part-4
sarsılmayla uyandım. adamın teki tokatlıyordu beni. adam sanırsam yaşlıydı. sesi de ağır ve hırıltılıydı. baba dedikleri bu olmalıydı. oğlum uyan artık diye tokatlıyordu beni. gözlerimi tamamen açana kadar tokatladı huurnun evladı. doğruldum birden. kolumda serum yoktu ve belim de ağrımıyordu. adam gülümseye gözlerle oğlum dedi bana.
"kimsiniz ne istiyosunuz benden "dedim. baba dedikleri adam alaycı bi tavırla "biz kimmiyiz" dedi gülümseyerek. kapıya yöneldi. açtı kapıyı takip et dedi."size yeminediyorum merte ne yaptığınızı söylemeden hiçbiryere kıpırdamicam" diye çıkıştım adama."şu aptaldan mı bahsediyorsun ,merak etme onun durumu o kadar da kötü değil" dedi alaycı bi şekilde. adamın bu alaycı hareketleri beni çıldırttıyordu.
"aptal mı, züt laleri burdan bi çıkıym var ya ananızı gibtiricem sizin huur çocukları, gün yüzü göremiceksiniz" dedim adamın meymenetsiz suratına bağırarak. herzamanki gibi gibik bir dalgacı ifadeyle "hele bi burdan çık da o zaman gibtirirsin" dedi. şimdi "sus ve takip et" diyerek ,ceketinin arkasından çıkarttığı revolver tarzı silahı bana doğrulttu.
"sizin adamlığınız bu kadar işte "dedim."huur çocuğu "diye mırıldanarak adamın peşinden gittim. halsizlik vardı heralde üzerimde. mavi kutudan verdikleri sıvıdan olsa gerek diye düşündüm.
adamı üç kat aşağıya kadar takip ettim. yerin 2 kat altındaydı beni zütürdüğü mekan. uzun bi koridorun başına gelmiştik. koridorda sağda ve solda olmak üzere her 2 metrede bir a3 boyutunda resimler asılıydı. biraz yaklaşınca bu resimlerin aslında vegibalık fotoğraflar olduğunu anladım. koridorun sağındaki fotoğraflar zenci solundaki resimler ise beyaz adamların vegibalık fotoğraflarıydı.ve her birinin alt kısmında büyük beyaz sayılar yazıyordu. dikkatimi çeken şey sağ taraftaki fotoğrafların üstündeki sayılar soldakilere göre oldukça büyüktü. kiminde 35 kiminde 40,kiminde 45 yazıyordu. sayıların manasını hala anlayabilmiş değildim. beyazların olduğu taraftaki fotoğrafların üstünde ise 20,25,30 gibi daha küçük sayılar yazıyordu. sonra biraz düşününce bu sayıların adamların yaşları olduğunu farkettim. çünkü üzerinde 45 sayısı yazan vegibalık fotoğraftaki zenci diğerlerine göre biraz da yaşlı duruyordu. sakalları faulerinden itibaren biraz da olsa beyazdı. yaşlarını neden fotoğraflarının üstüne yazdıklarını hala anlamış değildim. bunlar onların kurbanları mıydı yoksa .bu iş gitgide daha korkutucu bi hal alıyordu.
baba dedikleri adamı koridorun sonuna kadar takip ettim. önümüze 2 yol çıktı biri sağa diğer sola devam ediyordu. biraz düşündükten sonra yüzüme baktı ve sola devam etti. takip ettim ben de içimden küfür ederek. koridorun sonuna varmıştık.tek bi kapı vardı burda. kapıyı açtı. önden benim girmemi istedi. içeri girince gördüklerime inanamadım.. burası tam da...

part5

cennet gibiydi. gördüklerim karşısında sarhoş olmuştum. odada 4 tane ranzanın üstünde uzanmış toplam 8 kadın vardı.8 kadının 2 si sarışın,2 si kızıl,2 si esmer diğer 2 si ise albinoydu. adam bana 8 tane katlanmış kağıt gösterdi."kader senden yana olsun" evlat dedi ve bir kağıdı seçmemi istedi benden.
