hayatımla oynanan oyun

birazdan devam etcem beyler bi sigara çay yapıp geliyorum

ve kafamda sürekli var olan bu çocuk neden selinle sürekli konuşuyor, neden rahatsız ediyor sorularına cevap arıyordum. kuzenlerimden ve arkadaşlarımdan müsaade isteyip bi yan masaya geçtim.

oğuza el ettim gelmesi için, görmemezlikten geldi. tekrar tekrar el ettim. en sonunda garsondan çağırmasını rica ettim. çağırdı, geldi oğuz.
+nasılsın oğuz?
-idare eder, sen?
+ben iyi değilim. neden selini rahat bırakmıyorsun?
-nasıl rahat bırakmamak sexxx anlamadım?
+abi neyini anlamıyorsun. neden sürekli mesaj atıyorsun?
-ben mesaj atmıyorum, o atıyor.
dedi ve dondum kaldım.
+nasıl o atıyor? açıklar mısın?
-açıklayacak birşey yok. ayrıldığınızda o atıyor.
+açıkla dinliyorum. ne diyor?
-en son konuşmamızda senin buketle konuştuğunu söyledi, sonra onu arayıp çocuk gibi yalvardığını ama sıkıldığını, uğraşamayacağını söyledi.
+sen ne diyorsun ciddi misin?
-evet. istersen 3ümüz oturalım yüzleşelim. bi de burda konuşmayalım şimdi, yarın buluşalım anlatacaklarım var.

ben selinin oğuzla olan herhangi bir konuşmasını görmediğim için inanmak zorundaydım. yarın ne anlatacaktı? kafayı yiyordum.
oğuzu kendi masasına gönderdikten sonra selini aradım. küfürler ettim. çok ağır küfürler ettim. yaptıklarını, söylediklerini inkar etmedi, edemedi.

yarın oğuzla buluşacağımızı söyledim. buluşma diyebildi. neden dedim. ne gereği var dedi.
ikna olmayacağımı anladıktan sonra, yarın oğuzla buluşmadan önce annesinin evine, yanına gitmemi istedi selin. kabul ettim.

selin benim oluşumu sorguluyordu, zorlandığını söylüyordu sürekli. mutlu olduğunu, fakat telaş da ettiğini söylüyordu.

birinci dönem bitti. tatile girdik. kuzenlerim geldi. selinle olan ilişkimiz hakkında konuşuyorduk sürekli kuzenlerle.

kuzenlerimle güzel vakit geçiriyorduk. geceleri dışarı çıkıp oturuyorduk. birgün yine bi gece cafede 3-4 kuzen 3-4 tane de arkadaş otururken, karşı masamıza oğuz geldi. gerçekten sinirlenmiştim. artık görünce sinirlerime hakim olamamaya başlamıştım.

belki okurum

üzüntü+sinire dönüşen tehlikeli bir aşk = intikam.

bukete mesaj attım. acil durum sevgilisi buket. görüşmek istediğimi söyledim. kabul etti.

uyuyamadım. yataktan kalktım, kendime bi uğraş buldum fakat kafamı toparlayamıyordum bir türlü.

benim olan bi kız bunları yapan. oğuz, benim olduktan sonra yaptığını selin ise önce olduğunu söyledi.

oğuza inanmak mantıklı geldi. bi yandan da benim olduğunu oğuz biliyor ki böyle bi zaman ayrımına gidebiliyor diye düşünüyordum. sabah oldu. duş aldım, üstümü değişip çıktım. buketle buluştum.

mutsuz görünmedim. telefonunu aldım tekrar, konuşmaya başladık. gecesinde sevgilim, aşkım kelimeleri havada uçuşuyordu tekrar.
ama mutlu değildim. bukete kafa yoramıyordum, selinin yaptıkları çıkmıyordu aklımdan.

Reserved
Hacı bi kızın bekaretini almak nasıl bir sorumluluktur bunun altına nasıl girebildin ?
Tamam namus bacak arasından ibaret değildir kızında seninde kendi vücudun kendi kararın kendi hakkındır ama türkiye daha bu fikirlere ayak uyduracak kafa yapısında değil.
Hiç pişman olmadın mı korkmadın mı sonrasını düşünmedin mi?

