1. 1.
    +5 -2
    atsız'ın sözlerine şimdilik ara vereceğim. atsız'ın kaleminden şiirler:
    ···
  2. 2.
    +2 -1
    Ağıt

    Gönlümde yazdığım bu son ağıta
    Nazire yaparak coşan dalgalar!
    Hastası olup da geç vakit hekim
    Arayanlar gibi koşan dalgalar!

    Sizin de elbette var bir sızınız,
    Bundan mı geliyor korkunç hızınız?
    Benide beraber alır mısınız?
    Kederle kabarıp şişen dalgalar?

    Sizile paylaşsak bu korkunç gamı,
    Bitmiyor bu sonsuz ecel akşamı.
    Bilmem ki bundan mı titriyor gemi?
    Ey dalgakıranı aşan dalgalar?

    Hey ATSIZ çöküyor eski bir direk.
    Baksan da dünyaya titremeyerek,
    Hepimiz beraber haykırsak gerek
    Ey bela dehrinde pişen dalgalar! ..

    Hüseyin Nihal Atsız
    ···
  3. 3.
    +1 -1
    Afşin’a Ağıt

    Ne ümitlerle gelip dünyaya
    En güzel ismi takındın: Afşın!
    Böyle erken bırakıp gitme neden?
    Kaç bahar, kaç yılı doldurdu yaşın?
    Kaldı senden bize bir gamlı seda...
    Bir vedadır o seda, sade veda’

    Hüseyin Nihal Atsız
    ···
  4. 4.
    -1
    gib kafalı nihat atsız sevdalısı geldi amk
    ···
  5. 5.
    +1
    Türklerin Türküsü

    Dilek yolunda ölmek Türklere olmaz tasa,
    Türk’e boyun eğdirir yalnız türeyle yasa;
    Yedi ordu birleşip kaşımızda parlasa
    Onu kanla söndürür parçalarız, yeneriz.

    Biz Turfanı yarattık uyku uyurken Batı
    Nuh doğmadan kişnedi ordularımızın atı.
    Sorsan şöyle diyecek gök denilen şu çatı:
    Türk gücü bir yıldırım, Türk bilgisi bir deniz.

    Delinse yer, çökse gök, yansa, kül olsa dört yan,
    Yüce dileğe doğru yine yürürüz yayan.
    Yıldırımdan, tipiden, kasırgadan yılmayan,
    Ölümlerle eğlenen tunç yürekli Türkleriz...


    Hüseyin Nihal Atsız
    ···
  6. 6.
    +1
    Türkistan ihtilalcilerinin Türküsü

    Ey, Türkistan, şanlı ülke, güzel anayurt!
    Bir gün gelir kaldırırız yine bayrağı;
    içimizden elbet çıkar yeni bir Bozkurt,
    Yabancıdan geri alır kutlu toprağı...
    Küçük kuşlar bize hergün şöylece çiler:
    Ey ölümle el sıkışan ihtilalciler!
    Size der ki gökten inen kutsi elçiler!
    Siz buldunuz ebediyet denen kaynağı...

    Biz, mezarsız ölüp giden genç atsızlarız;
    Yaramızı suyla yıkar, otla sararız;
    Kimsemiz yok, fakat gönüllerde biz varız,
    Bize şefkat sunmaz hiçbir kadın dudağı...

    Bak Timur’un, Gültekin’in ruhu ne diyor:
    Şanlı günler şimdi efsane diyor,
    it canlı rus vatanını soyuyor, yiyor,
    Ey, büyük Türk haydi artık kaldır sancağı!

    Mazideki zaferlerden kalmadı bir iz;
    Döktüğünüz kanlar oldu bir deniz...
    Birgün elbet yeni baştan birleştiririz:
    Türkmen, Kırgız, Uygur, Başkurt, Özbek, Kazağı.

    Hüseyin Nihal Atsız
    ···
  7. 7.
    +1
    Türkçülük Bayrağı

    Türk duygusu her Türkçüye en tatlı kımızdır;
    Türk ülküsü candan da aziz bayrağımızdır.

    Bayrak ki onun gölgesi Bozkurtları toplar;
    Bayrak ki bütün kaybedilen yurtları toplar.

