-
51.
+2zaman oldukça çabuk geçti. çarşamba günü murat aradı. volkan da adana'dan dönmüştü. davet ettim ve geldiler.
annem volkanla içli köfte, şalgam, erik vb. gibi bir sürü şey göndermişti memleketten. geçen yıl kullandığım yıllık izinde gitmiştim en son adana'ya. burnumda tütüyordu memleket. hemen annemi aradım gönderdiklerine teşekkür ettim. en kısa zamanda fırsatını bulup geleceğimi söyleyip, gönlünü aldım canım anamın. biraz da kardeşimle görüştüm. oldukça rahatlamıştım.
kısa bir ne var ne yok muhabbetinden sonra volkan ile murat asıl meselenin ne olduğunu sordular. ben de pek fazla detaylarına girmeksizin başımdan geçen olayı anlattım ve yardımlarına ihtiyacım olacağını, bu konuda bana destek olup olamayacaklarını sordum. murat hemen,
- abi en dar günlerimizde bu gurbet ellerinde iki öğrenciydik ve sen yanımızdaydın. babamızdan farksızdın. bunu sorman bile abesle iştigal. sonuna kadar seninleyiz abi.
derken volkan da başını sallayarak evet anlamında murat'ı onaylıyordu. öz isteklerime uygun davrandıkları için içten içe seviniyor, "adamın kralısınız siz, helal size aslanlarım benim!" diyordum. bu mevzuda yalnız değildim artık. kendime olan öz güvenim bin kat daha artmıştı. -
52.
+3 -1seslendi "bir şey mi oldu" diyerek. "geliyorum" dedim ve hızla sakinleşerek çıktım banyodan. oturduk masaya yemeğe. bir yandan yemeğimizi yerken bir yandan da günlük yaptıklarımızı anlattık birbirimize.
sonra elimde getirmiş olduğum poşeti sordu gülerek,
- hayırdır rakı almışsın efkarlı mıyız bu gece?
- evet. sanırım bu gece biraz dağıtmak istedim kafamı bir sakıncası olur mu sevcan?
diye sordum belki hoşnut olmaz düşüncesiyle. yine ayrı bir tebessümle,
- hayır olur mu hiç hatta birkaç duble sana eşlik edebilirim.
sonra banyoda bir şey olup olmadığını sordu bana. rahmetli babamı hatırladığımı bundan dolayı hüzünlendiğimi söyledim. teselli edici güzel cümlelerle ferahlattı, masayı mutfağa toplayana kadar oldukça rahatlatmıştı içimi. -
53.
+3 -1bu arada hastanede nasıl sigara içtin kardeş ?
-
54.
+2çaylarımızı yudumlarken, volkan günü bize söylediği gibi yine gözlemle geçirmişti. araç kesinlikle yerinden kıpırdamıyordu ve geceleri de işyerlerinin önünde park halinde bırakılıyordu. cadde üzerindeki işyerlerinin güvenlik kameralarını da gözden geçiren volkan'ın tespitine göre araç, hiçbir güvenlik kamerasının görüş alanına girmiyordu. volkan,
- abi bir terslik olmazsa takip cihazını yarın gece yarısından sonra uygun bir zamanda yerleştireceğim. bunun için de çok harika bir plan hazırladım,
derken bıyık altından gülüyordu. muratla ikimiz bir kaç defa ısrar etmemize rağmen planının ne olduğunu söylemedi.
- seninle birlikte biz de orada olacağız, seni yalnız bırakamayız, dedim. volkan birden bire telaşlı bir yüz ifadesiyle,
- hayır hayır olmaz, planım tek kişilik. o yüzden tek başıma gerçekleştireceğim,
derken gözleri avına kilitlenmiş bir kaplan gibi çakmak çakmaktı.
- o zaman biz seni uzaktan takip edelim, herhangi bir olumsuzluğa karşı yakınlarda olmamız daha iyi. sanırım buna da karşı çıkmazsın.
- tamam abi uygundur, dedi.
murat ise o iki adam için araştırmalarını yapmıştı. adamlardan biri hazır pencere imalat, satış ve montajını yapan bir işyerinin sahibi, diğeri ise kamyonları ile kum, çakıl, hafriyat işleri yapan otuzlu yaşlarda biriydi. her ikisi de pek işyerlerinde durmuyorlar, sürekli bir yerlere gidip geliyorlardı. işyerinde bulundukları süre içerisinde de sürekli bir ziyaretçi akınına uğruyorlardı. anlaşılan zehrin dağıtım trafiği oldukça sıkı olmalıydı bu günlerde. -
55.
