/i/Tespit

  1. 376.
    0
    Melatonin üzerine bilinç adına bir röportaj. Biyokimya uzmanı Dr. Süreyya Şahinoğlu:

    - Bize melatonin ile ilgili genel olarak neler söyleyebilirsiniz?

    - Son yıllarda hakkında daha fazla
    konuşulan ama fazla popülerleşmemiş
    bir hormon “melatonin”. 1950’lerin
    ikinci yarısında bulunmuş, beyindeki
    pineal bezden salgılanarak vücuda
    yayılıyor. Ayrıca mide-bağırsak sisteminde salgılanıp orada da etkili
    oluyor. En önemli özelliği vücudun
    biyolojik saatini ve ritmini ayarlaması.
    Yapılan araştırmalarda bulunan
    özellikleri konunun uzmanlarını dahi
    şaşırtmaya devam ediyor. Melatoninin kanser tedavisinden yaşlanmaya karşı
    ilaçlara bir dizi alanda mucizevi etkileri
    gözlenmiş. Anti-aging ilaçlarda kısıtlı
    kullanımına karşın, kanser tedavisinde
    henüz bir kitlesel tedavi yöntemi haline
    gelmemiş. Ancak konuyla ilgili çalışmaların çokluğu, bu konuda da çok
    kısa sürede gelişmeler olacağını işaret
    ediyor.

    - Şaşırtıcı özellikleri biraz açabilir miyiz?

    - En önemlisi, 1993 yılında bulunmuş
    olan antioksidan özelliği. Ayrıca yağda
    eriyebilme özelliği vücudun tüm
    hücrelerine kolayca yayılmasını sağlar.
    Bu da antioksidan niteliğini
    güçlendiriyor.

    Farelerde yapılan deneyler sonucu
    meme kanseri ve bir tip karaciğer
    kanserinde melatoninin kanser
    durdurucu etkisi saptanmış. Yapılan
    araştırmalara göre gece vardiyası
    çalışanlarında meme kanseri çok yüksek oranda ve bu kişilerin kanında
    melatonin düzeyi çok düşük saptanmış.

    Ek olarak tansiyonu düşürdüğü, mide-
    bağırsak sisteminde ve kemikler
    üzerinde koruyucu etkisi olduğu,
    osteoporoz’u durdurduğu, bağışıklık
    sistemi üzerinde uyarıcı etkisi olduğu
    ve uykuyu sağlayıcı özellikleri bilimsel olarak saptanmış. Uyku bozuklukları,
    mevsimsel afektif bozukluklar, bipolar
    afektif bozukluklar ve major
    depresyonlarda kullanılıyor. Serbest
    radikallere bağlı sinir hasarının
    görüldüğü kimi sinir sistemi hastalıklarında (Alzheimer hastalığı, ALS
    gibi) melatonin seviyesinin düşük
    olduğu bulunmuş.

    - Vücudumuz nasıl melatonin üretiyor?

    - Bu hormon akşam saat 21.00’den
    itibaren, gece boyunca karanlıkta
    salgılanıyor. Saat 24.00’den sonra ve
    özellikle 02-04 arası maksimum
    seviyeye ulaşıyor. Melatonin seviyesi
    düştüğünde de uyanıyoruz. Salgılanması gözün algıladığı ışık ile
    ilgili.

    Çocuklarda melatonin kanda çok yüksek
    ve bu ergenliğe doğru ve sonrasında
    giderek düşüyor. Melatoninin ergenlik
    başlangıcında da önemli bir rolü var.
    Yaşlanma süreçleriyle yakından ilişkili.
    Nitekim Çin ilaçlarının bir çoğunda, özellikle yaşlanmayı geciktirici ilaçlarda
    kullanılıyor, doğu tıbbı bunu çoktan
    kullanmaya başlamış.
    - Melatonin bir kaynaktan alınıp takviye yapılabiliyor mu?

