeydi.
aldım elime telefonu.
sigaram bitmişti bi tane daha yaktım.
telefon elimde kalakaldım parkta bi bankın üstünde.
yazmalıydım ama ne yazmalıydım bilmiyodum ki.
mesajı son kez okudum ve "ben sana daha ne diyeyim ki mavi? sen bana nazikçe gibtir git diyosan ben de nazikçe, sessizce giderim. eyvallah" yazdım yolladım.
mesajı yollarken baktım ki izim müslüm babanın şarkı çoktan bitmiş.
hayatımın arka fonu sessiz kalır mı hiç?
allah denen dj şarkıyı yerleştirdi arkama, pardon arka fonuma...
http://fizy.com/#s/1agyqc -
3605.
0bi mesaj bekledim "gitme" diye, gelmedi.Tümünü Göster
telefonu açtım kapadım defalarca belki hatlarda sorun vardır diye, yine gelmedi.
ne koadar oturdum o parkta bilmiyorum ama gün yice ışımıştı.
telefonum çaldı. gözlerim telefonun ekranında olduğundan heyecanlanmadım bile. arayan vedat'tı.
açmadım meşgule aldım.
yine aradı ve ben yine açmadım.
üçüncü arayışında "ne var amk ne?" diye açtım telefonu.
"abi" dedi sadece.
"ne var?" dedim sanki maviye biriken öfkemi çıkarıyodum çocuktan.
"abi iyisin di mi sen?" dedi
"iyiyim" dedim kapadım suratına.
gözüm daldı karşıya.
yine çaldı telefonum.
bu sefer bekletmedim. arayan vedat'tır diye ekrana bakmadan açtım telefonu.
"ne var lan ne amk?" dedim direkt
önce bi iki saniyelik suskunluk ve sonunda mavi'nin sesi.
"adnan iyimisin?" dedi
lan sesini duyduğuma mı sevineyim benimle taşşak geçtiğine mi üzüleyim anlamadım o an. ama yumuşamadım, yumuşayamadım amk. çok isterdim ona iyi bişeyler soyleyip iyi şeyler duymak ama beceremedim amk.
"ya sende hiç utanma yok mu ya? bi de çıkmıssın dalga geçer gibi iyimisin diyesoruyosun. hee cok iyiyim mavi. süperim hatta. sen nasılsın?" dedim.
"adn.." der gbi oldu ama sözünü tamamlattırmadım.
"ne adnan? adnanın amk ya ben saatlerce senden gelecek bi mesajı bekliyorum lan burada. tamam sevmiyosun da bi mesajlık da mı değerim yok lan gözünde? ne yaptım ben sana ya bi söyle allah aşkına.
hani de ki 'adnan sen bana burda şöyle bi ters hareket yaptın', 'şurada bi terbiyesizlik yaptın bana', 'şurda sevgini sorgulatcak şunu yaptın' de lan bişey de. ben sana ne yaptım?
ben o mesajı bana attığından beri it gibi bi parkta bekliyorum bana iyi bişey demeni. ulan benden başka sadece 2 tane sokak köpeği var lan insan yok burda insan.
ulan sevgilin vardı ben gittim sana aşık oldum, alah benim belamı versin ki oldum işte amk. sonra o ciğeri beş para etmez huur cocugu yuzunden bana demediğini bırakmadın ben sustum. sırf sen öğrenme durumu, üzülme, gamzelerin sönmesin diye sustum ben. ulan ben sen üzülme diye o şerefsiz için senden fırça yedim lan. sen hastalandın benim elim ayağım titredi. maymun oldum konvoy yapıp hastaneye geldim peşinden.
it gibi severken beni bi kız ağzına sıçtım ben onun. 'ben başkasını seviyorum' dedim hayatına sıçtım onun da. ama bi sana yaranamadım.
allah aşkına bi söyle sen benden ne istiyosun?
söyle amk yapmayan şerefsizdir.
'git öldür kendini' de onu da yapacam. ama bana arkadaş olalım deme mavi.
sadece söyle bana sen benden ne yapmamı istiyosun. şunu yap olur bu iş de ben onu yapacam ama soyle artık" dedim
benim lafım bitince suskunluk oldu bi.
ulan dedim acaba telefonu mu kapadı? çektim kulağımdan baktım yok saniye tıkr tıkır giriyo bana.
tekrar kulağıma zütürdüm telefonu "söylemeyecekmisin bişey? demeyecekmisin ne istediğini?" dedim
"ben senden bişey istemiyorum adnan, hiç istemedim. sen benim için çok ayrısın ama ben senin bana hissettiğin duyguları hissetmiyorum sana. bazen diyorum olur mu acaba diye. denesek belki olur diyorum ama... " dedi ben girdim lafa amk
"ama ne ya? ama ne mavi?" dedim
"ama sen beni sevmiyosun adnan. sen beni sevdiğine benzetiyosun. sen beni değil kaybettiğini geri istiyosun" dedi.
lan dedim kıza cok yuklendik heralde devreleri yandı amk.
"sen ne diyosun ya?" dedim
"yalan mı adnan? kimse kimseyi bi kere görüp o kadar sevemez. sen beni o kıza benzetiyosun ama ben o değilim. ben maviyim" dedi ve kapattı suratıma telefonu. -
3606.
0o an emin oldum bu kız benle aşşak geçiyo amk.
ulan cık de ki "ben seni sevmiyorum" baskasına benzetiyosun ne amk ya? bari yalan söyleme lan.
ya da hayalinde bi kız yaratmıssın ben o değilim mi diyodu acaba?
iki türlü de olmayan bişeyi var diye gösterip ona bağlıyodu bu işin olmama sebebini.
o kapttı ya telefonu. ben iki kere kapattım amk.
çıkardım kırdım sim kartı.
"seni arayan da şerefsizdir lan artık" dedim içimden.
o bana, benim içimdeki sevgiye inanmıyosa ben ona hiç inanmıyorum amk. -
3607.
0eve gittim kendimi biraz toparlayıp.Tümünü Göster
anahtarla açtım kapıyı girdim içeri. vedatla sait abi çıkmıştı ama hüseyin'in odadan konusma sesi geliyodu. telefonda konusuyodu züt.
direkt gittim odaya. vurdum kafayı yattım.
kaç saat uyumuşum bilmiyorum vedat uyandırdı beni.
kalktım hemen.
"abi iyimisin?" dedi.
"iyiyim" dedim uykudan ayılmaya çalışarak.
kalktım tuvalete gitmek için.
anladı vedat odadan çıkacağımı "abi içerde talebeler var" dedi.
"ne talebesi amk?" der gibi baktım vedata.
"sait abinin talebeler geldi abi. gece kalacaklarmış" dedi
"eee" dedim.
"abi böyle çıkma saçı başı düzelt biraz. ayıp olur sait abiye" dedi.
amk mevzu sait abi olmasa "giberim saçını başını" der çıkardım odadan da sait abiye ayıp etmek harbiden olmazdı.
perdeyi açtım hava kararmaya yakındı ışığı da açınca pencere oldu ayna amk.
saçı başı, üstümü düzelttim.
"oldu mu?" dedim vedat'a tripli tripli.
"abi bana niye kızıyosun?" dedi
harbi amk ben ona niye kızıyorum ki?
çıktım odadan zaten odanın yanında hemen banyo vardı. daldım içeri yüzümü yıkadım. saçı başı tekrar düzelttim odaya geri gittim.
vedat beni odada görünce "noldu abi?" dedi.
