bu kızı gibmeye kıyamam

şaka şaka dıbına koyar öldürürüm.

neyse panpalar yorum yazın ki okuduğunuzu anlayayım. devam ediyorum. sabahın köründe annem beni uyandırdı. "deathburn oğlum kalk. şuan çok önemli bir durum var" dedi. ben yorgun argın bir şekilde kalktım aq. "anne ne oldu?" dedim. annem "deathburn birazdan kahvaltı sofrası kurulacak. şu listedekileri bakkal mahmuttan al" dedi. ben de çok önemli bir durum sandım amk. her neyse çıktım dışarı gittim. bakkal mahmut abinin dükkanına gittim. evin alışverişini yaptıktan sonra mahmut "hepsi 8 lira ediyor deathburn." dedi. cüzdanda parayı hesaplarken birden bir ses duydum. bu ses gerçekten beni mutlu etmişti.

fiziksel özellikleri okurken kızı anlatıyorsun zannedip boşaldım kardeşim siler misin şu başlığı

beyler okuyanlar belli etsin. her neyse akşam oldu. ben bir şekilde o kızı tavlamalıydım. daha ismini bile bilmiyordum. çok hoş bir kızdı sonuçta. bir bahane ile tekrar uğur abinin dükkanına doğru yol aldım. bu sefer bilgisayar için aksesuar alma bahanesi ile o kızla tanışacaktım. dükkana girdiğimde çok fena hayal kırıklığına uğradım. dükkana girdiğimde uğur abi vardı. "hayırdır deathburn yine ne istemiştin?" dedi. ben biraz kıvırarak "ya abi öğlen bilgisayara baktırdım da, bir kız vardı. o hemen halletti. teşekkür etmek için gelmiştim." dedim. uğur abi "sen o kızı mı diyorsun? seher'i diyorsun. o benim yeni eleman. o çoktan mesaisini bitirdi. öğleden sonra okulu vardı gitti o." dedi. ben hayal kırıklığına uğradım tabi. üzgün bir şekilde eve gittim. eskiden çok aşık oldum. ama bu kız çok farklıydı. derin, ada, olivia... üçünü de zamanında çok sevmiştim ve üçü de hayatımı mahvetti. ama anladım ki seher tam benlik bir kızmış. seher vakti beraber olabileceğim tek kızmış.

neyse panpalar devam ediyorum. arayan babamdı amk. ne güzel kızla muhabbet konusunda yardırıyordum ki, babamın araması işi yarıda kesti amk. açtım telefonu. babam "deathburn nerede kaldın oğlum? hadi annen kahvaltıyı hazırlayacak. annen, ablan ve ben seni bekliyoruz." dedi. hay kahvaltınızın... neyse. seher'e "neyse alışveriş için çıktım. evdekiler kahvaltı bekliyor. malum acıkmışlar. her neyse görüşürüz" dedim. vedalaştıktan sonra eve geldim. kahvaltıyı hazırladık yedik falan... kahvaltı sonrası bizim burak'ı aramaya karar verdim. burak çapkın bir binti. 6 kızı birden idare ediyordu yavşak. ondan biraz taktik almam lazımdı. kız konularında genelde emre ve burak'tan çok yardım isterdim. tabi burak istanbul dışında üniversite okuyordu. o yüzden buraya gelemezdi ama telefondan iyi taktikler verebilirdi. açtım tuşladım numarayı ve burak'ın telefonu açmasını bekledim.

kız, laptopu eline aldı. merak ederek "bilgisayarının sorunu ne?" diye sordu. ben de "valla bilmiyorum nedense internete girmiyor. arkadaşlarla online oynarken oldu." dedim. kız "o sorun bazı bilgisayarlarda çok oluyor." göz kırparak "yalnız çok kolay bir iş tabi." dedi. aldı bilgisayarımı 10 dakika falan kurcaladı ve bana verdi "hallettim" dedi gülümseyerek. ben şaşırarak "ne çabuk?" dedim. kız gülümseyerek "uzmanlık alanım olduğu içindir. inanmazsan git evine çalıştır. yaptığım yeniliklerden sonra daha hızlı bile çalışacak." dedi. ben laptop'u aldım ve eve gittim. eve gittiğimde laptopu açtım gerçekten de çok hızlı çalışıyordu. laptop işini hallettiğime göre sadece bir sorun kalmıştı. bu kız ile tanışmak...