    Nerden geliyor? Tanrıkut'un ordularından!
    Lakin bize bir beyt okuyor kutlu yarından:

    Darbeyle gönüllerde yatan ülkü silinmez!
    Atsız yere düşmekle bu bayrak yere inmez!...

    Hüseyin Nihal Atsız
    ···
  8. 8.
    +1
    Türk Kızı

    Pınar başına geldi
    Bir elinde güğümü;
    Çattı yay kaşlarını
    Görünce güldüğümü,
    Bağlamıştı gönlümü
    Saçlarının düğümü.
    Bilmiyordum bu örgü
    Acaba bir büğü mü?
    Sordum: Nerdedir yerin?
    Nedir senin değerin?
    Yedi kıral vurulmuş,
    Ne bu ceylan gözlerin?
    Hangisine varırsın
    Bu yedi ünlü erin?
    Şöyle dedi bakarak
    Göklere derin derin:
    Kıralların taçları
    Beni bağlar büğü mü?
    Orduları açamaz
    Gönlümdeki düğümü.
    Saraylarda süremem
    Dağlarda sürdüğümü.
    Bin cihana değişmem
    Şu öksüz Türklüğümü...

    Hüseyin Nihal Atsız
    ···
  9. 9.
    +1
    Toprak Mazi

    Gel arkadaş, gel seninle az dertleşelim:
    Okuyarak hayat denen koca kitabı
    Gönüldeki yaraları biraz deşelim.

    Gömdüm kara topraklara melekten iyi,
    Perilerden nazlı, güzel bir sevgiliyi.
    Derin derin sızlıyor gönlümde yaram,
    Bana artık her saadet olmuştur haram.

    Beni sardı kefen gibi mazinin tülü,
    Yere batsın bu toprakla bu korkunç mazi!
    Orda çünkü sevgilimle sevgim gömülü…
    Hey arkadaş sözünü bil, hem kendine gel,
    Bahtiyarlıklara olmaz ölümler engel.
    Bir sevgili kızı senden aldıysa toprak
    Bun a katlan, toprak için çünkü bu bir hak!

    Hem yaratan, hem büyüten topraktır bizi,
    Üzerinde işitiriz ilk ninnimizi;
    Fışkırttığı serin sular bize can verir;
    Ormanları gönlümüze heyecan verir.

    Hey arkadaş sende insaf duygusu yok mu?
    Sana her şey veren, seni büyüten toprak
    Senden bir tek kız aldıysa acaba çok mu?

    Doğup ölmek… Millet için bunlar bir hızdır,
    Toprak bizim beşiğimiz, mezarımızdır.
    Toprak bizim anamızdır… insan yasına
    Kapılarak nasıl söver öz anasına?

    Hakikat ne şu göklerin derinliğinde,
    Ne suların şairane serinliğinde…
    Aristonun mantığında zerresi yoktur,
    Fisagorda, Eflâtunda nebzesi yoktur.
    Mefkûreler âleminde olunca kıtlık
    Kafaların içerisinde başlar çıfıtlık:
    Bir budala “zulüm yeter! ” diye haykırır,
    Bir it çıkar “proleter” diye haykırır!

    Bir hayvanda hâkim olur cinsî heyecan,
    Froyt denen yahudiye gider verir can…
    Kimi kördür… Kendisine büyük gelir pek
    Lenin denen o maskara vatansız köpek…

    O ne felsefe ne de “din”in “hiç”inde,
    O, toprağın asırlardan beri içinde…
    Hakikati bulmak için onu eşmeli,
    Yükselmekten bir şey çıkmaz, derinleşmeli…
    Göğe doğru yükselenler bir gün yorulur,
    Derinleşen hakikati toprakta bulur.
    Şu ne başı, ne de sonu olmıyan toprak
    Gömdüğümüz vücutlardan gıda alarak
    Bize hayat verir, bize tarih, mazi yaratır.
    Mazi köhne kitap değil, şanlı bir satır…

    Mazi ırkın yarattığı çoksun bir seldir,
    Mazi bizim alnımızı göğe yükseltir,
    Geçmişlerin gecesinden ışık alırız…

