1. 1.
    +1
    Anlat ulan anlat
    ···
  2. 2.
    +1
    devam asi peltek
    ···
  3. 3.
    0
    var mı lan bir ergenin gözünden kendi hayatını dinleyecek? sarhoşum hafifi bir tane anlat diyen çıksın yazarım her şeyi ölüm aşk pişmanlık falan dolu amk hayatında
    ···
  4. 4.
    0
    Günlerden 20 Mart. Sene 2014. inanılmaz kasvetli ve boğucu bir güne uyanıyorum. Son bir aydır yaşadığım çileyi bir nebze unutmaya çalışıyorum. Kafama takmak istemiyorum. Fakat gökyüzüne bakınca içimi bir karamsarlık kaplıyor. Acaba bugün o gün mü diyorum.

    Kafama bin bir soru işareti ile okul için hazırlanıp evden çıkıyorum. Bir şekilde okula varıyorum. Girerken son zamanlarda hayatın anlamsızlığına karşı kalan tek savunma hattım olan güzel kızlımı görüyorum. Bir an için göz göze geliyoruz. Masum bir tebessüm ile kızarıyor. Saçları ile muhteşem bir uyum içinde olan yüzünü önüne eğiyor. Bende utanıyorum. Acaba bir şeyler olabilir mi ki aramızda diye sorarak sınıfıma çıkıyorum.

    Bir şekilde ders başlıyor. Felsefeymiş ilk ders. işin aslı çok da umurumda olmuyor hangi ders olduğu. Telefonumu çıkartıp kendi âlemime takılıyorum. Derken bir mesaj geliyor sevgili kazıkçı operatörümden diyor ki internet paketiniz bitmiştir. Sövmekten alı koyamıyorum kendimi.

    Bu küfür yanımda oturan bu sene arkadaşlığımızın seviye atladığı Alihan’ın dikkatinden kaçmıyor. Soruyor:

    “Noldu?”

    “Bi şey yok ya internet paketim. Bitmiş.”

    Pek uzatmıyor konuyu. Cevap da vermiyor bana. Ardından kafamı kaldırıyorum. Boş boş kendini yırtan felsefe hocama bakıyorum. Sınıfta kimsenin onu iplemediğini fark ediyorum. Bende iplemeyenlerden biri olduğum için çok da laf edecek bir tarafım yok işin aslı.

    Azim ile ders işlemeye çalışır iken teneffüs zili çalıyor. Diğer yaşıtlarım biyoloji sınavı için panik olur iken ben gene TM olmanın avantajı ile onları dalgaya alıyorum. Arından ders başlıyor benim için. Onlar için ise sınav. Dersimiz edebiyatmış. Hoşuma gitmiyor değil. Son bir aydır yaşadığım acıların kafamda gerilere atabildiğim tek ders belki de.

    Eğlence muhabbet ile başlıyor ders. Dersin ortalarına doğru kapı çalınıyor. Hayatımın en kötü haberini o kapının çalışı ile alıyor olacağımı bilmiyordum. Keşke bilseydim.

    Boyu ve eni bir olan müdür yardımcımız kapıdan giriyor. Elinde bir kâğıt. Boş bir şekilde bekliyorum neden bu adamın 2 kat merdiven çıkıp bir sınıfın dersini böldüğünü.

    “Ege Bostancı. Burada mı?”

    “Evet hocam.”

    “Eşyalarını topla gel benimle.”

    Hafif şaka ile karışık bir şekilde atılma zamanın gelmişti nidaları ile eşyalarımı topluyorum. Sınıftan çıkıp müdür yardımcısı ile yürümeye başlıyorum. O sırada hafiften bir şeyler geveliyor ağzında.

    “Senin deden mi rahatsızdı?”

    “Yok hocam babam rahatsızdı.”

    “Haa o muydu? işte bazı insanların ömrü doluyor..”