"yok bişey üstüm başım kokmuş amk onu değiştircem" dedim.
açtım dolaptan bişeyler çıkardım giydim, oturdum salak gibi çekyatıma.
vedat hem çekiniyo ne oldu diye sormaya hem merak ediyodu halimi. açtırmadım konusunu. zaten canım sıkkın bi de hepten gibilmesin beynim diye.
"kim lan bu sait abinin talebeler?" dedim.
"abi geçen iftara gittik ya evlerine" dedi.
"oğlum birinin eve gittik de öbürleri neci?" dedim
"onlar da aynı onun gibi lise öğrencisi abi. aynı lisede okuyolar. geliyolar burda ders çalıştırıyoruz öss için" dedi
fare deliğine sığmamış bi de kuyruğuna kabak bağlamış amk.
"ee bunlar niye burda kalıyo?" dedim
"abi hem ortama alışıyolar hem de soru çözmeleri rahat oluyo burda. evde televizyona bilgisayara takılıp çalışmıyolar" dedi.
ama harbiden bizim evde de bi tek ders çalışılır amk. ne tv ne pc hiç bi tak vermiyoruz amk cocuklara. televizyon zaten yok da pc bi tane huseyinde bi tane de sait abide vardı.
"ee biz butun gece burda mı oturacaz mal gibi?" dedim.
"yok abi zaten iftar için bişeyler hazırlıyoruz iftarda oturur hep beraber yeriz" dedi
hüseyin ile vedat yemek yapıyomuş iftar için sait abi de cocuklarla takılıyo içerde. ben de mal gibi yatıyorum tabii o ara...
"ne yiyecez lan iftarda?" dedim.
"abi şov var akşama" dedi
amk karı mı atcaz eve ne şovu? bi de soylerken gözleri ışıldıyo amk.
sen ne diyon yarram?" bakışını attım tabii ben direkt bu züte.
anladı ne yiyeceğimizi sorduğumu verdi cevabı;
"abi maklube var iftarda" -
3608.
0"makbule ne amk?" dedimTümünü Göster
ben sandım ki makbule diye biri gelecek iftara. amk dedim bunlar ne diyo. meğerse yemekmiş o.
"abi makbule değil, maklube" dedi vedat.
çok farkletti sanki amk.
"hee tamam o zaman" dedim taşşak geçer gibi.
baktım harbiden anladım mevzuyu sandı susuyo aptal bi gülümseme ile "oğlum maklube ne lan?" dedim.
güldü.
sanki beni karıya zütürdü de gibim kalkmadı. öyle triplere giriyo amk. böyle bi kucumsemeler falan var gözlerinde. sanki maklube ne bilmek zorundayım amk. gerci abi olduğumdan bilmek zorunda olabilirdim, haklı lan adam.
herkesin baska bi hikayesi vardır maklube ile ama bana anlatılan bu orta asya yemeğiymiş. ortada etli ve patatesli pilav, yanında salata ve yoğurt.
amk ben oyle anlattığında bi tak anlamadım tabii. zaten o da anlamayayım istiyodu.
"abi ya sofrada görürsün" dedi evlenmeden olmaz diyen bi türk kızından farkı yoktu yavşağın.
"iyi amk" dedim, ne diyeyim?
"gel abi mutfaga gecelim. hem bakarsın neymiş bu maklube diye" dedi.
zaten benim kafa dağılsın diye bi takla uğrasmak istiyorum ilaç gibi geldi o teklif.
"hadi kalk gidelim" dedim.
odadan çıktık mutfaga gittik.
hüseyin muallaksi bi yandan et pişiriyo, bi yandan patateslerle uğrasıyo bi yandan da pilav pişiriyo amk.
bi ocakta 3 şeyi birden pişiren insana saygı duyacaksın aga. ben de duydum tabii. en azından gibtir git lan huur evladı bakışı atmadım züte.
içeri girince vedat ile hüseyin tipik "karşılıklı abi yağlanmasına" başladı hemen.
"abi, şov yapmışsınız" diyerek ilk adım vedattan geldi.
o an hüseyin'in tripleri görseniz sanarsınız ki patates haslamıyo, pilav yağpmıyo da çanakkale'de tek başına 215 okkalık mermiyle düşman gemisi batırıyo pekekent. ulan rahmetli seyit onbaşı senin kadar kasılmadı züt.
"estağfurullah abi" dedi ama hiç yuzumuze bakmadan. bi eli pilavın tenceresinin kapakta, öbür eli etlerin tencereyle uğrasıyo falan. mesaj açık amk "en çok ben pişirdim maklubeyi en çok bana soracaksınız"
amk o an ona niye çatmadım bilmiyorum. heralde içerde sait abinin ufaklar var diyeydi ama keşke bi, iki laf soksaymısım.
"ee abi iftara da bi saat kaldı" dedi vedat.
amk saat 6ya geliyomus neredeyse haberim yok benim.
"bitti sayılır abi allahın izniyle" dedi huseyin.
"ee abi huseyin bi varsa sorun yok" dedi vedat.
amk nasıl kasılıyo züt vedat bunu pohpohladıkça.
"abi biz napalım" dedi vedat huseyine.
bi baktım bu züte "beni ne araya katıyosun amk? ben anlarım yemekten?" dedim gözlerimle.
kaşlarını sağa sola senkronize olarak oynatarak cevap verdi vedat "abi napayım bi tak yapmak lazım mal gibi mi oturacaz?"
burun deliklerimi bi açtım bi kapattım. demek istediğim şuydu "senin ben yardımsever dıbını gibeyim"
biz aramızda sessiz sinema oynarken huseyin cevap verdi vedat'a "abi aslında bakkala gitsek iyi olacak"
aslında o ana kadar yardım işinden nefret etsem de rahat rahat 2-3 sigara ardarda içme fırsatı olarak gördüm bunu ve "ben giderim siz mutfak ekibini bozmayın" dedim.
şaşırdılar amk. snki hayatımızda bakkala gitmedik. mal mal bakıyolar suratıma.
"ee ne lazım?" dedim vedat'a
"abi ben giderdim" dedi.
bırakırmıyım amk? rahat rahat sigara içecem bakkal yolunda.
hüseyin'in arkası dönüktü bana. elimle sigara içecem işareti yaptım "ben giderim sen yorgunsundur" dedim
anladı durumu "tamam abi" dedi vedat.
"ee ne lazım?" dedim
salata malzemesi(hıyar, domates, kıvırcık), yoğurt, ekmek, petibör bisküvi ve cips istediler.
"kola da alayım mı?" dedim. ben yanında içecek olmadan yemek yemem amk.
"yok abi ya maklubeyle kola içilmez" dedi vedat.
"iyi o zaman" dedim bunlara güvenip.
gittim odaya montu aldım geldim amk. tam kapıdan çıkarken hüseyin geldi.
"abi gazoz alırmısınız akşam için" dedi
amk adamı tanıdığımdan beri ilk defa güzel bişey dedi.
"alırım tabii. çamlıca olur di mi?" dedim. gazoz mevzuysa çamlıcadan baskası teferruattır amk.
"tabii abi" dedi.
ben sprite falan almayayım anlamında soyledim o sözü ama bu salak bana "ülker candır" anlamında söylemiş o tabii'yi. -
3609.
0gittim ben bakkala.
sote bi yer buldum 2-3 sigara ardarda içtim tabii.
market vardı oranın 5m migrosu muamelesi yapıyoduk ona. girdim içeri aldım ne istedilerse. ek olarak çekirdek, fındık, fıstık falan da aldım akşam yeriz diye.
bi tane de rocco strip naneli almadan olmazdı tabii ki. ağızdaki koku durumuna kısa sürede çözüm arıyosanız bunun çaresi rocco strip'tir aga.
iki ekmek aldım eve gidiyorum, eve giderken yolda cep telefoncu gördüm.
iftara yarım saat vardı ama daldım içeri. hattı kırdık ya hat alcam amk.
girdim hat aldım. o gün açılmayacağını soylediler ama yarın sabah açılırmış falan.
eyvallah dedim çıktım eve gittim.
kappıyı çaldım sait abi açtı.
