1. 1.
    +6
    ...

    Annesinin “dur, yapma” sesleri kapı açılıp filiz’le göz göze geldiğimiz anda kesildi,
    Sustu canan teyze,
    Bi 5 saniye kadar filiz’le bakıştık,
    Dünya durdu,
    Ayak bileğimden başlayıp başımın tepesine kadar olan tüm tüylerim havaya kalktı,
    Allahım, filizim ne hale gelmiş böyle!
    Yanaklarını kesip almış sanki biri yerinden,
    Gözlerinin altı mosmor,
    Yaşayan bir ölü gibi,
    Benim gibi..
    Sessizlik uzun sürmedi tabii ki,
    -öldürdün işte beni, daha ne istiyosun benden, cesedimi rahat bırak bari!
    ilk kapı açıldığında metanetliymiş gibi duran filiz
    Şimdi elinden oyuncağı alınıp atılmış bir çocuk gibi feryat figândı,
    -git, görmek istemiyorum seni, dayanamıyorumm,
    Canan teyze sarıldı filize
    -hadi kızım gir içeri derken gözlerindeki ejderhalar mütemadiyen ateş topları gönderiyordu bana,
    Durdu filiz, annesi kendine çekmeye çalışırken direndi,
    Belki daha kinini kusacaktı, sayacaktı daha
    Ama ben bunu “hâlâ beni seviyor” olarak yorumladım,
    cesaretlendirdi bu beni,
    -kendimi öldürdüm ben, dedim
    -şeytan uyandı uykusundan, çıktı yuvasından, dünyadaki en mutlu çifti aradı, bizi buldu, bana geldi, yapmayacağım şeyi yaptırdı bana, yapmamıştım ben bunu, sana nasıl yapardım,
    Canan teyzenin kolları da düştü filizin omuzlarından,
    Filiz’in de ağlaması seyrekleşmiş beni dinliyorlardı;
    -yaptım ama, bunun ne açıklaması var ne özrü, sadece benim sana olan ve hiç bitmeyecek olan sevgim var, bunu bildiğini, buna inandığını biliyorum, hiçbir açıklaması yok bunun, ölüme kadar zütüreceğim sevgimle senden af diliyorum,
    -sen bensin, sen ölmedin, ben kendimi öldürdüm..
    Son cümleyi, elimde çiçeği filiz’e doğru uzatmış, asansörün önünden kapılarına yaklaşarak söymiştim,
    Yaklaşırken filiz tekrar hıçkırıklara boğuldu,
    Canan teyzenin ejderhalar da yok olmuştu gözünden
    Yolundaydı lan galiba her şey
    “allahım çok şükür sana" dedim içimden, 2 metre kalmıştı aramızda,
    -hayıır, istemiyorum diyerek çarptı kapıyı yüzüme filiz,
    Kapılarına doğru uzattığım güller ve ben öylece kalakaldım,
    Filizin hıçkırıkları kapıdan uzaklaştı, uzaklaştı..
    Yarım dakika kadar kilitlenmiş gibi durdum,
    Sonra gittim gülleri kapısının önüne bıraktım,
    Döndüm, asansöre bindim aşağı indim,
    Arabama bindim, yine meçhule sürmeye başladım, şehir hız limitlerinin dıbına koyarak..
    Tümünü Göster
    ···
  2. 2.
    +5
    ...

    -dostluğumuzu bozduğum için, yapmamamız gereken şeyi benim yüzümden yaptığımız için, sana aşık olduğum için,
    saydı da saydı,
    o notu ve üzerindekini gördüğümde çok asabım bozulmuştu,
    şimdi çaresizce karşımda kıvranırken hande, yumuşamıştım,
    zaten şu insanların beni kolay kandırabilmesi en nefret ettiğim huyumdu,
    11 yıldır kardeş deyip yan gözle bakmadığım,
    bana aşık olduğunu söyleyip sonra sarhoş anımda filiz ile aramın bozuk olduğunu bile bile benimle yatabilen hande
    daha 3. cümlesine bile geçmemişti ki kandırmıştı beni,
    bi kaç kelam daha etse, aman canım zaten bunların ne önemi var takmayalım falan diyecekti,,
    garip bi yakınlaşma oldu sonra yine,
    salonda oturup bu üstü tozlu kalmış konuları aydınlatırken,
    sigaramı söndürmek için döndüğümde nefesini hissetmiştim hatta bir ara boynumda,
    hiç olmadığım kadar rahatsız hissettim kendimi handenin yanında
    ayağa kalktım,
    -eve bırakayım mı seni?
    -peki,
    şu çiçekçiye de uğrayayım,
    hem güzel bi buket yaptırayım hem borcumu vereyim sonra,
    daha filiz'e gidecem..
    ···
  3. 3.
    +5
    ...