    Bir düşünsen mazideki olan işleri
    Hâdisatın büyüklüğü seni şaşırtır.
    istersen gel yadedelim o geçmişleri…

    Kaynar elbet damarında halis Türk kanın,
    Damarında çünkü kanı var “Atilâ”nın,
    Avrupanın her ırkından toplanan ordu
    Onu Galya ovasında zorla durdurdu.

    iradesi yenilmeden sinirle ete
    Vatan için karısını bırakan “Mete”
    Yasa için kardeşini öldüren “Çingiz”

    Yeryüzünde bırakmadan küçücük bir iz
    Geçip giden milyonlarca adsız kahraman,
    Ki her biri bugün bize vermektedir şan,
    Bu erlerin cisimleri toprakta kaldı,
    Hangisini hangisinden üstün tutmalı?
    Her birisi bu toprağın, bu ırkın malı…
    “Tonyukuk”un gizlenmiştir dehâ kanında,
    Bismark onun at uşağı olmaz yanında…

    “Alp Arslan”la “Kılıç Arslan” şanlı bir fasıl
    Avrupayı rezil eden “Yıldırım”… Nasıl?

    Düşünsene ne biçim bir kahraman erdir
    Ankarada Yıldırımı eriten “Demir”…

    Bu kadar mı? Bu saydığım ancak bir kaçı!
    “Katerin”le neler yaptı acaba “Baltacı”?
    Anafarta cephesinde kim durdu en son?
    ilk dayağı kimden yedi kuduz Napolyon?

    Sevdiğin kız şu toprağa eğer girdiyse,
    Sen toprağı eskisinden fazla benimse.
    Bil ki toprak ebediyen senin olmuştur.

    Bu dünyada bizim bir genç kızı sevmemiz
    Filhakika gayet doğru, hem de çok temiz
    Bir gayedir… Fakat bunun hududu dardır…
    Sevgiliden sevgili bir mefkûre vardır.
    Biz kız solar, yahut senin tükenir aşkın,
    insan kalmaz uzun zaman neşeli, taşkın…
    Ya mefkûre? Ebediyet onunla birdir,
    Kişioğlu müebbeden ona esirdir.

    En mukaddes iki “Var”a böyle söversen,
    Toprak ejder, mazi kanlı bir gece dersen,
    ileriye bakamazsın, gözün kamaşır.
    istikbali kucağında bu mazi taşır…
    Arkasında olmasaydı şanlı bir mazi
    Bu milletten çıkar mıydı bir büyük “GAZi”?
    Kara toprak yine bizden gıda almasa
    Kalır mıydı aramızda türe yasa?
    Mazi bizim atamızdır, toprak anamız,
    Biri bizi yetiştirir, biri verir hız.
    Bu toprağa nasıl dersin kara bir ölü
    Ki bağrında bütün şanlı ecdat gömülü.

    Yabancılar bir gün yine akın ederse,
    Ve zaferi kendisine yakın ederse,
    Sevgilimi aldı diye bu kara toprak
    Tarihin ün meydanında uzun kalarak
    O toprağın uğruna sen can vermez misin?

    Bu maziyle bu toprağa küfürden sakın,
    Kendine gel, iradeni üstüne takıl!
    Savaşları, türeleri, yasalarıyla
    Zaferleri, bozgunları, tasalarıyla
    Mazi ırkın yarattığı bir şaheserdir…

    Hey arkadaş, sapıtmışın, doğru yola gir;
    Hakkı neyse ver maziyle kara toprağın…
    Onlar değil efsaneyle cansız bir yığın!

    Bu ikisi ebediyen kutlanacaktır…
    Ve bunları inkar eden, bil ki alçaktır…

    Hüseyin Nihal Atsız
    Tümünü Göster
    ···
  10. 10.
    +1
    Topal Asker

    Ey saçları “alagorsan” kegib hanım kız!
    Gülme öyle bana bakıp sen arsız arsız!

    Bacağımla alay etme pek topal diye.
    Bir sorsana o topallık bana nereden hediye ?

    Sen Şişli’de dans ederken her gece gündüz,
    Biz ötede ne ovalar, çaylar, ne dümdüz

    Yaylaları geçtik, karlı dağları aştık;
    Siz salonda dans ederken bizler savaştık .

