hayatın bilinmesi gereken tüm gerçekleri

Doğduğumuz andan itibaren hepimize sürekli olarak yalanlar söyleniyor. bize gerçek asla söylenmiyor. 6,7 yaşına kadar kendi ailemiz tarafından kandırılıyoruz, 7 yaşından sonra ise "eğitim sistemi" bizi kandırmaya ve boş beleş ve zararlı şeylerle oyalamaya başlıyor.

hayatımızı elimizden alıyorlar. bizi bilerek ölüme sürüklüyorlar.

"eğitim hayatı" bizimle güzelce bir alay edip, çiğneyip tükürdükten sonra ise "iş hayatı" ile, medya ile, toplum ile kandırılmaya ve yok edilmeye devam ediyoruz.

Kredi kartları, banka kredileri ile "iş hayatında" "hayatımıza" devam ediyoruz. Tabikide eğitim sistemi 16 senede asla ama asla borç alarak hiçbir fayda elde edilemeyeceğini öğretmiyor. çünkü eğitim sistemi aslında eğitim sistemi değil, köleleştirme sistemi.

Okullarda sürekli olarak bize başarısız olmuş tarihi "öğretiyorlar". neden? tekerrür ettirmemiz için olmasın? Ve kimsede bana o basit matematik, türkçe, sosyal bilgiler, kimya, biyoloji vb. derslerini eğer "isterse" kendi başına zevkle öğrenemeyeceğini saçmalamasın. Öğrenmek deneme-yanılma ve başarısızlık ve en önemlisi istek içermek zorundadır. Liselerde en gerizekalı insanların bile bu dersleri geçebildiğini göz önünde bulundurursak; bunların faydasız şeyler olduğunu açıkça belirtebiliriz. Bu dersler, eşşeklere yüklenen yüklerden farksız.

Dünyayı yöneteninden tut, zenginine ve fakirine kadar tüm insanlarda bu ve benzer döngüleri gördüm.

Bu yalanlar ve eziyet burada son bulacak. Burada, hayatın son gerçeklerini açıklayacağım.

Bu açıklayacağım şeyler için büyük çoğunluk benden nefret edecek ve benim ölümümü isteyecektir. Çünkü onlar içinde bulundukları zararlı hayal alemine aşıktır.

Çalıştığımız işlerin haftada 5,6 gün ve tüm gün olması bize artık garip ve saçma bile gelmiyor. Çünkü hepimiz borç içerisindeyiz ve bu borçlar ödenmeli. Kimse bize borç alarak hiçbir fayda elde edemeyeceğimizi öğretmedi, borç bizi sadece köleleştirdi.

Biz toplum için bir yük, ödenmesi gereken bir borcuz. Çünkü ailemiz bizi borç ile hayata getirdi, büyüttü. Hayatımızın değeri (-) eksilerde.

Köle olmaktan başka bir yol göremiyoruz. Medya, televizyon bize bu durumun normal olduğunu ve sadece özel insanların özgür olabileceği telkinini verip duruyor.

Liderler lider değil, başka birer televizyon/dizi oyuncusular. Düşünmüyorlar, kayda değer hiçbirşey yapmıyorlar. Sadece birer eğlenceden, çocuksu bir yalandan ibaretler.

insanlar virüs karakteristiğindedirler.

insanlar varlıklarından nefret ederler. nefret ile çoğalırlar. öldürmek ve yok etmek için cinsel ilişkilere girerler (daha fazla "virüs oluştururlar"/"üretirler"). cinsellikten haz/güç/bencillik aldıklarını bile söyleyemem, almazlar. gerçekten.

ferrelar gerçek mi sanıyordun? onlar, oyuncu; yalan yapıyorlar. bu yüzden milyarlarca insan ferre bağımlısıdır, çünkü ferre'da gerçek yoktur. çünkü ferreda oyuncular bencillik/güç/haz elde ederler. (yalan olsa bile, böyle görünür). gerçek hayatta pekte böyle olmuyor değil mi? gibiştiğinizde: daha çok, daima güç kaybediyorsunuz gibi görünüyorsunuzda. bunun üzerinde düşünün.

ciks yapmaması gereken herkes ciks yapar. yok edilmesi gereken (zararlı, gereksiz, aptal) herkesin çoğalmasına ve çoğaltmasına izin verilir. yani varolmaması gereken herkes varolur.