    bu anı kafamda defalarca yaşadım,
    sadece o anı ama, devamı yok,
    her defasında canan teyze açıyordu kapıyı,
    o bir iki hafta önce elleriyle bana yemek servisi yapan
    gözleriyle sürekli beni süzüp "kızıma uygunsun" bakışları gönderen canan teyze
    elimdeki çiçeği kafama geçiriyordu her defasında,
    sonra kapı çarpılıyordu yüzüme ve ben dönüp gidiyordum,
    farklı bişey olmadı,
    zile basmamın üstünden 10 saniye geçmemiştiki
    karşımda canan teyze belirdi,
    ilk kapıyı açarkenki meraklı gözlerinin içinde iki ejderha belirdi beni görür görmez,
    ağzından alev topu çıktı,
    ben çizgi filmlerdeki gibi incecik bir kül iskelet haline geldim,
    sonra dağılıp yere savruldum
    -ne işin var burda, hangi yüzle gelebiliyosun!
    -şey, ben..
    -git buradan, filiz'i unut bir daha da gelme!
    aynen kurguladığım gibi kapı yüzüme çarpılırken oluşan rüzgarı olduğu gibi tüm vücudumda hissettim,
    napayım dedim,
    bir daha çalsam sonuç değişmeyecek,
    zaten kötü olan imaj yerin dibine geçecek,
    bi 5-10 saniye kadar durdum öyle, geri döndüm,
    kafamı yukarı kaldırdım,
    allahım n'olur yardım et bana, ben böyle yaşayamam!
    yalnız farkedemediğim bir nokta vardı,
    ne kadar kısmaya çalışsa da sesini kontrol edememişti canan teyze bana sinirinden,
    asansörün kapısına elimi uzatmıştım ki filiz'lerin kapısı açıldı tekrardan bir gürültüyle..
    ···
  4. 4.
    +5
    ...

    En sık gittiğimiz mekâna gittik,
    Gençlerin uğrak yeri, cafelerin bulunduğu bir yerde, kendini dejenarasyondan korumaya çalışır gibi,
    Ufacık bir meyhane,
    içerde bir televizyon, ne zaman girsen atyarışı var ama sesi kısık,
    Radyoda türk sanat müziği çalıyor ama konuşmalardan hiçbir zaman ne çaldığını anlayamıyosun,
    Yaş ortalaması, biz 4’ümüzün girişiyle 58’e düşüyor,
    Tahta, cilalı masalar, yine tahta, uzun, 3 kişinin oturabileceği oturaklar,
    Hemen girişte Ufacık bi bar, içinde rahmi amca, önünde rakısı ve sıcacık “hoş geldiniz”i,
    Dünya üzerinde yapılabilecek en güzel kaşarlı mantar, sac tava,
    Ve rakıya anlam katan muhabbetlerin en biçimli yeri,
    -beyler ben iyi değilim, bişeyler yapmam, bi kararlar vermem, belki de çekip gitmem gerekiyor, bunu da çok kısa sürede hayata geçirmem gerekiyor yoksa içimdeki sıkıntıdan ya intihar edecem ya da beynimde ur çıkacak!
    gözlerini kaçırdı volkan, kafasını eğdi, durumun vehamet boyutundan bihaber ilker ile hasan’ın çeneleri ise masaya düşecekti!
    -volkan bahsetti de, bu kadar olduğunu..
    -çok büyük bi tak yedim ben, kesinlikle yapmamam gereken bişeyi yaptım ve doğal olarak da filiz ile bu durumdayız,
    -olm niye vazgeçiyosun ki hemen, yalvar, yakar, ağla, hele sen, sen nasıl pes edersin hemen!
    -öyle bişey değil bu, diyorum ya affedilir bişey olsa kapısında sabahlayayım yıllarca, ama değil öyle.
    Sessizlik,
    Yarım bardak az sulu rakının fondiplenmesi,
    Müzeyyen ablanın arkadan gelen sesi, ne olduğu anlaşılamayan şarkısı,
    ilk şişenin gelişinden 20 dakika sonra elimi havaya kaldırışım,
    -rahmi abi, bize bi 70’lik daha göndersene..
    ···
  5. 5.
    +5
    ...