    - Evet, bunun için kimi ilaçlar var. Ancak
    en iyisi doğal yollarla almak diye
    düşünülüyor. Öncelikle sağlıklı bir uyku
    düzeni ile melatonin salgınızı
    arttırabilirsiniz. Ve ek olarak kimi
    gıdaları tüketerek... Melatonin bizim zaten sık tükettiğimiz ceviz, siyah çay,
    domates gibi gıdalardan alınabiliyor.
    Bunun yanı sıra, yer fıstığında var;
    rezenede, anasonda, kuşkonmazda,
    brüksel lahanasında da çok miktarda
    melatonin bulunuyor.

    - Öncelikle sağlıklı bir uyku düzeni, dediniz. Işık konusunda ne diyeceksiniz? Mutlak karanlıkta mı uyumalı? Yapay karanlık anlamlı olur mu?

    - Bu konuda farklı görüşler var. Ama
    tamamen karanlıkta uyunmasını
    tavsiye edebiliriz. Uykunun uzun olması
    da önemli. Ama asıl kritik faktör ışık. Yapay karanlık konusuna gelince,
    vücudumuzun gece-gündüz ritmini
    bozmamak gerekiyor. Zaten melatonin
    bu düzeni sağlıyor. Melatonin ışığa karşı
    duyarlı dedik, ışık uyarısı melatonin
    salgılanımını durduruyor. Örneğin körlerde bu uyarı yok ve melatoninleri
    düşmüyor. Öte yandan kanserin
    körlerde daha az görüldüğünü de
    biliyoruz. Gece çalışan kimi meslek
    gruplarında kanser oranlarının fazla
    olması da aynı durumla ilgili.

    Şundan bahsetmek istiyorum. Dünya
    Sağlık Örgütü, 1986 yılında şunu
    saptamış: Dünyadaki kanserlerin yarısı,
    dünya nüfusunun 5'te 1'lik
    bölümünde görülüyor. Burası da
    endüstrileşmiş, yani çok fazla ışığa maruz kalan bölgeler.

    http://www.cumhuriyet.com...i_igibtan_uzak_durun.html
    Tümünü Göster
    ···
  2. 377.
    0
    Rez alıyım bi tak anlamadım
    ···
  3. 378.
    0
    Rezerve
    ···
  4. 379.
    0
    Rezzzzzzzzz
    ···
  5. 380.
    0
    Reserved
    ···
  6. 381.
    0
    Rezerved karsim
    ···
  7. 382.
    0
    Rezerved
    ···
  8. 383.
    0
    Bu yüzdre geçmişin teknolojisi şimdiden daha fazlaydı diyoruz amk bunun tanroyla bi alakası yok bu eski medeniyetlerin gelişmiş teknolojilerinden kısmi olarak kalan bilgilerin bir kısmı
    ···
    1. 1.
      0
      Buna teknoloji denmez bu parapgibolojidir
      ···
  9. 384.
    0
    Rezzzzz
    ···
  10. 385.
    0
    Kur'an'da yazmayan şeyler gereksiz midir ? Kur'an ilim kitabı değildir. Sadece davranışlarımızı düzene sokar.
    ···
  11. 386.
    0
    Rezalet
    ···
  12. 387.
    0
    Bu gece okurum
    ···
  13. 388.
    0
    Rezerve
    ···
  14. 389.
    +1
    zütlük yapma devam et
    ···
  15. 390.
    0
    rez
    ···
  16. 391.
    +6
    Arkadaşlar olay Allah'ın varlığı değil hala anlamadınız bunu

    Gecenin bir kısmında kalk, sana aid nafile olarak onunla (Kuranla) namaz kıl. Umulur ki Rabbin seni övülmüş bir makama ulaştırır. iSRA/79