+2yemeklerimizi getiren garsona işaret ettim bulunduğum masaya getirmesi için. murat'a da gel işareti yaptım elimle amcanın müsaadesini aldıktan sonra. murat da oturdu masaya. ve yemeklerimizi bir ucundan yerken bir taraftan da amcaya sorular soruyordum. kısa karşılıklı soru cevap faslından sonra yaşlı amca anlatmaya başladı.
- oğlum ben aslen konyalıyım ve oradan geliyorum. benim en küçük oğlum kerem burada okuyor
derken başı ile az önce kapısında bulunduğumuz x üniversitesini işaret ediyordu. sonra okkalı bir şekilde yutkunup elinin tersiyle akan gözyaşlarını sildi. sözlerine devamla,
- kerem, okula başladı başlayalı memlekete gelmez oldu. telefon görüşmelerimizde hep biz arıyorduk, kendi bizi hiç aramıyordu ve hep "ben iyiyim derslerim çok yoğun gelemiyorum" diyordu. geçen yaz burada iş bulduğunu yine gelemeyeceğini söyledi. "biz gelelim" dedik, kabul etmedi kaldığı ev müsait değilmiş. bu yıl da ikinci senesiydi. okullar kapandı yine gelmedi. aradığımızda bize "hastayım biraz iyileşip geleceğim" dedi. ama ondan önce beni bir komiser yardımcısı arayıp, "oğlunuz amatem'de tedavi altında, en kısa zamanda gelebilir misiniz?" diyerek beni istanbul'a davet etti. geldim ve o komiser yardımcısını buldum. bana çok iyi davrandılar. oğlumun uyuşturucu pençesine düştüğünü, kendileri vasıtasıyla amatem denilen o kuruma zütürüldüğünü söylediğimde dünyalar başıma yıkıldı.
murat'la sık sık göz göze gelerek, ağzım açık hayretler içerisinde dinliyordum amcayı. -
56.
+2haftasonu gündüzünde sevcan ile birlikteydik. muzaffer'e benden bahsetmişti. doğal olarak ta muzaffer benimle tanışmak istemiş, sevcan ile birlikte evine davet etmişti bir gün.
- tanışmak istediğimi pek sanmıyorum sevcan!..
sesimdeki kararlılık tonuyla sevcan'ın yüzünde "ama neden?" ifadesi oluşmuştu. daha da vurgulu bir şekilde,
- hatta hiç sanmıyorum!
dediğimde artık yüz ifadesi ile anlatmaya çalıştığı şey için dudaklarını kımıldattı.
- peki neden istemiyorsun tanışmayı? bir problem mi var serhan?
pırıl pırıl gözleri benden bir cevap bekliyordu. çığlık çığlığa iki tane martı geçti pencerenin önünden. araç uğultularıyla karışık korna sesleri geliyordu uzaklardan. parçalı bulutlar hızla kayıp gidiyorlardı kontrolsüzce. bir gölge düşüyordu pencereye, bir güneş. bense karman çorman.
- tamamen iyileşsin öyle tanışırız muzaffer ile. evinde ziyaret etmek istemiyorum. dışarıda bir yerlerde görüşürüz belki bir zaman,
derken bir rahatlama oldu sevcan'da. kasılmıştı benden aksi cevap alınca. ama sebebini öğrendiğinde içten bir tebessümle,
- tamam serhan şimdi oldu. nasıl istersen öyle olsun. -
57.
+2ne reserv alıyonuz başlık takip varya amk
beyler gerçek olabilir kullandığı bazı terimler düşünerek diil sadece yaşayarak akla gelir -
58.