    Şöyle bi dikkatimi çekip kafamı indirmiştim,
    Baktığımda gözleri bendeydi,
    -olm bu kız yemeği bıraktı sana bakıyo,
    -gibtiret be iko yemeğimizi yiyelim,
    Bi erkek vardı yanında üstelik,
    Sonradan öğrendim kuzeniymiş,
    Ferhat abi ile olan yakın diyaloğumuzu bahane ederek kendinden yaşca küçük kuzeniyle kalkmaya teşebbüs ettiğimizde geldiler yanımıza,
    -buralısınız galiba, böyle hürmet görmedim valla!
    Ferhat abiden bahsediyordu da
    Gereksiz bir girişti bu. kuzeni, ilker, ben ne diye devam ettirecek acaba bu konuşmayı diye bekledik,
    -ya yazlık kiraladık da burada, bi kaç gün oldu baydı biraz, buraya falan geldik de, nereler var başka gidilebilecek yardım eder misiniz?
    Diksiyon düzgündü, eşgali de, kafa dağıtılabilir diye düşündüm,
    En azından insaniyet ndıbına yardım edelim!
    Aynı şehirde yaşıyormuşuz, biraz uzak bir semtte oturuyormuş,
    2 yaş küçüktü benden,
    Pazar günü akşam biz şehre dönerken telefonlarımızı vermiştik birbirimize,
    Mesajlaşmalar, aramalar, dolu kafamı hiç sıkmayarak dağıtması,
    Tam ihtiyacım olan şey,
    Kandırılmayı bekleyen kırmızı başlıklı kız gibiydim,
    Mrs. Daylami değil kurt kadın olsa öyle düzgün bir yaklaşımla beni o hale getirebilirdi o gün Ferhat abinin orda,
    Allahtan mrs. Daylami gibi eli yüzü düzgün ne dediğini bilen biri denk geldi
    Bir hafta sonra da mrs. Daylami döndü,
    Görüşmeye başladık,
    Toparlamaya başladım kendimi,
    Hayata dönüş seviyem %60 lara ulaştı
    Ama asla daha öteye geçemedi hiç!
    Sevgili olduk mrs. Daylami ile birkaç ay içinde,
    Bir sene sonra da nişanlandık ve nişandan 6 ay sonra da evlendik,
    Düğünüme aslı ile volkan nişanlı olarak,
    Begüm ile özcan (hikayede yok) evli olarak,
    ilker ile natalie (hikayede yok, rus menşeli) yine evli olarak,
    Hasan, Hande ve Suat! sap olarak katıldılar!
    Suat’ın hastanedeki kıyağından sonra denk gelmiştik yine,
    Görüştük, yaşananları konuştuk, gülüştük,
    Meğer ne denli aynı kafadaymışız dedik,
    Hande ile uzun sayılabilecek bir süre çıkıp ayrıldılar,
    Bu Suat ile olan arkadaşlığımızı etkilemedi hiç
    Bana büyük ve gereksiz şeyler yaşayan suat la iyi birer dost olduk ve bu dostluğumuz da hâlâ devam ediyor.
    Ve hatta belki de benim size göre “tribe girerek” aniden bitirdiğim hikayenin farklı bir yönden anlatımını, yine inci’de suat’ın kendisinden dinlemeye başlarsınız yakında belli mi olur!!
    Özge ile nişanlılık dönemime kadar ayda yılda bir görüşmeye devam ettik,
    Nişanlanınca ona durumu ilettim, görüşmesek daha iyi dedim,
    “hem çok sevindim hem çok üzüldüm!” dedi,
    Ne yapıyor, buralarda mı hâlâ, hiçbişey bilmiyorum şu anda hakkında,
    Hayatıma girdi, tüm hayatımı geleceğimi mahvetti ve çıktı gitti..
    Filiz’e ne mi oldu?
    Aynı bankada, aynı şubede “işletme bankacılığı direktörü” oldu,
    Şubesindeki çocukla benden 1 sene kadar önce evlendiler,
    Bıraktım artık, ne haber istiyorum kimseden, ne takip ediyorum,
    Hatta volkan bir iki defa kalkıştı böyle bişeye
    “sakın!!” diye kestim önünü,
    Eğer intihar etmeyeceksem, mrs. Daylami yle de böyle bi yola girmişsem,
    Yapmam gereken, doğru olan şey bu.
    Farkı bi semtte oturuyor artık Filiz,
    Ben kopamadım semtimden,
    Daha iyi bi eve taşındım,
    Bekâr evimin önünden geçerken pencerelerde sigara dumanından kararmış perdelerimin yerine süslü düzgün bembeyaz perdeler gördükçe gözlerim doluyor hâlâ
    Çok nadir de olsa televizyonda Moğollar la ilgili bişey görsem dayanamayıp kanal değiştiriyorum hemen,
    Eski kapıcım Niyazi de hâlâ yaşıyor, hâlâ gerizekâlı,
    Ben yaşıyor muyum!
    tam emin değilim..
    Tümünü Göster
    ···
  6. 6.
    +4
    ...

