1. 26.
    +3 -2
    babasının alkol almayı bıraktığını öğrendiğinde sevinçten havalara uçtu sevcan. çığlıklarla karışık sevecen kahkahalar attı evin içerisinde çocukça bir şımarmayla. ben de onun bu mutluluğunu tebessüm dolu gözlerle seyrediyordum, o anı hiç unutmam.

    o heyecanla,

    - ben de ne yaptım biliyor musuuuuuuun? hastaneye uğradıktan sonra eve gittim annemi görmeye. artık annem hep evde olacakmış bana söz verdi. artık eski arkadaş ortamlarını bırakmış. kaç günden beri de sürekli evdeymiş

    diyerek sevincini belli etti o az önceki şımarıklığıyla.

    evet sevcan hastaneye uğradığından bahsettiği anda gözlerimden sanki kara bir bulut kümesi geçti, anlamsızca ürperdim. evet evet, şimdilik bundan bahsederek sevcan'ın o anki yaşamış olduğu mutluluğu pervasızca bölemezdim. anlık bir karamsarlıktan sonra hemen ben de bir anda toparlanıverip onun sevincine ortak olmaya devam ettim.
    ···
  2. 27.
    +4 -2
    gece güzeldi sohbet dolu geçti. memleketimi anlattım ona biraz. annemi, erkek kardeşimi. rahmetli babamdan bahsettim kimi zaman. gülen gözlerle beni dinledi. bazen sorulması gereken yerlerde sordu.

    kendinden, okulundan bahsetti biraz. pgibolojiyi çocukluğundan beri çok sevdiğini anlattı. 2 nci sınıfın 2 nci dönemine hazırlanıyordu. yavaş yavaş muhabbeti o muzaffer denilen adamla nasıl tanıştığına getirdim.

    dışarıdan ortak bir arkadaşları vasıtasıyla tanışmışlar, başka bir arkadaşlarının doğum günü kutlamasında. muzaffer'in babası beyaz eşya mobilya mağazası varmış babasıyla birlikte çalışıyormuş.

    kısacası muzaffer'i anlattırdım sevcan'a. hep ters bir edayla sorular sordum ona. amacım muzaffer'in nasıl biri olduğunun farkında olup olmadığını anlamaktı sevcan'ın.

    anlattıkları doğrultusunda buna benzer hiç bir bulguya rastlamadım ve şu kanaate vardım ki, sevcan muzaffer'in gerçekte ne iş yapıyor olduğunun farkında bile değildi.
    ···
  3. 28.
    +4 -2
    ertesi gün haftasonu tatilimdi çalışmayacaktım. sevcan'a birlikte hastaneye gidebileceğimizi söylediğimde oldukça sevindi. amacım muzaffer'in yakınlarını görmekti. acaba onlar böyle bir şeyi biliyorlar mıydı? öğrenmem gereken oldukça çok soru vardı kafamda.

    tüm bu düşüncelerle dolu kafayla birlikte sevcan'a iyi geceler dileyip yatağıma geçtim. yastığa başımı koyduğumda ise kırk tilki beynimde dolaşıyor ama birinin kuyruğu birine değmiyordu.

    nasıl bir maceraya sürükleniyordum allah'ım ben böyle? olaylar oldukça hızlı gelişiyordu ama ben bir taraftan da sevcan'ın dostluğunu kazanmaktan mütevellit, kelimelerle tarif edemeyeceğim bir hafiflik hissediyordum. karşı koymaya çalışsam da koyamayacağım, hafif-sert bir rüzgardı beni alıp olayların içerisine kuru yaprak gibi sürükleyen.

    koyu karanlık bir uykuya dalıp gitmişim farkında olmaksızın.
    ···
  4. 29.
    +4 -1
    ertesi sabah içeriden gelen sevecen bir günaydın sesiyle uyandım tebessüm ederek. sevcan hayatıma girmeden önce kahvaltı pek yapmazdım işyerinde poğaça, simitle geçiştiriverirdim kahvaltı işini.

    ama artık ondan sonra keyiflenmeye başlamıştı sabah kahvaltıları. artık yalnızken yapmaya zorunlu olduğum bir takım gündelik ev işlerinden bazılarını da elinden geldiğince yapıyordu sevcan. ona oldukça alışmaya başlamıştım.

