-
326.
0Rezervasyon yapıyorum
-
327.
0Okurum bı ara
-
328.
0Rezervasyon güvenlidir ve ve ve
-
329.
0devam pls emegine saglik
-
330.
0Rezerved
-
331.
0Devam emegine saglik devam et
-
332.
0Rezerved
-
333.
0Rezervuar
-
334.
0Rezzzzzz
-
335.
0Rez alındı
-
336.
+3geldim beyler devam ediyorum
-
337.
+4kabalaya göre yaratanın niteliği ihsan etme yani verme arzusudur, yaratılan herşey gibi insan da alma arzusudur. zaten egoist tabiatımız bunu bilimsel olarak kanıtlar nitelikte. insan hep almak ister... haz almak için arzular... ama bir paradoks yüzünden asla sonsuz ve ebedi hazza ulaşamaz. insan haz almak için birşeyi arzu eder ve haz aldığı an aldığı haz arzuyu iptal eder. yani tavuk yemek arzu ettin diyelim, tavuğu yerken arzun azalır tavuğu yedikten sonrada tavuk yeme arzusu tamamen bitmiştir. arzun iptal olduğu için tavuktan alacağın haz da iptal olur. hazzın arzuyu iptal ettiğinde sen daha farklı şeyler arzu etmeye başlarsın ve bu seni kısır bir döngüye sokar, bu şekilde insanlar hayatlarını geçici hazların peşinde sürdürerek hiçbirşey anlayamadan ve aradıklarınıda bulamadan ölürler...
-
338.
+3http://kabalatv.info/medi...u-ve-istirabin-anlami.jpg
fotoğraftaki kab insanın alma arzusunu sembolize eder. insan hazla ve yaradanın ışığıyla dolmak isteyen bir kabdır. ancak yukarıda anlattığım sebepten dolayı bu kabı hazla dolduramaz.
http://www.kabala.info.tr/imaj/2-1-300x212.png
fotoğraftaki süreçlerden geçip tatmin olan bir insan son noktada kendi çevresinde olmayan bir şeyleri aramaya ve arzulamaya başlar, daha yüce bir şeyi arar. insan çevresinde olan bitenlerin her şey olmadığını ve daha büyük, daha gerçek, kendisinden gizli bir şeylerin olduğunu hisseder. Etrafında bir sonsuzluğun olduğunu ama henüz hissedemediğini görür. bu noktadaki insana kalpteki noktası uyanmış kişi denir. -
339.
+6Yaratan’a yakınlaşmak ve O‘nu hissedebilmek bizler tarafından mutluluk olarak hissediliyor (cennet hayatı). Yaratan’dan uzaklaşmak ise ızdırap olarak hissedilir (cehennem hayatı). insanların yüzde doksanından fazlası cehennemde yaşıyor, cehennem maddesel dünyadır burasıdır. Dinlerdeki problemlerin hepsi bu ayırımın yapılmamasından ve ruhani hislerin fiziksel davranışlar veya fiziksel olarak algılanmasından kaynaklanıyor. Şimdi size cennete girmenin yolunu göstereceğim. Yaradana yakınlaşmak mutluluk ise yaradana yaklaşmanın yolu ona benzemekten geçer. buna form eşitliği denir. Üst dünyalardan geçerek yukarıya doğru yükselebilmek Yaratan’a ne kadar benzer olduğumuza bağlı.
-
340.
+7yaradana benzeyebilmek için ilk önce arzumuz yaradana yakınlaştıran arzular olmalı. dediğim gibi bu aşamaya gelmek için ilk önce maddesel hayattan tatmin olup sıkılmış olmak ve daha yüce birşeylerin arayışında olmak gerekiyor. yani kalpteki kıvılcımı olan veya kalpteki noktası uyanmış kişi olmak.
Özgecil olarak işlev gören arzularımıza israil denir. israil kelimesi Yaşar–El kelimesinden türemiştir ve Yaratan’a Direk demektir – Yaratan’a yönlenmiş olan arzu. Kendisi için isteyen arzuların içinde olanlara da dünya milletleri denir.
http://www.kabala.info.tr/imaj/ders3d031.jpg
Peki israil denilenler kim? Kalbinde o kıvılcımı, Yaratan’ı arama ve gerçeği bulma arzusunu taşıyanlara israil ulusu denir (Tahmin ettiğiniz gibi bu dininizle ya da ailenizin diniyle ilgili bir şey değil – sadece o kişiyle ilgili ve tümüyle ruhani bir durum). Bu arzuyu taşıyan insanlar ışığı ilk alacaklar – kitaplarda da dediği gibi “Ben her kimi istersem ışığıma onu alırım”. -
-
1.
0tatmin olamayan toplum dışı insanların dini yönelimlerinin bi anlamı yok mu? dünyevi hazzo deneyimleyip sıkılmamış oldukları için
-
2.
+1tatminse dinleri işe yaramış demektir kendileri üzerinde yani egolarına yetmis demektir ancak egosu dahada büyürse din egosunu tatmin etmemeye baslar
-
1.
-
341.