    Gibisinden artık benim için pek de anlam ifade etmeyen cümleler kuruyor. O sırada yaşadığım duygu yoğunluğunu tarif edecek kelimeler maalesef benim haznemde yok. Sadece bir nebze iyi oldu diyorum. Yaşadığı acıların sonunda bitti diyorum. Her ne kadar içim kan ağlasa da bir tarafım diyor biraz iyi oldu…

    Hayatının son 4 senesini acı ve perişanlık içinde geçiren babamın artık bu dünyada olmadığı haberi bana ulaşıyor. Bilmiyorum ne tepki vermem gerektiğini kendimi buna bir nebze de hazırlamış olduğum için sakin mi kalmalıyım yoksa her yeri inletip ağlasam mı?

    Bu ikilemin ortasında yapabildiğim tek şey sessiz kalmak oluyor. Aşağıya inene kadar ağzımı bıçak açmıyor. Orada annemi görüyorum. Gözleri ağlamaktan kızaran annem ile 5 saniye kadar bakışıyoruz. O an karar veriyorum buradan çıkana kadar olgun karşılamak zorunda olduğumu haberi. Bir nebze güçlü kaldığımı göstermek istiyorum kendimin.

    Yalandan taziye dileklerini alıyoruz idaremizin. Arabaya biniyoruz. Eve varmak üzere iken annem konuşmaya başlıyor:

    “Aylin yetişemeyecekmiş. Cenazeyi yarına alabilir miyiz diye soruyor.”

    “Hayır.” Diye cevap veriyorum. Annem cevap vermiyor sadece kafasını sallıyor.

    Eve girdiğimde çantamı odama fırlatıp üstümü değiştiriyorum. Yatağıma uzanıyorum. Gözlerimi kapatıyorum. Pişmanlılarım ile yatağa çivileniyorum.

    O zaman fark ediyorum aslında yapamadığımız ne kadar da çok şey varmış diye.17 yaşında iken hayatının baharında iken babasını kaybeden bir çocuğun aslında ne kadar büyük bir sorumluluğun altına girmiş olduğunu bir kez daha anlıyorum. Gözümün önünden son zamanlarımız geçiyor. 07 Mart günü geçiyor. Son kez seni seviyorum diyemeden onu kaybettiğim gün geçiyor. içimden ama o bunu mutlaka biliyordur diye geçirerek bir nebze kendimi teselli ediyorum.

    Ev yavaş yavaş kalabalıklaşıyor. Duyan geliyor, duyan geliyor. Son hazırlıklar yapılıyor. Naşı Ankara’dan getiriliyor. ikindi vakti toprağa veriliyor. Hayatımın gözyaşlarım ile ıslanmış olan yarı temiz sayfalarından birinin de üstüne bir kürek toprakta ben atıyorum. O yarı temiz sayfayı gömmelerine bende yardım ediyorum.

    Güzel anılarımın çoğunlukta olduğu fakat kötü anılarımın da yok sayılmayacak olan sayfayı toprağa gömmüş oluyoruz.

    Mezarlıktan eve doğru yol alır iken kafamdan geçiyor neden ben o yarısı dolmuş sayfamı tam dolduramadım diye.

    Cevabını bilemiyorum tam net olarak. Sadece şunu biliyorum bazılarımız gereğinden fazla şanssız doğuyor. Bu duruma her ne kadar açıklanamaz derecede bir öfke beslesem de bende bu kategori içinde kendime yer buluyorum. Bazı şeyleri gereğinden fazla erken yaşamak kaderimde var bazılarımızın bu ağır sorumluluk gereğinden erken yükleniyor. Bende bu kategorinin parçası oluyorum. Ama küçük bir parçası. Hayatın acı taraflarından sadece bir kısmını gören bir ergen olarak görüyorum kendimi Yinede yaşadığım her dakikaya bir şekilde şükür etmeyi başarıyorum.