neyse panpalarım devam ediyorum. uğur abinin dükkanına girdiğimde karşılaştığım şey beni şok etti. genelde uğur abinin oturduğu masada güzel bir kız oturuyordu. sarı saçlı, mavi gözlü, 182-183 boylarında, aşırı fit ve tatlı bir kız vardı. kızın güzelliğinden bayağı etkilendim tabi. kız "buyrun hoşgeldiniz. uğur abi şuan yok. ben ilgileneyim." dedi. ben merak ederek "nerede şuan? çabuk gelir mi?" dedim. "onun gelmesi biraz uzun sürer ben ilgileneyim" dedi. kız öyle diyince şaşırdım. tam konuşacakken kız "bu arada söylemeyi unuttum. ben burada yeni çalışmaya başladım. bana söyleyebilirsin." dedi. vay be... demek uğur abi dükkana yeni eleman almış he. kız da güzel tabi. birbirimize de çok yakışırdık. karşısına oturdum ve bilgisayarı uzattım. tabi bu bir başlangıçtı.

bu çıkan bir ağızdan çıkan sesti. bir kelimeydi. bu kelime "günaydın" kelimesiydi. öyle bir söyleme şekliydi ki bu, çok huzur ile dolmuş gibi hissettim kendimi. arkamı döndüm ve seher arkamdaydı. bakkal mahmut amca "günaydın evladım. uğur abin ile çalışmaktan memnun musun?" diye sordu. seher "yani ben memnunum. zaten kendi bölümümle ilgili bir işte çalışıyorum şuan. stajmış gibi hissettiriyor." dedi şakayla karışık bir şekilde. sonra beni gördü. "sana da günaydın. alındın değil mi sana demedim diye?" dedi. ben biraz rahat ve biraz esprili bir şekilde "ee heralde. ben de insan değil miyim? sonuçta yeni tanışmış olsak bile böyle soğuk davranamayız birbirimize" dedim gülümseyerek. kız gülümseyerek "bu arada bilgisayar için tekrardan teşekkürler seher." dedim. oysa adını bile sormamıştım. ismini yanlışlıkla ağzımdan kaçırınca biraz tırstım tabi. ama seher "ben de deathburn." dedi. adımı nerden öğrenmişti amk? seher "dün uğur abi mesaj attı. bana teşekkür etmeye gelmişsin adını oradan öğrendim. sende muhtemelen o şekilde öğrendin." dedi. ben "o zaman tanışmış sayılırız. memnun oldum." diyip elimi uzattım. o da "ben de" dedi ve gülümseyerek elimi sıktı. ellerine dokununca çok vurulmuşa döndüm. o sıcak ellerini tutarken ve gülümserken öyle büyülenmiştim ki, birden telefon çaldı. o an kurduğum hayaller birden yarıda kesildi.

her neyse burak'ı aradım. açmasını bekledim. açtıktan sonra konuşmaya başladık. ben "kanka, bizim uğur abinin dükkanına bir kız geldi. onu tavlamam lazım. bana taktik falan ver" dedim. olayları baştan sona anlattım. burak bana birkaç taktik verdi. şık giyinmemi, bir şey alıyormuş gibi girmemi falan söyledi. hatta bana "kanka unutmadan söyleyeyim. bilgisayarı biraz kurcala bilerek bir sorun çıkar. veya bizim mert'e falan zütür, o bir şeyler yapar" dedi. o açtım dolabı zamanında derin ile çıktığım zaman aldığım kıyafetleri ütüledim. üstüme giydim. ardından uğur abinin babası berber faruk amcaya da saçımı düzelttirdim. siyah gömlek, mavi pantolon, yapılmış saç, spor ayakkabı vb. o tarz işleri de hallettikten sonra whatsapp'tan mert'e "kanka 1-2 saate necdet'in çalıştığı kafeye gel." diye mesaj attım. ardından necdet'in çalıştığı kafeye doğru gittim.

