1. 1.
    +4
    Mutluluk uçsuz bucaksız ormanlardadır,
    Bomboş sahillerdeki coşkudadır.
    insan elinin değmediği bir yerdedir,
    Denizin diplerinde ve gürlemesindedir.
    insanları severim, ama doğayı daha çok severim…

    edit : lord byron
    ···
  2. 2.
    +1
    @36

    geçen gün yüzüme rastladım bir ilan panosunda
    korktum birden, kusacak gibi oldum
    ”olur öyle” dedi ulusbaker,
    ”herkes alçaktır biraz”
    ”otur ulan!” dedim, bağırdım ona
    ben bazen bağırırım biraz

    ”rakı doldur!” dedim, “eksilmesin!”
    ben bazen eksilirim biraz
    aslında hepimiz eksilirmişiz biraz
    bunu sonradan öğrendim.
    ···
  3. 3.
    +1
    @35 köylüleri niçin öldürmeliyiz ?
    çünkü onlar ağırkanlı adamlardır.
    değişen bir dünyaya karşı
    kerbin duvarlar gibi katı
    çakır dikenleri gibi susuz
    kayıtsızca direnerek yaşarlar.
    aptal, kaba ve kurnazdırlar.
    inanarak ve kolayca yalan söylerler.
    paraları olsa da
    yoksul görünmek gibi bir hünerleri vardır.
    herşeyi hafife alır ve herkese söverler.
    yağmuru, rüzgarı ve güneşi
    birgün olsun ekinleri akıllarına gelmeden
    düşünemezler...
    ve birbirlerinin sınırlarını sürerek
    topraklarını
    büyütmeye çalışırlar.

    köylüleri niçin öldürmeliyiz?
    çünkü onlar karılarını döverler
    seslerinin tonu yumuşak değildir
    dışarıda ezildikçe içeride zulüm kesilirler.
    gazete okumaz ve haksızlığa
    ancak kendileri uğrarsa karşı çıkarlar.
    karşılığı olmadan kimseye yardım etmezler.
    adım başı pınar olsa da köylerinde
    temiz giyinmez ve her zaman
    bir karış sakalla gezerler.
    çocuklarını iyi yetiştirmezler
    evlerinde kitap, müzik ve resim yoktur.
    birgün olsun dişlerini fırçalamaz
    ve şapkalarını ancak yatarken çıkarırlar.

    köylüleri niçin öldürmeliyiz?
    çünkü onlar yanlış partilere oy verirler
    kendilerinden olanlarla alay edip
    tuhaf bir şekilde başkalarına inanırlar.
    devlet; tapu dairesi, banka borcu ve hastanedir
    devletten korkar ve en çok ona hile yaparlar.
    yiğittirler askerde subay dövecek kadar
    ama bir memur karşısında -bu da tuhaftır-
    ezim ezim ezilirler.
    enflasyon denince buğday ve gübre fiyatlarını bilirler.
    onbir ay gökyüzünden bereket beklerler,
    dindardırlar ahret korkusu içinde
    ama bir kadının topuklarından
    memelerini görecek kadar bıçkındırlar
    harmanı kaldırdıktan sonra yılda bir kez
    şehre giderler!...

    köylüleri niçin öldürmeliyiz?
    çünkü onlar köpekleri boğuşunca kavga ederler
    birbirlerinin evlerine ancak
    ölümlerde ve düğünlerde giderler.
    şarkı söylemekten ve kederlenmekten utanırlar
    gülmek ayıp eğlenmek zayıflıktır
    ancak rakı içtiklerinde duygulanır ve ağlarlar.
    binlerce yılın kabuğu altında
    yürekleri bir gaz lambası kadar kalmıştır.
    aldanmak korkusu içinde
    sürekli birbirlerini aldatırlar.
    bir yere birlikte gitmeleri gerekirse
    karılarından en az on adım önde yürürler
    ve bir erkeklik işareti olarak
    onları herkesin ortasında azarlarlar.