    DMT'nin karanlıkta salgılandığını söylemiştik değil mi?
    Hatta isa bir sozunde şunu söyler: Karanlıkta oturanlar, gerçek ışığı görürler
    ···
    1. 1.
      +1
      başkan iyi güzelde insan evreni o kelimelerle anlatılamayan şeyi yaşayınca ne diye gerçek hayatta kitap yazsın uydurduğu şeyler için savaşsın?
      ···
      1. 1.
        +2 -1
        Uydurma diye bir şey yok soylemiştim. şimdi düşün sen ilk kez böyle bir deneyim yaşıyorsun eski zamanlarda. tepkin ne olur? şaşırırsın korkarsın panik yaparsın. bunu yaşayan kişi yaşadıklarını ilahi bir güç olarak yorumluyor. bu görevin kendisine verildiğini düşünüyor. bu yüzden onun adına çalışıyor
        ···
    2. 2.
      -1
      Tanrı hep ışıkla simgelenmiştir. Oysa ışık giderse geriye sadece karanlığın huzuru ve gizemi kalır. insanlar hep gereksiz yere karanlıktan korkmuştur. Karanlıkta tanrıya ulaşmada bir yoldur. Yani bütün her şeyi DMT ye takarak anlatıyorsun sevgili kardeşim. Lütfen artık dini meseleleri bırak ve olayları düzgün bir yere getir. Anlatımın güzel ve yine de okuyorum.
      ···
      1. 1.
        0
        bu konudan iki yone gidilebilir. ya her şeyin ilizyon olduğunu kabul edip mutlu olmamıza bakacağız, ya da dinlerin aslında bize "gerçekten" ne anlatmak istediğini göreceğiz. ilk seçenek dizin elinizde. ben daha çok ikinci seçeneği açıklama ve ikinci seçeneğin alt seçeneklerini gösterme üzerinde duruyorum
        ···
      2. 2.
        0
        Her şeyin illizyon olduğunu kabul edemezsin bunun için yüksek bir bilinç gerekir. MEsela bizim elimizde dediğin kısımlara biraz daha detay verebilrsin. Eminim ki eklenecek çok daha sembol ve anlatım vardır. Tabi yine de bunlar yetmez çünkü illüzyon olmasına düşünerek ulaşamayız (:
        ···
    3. 3.
      0
      burada yine kasti bir cümle çekme var. kuran da geceyi dinlenesiniz diye yarattık diyor. namazların 4 vakti güneş ışığını görürken ya da görmeye yakın. ulan cımbızla çeker gibi nasıl da çekmişsin. çoluğun çocuğun zihnini bulandırıyorsun.
      ···
    4. diğerleri 1
  17. 392.
    0
    Rez panpa devam
    ···
  18. 393.
    0
    Rezerve
    ···
  19. 394.
    0
    Rezzersssss
    ···
  20. 395.
    +1
    DMT ve LSD' nin  yaygın hatta yasal olarak kullanıldığı 50'li 60'lı yıllar 2. dünya savaşının bittiği Vietnam savaşının devam ettiği yıllardı. varoluşçuluk felsefesi yükselişe geçmişti. savaşın travmatik etkisi o kadar büyüktü ki. Tibet Ölüler Kitabı bulunmuş tercüme edilmiş ve LSD yapımına ilham kaynağı olmuştu. o dönem şair , yazar ve sanatçılarının hepsi budizme yönelmişti. 2. dünya savaşının etkilerinden  o kadar büyük ve etkileyici olmuştu ki insanlar    'savaşma seviş' sloganları, uyşturucu ve budist öğretilerle  bununla başetmeye çalıştılar. hint öğretilerinin, sevgi içimizde , barış içimizde, hepimiz biriz,, hepimiz Atman'ın parçasıyız, doğa ile bütünüz söylevleri tüm sanatçıları etkisi altına aldı. insanlar ciddi bir varoluşçuluk sorgulaması yapıyorlardı. biz kimiz? varoluş amacımız nedir? gibi. DMT etkisinde görülen şeyler tibet ölüler kitabında anlatılanlara çok benzer. insan 360 derecelik bakış açısına sahip olur. bizzat ortamın kendisi olur. özne nesne ikilemi ortadan kalkar. bu yüzden bir bütünlük , birlik hissedilir.
    Alıntı yaptım. Hatta capy paste.
    ···