her neyse yarım saat mert'i bekledim. bu sırada necdet beni gördü. "ooo deathburn hayırdır. bayağıdır buralara uğramazdın." dedi. ben "sınavlar var necdet. ne yapalım kardeşim? sen napıyorsun? cemil abi nasıl? senin peder emeklilik hayatına alışabildi mi?" dedim. necdet "alışmasına alıştı da deathburn, "keşke emekli olmasaydım" diyor. adam suçluları yakalamayı özlemiş." dedi. ben "valla kardeşim ne yalan söyleyeyim ben de özledim komiser cemil abimizin polislik yıllarını. beni derin denen pgibopat kızdan, mahallenin hackeri seda abla ve can abiden kurtardı zamanında, Allah rahmet eylesin nuriye teyzemizin cinayetini çözdü, mahalleye saldıran cabbar muallaksi ve çetesini yakaladı, mahalleyi maskeli hırsızlardan kurtardı. o günleri hala unutamam. ne günlerdi be!" diyerekten eski günleri anımsadım. necdet ve ben muhabbetin belini kırmaya başladık. ben buna seher mevzusunu falan anlattım. muhabbetin ortasında birden mert geldi.

mert geldi. necdet'e falan selam verdi. ardından benimle selamlaştı falan. bir çay içtik. ardından konuşmaya başladık. ben "kanka ben bugün bizim burak'ı aradım. uğur abi, seher adında yeni bir eleman almış. onunla konuşma bahanesiyle bilgisayara hata süsü vermek istiyorum. ama sen anlarsın bu işlerden tabi." dedim. mert "ya oğlum siz manyak mısınız la? sırf bir kızla konuşacağım diye 40 takla atmanın ne anlamı var? her neyse dur ayarlarım şimdi bir şeyler." dedi. ben merak ederek "ne yapacaksın?" diye sordum. mert "deathburn kanka. şimdi beni izle. ben bunları yaptıktan sonra, bırak seni ve uğur abiyi, o kız bile bununla uğraşması süre alacak. o yüzden ben bunu kurcalayıp hata verdireceğim. sen iki türlü de karlı çıkacaksın. bilgisayarı uğur abi yapmaya çalışırsa da, kız uğraşmayacağı için daha çok konuşabileceksiniz." dedi. ardından başladık planı uygulamaya...

mert benim bilgisayarda birşeyler yaptı iyice ayarlarını bozdu. mert artistçe bir şekilde "deathburn kanka kurcala laptopunu bir bakalım olmuş mu?" açtım laptopu girdiğim birçok program hata verdi. wi-fi bağlanma sorunları oldu, saat ve tarih ayarlanmıyordu. kısacası bilgisiyar iyice kafayı yedi. her neyse aldım laptopu, uğur abinin dükkanının yolunu tuttum. dükkana vardığımda seher ve uğur abi içerideydi. uğur abi "ooo deathburn hoşgeldin." dedi. bende "hoşbulduk uğur abi. şu bilgisayarda bayağı hata çıktı da düzeltir misin?" dedim. uğur abi "seher şuna bir baksana" dedi. ben hemen "uğur abi ya. sen niye bakmıyorsun? bu işi esas yapan sensin. sen baksana" dedim. uğur abi "of deathburn. senin de saçma sapan isteklerin beni yoruyor." dedi. laptopa biraz göz gezdirdi. ardından "deathburn bu bilgisayar bayağı kafayı yemiş. zaten seher'in düzeltmesi biraz zor. ben arka odaya geçiyorum orada hallederim" dedi. uğur abi laptopu aldı ve arkalara gitti. işte o an elde etmek istediğim fırsat geldi.

senin bilgisayarlarla sorunun ne dostum hacker hikayeni okumuştum

Ben seher olaylar asılsızdır, deathburn bana yakın olup uğur abiyle gibişmeye başladı onları arka odada birbirlerini giberkn gördüm

