resmen dilim kesilmişti. ona ondan hoşlandığımı söyleyemiyordum. 1 bira daha teklif ettim belki sarhoş olurum da açıl şu dilim diye. ama kabul etmedi. sarhoş olmak istemiyormuş. ben alsam sorun olup olmayacağını sordum. yanımda sarhoş olman tatlı olur ama saat geç oldu dedi. sarhoş olmamı tatlı bulması güzeldi benim için. hoşuma bir kez daha gitmişti.

saat bayağı ilerken nasıl olsa işte yok, sabahlayalım dedim. kabul etti ama aslının ailesi sorun çıkarmadığı müddet kalıcaktı yanımda. ki sorun da çıkarmadılar sabaha kadar beraberdik. muhabbet muhabbeti açıyordu. ailesini, hayatını, herşeyini biliyordum. güneşin doğuşunu ona bakarak geçirmiştim. güneşin doğuşunu bir insana bakarak geçirmek çok güzel birşeymiş.

b: evine bırakayım istersen saat sabahın 6sı oldu. biraz kestirelim istersen bi kaç saat sonra tekrar buluşabiliriz nasıl olsa izin günüm.
m: aynen ya öyle yapalım, hafiften uykum da geldi zaten.

gel kollarımda uyu diyemedim beyler ya. çok içimde kaldı o. kalktık bıraktım evine işte bende eve girdiğim gibi üstümü değişip yatağa atladım sonrasını hatırlamıyorum.

beyler uyandığımda saat 16:00'dı. elimi yüzümü yıkadım aldım telefonu yanıma girdim tuvalete. oturdum klozete bi baktım 3 evapsız arama 9 mesaj. hepsi melisadan. baktım hemen mesajlara, ilk mesajını 1 civarı atmış. 'nerdesin eric, buluşalım mı'. her saat başı nerdeyse 2 3 mesaj vardı. 'uyan geç oldu, tatilinden yiyosun, beraber vakit geçirelim.' falan filan diye yazmıştı. son mesajları çok mutlu etmişti.

dedim arasamı lan çok mu ayıp ettim kıza. gerçi elimde olan bişey de değildi aslında. nerden bilebilirdim hayvan gibi uyicağımı. meğersem içimde bir hayvan yatıyormuş. aldım telefonu aradım melisa'yı.

b: alo melisa
m: efendim eric
b: ya çok özür dilerim bu kadar uyuyacağımı bilmiyodum özür dilerim.
m: ya yok sorun değil biraz da merak ettim ondan da o kadar mesaj attım. sarhoş gibiydin sanki dün.
b: yok saçmalama ya sarhoş falan değildim. neyse nerdesin melisa buluşalım mı.
m: ya kuzenimle denizdeyiz, gelmek istersen uğra. araba yolunun olduğu yerden girince sağ tarafta kalan yerin arkadaki şezlonglardayız.
b: tamam melisa en fazla 20 dakkaya ordayım.
m: tamam daha fazla bekletme.

beyler kaptım kahvemi sigaramı oturdum. bundan sonra seri yazıyorum.

saat 4'ü geçiyordu, kalktım çabucak bişeyler atıştırdım. mayomu t-shirtümü giyindim hızlıca çıktım. fazla bekletme dediği için nasıl hızlı yürüyorum. yolda 2 3 tek bitirmişim, stresten resmen. sahile girdim, sağ tarafta demişti hemen sağa yöneldim. uzaktan baktım ordalar mı diye ordalardı beni bekliyolardı sanırım denize girmek için. gittim yanlarına hızlı hızlı. gözlerim de nasıl kan çanağı anlatamam tabii melisa'm hemen farketti gözlerimi.

m:günaydın ericçim.
b: günaydın melisa, günaydın aslı. napıyonuz güneşleniyo musunuz.
aslı: günaydın ama sanki hava kararıcak.

toplu gülüştük.

b:evet ya biraz fazla uyumuşum.
m: eric gözlerine ne oldu ya. o ne öyle kıpkırmızı. vampir gibi olmuşsun.
b: dikkat etmedim ya gerçekten önemsiz bişeydir.
aslı: girelim mi artık denize.
m: olur olur hadi girelim.

beyler vücudu gerçekten çok güzeldi yahu. gözleri desen zaten odaklandığımda evrenim değişiyor. başka galaksilere gidiyorum. dudakları kendimden geçmeme yetiyor. kaşları ayrı güzel. saçları ayrı hoş kokuyor. beyler sevmek güzel şey lan gerçekten güzel şey sevmek. sevin lan birbirinizi. sevişin ulan. neyse konumuza dönelim. girdik denize ben, aslı, melisa.