    köylüleri niçin öldürmeliyiz?
    çünkü onlar otobüslerde ayakkabılarını çıkarırlar
    ayak ve ağız kokuları içinde kurulup koltuklara
    herkesi bunalta bunalta, yüksek perdeden
    kızlarının talihsizliğini ve hayırsız oğullarını anlatır,
    yoksulluktan kıvrandıkları halde, şükür içinde
    bunun, tanrının bir lütfu olduğuna inanırlar.
    ve önemsiz bir şeyden söz eder gibi, her fırsatta
    gizli bir övünçle, uzak şehirdeki
    zengin akrabalarından sözederler.
    kibardırlar lokantada yemek yemeyi bilecek kadar
    ama sokağa çıkar çıkmaz hünküre hünküre
    yollara tükürürler...
    ve sonra şaşarak temizliğine ve düzenine
    şehirde yaşamanın iyiliğinden konuşurlar.

    köylüleri niçin öldürmeliyiz?
    çünkü onlar ilk akışamdan uyurlar.
    yarı gecelerde yıldızlara bakarak
    başka dünyaları düşünmek gibi tutkuları yoktur.
    gökyüzünü, baharda yağmur yağarsa
    ve yaz güneşlerini, ekinlerini yeşertirse severler.
    hayal güçleri kıttır ve hiçbir yeniliğe
    -bu, verimi yüksek bir tohum bile olsa-
    sonuçlarını görmeden inanmazlar.
    dünyanın gelişimine katkıları yoktur.
    mülk düşkünüdürler amansız derecede
    bir ülkenin geleceği
    küçücük topraklarının ipoteği altındadır
    ve bir kaya parçası gibi dururlar su geçirmeden,
    zamanın derin ırmakları önünde...
    Tümünü Göster
    ···
  4. 4.
    0
    bitmedi, yazacağım daha
    yazmazsam ağlayacağım çünkü
    alçakça olacak biraz

    hem biz o zaman kimdik ki, nerelere giderdik
    her sokakta biraz daha eksilirdik
    bilirdim, geceleri puslu puslu olurdu bazen
    bazen birisi fısıldarmış gibi olurdu
    ”duyamadım”, derdim, “tekrar et!”
    sessizliğe bürünürdü o vakit her şey
    sokaklar daha bir puslu
    palyaçolar daha bir ağlamaklı olurdu
    ve ben daha bir alçak olurdum
    ağlardım biraz
    ···
  5. 5.
    0
    @33
    senin dudakların pembe
    ellerin beyaz,
    al tut ellerimi bebek
    tut biraz!

    benim doğduğum köylerde
    ceviz ağaçları yoktu,
    ben bu yüzden serinliğe hasretim
    okşa biraz!

    benim doğduğum köylerde
    buğday tarlaları yoktu,
    dağıt saçlarını bebek
    savur biraz!

    benim doğduğum köyleri
    akşamları eşkiyalar basardı.
    ben bu yüzden yalnızlığı hiç sevmem
    konuş biraz!

    benim doğduğum köylerde
    şimal rüzgarları eserdi,
    ve bu yüzden dudaklarım çatlaktır
    öp biraz!
    ···
  6. 6.
    0
    bütün sevgileri atıp içimden,
    varlığımı yalnız ona verdim ben.
    elverir ki bir gün bana, derinden,
    ta derinden, bir gün bana “gel” desin.
    ···
  7. 7.
    0
    @22 bayağı bayağı boş yapıyorsun hewal. üryan geldim üryan giderimcilerden değilim. başkalarına söyle bu dizeleri.
    ···
  8. 8.
    0
    Akın var
    güneşe akın!
    Güneşi zaptedeceğiz
    güneşin zaptı yakın!
    ···
  9. 9.
    0
    Senin beklentilerin çoktan ümitsizleşti bile
    Şafağın ilk ışıklarında çoktan kaçtın
    Beklentilerin geride kaldı.
    Sen sadece dıştan önemli gibi görünüyorsun
    Sen beni sevmiyorsun
    Sen sadece dıştan önemli gibi görünüyorsun
    Sen beni sevmiyorsun

    ellerini kaldır ve arabadan dışarı çık
    gibeyim seni domuz
    ···
  10. 10.
    0
    Hayat bir şelaledir
    Biz nehirden içeriz
    Sonra arkamızı döner ve duvarlarımızı inşaa ederiz