"oo mübarek şükür yüzünü gördük" dedi direkt.
"abi durum biraz karısık anlatırım sonra" dedim.
"anlatırsan dinlerim" dedi.
anlayıslı adamdı vesselam. sağolsun üstelemedi cok. zaten üstelese nolcak amk içerde talebeler var.
hemen daldım elimdekilerle mutfaga bunlar ben geldiğimde pilavı falan halletmiş beni bekliyolardı. yani halletmiş dediğim pişirmişler eti, patatesi, pilavı falan dinlendiriyolar.
hemen vedat aldı elimdekileri. önce yıkadı salata malzemelerini. kesme tahtasınını da aldı önüne salata işine girişti.
ben ne tak yiyeyim der gibi baktım vedat'a
"abi sen de yoğurdu çırp" dedi.
amk nasıl ot yetiştiysem yoğurt nasıl çırpılır bilmiyorum.
anladı vedat hareketsiz kalışımdan dediğinden bi gib anlamadığımı.
kalktı aldı yoğurdu elimden. buyukçe bi kap çıkardı. boşalttı yoğurdu ona. sonra içine biraz su kattı. elime verdi bi kaşık abi karşıtır dedi.
amk su gibi olana kadar karıstırdım onu. gösterdim onayladı.
iftar vakti de yaklaşmıştı.
sini çıkardılar bi tane.
boş bi tencereye önce patatesleri, sonra etleri, en son da pilavı koydular.
kumdan kale yaparsınız ya aynı oyle koydular sininin ortasına. yavasca tencereyi kaldırınca pilav @1142'deki halini aldı. kalıp gibi çıktı amk.
"abi salatayı versene" dedi vedat.
verdim. şerit şerit yerleştirdi salatayı pilavın etrafına. en son da benim çırptığım, maklubenin en özel en güzel, yapılması en meşakatli işi olan yoğurdu döktük o salataların arasına.
yemin ederim atom parçalasak oyle stres yapmazdım. aklım cıktı amk pilavın şekli bozulcak da dağılacak diye. -
3610.
0taa nisan ayına kadar kaldım abilerin evinde.Tümünü Göster
sait abinin veletlerle çok iyiydi aramız. biri hariç. bi tanesi kendini polat alemdar sanıyodu onu bi kere tokatladım evde yalnızken.
nasıl yalnız derseniz. bunlar okuldan sonra geliyodu ya bize. bu dingil en önce geldi. artislik yaptı beni hüseyinle karıstırdı heralde. ben de tanıttım kendimi. bi daha da saygıda kusur etmedi çocukcağız.
abilerde kaldığım sürece annemlere cok gitmedim. mavi ile de hiç görüşmedim. aklımda hep vardı, hep ona ulaşmak içindi yollar benim gözümde ama olmadı. ne ben bi bahane bulabildim karsısına cıkmak için ne o bi bahane yarattı.
kız kardeşim ıspartadaydı ya okul için. bi iki kere onun yanına gittim. yalnız kalmasın istedim. 2-3 arkadası ile gezidrdim onu biraz.
abilerle olan beraberliğin neden bozulduğu konusuna gelince;
bahar ayı gelmişti.
nisan ayındaydık. ortada yavru kediler, dans eden kuşlar, şarkı soyleyen kelebekler falan doluydu her taraf...
sanırım betimleme yapıcam diye sıctım bıraktım. az bi edebiyat yapayım dedim olmadı ben kendi tarzıma döneyim.
nisan ayına kadar bu züt hüseyin ile sürtüşmedik ama bahar gelince benim hormonlar mı kabardı ne ben buna uyuz olmaya basladım amk heppten. bi iki kere ustune yuruyecek gibi oldum sait abi ile vedat ayırdı ama tabii mahşere kadar kaçacak hali yoktu amk. bi gün evde başbaşayken bununla saçma salak, tamamı ile benim yarattığım bi "sen benim eşeğe neden ters baktın" tarzı bi tartışma sonucu ben buna çaktım bi tane.
baktım allah beni çarmadı bi tane daha çarptım. bu karşılık verse daha cok çarpıcaktım ama bi tak demedi, diyemedi züt.
evde birileri olsa kesin horozlanırdı ama teke tekte züt yemedi tabii.
sonuç olarak akşama sait abi durumu görünce benim evden ayrılmam gerekti.
sait abi sağolsun yeni bi eve çıkabileceğimi falan soyledi ama ben istemedim. zaten soğumuştum muallaklerden hepten nefret ettim o kavgamsı ile.
"abi ben buranın adamı değilim" dedim. kibarca helallik istedim anlayacağınız.
o evden ayrılırken birtek vedat'tan özür diledim. onun referansı ile gittim sonucta o eve. yaptığım mutlaka "vedat'ın getirdiği adam kavga çıkarmış" olarak lanse edilecekti.
hee soylemeyi unuttum. vedat'a manita yaptık tekrar.
bi gün, daha doğrusu bi gece bu şekerpare filmindeki ilyas salman gibi "offf offf" çekiyodu. tabii bu "abi bi gelsene bişey anlatacam" demekti.
yastıktan kafamı kaldırmadan "ne oldu lan?" dedim.
hemen fırladı yataktan amk.
"abi sana anlatabilirim bunu sadece ama sen de beni anlamazsın diye korkuyorum" dedi.
amk ne korkuyosun? dedim ne olabilir bana anlatmaya korktuğu.
"la oğlum kardeş değil miyiz biz? ne oldu bana anlatamayacağın amk?" dedim
"abi ses gitcek yan tarafa" dedi. yan tarafta sait abinin oda var ya amcık onun hesabı yapıyo.
"la oğlum soyleyeceksen soyle yoksa sus yat zıbar" dediğim zaman indi gardı.
"abi bi kız v... " dedi sonunu söylettirmedim amk.
"vedat yat zıbar giberim belanı" dedim. cektim yorganı üstüme arkamı döndüm.
"abi" bile demedi lan. gitti yattı zıbardı. yattığını çekyatın eski yay seslerini duyunca anladım. bi tak demeden yattı ya nasıl zoruma gitti amk.
acıdım lan. kardeşim sayılır lavuk.
kalktım yataktan hemen.
"gel lan gel. noldu anlat" dedim
çocuk gibi sevindi amk.
fırladı yataktan yuzu gulerek "abi ya bi kız var... " diye basladı. -
3611.
0"bi kız var abi" dedi önce vedat.Tümünü Göster
"normali o oğlum. bi kız olmalı zaten en başta" dedim.
"abi dalga geçme" dedi.