o şaşkınlıkla hemen elime bir kağıt aldım ve açtım. kağıtta 5 yazıyordu. adam" iyi seçim evlat şans senin yanında "dedi ve "camillia" diye ekledi. albino olan meleklerden bitanesi ranzanın tepesinden indi. yaşlı adam ona rusça birşeyler mırıldandı. hiçbi gibim anlamadım. kız gülüyordu. üstünde kırmızı bir sütyen altında ise yine kırmızı bi renkte jartiyel vardı. adam arkasını döndü tam gidecekti ki "dur mert nerde "diye bağırdım arkasından. adam tekrar arkasını döndü ve pis bir gülümseme attı. sonra kapıyı çekip gitti.
nereye gidiyosun bin demeye kalmadan kapı kitleme sesi geldi. gittim kapının kolundan çektim .açılmıyordu. lanet olsun diye geçirdim içimden. kapıya 2 tane tekme attım.tam 3. tekmeyi atıcakken kalçamın sağ lobunda bir el hissettim. çok geçmeden içinde erekte olmuş penisim olan pantolonumun fermuar kısmının üstünde beyaz french cut tırnaklı bir diğer eli hissettim. biri sırtımı öptü. arkamı döndüğümde o albino meleği gördüm. tekrar sarhoş oluyordum. elimden tuttu beni ve kırmızı -siyah topuklu ayakkabılarıyla sesler çıkartarak beni ranzalı odanın içinden girilebbilen başka bir odaya zütürdü. vücudumda adrenalin ve seratonin hormonları birlikte dolaşıyordu.bir yandan korkuyor bir yanda mutluluktan uçuyordum. kızın beni zütürdüğü odada çift kişilik bir yatak ve üzerinde siyah bir yatak örtüsü vardı. kız elimi bıraktı yatağa oturup bacak bacak üstüne attı. rusça bi kelime söyledi anlayamadım. kız sonra komidinin üstüneki telefona yöneldi birkaç numarı tuşladı ve ardınan konuşmaya başladı biriyle.en sonunda kafasını sallayarak telefonu kapattı. sonra kız bana "soyun " dedi türkçe. kıza birkaç saniye baktım. saçları ,kaşları ,kirpikleri .bembeyazdı. bakışları anlatılmaz derecede masumdu. hafif küçük ve ucu yukarı doğru bir burnu vardı. burnunun ucunda jade yeşili bir septum piercing vardı .dudakları kiraz rengindeydi. saçları arkada toplanmış ,sportif bi hal almıştı. kızın yüzü melek denilebilecek güzellikteydi. küpeleri küçük halka şeklindeydi. ayağında topuklu ayakkabı varken boyu 180 santim civarıydı .beli ideal incelikteydi. göğüsleri tüm vücudu gibi beyaz çikolata rengindeydi. göğüsleri ele avuca sığardı .bacaklarının arasındaki transparant bölgede kızın vajinasının dudaklarının şişkinliğini görebiliyordum .vajinasının etrafında tek kıl yok gibi görünüyordu burdan .kız genç olmasına karşın uzuvları gelişmişti. kalçaları hafif geniş ve yan profilden oldukça şekillliydi.90-60-90 değil de 90-55-95 diyebilirdim kız için. siyah yatağın üstünde savunmasız bir av gibi kendini belli ediyordu. yatağın örtüsüyle teninin rengi arasındaki tezat beni baştan çıkartıyordu.1 dakika boyunca kızı süzdüm. sonra kız tekrar kötü bir türkçeyle "soyun "dedi. kendime geldim. üzerinde dudak izi olan siyah tişörtümü çıkardım...