    Boşluğa doğru yüzüyoruz
    Kelimeyi duyarız
    Kendimizi kaybederiz
    ···
  11. 11.
    0
    Ben
    daha ölümü düşünmüyorum.
    Ben daha bir çocuk doğuracağım.
    Hayat taşıyor içimden.
    Kaynıyor kanım.
    Yaşayacağım, ama çok, pek çok,
    ama sen de beraber.
    Ama ölüm de korkutmuyor beni.
    Yalnız pek sevimsiz buluyorum
    bizim cenaze şeklini.
    Ben ölünceye kadar da
    bu düzelir herhalde.
    ···
  12. 12.
    0
    Şüphemin dalgaları her dini boğdu, aştı,
    Gönlümün yolları gittikçe karanlıklaştı.
    Bir teselli veremez bilgi denen şu kötürüm,
    Hele iman ise, o köhne yular, mahz-ı cürüm.
    Sû-i kasd eylemeyen aklına iman edemez,
    Takılıp bir masalın ardına mantık gidemez.
    işte şu namütenahi denilen varlıklar,
    Sevdiğim fahişenin bir bini dersem ne çıkar?
    Kâinatı doğuran kahpe bilir iç yüzünü,
    Önü zulmet, sonu zulmet, nideyim gündüzünü?
    Sen takıl da peşine bir sürü ehl-i tarabın,
    Korkmadan gir kanına hikmetin, aşkın, şarabın!
    ···
  13. 13.
    0
    sen say ki
    ben hiç ağlamadım
    hiç ateşe tutmadım yüreğimi
    geceleri, koynuma almadım ihaneti
    ve say ki
    bütün şiirler gözlerini
    bütün şarkılar saçlarını söylemedi
    ···
  14. 14.
    0
    sigara yakar giderim.
    ···
  15. 15.
    0
    http://www.youtube.com/watch?v=ze1c9Mg1EXs

    Dudaklarım gerisin geriye çekildi; ağdalı bir sıvının ağır ağır örttüğü, korkunun biçim kazanıp ayağa kalktığı ve ‘hey bana bir şeyler söylemenin vakti geldi’ dediği zamanlarda bekledim seni; gözlerimi kapadım. Bekledim. Beklerken, özlemenin hangi geçitleri geçilmez kıldığını, hangi duyguların insanı hayata kazandırdığını, basite indirgenmiş hüzünlerin geceleri dinlenmeye müsait şarkılarla şahlandığını anlatamadım. Evet, bilmiyordum. Bilmiyordum, kelimelerden arınmış bir cümle kurar gibi sevişmeyi.
    ···
  16. 16.
    0
    bir martıyı ağlattın işte
    bir çocuk garanti intihar eder artık
    kütür kütür küfrediyor gece imanıma
    bir yaprak kırılıp suya düşüyor
    su yaralanıyor su kanıyor şelale!
    ···
  17. 17.
    0
    Sebebi ne
    Seni bir bıçak yarası gibi hatırlamamın
    Sen böyle uzakken senin sesini duyup
    Yerimden fırlamamın sebebi ne?

    Diz çöküp bakarım ellerine
    Ellerine dokunmak isterim
    Dokunamam
    ···
  18. 18.
    0
    Ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim;
    Gündüzler size kalsın, verin karanlıkları!
    Islak bir yorgan gibi, sımsıkı bürüneyim;
    Örtün, üstüme örtün, serin karanlıkları.
    ···
  19. 19.
    0
    Bekle dedi gitti
    Ben beklemedim, o da gelmedi...
    Ölüm gibi bir şey oldu
    Ama kimse ölmedi...
    ···
  20. 20.
    0
    Ona uğramayan gemiler batsın
    Ondan geçmeyen trenler devrilsin
    Onu sevmeyen yürek taş kesilsin
    Kapansın onu görmeyen gözler
    Onu övmeyen diller kurusun
    iki kere iki dört elde var ulusbaker
    Bundan böyle dünyada
    Aşkın adı ulusbaker olsun
    ···