Bakın güzellikten bahsetmiyorum. Bir topluluktaki ilk gereklilik ve beklenti: güçlü ve özgür olabilmesidir. Günümüzde görebildiğimiz gibi, güzellik güce ve özgürlüğe denk gelmemektedir. Günümüzde çoğu insan güzel, ancak bir sığır, koyun ve tavuk kadar aptal, ezik ve köle'ler. Bu insanları gördükçe artık güzellikten hoşlanmaz bir hale geldim. Bu tabikide çirkin olanların güçlü olduğu demek değil. Bu; gücün görüntü ile alakası olmadığı gerçeğidir. Televizyon ve medya, bunun tam tersini iddia eden yayınlar yapar. Güç/bencillik/özgürlük; güzel olmak ile bağdaştırılır ve insanlar yine aldatılır.

insanlık; yakılarak öldürülmesi gereken bir virüs'tür. Bunu yapmayanlar ölüme ve acıya mahkumdur. insan gördüğünüzde, bir saniye bile düşünmeden onu/onları "mümkünse yakarak" öldürün.

Empati yapmayın, düşünmeyin; umursamayın. Yalan söyleyecekler ve kendilerini kamufle edeceklerdir. Onlar sizin gibi canlı değillerdir. Canlı hayatı yok ederek ve öldürerek beslenen/varolan hastalık'lardır.

Bir canlının: yemek yemek ve üremekten haz alıyor olması; onun yaşaması gereken yada yararlı bir canlı olduğu anldıbına mı gelir? gelmez değil mi?

Virüsler, mikroplar, bakteriler... bunlarda yemek yemek ve üremekten haz alıyorlar. Öyle olmasa niye varolsunlar? niye çoğalmaya ve üremeye devam etsinler? onlarda haz alıyorlar.

insanlık, yani insanlarda böyledir. virüsler. yakılarak öldürülmeleri, yani temizlenmeleri gerekir.

Onların üretip üzerlerine giydikleri o iğrenç, sapıkça olan tekstilleri çıkartın ve vücutlarını diri diri yakın. Yakarışlarını ve tövbe edişlerini haz ile, bir müzik parçasıymış gibi dinleyin.

Bu bizim cennetimizdir.

Varolan tek gerçek ve dayanak doğadır. bu sayede insanlar; sadece doğayı ve onun hayvanlarını/böceklerini/varlıklarını neredeyse tamamen tıpatıp kopyalayarak (davranışlarını, farkındalıklarını, yeteneklerini) devamlılıklarını sürdürürler.

Bu duruma üç beş tane örnek vereyim.

1.) evlenen (veya sadece: sevgili, arkadaş) insan kadınlar aynı dişi peygamber devesi gibi evlendikleri/ilişkiye girdikleri/üredikleri kocalarını, sadece onlardan daha zayıf oldukları için yer ve tüketirler.

1980'lerde feminizm hareketi ile birlikte evlilik anlaşması üzerinde büyük oynamalar ve değişiklikler yapıldı. artık evlilik, kadını erkekten on kat daha güçlü ve büyük olduğu bir konuma sokuyor. yani evlilik erkeğe şunu diyor: sen artık minik bir işçi arısın, eşin ise büyük ve güçlü bir kraliçe arı. (veya peygamber devesi. yada her ikisi aynanda. tam bir kabus.)

(dişi peygamber devesi erkekten 3 kat daha büyüktür ve erkeği yemekte kendine hak görür çünkü erkek ona fiziksel yemek olmaktan daha fazla fayda veremez. insanlarda ise kadınlar zihinsel olarak erkek olanlardan daha büyük/güçlü'dür ve erkeği yemekte/tüketmekte sakınca görmezler, bunu yaparlar. Bu yüzden mutlu cinsel ilişkileriniz olmuyor, olduğunda ise sadece aşağılık bir köleye dönüşmüş oluyorsunuz.)