part 8
vajinasını görünce ölüyorum sandım. vajinasının etrafı meme uçlarınınki gibi pembeydi.ve düşündüğümün aksine vajinasının etrafı kıllarla, beyaz kıllarla kaplıydı hafif. uzunluğu çok fazla olmayan bu kıllar vajinasının yelesiydi sanki. aslan ağzını açtı. dayanamadım.gözümden yaş geldi. kız yavaşça üzerime çıktı. penisimi eline alarak vajinasından içeriye soktu.o an o kadar güzeldi ki herhangi bi lisanda herhangi bir kelime ya da kelime öbeğiyle o anları ifade etmek gerçekten çok zor. ardından çok garipsediğim bir olay oldu. penisimi yumuşakça vajinasından içeri daldırırken penisimin kafasından sonraki 2 santimlik bölge dışında içeriyle girmediğini farkettim. hafif zorladım ama olmuyordu. kız da ne olduğunu anladı ve gülümsedi. gariptir ki dilindeki piercingi ilk defa farketmiştim.o büyülendiğim andan sonra bazı şeyleri farketmez zor olmuştu benim için. zaten loş ışıkta gözlerimin feri pek de açık değildi ki bu da görüşümü az da olsa zorlaştırıyrdu. kız gülümsedi.ve penisimin üzerinde bir kere zıpladı. birden bire penisimi boşlukta hissedttim ve tamdıbının kızın içine girdiğini gördüm. zevk almıştım.ama sanki birşeyi delmiştim.2 saniye sonra penisimin etrafından süzülen kanlar hipotezimi destekliyordu. kızın bakireliğini bozmuştum. böyle bi kızın bakire olması garibime gitti.. herneyse dedim ve 20 dakika boyunca 2 kere daha boşalarak kızın üstümde git gel yaparak hoplamasını izledim. arada kız gülümsüyor ,dudağıma küçük bir buse kondurup devam ediyordu.1 saat değişik pozisyonlarda denedikten sonra tam 8 kere boşalmıştım. kız da yorlumuştu. vajinasının etrafı ve kalçaları kıpkırmızı olmuş ve biraz da terlemişti kızcağız.1 saatin içinde kızın özel isteklerini yerine getirmeyi de ihmal etmemiştim. onun mutluluğu benim mutuluğum demekti. yaklaşık 10 dakika boyunca vajinasının suyunu vakumlayarak içime çektim. kokusu inanılmaz derecede azdırıcıydı. sexle geçmişti 1 buçuk saat.
sonra yerdeki yastığı alıp başımın altına koydum kız da başını yanıma koydu ve yine küçük buselerini dudağıma kondurdu.o öptükçe dudağındaki kiraz kokusunu içime çekiyor diğer elimle de kızn kalçasını okşuyordum. daha sonrasında ise birleştik. penisim vajinasının içinde ,sol bacağım onun iki bacağının arasında.o sağ bacağını popomdan aşağı doğru dolamış şekilde birbirimize sarıldık.en az 5 dakika birbirimizin gözlerinin içine baktık .sonra o birleşmeden ayrılarak arkasını döndü ve ben de onda arkadan sarıldım ve beraber derin bi uykuya daldık

part10
"yalvarıyorum size merte bişey yapmayın ,ne isterseniz yaparım yeter ki onu serbest bırakın şimdi, bırakın gitsin" dedim.
"iyi haber mert ölmedi, kötü haber izmirdeki bu küçük konteyner limanında hele ki saat gecenin 1 iyken merti bırakıcak olursam ki bırakıcam, ölümü benim elimden olmamış olur, etraf gizli işler çeviren mafyalarla dolu .eğer onlardan biri merti görürse ki ben kartımı buna oynuyorum ,onu sağ bırakmazlar.bu liman kendi gerçekten tehlikeli evlat" dedi ihtiyar gözlerimin içine bakarak."dua et şansı yaver gitsin,bu gece mertin hayatı yüce isanın ellerinde" diye ekledi huur çocuğu.
"dua edicem" diyebildim."baba" yatağa yaklaşarak,"kalk üstünü giyin ve yukarı kadar takip et beni" diye üsteledi .tamamen doğruldum ,indim yataktan üstümü giyindim. ihtiyar kapıdan çıktı ben de peşinden gittim. kapıyı kapatırken camillia yine gülümsüyordu.ben de gülümsedim ve kapıyı çektim.7 tane meleğin bulunduğu odadan sessizce geçtik.bir diğer kapıyı açtık ,yolumuza devam ettik. yaklaşık 30 metre düz ilerledikten sonra,en başta yol ayrımına geldiğimiz noktaya geldik. koridorun zenci fotoğraflarının bulunduğu tarafa doğru olan diğer koridor şimdi önümdeydi. sağ taraf fotoğraflı bölüme ,ilerisi ise ayrımın benim gitmediğim kısma çıkıyordu. ileriye baktığımda büyük havalandırma boruları dikkatimi çekti. benim gittiğim taraftaki gibi yine koridorun sonunda bi kapı vardı. ihtiyar sağdan, fotoğraflı yoldan devam etti, birkaç metre ilerledikten sonra koridorun sağ duvarında (gelirken soldu) kendi fotoğrafımı gördüm. üstünde 19 yazıyordu,iyi de benim yaşım 19 değil ki diye geçirdim içimden. şimdi herşey daha açıktı. bunlar yaş değildi. bunlar duvarlarda fotoğrafları olan adamların penislerinin boyuydu. zencilerin fotoğraflarında 40-45 yazması bunu kanıtlıyordu. işler daha garip bi hal almaya başlıyordu. burdan kurtulmam lazımdı.ama nasıl?iyi bir satranç oyuncusuydum. acaba burda işe yarar mıydı? yapmam gereken tek şey olmadığım gibi görünmekti.en ufak şeyi kaçımamam lazımdı. burdan camillia ile çıkabilmek için tek şansım buydu. koridora devam ettik.bu sefer merdiven yerine asansörü kullandık. asansörün içerisi iğrenç derecede kan ve dışkı kokuyordu"bu iğrenç koku da nedir"diye sordum."arkadaşın mert zeki çıktı, charlienin bağırsaklarını neşterle eline vermiş, aptal cerrah". dedi sinirli bi şekilde."charlie kim peki"dedim."arkadaşının organlarını çıkartması için tuttuğum,ve uzun zamandır birlikte çalıştığım cerrah bozuntusu"diye devam etti."vay huur çocuğu diye geçirdim içimden.4 kat kadar yukarı çıktıktan sonra oval bi salona geldik. burası da gerçekten garip kokuyordu. daha garip olan şeyi camdan dışarı bakınca gördüm. Aman Allahım...