    -vay kardeşim gelmiş.
    işte, hasan’ın da gözlerinin içi gülüyor,
    Ve hasan’ın seslenişiyle bana dönüp selam veren herkesin..
    Kaybedince kıymeti anlaşılırmış ya,
    Ruhumu geri verseler bana,
    Öyle bir sarılacam, öpüp koklayacam ki “lan bi daha seni bırakan muallak olsun” diye burnumu sürttürecem karnına,
    Huzur, yemek içmek gibi, nefes almak gibiymiş, o dönemlerde anlamıştım,
    Bi insanın göğüs kafesi her 47 saniyede bir mütemadiyen daralır mı!
    Hiçbir düşüncem, beklentim yok hayattan,
    Unutmak istiyorum sadece, ızdırabımı bişeylerle dindirebilmek.
    Yine takılıyor hasan volkan’a her zamanki gibi, bel altı esprilerle;
    -duydun mu daylami?
    -neyi?
    -volkan ‘a ev tutmuş müteahhit sevgilisi
    Herkes gülüyor volkan dışında, olan bitenden tüm detaylarıyla bi o haberdar,
    -gibtiredin müteahhidi, yürüyün içmeye gidiyoz,
    -ya ben, şey yapmam lazım!
    -yürü lan, zütün başın oynamaya başladı yine, kanamalı karılar gibisin dıbınakoyayım!
    -tamam hasan, yüklenme artık, hadi bırakın oyunu..
    ···
  7. 7.
    +4
    ...

    daldığımı görmüş olacak ki, sesini bir perde daha yükseltti, kendime geldim, şaşkın bakışlarla karşımdaki canavarı dinlemeye başladım:
    -ve gördüm ki hiçbir işe yaramadı planım, sadece ortalığı tak ettim sanırım,
    -ama takdir etmeliyim seni, yani ne kadar günaha yürüsen de içindeki sevgin büyük olmalı ki kalkıp gittiğimde bırak beni geri çevirmeyi, seslenmedin bile arkamdan
    huur takdir ediyo beni, yorum yapıyo, hançeri sokmuş göğsüme ölmem mölmem diye ekseni etrafında döndürüyo hançeri..
    şaşkınlık yine sinire bırakmaya başladı bir müddet yerini,
    -sen nasıl bir manyaksın, nasıl göze alabiliyosun böyle bişeyi, tecavüz edilip öldürülen kadınların haberlerini okumuyo musun gazetede, nasıl güvenebiliyosun?
    devam etmeme müsade etmedi;
    -anlarım ben, n azından şeklinden şemalinden anlarım,
    daha da sinirlendim
    -lan manyak mısın sen, seri katiller güzel giyinemez mi?
    -giyinebilir ama yüzleri senin kadar "benden kötülük gelmez" diye bağırmaz..
    ···
  8. 8.
    +4
    ...