    Ey dudağı kanım gibi kıpkırmızı kız,
    Gülme öyle bana bakıp sen arsız arsız!

    Olan işler dimağını azıcık yorsun!
    Biliyorum elbisemle eğleniyorsun;

    Biliyorum baldırını o kadar nazla
    Örten bir tek ipek çorap kıymetçe fazla

    Benim bütün elbisemden... Hatta kendimden...
    Biliyorum: Çünkü bugün şu dünyada ben

    Neyim? Bir hiç... işe güce yaramaz topal...
    Sen sağlamsın, senin hakkın, dünyadan zevk al:

    Çünkü orda düşmanlarla boğuşurken biz
    Siz muhteşem salonlarda şarap içtiniz!

    Ey gözünün rengi bana yabancı güzel,
    Her yolcunun uğradığı ey hancı güzel!

    Sen yabancı kucaklarda yaşarken her gün
    Yapıyorduk bizde kanla, barutla düğün.

    Sen o sıcak odalarda cilveli, mahmur
    Dolaşırken... Biz de tipi, fırtına, yağmur,

    Kar altında kanlar döktük, canlar yıprattık;
    Aç yaşadık, susuz kaldık, taşlarda yattık.

    Sen açılmış bir bahardın, biz kara kıştık;
    Bizden üstün ordularla böyle çarpıştık...

    Gülme öyle bana bakıp pek arsız arsız
    Sen ey dışı güzel, fakat içi çamur kız!

    Sana karşı haykıranı, mecbursun dinle;
    Bugün hesap göreceğiz artık seninle:

    Ben cephede geberirken, geride vatan
    Aşkı ile bin belalı işe can atan

    Anam, babam, karım, kızım, eziliyorken
    Dağlar kadar yük altında... gel, cevap ver, sen

    Bana anlat, anlat bana, siz ne yaptınız?
    Köpek gibi oynaştınız, fuhşa taptınız!

    Anavatan boğulurken kıpkızıl kanda
    Yalnız gönül verdiniz siz zevke, cazbanda...

    Ey nankör kız, ey fahişe unutma şunu:
    Sizin için harp ederken yedim kurşunu.

    Onun için topal kaldı böyle bacağım,
    Onun için tütmez oldu artık ocağım.

    Nazlı nazlı yatıyorken sen yataklarda
    Sallanarak ölü kaldık biz bataklarda.

    Kalbur oldu süngülerle çelik bağrımız,
    Bu amansız boğuşmada öldü yarımız,

    Ya siz nasıl yaşadınız? Bizim kanımız
    Size şarap oldu sanki... Şehit canımız

    Güya sizin mezenizdi! Yiyip içtiniz;
    Zıpladınız, kudurdunuz arsız, edepsiz!..

    Gerçi salonlarda senin “yıldız”dı adın,
    Hakikatte fahişesin ey alçak kadın!

    Ey allıklı ve düzgünlü yosma bil şunu:
    Bütün millet öğrenmiştir senin fuhşunu.

    Omuzun da neden seni fuzuli çeksin?
    Kinimizin şiddetiyle gebereceksin!..


    Hüseyin Nihal Atsız
    Tümünü Göster
    ···
  11. 11.
    +1
    @50 her türkçüde az ya da çok ırkçılık vardır. bu ırkçılık kişiden kişiye değişir. yabancı fikirleri benimsememek de bir ırkçılıktır. Atsız ise bunlardan biridir. Sana Atsız'ın bir sözünden yanıt vereyim:

    türk ırkçılığını alman nazizm'i ve italyan faşizm'i ile karıştırmayın. türk ırkçılığı devletin önemli mevkilerine sadece türk soylu olanları getirmek. örneğin; askeriye, başbakanlık. türk soyundan olan kişilerle evlenmek, türk ırkının üstünlüğüne inanmak, türkler arasında din, mezhep, boy ayrımı yapmamak ve ülkede türk töresini hakim kılmaktır.