m: eric, iyi yüzer misin.
b: meydan mı okuyacaksın.
m: hayır ya açılalım mı diye soracaktım. aslı sen de gelmek ister misin.
aslı: yok melisa ya ben kalıyım. siz de açılacaksanız açılın.
b: senden iyi yüzdüğüm kesin. ne tarafa doğru açılıcaz.

diyip kızdırmak istemişimdim. aslında iyi yüzemem hatta hafifdende bi açılma korkum vardı küçüklükten beri. denizin altına bakamazdım açıldıktan sonra. ne kadar deniz olsa da korkardım yani. hemen yakında böyle bi baya küçük bi ada vardı. yüzme mesafesi 10 dakka falandır maksimum.

m: gel şu karşıdaki yere gidelim yüzerek olur mu.
b: yetişebilceksen neden olmasın.
m: iddalıyım diyosun.
b: yetişemezsin bence.
m: var mısın yarışa.
b: varım tabiki.

beyler yüzdük yüzdük vardık sonunda karaya. ama kazandı tabii zaten zor gelmişti hızlı yüzmek biraz da korkmuştum. korktuğumu da söyleyemiyorum tabii. zor geldi diyip geçiştiriyordum.

m: eric gel buraları keşfedelim.
b: olur neden olmasın. ama yerler ayağını acıtabilir sanki.
m: yok ya bişey olmaz fazla yüklenmem zaten ayağıma.
b: tamam o zaman ama canın yanarsa söyle döneriz hemen.

beyler çıktık karaya, benim canım yanıyordu onun nasıl yanmıyordu anlamadım ama yürüdük biraz. kayalar vardı gel oturalım dedi. gittim yanına oturduk. açılmam için doğru zamandı bence fakat dilim el vericek miydi bilmiyodum. muhabbet ettik yine 10 dakkadan fazla. açılmakta ısrarcıydım. melisa'ya seslendim.

b: melisa
m: efendim

efendim diyişine bile tapılabilir mi. tapılabilir ya. tek örneği resmen.

b:bişey konuşmak istiyorum seninle.
m: tabii konuşalım konu ne.

beyler başladım anlatmaya, ben senden restorana geldiğin günden beri hoşlanıyorum, saçlarının kokusunda kendimi farklı yerlerde buluyorum, gözlerinde galaksileri görüyorum falan anlattım derdimi. bana karşı boş değilmiş lan. o an dünyaları istese benden yemin ediyorum verirdim kucağına. o kadar mutlu olduğum bi anımı daha hatırlamıyorum ben.

b: yani neyiz biz şimdi
m: *gülerek* sanırım sevgiliyiz eheheh

çok tatlı gülmüştü beyler ya. dayanamadım öptüm. karşılıkta vermişti zaten.

dayanamadım tekrar öptüm. bu seferki uzun sürmüştü. melisa, aslı merak etmesin gel yanına gidelim dedi. olur dedim atladık denize yüzüyoruz yavaştan. önümden gidiyordu bende arkasından izliyorum saçlarının denizde dağılışını. saat 7 küsür bişeydi sanırım. saat hızlı geçiyordu onlayken. bana döndü, hızlı olsana biraz dedi. bişey dicem dedim.

b: ya bişey dicem ama dalga geçme.
m: neden dalga geçiyim saçmalama.
b: söylüyorum o zaman ama dalga geçme bak.
m: ya saçmalamaaa hadi söyle.
b: ya ben aslında deniz de açılmaktan korkuyorum ama dalga geçme.
m: ciddi misin sen hahahaah. boyundan utan.
b: ya yavaş gitmemin sebebi o zaten yoksa hızlı yüzerim normalde.
m: tabi canım benim tabi.

vardık karaya aslı bekliyodu bizi şezlongda. sıkılmış gibi duruyodu. ayağıyla kumla oynuyordu. gittik yanına sonunda geldiniz dedi. melisa aslı'ya anlatır mı acaba olanları diye düşünüyodum bende içimden. acaba anlatıcak mıydı. anlatırsa aslı nasıl tepki vericekti acaba diye binbir türlü soru kafamda dolaşıyodu. aslı fazla konuşkan birisi değildi, ya biz konu açıyoduk ya da konuşmuyodu.

