1. 201.
    0
    belki okurum
    ···
  2. 202.
    0
    @160 parmaklarına sağlık panpa efkarlandırdın bizi ama gibin sağolsun devam amk merakta bırakma pembe dizi gibi oldu fatma tuğçe o bu .. amk...
    ···
  3. 203.
    0
    hepınızın amna koim
    ···
  4. 204.
    0
    panpa bu gece de devdıbını bekliyoruz
    ···
  5. 205.
    0
    devam panpa yardır.
    ···
  6. 206.
    0
    devam panku
    ···
  7. 207.
    0
    evet panpalar.bu gecede burdayım. başlayayım.
    ···
  8. 208.
    0
    anlat panpa dinlioruz
    ···
  9. 209.
    0
    gezdim tozdum yürüdüm bol bol.
    sokaklar sanki benimdi.
    gündüz, çok kalabalık olmayan saatte dalmıştım istiklale.
    hep gece saatlerinde yürümüştüm bu caddede.
    kendimi en mutlu hissettiğim anlardan biriydi.
    özgürdüm sanki.
    yıllarca prangalara vurulmuş mahkumdum.
    zindanlarda, taşların üstünde uyumuş gelmiştim sanki.
    bir yandan ağırlığı vardı geçmişin
    bir yandan özgürlük hissi.
    yürüdüm sona kadar.
    galata kulesine hiç çıkmamıştım daha önce.
    cebimde param vardı.
    hesap yapma gereği duymadan daldım
    'veririz amk kaç paraysa nolucak'
    dedim kendi kendime.
    huzur doluydu istanbul o sabah.
    sanki bu şehir değildi bombaların patladığı,
    sanki yıllar önce insanlar bu sokaklarda kaçmamıştı,
    mermilerden..
    sarımsak-soğan geldi aklıma.
    hiç sevmem diyip bindim asansöre.
    her tarafından baktım kulenin.
    farkettim
    geçmişimi kabullenmiştim artık.
    ne yaşadıysam ben yaşamıştım.
    umduğum kadar görememiştim kuleden.
    ama yüksektim yerden artık.
    sanki geçmiş metrelerce aşşağıdaydı benden.
    evet dedim.
    yükseliyorum.
    ···
  10. 210.
    0
    insan neden aynı hataları yapar diye soruyordum kendime.
    durmadan düşünüyordum.
    zihnim hiç boş durmuyordu.
    her saniye bir şeyler, yeni fikirler doğuyordu içimde.
    bi an sordum kendime
    'kiminle mutlu olacaksın'
    işte bu soruydu beni tekrar tuğçe ye iten şey.
    cevap hiç kolay değildi.
    eskiden olsa 'seni seven kişi seni mutlu eder, senin sevdiğin değil' derdim
    farkettimki o değildim ben.
    o kalıba giremiyordum.
    ben sevmeliydim, aşık olmalıydım, koşmalıydım peşinden.
    sanki yapmamışmıydım bunlarıda. yapmıştım
    ama neden mutlu olamamıştım.
    sorun oradaydı.
    neden her şeyi yaptığım halde olmuyordu.
    o an karar verdim. doğruluk tarafını düşünmedim.
    bi şansı vardı bende.
    tuğçeye bi şans verecektim.
    haketmemişti evet.
    ama yönetmen bendim ya hani.
    kendini göstermesini istiyordum.
    'bi oyna bakalım şu mutlu eden kadın rolünü, yapabilirsen senindir'
    demiştim adeta.
    beklemeye geçmiştim gelmesini.
    gelecekti.
    o da sona yaklaştığımızın farkındaydı..
    ···
  11. 211.
    0
    bekletmişti beşiktaş iskelesinde.
    hava soğuktu. rüzgarda vardı.
    sigaram hiç düşmedi parmaklarımdan.
    bir bir ardına yaktım.
    her gelene bakıyordum.
    şanslı kızı arıyordum inenler arasında.
    -değil, değil, buda değil' diye sayıklıyordum.
    yarım saat geçmişti ve geldi.
    gülerek yaklaştı.
    selamlaştıktan sonra her zaman yaptığı gibi
    gelirken yada akşam yaşadığı şeyleri anlatıyordu.
    bende dinliyordum.
    söz sırası gelecekti.
    ···
  12. 212.
    0
    kahvaltı yapacaktık. karnım açıkmıştı beklerken.
    yürüyorduk. beşiktaşın arka sokaklarında daha önce bizim binlerden
    biriyle gittiğim kahvaltı mekanı vardı. oraya gittik.
    güzel yerdi. ucuz ama etkiliydi.
