+14
-3
hani şu birbirinize ağzınıza geleni söyleyip sonra evin bi köşesine sinip acaba bana mı bakıyor diye bi yandan onu kesip bi yandan umursamaz davranmaya çalıştığınız günlerden.
bi tane uzun 3 lü koltuk var evde. bi kişi uzanırken biri oturduğunda sığabilir 2 kişi.
bu sefer uzanan ben oldum birbirimize baktığımızı bile bile salağı oynadık. uzunlamasına uzandım altımda iç çamaşırım üstümde siyah kısa bi uyku tişörtü.
ayak tabanlarımı birleştirip sırt üstü yattım gözüm tvde gibimde değilsin der gibi.
en sonunda dayanamadı bana döndü.. parmak uçları topuklarıma dokundu çekingen bi şekilde oradan bileklerime sonra dizlerime ulaştı. özür diler gibi utangaç bi ifadeyle dokundu vücuduma.
sonra aylardır kullanılmayan balkondaki masaya çekmecede nefessiz kalan bir masa örtüsü gibi çırpılıp kırışıkları açılarak serildi üzerime. iç çamaşırımdan açıkta kalan kasığımı dişledi hınzırca.
elleri hafifçe yukarı çekilmiş tişörtümden içeri girdi sanki annesi evde yokmuşta çok merak ettiği çekmeceyi kurcalayan bir çocuk gibi göğsüme ulaştı...
tepkisisliğimden yüz bulup serdi vücudunu vüduma. ensemden tutup yüzüne çekti yüzümü. başka bir yere bakmama şans bırakmayacak kadar yakındı artık bana.
artık bişeyler söylemem gerekti.
heyecanımı bir kenara bırakıp sanki hayatımın sınavına girmiş gibi bi özgüvenle kendimi topladım ve çenesinden tutup ona dedim ki;
şevket gibtirgit senin taalukatını giberim...
dıbına kodumun oğlu barışacaz ayağına bizi gibecek...