b: melisa gel şu köşede sigara içelim, ister misin. rahatsız olmasın aslı.
m: olur tamam gidelim.
aslı: saçmalamayın rahatsız olmam ne gerek var.
b: yok ya gerek yok şimdi dumandan etkilenme.
aslı: iyi siz bilirsiniz ben güneşlenicem biraz.

uzattım kendi paketimden. melisanın paket aldığını görmemiştim daha. devamlı içiyo mu onu da bilmiyordum ama sigara gerçekten çok yakışıyordu. paketi uzattım aldı bi tane. çakmağı istedi uzattım. yaktı sigarasını bana geri uzattı.

b: melisa ya, ben senden ciddi anlamda hoşlanıyorum. şuan sen, ben senden hoşlanmıyorum desen bile içimdeki sevgi değişmiyecek. nasıl becerdin bilmiyorum ama ilk kez birine karşı böyle hissediyorum.
m: ya eric biliyorum gerçekten güzel bu duygular. ama dediğim gibi tam emin değilim hoşlandığımdan. ama seviyorum seni yani. hoşlanmak mı bilmiyorum ama, boş değilim işte.

dedi ve elimi tuttu. beyler tam o anda dakikada 1 milyon kere kalbim çarpmıştır. doya doya tuttum elini. sanırım 1 dakka boyunca elini tuttum. aslı güneşleniyodu hala, görmüyodu bizi. belki de anlamıştır bilmiyorum. elimizdekiler bitince, melisa gel aslının yanına uğrayalım sıkılmasın kız dedi. tamam olur dedim, gittik yanına. uykuya dalmış kız. uyandırdık saat 8'e geliyordu zaten.

b: melisa, gel senle aslı'yı evinize bırakayım. ordan bende eve geçeyim bi duş alayım. olur mu.
m: olur olur zaten ben de yorgunum biraz.
b: aslı, sen ister misin dönmek.
aslı: bana uyar ya, tamam.
b: tamam o zaman hadi toplanın da kalkalım.

toplandılar kalktık. evlere doğru yola koyulduk. biz muhabbet açıyorduk aslı katılıyodu. ben tam ortalarında yürüyordum. ikisiyle de konuşuyodum ki genelde ortak muhabbet oluyodu. derken evlerine geldik ikisini bıraktım. ilk aslı girdi içeri. melisayı köşeye çektim dudağından hızlıca öptüm. ama kızdı bana. aslı'nın ailesi görücek eric dedi. ama yüzünden hoşuna gittiğini anlamıştım. kızararak söylemişti zaten bunu.

döndüm evime. duşumu aldım falan. sonra uzandığım yatağa. bir iki çavuşu yokladım. hazır oldaydı nedenini bilmiyordum ama. iki tokatladım çavuşu. sonra yorgunluk çöktü zaten. evi toparlayıp uzandım yatağa. olanlara inanamıyordum ya beyler daha geçen günlere kadar hayranlıkla baktığım kızla sevgili olmuştum. aslında olumsuzda beklemiyordum. tam beklediğim gibi bi cevap gelmişti zaten diye düşünürken uykuya dalmışım.

kalktım erkenden, yani normal saatimden daha erken kalktım. sigaramı aldım oturdum cam kenarına dışarıyı izliyprum. çay koymuştum. çayı aldım yanıma, bi elimde sigara bi elimde çay. düşünüyorum. sadece kızı düşünüyorum. gerçekten sadece gözlerini, dalgalı kumral saçlarını, düzgün burnunu, mis kokusunu, fazla dolgun olmayan ama gerçekten kendimden geçiren dudaklarını düşünüyordum.

düşünürken neden yazmıyorum ki dedim. aldım telefonu elime, 'melisa, nasılsın uyandınmı' yazdım. uyanmamıştı, ki saat gerçekten erkendi tan yeni ağarıyordu. böyle giderse işte uyuklarım dedim ve alarm kurup uyudum.

alarm çaldığında işe gitmek için kalkmalıydım. kalktım atıştırdım bişeyler paketimi cebime attım çıktım. işe gitmek için yola koyuldum. yolda yine bi tane daha sigara yaktım. bakıyorum telefonuma yoktu mesaj falan. gerçekten bağlanmıştım yahu şu kıza.