    çok para harcayabilmeme rağmen yinede pahalı yemeklere anlam veremiyordum.
    o yüzden bu mekan tam benlikti.
    oturduk karşılıklı.
    'gazeteleri uzatsana' dedi
    kartlar bendeydi.her şekilde oynamak istiyordum kartlarımı.
    'bekle herşeyin sırası var' dedim.
    gülümsedi 'tamam' dedi ve sustu.
    menemen ve kahvaltı tabağını söyledik.
    tam bir öğrenciydi karşımda.
    bense patron gibiydim.
    'kaç gündür yumurta yiyorum ya' dedi.
    sefalet içindeydi. borç batağındaydı.
    bende öyle sıkıntılar yoktu.
    bana kadar param vardı. borcum yoktu.
    antalyadayken bende onun gibiydim.
    ama artık değil.
    ···
  13. 213.
    0
    kahvaltı bitmişti.
    ben onu beklerden az çok hazırlamıştım söyleyeceklerimi
    cevaplarını tahmin edebiliyordum.
    ağlayabilirdi.ama inanmıycaktım gözyaşına.
    okadar kolay kanmıycaktım.
    'seni çok seviyorum tuğçe' demiycektim.
    'bak tuğçe yıllardır aynı şeyi yaşıyoruz.
    geliyorum gidiyorum, konuşuyoruz ama bi noktaya ulaşamıyoruz.
    ben sana bu gün benimle burdan el ele çık demiyorum.
    bana aşkım bitanem de demiyorum.
    sadece bi düşün.kim seni bu hayatta mutlu edecek olan kişi.
    öyle biri yoksa bu noktada bitirelim herşeyi.
    iyi ,kötü geçmiş kalsın olduğu yerde.
    sana bi daha açmak istemiyorum geçmişi.
    gerekirse mutlu olduğumuz günleride konuşmayalım.
    bugün burda tanışmış gibi yapalım.
    hayatındaki anlamım virgülse, tamam eyvallah.
    ama ben senin noktansam eğer bana bunu hissettir.'
    söylediğim şeyler içine oturmuştu.
    ağlıyordu.
    ama ben gülüyordum inceden
    devam ettim
    'hep bunu yapıyorsun.
    ağlayarak saklanıyorsun benden.
    ama bugün kaçıcak bi yerin sok senin.
    düşün'
    açılmaya başlamıştı kilitleri onunda.
    'ya ben sana çok fazla hata yaptım.sen mutlu olmayı çok hakediyosun.
    ama yaptım bi kere. napiyim.ben böyleyim.
    bugün sana tamam desem yarın ne yapacağım belli değil.
    seni tekrar üzmekten korkuyorum'
    bilmiyordu beni ne kadar üzdüğünü geçmişte.
    nede olsa acı hissedebildiğin kadardı.
    ben çok hissetmiştim acıyı.
    kalbim sonbaharın getirdiği rüzgarda savrulan yapraktan beter olmuştu.
    yerden yere vurmuştu zamanında.
    ama artık en güzel yerinde bile gibtir olup gitse hayatımdan
    biliyordum daha fazla acımazdı kalbim.
    zirvesini yaşatmıştı acının.
    daha fazlası yoktu.
    ···
  14. 214.
    0
    saatlerce oturmuştuk.
    bu mekanın en sevdiğim özelliği
    sınırsız çaydı.
    ve kapalı mekan olmasına rağmen rahatça sigara-çay yapabiliyordum.
    bu dakikalardan sonra artık ruhunu okşayabilir,
    düneşten gölgeye alabilirdim onu.
    göz yaşı dökmüştü ter yerine.
    'hangi gazeteyi istiyosun' dedim
    '... ' dedi.
    o gazetelere bakarken bende en sevdiğim bulmacamı çözmeye başlamıştım.
    sorular çok kolay gelir olurmuştu artık.
    sanki hayatın şifresini çözmüştüm.
    bulmacaya bakarken arada tuğçeye bakıp gülüyordum.
    biliyordum ne kadar kuşkucu biri olduğunu.
    'noldu'diye sorardı her bakışımın arkasından.
    eskiden en sevmediğim huyuydu bu
    'güzelliğine baktım'derdim ozamanlar.
    'bişey yok göze faturamı kesiyosun' der olmuştum gülerek..
