/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    0
    Beyler 7. sınıftaydım, sbs var o zamanlar. Hayatım okul, ev, dershane üçgeninde geçiyor. Bir hafta sonu deneme sınavındayız. Hep yüksek alırdım denemelerden, bu yüzden hiç takmazdım. Gözetmen öğretmen de sevdiğim bir hocaydı, onunla gırgır şamata çözüyorum sınavı... Bir baktım 15 dakika kalmış, Hocam, ben çıkayım artık dedim. Tam sınıftan çıkarken binlik olsun diye laf atacaktım sınıfa Hadi size kolay gel... O kızı ilk kez o zaman gördüm, göz göze geldik ve bana gülümsedi... Cümleyi tamamlayamadan çıktım sınıftan. Yanaklarım kızarıyordu, ateş basıyordu, n'oluyordu bana? O hafta başka dersim yoktu. Kızı nasıl bulacaktım? Bilmiyordum, çaresizdim. Mecburen önümüzdeki haftayı beklemem gerekiyordu. Günler geçmiyordu. Kızla ilgili tek bir şeyden emindim: Kız bizim seanstan değildi (sabahçı ve öğlenci vardı). Bizim seansı tamamen tanıyordum çünkü. Bir şekilde bulmalıydım kızı. Ne yapsam diye düşünürken aklıma bir fikir geldi: önümüzdeki hafta dershaneye erken gidecektim. Gün geldi çattı. O zamanlar eşofman hariç bir şey giymeyen ben; kot pantolon, spor gömlek giymiştim, babamın parfümünden sıkmıştım falan. Neyse çıktım evden dershaneye gittim. Sabahçılar 12'de çıkıyordu. Öğlenciler 12:15'te giriyordu. Benim dersim ise 4'te başlıyordu neyse. Sabahçılar çıktı bekliyorum öyle, aynı zamanda birini aradığımı da belli etmemeye çalışıyorum. Her neyse, tam ümidimi yitirmişken onu gördüm, beni gördü ve gülümsedi. Merdivenlerden inmeye başladı, hemen arkasından koştum. N: ben K: Kız
    N: Selam!
    K: Merhaba.
    N: Nasılsın?
    K: iyiyim, sen?
    N: iyi ben de.
    N: Sınav nasıl geçti (gülerek)
    K: Kötü ya
    N: Sağlık olsun. Bu arada ben Nietzsche
    K: Ben de Hilal
    Kız gitti beyler, şuan elimde en azından adı vardı. Dersleri takmayan ben dershaneye erken gider oldum kızı görebilmek için. Gel zaman git zaman, kızla muhabbetimiz olmaya başladı artık. Bir gün etütte karşılaştık oturduk test çözüyoruz (sözde çözüyorum ben). Kız ona baktığımı fark etti ve kızardı. Telefon numaranı verir misin? Dedim, Neden ki? dedi, Seni daha iyi tanımak istiyorum dedim, bu sözümle numarayı kaptım. O zamanlar Whatsapp yok, klagib Türkcell’in 10.000 sms pakedi var. Kızla telefondan da konuşmaya başladık. Ufak tefek yakınlaşmalar olmaya başladı böylece. Canımlar, cicimler... Ben bu kıza karşı bir şeyler hissediyordum. Kız, bir gün akşam konuşurken Keşke senin gibi bir sevgilim olsa. dedi sevgili muhabbeti geçerken. Bu, bana o an bir gaz verdi ve Hilal, ben senden çok hoşlanıyorum dedim. Tabii ki bir klagib olarak Nietzsche, ben seni arkadaş olarak görüyorum dedi. Yıkıldım ama belli etmedim. Olsun ben seni beklerim dedim. Konuşmalarımız seyrelmişti. Kız benden uzaklaşıyordu, bir şeyler yapmam gerekiyordu. Bir gün mesaj attım Sinemaya gitmek ister misin? diye. Neden olmasın dedi. Anlaştık; gün, saat belirledik. Beklemeye başladım. Cumartesi gidecektik sinemaya. Cuma gecesi uyuyamadım. Cumartesi sabah 1 saat kala çıktım buluşma saatine. Sinemada bekliyordum kızı. Filme 5 dakika kaldı, kız ortalıkta yok...
    Tümünü Göster
    ···
  2. 2.
