0
özet: okumayın, zaten okuyacaklarınız hiçbirinizin işine gelmiyor amk.
türkiye cumhuriyeti vatandaşı olan bir kürdün (hatta kürt çok saçma oldu, doğulu diyelim biz ona, çünkü sorunumuz doğu sorunudur) resmi işlerini görürken türkçe kullanması kaçınılmazdır. eğitimde de türkçe kullanması kaçınılmazdır. bunun basit şekilde pragmadan öte bir amacı yok. içine slogan karıştırılmazsa bunun sıkıntı doğuracağını sanmıyorum. maksat, anadoludaki tüm okulların ve eğitim dünyasının ortak bir lisanının olması, bürokrasinin ortak bir lisanının olması ve bu şekilde enformasyon hızı ve maliyetinin makul seviyede sabitlenmesi söz konusu.
ama bu durumu birilerini "türkleştirmek" için yaparsak burada sıkıntı var. devletin şu fikri iyi verebilmesi lazım: dil, seçim sistemi, asayiş gibi konular, hiçbir etnik gurubun kültürel özerkliğine saldırı gayesi taşımaz, sistemin işleyişinin gereğidir.
peki sorun nerede? sorun şurada: zaten resmi organ ve olayların "türk" kimliği üzerinden gerçekleştiği yetmiyormuş gibi, sen bir de "oğuz boyu" kimliğini, etnik türk kimliğini, türk örfünü zorla birilerine dayatırsan, orada sıkıntı doğar.
benim "türk" dediğimiz hiçbir insanla bir alıp veremediğim yok. ben kafkasım. bu ülkeye de gayet sahip çıkarım.
ama içerlemek ve eleştirmek de benim hakkım. kimliğine bakılmaksızın hangi hükümet ya da devlet başta olursa olsun, benim mali durumum kötüyse, gelecek kaygılarım uykularımı kaçırıyorsa, eğitimimden ve benden sonra gelecek kuşaklardan endişe duyuyorsam ve komşumdan başkanma kadar tüm ülkedaşlarııma güvensizlik içerisindeysem, öldürülme korkum varsa, o hükümeti ve söz konusu yönetim geleneğinin kaynağı olan devleti eleştiririm.
tüm bu aksaklıkların içerisinde belli bir etnik gurubun da ne kadar üstün ve övgüye değer olduğunu bas bas bağıran adama da gülerim. benim vatandaşım aç, benim seçimlerimde ön basımlı onbinlerce oy pusulası çıkmış. kışın yolu kapanan köyler var, okuyamayan öğrenciler var, iş sıkıntısı var, barınma sıkıntısı var.
sen şimdi çıkıp "türküm diyeceksin! ne mutlu türküm diyene diyeceksin!" mi diyorsun?
iyi de ister türk olayım ister ugandalı, ben zaten mutlu değilim ki!? sen beni refaha kavuştur, etnisiteymiş, dinmiş bunlar zaten renk meselesi, zevk meselesi, öncelikli şeyler değil. ben, beni doyurana zaten minnet duyarım. ama ben bu ülkedeki halime bakıyorum, bi de norveçli'nin haline bakıyorum ve merak ediyorum: benim günahım ne? türk ya da kürt, alevi ya da sunni, bizim günahımız ne arkadaş? niye fakiriz, zevklerimiz elit değil, niye vizyonsuz kültürsüz adamlarız, niye toplumsal hafızamız zayıf, neden yozlaşıyoruz?
buraya kadar "türklükkkkkk!" diye bağrınanlara yüklendim. karşı tarafın hiç mi suçu yok? var, onlar da sanki çok önemli birşeymiş gibi etnik mücadeledeler.
sen yemeklerinin adını ister türkçe say, ister kürtçe, ister lazca... o yemekler sofranda olmadıktan sonra ne önemi var?
herneyse, doğudaki sorun tek bir etnsiteye atfedilemez. pkk'nın hatası buradadır. solcu olduklarını söylerler. sol görüş sınıf hakkı savunur. belli bir etnsistenin hakkını savunmaz. doğudaki insanların hak arayışı "süryani, kürt, türkmen, arap, v.s. v.s." şeklinde ayrılırsa bu iş sıkıntıya düşer. daha başta aradığın hakkın adını koyamamışken bir de şiddet işin içine girerse iyice sıçarsın. kendi durumlarını kabul etmeleri lazım. "taraflar silah bıraksın!" demek cehalettir. doğuda dağa çıkan adam "taraf" değil bunu anlaması lazım. sen devlete denk değilsin. ama hak sahibisin. o yüzden talep etme hakkın var. ve neyi nasıl talep edeceğini bileceksin.