part11
Dışarı baktığımda denizin ortasına dikilmiş büyük bi haç gördüm. Haçın üstünde bi adam çıplak şekilde çarmıha gerilmişti. Boynu öne eğik ve karnı yarılmıştı. Saçları yüz hatlarını ,gözlerini ve burnunu kapatıyor, ayak baş parmaklarından denize kan damlıyordu. Haçın etrafındaki aydınlatma sistemi özenle tasarlanmış gibiydi. Dört taraftaki lambalardan ve binadan haça ışık geliyor, denizin üzerinde 5 tane haçın ayrı gölgesi oluşuyordu. denizin içine ,haça kadar giden, tahta iskele gölgeler ile beraber bir altıgen yıldız oluşturuyordu .Altıgenin hristiyanlıkla ne alakası var diye düşündüm içimden. Hiç mantıklı gelmiyordu. Haçın üsündeki kanlar bu adamın burada çarmıha gerilen ilk kişi olmadığını fısıldıyordu kulağıma. Charlie dedikleri adam bu olmalıydı. Merti tebrik etim doğrusu ,iyi iş çıkarmıştı, fakat bu gece bu zindan adasından çıkabilecek miydi. Aslan sürüsünün içinden geçen ceylan misali,av olacaktı belki de.Bu gece olmasını istediğim son şey buydu. Düşüncelere dalmışken arkamdan gelen sesle irkildim. Derinden hırıltılı gelen bu ses ihtiyarın sesiydi. Kitabı yüksek sesle okuyordu "baba".Dar açıdan kitabın kapağında gördüğüm "holy bible" yazısı bana bunun incil olduğunu anlatıyordu.Bir salavat çek dedim kendi kendime.Bu tapınakta yapayalnız hissettim bi an.Allahım bana yardım et diyebildim. Salavat çektim. Kendime geldim. Normalde dinime çok bağlı biri değildim, namaz kılmıyor, oruç tutmuyordum.Ve birzaman öne zina işlemiştim.Ama salavatın anldıbını biliyordum. Böyle ruhani bir ortamda iyi gelir diye düşünmüştüm. Herneyse dedim sessizce ve koltuğa oturdum. Salonun ortasındaki isa heykeli dikkatimi çekmişti. Yaşlı adam hızla okumayı sürdürüyordu. ihtiyarın bıyıklarındaki hafif sarılık, adamın sigara içtiğine işaretti.Sol solundaki kırmızı gül dövmesinin arasında saklanmış eski gibi görünen iğne delikleri adamın eskiden bağımlı olduğunu anlatıyordu. Oval salonun kapıya yakın sol tarafında bir şömine vardı.Bu sıcak yaz akşamında sönük olan şöminenin önündeki koltuğun üstüneki ,4 kat aşağıdaki havalandırma borusuyla aynı boyutta olan bir havalandırma borusu vardı. Birbirlerinin uzantısılardı,en azından öyle umuyordum. Aklımdan şimdiden kaçış planları kuruyordum. Adam incili elinden bıraktı,"yoruldun,aç olmalısın oğul, birşeyler yemek ister misin?"..