    0
    beyler dertleşmek için yazıyorum burada sinir bozucu yorum yapacak arkadaşlar gibtir olup gidebilir ben sizi burada zorla tutmuyorum
    ···
  3. 3.
    0
    Tam kalkıp gidiyordum ki nefes nefese içeri girdi. Çok güzeldi, yanakları kızarmıştı koşmaktan. ‘’Erken geldin’’ dedim gülerek. Utandı biraz. Konuşurken bir şey fark ettim: Bir eline oje sürmeyi unutmuştu. Eline baktığımı fark edince, o da eline baktı ve suratı düştü. Elini benden saklamaya çalışıyordu. Gerek olmadığını söyledim. Çok tatlıydı lan kız resmen beni bekletmemek için eline oje sürmeyi unutmuştu… Neyse, biletleri aldık sinemaya girdik. Bir ara elini tutmaya yeltendim, elini çekti. Yanlışlıkla olmuş gibi yaptım. Film bitti, çıktık amaçsızca geziyoruz sokaklarda. Bir sokakta bunu durdurdum ve yarım saattir kafamda hissettiğim o kalp atışımı ona da hissettirmek için elini kalbime zütürdüm. ‘’Bu kalp, sen yanımda oldukça böyle atmaya devam edecek.’’ Dedim. Kız şaşırdı, cevap veremedi, yürümeye devam ettik. 15-20 dakika sonra acıktığını söyledi. Domino’s’a gittik. içeri girdikten sonra aklıma param olmadığı geldi (ailemin durumu o zamanlar pek iyi değildi zar zor 20 lira koparmıştım.)
    ···
  4. 4.
    +1
    Kız hangi pizzayı söylesek diye düşünürken bana sordu. ‘’Param yok’’ diyemedim, ‘’Ben aç değilim, sen istediğini söyle’’ dedim. New York pizza söyledi (hâla en sevdiğim pizzadır). Oturduk bir yandan yiyor, bir yandan muhabbet ediyoruz. Konu spora geldi. O zamanlar lisanslı yüzücüydüm. Bunu söyledim kıza. ‘’Keşke basketbolcu olsaydın, bana basket öğretirdin.’’ Dedi. ‘’Yüzücüler basket oynayamaz mı?’’ dedim ve güldüm. ‘’Hadi o zaman basket oynayalım’’ dedi. ‘’Olmaz, bir sonraki sefere artık.’’ Dedim. Kabul etti ve böylece ikinci randevuyu garantilemiş oldum. Yani, en azından öyle sanıyordum…
    ···
  5. 5.
    +2
    Aradan birkaç gün geçti, kız mesaj atmıyordu. Ben de üstüne gitmek istemedim. Bu arada sekizinci sınıf başlamıştı. Son sınavımız olacaktı bu sene. Sırf kızın gözünde biraz havam olsun diye yüzmeyi bıraktım ve baskete başladım senenin başında. Aklımı gibeyim. 5 yıllık emeğimi, derecelerimi, her şeyimi hiçe saydım. Kız mesaj atmamaya ısrarcıydı sonunda dayanamadım ben yazdım:
    -Hilal naber?
    +iyidir, senden?
    -iyi de, ne zamandır yazmıyorsun. Kötü bir şey mi yaptım?
    +Yo, hayır.
    -Ee.. e, o zaman, ne zaman basket oynuyoruz. Hem artık karşında bir basketçi var.
    +Oynamıyoruz. Başka bir arkadaşım öğretecek
    -Ama söz vermiştik…
    +Nietzsche, öğretecek olan kişiyle birbirimizden hoşlanıyoruz ve çok kıskanç biri, onu kaybedemem
    Evet beyler, aynı bu şekil söyledi. Bu mesajı en az 20 kere okudum. Beynimin en derin yerlerine kazıdım. Kalbim acıyordu…
    ···
  6. 6.