o kadar dağlarda it dalaşına girileceğine, avrupa insan hakları mahkemesine bir ayda 1 milyon adet açlık ve işsizlik konulu mektup gitse, aynı şekilde avrupa birliği sekreterliklerine bir ayda bir milyon adet "sağlık, vücut bütünlüğü, eğitim" gibi haklarını temin edemediği gerekçesiyle sunulmuş sığınma hakkı talebi gitse ve bunların hepsi doğu ya da güneydoğu anadoludan gitseydi, sonra avrupa birliği sürecinde bu belgeler lök! diye t.c.'nin burnuna şartname olarak dayansaydı, ben o zaman görürdüm işte, hak hukuk nasıl aranıyor, mecliste nasıl uzlaşılıyor.
askere kurşunu sıktın mı, bitti, dönüşü yok, haklıysan da haksız konuma düşersin.
doğudaki adam bana şunu desin: "ben açım, işsizim, sağlıksızım, güvende değilim, ihmal edildim ve istanbul'da yaşayan bir t.c. vatandaşı kadar benim de insanca var olmaya hakkım var, bana hakkımı verin, ihmal etmeyin!"
ben o zaman "tamam." derim, çünkü benden talepte bulunduğu şeyi "insan olduğu için istiyor, kürt olduğu için değil, kürt olmanın bir önemi olmadığının farkında." çünkü orada açlık var. evet oraya çok paranın aktığı da doğru. ama o para oraya varınca ne oluyor bunu bi anlamak lazım. kısmen, yatırım yapılması için girişim de var. ama yumurta kapıya gelince o yatırımlara ne oluyor bunları çözmek lazım.
ama oradaki adam hakkını talep ederken vatandaşlık hakkı olarak değil de "ayrı bir unsurun hakkı" olarak talep ediyorsa ha işte orası da komik ve acınası geliyor bana.
nihai olarak anlamamız gereken şeyler belli:
+bu ülkede birşeyler ters gidiyor.
+bu ülkenin doğu bölgesinde de birşeyler ters gidiyor.
+etnik köken önemli değil.
+türk milleti, bir viking ne kadar uluysa o kadar ulu, bir vietkong'lu ne kadar saygıya değerse o kadar saygıya değer.
+bu yüzden etnik kimlik, hak talep etmek için gerekçe değil.
+bu ülkede bir sürü sorun varken oturup etnisite tartışanların alayı geri zekalıdır.
+bu ülkede bir sürü sorun varken "ne mutlu türküm diyene diyeceksin!" diye bağıran adam da cahildir. türk bile olsan mutlu değilsin, anla şunu. övünülecek birşey vardıysa bile geçmişte kaldı ve karın gurultusunu biz "şu an" işitiyoruz. fatih sultan mehmet han, mezarından kalkıp gizli bir osmanlı hazinesi gösteremez bize, sonuçta şu anki sorunlarımızla başbaşayız ve geçmişimizin bu duruma bir yardımı yok.
+doğudaki sorun ile batıdaki sorun arasında aslında hiçbir fark yok. kalantorlar fakiri eziyor. ekonomik manevra alanı daha geniş olan herkes bu ülkede 1. sınıf vatandaş. öyle olmayanların da -hâşâ ama, ne demek istediğimi anlarsınız umarım- allah bile yardımcısı olmuyor. doğudaki sorun bunun daha ağır ve yoğun hali sadece.
+ve ben "premium vatandaş" ile "standart vatandaş" ayrımının olduğu ülke görmek istemiyorum. bunun benim ülkem olduğunu görmek istemiyorum. tüm bunlar olurken sırf damalarında akan kana bakarak "ne mutlu!" diyen adamın, bırak hakkını aramayı, rahatsız olup eleştiren kimselere dayılanmasını da görmek istemiyorum.
ve ülkemdeki kötü gidişatı görüp eleştirdiğim için bana, "bir şekilde uğraşıcaz düzelticez, halimizde övünülecek birşey yok hakikaten, bu ülkeyi kuran adamın nasihati bu değildi!" demek yerine, "çık git o zaman başka ülkeye" diyen adamın (mesela gibici111 ve paranormal liseli takma adlı yazarlarımız bunu bana dediler defalarca) aslında alt metninin şu olduğunu düşünüyorum:
"çık git çünkü biz böyle iyiyiz, çünkü bunlar düzelmeyecek, çünkü düzeltmeyeceğiz, çabalamayacağız, o yüzden boşuna konuşma."
ve bunu demenin de iki sebebi olabilir: ya çok ağır cahilsin, beynini bayramdan bayrama kullanıyorsun -ki bu iyi ihtimal.
ya da kötü ihtimal gerçekleşmiş: bunu diyen adam da, o ülkenin kaymağını yiyen kesimdeki "premium vatandaş" ın ta kendisi aslında. çünkü ona göre harbiden sorun yok, onun rahatı yerinde ve sen eleştirerek ortalığı karıştırıyorsun.
o zaman da şuraya varırız: asıl hainler, övünülecek hiçbirşey yokken, zorla övünmeyi dayatan sözde vatansever, ve milliyetçi olduğunu iddia eden kimselerdir.
Tümünü Göster