+6 -2kabalacılar Hz ibrahim’in çadırı önünde oturduğunu ve etrafına ruhaniliği edinmek isteyen insanları topladığını anlatıyorlar. Bu grup insandan Yehud kelimesinden türeyen Yehudim (Yahudi) – Yaratan’la bütünleşmek- anldıbına gelen bir kabala grubu oluşturduğu anlatılır.
dinlerin doğuşu ve kökenide ibrahime dayandığına göre. semavi dinler ibrahimi din olarak geçtiğine ve tüm peygamberlerin soyuda ibrahime dayandığına göre... aslında dinlerin gerçek amacının ne olduğunu ve nasıl bir anlayışla başlayıp sonradan yozlaştığını veya değiştiğini görebilmeliyiz. ya da şöyle demek daha doğru olur bir örnek verirsem kuranda günah işleyenlerin cehennemde yanacağı yazar, kimisi gerçekten ateşler içinde yanacağını düşünerek bu günahı işlemez, ama bilgeler ise aslında cehennemin bu dünyada olduğunu ve günah işlemenin ızdıraba neden olacağını bildiği için günah işlemez. yani dinler semboliktir ve en cahilden en bilgine herkes anlayabilsin ve kendince birşeyler çıkartabilsin diyedir. ancak 21. yüzyılda insanlık bilgi çağıyla beraber bu cahilliği kırmıştır ve artık öteki dünyada cehennemde yanacağı masalı yerine gerçekleri öğrenebilecek seviyeye gelmiştir... o yüzden dinler çağımızın gerisinde kalmıştır. ve ihtiyacımız yoktur artık bağnazlık olmuştur. daha önceden toplumun cahilliği nedeni yüzünden bu gerekliydi ancak dediklerimi algılayabildiğinize göre buna gerek kalmamış demektir. bu çağa aydınlanma çağı denmesinin sebebi budur -
342.
+6Her bireyde olduğu gibi, kendi arzuları büyüdükçe, içten bir tatminsizlik duygusu kişiye baskı yapmaya başlar – bir boşluk hissi olur. Dolayısıyla israil denilen bu grup insan üzerlerine düşen görevi yapmadıkça çevrelerinden (yani diğer milletlerden) baskı görürler. Dolayısıyla hayatımızın neden ızdırap dolu olduğunu anlayabilirsek, çözümünü bulabiliriz.
Kitaplarda bu yüzden dünyanın tüm problemleri israil yüzünden diye yazar. Terör, açlık, savaşlar vs. Bu yüzden bu grup insan içinde daha yüce bir varlığın olduğunu ve onu bulması ve anlaması gerektiğini hisseder ve arayışa geçer. Bir insan kabalaya bu arzunun vasıtasıyla gelir.
Peki, israil denilen bu grup insan kim? Bu grup insan dünyanın her yöresinden, ırkından, dininden oluşacak. Bu grup insanın yaratılış nedeni bu, diğer insanları da alıp üst dünyaların kapılarını onlara da açmak. Eğer bunu başarabilirsek hayatın bize tüm bakış açısı değişecek. Tüm dünya bize yardım edecek ve herkes özgecil benzerliğiyle Yaratan’ı hissedecek. -
343.
+4konuyu biraz dağıttım form eşitliğinde kalmıştık, nasıl formumuzu yaratanın ki ile eşitleyeceğiz ve böylece ona yaklaşacağız ve cennet hayatını yaşayacağız buna gelelim. Biz alma arzusuyuz demiştim yaradan da verme arzusu, eğer bizde yaradan gibi verme arzusunda olursak bu yaradana yakınlaşmamıza sebep olur...Tümünü Göster
nasıl verme arzusunda olacağız, bu sokaktan geçen adamlara verme arzusunda olmak demek değildir, çünkü sokaktan geçen adam jayvansal seviye doğası gereği egoist (alma arzusu) olduğu için sizin verme arzunuzu sömürecektir. bu yüzden tarikatlanmalar ve gruplaşmalar vardır. ortak amacı olan bir grup insan toplanır ve birbirlerine verme arzusunda olurlar... bunun örneğini tasavvufta da görüyoruz bir masanın etrafında bir tencere çorba vardır herkes elindeki uzun kaşıkla karşısındakine yedirir kimse kendi kaşığıyla kendi yemez..
leyla ile mecnun hikayesindeki insan aşkından yaradan aşkına varan mecnun gibi, insanlara ihsan ederek. yaradana ihsan etmekte mümkündür... yaradan verme arzusudur. sende alma arzusu. yaradan vermek istediği için ondan almak istersen, yani yaradanı mutlu etmek için almak istersen sen verme arzusunda olmuş olursun... bu bir çeşit açık hile gibi birşeydir aslında alırsın ama vermek için işte form eşitliği böyle sağlanır.
yukarıda söylediğim gibi alma arzusu olan kabımızın üzerine bir perde örtmektir bunun sembolü, perdeyi kabın üzerine örtersin böylece yaradandan sana geleni aynı derecede ona yansıtırsın
http://www.kabbalah.info/...om_figure_3_reference.jpg
ilk aşamada kişi yaradandan almak ister, ama yaradan ona sürekli verirken o almak istediği için sürekli biri size verirse siz alan taraftaysanız mahçup hissedersiniz ve sizde vermek istersiniz, ama görürki veremez çünkü doğası alma arzusudur bu ikinci aşamadır. üçüncü aşamada madem veremiyorum öyleyse yaradana mutluluk vermek için almak ister, bu üçüncü aşamadır. 4. aşama kişi artık yaratanın düşüncesini edinmek ister buda zaten yaratımın amacıdır. bu aşamanın adı malkuttur yani krallık. burada
http://www.kabbalah.info/...eiving_force_figure_7.jpg -
344.
+5burada vermek maddesel değildir, ruhsal bir hissiyattır. meditasyon yaparsın ilk önce haz almak içindir sonra utanırsın yaratanın statüsünü görünce ve vermek istersin. veremeyince vermek için alırsın. sonra tamamen yaratanın eylemi değil düşüncesi için almak istersin. bu aşamalarda kendiliğinden gerçekleşir kendini şartlayarak düşünerek değil süreçtir ve olağandır. meditasyonda sürekli derinleşilir.
-
345.
+1Devam hocam
başlık yok! burası bom boş!