    +1
    Kendime yemin ettim. Bu kızı unutacaktım. Neyse aradan zaman geçti, dershaneye yine seyrek gitmeye başladım, puanlarım düştü hayatım gibildi, klagib ergen depresyonu. Okuldan Çanakkale’ye gezi düzenleneceğini duyurdular. Tabii ki gidecektim şehitlerimizi görmeye. Gezi günü geldi çıktık yola, çok tatlı bir kız dikkatimi çekti, yeni biriydi sanırım okulda, tanımıyordum, tanışmalıydım. Çanakkale’ye vardık, birkaç yer gezdik. Şehitliği de gezdikten sonra, 1 saat mola verildi. Kızı gördüm gölgede, yalnız başına, masum masum oturuyor. Yanına gittim, tanışma faslı falan filan. Dönüşte kızla yan yana oturduk. Kızın numarasını aldım, konuşmaya başladık. Kız omzuma yattı, elini tuttum, karşılık verdi. Sanırım o da benden hoşlanıyordu, sevinmiştim. Kızla çıkmaya başladık. Bir hafta geçti evde yatıyorum telefonum titredi, mesaj Hilal’den. Hâl hatır sordu hiçbir şey olmamış gibi.
    -Hilal, sana bir şey söylemem gerek.
    +Tabii?
    -Benim bir sevgilim var artık. Konuşmamız doğru olmaz.
    +Ne! Bunu nasıl yaptın bana? Nasıl ya? Hiç mi için acımadı?
    -Ne yaptım?
    +Neyse görüşürüz Nietzsche, görüşürüz aşkım…
    Yine şok oldum, yine bir darbe yedim beyler, ellerim titriyordu, gözlerim dolmuştu ama ağlayamıyordum, zor nefes alıyordum, mesajı defalarca okuyordum. Anlam veremiyordum. Kız resmen ‘’Sen kimi unutuyorsun dıbına koduğum’’ demişti. Gecelerce rüyamda Hilal’i gördüm. Unutamadığımı anladım.
    ···
  7. 7.
    +1
    Bunu, diğer kıza yapamazdım hâla Hilal’i seviyordum (diğer kızın adını veremeyeceğim beyler kusura bakmayın.). Kızdan ayrıldım. Hilal’e defalarca mesaj attım, cevap vermedi. 8’inci sınıf bitti, sınava girdik, en düşük puanımı yaptım 451 ortalamayla daha önce hiç adını duymadığım bir okula yerleştim. Hilal tam yine aklımdan çıkmaya başlamıştı tahmin edin ne oldu? Yine mesaj attı. Buluşmak istedi, özlediğini söyledi, kabul ettim. Okulu benden önce bitiyordu. Daha lisedeki ilk senemde okuldan kaçtım. Minibüsten indim, gözlerim onu arıyordu. Karşıdan koşmaya başladı bana doğru, sarıldı ve yanağıma bir öpücük kondurdu. ilk günkü gibi sokaklarda gezdik, konuştuk vs. evine bırakmak istedim. Kabul etmedi, ısrar etmedim. Tekrar konuşmaya başladık. Bu buluşmalar tekrar etti 2-3 kere. Bir gün buluşmak istedim, arkadaşının doğum günü olduğunu, Bakırköy’e gideceğini söyledi. El mahkûm, ‘’Tamam’’ deyip oturduk aşağı. Sonra hayatımda ilk kez şans bana güldü. Annemler, Bakırköy’e gideceklerini, gelip gelmeyeceğimi sordu. Tabii ki gittim. Hilal’e mesaj attım, nerede olduğunu sordum. Meydanda bir cafede olduğunu söyledi. Yarım saat de olsa yüzünü görmek istediğimi söyledim. Zar zor ikna ettim. Aradı 10 dakikaya meydanda olmamı söyledi. Meydana gittim. Bekliyordum gözüm onu arıyordu. Uzaktan gördüm bana doğru gelmeye başladı, yaklaştıkça heyecanlandım. Ta ki kalabalığın içinden yanındaki çocuğu ve el ele olduklarını görene kadar. Dünyam başıma yıkılmıştı beyler. Ağlamamak için zor durdum orada. Kalbime bir hançer gibi saplandı. Her anlatışımda canım yanıyor. Sizinle paylaşmak istedim. Meğer annemler Bakırköy’e gideceklerini söylediğinde hayat bana gülmemiş, orta parmak göstermiş. En zor olan da ne oldu beyler biliyor musunuz? Bu sene her gün o kızla aynı minibüsteydim. Her sabah. Hatta 5-10 kere yanıma bile oturdu.
    Okuyan olduysa teşekkür ederim. Dediğim gibi benim amacım prim değil. Dert paylaştıkça azalır demişler, ben de sizin gibi güzel insanlarla bunu paylaşmak istedim.
    ···