restorana girdim. mustafa abiye falan selamımı verdim. işe koyulacaktım aklıma kız geldi, mesajıma cevap verdi mi diye falan bi bakayım dedim. aldım telefonu, baktım mesajlara yok gelmemiş mesaj falan. uyuyordur ama insan neden yazmıyor diye düşünmüyor değil. uyuduğundan eminim de yine de insan bilemiyor. neyse işte saatler çalışarak geçti. iş çıkışı telefonuma bakmadım. unuttum yani bakmayı. giyindim üstümü falan, kapıdan çıktım karşı da kim beklese dersiniz. melisa karşı da oturmuş beni bekliyodu. gittim yanına

b: neden içeri gelmedin.
m: ya aslında yeni geldim sayılır, içeri girip dikkatini dağıtmak istememiştim.
b: sen ne düşüncelisin öyle hahahahah.
m: telefonuna neden bakmadın, merak ettim seni.
b: ya baktım aslında da çalışırken baktırmıyolar biliyosun, çıkışta da çıktıktan sonra bakıcaktım işte ki sana rastladım. bişeyler yapmak ister misin.
m: olur, ne yapalım.
b: bize gelmek ister misin evi gösteririrm sana hem.
m: olur olur, yemek var mı evde karnım çok acıktı.
b: yok sanırım ama ben sana güzel bi makarna yaparım hemen.
m: tamam hadi yolu göster.

beyler uykum geldi, herkese benden iyi geceler. sabah kaldığımız yerden devam ederiz, öpüldünüz.

beyler, yine çok güzeldi yine ve her zaman güzeldi. çok hafif bi gamzesi vardı yanağında. çok tatlı duruyordu gamzesi, alıp gamzesinden öpesim vardı. tuttum elinden gamzesinden öptüm. utanmış olmalı ki, aşşağıya doğru gülümsedi.

b: utandın galiba.
m: yok ya sana öyle gelmiştir ehehheh.
b: yok yok utandın sen. tamam tamam öpmüyorum utanma sende hahahhah.
m: çok kötüsün.
b: hadi gel bu taraftan.

beyler evin yoluna koyulmuştuk. acaba bişeyler yaşar mıyız diye düşünüyordum. ama 2 haftamız kalmıştı resmen. ne yapıcağımı bilmiyordum. bu kadar bağlanmışken 2 haftanın sonunda ne tak yiyecektim ben. muhabbet ede ede evin önüne geldi. apartmanın sevimli olduğunu söyledi. neden söyledi bilmiyorum ama bildiğiniz apartmandı beyler. onu sevimli kılan ne olduğunu anlamadım. anahtarı aldım, açtım kapıyı girdik içeri.

m: çok incinmışsın ya sen.
b: yalnız bu toplanmış hali hahahahah.
m: ciddi değilsindir umarım.
b: çok ciddiyim, aç mısın sen ya?
m: çok açım ya. makarna paketi nerde?
b: gel veriyim şu dolapta.

gittim çıkardım paketi. yapmasını biliyo musun diye sordum. biliyomuş. işte yapmaya başladı, ben onu izledim. utandığını söyledi, izleme dedi. gittim arkasından sarıldım. beyler hayatımın en güzel anlarından biri olabilirdi o an, resmen evlenmiş gibi hissediyordum. bana aç olup olmadığımı sordu, aç olmadığımı söyledim. arkasından seslendim, bana baktığı an öptüm onu. hoşuna gitmişti sanırım ki aşşağı bakarak gülmeye başladı.

makarnayı yapmıştı. iki tabak çıkardım. dolapta ice tea vardı çıkardım onu. bardaklara boşalttım. yoğurt kalmamıştı, ben de ketçap çıkardım acılıydı ama olsun. getirdi koydu yemekleri. yemeye başladık falan. acılı ketçap seviyormuş meğersem, şansa bak. beraber oturduk yemek yedik. muhabbetimiz asla bitmiyordu zaten. film izleyelim dedi. beraber film aradık, bi tane de leptopum vardı evde. lazım olur diye almıştım yanıma. lazım da olmuştu gerçekten.

film arıyoruz beraber işte, en son sanırım esaretin bedelini izlemekte karar kıldık. ben izlemiştim ama o çok istedi izlemeyi. açtık mısır yoktu evde, çok istedi kıramadım, bakkala gittim aldım mısırları geldim. ice tea vardı zaten evde. ice tea, mısır ile film izliyorduk.

