off fyaz amk yaz

seher'in okuduğu üniversiteye gittim. güvenliğe kimlik kartımı gösterdim ve içeri aldı. içeri girdikten sonra bahçede internete bağlanıp okulun sitesinden ders saatlerini ve sınıfların ders programlarını indirdim. seher'in o saatte dersi varmış. Ee o zaman niye uğur abinin dükkanını açsın ki o saatte? her neyse seher'in bulunduğu sınıfa girdim bayağı kalabalıktı. ardından ders başladı ve seher'in sınıfa girmesini bekledim...

Ulan gece bitiricem dedin bitirmedin sonra öğlen bitiricem dedin yine bitirmedin , zaten hikayeyi salladığın belli bari verdiğin sözde sahtekarlık yapma

bitir artık

Ne şans ki beni silmeyi unutmuş. swarm'dan bildirimlerine baktım. fakat 7 dakika önce bildirim atmış. zaten üniversitedeymiş. hoca sınıfa girdi ve dersi anlatmaya başladı. aradan beş dakika geçti. seher sınıfa geldi. önlerde bir yere oturdu. ben çaktırmadan seher'i izledim ve dersin bitmesini bekledim.

hızlı yaz amk

zil çaldı. seher sınıftan çıktı ve onu takip ettim. ardından bahçede beklemeye başladı. ben sinirlenerek kolundan tuttum. "sen ne yapıyorsun ha?" dedim. seher şaşırarak "deathburn senin ne işin var burada? sen ne yapıyorsun?" dedi. ben kızarak "yaptıklarını biliyorum. bilgisayarım nerde?" dedim. seher "eve zütürdüm. programı günlerdir silmeye çalışıyorum." dedi. ben "o zaman niye dükkanı kapattın kızım?" dedim. seher "ya oğlum, hoca bugün telafi dersi yaptı. normalde bu saatte okulun olmaması lazım. hatta whatsapp'tan uğur abiye mesaj da attım." dedi. telefonu açıp mesajı gösterdi. gerçekten de atmış. ben yine inanmayan bir şekilde "o zaman uğur abinin bilgisayarı ve su ile burçak'ın bağlı olması" dedim. seher "lan oğlum ne diyorsun sen?" dedi. seher de benim kadar korkmaya başladı...

Yav de hadi aq senin ya

devam panpa

seher "ne demek istiyorsun deathburn?" dedi. ben "söylediğim gayet açık seher!" dedim. seher "oğlum son dediklerinden tek bir şey bile anlamadım." dedi. demek onun da bunlardan haberi yoktu. Koşa koşa seher'in evinin yolunu tuttuk...

eve vardığımızda evin kapısı kısmen açıktı. içeri girdiğimizde çekmeceleri karıştırdı. çekmeceler bomboştu. seher sinirlenerek "kahretsin! gitmiş! hepsi gitmiş. oğlum kim çaldı bunları? ayrıca burçak ve su nerede?" dedi. seher dışarı çıktı. ben koltukta otururken birden kafama sert birşey çarptı ve aniden bayılıp yere düştüm.

uyandığımda sandalyeye bağlıydım. karşımda burçak ve su vardı. su "senin laptoptan artık rahatlıkla senin hesaplarından alışveriş yapabilir ve başka hesaplara da girebiliriz." dedi. ulan neler dönüyordu amk? burçak "deathburn sen olayı hala anlamadın heralde. seher, su ve ben dolandırıcıyız. seher senin bilgisayarı ve birçok bilgisayarı tamir ederken içlerine virüs soktu. aslında bugün kaçacaktık ama su ve ben, sanki bu işin içinde değilmiş gibi yapıp seher'e suç atıp hem suçlamalardan kurtulacaktık hem de çıkarlarımız artacaktı... bu yüzden kendi kendimizi bağladık ve numara yaptık. sen polisi arasaydın plan olacaktı ama kendin gidip yüzleşmeyi seçtiğin için. plan suya düştü." ben sinirle "size inanamıyorum. peki siz niye kaçmadınız?" dedim. su "kaçmak çözüm değildi. yine bizi bulacaklardı ne de olsa... her neyse artık başka bir yolunu bulacağız." dedi. su cebinden silah çıkardı. "Son bir işim kaldı." dedi.

ben artık korkmaya başladım. su silahı çıkardı "birisinin canı fena yanacak." dedi. silahı bana doğrulttu. sanırım son dakikalarımı yaşıyordum ya da bana öyle gelmişti. burçak "su o silahı nereden buldun? ya da boşver bir önemi yok" dedi gülerek. vay aq ne kimlere bulaşmışım ben? su silah ile bana yaklaştı. silahı alnıma dayadı. ardından tetiği çekmedi. derin bir nefes aldım. "merak etme deathburn. seni ortadan kaldırmayacağım. en azından şimdilik." dedi. ardından silahı burçak'a doğru yöneltti. burçak "ne? kızım ne yapıyorsun sen?" dedi korkarak ve şaşırarak. su "bütün paralar bana kalacak kızım." dedi. ben hem korkmaya hem de şok olmaya devam ettim.

burçak korkulu bir şekilde "su çok büyük bir hata yapıyorsun. arkadaşını satamazsın." dedi. su "ama seher'i satma fikri senden çıktı tatlım." dedi. ardından devam etti. "bu iş burada bitecek. önce seni sonra deathburn'u öldüreceğim ve buralardan gideceğim" dedi. su, burçak'a yaklaştı. silahı burçak'ın alnına doğru tuttu. fakat burçak aniden geri çekilip önce beline sonra silaha tekme attı. zaten bana tekvandocu olduğun söylemişti. silah fırladı. benim bağlı olduğum sandalyenin köşesine çarptı. burçak, su'yu etkisiz hale getirdi. su ayağa zor da olsa kalktı ama burçak silahı aldı ve su'ya 3-4 el ateş etti. biri göğsüne geldi ve su cansız bedeniyle yere yığıldı. Benim korkum gittikçe arttı. burçak "seni burada sağ bırakacağımı mı sandın deathburn?" dedi. oysa beni öldürmek için bir sebebi yoktu...

Hoca göl maya tutarmı :D

Devam panpa

Kards bnm hikayenin basindan veri mafama tamilan bi soru var bulusmaya gidiyoken arabayi sen goturmustn bu kasar o arabayi nie babasinin mali gibi kullaniyo sen nie gun bitince kizdan ayrilirken otbuse biniyon bi dagdan bi daga salliyon amm

beyler akşama final bölümü gelecek. yerlerinizi alın!

Bir rez alayim

rezaresafe