    -tamam ya tamam iyiyim diyodu hande ebru ile sinem in yoğun ilgisi karşısında bunalmış bir halde,
    ayaktaydı,
    odaya girdiğimi görünce bana doğru döndü üçü de
    yüzündeki deminki şehvetli bakışlar gitmiş, az önce annesinin pahalı vazosunu kırmış çocuk bakışları yerleşmişti yerine
    -filiz miydi? dedi
    başımı aşağı yukarı onaylar şekilde salladım.
    -iyi misin biraz daha? dedim
    -eh işte. dedi.
    -gel seni eve bırakayım dedim, saat 6 yı geçti, sizinkiler de merak etmesin. hem benim de çıkmam gerekiyor, filiz'in sınavı vardı biliyosun bugün,
    yerin dibine geçmişliği bir kademe daha artmış bakışlarla
    -haklısın, hazırlanayım çıkalım hemen. dedi
    sormam gereken çok şey vardı, konuşmamız gereken, aslında bir yerlere gidip oturup teke tek konuşmamız lazımdı ama filiz bekliyordu, bugün uygun değildi. arabaya bindiğimizde, ilk aklıma gelen şey, ebeveynvari düşüncelerle hakanların evinde gündüz vakti içiyor olmasıydı.
    -vallahi öyle bir haldeydim ki, suatlara bile gidebilirdim dedi.
    -saçma sapan konuşup asabımı bozma diye kapattım o konuyu,
    sinem le onca yaşanan şeyden sonra konuşuyor olmaları vardı,
    ve tabi en önemlisi şu aşk olayı vardı,
    öyle ayaküstü konuşulamayacaktı.
    vazgeçtim,
    başka da bişey konuşmadık yol boyunca,
    evlerinin önüne geldiğinde,
    11 yıldır belki de ilk defa
    öpüşmeden (yanaktan tabii ki lan dalyaraklar) ve tokalaşmadan ayrıldık.
    gözlerime yine 11 senedir hiç görmediğim bir hande bakışı yerleştirmişti.
    -görüşürüz dedi
    -görüşürüz dedim.
    indi arabadan.
    kafamda gibişen tavşanları şöyle bi kenarda topladım,
    aklımın sağlam tarafıyla filiz i getirdim sonra aklıma,
    bir saate gelirim demiştim
    saat altı buçuktu,
    yarım saatim vardı..
    ···
  9. 9.
    +4
    ...

    Uzun zaman sevgilisi olmayınca mutlu çift gördüğünde kıskanır ya insan,
    Ben şimdi gördüğüm her insanı kıskanıyorum,
    Yaşam enerjisini görüyorum yüzlerinde, hayata dair telaşlarını,
    Bişeylerle meşgul oluşlarını,
    Koşuşturuşlarını,
    Karşılarındakine bişey anlatırkenki gözlerindeki parıltıyı
    Hele gülen insana hiç tahammülüm yok!
    Benim en son gülüşüm kadeş antlaşmasıyla aynı döneme denk geliyor,
    O kadar uzak ruhumdan..
    Filiz’le çıkmaya başlamadan önce sık sık takıldığım, sonraları gitmeleri seyrekleştirdiğim bir mekânımız vardı,
    Oyun oynar, maçları, atyarışını izlerdik,
    Lise yıllarının tamamı ve üniversitenin bir bölümü hep orada geçmişti,
    Hemen hergün hep beraberdik,
    Annemden babamdan çok ilker’i volkan’ı görürdüm,
    bizimkiler orada olmalıydı,
    yaptığım makaslarla, hatalı sollamalar, egzosttan çıkan bağırtılar ve trafikte beni gören herkesten yediğim küfürlerle gittim oraya,
    Alıp kim varsa içmeye gitmeye, bi yerlere,
    Karenin o beni kıskandıran enerjisiyle girdim içeri..
    ···
  10. 10.
    +4
    dediğiniz gibi "dizivari" bi niyetim olsa bi önceki entry'de bırakmam gerekirdi!
    yarın görüşürüz..
    ···
  11. 11.
    +4
    ...