+4 -2ertesi gün haftasonu tatilimdi çalışmayacaktım. sevcan'a birlikte hastaneye gidebileceğimizi söylediğimde oldukça sevindi. amacım muzaffer'in yakınlarını görmekti. acaba onlar böyle bir şeyi biliyorlar mıydı? öğrenmem gereken oldukça çok soru vardı kafamda.
tüm bu düşüncelerle dolu kafayla birlikte sevcan'a iyi geceler dileyip yatağıma geçtim. yastığa başımı koyduğumda ise kırk tilki beynimde dolaşıyor ama birinin kuyruğu birine değmiyordu.
nasıl bir maceraya sürükleniyordum allah'ım ben böyle? olaylar oldukça hızlı gelişiyordu ama ben bir taraftan da sevcan'ın dostluğunu kazanmaktan mütevellit, kelimelerle tarif edemeyeceğim bir hafiflik hissediyordum. karşı koymaya çalışsam da koyamayacağım, hafif-sert bir rüzgardı beni alıp olayların içerisine kuru yaprak gibi sürükleyen.
koyu karanlık bir uykuya dalıp gitmişim farkında olmaksızın. -
59.
+4 -2gece güzeldi sohbet dolu geçti. memleketimi anlattım ona biraz. annemi, erkek kardeşimi. rahmetli babamdan bahsettim kimi zaman. gülen gözlerle beni dinledi. bazen sorulması gereken yerlerde sordu.
kendinden, okulundan bahsetti biraz. pgibolojiyi çocukluğundan beri çok sevdiğini anlattı. 2 nci sınıfın 2 nci dönemine hazırlanıyordu. yavaş yavaş muhabbeti o muzaffer denilen adamla nasıl tanıştığına getirdim.
dışarıdan ortak bir arkadaşları vasıtasıyla tanışmışlar, başka bir arkadaşlarının doğum günü kutlamasında. muzaffer'in babası beyaz eşya mobilya mağazası varmış babasıyla birlikte çalışıyormuş.
kısacası muzaffer'i anlattırdım sevcan'a. hep ters bir edayla sorular sordum ona. amacım muzaffer'in nasıl biri olduğunun farkında olup olmadığını anlamaktı sevcan'ın.
anlattıkları doğrultusunda buna benzer hiç bir bulguya rastlamadım ve şu kanaate vardım ki, sevcan muzaffer'in gerçekte ne iş yapıyor olduğunun farkında bile değildi. -
60.
+2volkan yapacağı iş görüşmesini benim bu mevzum için iptal etmişti. murat ise memlekete dönmek istemediği için istanbul'da zamanını geçiriyordu zaten. bende kalmalarını istedim. bu iş için daha kolaylık sağlayacaktı birlikte olmamız.
sevcan bana geldiğinde tanıştırdım kuzenlerimi ve yaz boyunca bende kalacaklarını söyledim. artık rahatça neler yapabileceğimiz konusunda masaya oturabilirdik. hem el elden, akıl akıldan üstündür. çocukların da fikirlerini alarak hareket etmek yerinde bir davranış olacaktı.
eşref bey'den gelen önceki bilgiler ve belgeleri paylaştım ilk önce çocuklarla. fotoğrafları gösterdim. muzaffer'in güçlü bağlantıları dolayısıyla, polisteki tutukluluk süresi içerisinde, savcılık tarafından cezaevine gönderilip, mahkemeye çıkarılmaya fırsat kalmadan, nasıl bu olaydan tereyağından kıl çekermiş gibi sıyrıldığını masaya yatırdık.
sonra muzaffer'in çevresindekiler ve görüştüğü kişilerin kim oldukları hakkındaki bilgilerimi paylaştım. volkan'ın önerisi üzerine, muzaffer'in bu işi hangi muhitte yaptığını araştırmakla işe başlayacaktık.
ertesi gün erkenden kalkmak koşulu ile yataklarımıza çekildik. -
61.
+2ertesi sabah volkanla murat erkenden geldiler. kahvaltımızı yapıp çaylarımızı yudumlarken, volkan takip cihazını yerleştirebilmek için aracı gözetim altına alacağını, fırsatını da bulursa cihazı yerleştirebileceğini söylediğinde, bu çocuğun tamdıbının yürek kasından yapılmış olduğunu geçirdim içimden.
- madem bu fikri ben attım ortaya, gerekeni de benim yapmam gerekiyor,
derken gözleri ışıl ışıl parlıyordu aslan kuzenimin. biz de muratla birlikte asistan zehirci'nin üniversitesinin civarlarını kolaçan etmek üzere evden çıktık. -
62.