her neyse uğur abi arka odaya girdikten sonra oturup beklemeye başladım. bu arada seher iki tane fincan ile geldi. "sormayı unuttum ama kahve içer misin?" dedi. "o kadar uğraşmışsın içmeden olmaz" dedim gülümseyerek. seher bu cevabımı duyunca gülümsedi. seher "buralarda oturuyorsun galiba deathburn." dedi. ben "doğduğumuzdan beri burdayız. uğur abiyi çocukluktan beri tanırım. dünya üzerinde sayılı bulunabilecek adamlardan biridir. senin hikayen ne?" dedim gülümseyerek. seher ve ben o sorunun üzerine uzun süre konuşmaya başladık. kız 20 yaşındaymış ve benimle yaşıtmış. geçen sene istanbul'a gelmiş. devlet üniversitesinde bilgisayar mühendisliği ve programlama bölümünü kazanmış. izmirliymiş ve izmirde doğup büyümüş ve üniversite için buraya gelmiş. babası doktor, annesi mimarmış. kız aynı benim gibi video ve bilgisayar oyunlarına hastaymış ve benim gibi gamermiş. online oyunlarla arası da çok iyiymiş. bilgisayar oyunlarında iyi olmakla beraber, bilgisayar programlama ve kodlama işlerinde de uzmanmış. bu özelliklerin bu kızda bulunduğunu tahmin etmemiştim ama bu özelliklerin bulunması ona olan hoşlantımı fazlasıyla artırdı tabi. onunla konuşmak güzeldi ama istanbulun en iyi üniversitelerinden birinde mühendislik okuyan bir kıza kıytırık bir üniversitede %50 bursla işletme okuduğumu söylemek çok zoruma gitti tabi. seher gülümseyerek "deathburn bilerek bozdun o bilgisayarı değil mi?" dedi. ben "onuda nereden çık... " derken yanağıma bir öpücük kondurdu. ardından bana telefon numarasını verdi. ben de ona numaramı verdim. ardından uğur abi geldi. "deathburn resmen içine sıçmışsın bilgisayarın. bu ne oğlum. ne yaptın da bu hale geldi amk? istesen bu kadar bozamassın lan" dedi isyankar bir şekilde. ben esprili bir şekilde "o da bizim sırrımız olarak kalsın uğur abi." dedim. uğur abinin yorgunluktan şaka kaldıracak hali olmasa da seher esprime gülmeye başladı. öyle tatlı gülüyordu ki; tüm dünyaları ona değişemezdim. ardından eve gittim ve seher ile ilgili hayallere daldım...

beyler geç kaldığım için özür dilerim net koptu ondan giremedim. bu arada ttnet'in amk. seher'in gönderdiği o mesajı gördükten sonra öyle mutlu olmuştum ki, o mutluluğu hiçbir şeye değişemezdim. tekrardan seherle ilgili hayaller kurdum. restorandaki buluşmamızı, onun evine gidişimizi, onunla oyun oynayışımızı ve daha neler neler... belki çok özel şeyler de olabilirdi. yani bayağı umutluydum. cs:go oynadıktan sonra biraz facebook ve twitterde takıldım. ardından biraz da incisözlükte takıldıktan sonra biraz da kitap okuyup uyudum. ardından pazar günü de full evdeydim. sonraki gün pazartesiydi. sabah okul çıkışı buluşacağımız için üstüme lüks kıyafetler giyip saçımı da düzeltmiştim. ardından da okulun yolunu tuttum. okulun bitmesi için bayağı sabırsızdım.

Ilk gun tanisti ikinci gun randevu ayarladi 5.gunde baba mi olucan amk

Başlığı görünce kesin deathburn yazmıştır dedim

seherle ilgili hayallere daldıktan bir süre sonra akşam yemeğimi falan yedim. ardından facebook'tan ve instagram seher'i takip ettim. o da beni takip etti. ödevleri falan yaptım. vizelere de biraz çalıştıktan sonra biraz bilgisayarda cs:go oynamaya başladım. oyun oynarken seherden mesaj geldi. "bana bilgisayar ve playstation oyunlarında iddaalı olduğunu söylemiştin tatlı çocuk. bakalım bana karşı da iddaalı mısın?" yazıp ardından da gülümseyen emoji ekledi. ben de "tabi ki ama hangi oyun?" diye yazdım. seher "farketmez. söylediğim gibi programlarda olduğum gibi oyunlarda da muhteşemim. pazartesi okul çıkışı buluşalım. bizim evde. var mısın? tabi önce bir restoranda yemek yedikten sonra" yazdı. o an çok mutlu olmuştum. bu bir buluşma mıydı acaba? tabiki de öyleydi...

arkadaşlar okuyanlar belli etsin kendini 3-4 çıkarsa akşam seri bir şekilde devam ettiricem