"tamam la anlat amk" dedim. başladı anlatmaya.
bu yavsak benim bile haberim olmadan gitmiş bu kızla tanısmıs hatta açılmış hafiften. kız da buna karsı boş değilmiş anlattığına göre.
buraya kadar hersey güzel ama bundan sonrası problem.
soru şu; "abi biz nasıl görüşmeye devam edicez?"
amk o kızla görünmesi problem değil ama kızla bişey yaşasa o zaman problem olacak. gereken bunun cemaat evinden çıkıp ilişkiye devam etmesi ama bu imkansız. kız gelip cemaat evinde ya da yurdunda kalsa demem lazım ama hangi kız 5-10 gün tanıdığı birisi için o ortama girer? hele dunya görüşü bunlarla uymuyosa imkansız. benim gibi zorunluluktan olur ancak.
ama bi de su var, kız dünya görüşü bambaşka bi kız ise vedat ile neden beraber olsun? gerçi bedia çok mu bunla kafa dengiydi? vs vs...
bi sürü soru var kafamda ama sormadan olmayacağını anlamam uzun sürdü amk.
gibe gibe bana mal mal bakan vedat'a bi iki soru sormam lazımdı
"oğlum bu kız nasıl biri? bedia gibi çıkmasın" dedim ilk olarak
"yok abi. hiç alakası yok. bu başka" dedi
"nasıl başka amk? neyi başka?" dedim
"abi o benim hatamdı. ben salak gibi bağlandım ona. seni de dinlemedim mantığımı da bi kız arkadasım olsun istedim galiba ondan oldu" dedi.
"eee şimdi ne istiyosun? yine aynı değil mi?" dedim
"yok abi bu sefer o da beni seviyo hissediyorum" dedi
"hissini gibeyim" dedim.
"abi napcam?" dedi
"oğlum sen burdan ayrılabilirmisin?" dedim
düşündü. evet demek istedi ama diyemedi tabii.
hayır da demedi ama biri evet diyemiyosa o soruya verdiği cevap evettir amk.
"bak evet diyemedin" dedim
"abi durumu biliyosun" dedi.
"o zaman kıza soyleyeceksin buraya gelecek" dedim
"buraya mı?" dedi mal.
"hee buraya ben salonda yatarım o burda çekyatta yatar. amk malmısın oğlum ya. buraya dediğim cemaat evine ya da yurduna. niyetini de buyuk abilerden birine soyleyeceksin onlar size biraz musamaha gösterecek baska caresi yok bence" dedim.
kafasına yattı ama nasıl soyleyecek amk kıza?
bu baktım direkt soyleme dusuncesinde girdim tabii araya dusunceleriyle.
"oğlum malmısın? gidip yerın soylemeyeceksin. kızın aklına gireceksin bak burası boyle iyi soyle iyi diyerek aklını çeleceksin" dedim.
bu fikirde uzlastık.
zor oldu, hatta cok zor oldu ama dediğimiz gibi oldu.
2008'den beri birlikteler.
kızın adı buse. tanıstık tabii haliyle. gerçekten dunya iyisi bi kız.
geçen yıl evlendiler.
denizlide yaşıyolar.
ne işi var denizlide demeyin. adam cemaatten kopmadı. oraya gitmesini istemişler o da gittii ailesi ile.
bi oğulları oldu.
adının ne olduğunu soylememe gerek var mı? -
3612.
0devam et la gibik
-
3613.
0nisan ayının sonu ile beraber benim abiler maceram bitti.Tümünü Göster
oradan çıkarken sadece üstümdekileri aldım yanıma. panttolonlarım, kıştan kalma botlarım, sweatshirtlerim, vs vs.. hepsini vedat'a bıraktım.
sanırım onları tekrar giyeceğimi düşünmedim. bıkmıştım hayatımdaki aynı şeylerin tekrarlanmasından. okula başla, okula asıl, mavi ile irtibata geç, maviye ada kendini, mavi sana gibtir çeksin, ota taka sar, devamsızlıktan sınıfta kal...
bildiğin kısır döngü dıbına koduğum.
para da kalmamıstı artık cepte.
araba istediğim kuzenimi aradım.
"aga bana para lazım" dedim
şaşırdı önce.
"hayırdır oğlum?" dedi
"hayır mayır para lazım işte. ne zaman öderim bilmiyorum. varsa var de yoksa yok" dedim.
"oğlum para mevzu değil de sen para mevzusu için aramazdın" dedi
amk kimi arayacam baska?
babamı mı arayacam annemi mi?
seni yakın gördk aradık işte ne uzatıyosun amk.
"öyle icap etti" dedim.
"tamam dukkandayım ben. gel konusurz hem" dedi.
"iyi geliyorum" dedim kapadım amk.
direkt bunun yanına gittim maslak'a. daha önce soylemiştim maslak ataturk sanayii'de oto servisleri var diye.
akşam üstü maslaktaydım.
dukkana gidince seslendim. baktım ses verdi. bu film çekiyo bi arabaya. üst katta film çekme odası var ordan geliyo sesi.
onun çektiği filmi de ben cam filmi çekiyorum diyen babayiğit çekemez yani. araba mevzusundan, cam filmi mevzusundan az biraz anlayan bilir ziebart ve sonax'ı. oralardan memnun kalmayıp bu bizim kuzene gelirler dyeyim siz anlayın adamın sanatını.
çıktım direkt ust kata.
gymiş tulumları kapıyı bacayı sıkı sıkı kapamış toz girmesin diye. o cam filmine yapışan ufacık bi toz tanesi hava yapar filmde, beyaz kucuk bi nokta olur. o da filmi tak eder.
"lan dur toz sokucaksın odaya" dedi ben girince.
"la bişey lmaz amk" dedim daldım içeri.
"şu işi bitrelim sonra takılalım mı? acelen varsa önce senin işi halledelim" dedi.
ne acelem var amk? zaten vakit geçsin diye uğrasıyorum.
"yok işim. var mı yedek tulum? mal mal oturacağıma yardım edeyim sana" dedim.
az biraz cam kilit geçmişimiz var amk. elimden geliyo o işler.
"ofiste var lan giy de gelsene" dedi.
gittim giydim tulumu. gittim tekrar film çektiğimiz odaya.
o film kalıplarını çıkarırken ben camları iyice sildim toz kalmaması lazım üstünde.
sonra sıra sıra takmaya başladık amk.
biraz işten anlayan biri olunca yanında her iş kolay. bizimki de oyle oldu. yan camlar 1 saat sürmedi. kurumaya bıraktık indik aşağı arka cama kalıp çıkarmaya.
benim kuzen herkesten titiz çalışır. bi kafesi boya dediysen ona sen dirrekt kafese boya surersin ya bu önce zımparalar o kafesi, altına astar boya surr, sonra kompresor ile boyar. işinde o kadar titiz olan birini daha görmedim hayatım boyunca.
arka camın filmi çekilirken yapılan en buyuk hata cift parca ile çekmektir. ikincisi ise camın dış bölümünde filmin kalıp almasını sağlamadan cama yapıştırmak. ikisi sonucunda da cam bombeli olduğundan hava kalır filmde. ya sağdan ya soldan kalkar amk.
biz tabii bayağı uğrastık temiz olsun diye.
4 yan cam ve 2 kelebek camı 1 saat surmeden yapan biz, sırf o arka cam için 2 saat uğrastık.
ama çok temiz iş oldu.
sonuçta benim elim değdi amk.
iş bitince biz geçtik ofise oturduk.
saat 8-9a falan geliyodu.
benim muhabbete girmeden önce ben buna "ee kaçta çıkacaksın? saat kaç oldu baksana" dedim.
"lan bunlar kuruyacak iyice sonra takacam camları sabaha teslim etmem lazım" dedi
"sabahçısın yani" dedim
"hee amk" dedi
"iyi ben de yardım ederim sana" dedim
anladı heralde gidecek bi yerim olmadığını. yok mok bile demedi.
sıra benim muhabbete geldi.
"senin işi halledemedik amk. ama sen dedin acelem yok diye. sabah bankamatikten cekelim halledelim olur mu?" dedi
miktar ne bile demedi amk.
bizim kuzenler arasında genelde oyle seylerin muhabbeti olmaz. bana şu lazım dersin o dediğinden bi avuc varsa elinde bi avucu verir sana. tereddüt etmeyiz hiçbirimiz. o da öyle yaptı.