    kapının açılma sesi ile filiz i yatak odasının girişinde görüşüm hemen hemen aynı anda oluyor,
    -allah belanı versin, deyip ağlayarak arkasını dönüp gidiyor,
    kalkıyorum yataktan,
    -dur, gitme, anlatabilirim,
    özge tutuyor kolumdan,
    dönüp, çok sağlam bir tokat çıkarıyorum ona,
    sanki öpmüşüm gibi, tokat attığım yanağı tutarak gülüyor,
    -git ama geri gel, bekliyorum,
    koşuyorum yetişemiyorum,
    kapıya geliyorum asansörde hareket yok,
    yürüyerek indi heralde diyorum,
    koşturuyorum, bağırıyorum arkasından,
    ne bir ayak sesi, ne başka bişey,
    hemen arkasından çıktım, 4 katı nasıl iner bu kadar hızlı?
    birinci kata geliyorum ki merdivenlerde hande ile karşılaşıyorum!
    -filiz i gördün mü diyorum
    -yok diyor, yukarı çıkıyorum ben, gel sen de işin bitince!
    apartmanın kapısından çıkıyorum,
    sağa bakıyorum yok, sola bakıyorum yok,
    bir araba geçiyor o sırada tam apartmanın önünden,
    34 plakalı,
    şirket arabası, belli,
    suat kullanıyor arabayı, yan koltukta filiz ağlıyor, suat kolunu atmış filiz'in omuzuna teselli etmeye çalışıyor,
    -duur diye bağırıyorum, koşuyorum arkasından, tepeye doğru tırmanıyor araba, yetişemiyorum, kayboluyor gözden..
    ···
  12. 12.
    +4
    ...

    2. şişenin 2. kadehinden sonrası yok bende,
    ne yaptım, nasıl geldim eve, kim getirdi,
    hiçbişey hatırlamıyorum.
    yine çekmemişim perdeyi,
    ya da beni kim getirdiyse buraya kadar o çekmemiş demek daha doğru!
    dönmüşüm yatakta pencereye doğru,
    güneş de öyle bir giriyor ki kapalı gözkapaklarımdan içeri,
    terden sırılsıklam uyandım,
    gözümü açtığımda hayal ile gerçek arasında gidip geldim bir dakika kadar,
    -o neydi lan! diye yerimde doğrulduğumda başım boynumdan ayrılmak üzereydi,
    kusmaya gittim direk tuvalete,
    elimi yüzümü yıkadım sonra,
    dün, filizlere çıkarken asansörde denk gelen adam vardı yine aynada, karşımda!
    lan bu ne hal dıbına koyayım, bu ben değilimdir, biri öyle olduğunu söylesin!
    kesmedi, duşa girdim, buz gibi suyun altına,
    geçtim salona, uzandım yine,
    tam dalmak üzereydim ki, telefonum çaldı..
    ···
  13. 13.
    +4
    ...

    günler, birbirinin tümüyle tekrarı gibi sürüp gidiyordu,
    işten ayrılışımın üzerinden 2-3 gün geçmişti,
    şanslı günlerimden biriydi o gün
    ilker'in de bişeye bozulmuş kafası,
    yalnız içmeyecektim o gece,
    gittik bizim mini meyhaneye,
    alkolle sigara daha bir tatlı gittiğinden,
    daha ilk 35 liğimiz bitmeden 4. paketi açmıştım bile,
    işte o anda oldu ne olduysa,
    önce bi baş dönmesi başladı,
    sağ elimin baş ve işaret parmaklarıyla gözlerimi ovuşturdum,
    gözümü açtığımda önce bulanıklaşmaya başladı herşey,
    birden ilker yok oldu karşımda,
    sonra meyhane kayboldu,
    sonra geri geldi, bir daha gitti,
    başımın dönüşünü ve kalbimin yerinden çıkacakmış gibi atışını hissediyodum,
    ölüyorum lan!
    -ilkeeer diye bağırdığımı hatırlıyorum,
    kafam masanın üzerine düşmüş..
    ···
  14. 14.
    +4
    ...