ilk 10 dakka kesintisiz filmi izledik. daha doğrusu olayları anlamaya çalıştı. sarmadı sanırım film, ki dudaklarıma doğru yöneldi ve uzun bir süre öpüştük. kucağıma uzanmıştı zaten. uzun bir süre öpüştük, sonra elimi yöneldirdim dıbına doğru. ses etmeyince oynaştım. zevk almış olmalı ki dudaklarımı parçaladı. resmen parçaladı ama ayrı bir zevk almıştım bende. yanımda 1 paket prezervatif vardı, lazım olursa diye. bu öpüşmeler, oynamaşlarda hücüm yeleğinin kullanılcağının habercisiydi sanki. dudaklarımı öpmeyi bıraktıktan sonra, boynuma doğru indi. boynumu emmeye ve öpmeye başladı, beyler gerçekten tahrik olmuştum. emdikten sonra bana bakıp gülümsedi, bende ona gülümsedim ama aklımı başımdan almıştı beyler. uzandırdım onu, yavaş yavaş boynundan aşşağı doğru öpmeye başladım. hoşuna gidiyor olmalıydı, gözlerini kapatmıştı. elleşmeye devam ettim. bir süre sonra üstündekini çıkarmak için ellerimle t-shirt'ünü çektim. çıkardım, göğüsleri gerçekten çok güzeldi, böyle dolgun ama tam değil ama dolgundu yani. 80 vardı sanırım. göğsünü emmeye başladım. bayağı bi zevk almıştı.

elimle oynaşırken derken, benimde üstümü çıkarmaya başladı. t-shirt'ümü çıkarmıştım. ikimiz de yarı çıplak duruyorduk. yavaş yavaş alt tarafla ilgilenmeye başladım. ikimiz de tamamen tahrik olmuştuk. ve kendisi şortunu çıkardı, bende pantalonu çıkardım. buraları ayrıntısız geçicem. uzun bir süre seviştik. yaklaşık 1 2 saat civarı. sevişme fastı bitince, bi diyalog geçti;

b: melisa sen gidince ne yapıcam ben?
m: ya yazın tekrar geliriz, buluşuruz.
b: tamam da ben sensiz 1 hafta bile geçirebileceğimi sanmıyorum.

bu sözlerin ardından derin bi sessizlik oldu odada. gözlerinin içine baktım. çok güzel gözleri vardı, ona baktığınızda sizi farklı yerlere, farklı zamanlara zütürebilecek gözlere sahipti. hem kucağımda bana sarılıyoru, kokusunu da içime çekiyordum. saçlarını öpüyordum. bu 2 haftayı doya doya geçirmek istiyordum. ne yapıcağımı bilmiyodum.

b: biraz dışarı mı çıksak?
m: bilmem çıksak mı.

dışarı çıktığımız da saat 11'i biraz geçiyordu sanırım. hafif rüzgarlıydı hava, hırkayı almıştım yanına üşür diye. üşüyünce çok tatlı oluyor, ayrı bi seviyorum. yürürken üşüdüğünü, hırkayı alabilip alamayacağını sordu. öpersen veririm dedim, öptü, çok güzeldi. hırkayı giyindi, siyah bir hırkaydı, bana biraz uzun oluyordu ki boyum 1,88 civarı bişey. bana göre kısaydı. giydiğinde kalçasının aşşağısında kalıyordu hırka ve çok tatlı oluyodu. giyindi, bana baktı, utandı ve aşşağıya doğru güldü. sarıldım sımsıkı, utanma utanma dedim. yeniden utandı. kaldırdım kafasını yanağından öptüm.

b: sahile mi gidelim, yoksa bankta falan mı oturalım. istersen aslı'yı da çağırabiliriz.
m: ya sahile gidip, aslı'yı mı çağırsak. çok ilgilenmedim kızla ya. ailesiyle geldim, kızla ilgilenmiyorum.
b: aynen aynen haklısın çağıralım, iki muhabbet açarız eğlenir oda. şey sen, ikimizi anlattın mı aslı'ya yoksa hala arkadaş olarak mı biliyo bizi?
m: arkadaş olarak biliyo, anlatmadım da anlamışsa bilemem tabi.
b: yok canım anlamamıştır. numarası varsa arasana sahile gelsin.

aradı melisa aslı'yı. gel işte sahile falan filan ericle oturuyoruz falan. oturduk kumların üstüne, sandal uzaktı. oturdu karşıma. konuşuyoruz yine, aşırı sevimli bişey ya bu kız. çok tatlı dıbınakoyim. gidince ne yapıcaktım hiçbir fikrim yoktu ya. konuşma durdu bi ara. sonra;

m: çok baktın ya, neden baktın o kadar.
b: e çok güzelsin.