    türk ırkçılığı kendinden olmayanı katletmek demek değildir. türk ırkçılığı türk'ün türkten başka dostu olmadığını bilir ve türk olmayan herkesin türk'e karşı düşmanca tutumlarda bulunacağını aklından çıkarmaz.

    türk ırkçılığı kimsenin dinine karışmaz. isteyen dinine istediği gibi inanır. din vicdan özgürlüğüdür. kişi ile yaratıcı arasındadır.
    Hüseyin Nihal ATSIZ

    @51 Göktürkler zamanında savaşa katılmamış gençlere Atsız denirdi. Bundan dolayı Atsız soyadını buradan almıştır. Tarihte ise iki tane Türk büyüğü vardır: Uvakoğlu Atsız, Harzemşah Atsız. Bunlar ise bu gelenekten isimlerini almıştır.
    ···
  12. 12.
    +1
    Davetiye

    Ey Benito Musolini! Ey gayet yüce,
    italyanlar başvekili muhterem Düce!
    Duydum ki, yelkenleri edip de fora
    Gelecekmiş orduların yeşil Bosfora.
    Buyursunlar... Bizim için şavaş düğündür;
    Din Arab'ın, hukuk sizin, harp Türk'lüğündür.
    Açlar nasıl bir istekle koşarsa aşa
    Türk eri de öyle gider kanlı savaşa.
    Hem karadan, hem denizden ordular indir!
    Çarpışalım, en doğru söz süngülerindir!
    Kalem, fırça, mermer nedir? Birer oyuncak!
    Şaheserler sungtilerle yazılır ancak!
    Çağri Beg'le Tuğrul Beg'in kurduğu devlet
    Italyalı melezlerden üsttündür elbet;
    Bizim eski uşakları alda yanına
    Balkanlardan doğru yürü er meydanına;
    Çelik zırhlı kartalları göklere saldır...
    Fakat zafer sizin için söz ve masaldır...
    Dirilerek başınıza geçse de Sezar
    Yine olur Anadolu size bir mezar.
    Belki fazla bel bağladın şimal komşuna,
    Biz güleriz Cermenliğin kuduruşuna,
    Tanıyoruz Atilla'dan beri Cermeni,
    Farklı mıdır Prusyalı yahut Ermeni?
    Senin dostun Cermanyaya biz Nemşe deriz,
    Bir gün yine Bec onünde düğün ederiz.

    Soyle, kara gömlekliler etmesin keder;
    Olum-dirim savaş bir gün mukadder!
    Gerçi bugün eskisinden daha çok diksin;
    Fakat yine biz Osmanli, sen Venediksin!
    Tarihteki eski Roma hoş bir hayaldir,
    Hayal bütün insanlarda olan bir haldir.
    Bu hayaller zamanları hızla asmalı,
    Gök Türklerle Romalılar karşıIaşmalı!
    Görmüyorsan gönIlumüzün içini, korsun!
    Kılıçlarımız kınlarından çıkmayagörsün!

    Top sesleri, bomba sesi bize saz gelir;
    17'ye karşı 44 milyon az gelir.
    Arnavud'u yendim diye kendini avut,
    Yiğit Türkle bir olur mu soysuz Arnavut?
    Kayalara çarpmalıdır korkunç türküler!
    Dalmalıdır gövdelere çeIik süngüler!
    Sert dipçikler ezmelidir nice başları!
    Ecel kuşu ayırmalı arkadaşları!
    En yiğitler serilmeli en önce yere!
    Kızıl kanlar yerde taşıp olmalı dere!
    Ülkü denen nazlı gelin erde şan ister!
    Büyük devlet kurmak icin büyük kan ister.