    kaldım filizin gözlerinde,
    aynı anda şefkat ve nefretle bakabilen gözlerinde,
    özleminden, umutsuzluğumdan canımı vermek üzere olduğum..
    uzun sürmedi bakışmamız,
    kaçırdı gözlerini filiz,
    o ana kadar farketmediğim kalabalığa doğru bir bakış attı,
    durumdan haberdar, ayılmamla içeri girmiş cemaat nefeslerini tutmuş bizi izliyordu,
    kapıya doğru döndüğümde gördüm,
    bulunduğum oda şampiyonlar ligi gibiydi,
    tam kadroydu arkadaşlar,
    tabi tüm bu bakışmalar, benim çevreyi keşfedişim sürerken, annemi dinliyorduk ben ve odadaki herkes,
    -oğlum naptın sen! canına kastın mı var?
    -bu kadar içilir mi! ah sen beni öldüreceksin! allahım ben ne suç işledim
    ah be anam ya, bi ağız tadıyla kendi acımı yaşasaydım?
    filiz'in bakışlarını takip edip kalabalığı keşfettikten sonra filiz'e döndüm tekrar,
    nasıl özlemişim,
    nasıl sarılmak istiyorum,
    yok o kadar ileri gitmeyeyim, gözlerine bakayım yeter,
    saatlerce, günlerce,
    gözümü ayırırsam, bir saniye sıkıldım dersem dünyanın en büyük şerefsiziyim..
    serumu tutuyor hâlâ, bakmıyor bana ve hem benim hem odadaki herkesin bakışlarından rahatsız olduğu belli oluyor
    -ne olmuş bana? dedim
    serumla ilgilenen filiz kalabalığa döndü önce,
    çıt çıkmayınca yardım ister, yalvarır gözlerle anneme,
    ama ben cevabı filiz'den duymak istiyordum,
    sorumun üstünden 5 saniye geçmişti ve filiz'e bakıyordum,
    annemden de beklediği yardımı alamayınca,
    bakışlarını soğutmaya çalışarak bana döndü
    tüm oda nefessiz filiz'i dinledik;
    -mide kanaması geçirmişsin..
    ···
  15. 15.
    +4
    hayatını gibeyim anlatma
    ···
  16. 16.
    +3
    ...

    Akşam 7 gibi çıktık yola,
    Balayına gidiyoruz sanki, valiz hazırlamış resmen dıbına koyayım,
    Bagaja zor sığdı!
    Benim ufak çantada şort, tişörtler, olta takımlarım var sadece.
    Kipa’ya uğradık yolda, sebze, meyve, 2 günlük temel ihtiyaç malzemelerini aldık.
    Şimdi denize düştük, yılana sarıldık da,
    Konuşacak paylaşacak hiçbişey yok ki,
    Yanımda bir şeytanla seyahate çıkmışım resmen,
    O da tedirgin, konuşamıyor,
    En başta nasılsın, iyi misin,
    işte düşündün mü bişeyler falan diye konuştuk,
    Düşündüm, bakacaz falan dedi, belli bi tak düşünmemiş,
    Teybi açtım sonra sessizlikten rahatsız olunca,
    Yaklaşık 1 saatlik bir azap yolculuğundan sonra ulaştık,
    Limana indim direk,
    açlıktan ölmeye saniyeler kalmıştı, ikimiz de akşam yemeği yememiştik,
    Ferhat abinin müthiş ızgara levreğiyle zütünü düşürdüm özge’nin,
    Rakı perhizini orada bozdum,
    Baktım levrek ana avrat düz gidiyo, giberim dedim mide, kanayacaksan kana
    Ölü bi adamım ben, iç organlarımı gibleyecek pozisyonda mıyım sanki
    3 bin parçalık puzzle gibi olmuş kalbim,
    zütün kalkmasın iki kanadın diye!
    Bi iki kadeh içip, levreğin yanak ve beynine kadar özge’nin garipseyen bakışlarıyla afiyetle yedim, kalktık,
    Teknelerin oraya indik,
    Rıdvan abi oradaydı,
    -vay, daylami, sen yaşıyon mu?
    Öleli çok oldu be abi, sıkıldım, bi iki gün buralarda takılıp dönecem mezarıma!
    -valla gelemedim, özlemişim abi, müsaitsen bu gece 4 gibi geliyorum,
    - tamam bekliyorum, saat 5’de çıkıyoruz zaten, iki tane daha arkadaş var, görünce tanırsın..
    ···
  17. 17.
    +3
    ...