    yine neşeli bir sabah kahvaltısı yaptık birlikte. en son eve uğradığında birkaç tane çanta ve bavulla gelmişti. marketten alışverişler yapmıştı. evin eksiği, ihtiyacı, gediği ne varsa almaya başlamıştı. bunlar benim çok hoşuma gidiyordu.
    ···
  5. 30.
    +2 -1
    kahvaltıdan sonra hazırlandık ve hastaneye doğru yola çıkmak üzere aşağıya indik. sokağın karşı tarafından tanımadığım iki babayiğit adam önlerini ilikleyerek bize doğru koştu.

    karşıda duran lüks siyah araç bizi bekliyordu. sevcan gülümseyerek bana,

    - gel hadi babam hiç böyle şeyler yapmazdı, fırsat bu fırsattır

    dedi ve kolumdan çekiştirerek aracın arka tarafına bindirdi beni.

    hastaneye ulaştık. muzaffer hala çıkmamıştı yoğun bakımdan. kemik kırıkları da varmış orada öğrendim. akrabaları, yakınları ve sanırım arkadaşlarından oluşan bir grubun tedirgin bekleyişleri hala sürüyordu biz gittiğimizde hastane önünde.

    muzaffer'in annesi ile sevcan sarmaş dolaş oldular. kadıncağızın iki gözü iki çeşme "oğlum da oğlum" diyor başka bir şey demiyor. geriye kalanlarda da bembeyaz bitkin yüzler, kimselerin ağzını bıçak açmıyor.
    ···
  6. 31.
    +2 -1
    muzaffer'in annesiyle sevcan muhabbet ederlerken, ben de erkeklerin olduğu tarafa yaklaştım ve selam verdim. ellerini sıkıp geçmiş olsun dedim. kısa bir suskunluktan sonra genç çocuklardan biri bana sigara uzattı. alıp yaktım. sonra aramızda bir muhabbet başladı.

    bu çocuk muzaffer'in arkadaşlarından bir tanesiymiş. ben istedim bir göz, allah verdi iki göz hesabı benim de tam istediğim şey buydu. bu çocukla muhabbeti kurup birtakım sorularla muzaffer hakkında bilgi edinmeye çalışacaktım.
    ···
  7. 32.
    +2 -3
    yaklaşık 40 dakika boyunca çocukla muhabbet ettik. arada sırada sevcan geldi geri gönderdim onu türlü bahanelerle bayanların olduğu tarafa.

    anladığım kadarıyla esrarengiz biri idi bu muzaffer. evet doğru babasının mağazasında birliktelermiş ama aracıyla türlü bahanelerle çok sık gidermiş bir yerlere. telefonu hiç susmazmış falan feşmekan.

    - abi birkaç kez polisle başı derde bile girdi muzaffer'in ama herhangi bir sorun olmadan aramıza geri döndü bu dayak olayından önce. tahmin ediyoruz ki bu polislik olaylardan ötürü böyle bir dayak olayı geldi başa. polisler ifadesini almak için yoğun bakımdan çıkmasını bekliyorlar

    diyerek tamamladı konuşmasını. bazı bilgiler edinmiş oldum bu çocuktan ama bana tam kararlar verdirebilecek bir öneme sahip olmayan bilgilerdi tüm bunlar.
    ···
  8. 33.
    +2 -1
    hastane ziyaretini tamamladıktan sonra eve döndük geri bizi bekleyen sevcan'ın babasının adamları ile. az sohbet ettikten sonra sevcan'dan müsaade istedim birkaç arkadaşımın yanına uğrama bahanesi ile. sevcan da temizlik yapacağını söyleyerek kabul etti dışarı çıkmamı.

    aşağıda adamlar bekliyorlardı yine. eşref beyden talimatı almışlar ikişerli iki gruptan oluşan dört kişi. 7 gün 24 saat bizi yalnız bırakmayacaklar. bir tanesi kalacaktı adamlardan sevcan için. diğerine de 300 metre ilerideki çocuk parkına aracı çekip orada beni beklemesini rica ettim. sevcan'ın o adamla bir yerlere gittiğimi öğrenmesini istemiyordum.

    adam tamam diyerek aracına bindi ve hareket etti. bense yukarıdan sevcan'ın bakıp bakmadığını anlamaya çalıştım. kimsecikler yoktu.

    beni bekleyen araca doğru seyirttim.