"aga bana 1000 falan lazım" dedim
güldü.
"la iki yardım ettin 1000 kağıt alıyosun vay amk" dedi.
baskası soylese alınırdım ama dedim ya onun lafı bana koymaz. bi de yas olarak da buyuk benden. öz abim olsa o kadar olur amk.
"ee işine geliyosa" dedim.
güldük halimize.
sbaha doğru işimiz bitti. camları da taktık, arabayı temizleyelim mi diyecektim ki "lan bırak sabah campak'a gidecek" dedi.
campak dediği oto kuaforu. sanayiide campak derler ona.
"iyi amk" dedim
"ee gidelim mi lan bişeyler yemeye?" dedi.
dedim ya ondan çekinmem diye. cepte para olmamasına ragmen yanında rahat ettiğim sayılı adamlardan.
"gidelim valla öldüm lan aclıktan" dedim.
çıktık gittik taa sarıyere.
sarıyerde gastrolog özcan var, bilen bilir.
yiyebileceğiniz en iyi ızgarayı o adam yapar aga.
bu balık yedi ben çok sevmem balık köfte yedim.
yemeği yerken bunla biraz da dertleştik tabii.
ben anlattım buna ne varsa. ev mev mevsuzunu da soyledim. "kalacak yer bile yok amk" dedim.
"lan kalacak yer işinde ne var? hallederiz onu da dayımlarla barıs bence artık. taka sardı iş" dedi. dayı dediği babam. halamın oğlu o benim.
"abi durumları bilmiyosun" dedim
"eee anlat o zaman amk" dedi.
"abi bosver bigün anlatırım elbet" dedim. sağolsun üstelemedi. bekledi bigün anlatacağımı ama hala anlatmadım.
ordan çıktık sahildeki bankamatikten para cekti bana verdi.
"seni ben bi arkadasa bırakayım onda kal bi kaç gün" dedi.
normalde redderdim bunu ama reddetme luksum yok amk.
"tamam aga" dedim gibe gibe.
sinpaş var rumeli feneri yolunda. orda oturuyomus arkadası. aradı yolda ben geliyorum yeğenim sende kalacak" dedi.
ikiletmedi bile karsı taraf sözünü.
velhasıl kelam, 3-5 günlüğüne de olsa kalacak bi yer buldum kendime... -
3614.
0gece beni bıraktı sinpaşa dükkana geçti halaoğlu.Tümünü Göster
ben kaldım onun arkadasıyla tabii.
fuat diye biriydi yeni ev sahibim.
sonradan bayağı samimi olduk. bizim halaoğlu burnunun yamukluğu yuzunden bayağı bi dalga geçerdi fuat abi ile. ama çok iyi dosttular.
ilk gece çok oturmadık bana bi oda gösterdi fuat abi gittim zıbardım orda.
öğleden sonra kalktım.
kaldığım yer bizim eve yakındı.
sarıyer içindeyiz sonuçta.
"fuat abi ben bi annemlere gözükeyim" dedim.
"tamam kardeşim. ben geç gelirim. anahtar al fazladan bi tane olacak kapının orada" dedi.
"tamam abi" dedim çıktım evden.
bizim eve gidince küçük kardeşimi ne kadar özlediğimi farkettim amk.
annemle biraz hasret giderdikten sonra bahçede oynadık bunla. bi de mahallede buna yamuk yapan 2*3 velet varmış onlara gözüktüm. kaşları çattım baktım bi daha buna "yamuk" yapmamışlar öyle dedi kardeşim.
kucuk kardeşim bildiğin kullanıyodu benim buyukluğumu. tabii ben bundan gocunmuyodum. hatta hosuma bile gidiyodu amk. abisiz ablasız buyuyen bilir nasıl forsu olduğunu abisi olan cocukların. ki bunun kendinden 17 yaş buyuk abisi var amk. söyle anlatayım durumu anlayın amk.
daha yeni 2-3 hafta önce bunların okula gittim. kardeşimi öğle teneffusunde okuldan alıcam halamlara gidicekler annemle. once kardeşimi aldım sonra annemi alıp halamlara bırakcam amk.
annem öğretmenini aramıs haberi var bizimki oğle teneffusunde beni bekleyecek bahcede.
saat 12ye gelmek uzere. yani ha öğle arası oldu ha olacak. okulun kapıya gelince korna çaldım. kapıda 8. sınıf bi nöbetçi var.
"içeri araba almıyolar. okulun kuralı abi" dedi artis artis.
"lan açsana kapıyı baslarım simdi kuallarınıza" dedim. bekliyorum ki tırssın acsın amk kapıyı.
velet bana ne dedi biliyomusunuz?
"bana artislik yapma ben madenli adnan'ın kardeşiyim!"
maden dediği bizim mahallenin adı. maden mahallesi.
amk cocugun beni tehdit etmesine mi yanayım, beni benim adımla tehdit etmesine mi yanayım çıkamadım işin içinden.
indim arabadan buna doğru gittim. ben buna doğru gidiyorum ya bu da kangal kopeğine diklenen çelimsiz fino kopeği gibi benim ustume geliyo. çocuk bana posta koyuyo amk.
"kimsin la sen?" dedim buna. veletle kavga etcem amk.
"sen kimsin lan!" dedi. cumle sonuna soru işareti koymadım cunku soru cumlesi değildi. velet bana posta koyuyo amk.
tam o ara bizim ufak görmüş beni kapıda sırtta kocaman galatasaray cantasıyla kosuyo bana doğru.
koşarken de bağırdı tabii "abiii" diye.
bu bana abi diye bagırınca bu velet de ben de ona baktık.
ben el salladım bizimkine yavas duseceksin uyarımı yaptım. nöbetçi öğrenci bembeyaz oldu amk.
mevzu sonradan çıktı. kardeşim anlattı.
bunların okulda en buyukler sekizinci sınıflar ya bu da sekizlerdn bi iki cocuga gitmiş demiş ki "eğer bana sataşmaz beni korursanız siz de adnan'ın kardeşi olduğunuzu soyleyebilirsiniz"
amk o zamanları bilirsiniz "arka"n olucak. kavga etmeden "benim arkamda şu şu var sen kimsin" demek kavga edip kazanmaktan evladır o yaslarda.
bu sekizler de bu teklifi kabul ediyo orda burda ben adnanın kardeşiyim diye dolanıyolar amk. adnanın da işi gucu yok sekizinci sınıf kavgalarında etken guc olacak.
tabii durum boyle olunca bizim züt paşa gibi geziyo okulda. sekizlerin en "belalı"ları bizimkini koruyo. höt dese millet züt verecek amk. daha üçe gidiyo la!
öğrenince kızdım ilk basta ama sonradan bunun, yani eşşek kadar bi abisi olmasının keyfini çıkarmasının önüne geçmedim.
özetle; maden ilköğretim okulunda şu an biri öz, ikisi üvey 3 kardeşim okumakta amk. -
3615.