    6 saattir oturuyorduk.
    rahatsız olmamıştım ama. gayet rahattı benim için o yer.
    sanki mahkemeydi, tuğçeyi yargıladığım.
    hakim bendim, avukat bendim, izleyici bendim. herkes bendim.
    tek suçlu vardı.o..
    ···
  15. 215.
    0
    biraz özet geç bin
    ···
  16. 216.
    0
    'abi hesabı alırmısın? bide 57 tane çay var bizim' diyerek gönlünü alıyordum adamın.
    bir yandan üzülüyordum adama.
    beni bilseydi menülerden kaldırırdı heralde sınırsız çay ibaresini.
    ama mutluydu, gülümsedi.
    çıktık ve yürümeye başladık iskeleye doğru.
    hava kararmıştı nerdeyse.
    iskeleye bırakıp bizim binlerin yanına gidecektim.
    gönderdim.
    artık oda özgür bir güvercin gibiydi.
    ama bensiz, sahipsiz..
    aç kalacağını biliyordu uçarken gökyüzünde.
    artık hakimde avukatta ben değildim.
    kendisiyle yüzleşme vaktiydi.
    gerçekleri, yaptıklarını hatırlayıp pişmanlık duyma vaktiydi.
    ' nasıl etsemde sahip olsam tekrar' diyordu içinden.
    bakışları onun yüze vurumuydu.
    hatırladığı şey benim ona ne kadar aşık olduğumdu.
    onu deli gibi seven ben vardım bir zamanlar.
    ama dedim ya bir zamanlardı o.
    o eski çocuğu istiyordu ama değildim.
    değişim evresini çoktan aşmış, kalıplara sığmaz biri olmuştum artık.
    ama bir yandanda gönlüm onu istiyordu.
    herşey elimdeydi.
    ···
  17. 217.
    0
    bizim binlere geçtim ordan.
    yarın gene buluşacaktık.
    okuluna gidecektim bu kez.
    görmek istiyordum 'berbat yaaa' dediği o yeri.
    istanbuldaki bi okul ne kadar berbat olabilirdi acaba.
    binlerden biri en yakınımdı.
    anlattım olan biteni onada.
    o da dinledi
    istiyorduki mutlu olayım..
    benden çok istiyordu belki.
    en azından eski halimi istemiyordu.
    ···
  18. 218.
    0
    biraz ortadan daldım bin aradan ne kadar zaman geçtikten sonra tekrar görüştünüz diye sormak isterim
    ···
  19. 219.
    0
    okuluna gittim.
    gerçekten dediği kadar vardı.
    üniversiteden çok liseye benziyordu bu yer.
    o an şükrettim orda okumadığıma.
    eskişehiri düşündüm.
    okulumu.
    benimkide çok iyi sayılmazdı liseli binler sayesinde.
    burdan iyiydi genede.
    derse girip çıkmasını bekledim.
    sonra yürümeye başladık beraber.
    iskeleye vardık.
    'napalım bırakıyım seni'
    'gelsene sende'dedi
    o an anlamıştım.
    dün kurduğum her şey kanıtlanmıştı.
    artık bana kalmıştı cevap hakkı.
    bendim yönümüzü veren.
    'tamam olur' diyip geçtik karşıya.
    ···
  20. 220.
    0
    bir iki gün daha kalıp eskişehire döndüm.
    o geceden sonra görüşmedik tuğçeyle.
    mesajlaştık.
    destek olacağımı söyledim
    yardım edecektim pgibolojik daralmalarına.
    ama istediğim kadar olurdu bu.
    elini bırakabilirdim her an
    sıkılabilirdim bu oyundanda.
    öylede oldu.
    beni boşa oyaladığını, hiçbirşeyin düzelmeyeceğini söyleyip uzamıştım yine hayatından.
    artık böyleydim.
    aynı şekilde 'fatma yürümüyor artık ayrılalım'demiştim eskişehire dönünce.
    sıkılmıştım ikisindende.
    ama yalnızda kalamıyordum aynı zamanda.
    fatma eskişehirde olsaydı belki mutlu olabilirdik.
    ben ona 'deli gibi aşık' durumunda değildim.
    ama o öyleydi bana karşı.
    sayfalar dolusu mesaj attı.
    koltuğa uzanmış okuduktan sonra
    'peh' dedim sadece.
    benim yıllarca yaşadığımı sanki çok kısa bir sürede yaşamıştı.
    ben yaşatmıştım.
    ···