    Damarında var mi senin böyle bol kanın?
    Türkün kanı bir eşidir lavlı volkanın!
    Tarihteki eski Roma hoş bir hayaldir,
    Kurulacak yeni Roma boş bir hayaldir,
    Karşısında olmasaydi şanli 'Türk Budun'
    Belki gerçek olacaktı bir gün umudun,

    Insan oğIu ümitlerle dolup taşmalı,
    Aryalarla Turanlılar karşılamalı.
    Tabiatın yürüyüşü belki yavaştır;
    Hız verecek biricik şey ona savaştır!
    Keskin olur Iikörlerden ayranla kımız,
    Karnera'yı yere serer Tekirdağ'lımız.
    Yurdumuzun çok tarafı olsa da kuru
    Makarnadan kuvvetlidir yine bulguru...
    Biz guleriz Façyo'ların felsefesine,
    Dayanır mı kırkı bir tek Türk efesine?
    Bizim yanık Fuzuli'miz engin biz deniz!
    Karşisinda bir göl kalır sizin Dante'niz!
    Bizler ulu bir çınarız, sizler sarmaşik!
    'Generaller 'Paşalarla atamaz aşık! ..
    Ey italyan başvekili! Ey Musolini!
    iki ırkın kabarmalı asırlık kini...
    Hesabınıi göreceğiz elbette yarın
    Yedi yüzlü, yedi dilli Italyan'ların!

    Irkınızı hiçe saydı Hazreti Fatih.
    Biraz daha yasasaydi Hazreti Fatih
    Ne Venedik kalacakti, ne Floransa...
    Hoş geldiniz diyecekti bize Fransa!
    Haydi, hamle kafirindir... ilkönce sen gel
    Ecel ile zaman bize olmadan engel!
    Burda tanklar yürümezse etme çok tasa;
    Sungtilerle çarpışmadır şavaşta yaşa.
    Olma boyle sinsi çakal, yahut engerek!
    Bozkurt gibi, kartal gibi doğüşmek gerek!

    Kılıç Arslan öldü sanma, yaşıyor bizde!
    Atila'nin ateşi var içimizde!
    Kanije'nin gazileri daha dipdiri!
    Sınırdadir Pilevne'nin kırk bir askeri!
    Edirne'de Sükrü Paşa bekliyor nöbet!
    Dumlupınar denen şeyi bilirsin elbet!
    Şehitlerden elli milyon bekAçisi olan
    Asılmaz bir kayadır bu ebedi Vatan!

    Hüseyin Nihal Atsız
    Tümünü Göster
    ···
  13. 13.
    -1
    Mutlak Seveceksin

    Sevda gibi bir gizli emel ruhuna sinmiş;
    Bir haz ki hayalden bile üstün ve derinmiş.
    Gökten gelerek gönlüne rüzgar gibi inmiş,
    Bir sır ki bu,ölsen bile açamazsın...

    Anlatması imkansız olan öyle bir an ki,
    Hülyadaki ses varlığının gayesi sanki...
    Bak emrediyor:Daldığın alemden uyan ki,
    Mutlak seveceksin beni, bundan kaçamazsın...

    Kalbin benim olsun diyorum, çünkü mukadder...
    Cismin sana yetmez mi? Çabuk kalbini sök,ver!
    Yoktur öte alemde de kurtulmaya bir yer!
    Mutlak seveceksin beni, bundan kaçamazsın...

    Ram ol bana, ruhun yeni bir aleme girsin...
    Yazmış kaderin:Aşkıma ömrünce esirsin!
    Aklınla, şuurunla,hayalinle bilirsin.
    Mutlak seveceksin beni, bundan kaçamazsın...

    Hüseyin Nihal Atsız
    ···
  14. 14.
    -1
    Aşkınla

    Aşkınla senin bunca gönül etmede nale...
    Uğrunda akan gözyaşımız oldu şelale.
    Onmaz kara sevdamızı kan söndürecektir...

    O füsunkar ve güzel gözleri her kalbi deşen
    Öyle bir nazlı kızın aşkına düştüm ben ki...

    Ey bir eşi bulunmaz fedakar, mert arkadaş!
    Kıskandırdın bizi sen,bak ölümün ne kadar şanlı!

    Arkadaşımızın mert ve şan dolu göğsünde
    Şehitliğin nişanı kızıl bir gül açıldı...