    dolaptan 1,5 lt. lik pet su şişesini kaptığım gibi diktim kafaya,
    içim nasıl yanmış, içilir mi lan bu kadar, tamam canımız umurumuzda değil de öyle hemen de ölmeyelim!
    lan dolaptan alırken dolu değil miydi bu ,
    oha lan, bi dikişte biter mi şişe!
    çöp kovasına sallıyorum boş erikli şişesini,
    girmiyor,
    şişeyi alıp kovaya atmak için eğiliyorum,
    mutfağın ışığını kesen bi karartı var!
    kafamı sağa doğru bir çeviriyorum eğilmiş halde,
    ağzım açık kalıyorum öyle,
    özge!
    üzerinde aynı body, aynı şort,
    ayağında, o kazadan sonra taktığı atel,
    -sen, ne işin var, nasıl girdin içeri?
    -mehmet abi, diyor sadece
    hay o mehmet abinin ta dıbına koyayım,
    kafam hÂlâ çok iyi, yalpalıyorum,
    arkasını dönüyor hole doğru yürümeye başlıyor,
    -gelsene..
    zar zor doğruluyorum yerimde,
    o önde seke seke, ben yalpalaya yalpalaya gidiyoruz
    yatak odama giriyor..
    ···
  18. 18.
    +3
    müsait olamadım, akşam yazmaya çalışacam, yazamazsam da yarın görüşürüz.
    ···
  19. 19.
    +3
    ...

    Savaşa gönderdiğim emir erim gibiydi,
    içtikçe gaza geliyor,
    Dilim açıldıkça açılıyor,
    Olayı devlet meselesi kıvamında anlatıyordum,
    havaya girmiştim,
    müthiş ümitlenmiştim,
    Özge de karşımda esas duruşta emirlerini beynine kazıyordu,
    sürekli bir çaba içinde,
    fikirler, yorumlar üretiyordu;
    -duydum derim ayrıldığınızı,
    Vicdan azabı çektim derim,
    Dayanamadım evden çıkarken takip ettim,
    Bulunduğu mekâna kadar.
    -kola çarptı galiba seni?
    Ne dediğimi anlamamış bi şekilde bakıyordu,
    -derler ya ben içtim sen sarhoş oldun diye,
    Nasıl bir plan bu ya?
    Ayrıldığımızı kimden duydun?
    Evini nerden öğrendin?
    Tamam ben vazgeçtim,
    Karışma sen allahaşkına,
    Ben başımın çaresine bakarım..
    ···
  20. 20.
    +3
    ...

    -yine bırakıp gidecek misin?
    konuşurken kelimeler yuvarlanarak çıkıyor ağzımdan
    -bu sefer bırakmak yok, gel buraya,
    yatağın ucunda oturmuş, yanını işaret ediyor,
    gidiyor oturuyorum,
    dudaklarıma eğiliyor hemen,
    öpmeye başlıyor,
    başım dönüyor, ne olup bittiğini anlamaya çalışıyorum,
    öpüşüyoruz ama hiç his yok,
    sonra çekiliyor dudaklarımdan,
    boynuma geçiyor,
    kulağımın altına dilini uzatıyor,
    ıslaklığı hissedip çekiyorum kendimi,
    -dur diyor, iki eliyle boynumu kavrayıp kendine çekiyor,
    emmeye başlıyor yine aynı yeri,
    özge tamamen konsantre ama ben hÂlâ tetikteyim, olaya zerre adapte olmamışım,
    hiçbişey hissetmiyorum hâlâ,
    içerden bi ses geliyor o sırada,
    kapı sesi,
    dış kapı açılıyor,
    biri anahtarıyla kapıyı açıp içeri, evime giriyor..
    ···