bunlar aralarında ingilizce konuşuyor.
mert de sohbete katıldı ben pek bir tak anlamıyorum.

arada kızlar rüzgar'a iltifat ediyor bu da iplemeden telefonunda çizim yapıyordu.

mert'e dönüp.

+ne diyorlar dedim.
-klagib tanışıyorlar işte kimsin nesin...
+rüzgar ne diyor peki.

o arada rüzgar lafa girdi (yemin ediyorum inci, kafasına ellilik bira bardağını patlatmamak için kendimi zor tuttum)

+klagib tanışma işte kimsin nesin diyorlar
-peki rüzgar ne diyor.
• doğmamış ve doğurmamış olan dedim.
-çok küstahsın inançlı biriyim kibirine alet etme o cümleyi.
• din yorumlanamaz bir kavram. gecenin bu saatinde mini şortun ve içkinle gecelere akıyorsun.
-laf mı soktun şimdi sen?
• gördüğümü söyledim.ben inançsız biriyim ama ikiyüzlü değilim.

mert lafa girdi. tamam tamam abartmayın.

-

romantik: çok roman okuyan.
(bkz: tdk)

+tamam sıkıldım mert anahtarı versene dedi rüzgar.
-otursaydın.
+başka zaman...

anahtarı da alıp kızlarla kalktılar.
biz de bir saat daha oturup kalktık.
mert'in eve gitmesine izin vermedim.(klagib kıskançlık değil evde iki tane ingiliz kevaşe varken resmen bile bile lades olurdu)

kumsalda sabahladık.

sabah mertlere kahvaltı yapmak için gittik.
tam gittiğimiz sırada kızlardan güzel olanı tam da çıkıyordu.
mertle kısa bir tartıştık yine.
evini böyle şeyler için kullandırma otel mi burası dedim.

biz mutfağa geçtik direk.
o sırada merdivenlerden rüzgar indi.
altında siyah kotu vardı üstünde bir şey yoktu.
güzel bir vücudu vardı ama ciddiyim hissettiğim sadece nefretti.

+rica etsem üstüne bir şey giyer misin dedim.
-öğlen denizde görmeyecek misin zaten.

mert lafa girdi.

• olsun ev ortamı yine de giy sen bir şeyler.

koltuğum üzerindeki tişörtünü aldı giyindi.
aşağıya zaten tişörtü bulmaya inmiş.
mertle ikimiz biraz haksızlık yaptık sanki.

neyse kahvaltıya oturduk.

ben:ailen ne işle uğraşıyor.
mert:şirketleri var dağıtıcı firma.
ben:okul durumun nedir?
mert:bizim okulda aslında geçen yıl dondurduğu için yoktu.
ben:hangi bölüm okuyorsun.
mert:elektrik mühendisliği.

eaa mert yeter beah!! dur da cevap versin diye çıkıştım.
o sırada rüzgar'ı ilk defa içten gülümserken gördüm.
gülüşü de güzeldi muallaknin.

Anlat panpa ne olacak merak ettim

Gibiş bekliyorum

bak baştan söylüyorum rüzgara verdim dersin ağzına çarparım iki tane tokat

+kardeşin var mı ? dedim rüzgara.
-yok
+aileni de anlıyorum risk alamamışlar daha fazla (iki kere abimle saraçoğluna gittim hani orada lalala koyduk mu var ya ruh halim o işte)

-hayır zirvede bırakmışlar diyelim.(züt)

bir süre sonra denize girmek üzere evden çıktık.

biz mertle denize giriyoruz. yüzme yarışı falan yaptık.hep o kazanıyor zaten.
o sırada babamlar da sahile geldi.
kumsalda sabahlarken bile sürekli arayıp kontrol etmişti önceki akşam, onun gerginliği vardı biraz da üstünde.

abim de nişanlısıyla geldi hatta merti suyun içinde dövüyor mu şaka mı yapıyor bilemediğim anlar da yaşandı.(abim biraz da hıncını alıyordu sanırım. tüm aile toplandık anlayacağınız.

rezerveeee dokunanı yakarım

rüzgar da ingiliz kevaşesiyle uzanıp güneşleniyordu.
kulaklıkla müzik dinliyordu.

ablam sordu

+kim bu taş?
-ay bırak abla her yeri taş olsa n'olur. pisliğin teki.
+çağırsana.
-git kendin çağır.

ablam yanına gitti.bir şeyler söyledi. sonra rüzgar kulaklığı çıkarıp ona bir şeyler dedi. duyamadım ama ablam geldiğinde anladım.

+pisliğin teki bu.
-dedik sana abla.
+mert'in arkadaşı mı?
-evet.

babamla abim ablam yanına gidince kıl oldu haliyle rüzgara.

babam:kim bu
mert:bir arkadaşım hakan amca.
abim: çağır gelsin bir merhaba desin.
ben:abi boşver takılıyor işte kız arkadaşıyla.
abim: olmaz öyle ayıp.

mert rüzgarın yanına gitti.bir şeyler söyledi sonra yalnız döndü yanımıza.
(işte şimdi sıçtık babamla abim çağırdı ama iplemedi)

mert: ediz abi(abim) şey mm müsait değilmiş.
abim: neyse gibtir et çok da önemli değil deyip nişanlısı müge ablayla getirdikleri dondurmaları dağıttılar bize.

arada günlüğüme bakıyorum o yüzden geç yazıyorum.
ayrıca panpa demeniz çok hoşuma gitti.
kimse panpa dememişti ha.sizden hissettim.

gibiş varmı panpa ona göre okuyacagım

panpa yaz bea

o gün öyle geçti.bir iki saat sonra da rüzgar ve kevaşesi gittiler.
annem anlayışlı biridir insanları yargılamaz.o ve mert hariç tanıdığım herkes nefret ediyordu artık ondan ben de öyle.

çünkü özünde çok yakışıklı olmak da varlıklı olmak da birini kibirli yapmamalı.
işin sonunda yaşlanınca, şaçlarınız dökülüp göbeğiniz çıkınca, işiniz batınca varlığınızı kaybedince ne oluyor?

insan doğası gereği kaybetmeye mahkumdur bence. neyse.

o bir kaç gün boyunca rüzgar'ı hiç görmedim. sormadım umrumda da değildi.
sonra da evinin tadilatı bitince oraya geçti.

1 2 hafta sonra da istanbul'a döndük mert de bir kaç gün sonra geldi.

yazı ortalamıştık artık. dediğim gibi arada aklıma gelse de çok fazla eksisi vardı.
size de günlüğüme olduğum kadar dürüst olacağım hayır etkilenmedim diyemem ama
bilirsiniz bazen adam kötüdür uzak durulasıdır. zaten yanlıştı da, sadakatsizlik ne yapanı ne yapılanı affedemeyeceğim bir şeydir.(mert bunu hiç anlamasa da)
27 temmuz mert'in doğum gününe hazırlanıyordum.

tüm gün ona hediye baktım.
sonunda iki tane beyaz ve açık mavi yazlık gömlek aldım dar kesim.

akşam bağdat caddesinde doğum günü vardı. mekan havelka belki bilenleriniz vardır.

akşam doğum gününde onu tekrar gördüm uzun zaman sonra.
köşeli kemik yapısı tertemiz traşı siyah gömlekle birleşince de biraz ergenliğime döndüm.
şimdi biliyorum kızacaksınız ama 4 yıl öncesine kadar odamda damon salvatore posterleri vardı

neyse işte. uzun zaman geçtiği için ters yapmak gelmedi içimdem.
masanın ucunda oturuyordu. yanına kadar gittim.