    Hayatımın bu olayın ardından gelen sonraki birkaç haftası karanlık geçiyor. Bulanık bulanık hatırlıyorum o zamanları

    Ama o karanlık zamanlarımın içinde ufacık bir umut ışığı olan o anı hiç aklımdan çıkaramıyorum…
    Tümünü Göster
    ···
  5. 5.
    0
    tabi bu dıbına kodumun umut ışığı da param parça oluyor lan hayatıma cenabetliğim dinsizliğim her konu da belli ediyor kendini

    ulan babamın o yoğun bakımda yattığı her dönemde yalvardım o allah denilen varlığa lütfen babamı alıyorsun en azından hacerimi ver diye yada kızılımı ama dinledi mi hayır o koca egosu ile kafasına eseni yaptı

    tamam eyvallah ben çok iyi bir Müslüman olmadım ama şu kadarcık saygın varsa bana bi iyi bi şey ver lan ayıp ama hayatımda çok acı çektim çok şey gördüm ama bi karşılıklı aşkı da yaşayamadım tamam belki bende saçma hatalar yaptım kabul ama neden ben lan ?

    çevreme bakıyorum insanlar şu kıza çaktım şununla çıktım yiğişip ayrıldım diyor ben o gözle bakmaya kıyamadığım hacerime sahip olamıyorum

    burada bi paradoks var eyvallah onu mutlu gördüğüm her an bende mutlu oluyorum ama neden benle mutlu değil diyorum
    ···
  6. 6.
    0
    neyse amk o umut ışığım olan anı daha önce yazmıştım atayım bakayım

    Günlerden 31 Mart sene gene 2014. Hafif serin bir hava da çatıya çıkıyorum. Elimde kalemim yanımda kâğıdım hayatımın kötü zamanlarının hıncı çıkarmak amacı ile attığım sandalyeye oturuyorum. Önümde şehrimizin manzarası ile başlıyorum başarısız karalamalar yapmaya.

    Geleceğimi döküyorum kağıda büyük bir karanlık olarak ortaya çıkıyor. Arada tek tük ışık parçaları ile süsleniyor.

    O ışık parçalarından bazılarını gerçekleştirmek benim elimde olduğuna karar veriyorum. ilk adımı mutlaka atmam gerek. Nereden başlamalıyım diye düşünür iken bir anda jeton düşüyor. Yaşamdaki acılara karşı son kalem olan kızılımı arayıp açılayım. Ne kaybederim ki?

    Kağıdımı ve kalemimi bir kenara koyuyorum ve sarılıyorum telefona.

    3 defa çalıyor telefon. ipek gibi ama bir o kadar da masum sesi ile

    “Efendim” diyor.

    Bir an kalakalıyorum. Ne yapacağımı bilemiyorum.

    “Naber?” diye atlıyorum olaya.

    ”iyi de sen kimsin?”

    ”Ben Asi Peltek. Neden aradım biliyor musun?”

    “Hayır.”diyor bütün masumluğu ile.

    ”Söylemek istediğim birkaç bi şey vardı sana.”

    ”Söyle.”diyor.

    ”Biliyor musun sen hayatımın en kötü gününde tutunacak tek dalımdın. En zor zamanlarımda seninle kurduğum en masum hayaller ile hayata tutundum. Her ne kadar zerre umurunda olmasa da seni hayatımdaki hiçbir şeyi sevmediğim kadar seviyorum.”diyorum. Biraz da karanlığın ve acıların verdiği etki ile kendimden beklemediğim kadar etkileyici bir cümle kurmuşum. Üzerinden ne kadar zaman geçmiş de olsa hala bilemem bunu nasıl söylediğimi.

    “iyiymiş.”

    ”Bu kadar mı söyleyeceğin?”.

    ”Ne demem lazımdı?”

    Tabi bir yanda kahkaha da atıyor. Gülüşüne kurban olduğum.

    ”Bağır çağır söv sen kendini bana nasıl layık görürsün de kimsin de kendini bana layık gördün de ama bu kadar kısa kesip geçme.”

    ”Neyse kapatmam lazım.”diyor ve telefonu kapatıyor.