2.) çoğunluk oluşturan insan toplulukları birer koyun, sığır, maymun gibi davranırlar. Aptallaşırlar. artık onlarda bir koyunun, bir sığırın, bir maymunun zekası ve içgüdüleri vardır.

3.) insanlar: arılar, karıncalar gibi davranır ve karşılığını asla almadan (özgürlük), durmadan ölene kadar çalışırlar. kendi bencilliklerini asla düşünmezler, kendi hayatları kovanın hayatının yanında bir hiçtir, değersizdir ve kurban edilir.

doğada çalışmanın (yemenin) yani enerji elde etmenin tek bir sebebi vardır: özgürlük ve bu sayede iyi hissetmek.

özgürlük nedir? Bunun gerçek ve doğru tanımını daha önce size söylemediler (çünkü bilmiyorlar ve bilmiyorlardı) ve eminim her biriniz kendi kafanızın içinde türlüce özgürlük tanımları taşıyorsunuz.

Özgürlük: çevre ile denge içerisinde varolmak'tır.

ingilizcede emotion, yani "duygu" kelimesi Electrical-motion'un kısaltmasıdır.

yani: elektriğin hareketi. manyetizma. (duygu, his, haz)

peki, bir manyetik alanı ne oluşturur biliyor musun? elektrik yüklerinin yer değiştirmesi oluşturur. (örnek: dünya; manyetik alan. canlılar; yer değiştiren elektrik yükleri.)

Doğa; elektriktir.

insan toplumu, karmaşık bir elektrik devresidir. Amacı: elektriği (gücü, bencilliği) kontrol etmek ve kendi istediği şekilde harcamaktır.

Burada böyle çok zeki biriymiş gibi yazıyorum ancak gerçek hayatta; pisliğin tekiyimdir. Entel, entelektüel vb. şeyler değilim. Bir hayvan kadar iğrenç ve vahşiyim..

Herşeyin ardını görebilmek. Bu "insani", yani insanların sahip oldukları bir özellik değil ve olmayacak. Öyle olsaydı yaptıkları şeylerin hiçbirisini yapmazlardı ve varolamazlardı.

Bu; benim sahip olduğum bir özellik.

Hiçkimse bizi umursamıyor. Bize değer vermiyor. Annelerimiz ve babalarımız dahil. Hükümetlerimiz ve bankalarımız dahil. Her yerde gördüğümüz insanlar dahil.

bu insanlar, bizi umursuyormuş gibi davranarak (hile, oyuna getirmek) bizi kandırıyorlar ve bu sayede kontrol ediyorlar.

Bizim bencilliğimizi/hayatımızı hiçbir insan umursamıyor, umursamadı ve asla umursamayacak.

bize hiçbir yardım etmeyecekler, sadece daha fazla yalan söyleyecek ve daha fazla aldatacaklar.

Bu bir hastalık. Bu "insanlık". Buna insanlık diyorlar. Bizi umursamıyorlar çünkü kendilerinide umursamadılar, umursamıyorlar ve asla umursamayacaklar. Bu "insanlar" gerçek bile değiller, aptal birer yalandan ibaretler.

Bizi besliyorlar, barındırıyorlar ve giydiriyorlar. Ancak bunu bizi sevdikleri için yapmıyorlar. Bizden nefret ettikleri için yapıyorlar.

Bunu yapma sebepleri bizi evcilleştirmek ve bencilliğimizi yok etmek. Bizi yok etmek. Bu sayede bizi elektrik enerjisi olarak istedikleri şekilde harcıyorlar.

Daha fazla neler biliyorum acaba? bunun bir sınırı var mı? bu nerede bitiyor? bitiyor mu? nereye gidiyor?

benlik (bencillik) pozitif bir yanılgıdır. Elektriğin bir oyunudur.

yaşamak (varolmak) için hiçbir sebebimiz yok. elektrik tarafından pozitivite ile aldatıldığımız için yaşıyoruz. (varoluyoruz)