0akşama kadar, daha doğrusu babamın evi arayıp "bişey lazım mı?" dediği telefon görüşmesine kadar evde bizimkilerle vakit geçirdim.Tümünü Göster
annem biraz bozulsa da çok üstelemedi "ben artık çıkayım" dememe. "baban gelecek onu da gör öyle çıkarsın" bile demedi. anlayacağınız belliydi babamın da ben yokken benim dahil olduğum cümlelere verdiği cevaplar.
vedalaştım çıktım evden. istikamet sinpaş amk. fuat abinin eve gidicem.
minibüse bindim sinpaş durağında indim. biraz yürüme mesafesi vardı. boş boş yürürken ne düşünürse insan ben de onu düşündüm;"ne yappıcam ben amk?"
düşündüm de bi tak bulamadımm tabii. günü kurtarmaya çalışmak kadar taktan bi hayat tarzı olabilir mi? bence olamaz.
apartmana elimdeki anahtarla kapıyı açıp girdim. ama asansörden inip daire kapısının önüne geldiğimde zile bastım. bu cemaat evinden kalma bi alışkanlıktı sanırım. baktım açan yok açtım anahtarla kapıyı, girdim içeri.
yine de adettendir "fuat abii" diye seslendim bi iki kere.
cevap veren olmadı. ev boş amk.
fırsat bu fırsat evi keşfetmeye karar verdim. öyle çekmece falan kurcalamadım da hangi odada ne var bi turladım inceden.
bildiğin bekar evi amk. ne ekgib, ne fazla.
en sona en sevdiği yemeği bırakmaya alışık bir jenarasyonun üyesi olarak tabii ki kurcalamayı sona bıraktığım oda mutfaktı.
buzdolabını açtım ilk.
baktım normal insanların sebzelik olarak kullandığı yerde sadece bira var, "tamam bu da bizden" dedim fuat abi için.
ama alıp içmedim tabii. bu ayıp olurdu amk. onun vermesi lazım. ikinci seferde ben kendim alırım.
keşif turlarımı bitirince salona geçtim. açtım televizyonu kuruldum karşısına. yaz geliyo ya hava geç kararmaya başlamıştı. saat sanırım 8 civarı olmalıydı uyumuş kalmışım.
bizim halaoğlu mustafa uyandırdı beni.
"bu ne lan tavuk gibi uyumuşsun" diyerek.
gözlerimi ovuşturdum. uyandığım ortamın neresi olduğunu algılayamıyodum artık. baktım karşımda mustafa, evi de hatırladım fuat abinin ev tamam dedim sinpaştayım amk.
"he yaa uyumuşum. sen napıyosun burda?" dedim uyku sersemliği ile.
"amcığa bak! bi gece yattı evde bize hesap soruyo" dedi gülerek.
"yok abi yani niye kendi evine gitmedin anlamında dedim" diyerek toparladım biraz sıçmamı.
"muhabbete geldim içecek bişeyler de aldık" dedi.
"iyi abi" dedim kalktım yattığım koltuktan.
benim kalktığım koltuğa bizim halaoğlu kuruldu.
"bi de en rahat koltuğu parsellemiş amcık" dedi.
hakkaten de öyleydi amk. tam televizyonun karşısındaki üçlü koltuğun başına kafamı koyup uyumuşum.
ondan daha iyi bi yer olabilir mi?
olsa da heralde o yer mavi'nin kucağı olabilirdi. -
3616.
0"ben bi yüzüme su çarpayım" dedim çıktım odadan.
banyoya giden yol mutfağın önünden geçiyodu. baktım mutfakta fuat abi tezgah önünde bişeyle uğraşıyo.
girdim mutfağa.
"kolay gelsin abi" dedim.
arkası dönükken farketmedim elinde bişey olduğunu "aleyküm selam kardeşim" diyerek bana döndüğünde gördüm elindeki limonu.
uyku sersemiyim amk. salata falan yapıyo sandım elinde limon görünce.
"salata mı yapıyosun abi" dedim
güldü amk.
"ne salatası lan? tekila içecekmişiz mustafa öyle dedi limon hazırlıyorum" dedi.
amk nasıl utandım. hani yol yordam bilirim içki konusuda ama uyku sersmi salata mı yapıyosun dedim adama. rezil olduk amk.
"iyiymiş abi. ben bi yuzumu yıkayayım yardıma gelirim" dedim.
"tamam kardeşim rahatına bak" dedi.
gittim banyoya. yuzumu yıkadım. havludan tiksinirim sandım ama tertemiz amk. bi bekar evinde havlu temizse o evin sahibi ya eve sevgilisini getirip temizletiyodur ya da ev arkadaşı sevgilisini getiriyodur amk. bekar adam temiz olmaz kardeşim illa vardır bi kız o evi temizleyen.
banyodan çıkınca mutfağa aktım hemen.
baktım bu hala limon kesiyo amk.
ben de tuza tabak hazırlayayım dedim.
"abi tuz nerede?" dedim
"tuzlukta kardeşim" dedi.
ben sevmem elime tuz döküp yalamayı amk. o ne öyle lan mart ayındaki gibişken kediler gibi?
bi çay tabağına bolca koyacan tuzu, yalayacaksan bi kere shot bardaklarının kenarlarını yalayacaksın. sonra bardağı kenarları tuza gelecek şekilde bastırcan o tuz dolu çay tabağına aha sana tuzlu tekila bardağı.
ele tuz dök, tekilayı iç, sonra o salyalı el ile limonu at ağıza... giberim lan öyle işi. benim yöntem daha temiz.
aldım tuzluğu, açtım kapağını. anlattığım gibi bi çay tabağına boşalttım.
"çay tabağını niye sormadın? yalanına sokam" diyenler için; lavabo yanında bulaşıklık olur amk orda her daim kurusun diye bi çay tabağı olur. -
3617.
0bardakları suyla çalkaladım önce kenarları ıslak olsun diye.Tümünü Göster
hani normalde ben kenarlarını yalayıp tuza banıyorum ama bunlarla ilk içişimiz amk tiksinmesinler.
tuzu, bardakları, limonu, ve şişeyi bi tepsiye koydum gittik içeri.
bizimki telefonu almış biriyle konuşuyo amk.
ben tepsiyi koydum tuza batırdım bardakları tekilaları da fuat abi dolduydu.
bizim işler bitene kadar benim halaoğlu da telefonu kapadı. fuat abi televizyondan müzik kanalı açtı. oyle secme bi muzik değil. maksat arkada ses olsun amk.
ve bizim shotlar başladı amk.
önceden tekila sarhoşu olduğumdan mal gibi ard arda abanmadım tabii. diğerleri belli tekilanın usulü benden fersah fersah iyi biliyodu. edebimizle içiyoruz anlayacağınız.
ilk shotlardan sonra muhabbet işe güce kaydı. bu ikisi maslak oto sanayii içinde rent a car/oto kuafor gibi bişey mi ne acacakmıs da araba toparlamaları lazım. onun muhabbete başladılar amk.
bizim halaoğlu bi tane buyuk hasarlı bmw z4 bulmuş onu yapacaklarmıs da falan filan.
bi 7-8 dakika sonra 2 shotlar geldi.
bu sefer konu karı kıza kaydı amk. fuat abi başladı geçen bi kız varmış da maslak efendy'de sabaha kadar sürtmüş de sokmamışmışmışmış...
biraz benim halaoğlu biraz da ben bi iki karı muhabbeti yaptıktan sonra 3, 4 ve 5. shotlar geldi.
muallakliğin alemi yok.