    Aklımdan milyon tane farklı düşünce geçiyor. Kesin batırdım her şeyi diyorum. Gene elimde olabilecek tek fırsatı da yok ettim elime yüzüme bulaştırdım. Bir ufak umut kırıntısını da yok ettim. Bundan sonra hayatın acılarına karşı savunmada kullanacağım kalelerim kalmadı diye geçiriyorum içimden.

    Kağıda döktüğüm geleceğimin içine serpeceğim üç beş ufak ışık huzmesini de koyu bir karanlığa çevirdiğime eminim. Her ne kadar bunu kabul etmesek de bazı şeylere her ne kadar karışamasak da bazı şeyleri biz güzelleştirip biz yok ediyoruz. Bizim hatalarımız bizim yaptığımız şeyler ile şekilleniyor hayatımızın büyük bir kısmı. Ve ben büyük ihtimal ile hayatımın en büyük hatalarından birini yaptım az önce.

    Pişmanlık içimi kemiriyor. Bu duyguyu daha önce de yaşamıştım. Ama bir şekilde teselli edebilmiştim kendimi. Bu sefer teselli etme şansım da yok. Çünkü o zaman yaşadıklarımın çoğu kendi elimde olmayan sebeplerden dolayı gerçekleşmişti. Sadece ufacık bir kısmına ben de karışıp bir şeyleri değiştirmeye çalışabilmiştim. Bu sefer ise durum çok farklı. Tamamen kendi hatam sonucu oluşan bir durum. Ve bunu geri alma lüksüm yok.

    Bundan sonra ne yapacağımı ne edeceğimi bilemiyorum. Tam yerimden kalktığım sıra da telefon titriyor. Bir an korkuyorum. Sevgilisi falan mı mesaj attı ki diyorum.

    Telefonu açıp mesajı okuduğum da şaşkınlıktan elimdeki kağıt kalemimi düşürüyorum yere. Bir yanım sevinçten bağırmak çığırmak istiyor bir yanım ise sakin kal diyor. Bu sefer sakin tarafımı dinlemeden bütün Eskişehir’in duyabileceği yükseklikte bir ses ile sevinç nidaları atıyorum…

    Her ne kadar beklediğim kadar olumsuz sonuçlar doğurmasa da halen içimde hem de hayata hem de kendime olan öfkem devam ediyor. Yaşamaya devam ettiğim süre boyunca içimde gittikçe büyün öfkem beni bugün hala yaşama bağlayan tek şey olarak devam ediyor. Bu öfkenin bana kötü şeyler getireceğinden korkarak yaşamamı sürdürmeye devam ediyorum…
    Tümünü Göster
    ···
  7. 7.
    0
    yok lan demi okuyan
    ···
  8. 8.
    0
    giberim belki bi zaman gelecek bu yazdıklarım raftan kalkıp efsane diyeceniz aq ama bende bu şans oldukça kimse gibine takmaz

    neyse amk şu kadarını döktüm varsa devdıbını isteyen adam mümkün ise bi yazsın bi şey yapsın da gömeyim devamanı
    ···
  9. 9.
    0
    bi up falan çekeyim işe yarar mı ki gerçi gece yazmadığım için adam akıllı insanlar da giblemiyor beni ama mazur görün lan ben hala liseliyim stres atmak için yazıyorum buraya bi iki dinleyen çıksa hoşuma gitmez mi sizce ?
    ···
  10. 10.
    0
    gitmiyormuş size göre neyse amk her gün girer bi üç beş yazar çıkarım okuyan çıkmazsa da yapacak bi şey yok
    ···
  11. 11.
    0
    bak isim bile verdim aq hikayesinde kızıl dediğim de hacer ha huur karı bak gene sinirlendim diyecem ama olmuyor kızamıyorum ona da o güzel saçlarında mutluluğa ulaşmak istiyorum bi süre ulaştım ama çok kısa sürdü
    ···
  12. 12.
    0
    devam asi peltek
    ···
  13. 13.
    0
    up up up up up up up up
    ···
  14. 14.
    0
    aglattin aq
    ···
  15. 15.
    0
    geldi tabi hayatımın en kötü anı bi gün var 07 mart 2014 diye her aklıma geldiğinde bir 70'lik rakı gömerim o derece koyuyor bana