    Hüseyin Nihal Atsız
    ···
  15. 15.
    -1
    Ay Yüzlü Güzel Konçuy

    Mestim bugün aşkınla ay yüzlü güzel konçuy,
    Gönlümde esip çınla, ay yüzlü güzel konçuy.
    Şevkinle serab ettin, aşkınla harab ettin,
    Payında türab ettin,ay yüzlü güzel konçuy.
    Sensiz yaşamak boştur, birlikte ölüm hoştur,
    Coştum, daha çok coştur, ay yüzlü konçuy.
    Sevginle geçip serden, bildim yaralar nerden;
    Eyvah kara gözlerden, ay yüzlü güzel konçuy.
    Zulmetteki mahımsın, gönlümdeki ahımsın,
    Ömrümde günahımsın, ay yüzlü güzel konçuy.
    Lebler sücü, bir tas ver; hem neş'e ve hem yas ver;
    Hançer mi o kirpikler, ay yüzlü güzel konçuy.
    Almış beni albızlar, gönlümde yaran sızlar,
    Kurban sana Atsızlar, ay yüzlü güzel konçuy...

    Hüseyin Nihal Atsız
    ···
  16. 16.
    -1
    Ayrılık

    Sevdiğim, kemençede titretiyorken yayı,
    Bülbül sustu, unuttu o eski ağlamayı.
    Öyle sandım ki gökte kızıllık sardı ayı,
    Sevdiğim, kemençede inletiyorken yayı...

    Ağaçların dalları saygılarla eğildi,
    içimden çarpıntıyı, gözümden yaşı sildi,
    Böceklerin sesleri birdenbire kesildi,
    Sevdiğim, kemençede söyletiyorken yayı...
    Ayın on dördü gökte yavaşça yükselince,
    Bir bağlama başladı önceden ince ince ...

    Birdenbire gürleşip kemençeye karıştı,
    Biri coşkun bir öfke, biri bir yalvarıştı.
    Birini inletirken bir kadının elleri,
    Birinde bir erkeğin kırılmış emelleri...
    Sonra kemençe sustu... Yalnız kaldı bağlama,
    Çalkalanarak diyor ki: “Boşunadır, ağlama!
    Kemençen, bağlamam ve ... Gönüllerimiz kırıktır;
    Her tatlı sevişmenin sonu bir ayrılıktır...

    Gök onun kadar derin , o gök kadar berraktı,
    Biraz sonra nazik ay bizi yalnız bıraktı...
    Bu ayrılık çağının hicranını bir düşün,
    Beni hala yakıyor tadı en son öpüşün!?..

    Hazin hıçkırıkları bırakılmış bir kızın,
    Hatırlattı bütün o eski ayrılıkları.
    Söndürür neşesini gönlümüzdeki hızın,
    Bırakılmış bir kızın hazin hıçkırıkları...

    Hüseyin Nihal Atsız
    ···
  17. 17.
    -1
    Bahtiyarlık

    Bahtiyarlık ne zafer kısrağına binmektir;
    Ne yaşarken dünya uçmağına inmektir.
    Şekli olmaz, rengi yok, belirsizdir ve tektir.
    Bahtiyarlık: Ömründe bir kere sevinmektir.

    Bir karanlık geceye akıyorken bu varlık
    Bulunur mu dünyada ebedi bahtiyarlık?
    Mükafatın, yapsan da en büyük bir yararlık
    Nihayet zafer adlı bir kısrağa binmektir.

    Dört hecelik söz olan “bahtiyarlık”... O bir sır...
    Bilmeyecek insanlık bunu daha bin asır.
    Bilgi, bolluk, din, para... Hepsi boş, hepsi kısır...
    En fazlası bir dünya uçmağına inmektir.

    Her şeyin bir şekli var, her derdin bir ilacı...
    Türlü türlü yemişler verir dünya ağacı.
    Zafer çetin, ilim güç, bozgun kötü, aşk acı.
    Halbuki bahtiyarlık: Belirsizdir ve tektir.

    Bahtiyarlık: Boraca yüce dağları aşmak
    Varılmadan ölünen uzak yerlere koşmak,
    Tanrı’nın sofrasında mest olarak konuşmak
    Ve ömründe bir kere, bir kere sevinmektir...


    Hüseyin Nihal Atsız
    ···
  18. 18.
    0
    begendim burayı +başlık takip
    ···
  19. 19.
    0
    bi at alın adama kurtulsun
    ···
  20. 20.
    0
    türkçülük akımını ırkçılıkla zehirlemeyin lan
    ···