    şoföre, hastanede sohbet etmiş olduğum çocuktan aldığım bilgi doğrultusunda muzaffer'in babasının mağazası olan yeri tarif ettim ve hareket ettik.
    ···
  9. 34.
    +2 -1
    yaklaşık 45 dakikalık yolculuktan sonra işyerinin bulunduğu muhite gelmiş bulunuyorduk. araçtan indim. beni bekleyeceğini söyledi hasan isimli eleman.

    beni hiç kimsenin tanıma gibi bir durumu olmadığı için rahatça hareket ediyordum. yürüdüm gezdim biraz mağazanın oralarda. içeride çalışanlar vardı. ve patron koltuğunda oturan yaşlıca adamın muzaffer'in babası olduğunu tahmin etmek zor değildi.

    kısa bir gezintiden sonra tekrar araca döndüm ve eve dönmek üzere yola çıktık hasanla birlikte.
    ···
  10. 35.
    +2 -1
    eve döndüğümde sevcan hafif atıştırmalık kahvaltı türü akşam yemeğimizi hazırlamıştı. aklım o kadar dolmaya başlamıştı ki bu düşüncelerle, ertesi gün işe gitmeyi bile hiç istemiyordum.

    sevcanla yine güzelce bir akşam muhabbeti yaptık çaylarımızı yudumlarken. ona muzaffer'den sordum bir ara konuşma arasında hiç dikkatini çeken farklı bir davranışı, hareketi, düşüncesine rastlayıp rastlamadığını.

    - hayır

    diyerek cevap verdi sevcan olmamıştı herhangi bir gariplik veya tuhaflık. yaklaşık 9 aydan beri birliktelerdi ve hiç buna benzer bir durumla karşılaşmamıştı.

    sonradan sevcan birden heyecanla yeni hatırlamış gibi bir edayla bir kez yaşamış olduğu durumdan bahsetti. buluşmaya gelmemişti muzaffer bununla bir defasında. sevcan oldukça kötü bir durumda iken muzaffer'i aramış, "tamam geliyorum" diyen muzaffer 15-20 dakika sonra "işim çıktı gelemiyorum" diyerek gelmekten vazgeçmiş sevcan'ı tek başına bırakmıştı.
    ···
  11. 36.
    +2 -1
    gece sakin geçti. geç saatlerde yine her zamanki gibi iyi geceler dileyip sevcan'a odama çekildim. ne yapıp edip muzaffer hakkında somut bilgilere ulaşmalıydım. sevcan'a durumu anlatırken asılsız mesnetlerle çıkmamalıydım karşısına. neler yapıp neler yapamayacağımı düşünürken yine uyuyakalmışım.
    ···
  12. 37.
    +2 -1
    sabah kahvaltımızı yaptıktan sonra işe doğru evden çıktım. adamlar aşağıdaydı ve zütürmek istediler. kabul etmedim. sevcan'ı beklemeleri içindi bu.

    gün oldukça sakin geçti. işlerimi aksatmamakla birlikte aklım sürekli muzaffer ile meşguldü. akşam sevcan'ı arayıp babasına uğrayacağımı, biraz geç geleceğimi, merak etmemesini söyledim.

    çıkışta da bir taksi çevirip eşref bey'in iş merkezine gittim. candan karşıladı yine eşref bey. hal hatır muhabbetinden sonra o kapımızda beklettiği adamlar için teşekkür edip geri çekmesini rica ettim ilk olarak.

    "hayhay" diyerek hemen telefon açtı adamlarına yanımda. gelmelerini istedi.

    muzaffer konusunu açtığımda da keskin bir kahkaha attı ve,

    - bunu niye en baştan söylemedin ki? hay allah bende kabahat. seninle ilk tanıştığımızda bunları sana vermeliydim özür diliyorum

    diyerek masasının çekmecesinden bir zarf çıkardı ve bana uzattı. arkasından da,

    - ben sadece bu çakalı kuru kuruya takip ettirmedim. o elinde görmüş olduğun fotoğraflardaki siyah uzun paltolu kişi muzaffer'dir, al sana istediğin kadar kanıt.