5 shot tekila eğer bunyeniz sağlamsa sizin başınızı bayağı döndürür ama yerinizden kalmazsanız problem yok. amaa, eğer o bunye sağlam değilse ilk parti kusmuğunuz gözüktü demektir.
allahı var bizden kimse kusmadı o ana kadar ama karı kız muhabbetlerinin "ah be xxx özledim be seni" döndüğünü hatırlıyorum.
bi şişe olmeca'dan ortalama 30 shot falan çıkıyo.
bu da benim amıma konulduğu saatlerde 9 veya 10. shotlarda olduğumuzu gösterir.
ben hatırlamıyorum ama fuat abi son shotlarda sapıttığımı söyledi. zaten kalktığımda kafamı koyduğum yastığın ıslaklığından anladım ben gece sıçtığımı.
uyandığınızda yatak ıslaksa gece işemişsinizdir, yastık ıslaksa gece sarhoş olmuşsunuzdur kafanızı soğuk suya tutmuşlardır amk. bunun başka bi alternatifi yok.
kalkınca baş ağrısı başladı amk. midem de taka sarmış, yataktan kalkınca bulandı birden. tuvalete koştum amk. biraz kustum kendime geldim. ağzı çalkaladım yuzumu yıkadım. telefonumu aramaya basladım.
ara ki bulasın amk. yok hiç bi yerde. kimbilir gece nereye oktum dıbına kodumun radyasyon yuvasını.
giberim dedim mutfaga gittim. iyice eşeledim ortalığı kahve buldum sonunda.
nasıl başım ağrıyo amk. benim baş ağrımı sert bi nescafe kokusu hafifletir sarhoş olunca. nescafeyi buldum kahve yaptım kendime.
kahveyi içerken bi de sigara yaktım, ohh amk benden kralı var mı dünyada?
kahveyi ben soğutup içerim. yine oyle yaptım. tam son yuduma geldiğimde telefonumun sesi duydum.
ayaklandım hemen. sese doğru gittim. salondan geliyodu. salona girip yerdeki serili gazeteleri görünce anladım ne taklar yediğimi gece. halıya kusmuşum amk.
telefonu bulana kadar telefon sustu tabii. ama sesi duyduğumdan yeri biliyorum, yani ne civarda olduğunu.
ses o üçlü koltuk tarafından geliyodu.
altına üstüne yanına baktıktan sonra köşesine sıkışmış telefonumu buldum sonunda.
on küsür cevapsız aramayı ve yanan mesaj işaretini görünce bizim halaoğlunun sağlam bi taşşak geçeceğini anladım benimle.
saate de bakmamıştım o ana kadar. telefon yok amk yanımda. ben de saat takmayı sevmem hiç. dolayısıyla saatten haberim yok. ama keşke haberim de olmasaydı. saat olmuş akşam 5 amk.
aldım telefonu elime yavaş yavaş mutfağa geçtim.
cevapsızlara bakmadım amk direkt halaoğlunu aradım.
açtı hemen. elindeymiş telefon.
"ooo adnan beyler ayılmış" dedi sesinde yoğun taşşak aroması ile.
ben de utana sıkıla "abi ya sorma çok mı sıçtım batırdım gece?" dedim.
"yok be oğlum ne sıçması yok çok bişey" dedi
ohh çekmeme fırsat vermeden "sadece salonun ortasına bi de fuat'ın üstüne kustun amk" dedi.
amk nasıl utandım anlatamam size.
"abi taşşak mı geçiyosun?" dedim utanarak
"lan taşşağı sen geçtin bizle amcık? hani sağlam içiyodun? pert oldun amk" dedi.
ulan ben tekilayı sağlam içtiğimi ne zaman soyledim? rakı ya da bira olsa neyse de tekila gibiyo belamı ben biliyorum.
"abi sen neyse de rezil olduk fuat abiye" dedim.
bu sefer daha da gulmeye basladı.
"lan sanki o çok farklı senden. o da benim ustume kustu amk" dedi.
bu sefer ben de gulmeye basladım amk.
"sen aldın mı mesajımı?" dedi.
"yok abi daha bakmadım mesajlarla cevapsızlara aramıssın duymadım bile" dedim
"lan ne araması? ben mesaj attım mutfakta mikrodalganın yanına ağrı kesici koydum iç ondan fuata da ver" dedi.
"fuat abi evde mi?" dedim
"evdedir heralde. uyansa aradı beni" dedi. sonra cok da konusmadık işi varmıs kapadı.
ben dikkat etmedim hiç ama gittim baktım hakkaten odasında yatıyodu amk. benim ona bakacak halim mi vardı kusmaya zor yetiştim.
uyandırmadım fuat abiyi. gittim önce ağrı kesiciyi içtim sonra içerdeki kusmuklarımı temizledim amk.
işim bitirdikten sonra televizyonu açtım. bi ara tuvaletin kapısının sesi geldi, sonra da kusma sesi. aha dedim fuat abi de uyandı.
saate baktım 6 bucuga geliyodu.
bu tabii kalkınca ilk uğrayacağı yer salon. o da telefonunu arayacak benim gibi.
baktım kapıdan sismis iki göz bana bakıyo.
"abi gunaydın" dedim
güldü bana bakıp.
"içine sıctın lan evimin" dedi gülerek. kustum ya tassak geciyo benle.
ben de güldüm. "sen de benim halaoğlumun üstüne sıçmışsın ödeştik" dedim.
"hadi lan. ben kusmam" dedi.
"valla mustafa soyledi" dedim.
telefonunu bulamadı ya benim telden aradık. o anlatınca ve kendi ust basını onun kirli sepetine attığını soylediğinde inandı. fuat abinin kıyafetlerden giymiş işe gitmiş.
telefonu kapatıp taşşak geçilince kalktı ağrı kesici içti.
"amı zütü dağıtmışız lan yine. yaramıyo lan bana tekila" dedi.
"sorma abi" dedim gülerek.
sigara uzattı, yaktık.
eften püften dün geceyi konusurken birden bana "noldu lan aradın mı o kızı?" dedi.
başta anlamadım ne dediğini.
"ne kızı abi?" dedim
"lan ben ne bileyim hangi kız. mavi miydi neydi onu arayacam diyodun dün geceden beri" dedi.
gözlerim açıldı amk fal taşı gibi.
mustafa da ben seni aramadım demişti. ama telefonda on küsür cevapsız vardı. ayrıca sarhosken maviyi aradın deseler bundan daha doğal bişey yok derim. insan sevdiğini arar amk sarhos olunca.
"abi taşşak mı geçiyosun?" dedim
"lan taşşak geçsem kızın adını nerden bilecem?" dedi.
haklıydı amk.
hemen telefona baktım.
10 küsürt cevapsız aramanın hepsi mavinin numarası.
benim telefon cevapsızların ayrı ayro saatlerini göstermiyodu ama son çağrı öğleden sonra 2 civarıydı.
mesajlara baktım 5-6 tane de mesaj atmış.
bi tanesi hariç hepsi "adnan iyimisin?", "adnan cevap ver" gibilerinden.
biri ise "tamam istemiyosan aramam daha"
amk napacağımı şaşırdım. cevap yazsam bi dert, yazmasam...
yazmasam olur mu lan?
yazarım tabii.
ben ondan gelen derde kurban olurum amk. -
3618.
0mavi'yi aramam lazım ama o evde rahat konuşamayacağımı da biliyorum.Tümünü Göster
"abi ben bi dışarı çıkayım mı?" dedim.
anladı mı telefona baktıktan hemen sonra dışarı çıkmamın sebebini bilmiyorum ama anladıysa bir anlmadıysa iki amk.
"keyfine bak kardeşim. anahtarı almayı unutma ama" dedi.
hemen çıktım dışarı.
apartmandan da uzaklaşıp telefonu aldım elime.
son arananlardan numarasını buldum. kızı aramışım amk gece bilmem kaçta.
numara ekrandaydı sadece arama tuşuna basmam kafi mavi ile konuşabilmek için.
ama işte öyle olmuyo. sanki köze basacaktı parmağım, yes tuşuna değil. öyle çekindim. sebebi ben değilim sanırım beynimdi. hani uzuvlara komutları beyin verirmiş ya, mantığını gibtiğim korkutuyo parmağı bastırmıyo. kalbim bi hükmetse o uzuvlara bırak parmakla yes tuşuna basmayı koşarak yeniköye giderdim be...
en sonunda mantığını gibtiğimin beyni verdi emri "yes tuşuna basılacak!"
bürokrasisini gibtiğimin vücudu emir buyuk yerden olunca "adnan ne soyleyeceğini hazırladın mı?" bile diye sormadı bana.
hani her detay hatırlanmaz diyolar ya onlara inat söylüyorum bunu; telefon 4 kere çaldı, tam 4 kere.