aşşağıya baktı. nasıl güzelleşti ya aşşağıya bakınca. ya sen zaten güzelsin neden daha da güzelleşiyosun. sen gidince ne yapıcam ben, allah'sız kız ya. ben çok özliyecem biliyorum zaten de o da özleyecek mi acaba? muhabbet ettik yine o sıra aslı geldi.

aslı: selam, napıyonuz. rahatsız ettim sanırım hahahha.
m: yok ya ne rahatsızı saçmalama seni bekliyoduk zaten.
aslı: tamam hadi öyle olsun.
b: gelsene şöyle yanımıza otur. bu arada içecek bişey isteyen var mı?
aslı: yok ya iyiyim ben böyle, melisa istiyosa al ama ben istemiyorum.
b: tamam tamam 3 tane alıyorum, içmezsen de ben içerim artık. sigara içmiyodun sen demi?
aslı: yok kullanmıyorum.

aldım biraları marketten geldim hızlıca, bekletmemek istemiştim kızları. aslı anlamış gibi duruyordu bizi. hafif asmıştı suratını sanki, ama beklediğimden iyiydi yine verdiği tepki. gittim yanlarına muhabbet ettik bayağı. saat geç oldu bi süre sonra.

b: saat geç oldu, isterseniz sizi evinize bırakayım. ordan ben de eve giderim.
m: aynen olur, hadi bırak bizi.
aslı: tamam hadi şu çöpleri de atalım da.

kalktık, çöpleri attık sahilden çıktık. muhabbetimizi yapa yapa ilerliyoruz. bunların evine geldik işte, aslı girdi eve doğru. melisa aslı'ya gir sen ben gelicem birazdan dedi. beyler neden oldu bilmiyorum ama yapıştım dudaklarına aslı gidince. ve teşekkür ettim, yaşananlar için. hiçkimse beni bu kadar mutlu etmemişti hayatım boyunca. gözleri yaşardı şaşırmıştı, sanırım kimse böyle bişey dememişti ona. güzel gözleri dolmuştu. yanağından öpüp iyi geceler diledim.

b: yarın restorana gelsene, çalışırken seni görmek güzel oluyo.
m: hahahaha tamam uğrarım.

iyi gecelerleştik, öptüm yanağından evimin yolunu tuttum. eve girdim, üstümü değiştirip yattım.

beyler hikaye uzadı farkındayım ama yaya yaya anlatmak istedim, yayma diyorsanız kısa kesip bitiririm yay diyosanız yayarım bu entry'e cevap olarak yazar mısınız. çoğunlukta olanı seçicem.

alarmın sesiyle uyandım diğer sabah. kalktım, kahvaltımı hazırladım. hızlıca kahvaltımı yaptım, çayımı içtim ve sigaramı yaktım. cam kenarında oturup, sigaramı bekliyordum bitince çıkıcaktım. zaten hızlı davranmıştım, acele etmeme gerek yoktu. aldım telefonu elime 'uyandın mı güzellik' yazdım. uyanmadığını biliyordum ama yazdım yine de. çünkü öğlene kadar uyuyordu bu yaz sıcağında. nasıl yapıyodu bilmiyorum ama uyuyodu işte.

çıktım evden yola koyuldum. yolda da yaktım bi tane sigara. girdim iş yerine, mustafa abi karşıladı beni.

mu: ooo eric erkencisin hayrola.
b: kahvaltıyı hızlı yaptım abi, yolda da hızlı yürüdüm ondandır.
mu: ne dicektim sana bak, heh seni geçen sahilde seni soran kızlarla gördüm. hayırdır oğlum manita mı yapıyon.
b: yok abi ya takılıyoruz öyle.
mu: dikkat et kaptırma kendini, bu karı kız iişleri sakat işlerdir ha. bi de yazlığa gelmişlerdir. bağlandım dersin hoop yarın gitmiş bulursun.
b: haklısın abi bağlanmam zaten.

bağlanmam demiştim de nasıl bağlanmam ya. öyle güzelliğe, öyle tatlılığa nasıl bağlanamazdım ki ben. gözlerinin içiyle gülebilen bi kıza nasıl bağlanamayacaktım ki ben. ben bağlanmamıştım o beni kendine bağlamıştı zaten.