+3 -1yine soğuk rüzgarlar esmeye başlamıştı ortamda. sevcan babasının bu ketumluğuna oldukça içerlendi. o gözlerindeki gücenikliği görmek istemezdim doğrusu ama şahit olmuştum bir kere.
sadece sevcan'a mutfakta çayları tazelerken şunu söyledim.
- sevcan!.. bırak babanın üstüne gitme. belki bunun sebebinin belli bir yeri ya da zamanı vardır. o an gelince kendiliğinden söyleyecektir inan bana.
gözlerime o pırıltılı tebessüm dolu gözleriyle bakarken, elimi tutup öyle bir sıkışı vardı ki sevcan'ın usulca, "bana güven veriyorsun" diyebilmenin daha başka mükemmel bir yolu olamazdı. -
63.
+2sonlara doğru sıçtın bırakıyorum okumayı
-
64.
+2@388 silah diyene kadar muzonun yarağının metalden olduğunu sandım.
-
65.
+3 -1ama şimdi önümde farklı bir olgu vardı, hiç te basit değildi. sıradanlıktan uzak ve belki de bir yaşamın dürüstçe düzelmesine katkıda bulunabilecek bir şeylerin arefesinde.
vurdumduymazlığın insanlar arasında kol gezdiği çağımızda, suskun kalmamak için bir şeyler yapmak... heyecan verici! ve bir o kadar da kulağa hoş geliyor.
çoğunuz bilirsiniz deniz yıldızının minik hikayesini;
"bir adam sahilde öğle saatlerine doğru bir gencin, deniz kıyısında kumlardan bir şeyler alarak denize doğru fırlattığını görür. merak ederek yanına gelir ve sorar:
- kolay gelsin genç adam. ne yapıyorsun burada?
+ teşekkürler beyefendi, öğle sıcağında kurumaya yüz tutmuş deniz yıldızlarını ölmemeleri için suya atıyorum.
- anladım delikanlı. peki burası kilometreler uzunluğunda bir sahil ve belki de burada yüzbinlerce deniz yıldızı var, hangi birine yetişeceksin ölmemesi için? bir çoğu yine ölecek. neyi değiştireceksin?
yerden bir deniz yıldızı daha alır genç olan ve fırlatır suya.
+ bakın, bu deniz yıldızı için her şey değişti!... " -
66.
+2- tedavi altına alındığı yere gittim keremim'in. kurumuş yaprak gibiydi.
derken boncuk boncuk dökülmeye başladı tekrardan amcanın gözünden yaşlar. dağ gibi adamın savunmasız bir çocuk haline dönüştüğünü görmek resmen canımı acıttı.
- onu o halde görünce memlekete neden dönmediğini anladım. hanıma daha söyleyemedim bu durumu. şüpheleniyor hep yalan söylüyorum telefonda. yaz okulu var dediler okulda. görebilirsem, hocalarıyla ve arkadaşlarıyla görüşeceğim. oğlumu bu hale getiren o şerefsizlerin kim olduklarını bulmak için buradayım. onları adalete teslim etmek için buradayım. gerçi komiserlerim, araştırma ve takiplerinin sürdüğünü, o azılı haydutların peşlerinde olduklarını söyledi canım evlatlarım. ama ben yine de keremim için geldim.
hala çenesi titreyerek ağlıyordu amcam. ismini sordum. abdullah'mış. muratla benim yüzüm kirece dönmüştü. gözlerimiz dolu dolu. oturduğumuz cafenin bahçesinden gözüm üniversitenin giriş kapısına kaydı. insanlar ve araçlar girip çıkıyor, güvenlikçiler rutin giriş kontrollerini yapıyorlardı. üniversite ile alakası olmayan insanlarsa giriş kapısına teğet geçip, gidip geliyorlardı umursamazca.
o kapının ardında yaşananları, olanı-biteni, eğer ilgilisi değilseniz asla öğrenemezsiniz, kapısının önünden milyon kez geçip gitseniz de. -
67.
+2din kardeşim devam edermisin bağladın bizi hikayeye yarıda bırakırsan giberün
-
68.
+2ama yine de yavaştan yavaştan belli etmeliydim ondan uzak durması gerektiğini. kahvelerimiz bittikten sonra sevcan,
- haydi gel bir değişiklik olsun bugünkü akşam yemeğini de bizde yiyelim,
derken gözlerinin içi gülüyordu. reddetmedim.