5. çalışa baslamadan açıldı telefon.
"adnan" dedi.
sesini unutmuşum lan.
yaz sıcağında kurumuş betona su dökerseniz nasıl çeker suyu, aynı öyle çektim sesini içime.
öyle ki cevap vermeyi unutmuşum.
"adnan ordamısın?" dedi.
uzatmadım suskunluğu.
"burdayım" dedim
"hele şükür ya" dedi.
ben sustum. aslında konuşmak istiyodum deli gibi ama dün sarhoş bunu aramışım falan ya salağa yattım, daha doğrusu utangaç çocuk taklidi yapıyorum amk. hani "nasıl aradım seni de rahatsız ettim yaa allah beni n'apmasın... " ayaklarındayım. yoksa ne utancam amk? allah razı olsun o tekiladan bana maviyi aratacak cesareti vermiş.
"niye konuşmuyosun?" dedi mavi.
utanmış numarama başladım tabii..
"ya dün gece sanırım aramışım rahatsız etmişim seni. kusura bakma" dedim
"önemli değil" dedi.
ama başka bişey demedi. benim plana göre "yok ya estağfurullah ne demek adnancım. aramadığın kabahat" demesi lazımdı.
dedim az zorlayayım. geçtim b planına; "kızmadın di mi?" dedim.
"yoo kızmadım merak ettim sadece" dedi.
ulan yine olmadı. burada da "ya ne kızıcam sen iyimisin?" gibilerinden endişelenmesi lazımdı amk.
baktım planla falan olmayacak dedim oğlum doğal ol.
o utangaç çocuk gitti yavşak biri geldi hemen; "iyi ki aramışım ama yoksa senin arayacağın yok" dedim.
"sen istemedin aramamı" dedi.
maltepedeyken arkadaş olalım mevzusu vardı ya ben olmaz dedim ordan laf çarpıyo.
ne diyecem amk üstüne?
2 yol var ya dalacam allah ne verdiyse sayacam buna, ya da alttan alıcam.
gibe gibe ikinci yolu seçtim.
"ya ama sen arkadaş olalım falan diyince ben konusamam ki senle oyle" dedim.
"peki şimdi neyiz?" dedi.
resmen eziyo lan beni. bildiğin kıvrandırıyo beni. ah ulan diyemiyorum ki "gibtir git", diyemiyorum işte. bi desem belki değişir durumlar ama denir mi lan sevdiğine o laf?
"neyse özür dilerim kapatıyorum. iyi bak kendine" dedim kapadım telefonu.
tam kendime bildiğim küfürlerden bir başucu eseri hazırlıyorken telefonum çaldı.
mavi'nin numarası amk ekranda.
hemen açtım.
alo dememe fırsat vermeden o başladı konuşmaya.
"neden yuzume kapattın telefonu" dedi kızgın bi sesle.
ulan ben senin yuzune kaparmıyım telefonu? yemin ederim kendi yuzume kaparım senin yuzune kapamam. nasıl kendi yuzume kaparım bilmiyorum ama bi yol bulurum sen iste lan yeter ki.
"ben yuzune kapamadım ki. sen konusmak istemiyodun uzatmak istemedim" dedim salak bi ses tonu ile.
"bırak da ona ben karar vereyim" dedi.
ulan bildiğin babam gibi azar çekiyodu bana.
bayağıdır da görmedim y ben bunu acaba bıyığı falan mı çıkmıştı lan o ara? -
3619.
0baktım amk kaybedecek bişey yok. yeter dedim amk fenerbahçe gibi korkak oynadığım.
zaten her türlü kız bana posta koyup yalnızlığıma geri bırakacak bari aykut kocaman gibi küçücük olmayayım. madem yalnız kalacam yalnızlığımın adına kitap bile yazılsın istedim...
"---iMPARATOR'uN YALNIZLIĞI---"*
başladım fatih terim gibi "bam bam bam" oynamaya;
"ya mavi, sen beni niye tekrar aradın fırça atmak için mi?" dedim.
sustu bi iki saniye
"ne demek niye aradın ya?" dedi. şaşırmıştı sert çıkınca.
"basbaya niye aradın? zaten bu atacağın fırçaların çoğunu az önce kapattığımız telefonda atmıştın. ekstra bişey de söylemeyeceksin belli. sen bi söylesene allah aşkına; beni niye aradın?"
nasıl kontraya çıktıysam bildiğin üçe bir yakalamıştım maviyi. ve az çok anlamışsınızdır bu iş futbol olsa idi mavi gözümde barcelona olurdu. öyle yüce öyle büyük, öyle bir kulüpten fazlaydı benim için. ve böyle takımlara karşı oynuyosanız yakaladıklarınızı atacaksınız beyler. benim de niyetim oydu.
"seni arayanda kabahat. ya ben sana soruyomuyum niye aradın beni diye?" dediğinde top önüme yuvarlanmıştı. ne sağımda ne solumda yoktu kimse.
victor valdes de bana doğru koşmaya başlamış açıyı kapamaya çalışıyodu. bi kalecinin en gol yemeye müsait olduğu an ileri doğru koşarkenki andır. çünkü hareket alanı sadece koştuğu koridor ile sınırlıdır. sağına veya soluna atacağınız toplar yüzde 91.5136 gol olur.
ve vuruşumu yaptım, yani cevabımı verdim;
"sen bana sormuyosun neden aradığımı mavi çünkü benim arama nedenim belli. sesini duyabilmek için arıyorum ben seni. seni özlediğimden, seni köpek gibi sevdiğimden arıyorum. ve hepsini çok iyi bildiğinden sormana gerek kalmıyo" dedim.
sustu.
sustuğu cevabımın doğruluğuna, yerindeliğine işaretti.
kısacası; golü atmıştım.
işte o cevabı verdiğim andan bi kaç saniye sonraya ait bir kare;
http://www.imgim.com/image/nruh2.jpg/ -
3620.
0derdin ne bilmiyorum ama özet geçmediysen sende binsin panpa
-
inci sözlük haber sitesi olmuş
-
ccc rammstein ccc günaydın diler 17 01 2025
-
dürüst olalım ben dahil bu saate burda olan
-
zalinazurt bora bahane
-
damarlı memeee
-
namusunu temizliyorum aslan amcaa
-
miiyaaw miiiyaaw
-
sozluk eskiden daha kotuydu
-
eskort fiyatları aşırı pahalı
-
xwa nikli yazar özelden dağa çağırıyor
-
kabak niye zalimazurta patladı amg
-
kayra bu poz ne babus
-
gunde 5 kere ezan
-
bir elimde havuç bir elimde sopa olacakk
-
tıp okuyan rolex de kayma var mı
-
rte altincisini bilmeyen liseli bakir ezikler
-
bi yandan baldur gate 3 oynıyımı diyom bi ynadan
-
tayland yuz olcumu olarak turkiyeden
-
olüm sizin o ananizi bacinizi
-
bi kedi aldınız hep yere sıçıyor
-
ccc rammstein ccc nerde la
-
35 yasinda askere gitmeyi planliyorum
-
bu hayat ne olacak böyle
-
wow girl yazdigi hikaye
-
sozlugu hangi orrrrr
- / 1