    ben de dayanamayarak merak ettiğim bir soruyu patlattım,

    - eşref ali bey neden bunlarla polise gitmediniz?
    ···
  13. 38.
    +2 -1
    - çok çabuk unutmuşsun delikanlı söylediklerimi. adamın ensesi kalın, polisler bunu alsalar bile bir şey yapamıyorlar bir süre sonra geri çıkıyor

    diye devam etti sözlerine. fotoğraflara baktıktan sonra,

    - şimdi bunları sizden alamam eşref bey. siz benim yerime muhafaza edin. yeri ve zamanı geldiğinde sizden isteyebilirim

    diyerek kendisine uzattım fotoğrafları.
    ···
  14. 39.
    +2 -1
    eşref beyle uzun uzadıya sohbet ettik. bana inanılmaz derecede güvendiğinden bahsetti. malını, mülkünü parasını, maneviyatını herşeyi ile kızı için bana açtığını söyledi.

    ama bunlar özgüveni daha yeni yeni sağlamlaşan sevcan için yeterli değildi ki. onun sevgiye, saygıya, anne-babasının ve sevdiklerinin verdiği değere, öneme ihtiyacı vardı.

    bunlardan bahsettim eşref bey'e. duygusal anlar yaşandı bir an. sanki zaman durmuş gibiydi. birden çok geciktiğimi fark ederek müsaade isteyip kalktım eşref bey'in oradan.

    yoldan sevcan'a telefon ettim. biraz önce inip yürüyeceğimi, temiz hava almak istediğimi söyledim. geceleri severim. indim otobüsten biraz erkence. turuncu sokak lambalarının altından, salına salına, soğuk havanın ciğerimi yaktığı sokaklardan geçtim usulca. ışığı yanan perdesi çekili pencerelere takıldı gözlerim.

    ne hayatlar yaşanıp gidiyordu o ışıkların altında kimbilir? en uzak tepelerin üzerinde yanan tek tük mavi sokak ışıklarını da seyre daldım. göküyüzündeki yıldızlar kadardılar. soğuktan üşür gibi titrek.
    ···
  15. 40.
    +1 -1
    sevcan'ı düşündüm. o gece onu ilk gördüğüm duvarın yanından geçiyordum o sırada. üzerinde oturarak ağlamış olduğu o taş hala oradaydı. bir an ayakta duraksayıp o taşa bakakaldım. yoldan gelip geçenler heykel olup olmadığımı anlamaya çalışıyorlardı muhtemelen. bense içimdeki sevincin dış dünyadan gelen tepkilere gereksinimi olmadığını daha da iyi anlıyordum bu noktada.

    sevcan... canını sevdiğim. ne kadar da masumane bir yüzü var? o kumral saçlar o kadar mı yakışır bir insan başına? ya kaşlar? bir şeyi anlatırken bana heyecanla inip kalkışlarına ne demeli? gözler zaten tanımlamak imkansız. o birşeye hayret eder gibi bakan canlı pırıl pırıl kahverengi gözler, bir anda alır zütürür insanı bilinmeyen diyarlara.

    öyle canlı, öyle hayat dolu ki aslında... benim yüzyıllarca yürüsem dolaşamayacağım koskoca dünyayı, o bir saat içerisinde dört dolaşır, fır döner...

    ama gel gör ki heyhat, gönlünde kalbinde başka birinin sevdası var. hem de aslında suç makinası olan bir serserinin.

    bir anda kalbimi öyle bir hırs, hınç, öfke kapladı ki, donakaldığım o yerde sokak lambalarının titrek ışıklarını gözyaşları içerisinde farkedebildim.
    ···
  16. 41.
    +4 -1
    eve doğru yürümeye başladım ama sanki ayaklarım basmıyordu kaldırım taşlarına. yol üstündeki tekel bayiine uğradım. çok zamanlar içmem ama o gece efkar dağıtmak farz oldu. aldım kayıtsızca içecek bir şeyler. sonra da ağır adımlarla eve yöneldim.

    merdivenlerden çıkarken kalbim heyecanla atmaktaydı. olduğunca kendime gelebilmem için telkinlerde bulunuyordum kendime. ona hissettirmemeliydim kalbimden geçenleri. kırar, üzer, kırılır, üzülürdüm belki de.

    kapıyı daha ben çalmadan açtı gülen gözlerle "hoşgeldin" diyerek. ama o bilmiyordu ki o an ağzından milyon defa "hoşgeldin" çıktığını. farkettirmemek için gülerek "hoşbuldum sevcan" diyebildim zorla düğümlenen boğazımla. son "sevcan" ismini söylerken içimdeki hıçkırığı bastırmak istedim. başarılı da oldum sanırım.