    hem babamı son kez canlı gördüğüm hemde sevdiğim kızın hayatının aşkı ile görüştüğü gün lan o gün o kadar pişmanım ki o gün için insanın aklı almaz

    ne babama ne de ona seni seviyorum ulan diyemedim biricik hacerim benim çok sev. yorum lan seni tabi gönlün başkasında ama yapacak bir şeyim yok burada da özür dileyim yaptığım her şey için tamam o geçen attığım mesajı gibine takmadın ama en azından tamam da desen bile benim için çok önemli olacaktı aq niye yapmadın ki onu ?

    gördüğünde bir merhaba bile demen çok başka dünyaların kapısını açacaktı bana ama sen gibine takmadın o pekekent ahmeti sevdin buna da eyvallah ne diyeyim bu gönül ota da konar taka da
    ···
  16. 16.
    0
    dinleyicim olsa da gibimde değil zaten ben cenabetlik konusunda master yapmış bir adamım pek de gibimde değil işin aslı

    bi hafta falan geçti yada geçmedi bi telefon geldi aq babam yoğun bakıma yatmış numune hastanesinde ankara da

    tabi kaldığı bakım evi de ankaradaydı.

    işte gel zaman git zaman ben hemen hemen her cuma gidiyorum yanına bi 2 dakika da olsa görüşüyoruz onunla çoğu zaman bilinci yerinde olmasa da en azından onu görmek bile yetiyor bana
    ···
  17. 17.
    0
    link vermeyi de bilmiyorum amk ama arka fona açtım bunu efkarlandım

    https://www.youtube.com/watch?v=etP8eQwzySw
    ···
  18. 18.
    0
    neyse amk yazayım belki okuyan çıkar çıkmaz ise de gram gibimde değil kafam iyi pişman olmam en azından bütün stresimi attım derim aq
    ···
  19. 19.
    0
    daha 7 sınıftayım babam dedi bana kanlı balgam geldi benden o sırada sigara da içiyor babam dedim bi şey olmaz aq ne olacak sana iyisindir geçer yarına

    sonra dedi doktor randevusu aldım tabi o sırada annem ile babam ayrı babamın sevgilisi ile kava da ettim zütü taklu arzu huursu trip atıyor bana mutlu musun baban ile aramızdakiler bitti diye onun da dıbına koyayım keşke yatırıp gibeyim seni amk kaşarı

    bundan bi hafta geçti yada geçmedi bi telefon geldi bana babam arıyor dedi ben kanserim akciğer hemde. kala kaldım ağlamaya başladım ne yapacağımı bilemedim kanser o kadar yabancı ki bana hayatımda hiç görmemişim kanseri sadece duymuşluğum var.

    şırıl şırıl başladım ağlamaya aq babam telefonu kapadı annem geldi noldu diyor dedim böyle böyle direk bütün tanıdıklarını aradı öğrendi durumu beni rahatlatmaya çalışıyor erken teşhis falan düzelecektir iyi doktorlara emanet edeceğiz onu diyor
    ···
  20. 20.
    0
    emanet ettiler de noldu aq

    anasını gibtiğiminin kanserine bi çare bulamıyor ki gibtiğimin isveçli bilim adamları da

    işte öyle böyle derken 2 ameliyat 3 4 tane kemoterapiden derken ben hayatıma devam ediyorum bi şekilde atlatmaya çalışıyorum tabi o esnada ilk ameliyattan sonra beni aldı yemeğe zütürdü o halini gördüğümde ağlamak istedim ama erkeğiz ya aq kastım kendimi ağlamadım güçlü durmak istedim onun karşısında ağlayıp onun moralini bozmak istemedim sonuçta ben onun tek dayanağı konumundayım biricik çocuğuyum benim ağlamam demek onun da ağlaması demek
    ···