- biliyordum.
dedi sevinçle,
- biliyordum. beni bu dünyada bir tek sen rahatlatabilirsin, en gergin anlarımda bile!...
kıpır kıpırdı. kalktık o mekandan. hemen bir taksi çevirip sevcanlar'a doğru yola çıktık. ben çocukları arayıp geç geleceğimi bildirdim, sevcansa ailesine misafiri olduğunu.
deli soru işaretleriyle dolu bir ruhla bindiğim taksilerden biriyle gelip, huzur dolu bir ruhu taşıyan bedenle ve hepsinden önemlisi onunla birlikte başka bir taksiyle dönmek. bunu düşününce tebessüm ettim kendi kendime.
ben deliyim diye mırıldandım.
"bennnn... deliyimmm!... " -
69.
+3 -1gösterişli bir cümle kapısında evin hanımı ve çalışanları ile bir grup insan karşıladı bizi. sevcan'ın annesi ile tanışırken heyecanlıydım ama bana hayranlıkla bakan bir çift gözdü kadında dikkatimi çeken.
aslında ben fazla bir şey yapmamıştım ki o kadar önemsenecek. gereken neyse onu yapmıştım ama anlatsam da anlamazlardı. "neyse boşver" dedim kendi kendime. oldukça lüks sayılabilecek bir evdi burası. geçtiğim yerlerden gözlerimi alamıyordum. hele ki duvarlarda asılı tablolar tam bir harika, şaheserdi her biri.
geçtik büyükçe bir salona. hal hatır muhabbetlerinden sonra eşref bey'in hanımından övgü dolu sözler, falan feşmekan. hiç sevmedim ömrümce bir başkası tarafımdan yüzüme söylenilmesini bu tür sözlerin.
bir an annem geldi aklıma. "annem olsaydı şimdi bir kaşlarımı çatıp kızar, sustururdum onu" diye iç geçirdim. ama ne fayda bir başkası var karşında. mecburen dinledik artık kahvelerimizi yudumlarken.
kısa bir sohbetin ardından "yemeğe kal" daveti geldi ama onu da kabul etmedim. sevcan yemek için geç saatlere kadar beni bekliyorken böyle bir mide isyanı ihanetine yeltenemezdim ki.
allah'tan pek fazla sürmedi ve sevcan aradı beni. eve geçtiğini söyledi. geleceğimizi bildirdim. eşref bey eşine hazırlanıp onun da gelmesini söyledi. 5 dakika içerisinde hazırlandık çıktık yola. -
70.
+3 -1gece tatlı bitti. ağırladığımız misafirler geç olduğu gerekçesiyle müsaade istediler. her şey için teşekkür edip evden ayrıldılar. sevcan ile birkaç saat daha muhabbet ettik anne ve babasının gelmesi üzerine. biraz hastane muhabbeti, biraz da okul arkadaşları ile olan görüşmesinden bahsettik. sonra da odalarımıza geçtik iyi geceler faslından sonra.
bense biraz daha kendime gelmiştim sanki, biraz daha kontrollüydüm sevcan'a karşı. neden durup dururken sonu belli olmayan bir ateşe atacaktım ki kendimi? bu düşünceler içerisinde dalmışım uykuya.
-
ya rasat sen ne mal adamsın
-
burda olmayan var mı
-
sevgili rasat bu başlığa gel
-
nasyonel sosyailizim bir tak biliyomuş gibi
-
yav ben 2008 de doğdum
-
ccc rammstein ccc günaydın diler 12 02 2025
-
vallahi yağlı saçı özledik
-
sabah incisozluk co yazıp
-
olm surda 10 kisi birbirimizin
-
ümit özdağ tam şuan ne yapıyor acaba
-
gran torino ermeni miymiş
-
kıçında yanması olan bir kişi nasıl
-
ismailin enayisi emin
-
incisözlükteki inanılmaz mantık hatasi
-
babanız ağır akpli olsa naparsiniz
-
inci sözlüğünden biri ile evleneceğim
-
eyyyy inci sözlük sen kimsin yaaaa
-
inci sözlük detoksu
-
beyler yurt dışına turla gidersem eğer
-
sözlük hala yavasss
-
ınstagrambt teittetter seviyofun
-
1988 den beri sözlük modları değisir
- / 1