    hemen banyoya geçip elimi yüzümü yıkadım ayna karşısında. içeriden tabak, çatal, kaşık sesleri geldiğinde anladım yemek için beni beklediğini. anlamsızca yine gözyaşlarımı tutamadım ve hıçkıra hıçkıra ağladım çocuklar gibi aynanın karşısında, aynam beni ayıplar mı diye hiç hayıflanmadan.
    ···
  17. 42.
    +3 -1
    seslendi "bir şey mi oldu" diyerek. "geliyorum" dedim ve hızla sakinleşerek çıktım banyodan. oturduk masaya yemeğe. bir yandan yemeğimizi yerken bir yandan da günlük yaptıklarımızı anlattık birbirimize.

    sonra elimde getirmiş olduğum poşeti sordu gülerek,

    - hayırdır rakı almışsın efkarlı mıyız bu gece?

    - evet. sanırım bu gece biraz dağıtmak istedim kafamı bir sakıncası olur mu sevcan?

    diye sordum belki hoşnut olmaz düşüncesiyle. yine ayrı bir tebessümle,

    - hayır olur mu hiç hatta birkaç duble sana eşlik edebilirim.

    sonra banyoda bir şey olup olmadığını sordu bana. rahmetli babamı hatırladığımı bundan dolayı hüzünlendiğimi söyledim. teselli edici güzel cümlelerle ferahlattı, masayı mutfağa toplayana kadar oldukça rahatlatmıştı içimi.
    ···
  18. 43.
    +1 -1
    ardından kurduk çilingir sofrasını. o bembeyaz eller ve kalem gibi ince, estetik parmaklar yok mu işte o ellerle donattı masayı. ben de bilgisayardan dinleyeceğimiz müziklerin hazırlığını yaptım usuldan usuldan.

    televizyonu kapattık ve oturduk floresan ışığının aydınlattığı salonumuzun kral masasına. sakiliği ben yaptım milimetrik hesaplamalarla. artı su. artı buz. adana'dan getirdiğim acılı şalgam da cabası. ve ilk kadehlerimizi kaldırdık ve atıldım ondan önce onun sağlığına ve mutluluğuna.

    gülümseyerek bardağın dibini bir kez masaya vurdurup çektim fondipi sevcan'ın şaşkın bakışları arasında.

    ilk şarkıyı açmak için uzandım bilgisayara heyecanla. ona bu şarkıyı dinletmek için can atıyordum ne zamandır. ve play tuşuna bastım.

    http://www.youtube.com/watch?v=NJpQs1fg8tw
    ···
  19. 44.
    +1 -1
    hoş sohbet bir muhabbet devam ettik geceye. okulunu anlattı, arkadaşlarını, hayattan beklentilerini, abisini çok özlediğini, aslında anne-babasını çok sevdiğini. muzaffer'den de açıldı konu. hepsini tebessümle dinledim sessizce ama muzaffer'den bahsetmesi canımı acıtmıyor değildi ama sabrettim, tuttum kendimi açık vermemek için. sessizce dinledim sonuna kadar.

    şarkılar dinledik. kah gülmekten kah hüzünlenmekten gözlerimizden yaş geldi. babasıyla olan akşamki görüşmeyi anlattım ona. yavaş yavaş ısındırıyordum her iki tarafı da birbirilerine.
    ···
  20. 45.
    +4 -1
    artık çakırkeyftim ben durma zamanı gelmişti. birlikte kaldırdık masayı yine sohbet ederek. sonra da son birer sigara içtik ve iyi geceler diyerek geçtim odama.

    odam beni bekliyordu, ne hüzünler, ne sevinçler, ne şaşkınlıklar, ne umutlar, ne isteklerle geçen yıllarıma %50 ortak olan odam ve sevgili yatağım. beni asla yalnız bırakmadılar yıllarca, hep dertlerimi dinlediler tuhaf bir suskunlukla.

    ama o gece başka. bir başka. ve bambaşka. o gece sesli anlatmamalıyım, misafirim var evde duyabilir. fısıldamalıyım odam, usulca yavaştan konuşmalıyım yatağım seninle. bu gece çok başka. çok başka.
    ···