@74 o konuları karıştırmak istemiyorum panpa.

bi yandan pişmandım, bi yandan bu kadar şey yaşayıp tekrar aynılarını yapmaz düşüncesiyle rahattım. ama bundan sonra asla güvenemeyecektim. hiçbir lafına.

çarşıya gitmek için dolmuşa bindik. dolmuşta da ifadeleri değişmedi. donuktu.
ben bukete mesaj attım, "ayrılmak istiyorum."

çarşıda indik. sakin bi yere geçtik. seline hat alacaktık ama önce kendine gelmesi gerekliydi. buket aradı. saydı sövdü, özür diledim. ama birlikte olamayacağımızı söyledim, kapattım.

oradan kalktıktan sonra seline yeni bir hat aldık. telefonunu toparladık, hat açılana kadar eve gitmedim. açıldıktan sonra onu eve bırakıp ben de eve geçtim.

takipteyiz hacı sen yaz

ağlıyordu çıldırmışcasına. bir yandan da buket arıyordu. en sonunda buketin telefonunu açtım, döncem sana aşkım dedim kapattım.
selin bana baktı dondu kaldı.

yürü dedim, yürüyemedi. bayılacağını düşündüm oradaki ufak bi duvara oturttum. öylece karşıya bakıyordu anlamsızca. döndüm arkamı yürümeye başladım onu orada bırakıp.

biraz yürüdükten sonra arkama baktım, bakışlarında birşey değişmemiş. korktum, tenha biryerdi başına birşey gelmesinden korktum. ona doğru yürüdüm.

bu hali hiç hoşuma gitmemişti ve beni önemsediğini görüyordum.
birlikte oluşumuzun verdiği sorumluluk duygusunun da etkisiyle
dayanamadım, kaldırdım ayağa sarıldım.

ben ablasıyla konuşurken, selin çarşıya giden yolun tam zıttına doğru yürümeye başlamıştı. uzaklaştı benden. telefonu kapattım. bağırdım arkasından, "nereye gidiyorsun lan", diye.

sallamadı veya duymadı. ama duyamayacağı gibi bağırmamıştım. ölü gibi yürüyordu. yetiştim, tenha bir yerde yetişebilmiştim. ellerim buz gibiydi, sinirden o an bütün bir orduyu pert edebilecekmişim gibi hissediyordum.

biri "a" dese öldürebilirdim.

ağlıyordu. gözlüğünü çıkarttı. gözlüğünü aldım elime, paramparça ettim. ne yaptın diyemedi. ne dedi boğazında kaldı kelimeler.
telefonunu toplamış, ama birleştirmemişti. hattını aldım, kırdım.

her ne kadar sol görüşe ait görsek de kendimizi, o zamanın popüler, başarı oranı yüksek dershanesi cemaatindi. gibe gibe ikimiz de cemaat dershanesindeydik.

sınavda belli bi düzeyde puan alanı kampa alacaktı dershane, selin bu düzeye ulaşmış, bir cemaat yurdunda kampa gitmişti.
hala ayrıydık. mesaj atıyordu ara ara, ama beni tatmin edecek sıklıkta değildi.

bendeki intikam duygusu, sinirlenmemle doğru, seline duyduğum güvenle ters orantılı bir şekilde büyüyordu.

+neden öpüştük, seviştik dedin sexxx e ?
-öpüşmedik mi?

cevabı geldi. telefon elimde mesaj bana bakıyor. oğuzu, selini öldüresim vardı. öyle bir sinir, öyle bir hayal kırıklığı yoktu.

gece boyu kendimi birşey yapmamışlardır, oğuzun yalanları diye ikna etmeye çalıştıktan sonra böyle bi sonuçla karşılaşmak..
telefonunu yere attım. paramparça oldu, kalktı ayağa yapma dedi. küfür ettim, bağırdım fakat apartman çevresinde olduğumuzu hatırlayıp geri çektim kendimi, üstüme gelmeye çalışınca bacağına bi tekme attım hafifçe.

hangi akla hizmet, ne gereği varsa. ablasını aradım.
+kardeşin böyle böyle yapmış, oğuzlara gitmiş. öpüşmüşler.
-yapar sexxx ben ondan herşeyi beklerim.
+nasıl yani haberin yok muydu?
-saçmalama tabii ki yoktu.

ama ablasının giblemez tavırları da ilgimi çekmişti. nasıl bu olaya bu kadar kayıtsız kalabilmişti?

@78 bunu söyleyen ilk insan değilsin panpa. seneler geçse de aynı şeyi hep duyduk. işte küslüğün adını ayrılık koymamızdı bütün hatamız.

bu nasil bir iliski lan ayril baris ayril gibtirin gidin amk ergenleri

sarılmaya çalıştı, öpmeye çalıştı. izin vermedim. aklımda sürekli soru işaretleri vardı. evet ayrılmak istiyordum. gibtirsin gitsin istiyordum. ama düşüncede sadece, istemekle kalıyordu. duygusal bi istek değildi. yalvarmak istiyordum. yalan demesi için yalvarmak istiyordum.

benim masum güzel sevgilim yapamazdı böyle birşeyi bana. birinci ayımızda pastalar alan, her fırsatta beni düşündüğünü sevdiğini söyleyen sevgilim kısacık bi ayrılıkta böyle birşey yapmış olamazdı.

bi yandan da kolundaki tekrarlanmış jilet izlerini gördüm. evet tekrar kesmişti kendini pgibopat sevgilim. daha da sinirlendim. fakat konunun bölünmesi işime gelmeyeceğinden bundan bahsetmedim.

düşünceler kafamı karıştırırken, ona karşı giblemez tavırlarımdan taviz vermiyordum. ne yaptıklarını sordum. sadece oturduk dedi. inanmadım.ne zaman olduğunu sordum.

okul başlangıcında sana konuştuk dediğimde aslında evine gitmiştim, kanıtlayabilirim bana aldığı kitabın üstünde tarih var. oğuza mı inansam, seline mi inansam. ikimlemde kaldım fakat o an zaman çok önemli olmadığı için devam ettirmedim.
telefonunu aldım. ne yapacaksın dedi.

oğuza mesaj attım selinin gözünün önünde selinin telefonundan

ne kuzenler, ne ulaş ne de başka biri yardımcı olamıyordu. anlatamadım zaten ulaş dışında kimseye. ağzım varmadı böyle birşeyi söylemeye, ona yakıştırmaya.

ağladığım zamanlar oldu. günler geçmiyordu. geceleri uyuyamıyordum. nasıl yaptılar, ne yaptılar hayalini kurmaktan uyunmuyordu.
bikaç gün sonra aradı. açmadım, ısrarla aradı. açtım;
-sexxx
+söyle
-görüşelim
+gibtir git
-sen gelmezsen ben eve gelirim
+gel de zütünü bi gibim
-böyle konuşma. lütfen
+gelme sakın istemiyorum eve de almam zaten.
-ben geliyorum aşağı inersin hiç olmadı anlatacaklarım var.

böyle bi teklif karşısında birşey diyemedim. bi süre bekledim. sigara üstüne sigara yaktım. geldi sonunda, aşağı indim. evin yakınlarındaki bir kamelyaya geçtik.

selinin doğum gününden yaklaşık 2 hafta sonrası da benim doğum günümdü. yine okul zamanına denk gelmişti.

o gün okula gittim her zamanki gibi. arkadaşlarımın klagib kutlamalarını atlattıktan sonra derslere girdim. selinle de konuşmuştuk fakat doğum günümü kutlamadı. gece de kutlamamıştı. acaba unutmuş muydu?

kendi kendime bunları düşünürken öğle arası oldu. ece sınıftan çıkartmadı beni soruylarıyla, sonra arkamda bir kalabalık, selinin elinde bi pasta ve poşet.

doğum günün kutlu olsun sevgilim dedi. tekrar beni züt etmişti bir sürprizle. mumlar üflendi pastalar yendi. hediyemi verdi. bir tane cüzdan, bir tane de kalp şeklinde kutu ve içerisinde içi boşaltılan haplardan birsürü. içindeki ilacı döküp hepsine teker teker not yazıp koymuş. yaklaşık 100 tane vardı. aralarda beyaz çikolatalar. çok sevindim. eve gidince hapları açıp okumaya kalktım, 10 tane okuduktan sonra üşenip koydum bir kenara.

hadi devaamm

@2 tamam panpa bikaç kişi daha gelsin başlıcam. bugün başlayıp bugün bitirebileceğim bi hikaye değil zaten. rezini al gelir okursun.